#Yazarlık
Explore tagged Tumblr posts
galaksininsesii · 4 months ago
Text
Ne diyordu DKTT
"Ne zaman düşsem bu yalnızlığa,
kitaplar yetişti hep yardımıma..."
269 notes · View notes
muhammetseyfullah · 9 months ago
Text
Gülün kül olması için tek bir kıvılcım yetermiş.
Tumblr media Tumblr media
170 notes · View notes
haziin · 4 months ago
Text
Tumblr media
109 notes · View notes
gecenaz · 11 months ago
Text
Gittiğim her yerde orada olmamalıymışım gibi hissediyorum. Fazlalık benmişim gibi. İstenmiyormuşum gibi. Bunun bi çaresi yok mu?
122 notes · View notes
uykucupandaa · 1 year ago
Text
Tumblr media
256 notes · View notes
ruhnefesim · 5 months ago
Text
“Ben söylediklerimden sorumluyum, anladıklarınızdan değil.”
Stefan Zweig
38 notes · View notes
okuryazar06 · 6 months ago
Text
ben en çok kendimi sevdim
kendimi de yazarken buldum
bulduğum gibi kalabiyseydim
belki de çok daha fazla sevebilirdim
hayat her yanımdan tuttu çekiştiriyor
sonun sanırım mezar taşımdaki yazıyı tamamlamak
ya da taşa yazarken mezarımı kazmakla olacak...
46 notes · View notes
karanliginyankisi · 3 months ago
Text
"Güveni sarsılan her insan değişir."
29 notes · View notes
papatyademetii · 7 months ago
Text
Acil kitap önerileri istiyorumm sizlerden..:)
Tumblr media
44 notes · View notes
afrodit-mavisii · 3 months ago
Text
' Öyle herşeyi affedersen, kendini affedemezsin tabi...'
17 notes · View notes
bloodonerose · 7 months ago
Text
Hiçbir yere ait olmayanları iyi tanırım. Her yere aitmiş gibi davranırlar. Ama uyuyabilmek için yapmayacakları şey yoktur. Yalanlarını kendilerine unutturmak için...
21 notes · View notes
evrendensesgetir · 7 months ago
Text
bir elim seni çizecek bütün pencerelere
ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde
sonra seni kaybetmek hemen her yerde
ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak
yapayalnız kalmak iskelelerde
seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik
bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden
martılar konuyor omuzlarıma
gözlerin İstanbul oluyor birden...
21 notes · View notes
muhammetseyfullah · 10 months ago
Text
“İnsan hayatı,” dedi kafasını yukarı aşağı sallayarak, “Bu kadar ucuz olmamalı.”
Tüm sabahlardan bir sabahtı. Tanımadığım onlarca insanla burun buruna yaptığım otobüs yolculuğu nihayet bitmişti. Hava renksiz, griydi. Otobüsten inen yığınla birlikte koşarak minibüs durağına gitmiştim. Onlardan biri babamdı. Benden 40 yaş büyük babam, Hasan, hayatın tüm pisliklerine karşı tecrübeli olduğunu kanıtlarcasına yönlendiriyordu beni 28 yıldır. Tüm pislikleri iyi bilirdi. Çünkü bembeyaz kağıttaki en ufak nokta nasıl göze çarparsa, babam da bu dünyanın tüm kirlerini öyle gösteriyordu devasa cüssesinde. İyi biriydi. Bu dünya için fazla iyiydi. Bembeyazdı. Ve bembeyaz kağıda damlayan tüm kirler göze çarpardı.
O sabah yine koşuyorduk babamla mesai için. 9 vardiyasına yetişmemiz lazımdı. Otobüsten inip minibüs durağına gittik koşar adımlarla. Durakta yine insan yığını… İşe yetişmek için birbirini ezenler, boyu kısa ve vücudu sıska olsa da kurnazlığıyla insanların arasından minibüse binmeyi beceren tilkiler, ne olup bittiğini anlamaya çalışan genç kadınlar, sabahın köründe neden dışarıda olduklarını kendileri de anlayamayan yaşlılar… herkes minibüse binmek için uğraşıyordu. Bir de kalabalığın fotoğrafını çekip, “Bakın bu yüzden geç kaldım, lütfen kovmayın!” diye patronuna gösterecek olan şirket çocukları… Küçükçekmece’deki tekstil atölyesinde bedava denecek kadar az paraya çalışan zenciler de tuhaf ama sevimli aksanlarıyla hangi minibüse binlemeleri gerektiğini öğrenmeye çalışıyorlardı. Avazları çıktığı kadar bağırarak semt isimlerini peş peşe sıralayan ve söyledikleri asla anlaşılmayan minibüs kahyaları da minibüsçülerden aldıkları bahşişleri cebe indirip plastik bardaklarındaki çayı yudumluyor, hususi soru soran yolcuları rastgele bir araca bindiriyordu. Nasıl olsa yolda araç değiştirip doğru minibüse binerlerdi…
Bir an babamın durduğunu, acelesinin son bulduğunu ve o cendereden beni ve kendisini uzak tuttuğunu fark ettim. Girmemiştik kalabalığa. Evet, işe yetişmemiz gerekiyordu. Acelemiz vardı ama babamın yüzünde, çocukluğumdan beri bana ve abime aşıladığı, o entelektüel birikimi yüksek, okuyan ve yazan insanlara has eda vardı. Gözlerini kısmıştı, duyduğu rahatsızlığı tüm hüznüyle belli ederek. Dudaklarını büktü, kalabalığa doğru baktı. Ben de babama bakıyordum. “İnsan hayatı,” dedi kafasını yukarı aşağı sallayarak, “Bu kadar ucuz olmamalı.” Yüzü kalabalığa, kısık gözleri bana dönüktü.
Uzun, rengi solmuş siyah paltosunun cebine ellerini sokmuştu. Boynundaki atkıyı çapraz bağlamıştı yine. Kır saçları geriye doğru taranmıştı. Gözlükleri buğuluydu. Başı dik, kafası dumanlıydı. Babaydı. Tüm şehrin ceremesini çekip sefasını süremeyen babalar gibiydi. Tek farkı, zirveyi gördüğü halde bugün buralarda, Yenibosna’da minibüs kalabalığına girmek zorunda kalmasıydı. Bir gün bile yüzündeki hava değişmedi. Onu tanıdım tanıyalı aynı adamdı.
89 notes · View notes
halimecan · 11 days ago
Text
Tumblr media
Önemli olan niyet 🍀
9 notes · View notes
gecenaz · 6 months ago
Text
Yazarken bile içimi dökemiyorum, sanki kendimden utanıyorum nedense.
73 notes · View notes
uykucupandaa · 1 year ago
Text
Sen benim şarkılarımsın
107 notes · View notes