#Suriyeli
Explore tagged Tumblr posts
Text
6 notes
·
View notes
Text
Fenerbahçe'nin yardım tırını yağmalayan suriyeli grup yakalanmış.Gerçekten pislik birer mahlukatsınız.
#kelebeklerdeciglikatar#spotify#mavi kelebekler#kelebekler#3391kilometre#photography#retro#vintage#purple#soft grunge#sports#yardım#fenerinmaçıvar#fenerbahçe#tır#suriyeli#mülteci#gaziantep deprem#kahramanmaraş deprem#deprem#kilis#adıyaman#gaziantep#malatya#bir maruzatım var#kalbim mezar#music#makeup#beyza aksoy#basketball
2 notes
·
View notes
Text
Mahf
Mahvetmek. Yolunda yürünen, ülkenin göstere geldiği yegane tahayyül olarak çıkagelen bir denklem olarak mahvetme bugünün, bugünkü yaşamın özetini oluşturuyor. Topyekun, tümüyle ve belirgin bir biçimde hayatın kuşatılması sırasında ortaya çıkan hemen hemen her eylem bunu doğruluyor. Erk, muktedir, iktidarın çarpık değil dolaysız hiç değil hemen her gün yeniden diri tuttuğu bir ön alma çabasıyla hayat yerle yeksan ediliyor. Mahvetme, bir sonucun ta kendisi olarak var ediliyor. Bütünüyle her yerde, hemen her şekilde sorular bertaraf edilirken, sorulmadan verilen yanıtlarla o mahvetmeye alışın buyruluyor. Hemen hiç eksik gediği olmadan bir yönlendirme, bu da bu toprakların gerçekliği diye yutturulup kanıksatılmaya çalışılan bir retorik değme hikayelere taş çıkartılarak yineleniyor. Neydi o şarkı durmak yok yola devam. Belirsiz bir karanlığın, sonu gelmeyen bir girdap silsilesini var eden fasit döngünün orta yerinde hayatın ehven olandan alıkonulması kesintisiz belli bir hakikate dönüştürülüyor. Onca lafla ve eylemle birlikte müşterek olan hayatın mahvını var etmek kesintisiz kılınıyor.
Toplumsal müşterek bahsin yerinde yeller esen bir menzilde var edilmiş hemen her eylem ortaya çıkan tablonun da nasıl bir mahvetme retoriğine tutuklu olduğunu göstere gelir. Bir biçimde hiç aralıksız memleketin cendereye taşınmış suretini imal ederken muktedirin bu sahneyi yaşamdan alıkoymasının da istikameti var edilir. Bir heyula, mübalağa değil afaki bir biçimde zorun çok daha zor kılındığı sınamalar içerisinde yaşam hakkının eğrelti eksik tam anlamıyla çürümeye rehineliği kesintisiz kılınır. Burası bir zamanlar ülkeydi her nasıl bu hallere konulduğu meselinin unutturulması sonrası yaşatılan / yaratılan / sunulan / pay edilen her şeyle o mahvetme retorik olmaktan alıkonulup yaşamın ortasına demirlenmiş bir gerçeklik kılınır. Bunca açık olanın böyle bariz kılınanın bir tahakküm veçhesi olduğu, bir anlık değil ömürlük kılındığı zaten her şeyin hesaplı kitaplı inşa olunduğu bir zeminde acı gerçekliği de gözler önüne serer. Mahvetmenin çemberine yapışık, bir asırdır ezberleri ile hayatı dar eden, onun çürümesine, eksik kılınmasına göz yumulan bir yer gerçekliğinin temsil değil, laf hiç değil, hakikat kılındığı yerdir, bu sahne. Anadolu’dan geriye her ne kalmışsa...
Evrensel Gazetesinden aktaralım: “Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İstanbul'da metroda satış yapan Suriyeli çocuğa saldırıda bulunan şüphelinin tutuklandığını açıkladı.
Tunç, sosyal medya hesabındaki paylaşımda, metroda satış yapan çocuğa saldırıda bulunulmasıyla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturmanın sürdürüldüğünü belirterek, şunları kaydetti:
"Gözaltına alınan şüpheli, 'beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı basit yaralama' ile 'halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme' suçlarından sulh ceza hakimliğince tutuklanmıştır. Üstün yararını gözettiğimiz masum çocuklara sebebi ne olursa olsun şiddet kabul edilemez, etmiyoruz."
Ne Olmuştu?
İstanbul’da 22 Ağustos günü Yenikapı – Hacıosman seferini yapan M2 Metrosunda iki erkek, metroda çiçekli saç tacı satan Suriyeli bir çocuğa şiddet uyguladı. Şiddet uygulayan fail erkekten birinin çocuğa fiziki şiddet uyguladığı anlar ise yolcular tarafından videoya alındı.
22 Ağustos akşam saat 21:10 sıralarında yaşanan olayda, metroda şiddet uyguladığı anda görüntüsü çekilen erkeğin, çocuğa hem bağırdığı hem de eliyle tokatladığı görüldü. Dövülen çocuk ağlarken, yolculardan biri ise şiddet uygulayan erkeği engellemeye çalıştı.
Mezopotamya Ajansına ulaşan ve görüntüyü paylaşan yolcu, şiddet uygulayan erkeğin kendisini engellemeye çalışan yurttaşa da “Sende mi Suriyelisin, sen kimsin, kimliğini göster Türk müsün, değil misin?” şeklinde karşılık verdiğini aktardı.
Adalet Bakanı Tunç: Soruşturma Başlatıldı
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İstanbul'da metroda satış yapan çocuğa fiziksel saldırıda bulunan şüpheli hakkında soruşturma başlatıldığını açıklamıştı.
Tunç, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, İstanbul'da metroda satış yapan Suriyeli bir çocuğa fiziksel saldırıda bulunan şüpheli hakkında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldığını belirtmişti.
Saldırganlar İçin Suç Duyurusu
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukat Hazal Bilgili, Suriyeli çocuğu döven saldırganlar hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştu.
Dilekçede, 6-7 yaş arasında alan Suriyeli çocuğun şiddete maruz kaldığı ana dair tanıklığına yer veren Bilgili, Suriyeli iki çocuğun kendisine de saç tokası satmaya çalıştığını, daha sonra çocukların diğer vagonlara doğru ilerlediğini, bir erkeğin çocuğu önce darp ettiği ve darp etkisiyle çocuğun yere düştüğünü belirtmişti. Bilgili dilekçede, şiddet uygulayan erkeğin çocuğu yerden kaldırıp darbetmeye devam ettiğini anlatmıştı.
İki Erkek Şiddet Uyguladı
Dilekçede, metrodaki başka bir yolcunun çocuğu darbeden kişiye, “Ne yapıyorsun, küçük çocuğa vurulur mu, hangi gerekçe ile vuruyorsun” diyerek engellemeye çalıştığına yer verildi. Dilekçede şiddetin kameralara yansıdığı ve burada ikinci bir erkeğin de çocuğu darbettiği yer aldı. Şiddet failinin kendisini engelleyen yurttaşa, “Sen kimsin, kimliğini göster, Türk müsün?” diye karşılık verdiği belirtilmişti.
Bilgili dilekçede failler hakkında “Kasten yaralama suçundan” kamu davası açılmasını talep etmişti.
Dilekçede, metro içerisinde kameraların mevcut olduğu hatırlatılıp, bu kamera görüntülerinin ivedilikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden istenmesi de talep edilmişti.
Çocuğa Saldırıda Bulunan Kişi Yakalandı
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, çocuğa saldırıda bulunan kişinin gözaltına alındığını duyurmuştu.
Yerlikaya, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, metroda yabancı uyruklu bir çocuğa şiddet uygulayan kişiyle ilgili görüntülerin İstanbul Emniyet Müdürlüğü ekiplerince incelendiğini belirtmişti.
Yapılan araştırmalar sonrasında olayın Yenikapı-Hacıosman M2 metrosunda meydana geldiğinin, çocuğa şiddet uygulayan kişinin ise 41 yaşındaki D.A. olduğunun tespit edildiğini aktaran Yerlikaya, "Şüpheli şahıs bugün gözaltına alınmıştır. Çocuklar dünyanın en masum varlıkları, en büyük zenginliğimizdir. Çocuklara yönelik şiddet asla kabul edilemez." ifadelerini kullanmıştı.
EMEP: Sorumlu İktidar
Konuyla ilgili sosyal medya hesabından açıklama yayımlayan Emek Partisi (EMEP) şu ifadeleri kullandı: "AKP hükumetinin ülkeyi sürüklediği şiddet ve nefret sarmalının sonuçlarını bugün İstanbul'da metrodan toka satan mülteci çocuğa yönelik saldırıda görebiliyoruz.
İSİG'e göre Suriyeli çocukların yaklaşık 1 milyonu ilkokul çağında ancak çocukların sadece 4’te 1’i okula gidebiliyor. Geri kalan çocuklar atölyelerde, dükkanlarda, sokaklarda güvencesiz ve her türlü tehlikeyle burun buruna ucuz iş gücü olarak çalışmak zorunda kalıyor.
İktidarın nefret politikaları, çocukların ucuz iş gücü olarak kullanılmasına göz yumması ve ırkçı söylemleri besleyen burjuva muhalefetin tutumları bugün yaşanan tablonun sorumlusudur! Irkçı saldırılara, nefrete geçit vermeyelim!"”
Biteviye bir fasit döngü içinde mahvetmenin türlü çeşit suretini hakikat kılarak yürüyor iş bu menzil. Sıradan, kendi halindeki bir çocuğun hayattaki haklarından bihaber, onu buralı saymadığı, görmediği için saldırılan bir menzil gerçek kılınıyor. Çürümüşlüğün dibine ta en dibine yollanmış olagelen bir yerde çocuğun Suriyelisi, Türkü, Ermenisi, Kürdü öyle ya da böylesi olmazken, kalkıp cüretle kendisinde şiddet uygulamayı hak bilenler eliyle bir kere daha bir çocuğun canı kasten yakılıyor. Genel geçer değil, daimi bir biçimde iş bu ülkede sürekli güncellenen bir nefret edilecekler listesinin var edildiği, ismindeki zafer dahil her şeyiyle ithal bir proje olarak nazizm özentisi bir siyasi organizmadan, sokaklar / meskun mahaller, evler ve kent çeperinin önemli bir kısmında görünür olan ismine turan ya da bozkurt denilen ya da bunları da dışlayarak en akla seza teorilerle Türkçülük vurgu ve imajını sahiplenen bir ayrımcı yapı / kümelenmenin var edilebildiği bir zemin gerçekliğe kavuşturuluyor. Kimi sevdikleri zaten muamma olsa da bir asırdır sürdürüle gelen her hamlede kendini afaki bir biçimde bildiren ötekisinden nefret bir kere daha saldırıya dönüşür. Bu kez hedef çocuktur. Bu saldırı girişimi sonrası kendi sosyal mecraları üstünde çocuğun Suriyeli olmasının, kök kurutmak, ağacı yaşken imha etmek, bu ülkeye biat, itaat etmesi için dayağın elzem olduğundan, işkencenin okşama sayılması! gibi nice tahayyülün var edilebildiği bir karanlık cehennem savunula gelir. Basitçe yaşam hakkının gasp edilebilirliği söz konusu edilmesin istenir. Tümüyle antifaşist cephenin ses vermesiyle harekete geçilen bir soruşturma söz konusu olmasaydı kimsenin o suçu var eden insan / insanların peşinden koşmayacaklarını bildikleri için rahatça öznesi bir çocuk olan faili bir yetişkin olan saldırı sahiplenir. Bundan daha büyük bir çürüme söz konusu olur muydu, burası o tahayyüllerin aleni yıkıldığı insan eliyle bir cehennem kılındığı için teferruat addedilir. Hal budur!
Mahvetme eylemini / fikrini sahiplenen bununla kıvanç duyulan, hicap edilmeyen bir yer, zeminin geleceği söz konusu olabilir mi? Bu kadar kolayca kamunun sömürülerek ekonomik anlamda yıkıma terk edildiği bir zeminde aranan düşman olarak, hesap sorulacak makam olarak mültecinin / ötekisinin görülmesinin kaçıncı evresidir mesela bu yaşanan. Bir çocuğun canının yakılmasında dahi ama ve fakatsız itiraz hakkını, reddiyeyi savunamayan ama o da şimdi Türklerin arasına karışmasaydı bahsinden, kim bilir neler neler etmiştir ön yargısı gibi nicesine sığınarak ol mahvetmenin dört bir yana taşa durması söz konusu olurken bir yarını kalır mı bu yerin? Anadolu’nun çoraklaşmış bir yere dönüşümü sağlama alınmıştı. Sözüm ona metropol, tüm kültürlerin buluşup ahenk içinde yaşayabildiği bir zemin olarak bildirilen İstanbul’un da tahribattan payını aldığı bir yerin yarını ne olur! Sorunların müsebbibi ne mülteciler, ne gayrimüslimler, ne muhacirler, ne buralı olduklarını kanıtlamaya hiçbir zaman mecbur olmayan o öteki sanılan kimliklerdir. Bütünüyle bir girdap, insan eliyle kotarılan bir cerahat sarmalının var edilmesinin yekun sorumluluğu bu üstenci / ayrıştırıcı / nefret saçan siyaset erkanının ta kendisinindir. Dünü öyle bugünü böyle şimdisi simsiyah kılınırken bir yerin yarınlarının daha şu andan çalınması güncellenirken o şiddet sarmalı, bu ayrımcılığa geçit vermeyecek bir ülkenin yarını söz konusu edilebilir. Şayet bir ülkeden bahis açılacaksa, aynen bu şekil...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Francisco SECO – AP Photos via The Independent
Meramda Paylaşılan Haber
İstanbul’da Metroda Saç Tokası Satan Suriyeli Çocuğa Şiddet Uygulayan Kişi Tutuklandı - Evrensel
https://www.evrensel.net/haber/526731/istanbulda-metroda-sac-tokasi-satan-suriyeli-cocuga-siddet-uygulayan-kisi-tutuklandi
#mahf#türkiye#yıkım#ayrımcılık#öfke#kin#nefret sarmalı#kötülük#cerahat#hayat hakkı#çocuk hakları#insan101#suriyeli#mülteciler#yara#ötekileştirme#cehennem#cürüm#tahakküm#kör karanlık#akp#ırkçılık#no pasaran#çıkış tok#demokrasi#ide
0 notes
Text
Elazığ’da Kadınlara Ücretsiz Step, Aerobik ve Pilates Kursu Fırsatı!
Elazığ Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü, Atatürk Stadyumu altında bulunan modern ve donanımlı salonda kadınlara yönelik ücretsiz step, aerobik ve pilates kursları düzenliyor. Kurslar büyük ilgi görürken, katılımcılar uzman eğitmenler eşliğinde hem eğleniyor hem de sağlıklı bir vücuda kavuşuyor. Kursun Faydaları: Hareketsiz kalan kas gruplarını aktive ederek güçlendirir. Doğru nefes egzersizleri ile akciğer kapasitesini artırır. Vücut koordinasyonunu ve dengesini geliştirir. Kilo vermeye yardımcı olur. Stresi azaltır ve zihinsel rahatlama sağlar. Kurs Detayları: Yer: Elazığ Atatürk Stadyumu Altı - Step, Aerobik ve Pilates Salonu Günler: Haftanın 5 günü Saatler: Belirli saatlerde Ücret: Ücretsiz Yaş Sınırı: 14 yaş ve üzeri Elazığ Gençlik ve Spor İl Müdürü Abdulsamet Eren'in Açıklaması: "Elazığ'ımıza yeni bir spor yatırımı olarak step, aerobik ve pilates kursumuzu açtık. Modern ve konforlu salonlarımızda uzman eğitmenler eşliğinde ücretsiz kurslarımız devam ediyor. 14 yaş ve üzeri tüm kadınlarımızı kursa katılmaya davet ediyoruz."
Elazığ'da spor yapmak ve sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek için daha fazla beklemeyin! Hemen Elazığ Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü ile iletişime geçin ve kursa kaydınızı yaptırın. Read the full article
0 notes
Text
Kemalistleri üzen bir gerçek. Mustafa Kemal'in "Suriyeliler zeki, modern ve nazik insanlardır!" diye bir sözü varmış. İftira değil. Hakikaten de söylemiş. Kaynağı da burası: Atatürk'ün Devlet Adamları İle Görüşmeleri, sayfa: 205 [Atabe, c: 30, sayfa: 121 (1937)]
0 notes
Text
Çay Toplamada İşçi Sorunu Devam Ediyor!
Mayıs ayında başlayacak çay yaprağı hasadında çalışacaklara eğitim verilmesi gerektiği bildirilerek, yabancı işçilerin bahçelere zarar verecek şekilde toplama yaptıkları ifade edildi. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcımız Yavuz Selim Çakıroğlu, TRT Trabzon Radyosu’nda yayınlanan Çay Bahçesi programında yaptığı açıklamalarda, çaylıklarda yaşanan sorunlar arasında bilinçsiz toplama sonucu bitkinin…
View On WordPress
0 notes
Text
O Olayın detayları ortaya çıktı. Detay Bambaşka
Buca Çamlıpınar Mahallesi yaşanan olayların detayları ortaya çıktı Buca’da 1997 doğumlu H.E. isimli vatandaşı bakışlarıyla taciz ettiği belirtilen kişinin, aynı apartmandaki komşusu Mustafa O. olduğu ortaya çıktı. Çıkan kavga ve linç girişimi sonrası Polis olaya müdahale etmiş sokağa çıkan vatandaşları sakinleştirerek dağıtmiştı. Olayın detaylarına Gündem Buca ulaştı. Olay iki yıl öncesine iki komşunun birbirleri arasında başlayan husumet, dün bir birlerine bana yan baktın taciz ettin diyerek olaylar başlamış. Olay sonrası her iki tarafta birbirlerinden şikayetçi olmaz iken H.E bugün emniyet giderek şahıstan şikayetçi olduğu bildirildi. 1997 doğumlu H.E’nin aynı apartmanda yaşayan komşusu olan Mustafa O. isimli şahsın bakışlarıyla taciz ettiğini belirtmesi üzerine Abil efendi Camii’nde kavga çıkmış, camii içerisinde Mustafa O. darp edildi. Kalabalığın uzaklaştırılası esnasında yaklaşık 150 kişilik grup mülteci istemiyoruz diyerek bağırarak caddeyi kapatarak protesto yapmış ardından emniyet kalabalığı dağıtmıştır. Read the full article
0 notes
Text
O Olayın detayları ortaya çıktı. Detay Bambaşka
Buca’da 1997 doğumlu H.E. isimli vatandaşı bakışlarıyla taciz ettiği belirtilen kişinin Suriyeli olmadığı, aynı apartmandaki komşusu Mustafa O. olduğu ortaya çıktı. Çıkan kavga ve linç girişimi sonrası tarafların birbirinden şikayetçi olmadığı öğrenildi 1997 doğumlu H.E’nin aynı apartmanda yaşayan komşusu olan Mustafa O. isimli şahsın bakışlarıyla taciz ettiğini belirtmesi üzerine Abilefendi Camii’nde kavga çıkmış, camii içerisinde Mustafa O. darbedildi. Şahsın kalabalık içinde linç girişiminde bulunanlardan biri olan; hırsız, tehdit ve hakaretten sabıkalı Y.K. isimli kişi polislere küfür etmesi sonucu gözaltına alındı. Kalabalığın uzaklaştırılası esnasında yaklaşık 150 kişilik grup oturma eylemi yaparak yolu trafiğe kapatmış akrabaları olan Y.K. isimli şahısın teslim edilmesini istemiş şahıs kimlik tespiti yapılarak toplumsal olaya dönmemesi için adrese geri getirilerek bırakılmış olup kalabalık dağılmıştır. https://www.youtube.com/shorts/9IAOchJCTWU Read the full article
0 notes
Text
Suriyeliler için yayınlanan suç haberlerinden dolayı ülkedeki tüm mültecilere karşı içimde nefretvari bir kuşatma oluşmuştu. Bir an önce tabiri caizse hepsinin defolup ülkelerine gitmelerini istiyordum, ki büyük bir çoğunluğunun hala defolup gitmesi taraftarıyım fakat
bu muameleyi hak etmeyen Suriyeli mülteciler de var yani en azından bugün otobüste fark ettim onu, ayaktaydı, sırt çantasının tek kulpu yırtıktı, yırtık olmayan tarafıyla taşıyordu çantayı ve çantasından çıkardığı kenarları altın varaklı ajandasından sayfaları nahifçe çevirip notlarını okumaya başladı, bir farklılık sezdim: Yazıları sağdan sola doğru okuyordu ve ajandaya dikkat ettiğimde el yazısı bu notların Arapça olduğunu fark ettim. Daha sonra telefonunu çıkarıp sosyal medyaya göz attığında ana ekranı yine Arapça yazılarla kaplıydı ve çekingen bir yapısı vardı sanki izlendiğini biliyordu. Bakışlarımı hissettiğini biliyordum, onu gözlemliyordum bana bakmasa bile yan tarafında duran benim onu gözlediğimi hissettiğini biliyordum, içimde garip bir merhamet duygusu uyandırıyordu, ilk başta garipseyerek ve merakla fakat sonra merhametle inceledim onu, yine de onu incitmemek için bakışlarımı başka yöne doğrulttum.
Onun gördüğü muameleyi ve horlanmayı hissedebiliyordum, ayrıca ben de bu ön yargıyla yaklaşmıştım “onlara”.
Ben ki gerçekten hiddetliydim, nerede bir Suriyeli görsem burada bulunmaması gereken ahlaksız, aşağılık ve sürekli üreyen varlıklar olarak algılıyordum onları, insan zihni genellemeleri yaparken kurunun yanında daima yaş da yanar misali etiketlemeler yapıyor çünkü böylesi daha kolay zihnimiz için, zihin kestirmeleri daima sever.
Ajandasını çantasına koydu, pencereden etrafa telaşlı bir şekilde bakmaya başladı ve birden bakışlarını bana çevirip doğru yerde olup olmadığını sordu. Şaşırdım, bir an afalladım sonra gideceği yeri benim de bilmediğimi söyledim. Başka birine yönelttim bana sorduğu soruyu, sonra bir başkası ona bu konuda açıklama yaptı.
Hali, tavrı oldukça nahif, temkinliydi. Kim olursa olsun, ilim için çabalayan insanlarına saygım büyük. Zorlu koşullara rağmen mücadele eden ve kendini geliştirmeye gayret gösteren herkese büyük bir saygı ve merhamet duyuyorum. Böyle insanlar bir kazanımdır fakat diğerleri için aynı şey geçerli değil ve çoğunluk ne yazık ki kötü davranışları ile bu insanları gölgeliyor…
1 note
·
View note
Text
UNDP'nin yenilenebilir enerji eğitim programında 1600 katılımcıya ulaşıldı
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) Türkiye’de geçici koruma altındaki Suriyeliler ve ev sahibi topluluk üyeleri için düzenlediği ve Mart 2021 yılında başlayan yenilenebilir enerji eğitimlerine şu ana kadar 1600 katılımcıya ulaşıldı. Kore Cumhuriyeti tarafından finanse edilen eğitim, dijital ve yüz yüze öğrenme yöntemlerini birleştirerek yetişkin…
View On WordPress
0 notes
Text
1138 Türk dükkan kapattı, 1200 Suriyeli açtı
1138 Türk dükkan kapattı, 1200 Suriyeli açtı
İYİ Parti Kayseri Milletvekili Dursun Ataş, Kayseri’de geçen yıl 1138 Türk esnafın, ekonomik sıkıntılar nedeniyle dükkanlarını kapatmak zorunda kaldıklarını belirterek “Bunları yerine 1200 Suriyeli iş yeri açtı, Arapça tabelalar asıldı” dedi. Ataş, TBMM’de bütçe üzerinde yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Her geçen gün bir Türk esnaf tabela indirirken, yerine Arapça tabelalar asılıyor.…
View On WordPress
0 notes
Text
Ülkeye Giriş Yapan Her 10 Suriyeliye Karşı 6 Türk İşçisinin İşsiz Kaldığının Farkında Mısınız?
#isparta #ısparta #aylincesur #suriyeli #işsiz #iyiparti
Mecliste bütçe maratonu tam gaz devam ederken, Plan ve Bütçe Komisyonunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2023 bütçe görüşmeleri yapıldı. Bakanlık adına söz alan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin bakanlığın bütçe sunumunu gerçekleştirdi. İYİ Parti Isparta Milletvekili Dr. Aylin Cesur, bütçe görüşmelerinde Bakan Bilgin’e milyonları ilgilendiren birçok konuyu…
View On WordPress
0 notes
Text
Emergency aid for Turkey & Syria
Muslims Around The World Project -https://matwproject.org/product/emergencies/
Abdullah aid - https://www.abdullahaid.org.uk/
Ilmfeed -https://www.launchgood.com/campaign/turkey__syria_earthquake_emergency_appeal#!/
Islamic Relief UK - https://www.islamic-relief.org.uk/giving/appeals/turkiye-syria-earthquake-appeal/
With Khaled Beydoun - https://www.launchgood.com/campaign/turkey_emergency_earthquake_relief#!/
Muslim Aid Sweden - https://muslimaid.se/donations/jordbavning/
I have gathered reliable sources for donations and you can check these accounts too. Please feel free to add sources that you also trust. Please share!
1K notes
·
View notes
Text
Cürüm
Düzen cürmün kılınıyor. Cürüm bir biçimde bu hayattaki duruş / yönelim olarak onanıyor her şekilde. Mutlak doğruları hep / her dem yanlışlardan seçen bir memleketin olumlanan değil olumsuzluğun istikametinde cürmü öncelemesinin yıkıcı halidir misal mesele. Açık, aleni bir halde her türlü yozluğun, insanlık dışı halin, eziyet ve terörün gerçek kılındığı ol hak, bu hürriyet, şu hukuk mesellerinin mecazen dahi hakikatte yer kalmadığı bir zeminde düzen cürmü bir açılım kılıyor. Yol verdikleriyle birlikte bir cerahat temsili güncelliğinde hayat ayaklar altına alınıyor. Ulu orta sunulanlar, birbiri ardına hakikat kılınan hamlelerle birlikte bir sarmal inşa ediliyor. Makus kader denilerek geçiştirilen şeyin, -coğrafya keder benzetmesinin hakikate evrimi o sarmal içerisinde imal edilenlerin yekununda cürmün ta kendisiyle var ediliyor. Nereye bakarsanız, nasıl ederseniz edin her anlamda bir çürümeyi gerçekliğe ulaştıran ülkede yaşam ediminin / eyleminin kapsamı daraltılıyor.
Uçuyoruz, kaçıyoruz, yükseliş ya da şahlanışın tam da ortasındayız derken kuru gürültü gündem dolgularının arasında cürmün varlığı kalıcı kılınıyor. Ondan el alarak yinelenen her hamleyle gündelik delik deşik bir arbedeye dönüşüyor. Bütünüyle arbedeler sarmalını gerçek kılan bir erkanı muktedir eliyle ne yaralar konuşulabiliyor, ne de en ufak bir yarayı iyi etmek söz konusu kılınıyor. Bir biçimde ekonomik çökertmenin tam da ortasına terk-i diyar olunmuş hayatların, dibe en dibe çekilmiş olagelenlerin birbirilerine kırdırılmalarına devam olunan bir düzlem var ediliyor, ne eksik ne mübalağa. Cerahati, kötülüğü, bet ve en fecisi de cürmü önceleyen her ne varsa buna sahip çıkılan bir yerin binasında yıkıcılığı rehber edinenlerin önünü açan bir iklim hakikatimiz kılınıyor. Ekonomik cendereden belli başlı tüm sorunların ana odağı kılınan, kimi kaynakların da ısrarla nefretle işaretlemelere doymadığı mülteci sorunu genel geçer değil, can yakıcı bir cürmün ta kendisiyle yeniden bu ülkenin asal gündemi kılınır.
Bir pogrom 30 Haziran – 1 Temmuz arasında Kayseri başta olmak üzere, Antep, Adana, Antakya, İstanbul ve çeperindeki illerde var edilir. Yaşamsal olanın muhafazası bir yana çoktandır terk edilmiş bir düzlemde, sebep aramaya hacet kalmaksızın bir çocuğun tacize uğradığı iddiasından sonra çıkagelen ol yıkıcılık / cürüm ekseni zaten halihazırda varlığı tescil olunmuş cürmün de istikametini görünür kılar. Amasız, fakatsız bir kötülüğün var edilmesine dair muallak hal korunurken, yıldırıyı / terörün ta kendisiyle ötekilerden hesap sorma çabasının birleştiği bir zeminde adalet mefhumu da sizlere ömür kılınır. Biteviye ol çocuğun hakkının savunulması değildir artık mesele, adaletin tecelli etmesi için bir baskı oluşturmak değildir gaile. Binlerce yıldır bir göçerler yurdu olagelen, buralı olan pek çok halkın köklerinin kazıldığı bir zemini yeniden var edebilmek, bunu modern zamanların tam da ortasında imal etmek adına sürgit yinelenen bir cerahat nükseder. Sonrası komple yıkımındır. Tacize uğrayan çocuğun akıbetine dair tek satır bir resmi açıklama yoktur ya da ne olmuştur mefhumuna dair en ufak bir açıklama gailesi. Çocuğu taciz ettiği bildirilen şahsın tutuklanmasının ardı muallak konulur. Kent çeperleri karışmış, insanlar birbirine saldırır olmuş, dert bilinmeyendir. Böyledir cürmün güncellenmesi. Bir hayatın hakkını savunuyor görünürken, başka pek çoklarının hakkını ezmeye çalışmak cürüm değilse her nedir ki? Artı Gerçek’ten bir haber aktaralım:
“Kayseri'de bir kişinin çocuğa istismarda bulunduğu iddiasıyla tutuklanmasının ardından yaşanan ırkçı saldırılar Meclis gündemine taşındı. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Urfa Milletvekili ve İnsan Hakları İnceleme Komisyonu ve Göç ve Uyum Alt Komisyonu Üyesi Dilan Kunt Ayan, yaşanan saldırıların sebep ve sonuçlarının görüşülmesi için İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nun olağanüstü toplantıya çağırdı.
Ayan ayrıca saldırıların sorumlu ve faillerin tespiti için ivedilikle çalışma yapması çağrısında bulundu.
Ayan, İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nun acilen toplanması için yaptığı başvuruda şunları söyledi:
"Kayseri Melikgazi İlçesi Danişmentgazi Mahallesi’nde 30 Haziran tarihinde, Suriyeli bir sığınmacının küçük bir çocuğu istismar ettiği iddialarının yayılmasıyla, şüpheliye yönelik linç girişimi ve ardından Kayseri genelinde Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı mahallelere saldırılar başlamıştır. Giderek büyüyen ve sosyal medyada yayılan ırkçı nefret söylemleriyle körüklenen şiddet sonucu, toplanan kalabalık gece boyunca Suriyeli sığınmacıların yoğun olarak yaşadığı Danişmentgazi, Osmanlı, Selçuklu, Hürriyet ve Aydınlıkevler mahallelerini basmış; ev, araba, motosiklet ve iş yerlerini ateşe vermiştir.
Kayseri’de yaşanan saldırılar, taciz ve istismar vakasından kaynaklı tepkinin çok ötesine geçmiş; uzun yıllardır çeşitli manipülasyon, provokasyon ve yayılan nefret söylemlerinin sonucu olarak Suriyeli sığınmacılara dönük pogrom noktasına evrilmiştir. Daha önce İzmir/Torbalı, Ankara/Altındağ gibi yerlerde yaşanan bu ırkçı ve göçmen düşmanı saldırılar, Kayseri’deki saldırının bilançosu ve boyutları, gelinen noktada Türkiye geneli önü alınamaz olaylara ve can kayıplarına dönüşme riski ve potansiyeli taşımaktadır. Kayseri’deki saldırılar sırasında güvenlik birimlerinin, siyasetçilerin ve politik aktörlerin bu saldırıları durdurmak ve önlemek yerine, yaşanan olaylara etkin müdahale etmediği anlaşılmıştır. Çocuklara yönelik hiçbir şiddet ve istismar suçu kabule edilemez olup, yanı sıra işlenen suçlarda çocuğun ve failin etnik kökeniyle değerlendirilme yapılması ne hukuken ne vicdanen doğru değildir. Buna rağmen, Kayseri Emniyet Müdürü Atanur Aydın’ın “mağdur çocuğun Türk olmadığını” söylemesi bu konudaki ayrımcı bakış açısının yansıması olarak ortaya çıkmıştır.
Yaşanan olaylar sırasında, basın yayın organlarında, sosyal medyada ve çeşitli mecralarda bu saldırıları tetikleyen ve yayılmasına neden olan nefret söylemi ve provokasyonların çok hızlı bir şekilde arttığı görülmüştür. Nitekim Kayseri’nin ardından Hatay ve Gaziantep gibi Suriyeli sığınmacıların yoğun yaşadığı kentlerde de benzer saldırılar meydana gelmiştir.
Türkiye, 2011’de başlayan Suriye İç Savaşı ardından, bölgede yürüttüğü yayılmacı ve güvenlikçi politikalar sonucunda çatışmalara dahil olmuş, Suriye’de yürütülen ve devam eden savaş politikalarının sonucunda milyonlarca insan evsiz barksız, yaralı ve kimsesiz kalarak göç etmek zorunda kalmıştır. Türkiye ile Avrupa arasında yapılan ve yıllardır devam eden Geri Kabul Anlaşmaları, bilinen ve bilinmeyen protokol usulleri nedeniyle Türkiye, Dünya üzerinde en fazla sığınmacı ve göçmen bulunan ülke haline gelmiştir. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı tarafından açıklanan verilere göre, 2024 yılı itibariyle Türkiye’de kayıtlı Suriyeli sığınmacı sayısının 3 milyon 57 bin 762 olduğu açıklanmıştır. 10 yıldan fazladır ailesi, akrabaları ve burada doğan çocuklarıyla, yüz-binlerce Suriyeli Türkiye’de yerleşik ve kalıcı hale gelmiş, yenilenen vatandaşlık kazanım yasasıyla bir kısmı vatandaşlık almıştır.
Türkiye’de yıllar içinde gerçekliği inkar edilemez hale gelen, ekonomik ve toplumsal krizlerle birlikte körüklenen bir “göçmen düşmanlığı sorunu “olduğu ortadadır. Başta ucuz iş gücü, işsizlik, enflasyon gibi ekonomik politikaların sonucu olan sorunların faturası Suriyelilere kesilmekte, Suriyelilere yönelik nefret açık ve zımni olarak büyütülmektedir. Ülkede bulunan 3 milyondan fazla Suriyelinin tamamının ülkelerine veya başka ülkelere gitmeyeceği bilinmesine rağmen özellikle seçim süreçlerinde siyasetçiler tarafından göçmenler üzerinden siyaset yapılarak, kamuoyunda bu nefret beslenerek büyütülmüştür. Bugün gelinen noktada meydana gelen yakma, yıkma, saldırıların sona ermesi ve halkın itidale çağrılması için başta Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları İnceleme Komisyonu olmak üzere tüm karar alma aktörlerine ve devlete sorumluluk düşmektedir.
Bu nedenlerle;
• TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nun 30 Haziran’da Kayseri’de yaşanan saldırıların sebebini, sonuçlarını ve devam etmekte olan risk ve tehlikelerini görüşmek üzere ACİL OLARAK TOPLANMASINI,
• Komisyon olarak İVEDİLİKLE bir heyet oluşturularak Kayseri’ye yerinde inceleme yapmak üzere gidilmesini, hasar bilançosu çıkartılması, riskli bölgeleri güvenli hale getirmesini, sorumlu ve faillerin tespiti için çalışmalar yapmasını,
• Kayseri’de, Hatay’da, Gaziantep’te meydana gelen saldırıları durdurmak, saldırıların yaşandığı ve yaşanma riski olan mahallelerde gerekli tedbirlerin alınmasını,
• Basın yayın organları ve sosyal medyada nefret söylemi üreten, yayan ve göçmenlere yönelik provokasyonu örgütleyen kişi ve odakların tespit edilerek haklarında soruşturmalar başlatılmasını,
• Ülke genelinde giderek sayısı ve boyutları artan göçmen düşmanlığının ortada kaldırılması için etkin çalışmalar yapılmasını teklif ederim.”
Düzen cürmün kılınıyor. Bir pogrom tahayyülü ol iki gün içerisinde mültecilere en doğrudan saldırılarla var ediliyor. Bütünüyle kesintisiz bir linç, kendi halinde sıradan yurttaş denilenlerin “haklı!” var sayılan öfkeleri diye geçiştirilen şeyle bir kere daha ama son kez değil yoksul, yoksuna kırdırılıyor, kırdırılır. Kent çeperlerinde tutunmaya çalışan insanların hepsi birden suçlu addedilip yıkıma teşne olunur. Son kertede, kimilerinin övünçle andığı misafirperverliğin de hikaye kılınması kanıtlanır. Nevşehir gibi küçük illerin sorunu birkaç günde kendi içinde yaşayan tüm mültecileri def etmek olarak ele aldığı, bunu da milli ve yerli bir zafer olarak gören aklın izinde yürünmeye devam edileceği muştulanır. Cürüm misal bir çocuğun yöneticisi olduğu sosyal medya hesabı üstünden “Geçici Koruma Altındaki Suriyelilerin kimlik bilgilerinin” paylaşılabilirliğidir. Entegre olan düzenin yeniden kendini konsolide etmesi için, düştüğü çukurdan iktidarını kurtarabilmesi için “bozkurt” kartını da yeniden başvurması da acizliğin / deccalliğe evrimindeki son halkalarındandır. İki gün boyunca var edilmiş şiddet sarmalında yaraları olana saldırma cüretinin bilindik tüm temsilleri bir cinayeti de var eder. “Antalya'nın Serik ilçesine sıçrayan gösteriler sırasında bıçaklanan ve kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden 17 yaşındaki Suriyeli Ahmed Hamdan Al Naif’in, mevsimlik işçi olarak tarımda çalışmak için kentte olduğu öğrenilir. Al Naif’in Serik’te aynı yerde yaşadığı arkadaşı 15 yaşındaki Hasan Halid El Nayif ve birlikte çalıştıkları Beşar Obaid Al-Marai’nin de olaylar sırasında yaralanarak hastaneye kaldırıldığı belirlenir.” Yıkıcılığa, yok etme kültüne bunca tutunulan bir yerde hayatın ederi her nedir ki!
Esef verici bir hızla yıkım tezgahta işlenmeye devam olunuyor. Kapalı kapılar ardında imzaları atılmış geri kabul anlaşmaları, memlekete fon olsun diye alınan kimi kaynakların har vurup harman savrulması neticesinde, ivmesi güncellenen nefret ile birlikte bir kere daha suç ötekilerin hayat hakkını zindana çevirmekte bulunuyor. Cürüm önceleniyor her yerde. Tekrarında farklı bir sonuç bekleniyor olsa da 1915’ten, 1919’dan, ülkenin o katran karası güncesinden kurulduğu yepyeni sayfanın açıldığının ilan olunduğu 1923’ten, 1934’e, 1937-1938’e, 1955’e kadar daha yakınlara gelelim seksen darbesinin ol önü ve ardından koca bir kırk küsur yılda oluşturulan yok etme saiki bir kere daha canlanır. Hayatların bu topraklardaki çok kimlikliliğin kökünün kazılmasının en başta tüm gayrimüslimlerde var ettiği o nihai kırılmanın, Kürd, Alevilere yönelik aralıksız sürdürülen bir benzerinin istikameti bu kez, Müslüman Suriyeli mültecilerin tamamına karşıtlıkla çıkagelir. Her dönemeç, her eşik biraz daha ağır bir yıkımı var eder. Cürmün sözcük anlamıyla sokaktaki karşılığının birbirini tamamlayabildiği, güncellendiği yegane sahalardan birisi kılınır bu ülke, şu saha, ölüm çukuru! İktidar mefhumunun olan biteni sorgulamak yerine, her şey kontrol altında, gereği yapılmıştır çıkışının ardılı da boşluğa düşer. Bir cürüm sarmalına dönüştürülen menzilde, havanda su dövülmeye devam edilirken yıkım kalıcı kılınır. Böyle bir cürüm sahnesinin istikametinde çürümeden de gayri bir şey kalmaz. Yeni ülke, bildiğiniz tüm eskimemiş yazgıları yeniden var eden bir devletli, buna çanak tutan, belirsiz bir araftan çıkagelen destekçileri, kötülüğün taraftarları olagelenler elinde oyun sahası kılındı. Hayatta kalabilmenin mucize kılındığı bir oyun sahası. Ne hazin değil mi?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Zorunlu Kaynakça Kayseri Vip Haber
Meramda Paylaşılan Haber
Kayseri'deki Irkçı Saldırılar: DEM Parti, Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonunu Olağanüstü Toplantıya Çağırdı - Artı Gerçek
#meram#arzihal#yıldırı#türkiye#kara#kapkaranlık#siyasa#ahlak#yön#ırkçılık#düş kırımı#suriyeli#mülteci hakları#insan101#kayseri#pogrom#anadolu irfanı#cürüm#çürüme#kötülüğün sureti#yıkım#tahakküm etme#kötülük#bozgun#kırım#kırılma#hayat ne olacak#geleceksizlik#cerahat hali
0 notes
Text
‘Ormanlarımız Turizm Yatırımcılarına Tahsis Ediliyor’ İddiası
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzaladığı karar ile İzmir, İstanbul, Bitlis ve Artvindeki bazı alanlar orman sınırı dışına çıkarıldı. Kararın açıklamasında, “Artvin, Bitlis, İstanbul ve İzmir illerinde bulunan bazı alanların orman sınırları dışına çıkartılması hakkındaki ekli kararın yürürlüğe konulmasına, 6831 sayılı Orman Kanunun ek 16’ncı maddesi gereğince karar verilmimştir” ifadelerine yer verilirken, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ karara tepki gösterdi. Özdağ açıklamasında, “Artvin, Bitlis, İstanbul ve İzmir illerinde bulunan bazı alanlar 28 Haziran 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 8650 Sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile orman sınırı dışına çıkarıldı.
İstanbul’da Beykoz ilçesinde: Bozhane, Cumhuriyet, Çayağzı/Riva, Çengeldere, Elmalı, Gümüşsuyu, Örnekköy, Tokatköy, Zerzevatçı’da bulunan alanlar orman dışına çıkarıldı. Yeraltı ve yer üstü kaynaklarımızdan madenlerimiz yabancılara, ormanlarımız turizm alanı olarak yatırımcılarına tahsis ediliyor. Peki, cumhurbaşkanı kararı ile orman alanı dışına çıkarılan araziler kim ya da kimlere verilecek? Ormanlar Erdoğan karar verdi diye artık orman değiller mi? Zafer Partisi kimlerin bu ormanları keserek burada inşaat yaptığını takip ediyor. Ve zamanı gelince gerekeni yapacağız” dedi. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı) Read the full article
#Asgari#Bursa#BüyükTürkMitingi#DoyaDoyaMaçKeyfi#elazığsondakika#elazığhaber#ensonhaber#erdoğanistifa#Şimşek#SonDakika#Suriyeli#UElkemdeSığınmacıİstemiyorum#YusufTekinYalnızDeğildir#Deprem#haber7.sondakikaelazığ
0 notes
Text
Suriye'nin kuzeyi, ABD tarafından himaye edilen PKK'nin işgali altında. Bu ișgal, Türkiyenin güvenliğini tehdit ettiği gibi bölgede yașayan yerel halkın da güvenliğini tehdit ediyor.
Örgütün ABD desteğiyle devletlesme çabaları halk tarafından reddilse de, baski ve esareti arttırarak hedeflerine doğru ilerlemeye devam ediyorlar. Örgütün devletleşme çabaları apaçık bir şekilde Türkiye'nin müdahalelerine karşı daha korunaklı bir siyasi yapı inşa etmekten geçiyor.
Türkiye ise gerek diplomatik gerekirse askerî yollarla BTÖ PKK yı Suriyenin kuzeyinden atma ve devletleşme çabalarını yok etme peşinde.
Bu konuyla alakalı Suriye rejimiyle işbirliği yapıp masaya oturmak isteyen Türkiyenin talepleri, Suriye rejiminin Türkiye'nin Suriye'deki askeri varlığını bahane ederek masaya oturmamasıyla reddedildi!
Suriyenin Türkiye karşısındaki değişmez tutumu ise Türkiye'yi askerî müdahalede bulunmaya zorluyor. Türkiye ne kadar diplomatik çabalarla Suriye'deki terör devleti yapısını dağıtmak istese de askerî müdahale aşamasının da her daim planda olduğu ortadaydı.
Kaynak: @tcdefense
#hakanfidan
#pkk#terörle mücadele#ırak#suriye#istihbarat#terörist#terör örgütü#terörizm#hakan fidan#türkiye#doğa#travel photography#travel destinations#travel#manzara#view#natural#europe#africa
39 notes
·
View notes