#Suriye’de mücadele
Explore tagged Tumblr posts
zerihcom · 9 days ago
Text
Hizb-ut Tahrir Suriye'den Çağrı: "Vakit Birlik Vaktidir"
2 minutes Suriye’de Beşar Esed rejiminin yıkılmasının ardından ülkenin farklı bölgelerinde kalan rejim unsurlarının çıkardığı kargaşa, ülkenin yeni düzenine karşı bir tehdit oluşturmaya devam ediyor. Son olarak, rejim kalıntılarının Hama, Humus, Tartus ve Lazkiye gibi şehirlerde gerçekleştirdiği saldırılarda 14 güvenlik görevlisinin şehit edilmesi, bölgedeki tansiyonu artırdı. Bu gelişmeler…
0 notes
elazigsurmanset · 11 days ago
Text
Suriye’de Yeni Dönem: Muhalifler 300 Bin Kişilik Ordu Kurmaya Hazırlanıyor
Tumblr media
Suriye’de Beşar Esad rejiminin devrilmesinin ardından muhalif güçler, yeni bir ordu yapılanması için harekete geçti. Suriye'nin yeni yönetimi, tüm muhalif unsurları bir araya getirerek, ülkenin savunma ve güvenlik yapısını yeniden inşa etmeyi planlıyor. Türkiye’nin danışmanlığı ve askeri desteğiyle oluşturulacak olan yeni Suriye Ordusu’nun, ilk etapta 80 bin, nihai olarak ise 300 bin kişilik bir yapıya sahip olması hedefleniyor. Yeni Suriye Ordusu Yapılanıyor İdlib merkezli olarak başlatılacak ordu yapılanması, güneydeki Dera ve Kuneytra bölgelerindeki grupları da tek çatı altında birleştirecek. Suriye Milli Ordusu (SMO) adı altında şekillenecek bu yapı, yalnızca ülkenin savunmasından sorumlu olmayacak, aynı zamanda bölgenin güvenlik ve istikrarını da sağlamayı amaçlıyor. Türkiye’nin Kritik Rolü Suriye’nin kara, deniz ve hava kuvvetlerinin yeniden yapılandırılmasında Türkiye’nin danışmanlık ve uzman desteği sağlayacağı belirtildi. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) beş stratejik noktada varlık göstereceği ve bu destekle yeni ordunun altyapısının hızla tamamlanacağı ifade ediliyor. Yeni Ordunun İlk Hedefi: 80 Bin Asker Ordunun ilk aşamada 70-80 bin kişilik bir yapıya kavuşması bekleniyor. Suriye’li General Ahmed Osman, bu süreçte hızlı bir ilerleme sağlandığını ve bir yıl içinde 300 bin kişilik bir kapasiteye ulaşmayı hedeflediklerini açıkladı. Bu yapılanmanın temel amacı, Suriye'yi dış tehditlerden koruyarak ulusal bir savunma mekanizması oluşturmak. Terör Örgütlerine Karşı Kararlılık Yeni yönetim, terör örgütleri PKK ve DEAŞ’a karşı kararlı bir mücadele yürüteceğini duyurdu. PKK-YPG unsurlarının Suriye ordusuna katılmasına izin verilmeyeceği açıklandı. Terör örgütüyle mücadele kapsamında, bölgedeki operasyonların kesintisiz devam edeceği ve özellikle PKK’nın etkisiz hale getirilmesi için harekat planlarının devrede olduğu vurgulandı. Rusya ve ABD’nin Çekilme Hamleleri Suriye’deki güç dengeleri de yeniden şekilleniyor. Rusya’nın PKK kontrolündeki bazı bölgelerden çekilmeye başladığı, ABD’nin ise Suriye’deki petrol kuyularındaki askerî varlığını azaltmaya yönelik adımlar attığı bildirildi. Bu gelişmeler, Suriye'de yeni bir askeri operasyonun habercisi olarak değerlendiriliyor. Ortadoğu’da Güç Dengeleri Yeniden Şekilleniyor Suriye'nin yeni yönetimi, Türkiye’nin desteğiyle kurulan ordu aracılığıyla hem iç güvenliği sağlamayı hem de terörist unsurlarla mücadeleyi hedefliyor. Bu yeni yapılanma, Ortadoğu’nun güvenlik yapısını ve bölgedeki güç dengelerini köklü bir şekilde değiştirebilecek bir potansiyele sahip. Suriye’nin geleceği için kritik bir dönemece girildiği bu süreçte, yeni ordu yapılanması bölgede barış ve istikrar için umut vaat ediyor. Read the full article
0 notes
pazaryerigundem · 17 days ago
Text
Terörle mücadelede hız kesmek yok!
https://pazaryerigundem.com/haber/195953/terorle-mucadelede-hiz-kesmek-yok/
Terörle mücadelede hız kesmek yok!
Tumblr media
Milli Savunma Bakanlığınca, yurt içi ve sınır ötesinde icra edilen operasyonlarla Irak ve Suriye’nin kuzeyi dahil, son bir haftada 41 teröristin etkisiz hale getirildiği belirtildi. Böylece yıl başından itibaren etkisiz hale getirilen terörist sayısı 2 bin 959 oldu.
ANKARA (İGFA) –  Milli Savunma Bakanlığı’nda yapılan basın bilgilendirme toplantısında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, terörü kaynağında yok etme stratejisi çerçevesinde sürekli ve kapsamlı olarak operasyonlar gerçekleştirdiği belirtildi.
Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyi dahil, son bir haftada 41 teröristin etkisiz hale getirildiğinin açıklandığı toplantıda, 1 Ocak’tan bu yana etkisiz hale getirilen terörist sayısı 2 bin 959’a yükseldiği, 13 bin 745 kişinin de sınırdan yasa dışı geçmesinin önlendiği kaydedildi.
Son bir haftada 3’ü terör örgütü mensubu olmak üzere yasa dışı yollarla geçmeye çalışan 218 şahıs yakalanmış, 1.487 şahıs ise hududu geçemeden engellenmiştir.#MillîSavunmaBakanlığı pic.twitter.com/GiFIwcVLhT
— T.C. Millî Savunma Bakanlığı (@tcsavunma) December 19, 2024
Son bir haftada sınırlardan yasa dışı yollarla geçmeye çalışan 218 kişi yakalandı.Yakalananlardan 3’ünün terör örgütü mensubu olduğu tespit edildiği belirtilirken, yıl başından bu yana hudutlardan yasa dışı yollarla geçmeye çalışırken yakalananların sayısı da 13 bin 745 oldu, engellenen kişi sayısı da 94 bin 813’e yükseldi.
Öte yandan Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Tuğamiral Zeki Aktürk, terör örgütlerine karşı önleyici ve kapsayıcı tedbirlerle Suriye’deki gelişmelerin yakından takip edildiğini belirterek, yeni bir dönemin başladığı Suriye’de mevcut durum ve tüm gelişmeler yakından takip edildiğini kaydetti.
“Suriyelilerin gönüllü, güvenli ve saygın bir şekilde dönüşlerinin sağlanmasına yönelik çalışmalara da devam edilmektedir” diyen Tuğamiral Aktürk, “Bu kapsamda; Suriye’nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü desteklediğimizi,önceliğimizin ülkemizin ve Suriye’nin güvenliğine tehdit oluşturan PKK/YPG terör örgütünün tasfiyesi olduğunu, terör örgütlerine karşı önleyici ve yok edici tedbirler almaya devam edeceğimizi, Suriye’deki yeni yönetimle terörle mücadele konusunda iş birliği içinde olunacağını bir kez daha vurguluyoruz” diye konuştu.
Tumblr media
0 notes
huseyinmeric01 · 27 days ago
Text
🔴MALATYA AK PARTİ TEŞKİLATI🔴
@Akparti KURUCUSU CUMHURBAŞKANIMIZ
Sn: @RTErdogan YARDIMCIMIZ
Sn: @_cevdetyilmaz
Suriye, Suriyelilerindir!
Yaşadıkları büyük acılar ve verdikleri tarihi mücadele sonunda Suriye halkı yeni bir dönem başlatmaktadır.
Suriye halkının iradesini yansıtan yeni bir rejim için geçiş sürecinin sağlıklı işlemesi son derece önemlidir. Dar ve çatışmacı değil, kapsayıcı ve inşa edici bir yaklaşım esas olmalıdır.
Bölge dışı güçler zaten yeterince acı yaşamış Suriye’nin istikrarına zarar verici eylemlerden kaçınmalı, uluslararası toplum ve kurumlar yeniden inşa sürecine destek vermelidir.
Tüm unsurları ile Suriye halkının birliği, istikrarı ve huzuru için siyasi ve ekonomik olarak yeniden yapılanma sürecinin başarılı olmasını diliyorum.
Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliği korunarak; tüm dinlerden, mezheplerden ve etnik kimliklerden Suriye vatandaşlarının barış içinde bir arada yaşaması için gerekli şartlar hızla oluşturulmalıdır.
Suriye’de güvenli ve ekonomik olarak elverişli ortamın tesisi ile yıllardır vatanlarından uzak yaşayan Suriyeli kardeşlerimizin onurlu, güvenli ve gönüllü dönüşü de sağlanmış olacaktır.
Yeni dönemde terör örgütlerinin ülkemize yönelik oluşturdukları tehditlerinin ortadan kaldırılması en önemli önceliklerimizdendir.
İnanıyorum ki Suriyeli Kürt kardeşlerimiz terör örgütünün vesayetinden ve baskılarından kurtularak, Suriye’nin bütünlüğü içinde huzurlu bir ortama kavuşacaklardır.
Türkiye Cumhuriyeti olarak gelişmeleri yakından takip etmeye, bölgemizin barış, istikrar ve refahı için çalışmaya devam edeceğiz. En zor zamanlarında olduğu gibi, bugün ve yarın da kardeş Suriye halkının tamamı ile dayanışma içinde olacağız.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle; “Huzurun hâkim olduğu, barışın hâkim olduğu; Arap, Türkmen, Kürt, Alevi, Sünni, Nusayri, Hristiyan ayırt etmeksizin hiç kimsenin dışlanmadığı, kimsenin hak ve özgürlüklerinin çiğnenmediği, zulme uğramadığı, farklı kimliklerin yan yana sulh içinde yaşadığı bir Suriye görmek istiyoruz.
İnşallah çok yakın gelecekte böyle bir Suriye’yi göreceğimizi ümit ve temenni ediyoruz.”
#malatyaakpartiteşkilatı
0 notes
yenicagkibris · 27 days ago
Text
Emperyalizmin Yeni Favorisi HTŞ Nasıl Aklanıyor? - Tunç Türel
Suriye’de başını Hey’etu Tahrîri’ş-Şâm (HTŞ) isimli cihatçı grubun çektiği, 27 Kasım 2024’te başlayan Esad rejimi karşıt yürüyüş, cihatçıların 8 Aralık’ta Şam’a girip, Esad’ın düşüşünü ilan etmeleriyle birlikte son bulmuşa benziyor. Yürüyüş diyorum, zira 2011’den bu yana öyle ya da böyle bir şekilde mücadele veren Suriye ordusu ne Halep ne Humus ne de başkent Şam’ı savunmandan, adeta tek bir…
0 notes
bursahabermedya · 3 months ago
Photo
Tumblr media
web sitesinde haber muhabirisin bu içeriğe göre dikkat çekici ve 8 kelimeyi geçmeyecek başlık yazar mısın. Html etiketlerini dahil etme
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Tuğamiral Zeki Aktürk, Ateş Serbest-2024 faaliyetinin düzenlendiği Polatlı’da gerçekleştirilen haftalık basın bilgilendirme toplantısında konuştu.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) terörle mücadele operasyonlarına ilişkin bilgi veren Aktürk, “Kesintisiz şekilde ve kararlılıkla uyguladığımız terörü kaynağında yok etme stratejisi ile son bir haftada 42, 1 Ocak’tan bugüne kadar ise 1113’ü Irak’ın, 1036’sı Suriye’nin kuzeyinde olmak üzere 2 bin 149 terörist etkisiz hale getirilmiştir.” ifadesini kullandı.
Aktürk, Irak’ın kuzeyindeki Pençe-Kilit ve Pençe-Yıldırım operasyon bölgelerinde gerçekleştirilen arama tarama faaliyetleri kapsamında çok sayıda silah ve mühimmat ile muhtelif yaşam, sıhhiye malzemesi ve örgütsel doküman ele geçirildiğini belirterek, 9 Ekim’de şehit olan Piyade Sözleşmeli Er Sefer Alan’a Allah’tan rahmet diledi.
Suriye’de istikrarın bir an önce tesis edilmesi, Suriyelilerin emniyetli ortama geri dönüşlerinin sağlanmasına yönelik çalışmalara devam edildiğine vurgu yapan Aktürk, “Sınırlarımızın ve halkımızın güvenliğini sağlamak, ülkemizin güneyinde oluşturulmak istenen terör koridorunu engellemek amacıyla 9 Ekim 2019’da başlatılan Barış Pınarı Harekatı’nın 5’inci yıl dönümünde canları pahasına mücadele eden aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, kahraman gazilerimize saygı ve şükranlarımızı sunuyoruz.” şeklinde konuştu.
78 bin 705 kişinin sınırdan yasa dışı geçmesi önlendi
Tuğamiral Aktürk, hudutlarda yoğun, etkin ve dinamik tedbirlerle çok yönlü güvenliğin sağlandığı anlatarak, şu bilgileri paylaştı:
“Son bir haftada 5’i terör örgütü mensubu olmak üzere 340 şahıs yakalanmış, 1 Ocak’tan bugüne kadar yasa dışı yollarla geçmeye çalışırken yakalananların sayısı 11 bin 679 olmuştur. Son bir haftada engellenen 1167 şahısla bu yıl içerisinde engellenen kişi sayısı da 80 bin 802’ye ulaşmıştır. Ayrıca, son bir haftada Hatay ve Van hudut hattındaki arama-tarama faaliyetlerinde 103 kilogram uyuşturucu ele geçirilmiştir.”
Bölgesel ve küresel barışa katkılar
Aktürk, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in, bugün Ateş Serbest-2024 faaliyetinin seçkin gözlemci gününe katılacağını, yarın da resmi ziyarette bulunmak üzere Kosova’ya giderek, 10 Ekim 2023’te komutası devralınan Kosova Barış Gücü (KFOR) Komutanlığı görevinin İtalya’ya devir teslim törenine katılacağını aktardı.
Güler’in, 17-18 Ekim’de Brüksel’de gerçekleştirilecek NATO Savunma Bakanları Toplantısı’na katılacağını söyleyen Aktürk, ayrıca Türkiye ile Yunanistan arasında “Güven Artırıcı Önlemler 2024 Yılı Uygulama Planı” kapsamında Yunan Kara Kuvvetleri Komutanlığından bir heyetin 10-11 Ekim’de Kara Kuvvetleri Komutanlığını ziyaret edeceğini ifade etti.
Gazze’de bir yılı aşkın süredir katliamlarına devam eden İsrail’in Lübnan’a da saldırmasının bölgenin daha büyük felaketlerle karşı karşıya kalması ihtimalini ortaya çıkardığına dikkati çeken Aktürk, “İsrail’e destek olanların, masum insanların katledilmesi başta olmak üzere, yaşanan insan hakları ihlallerinin sorumlusu olduğu unutulmamalı; uluslararası toplum, İsrail’in saldırganlığına son verecek adımların atılması için gerekli tedbirleri almalıdır.” dedi.
Eğitim ve tatbikatlar
Tuğamiral Aktürk, TSK’nın eğitim ve tatbikat faaliyetlerinin de aralıksız devam ettiğine işaret ederek, şunları kaydetti:
“Ateş Serbest-2024 faaliyeti kahraman ordumuzun ateş gücünün ulaştığı üstün seviyeyi ve personelimizin hedefe yönelik reaksiyon ve ateş kabiliyetlerini göstermek, envanterdeki silah ve sistemlerini özellikle genç personele tanıtmak, kuvvetler arası ateş desteğinin koordinasyonunu geliştirmek amacıyla 8-11 Ekim tarihleri arasında Polatlı’da icra edilmektedir. Söz konusu faaliyette F-16 savaş uçağından taarruz helikopterine, Fırtına obüslerinden hava savunma sistemlerine, tanksavar silahlardan SİHA’lara, tanklardan keskin nişancı atışlarına kadar muhtelif çap ve tesirdeki sistemlerin atışları başarıyla gerçekleştirilmektedir.”
Savunma sanayi
Yerli ve milli savunma sanayi ürünleriyle TSK’nın imkan ve kabiliyetlerinin artırılması çalışmalarına da başarıyla devam edildiğini belirten Aktürk, “Kara Kuvvetleri Komutanlığımızca muhtelif miktarda, modernizasyon faaliyetleri tamamlanan M60T tankının muayene ve kabul faaliyeti tamamlanmıştır. 2-6 Ekim arasında Adana’da düzenlenen, bakanlık olarak bağlı birim ve kuruluşlarımızla katıldığımız ve vatandaşlarımızın yoğun ilgi gösterdiği TEKNOFEST Akdeniz başarıyla gerçekleştirilmiştir.” diye konuştu.
Askeri öğrenci ve personel temini
Tuğamiral Aktürk, personel ve askeri öğrenci temin faaliyetlerinin de planlandığı şekilde devam ettiğine dikkati çekerek, “26 Eylül’de başlayan Türk Silahlı Kuvvetlerine en az 4 yıl süreli fakülte veya yüksekokul mezunlarından 2024 yılı muvazzaf subay adayı temini ile 30 Eylül’de başlayan Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı 2024 yılı sözleşmeli er temini başvuruları 13 Ekim’e, 2 Ekim’de başlayan kuvvet komutanlıkları ve Milli Savunma Üniversitesi’nde görevlendirilmek üzere 2024 yılı muvazzaf subay adayı temini başvuruları ise 20 Ekim’e kadar sürecektir.” dedi.
Bakanlık kaynakları, Alman basınında çıkan ve bazı mühimmatların satışına onay verildiğine dair haberlere ilişkin, “Biz müttefiklerin birbirlerine kısıtlama veya yaptırım uygulamasının doğru olmadığını, müttefiklik ruhuna aykırı olduğunu her zaman ifade ediyoruz. Beklentimiz müttefiklerimizin ittifakın ruhuna ve ortak güvenlik perspektifine uygun karar alarak örtülü-örtüsüz tüm kısıtlamaların kaldırılmasıdır. Söz konusu haber hakkında Bakanlığımıza ulaşan herhangi resmi bildirim yoktur.” değerlendirmesini yaptı.
Eurofighter savaş uçaklarının tedarikindeki son duruma ilişkin sorular üzerine kaynaklar, “Eurofighter Typhoon uçağının tedarikine yönelik teknik seviyedeki çalışmalara devam edilmektedir. Bilindiği üzere bu uçaklardan ilk etapta 20 olmak üzere toplam 40 adet alma talebimiz var. Bu konuda da olumlu gelişmeler bekliyoruz.” dedi.
“Şu ana kadar sınırımıza gelen büyük bir grup yok”
Bakanlık kaynakları, İsrail’in Lübnan’a saldırıları sonrası Türkiye’ye yönelik yeni bir göç dalgası olup olmadığına dair sorular üzerine şunları söyledi:
“İsrail’in saldırılarından sonra Lübnan’daki insani durumun kötüleşmesi ile bir kısım Lübnan vatandaşının göç ettiği bilinmektedir. Şu ana kadar sınırımıza gelen büyük bir grup yok. Bizim Suriye’de icra ettiğimiz operasyonların iki amacı var, birincisi terörü kaynağında yok etme, ikincisi ülkemize yönelebilecek göç dalgasını yerinde engelleme. Bu kapsamda biz bunları ülke sınırımıza gelmeden, kontrolümüz altındaki bölgelerde engellemeye yönelik tedbirlerimizi aldık.”
Bugün gerçekleştirilen tahliyenin dışında Lübnan’a ilişkin yeni bir tahliye planı olup olmadığına dair sorular üzerine kaynaklar, “Planlamaya esas olan konu talep. Bugün ilk tahliye operasyonumuzu gerçekleştirerek vatandaşlarımızı tahliye ediyoruz. Tahliye planları gelen talebe göre planlanmaktadır. İhtiyaç duyulursa yeni tahliye için planlamalarımız diğer Bakanlık ve kamu kurumları ile koordineli şekilde devam etmektedir. Gemilerimiz ve uçaklarımız olabilecek yeni tahliyeler için hazırdır.” şeklinde konuştu.
Adı insan kaçakçılığına karışan general
Bakanlık kaynakları, hudutta adı insan kaçakçılığı olayına karışan emekli Tuğgeneral Bilal Çokay ile ilgili bir soru üzerine, “Bilindiği üzere adı daha önce Suriye sınırında insan kaçakçılığı olayına karışan ve bakanlığımız tarafından emekliliğe sevk edilen, daha sonra tutuklanan emekli Tuğgeneral Bilal Çokay’ın Yüksek Disiplin Kuruluna sevk edildiğini açıklamıştık. Yüksek Disiplin Kurulu tarafından, Bilal Çokay’a Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayırma cezası verilerek rütbesi geri alınmıştır.” açıklamasını yaptı.
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Tuğamiral Zeki Aktürk, Ateş Serbest-2024 faaliyetinin düzenlendiği Polatlı’da gerçekleştirilen haftalık basın bilg https://bursahabermedya.com/web-sitesinde-haber-muhabirisin-bu-icerige-gore-dikkat-cekici-ve-8-kelimeyi-gecmeyecek-baslik-yazar-misin-html-etiketlerini-dahil-etme-milli-savunma-bakanligi-msb-basin-ve-halkla-iliskiler-musav/ #BursaGündem #bursahaber #bursasondakika #bursahaberleri #haberler #bursa
0 notes
hetesiya · 1 year ago
Text
Gözler Gazze’deyken Suriye’de neler oluyor?
Fehim Taştekin
Gözler Gazze’deyken Suriye’de neler oluyor?
Dünya Gazze’ye kilitlenmişken Suriye’de cephesine göre durulmalar ya da yükselmeler yaşandı. Aktif cephe hatlarının başında Fırat’ın doğusu geliyor.
İsrail’in Gazze’deki soykırım savaşının bölgeselleşmesi halinde ateşin sıçrayacağı yerler arasında ilk sırayı Lübnan, ikinci sırayı Suriye’nin alacağı öngörülüyor. Gelişmeler bu senaryoya varmadan da taşların ne yönde oynayacağı belli oluyor.
Dünya Gazze’ye kilitlenmişken Suriye’de cephesine göre durulmalar ya da yükselmeler yaşandı.
Aktif cephe hatlarının başında Fırat’ın doğusu geliyor. 7 Ekim Aksa Tufanı’ndan tam bir hafta önce PKK’nin Ankara’da İçişleri Bakanlığı’na düzenlediği saldırıyla birlikte Erdoğan yönetimi, 2019’da M-4 yolunda önü kesilen Barış Pınarı Harekatı’nı kaldığı yerden devam ettirmek için yeni bir bahane yakalamıştı. Özerk yönetimin kontrolündeki elektrik, gaz ve petrol istasyonları dahil altyapı tesislerini hedef alan bir operasyon geliştirdi. Fakat Erdoğan muhtemelen Gazze’de ağır suçlar işleyen İsrail’le kıyaslanmaktan kaçınmak için hemen vites küçülttü. Halk Koruma Birlikleri’nin (YPG), Türkiye’nin güdümündeki Suriye Ulusal Ordusu (SMO) milisleriyle kesişme noktalarındaki çatışmaların yoğunluğu da epeyce azaldı. Bununla birlikte SİHA’larla suikast girişimleri kesilmedi. 16 Kasım’da Kobani’de Suriye Demokratik Güçleri’nden (SDG) 3 kişinin öldüğü bir saldırı oldu. 22 Kasım’da Kamışlı’da 3 saldırıda iki kişi öldü. 23 Kasım’da Amude’de yeni evli bir çiftin aracı vuruldu, bir kişi öldü. Bu yıl içinde düzenlenen SİHA saldırılarının sayısı 100’ü geçti. Gazze gündemi dağılır dağılmaz Erdoğan takıntılı Suriye planlarına tekrar asılabilir. Bunun için bahse gerek yok.
***
Beri tarafta Heyet Tahrir el Şam’ın (HTŞ) kontrolündeki İdlib’de cihatçı kümeler ‘fırsat bu fırsat’ havasında çatışmaları tırmandırdı. Bir taraftan İsrail, Suriye’nin Şam ve Halep havaalanlarını felç eden saldırılar düzenlerken diğer taraftan HTŞ’nin başını çektiği Feth’ul Mubin koalisyonu Halep, Hama ve Lazkiye kırsalında Suriye ordusuna yüklendi. El Kaide-IŞİD artıklarının Suriye’deki varlığı, ABD-İsrail ikilisinin çıkarları açısından önem taşıyor. Suriye felç edilsin de kim ederse etsin; ister NATO üyesi Türkiye ister cihatçılar! Terörle mücadele edildiğine dair yalanlarla sabaha uyanıp aynı yalanlarla yatağa sızanlar Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler gibi Suriye yönetiminden ‘teşekkür’ bekleyebilir. Ayrıca Orta Doğu toza dumana karışmışken Türk askeri-istihbarat unsurları, Fırat’ın batısında boş durmayıp muhalif güçlerin sivil ve askeri kanatlarını yeniden organize etmek için balçıklı patikada yine patinaj yapıyor.
***
Gazze’nin doğrudan yansıması olarak tırmanışın görüldüğü diğer yerler Deyr el Zor, Haseke ve Tanaf hatları. Amerikan güçlerinin konuşlandığı bu alanlara yönelik Irak ve Suriye’deki İran destekli milis güçlerinden gelen saldırılarda ciddi artış görüldü. Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin öldürülmesinden bu yana Amerikan güçlerinin bölgeden gitmesini temin için izlenen bir strateji zaten var. Fakat ABD’nin İsrail’e kalkan olan askeri-siyasi angajmanı Amerikan varlığına düşman milisleri caydırmak yerine daha da kışkırttı. Saldırılar ivme kazandı. Iraklı gruplar 9 Aralık’ta Irak ve Suriye’de Amerikan güçlerine 11 saldırı düzenledi. İki gün sonra Şedadi ve El Ömer’deki güçler hedef alındı. 17 Ekim’den bu yana düzenlenen saldırı sayısı 94’ü buldu. Amerikalılar roket saldırıları artınca Şedadi’nin yanı sıra El Ömer petrol sahası ve Koniko gaz sahasındaki üslere takviye yapmıştı.
***
Bu tırmanış Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) üzerinde oturduğu zemini de oyuyor. Geçen yaz patlak verip ABD’nin ağırlık koymasıyla gerileyen aşiret isyanı alttan alta körükleniyor. 27 Ağustos'ta Deyr el Zor Askeri Meclisi Komutanı Ahmed el Halil’in (Ebu Havle) gözaltına alınmasının ardından Ukeydat (Akidat) kabilesi SDG’ye savaş açmıştı. SDG’ye göre isyanı İran ve Suriye körüklüyor. SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi, Al Monitor’a verdiği röportajda, “Bölgemizin ABD ile İran destekli milisler arasında bir savaş alanına dönmesini istemiyoruz. Bunu onlara da söyledik” dedi. Kobani, İranlıların kendilerine, “Biz sizin güçlerinizi hedef almıyoruz. Deyr el Zor saldırılarına karışmıyoruz” dediklerini ama SDG’nin bir silah deposunun da SİHA ile vurulduğunu belirtti. Kobani açıkça aşiret isyanını İran destekli milislerle birlikte Suriye yönetiminin kışkırttığını öne sürerken Ankara, Şam ve Tahran’ın Amerikalıları bölgeden çıkarma hedefinde birleştiğini vurguladı.
Kobani’nin değerlendirmesi olası bir tırmanış ya da Amerikan pozisyonundaki değişimlere bağlı olarak öngörülebilir bazı tehlikelere işaret ediyor. 27 Ağustos’tan itibaren 3 isyan denemesi, ortalık karıştığında ya da Amerikan koruması sona erdiğinde özerk yönetimin geleceği açısından kırılma noktalarını işaretliyor.
İlk isyanın ardından Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi aşiretlerin güvenini kazanmak için bölgede çok sayıda toplantı yaptı. Altı ay içinde sivil ve askeri konseylerin yeniden düzenlenmesi kararlaştırıldı. Yine de yeni bir sayfanın açılabildiği söylenemez. Nitekim Ukeydat’ın lideri İbrahim Abbud el Hafil 11 Kasım’da 11 grubun birleşmesiyle “Aşiretler ve Kabileler Ordusu” kurulduğunu ilan etti. Kendisini başkomutan olarak sundu. “İşgalci” olarak nitelediği SDG’yi bölgeden çıkarmak için seferberlik çağrısı yaptı. Bu çağrı Hafıl’ın Doha’da yaşayan kardeşi Musab el Hafıl’ın arabuluculuk girişiminin başarısız olmasının ardından geldi. Amerikalılarla doğrudan görüşmek isteyen Musab el Hafıl’ın Semelka’dan Suriye’ye sokulmadığı aktarılmıştı.
İbrahim el Hafıl’ın çağrısını takiben aşiret savaşçıları Şuheyl, Carzi, Sağir el Cezire ve Havaic gibi yerlerde SDG’yle yeniden çatışmaya girdi. Amerikan güçlerinin SDG ile birlikte Ziban, Tayyana ve Şuheyl’de hava destekli iki devriye turu atıp gözdağı vermesi de durumu değiştirmedi. Hafıl’ın ekipleri 6 Aralık’ta Deyr el Zor Askeri Konseyi Üyesi Rone Welat’ı (Şirvan Hassan) da öldürdü. El Ömer bölgesinde köprüye yerleştirilen mayınla hedef alınan Welat, SDG’nin önde gelen komutanlarından biriydi.
11 Aralık’ta daha geniş bir saldırı dalgası geldi. Al Vatan gazetesine göre aşiret savaşçıları Deyr el Zor’un doğusunda Ebu Hardub, Carzi, Tayana, Ziban, Havaic ve Şaffa ile vilayetin batısındaki Hassan’da SDG noktalarına eş zamanlı olarak RPG’lerle saldırı düzenledi. Deyr el Zor’un batısında bir tuz madeninde konuşlu SDG güçlerine saldırı oldu. Aşiret isyanını tamamen İran-Amerikan hesaplaşmasına bağlamak yanıltıcı olabilir. İsyanın kaynağında petrol sahaları ve Arap bölgelerinin kontrolünde Kürtlerin üstün rolüne karşı bir rahatsızlık var. Buna ilaveten IŞİD’le mücadele çerçevesinde yürütülen gözaltı operasyonları kızgınlığı büyütüyor. Suriye yönetimi de ülkenin zenginliklerini çalmakla suçladığı Amerikan güçlerinin bölgeden çıkarılması için aşiret isyanını değerlendiriyor. Bölgedeki Amerikan askeri varlığı, Kürtler ve Arapların SDG çatısı altında birlikte hareket etmesine dayanıyor. Arap-Kürt ayrışmasıyla SDG’nin çözülmesi ve Amerikalılar açısından sahanın güvensiz kılınması gibi bir hesap güdülüyor.
***
Aşiret isyanı bu düzeyde kaldığı sürece bölgedeki denklemin bozulması zor. ABD’nin Suriye ve Irak’tan çekileceğine dair öngörüler daha çok temennilere dayanıyor. Geçen hafta Cumhuriyetçi Senatör Rand Paul’ün 7 Ekim’den sonra daha fazla saldırı altında oldukları gerekçesiyle Suriye’deki güçlerin çekilmesi yönünde sunduğu öneri 13’e karşı 84 oyla reddedildi. Öneriye karşı çıkanlar bunun İran’a hediye olacağını savundu. Tabii, Amerikan medyasında çekilmeyi salık veren yazılardaki artış da dikkat çekici. The American Conservative’de çıkan bir yazıda bölgedeki Amerikan askerlerinin ABD’yi cezalandırmak isteyenler için kolay hedeflere dönüştüğünü yazdı. “Çekilme hem Amerikan yaşamları hem de çıkarlarına öncelik veren tek yoldur. Bu aynı zamanda ABD'ye İsrail-Hamas savaşı ve İran ile artan gerilim karşısında daha fazla manevra alanı sağlayacaktır. ABD, Irak ve Suriye'den çekilerek, İsrail'e verdiği destek nedeniyle savunmasız Amerikan askerlerine misilleme yapılmasından endişe etmek zorunda kalmayacak” denildi. Foreign Affairs’de yayımlanan bir yazıda ise Orta Doğu’ya daha fazla asker ve teçhizat yığmanın ucu açık güvenlik yükümlülüklerini artırdığı ve bölgesel savaşı önleme adına yapılan sevkiyatın, kaçınılan şeyi kışkırttığı not edildi. Yazı ‘Orta Doğu’dan çıkıp Çin’le yüzleşmeye bakalım’ mesajını da içeriyor.
***
Amerikan-İran diyalogu ve Suud-İran normalleşmesinin neticesinde İran’ın Suriye’de gerileyeceği öngörüsü Gazze savaşıyla birlikte tersine döndü. Yine beklentilerin aksine Suriye, Arap Birliği’ne dönerken İran’la bağları zayıfladı. Esad yönetimi, İsrail’in saldırganlığı karşısında Rusya’ya bel bağlayamıyor. Çünkü Moskova, Tel Aviv’i kayırıyor. Beri taraftan Suriye, Gazze savaşı sürerken Golan’dan cephe açılabileceği senaryolarına karşın epeyce dizginlendiği izlenimi verdi. Şam’a BAE dahil farklı kanallardan ‘İranlıların cephe açmasına izin verme’ diye telkinlerin gittiği aktarılıyor. Esad’ın Dışişleri Bakan Yardımcısı Eymen Susan’ı Riyad’a büyükelçi ataması da Araplarla normalleşme sürecinin rayından çıkmasını istemediğini teyit ediyor. Yani Esad Rusya, İran ve Arap bloku arasında birini ötekine feda etmeden yol almaya çalışıyor.
***
Öte yandan ABD’nin Gazze savaşına yoğunlaşmasına bağlı olarak Ukrayna’da eli rahatlayan Rusya, Suriye dosyasına biraz daha ağırlık verebilir. Bu da Amerikan güçlerini bunaltacak taktiklere dönüleceği anlamına geliyor. 11 Aralık’ta Suriye Halk Meclisi'nde Suriye-Rusya Dostluk Komitesi'nin toplantısı vardı. Burada Rusya’nın Şam Büyükelçisi Aleksander Yefimov Suriye'ye her türlü desteği sağlamaya hazır olduklarını söyledi. Rusya lideri Vladimir Putin, Türkiye’deki seçimlerden önce Ankara-Şam barı��ı için ağırlığını koymuştu. Seçimden sonra süreç çakıldı. Şimdi Putin marttaki başkanlık seçimlerine hazırlanıyor. Belki seçimden sonra Rusya, İran ve Türkiye üçlüsü arasındaki mekanizma yeniden canlandırılabilir. Amerikan siyasetindeki belirsizliklere karşın Putin’in tam da seçimlerin ilan edildiği gün Riyad ve Abu Dabi’ye tantanalı bir çıkarma yapması Rusya’nın Orta Doğu gündeminden kolayca çıkmayacağını gösteriyor.
0 notes
magazinxhaberler · 1 year ago
Text
Dışişleri Bakanı Fidan, ABD'li mevkidaşı Blinken ile görüştü - Son Dakika Dünya Haberleri
Tumblr media
Dışişleri Bakanı Fidan, ABD'li mevkidaşı Blinken ile görüştü - Son Dakika Dünya Haberleri
Dışişleri Bakanı Fidan, ABD'li mevkidaşı Blinken ile görüştü - Son Dakika Dünya Haberleri ;Son dakika haberi! ışişleri Bakanı Hakan Fidan, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile yaptığı telefon görüşmesinde, Washington yönetiminin, terör örgütü YPG’yle beraber çalışmaktan vazgeçmesi gerektiğini kuvvetli ifadelerle vurguladı. Bakanlıktan yapılan bilgilendirmeye göre, Fidan, mevkidaşı Blinken ile telefon görüşmesi yaptı. "TÜRKİYE'NİN IRAK VE SURİYE'DKİ OPERASYONLARI KARARLILIKLA DAVAM EDECEK" Bilgilendirme metninde, "(Bakan Fidan) Bir müttefik olarak ABD’nin Suriye’nin kuzeyindeki terör örgütü YPG’yle beraber çalışmaktan vazgeçmesi gerektiğini kuvvetli ifadelerle muhatabı Blinken’ın dikkatine getirmiş, Türkiye’nin Irak ve Suriye’deki terörle mücadele operasyonlarının kararlı bir şekilde devam edeceğini kaydetmiştir." ifadeleri kullanıldı. Görüşmeye ilişkin bilgilendirmede şunlar da kaydedildi: "Türkiye’nin bölgede devam etmekte olan operasyonları çerçevesinde, Irak ve Suriye’de bulunan Amerikan güçleriyle aramızdaki çatışmasızlık mekanizması da gündeme gelmiş, bir SİHA'mızın düşürülmesi bağlamında söz konusu mekanizmanın terörle mücadelemize engel teşkil etmeyecek şekilde etkin çalıştırılması konusunda mutabakata varılmıştır." Görüşmede ayrıca iki bakanın, NATO genişlemesi konusunu da ele aldığı belirtildi. Magazin X Haberler’yi sosyal medyadan takip edin Magazine X Haberler Read the full article
0 notes
asraisyan · 4 years ago
Text
Filistin’de bitmeyen bir işgal, bitmeyen bir soykırım var. Bu zulüm gözümüze öyle bir sokuluyor ki, şahit olmamak için sırtını dönüyor, gözlerini kaçırıyor bütün dünya. Bugün Kudüs’e sahip çıkmak demek, İslam’a sahip çıkmak, ümmete sahip çıkmak, insanlığa sahip çıkmak demektir. Gönül ister ki, atlayalım uçaklara, biz de yürüyelim kardeşlerimizin yanında Mescidi Aksa’da. Elimizden, dilimizden ne geliyorsa yapmak için gönüllü olmamız lazım. Bu ayrılmışlık, bu çıkar eksenli düşünce biçimi 48′den bu yana İslam’a Ortadoğu’ya zarar veriyor. Müslüman kardeşim, bu İman, bu birlik bir gün sana da lazım olacak. Evimizin sıcacık ortamında hamur gibi mayalana mayalana yatıp duruyoruz ama, savaş bizim de kapımızı çalacak. Bugün Suriye’de, Filistin’de, Afganistan’da, Irak’ta, Yemen’de durmayan savaş bize de göz kırpıyor. Bugün kardeşine, dinine sahip çık ki, yarın inandığın yolda yalnız yürüme. İnsan hakları savucunuları kulaklarını tıkayıp sırtlarını döndüler. ABD, AB, o kadar kadın, çoluk, çocuk, yaşlı kim varsa İsrail köpeklerinin postallarının altında ezilirken, neden insan hakları diye bağıran ağızlarınız bir anda kapanıyor? Dini geçtim, insanlıktan da mı haya edilmez bu dünya da?!
Ne diyor Cahit Zarifoğlu;
“Dünyanın bazı bölgelerinde bazı Müslümanlar, İslâm'ı ve Müslümanları yok etmek isteyen bazı güçlere karşı, silahlı mücadele veriyorlar. Ve bizler görünüşte bu silahlı mücadelenin uzağındayız. İşte bizlere bir imtihan. İşte Allah'ın, kendisi için savaşanları şerefli kıldığı, ama onları kılları kıpırdamadan kendi haline bırakan, onlara ulaşmak için hiçbir gayret göstermeyen ve onların yanında olmak için içlerinde bir arzu olsun beslemeyenleri zelil kıldığı bir imtihan...
...devlet idaresinden kentlerin tanzim planına kadar teşkilatlanmış olan bâtılın çarkları arasında bir kum tanesi kadar bile hükmün olmadığını bilmemiş olsaydın, siyasi bakımdan süratle bilinçlenmek zorunda olduğunu henüz idrak etmemiş olsaydın ve bunu sana hiç kimse anlatmamış olsaydı, keşke Filipinler'de, Eritre'de, Filistin'de, Uganda'da, Suriye'de ve Afganistan'da Allah’ın nizamını ayakta tutmak için kanlarını akıtan Müslümanların varlığı ve onların senin omuzuna yüklediği sorumluluğu hiç duymamış olsaydın ve bunu sana hiç kimse duyurmamış olsaydı. O zaman, kim bilir belki o zaman, o şekilde düşünmekte belki mazur olurdun ve umulur ki kurtulurdun.”
Bakara (114) :  وَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ مَنَعَ مَسَاجِدَ اللّٰهِ اَنْ يُذْكَرَ ف۪يهَا اسْمُهُ وَسَعٰى ف۪ي خَرَابِهَاۜ اُو۬لٰٓئِكَ مَا كَانَ لَهُمْ اَنْ يَدْخُلُوهَٓا اِلَّا خَٓائِف۪ينَۜ لَهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الْاٰخِرَةِ عَذَابٌ عَظ۪يمٌ
“ Allah’ın mescidlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olması için çalışandan daha zalim kim olabilir? Aslında bunların oralara ancak korka korka girmeleri gerekir. Böyleleri için dünyada rezillik var, âhirette de onlar için büyük azap vardır.”
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
36 notes · View notes
nesrin-c · 5 years ago
Text
Rıfat Serdaroğlu: ÇOKLU BARO
22 Haziran 2020 günü hiç unutulmayacak! Bugün, kutsal savunma hakkımızın temsilcileri Barolarımızın 80 Başkanı, Vali tarafından T.C Başkent’ine sokulmadı! Baro Başkanlarına fiili saldırıda bulunuldu. Baro Başkanları yumruklandı, gözlükleri kırıldı.
PKK’yı T.C Devletinin televizyonuna çıkartıp Türk Milletini derinden yaralayanlar, bu defa da Baro Başkanlarımızı Ankara’ya sokmayarak
Türk Devletinin alnına “Kara Leke” sürmeye kalkıştılar. Kim emir verdiyse, kim bizlere bu ayıbı yaşattıysa, o yönetici müsveddelerinden Çoban Ateşi Hareketi olarak hesap sormazsak, aldığımız nefes bize haram olsun. RS.
Bu ülkenin aydınları, etkin işadamları kendi yararlarından önce, demokratik rejimi ve cumhuriyet değerlerini korumazlar, bu konularda açıkça taraf olmaktan geri dururlarsa meydanı demokrasi düşmanı akımlara, mafyaya, kanunsuz eşkıyalara bırakmış olurlar.
İktidara yanaşmak, ona yalakalık yapıp sığınmak, başkalarına yapılan baskıları, özgürlük kısıtlamalarını görmezden gelmek, bu yalakaları bir müddet için kurtarır.
Tek Adam, her an kendisine yalakalık yapanları da daire dışına atabilir ve nasıl ezildiklerini, nasıl mallarına mülklerine el konulduğunu yalakalar bile anlayamaz!
Yakın zamandan iki örnek verelim;
Biri eski Başbakan ve AKP Genel Başkanı Davutoğlu! Genel seçim kazanmış bir siyasetçi!
Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde olmayacak, ancak dikta rejimlerinde gördüğümüz bir olay gerçekleşti. Tek Adam “püf” dedi, Başbakanlık da, Genel Başkanlık da uçtu, gitti. Davutoğlu, atılmayı kabul etti ve Tek Adamın yanından ayrılmadı. Gerçeği göremeyen Davutoğlu, elinden üniversitesi de gidince uyandı ve sözüm ona muhalefete başladı! Yarın Tek Adam, “Gel buraya” dediğinde, koşarak gider. Çünkü yalakalık girdiği yerden kolay-kolay çıkmaz.
Diğeri iş dünyasından TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu!
Abisi emretti TOBB’un parası, babasının parasıymış gibi VİP Helikopter aldı.
Abisi yine emretti, Yassıada’ya TOBB’un parasıyla “Demokrasi Müzesi” yaptı. Hem de ülkede demokrasi ve özgürlükler, AKP tarafından boğulurken!
Şimdi AKP içinden, onu FETÖ’culukla, ihanetle suçlamaya başladılar. Yakında, devre dışı kalır. TOBB Başkanını çizip yerine TBB Başkanı Metin Feyzioğlu’nu yazabilirsiniz…
AKP, yıllardır söylediğimiz gibi adım-adım Federe İslam Devletine giden yolun taşlarını döşüyor.
İrtica ’nın en yalın tarifi, pozitif hukuku yıkıp, yerine şeriat hukukunu koymaktır.
Buna direnecek en önemli kurumlarımızdan olan Barolar, AKP tarafından hedef alınmıştır.
Bunun bir ötesi, “Çoklu Baro” denen ucubeyle, çağdaş baroları yok etmektir.
Eğer bunu başarırlarsa, arkasından “Çoklu Hukuk” gelir. Her dine, her mezhebe, her tarikata göre hukuk! Bunu “Çoklu Dil” takip eder ki, o zaman ne Türk Devleti kalır, ne de Türk Milleti!
Bir gecede, bir parçası ilerde “Kürt Devleti” olacak olan Federe İslam Devleti kurulur. Zaten bir parçası AKP-ABD işbirliği ile Barzani’ye, diğer parçası da yine aynı koalisyon tarafından Suriye’de YPG/PKK’ya kurdurulmuş Kürt Devletinin üç parçası yaratılmış olur. Sıra sonra İran’a gelir.
Yargı da bu arada tamamen KADI hakimiyetine girer. Bir fetva ile, dilediğini din düşmanı ilan edip, malına namusuna ırzına el koyarlar…
Bu dediklerin olmaz, abartıyorsun diyeceklere önerim şudur. Lütfen kıyaslayın;
2002’deki Türk Ordusu ile 2020’deki Türk Ordusunu! (Sayısı azaltılmış-Okulları-hastaneleri kapatılmış, komuta heyeti perişan edilmiş, Genelkurmay Başkanı Terör Örgütü kurucusu diye zindana atılmış, Subay yetiştiren okulların başına FETÖ’cu hainler yerleştirilmiş)
2002’de ki Yargı ile 2020’de ki Yargıyı! (Cübbelerine düğme taktırmaktan fermuar taktırmaya terfi eden yargı. Bir gecede FETÖ’ya teslim edilen Yüksek Yargı’yı, AKP İL ve İlçe Başkanlıklarında çalışan Avukatların yüzlercesinin Savcı-Yargıç yapılmasını)
Türk Milletinin aydın ve vatansever insanları şunu hiç unutmamalıdır;
Vatansever kişi, iktidarlara değil vatana ve hukuka itaat edendir…
Kimse mücadele etmese de, biz Çoban Ateşi Hareketi Gönüllüleri sonuna kadar mücadele edeceğiz.
Ne Mutlu Türküm Diyene ve Sözünden Dönmeyene…
Sağlık ve başarı dileklerimle 23 Haziran 2020
75 notes · View notes
tp-tarih · 4 years ago
Link
Türkmenler Suriye'ye Anadolu'dan önce yerleştiler. 1060'lardan itibaren Türkmenler Suriye'ye gittiler. Büyük Selçuklu komutanlarından Atsız, Şam, Kudüs gibi yerleri fethedip, buraların hâkimi olmuştu. 1077'de Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah kardeşi Tutuş'u Suriye meliki tayin etti. Tutuş'la birlikte yeni Türkmen kitleleri Suriye'ye geldi. 12. yüzyılda Musul emiri İmadeddin Zengi, Halep emiri olunca Irak'taki Yıva Türkmenleri'ni Halep'e getirdi. Daha sonraki yıllarda da Türkmen göçü devam etti. Suriye Türkmenleri yüzyıllardan beri yaşadıkları topraklarını ve kimliklerini korumak için bugün ciddi bir mücadele veriyor. Suriye'de ilk Türkmen yerleşmesinin daha çok Halep ve Lazkiye (Bayır Bucak ) şehirleri ile bunların kuzeyindeki bölgede olmuş olduğunu görmekteyiz. Ayrıca Şam, Humus,Hama, İdlib ,Tartus, Rakka'da; güney Suriye'de Suveyda, Kuneytra'da (Golan) Daraa ve Nava bölgesi de dâhil olmak üzere diğer bölgelerde de çok sayıda bir Türk nüfusu varlığı bulunuyor. Dr. Muhtar F. Beydili ___ Makalenin tümünü okumak için lütfen bağlantıyı tıklayın.
1 note · View note
zerihcom · 2 days ago
Text
TSK’dan Suriye’deki Yeni Yönetime Destek Mesajı
1 minute Milli Savunma Bakanlığı (MSB), bugün düzenlenen basın toplantısında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Suriye’deki yeni yönetimle iş birliği ve destek sürecine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. MSB Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri Tuğamiral Zeki Aktürk, Türkiye’nin Suriye’nin toprak bütünlüğü, güvenliği ve terörle mücadeleye olan önceliğini bir kez daha vurguladı. Aktürk,…
0 notes
elazigsurmanset · 23 days ago
Text
Deniz Feneri Derneği’nden Halep’e Büyük Destek
Tumblr media
Suriye’de 13 yılı aşkın süredir devam eden savaşın derin yaraları sarılmaya başlanıyor. Yüz binlerce aile savaşın yıkıcı etkileriyle mücadele ederken, milyonlarca Suriyeli ülkelerinden ayrılarak farklı bölgelere göç etti. Özellikle Türkiye, 4,5 milyon Suriyeliyi misafir ederek önemli bir dayanışma örneği sergiledi.
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Zalim Esad rejiminin devrilmesinin ardından bölgede barış ve güvenlik ortamı sağlanmaya başlandı. Bu gelişmeler, onurlu geri dönüş sürecinin hızlanmasına ve Halep gibi kritik bölgelerde yeniden yapılanma çalışmalarına zemin hazırladı. Türk sivil toplum kuruluşları, Halep’in yeniden ayağa kalkması için yardım çalışmalarını yoğunlaştırdı. Deniz Feneri Derneği, Halep şehir merkezindeki sivillere yönelik önemli insani yardım projelerine imza atıyor. Dernek: - 100 bin adet ekmek dağıtımı gerçekleştirdi. - Fırın ve aşevi kurulması için hazırlıklara başladı. - Başta gıda, hijyen ve barınma malzemeleri olmak üzere temel yaşam ihtiyaçlarını karşılamak için sahada aktif olarak görev yapıyor. İnsani Yardımların Kapsamı Genişliyor Kış aylarının yaklaşmasıyla ihtiyaçların artması üzerine, barınma, temiz su, sağlık hizmetleri ve ısınma gibi temel alanlarda yardım çalışmaları hızlandırıldı. Halep’in yanı sıra İdlib ve Tel Rıfat gibi bölgelerde de insani yardım faaliyetleri yürütülüyor. Deniz Feneri Derneği Genel Başkan Yardımcısı Coşkun Yıldız, konuyla ilgili açıklamasında şunları söyledi: “Halep halkına destek vermek üzere bir aşevi ve fırın kurmayı planlıyoruz. Bu tesislerle Halep’e yönelik yardım miktarımızı daha da artıracağız. 2013’ten bu yana Suriye içinde insani yardım çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Mevcut koşullarda yürüttüğümüz acil yardım projelerini oldukça önemsiyoruz. Tüm bağışçılarımızı Halep halkına destek olmaya davet ediyoruz.” Zor Şartlarda Yaşam Mücadelesi Halep’te ve çevre bölgelerde hayatını sürdürmeye çalışan insanlar, kışın çetin koşulları öncesinde daha fazla yardıma ihtiyaç duyuyor: - Çocuklar, soğuk çadırlarda üşürken, - Anneler, çocuklarını aç bırakmamak için var gücüyle mücadele ediyor. Deniz Feneri’nin bu çalışmaları, bölgedeki sivillerin hayata tutunmasını sağlamak için kritik bir rol oynuyor. Yardımların artırılması ve sürdürülebilir projelerin hayata geçirilmesi, bölgedeki insani krizle mücadele için büyük bir önem taşıyor. Read the full article
0 notes
pazaryerigundem · 23 days ago
Text
ABD Dışişleri Bakanı Türkiye'de
https://pazaryerigundem.com/haber/194817/abd-disisleri-bakani-turkiyede/
ABD Dışişleri Bakanı Türkiye'de
Tumblr media
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, iki günlük resmi ziyaret kapsamında Türkiye’ye geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ı kabul etti.
ANKARA (İGFA) – Esed rejiminin yıkılmasının ardından Türkiye’nin yoğun diplomasi trafiği sürüyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ı kabul etti. Kabulde Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri ikili ilişkileri, Suriye’deki son gelişmeler, küresel ve bölgesel konular ele alındı.   İletişim Başkanlığı’ndan aktarılan habere göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-ABD ilişkilerinin her alanda geliştirilmesi için Türkiye’nin gayretlerinin yeni dönemde de devam edeceğini belirtirken, Türkiye’nin en başından beri Suriye’nin toprak bütünlüğünün, birliğinin ve üniter yapısının korunmasından yana olduğunu, Suriye’deki kurumların ihyası ve yeniden imarı noktasında uluslararası toplumun birlikte çalışması gerektiğini kaydetti.
https://twitter.com/iletisim/status/1867316548274213295
TERÖRLE MÜCADELE VURGUSU
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de faaliyet gösteren ve Türkiye için tehdit kaynağı olan, PKK/PYD/YPG ile DEAŞ terör örgütleri başta olmak üzere tüm terörist yapılanmalara karşı Türkiye’nin öncelikle kendi milli güvenliği için önleyici tedbirler alacağını ifade ederek, DEAŞ ile göğüs göğüse mücadele etmiş tek NATO ülkesi olarak, PKK ve uzantılarının sahadaki durumu fırsata çevirme gayretini engelleyeceğini, DEAŞ ile mücadelede zafiyet oluşmasına da asla müsaade etmeyeceğini söyledi.
Tumblr media
Kabulde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç ve Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan eşlik etti.
Tumblr media
0 notes
kanatlarimvarruhum-da · 5 years ago
Text
ŞİMDİ DE İRAN TEHLİKESİ!..
Türk milletinin başına nasıl bir çorap örülüyor? Nasıl bir kıskacın içerisine alınmak isteniyor belli değil! Sanki tarihin en zorlu sınavından geçiyoruz. Nereye gidiyoruz anlamak zor!
Biz, ailemiz ve gençliğimiz üzerinde planlanan korkunç oyunlara aylardır dikkat çekmek isterken yeni bir proje karşısında bir kez daha sarsıldık!
Aslında bu proje de uzunca bir süredir devam etmekte imiş. Demek ki fark ettirmeden yürütülüyormuş! 2019 yılının son günlerine girilirken patlak verdi.
Malum Diyanet’in İran’la yaptığı iş birliği protokolünden bahsediyorum.
Protokole büyük tepki yağınca Diyanet açıklama yapmak zorunda kaldı. Açıklama sırasında bir ifade çok dikkat çekiciydi! Kendilerini aklamak isterlerken bilhassa İran ile Diyanet arasında ilk iş birliği protokolünün 27 Mayıs 2010 yılında imzalandığına vurgu yapıldı.
Peki, kim vardı o dönemde Diyanet’in başında? Mehmet Görmez.
Bir FETÖ projesi olan "Kutlu Doğum Haftası"ndan, Başkanlıktan alınacağı belli olduğu hâlde geri adım atmamıştı. Diyanet’te Dinler Arası Diyalog Dairesi’ni kaldırmayarak sinsice Dinler ve Kültürler Arası İlişkiler Daire Başkanlığı olarak değiştirmişti. Bir anlamda; ifsad projesi aynı kalırken, sadece isim değişti!
Şimdi de “Kuramer” denen bir kuruluşta eski başkanlardan Ali Bardakoğlu ile birlikte Kur’ân-ı kerimi kafalarına göre yorumlamaktalar.
Şu hususu Sayın Cumhurbaşkanımıza bir kez daha hatırlatıyorum: Geliniz FETÖ’cülerden daha fazla FETÖ projelerine odaklanılsın! Zira bugün milletin başını ağrıtan, kanını donduran ne kadar proje varsa başlangıcı bunların en etkin oldukları döneme gidiyor.
İstanbul Sözleşmesi diyoruz 2011 yılına uzanıyor. İran ile anlaşma diyoruz 2010 yılına varıyor! Tesadüf olabilir mi bu?!.
Sayın Cumhurbaşkanımız bir köprüye Yavuz’un adını vermek için uğraşırken ne intikam planları hazırlanıyormuş. Hem de Diyanet eliyle!
Bir taraftan dönemin Diyanet görevlilerinden bazıları Yavuz’un kaftanını Pensilvanya’ya kaçırmaya çalışırken diğer taraftan bazıları ise İran ile iş birliği yaparak Yavuz’un kemiklerini sızlatmakta imiş...
Bakınız Yavuz Sultan Selim Han, İran’a darbe indirirken milletine şöyle sesleniyordu:
Milletimde ihtilaf u tefrika endişesi
Kuşe-i kabrimde hatta bî-karar eyler beni
İttihad oldu hücum-ı hasmı def’e çaremiz
İttifak etmezse millet dağdâr eyler beni
Selim Han’ı anlamak...
Tarih bilmeyenler tarih yazamaz! Tarihten ibret almayanlar geleceğe projektör tutamaz! Tarihi doğru okumayanlar milletinin saadetine yol bulamaz!
Millî Eğitim bunun için mi tarihi seçmeli yapıyor? Anlamak mümkün değil!
Diyanet bu sebeple mi Yavuz Sultan Selim’i tanımıyor?
Türk’ün her zaman ana kalesi durumundaki aile yapısı bu sebeple mi tırpanlanıyor?
İran’ın, İslam dünyasındaki sadece siyasi değil dini tahribatını da anlamak için tarihi iyi okumak ve Yavuz Sultan Selim Han’ı hakkıyla bilmek lazım. Nitekim İran seferi öncesinde Edirne’de divan toplantısı yapan Yavuz Sultan Selim Han, Şah İsmail’in yaptıklarını bir bir sıralayıp haklarından gelmek istediğini bildirirken onların düşünce yapılarını şöyle anlatmıştı:
“Trabzon tahtında iken onlara yakın olup durumlarını biliyordum. Zaman elverip devletleri yardımcı olursa, yeryüzünden İslam’ın tarz ve usulünü kaldırıp, doğru inananları saf dışı ederler. Muhammed’in apaçık dinini bırakırlar küfürden daha kötü bir yola giderler... Kâfirlerin sapık dinleri bellidir. Kâfirin günahı sırf şirk (eş koşma), bunların maksatları ise temiz dinin saf suyunu kirletmektir... Kâfirin en büyük günahları Âlemlerin Efendisi’nin peygamberliğini inkâr, bunların sonu sapıklık olan niyetleri Server-i Kâinat’ın mağara dostu dert ortağı arkadaşıyla beraber büyük sahabelerine kin ve düşmanlıklarını ortaya atmalarıdır... Kâfirin suçu Kur’ân-ı Azime muhalefet, bunların maksadı mutluluk sıfatlı apaçık dine muhalefettir... Kâfirin en derin arzusu İncil’in hükümlerini yaymak, bunların en büyük gayretleri Kur’ân’ın prensiplerini bozmaktır... Kâfirlerin ümitleri haç tertibini gözetmek, bunların arzuları sevgili Peygamberimizin dinini bozup küçümsemektir... Mademki bu topluluk doğru yola girip tevbe etmiyorlar. Anadolu’da karışıklık ve fitne çıkarmaya devam ediyorlar, öyleyse onların üzerine yürümemiz gerekir!..”
Selim Han’ın İran üzerine yürümesinin maksadı bu idi.
Protokol dinî mi siyasi mi?
Selim Han, İran’ı Anadolu’da fitne tohumları ekmekle suçluyordu. Son on senedir de Suriye’de Irak’ta Yemen’de Libya’da fitne tohumları eken İran değil midir? Sünni İslam dünyasını paramparça ederken Batı’nın ekmeğine yağ sürmüştür.
Buna rağmen Diyanet’in İran ile iş birliği protokolüne imza atarken, “fitne ateşini söndürebilmek amacıyla” diyerek açıklamada bulunması tam bir aymazlıktır. Zira maksat siyasi fitne ise bu ateşi söndürmek devlet adamlarının meselesidir. Diyanet, siyasi işleri mi görüşecektir? Oysa maddelerde böyle bir hüküm söz konusu da değildir.
Şayet siyaset diyecek olsa Diyanet’in öncelikle şu hadiseyi unutmaması lazım:
2010 yılında BM Güvenlik Konseyi, İran'a nükleer programı nedeniyle yeni ve sıkı yaptırımlar getiren karar tasarısını kabul ederken bu karar Brezilya ile birlikte İslam dünyasında ikiliği gidermek isteyen dönemin başbakanı olan Sayın Erdoğan’ın liderliğindeki Türkiye karşı çıkmıştı. O gün Türkiye’nin yanında sadece Brezilya yer almıştı. İran Türkiye’nin bu jestini görmemişti bile. Zira tarihinde olduğu gibi bundan sonra da bütün hamlelerini Türkiye’nin ve bilhassa Sünni İslam dünyasının mahvolmasına yönelik olarak atacaktı...
Şimdi de Diyanet’in şu suallere cevap vermesi gerekir:
Yıllardır PKK’yı yüreklendiren ve destekleyen İran değil midir?
ABD ile birlikte Halep, Felluce, İdlip ve Ramadi’deki katliamlarda kimin parmağı vardır?
Türkiye’nin Suriye’deki katliamları durdurma uğruna mücadele verirken İran nerede duruyordu?
Türkiye’ye karşı Macron’la hangi iş birliğinin içerisinde bulundu?
Şayet bütün bu bilgi ve sualler karşısında "biz din adamları ile görüşeceğiz ve onların desteğini kazanacağız" derseniz bu daha büyük gaflettir. Zira İran’ı zaten Mollalar idare etmektedir.
Siz sadece bu ülke içerisinde fitnenin daha büyük bir şekilde intibahına yol açarsınız. Fitneyi önlemek derken fitnenin baş unsuru olursunuz. Geliniz yol yakınken bu sevdadan dönünüz. "On yıl önce böyle bir anlaşma yapılmış" ucuzluğuna kaçmayınız!.. Ona da yanlışa ortak olmak, destek vermek denir!
Bu arada İran’dan fıkıh veya dini bir ders almayacağınızı vurguladınız. Bu açıklama da maalesef tam bir garabet. Neden almayacaksınız söyler misiniz? Şayet yolları bozuk derseniz o zaman yanlarında din adamı olarak ne işiniz var? Ayrıca faaliyetleriniz de bunun tam tersini söylemektedir.
Şayet sözünüzde samimi iseniz buyurun Ehl-i sünnet âlimlerinin eserlerini İranlı âlimlerle birlikte Farsçaya kazandırın! Ahmed İbni Kemal Paşa ve Mevlana Sarı Görez’in eserlerinin hem Farsçaya ve hem de günümüz Türkçesine çevrilmesini sağlayınız!
Bakınız Mevlana Sarı Görez risalesinde Yavuz Sultan Selim Han döneminde İranlıların itikadını şöyle naklediyordu:
“Onların din-i İslama aykırı pek çok bozuk itikatları ve hareketleri vardır ki şahsen benim katımda ve diğer âlimlerin katlarında açık ve kesin bir şekilde bilinmektedir. Onlar görünen bu hareketleri ile dinimizin hükmüne ve kitaplarımızın bildirdiğine göre mülhiddirler (dinden çıkmışlardır). Herhangi bir kimse dahi onların batıl olan dinlerini beğense ve rıza gösterse mülhid olur.”
Neden açıklamıyorsunuz?
Aslında Diyanet’in, 2010 yılından beri yapılan uygulamaları tam anlamıyla gözden geçirmesi gerekmektedir.
Nitekim Diyanet Vakfı’nın yayınladığı Şii yazar Zeynelabidin Rahnuma’nın -haşa- Allahü teâlâya, Resulüne, Eshabın büyüklerine ve Peygamber efendimizin hanımları olan müminlerin annelerine iftiralarla dolu “Hazreti Peygamber” isimli çeviri kitabı ne kadar basıldı ve satıldı?
Bu eserin hazırlanmasını büyük övgü ile dile getiren ve çeviri dalında ikincilik ödülü veren Bülent Arınç Bey ne yapmak istiyordu!..
2015 yılında vizyona giren “Hazreti Muhammed Allah’ın Elçisi” filmi (ülkemizde 2016) de yine İranlılarındı. Maalesef o dönemde Diyanet heyeti bu filmi incelediğinde izlenmeye değer bulmuştu. Bunların hepsi muhtemelen 2010 yılında yapılan protokolün yansımaları idi.
Diyanet yetkililerine tarihî bir gerçekliği daha hatırlatmak istiyorum!
Osmanlıların İran’la yaptığı savaşlar sonunda anlaşma imzaladıklarında en mühim madde olarak şu husus göze çarpmaktaydı:
“Camilerinizde Hazreti Aişe validemize ve üç büyük halifeye din-i seb (küfür) edilmeyecek!..”
Şu madde dahi İran’daki Ehl-i sünnet ve Eshab-ı kiram düşmanlığını göstermeye yeterlidir.
Günümüz hadiseleri de göstermektedir ki, İran dinî emellerinden ve zihniyetinden asla taviz verecek bir yapıda değildir.
Dolayısıyla şimdi Diyanet'e soruyorum! Yenilediğiniz veya geliştirdiğiniz protokolle, İslam’da fitne unsuru görevini yapmakta olan bir güç ve iktidarla hangi fitneyi önleyeceksiniz belirtiniz! Yapılan protokolü dahi üzerinden on gün geçtiği hâlde açıklayamadınız!
Mademki fitneyi durduracak müthiş bir protokole imza attınız(!) öyleyse zevkle mutlulukla açıklamanız gerekmez miydi?
Demek ki işin içinde başka hususlar başka niyetler var!
İran tarafı ise hiç beklemeden açıklamayı sızdırdı.
Bu durum İran heyetinin anlaşmadan büyük memnuniyet duyduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Şurası muhakkak ki İran böyle bir durumda Türkiye’ye göre on kat daha eli güçlüdür.
Zira İran’da; Şiiliği resmî mezhebi olarak kabul etmiş ve dünyaya pazarlamak isteyen bir devlet var.
Türkiye ise laik bir ülke olması hasebiyle bu noktada muhafazasız kalmaktadır. Devletimiz Şiiliğin yayılmasını nasıl durduracaktır? Bırakın karşı durmayı Sünni yapıyı bozmak için çırpınan İlahiyatçılar mı karşı duracaktır?
2010 yılında yapılan protokolün neticesi olarak lise kitaplarımıza Caferilik beşinci mezhep olarak girmiştir.
Hâlbuki bin yıldır bu coğrafyada Müslümanlar itikatta Ehl-i sünnet vel cemaat ve amelde dört mezhep inancına sahiptir.
Peki, İran resmî dinî eserlerinde Ehl-i sünnet mezhepleri nasıl anlatılmaktadır. Açıklayabilecek kimse var mıdır?
Humeyni iktidara geldiğinde “Şah'ın zulmü Ömer’in zulmünü geçmişti” sözü ile Eshabın en ileri gelenlerine duyduğu derin nefreti göstermişti. Ne değişti söyleyebilirler mi?
Yapılan protokol açıklanmayacak ve bütün bu suallere cevap verilmeyecekse soruyorum: Diyanet nereye koşuyor?
TEFEKKÜR
Bir zamana kalmışuz, sanman bu sözde kâzibüz
Mâilim Hakka diyen sadık değil davasına
Prof. Dr. AHMET ŞİMŞİRGİL
10.01.2020
Türkiye Gazetesi
https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/prof-dr-ahmet-simsirgil/611662.aspx
18 notes · View notes
delitay · 5 years ago
Text
Suriye topraklarında;
✔️ ABD, kendine sömürge alanı açıyor,
✔️ Fransa, çimento karşılığında pkk’yı kullanıp petrolden pay alıyor,
✔️ Rusya, hemen her noktaya Askerî Üs kurup Esad’ı daha fazla koruma altına alıyor, bu korumanın karşılığında petrole çörekleniyor.
✔️ İsrail, savaş bahanesiyle adım adım topraklarını genişletip, Suriye’ye daha fazla yayılıyor..
✔️ İran, şii milisleri örgütleyip finanse edip Sünni katliamlarına devam ederek, kendine tampon bölge oluşturuyor..
✔️ pkk/pyd, adım adım DEVLET olma yolunda mücadele veriyor, Türkiye’ye karşı diş bileyliyor, buldukları ilk fırsatta gırtlağımıza çökecekler..
Bizim mallar da, Suriye’de ne işimiz var diyor..
🔴 tam olmamız gereken yerdeyiz..........
Asıl mesele nedir biliyormusunuz..??
Bin yıl bizim olan bu topraklardan biz niye çıktık..??
5 notes · View notes