#Yazarlık
Explore tagged Tumblr posts
halimecan · 5 days ago
Text
Tumblr media
Son günlerde büyük bir yankı uyandıran Gassal dizisiyle birlikte, Ferdi Tayfur'un "İçim Yanar Yanar" parçası yeniden gündeme geldi. Parça, ilk çıktığı yıllardaki etkisini tekrar gösterdi ve dinleyiciler arasında büyük bir ilgi uyandırdı. Ancak bu özel zamanlama, Ferdi Tayfur’un vefatına denk gelince, şarkı bir anlamda onun son veda hediyesi gibi hissettirdi. Sanki hayat, Ferdi Tayfur’a ölmeden önce "Bak, ne kadar büyüksün, gör" dedi. Birçok kişinin babası olmuş, "Ferdi Baba" unvanını almış bu büyük sanatçı, şarkılarıyla herkese dokundu. Şimdi, arabesk müziğin diğer babası Müslüm Baba ile kavuştu. Onun müziği, gönüllerde hep yaşayacak. Ferdi Baba, mekanın cennet olsun inşallah. 🙏
96 notes · View notes
galaksininsesii · 6 months ago
Text
Ne diyordu DKTT
"Ne zaman düşsem bu yalnızlığa,
kitaplar yetişti hep yardımıma..."
272 notes · View notes
muhammetseyfullah · 11 months ago
Text
Gülün kül olması için tek bir kıvılcım yetermiş.
Tumblr media Tumblr media
170 notes · View notes
haziin · 5 months ago
Text
Tumblr media
112 notes · View notes
gecenaz · 1 year ago
Text
Gittiğim her yerde orada olmamalıymışım gibi hissediyorum. Fazlalık benmişim gibi. İstenmiyormuşum gibi. Bunun bi çaresi yok mu?
123 notes · View notes
uykucupandaa · 1 year ago
Text
Tumblr media
264 notes · View notes
okuryazar06 · 7 months ago
Text
ben en çok kendimi sevdim
kendimi de yazarken buldum
bulduğum gibi kalabiyseydim
belki de çok daha fazla sevebilirdim
hayat her yanımdan tuttu çekiştiriyor
sonun sanırım mezar taşımdaki yazıyı tamamlamak
ya da taşa yazarken mezarımı kazmakla olacak...
48 notes · View notes
ruhnefesim · 6 months ago
Text
“Ben söylediklerimden sorumluyum, anladıklarınızdan değil.”
Stefan Zweig
38 notes · View notes
karanliginyankisi · 5 months ago
Text
"Güveni sarsılan her insan değişir."
30 notes · View notes
papatyademetii · 9 months ago
Text
Acil kitap önerileri istiyorumm sizlerden..:)
Tumblr media
44 notes · View notes
afrodit-mavisii · 5 months ago
Text
' Öyle herşeyi affedersen, kendini affedemezsin tabi...'
18 notes · View notes
bloodonerose · 8 months ago
Text
Hiçbir yere ait olmayanları iyi tanırım. Her yere aitmiş gibi davranırlar. Ama uyuyabilmek için yapmayacakları şey yoktur. Yalanlarını kendilerine unutturmak için...
21 notes · View notes
halimecan · 2 months ago
Text
Tumblr media
Fenerbahçe, Aşkın ve Mücadelenin Adı
Fenerbahçe, sadece bir futbol kulübü değil; bir sevda, bir destandır. Ne zaman sarı-lacivert renklere baksa insan, içinde bir şeyler titrer. Her ne kadar “Fenerbahçe” desek de, bu adın arkasında çok daha fazlası vardır. O, bir çocuğun hayallerine, bir gencin heyecanına, bir yetişkinin yaşamına dokunan, her dönemeçte bir anı bırakan bir sevgidir. Fenerbahçe, bir futbol takımından çok, bir yaşam biçimi, bir kimliktir.
Çocukken başlayan bu sevdanın şekli zamanla değişir ama içerdiği duygu asla değişmez. Birlikte tribünlere bağırırken duyduğumuz o coşku, kazandığımız zaferlerdeki sevinç, kaybettiğimiz maçlardaki hüzün, hepsi kalbimizde derin izler bırakır. Fenerbahçe'nin başarıları, sadece sahada kazandığı kupalarla ölçülmez; her kayıp, her zafer, her unutulmaz anı, bu kulübün tarihine yazılır. Çünkü Fenerbahçe, yalnızca futbolun ötesinde bir anlam taşır.
Güzel olan, her yaşta ve her dönemde Fenerbahçe’yi sevmek, ona tutunmaktır. Çocukken heyecanla beklediğimiz maçlar, gençken arkadaşlarımızla paylaştığımız zafer kutlamaları, yetişkinken yaşadığımız hüzünler ve umutlar… Hepsi Fenerbahçe’nin içinde bir araya gelir. Takımın her golü, her zaferi, her kaybı bizimle yaşar. Çünkü Fenerbahçe, bizler için bir kulüp olmanın ötesindedir; o, bir aşkın, bir hayatın, bir ömrün en değerli anıdır.
Bir başka açıdan bakıldığında, Fenerbahçe'nin sadece başarıları değil, bir camianın, bir taraftar grubunun oluşturduğu dayanışma da bu sevdanın en büyük parçalarındandır. Birlikte yaşanan zaferler, birlikte paylaşılan acılar, bu kulübün büyüklüğünü daha da derinleştirir. Fenerbahçe, sadece yeşil sahalarda değil, yaşamın her alanında var olan bir güçtür. Fenerbahçelilik, sadece maç izlemekten çok daha fazlasıdır; o bir kültürdür, bir topluluktur.
Fenerbahçe’nin en güzel yönlerinden biri, her neslin bu sevdayı bir öncekinden daha büyük bir aşkla devralmasıdır. Birçok insan için Fenerbahçe, sadece bir takım değil, bir kimliktir. O kimlik, yıllar içinde evrim geçirerek ancak hiç değişmeden bizlere miras kalır. Fenerbahçe, yedi yaşındaki bir çocuğun ilk kez sarı-lacivert formayı giydiği andan, 70 yaşındaki bir büyüğün “Fenerbahçe kazandı” diye attığı telefon mesajına kadar, bir ömrün her anına dokunur.
Bu yüzden Fenerbahçe’yi anlatırken, sadece futbolun ötesine geçmek gerekir. O, aynı zamanda bir hayatın, bir sevdanın adıdır. O bizim ilk aşkımız, son sevdamızdır. Ve her ne olursa olsun, Fenerbahçe’nin büyüklüğü, sadece geçmişteki başarılarla değil, geleceğe olan inancımızla da şekillenecektir. Fenerbahçe, her zaman hayatımızın en güzel destanı olmaya devam edecektir.
11 notes · View notes
muhammetseyfullah · 11 months ago
Text
“İnsan hayatı,” dedi kafasını yukarı aşağı sallayarak, “Bu kadar ucuz olmamalı.”
Tüm sabahlardan bir sabahtı. Tanımadığım onlarca insanla burun buruna yaptığım otobüs yolculuğu nihayet bitmişti. Hava renksiz, griydi. Otobüsten inen yığınla birlikte koşarak minibüs durağına gitmiştim. Onlardan biri babamdı. Benden 40 yaş büyük babam, Hasan, hayatın tüm pisliklerine karşı tecrübeli olduğunu kanıtlarcasına yönlendiriyordu beni 28 yıldır. Tüm pislikleri iyi bilirdi. Çünkü bembeyaz kağıttaki en ufak nokta nasıl göze çarparsa, babam da bu dünyanın tüm kirlerini öyle gösteriyordu devasa cüssesinde. İyi biriydi. Bu dünya için fazla iyiydi. Bembeyazdı. Ve bembeyaz kağıda damlayan tüm kirler göze çarpardı.
O sabah yine koşuyorduk babamla mesai için. 9 vardiyasına yetişmemiz lazımdı. Otobüsten inip minibüs durağına gittik koşar adımlarla. Durakta yine insan yığını… İşe yetişmek için birbirini ezenler, boyu kısa ve vücudu sıska olsa da kurnazlığıyla insanların arasından minibüse binmeyi beceren tilkiler, ne olup bittiğini anlamaya çalışan genç kadınlar, sabahın köründe neden dışarıda olduklarını kendileri de anlayamayan yaşlılar… herkes minibüse binmek için uğraşıyordu. Bir de kalabalığın fotoğrafını çekip, “Bakın bu yüzden geç kaldım, lütfen kovmayın!” diye patronuna gösterecek olan şirket çocukları… Küçükçekmece’deki tekstil atölyesinde bedava denecek kadar az paraya çalışan zenciler de tuhaf ama sevimli aksanlarıyla hangi minibüse binlemeleri gerektiğini öğrenmeye çalışıyorlardı. Avazları çıktığı kadar bağırarak semt isimlerini peş peşe sıralayan ve söyledikleri asla anlaşılmayan minibüs kahyaları da minibüsçülerden aldıkları bahşişleri cebe indirip plastik bardaklarındaki çayı yudumluyor, hususi soru soran yolcuları rastgele bir araca bindiriyordu. Nasıl olsa yolda araç değiştirip doğru minibüse binerlerdi…
Bir an babamın durduğunu, acelesinin son bulduğunu ve o cendereden beni ve kendisini uzak tuttuğunu fark ettim. Girmemiştik kalabalığa. Evet, işe yetişmemiz gerekiyordu. Acelemiz vardı ama babamın yüzünde, çocukluğumdan beri bana ve abime aşıladığı, o entelektüel birikimi yüksek, okuyan ve yazan insanlara has eda vardı. Gözlerini kısmıştı, duyduğu rahatsızlığı tüm hüznüyle belli ederek. Dudaklarını büktü, kalabalığa doğru baktı. Ben de babama bakıyordum. “İnsan hayatı,” dedi kafasını yukarı aşağı sallayarak, “Bu kadar ucuz olmamalı.” Yüzü kalabalığa, kısık gözleri bana dönüktü.
Uzun, rengi solmuş siyah paltosunun cebine ellerini sokmuştu. Boynundaki atkıyı çapraz bağlamıştı yine. Kır saçları geriye doğru taranmıştı. Gözlükleri buğuluydu. Başı dik, kafası dumanlıydı. Babaydı. Tüm şehrin ceremesini çekip sefasını süremeyen babalar gibiydi. Tek farkı, zirveyi gördüğü halde bugün buralarda, Yenibosna’da minibüs kalabalığına girmek zorunda kalmasıydı. Bir gün bile yüzündeki hava değişmedi. Onu tanıdım tanıyalı aynı adamdı.
129 notes · View notes
evrendensesgetir · 8 months ago
Text
bir elim seni çizecek bütün pencerelere
ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde
sonra seni kaybetmek hemen her yerde
ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak
yapayalnız kalmak iskelelerde
seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik
bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden
martılar konuyor omuzlarıma
gözlerin İstanbul oluyor birden...
21 notes · View notes
gecenaz · 8 months ago
Text
Yazarken bile içimi dökemiyorum, sanki kendimden utanıyorum nedense.
73 notes · View notes