#halkın desteği
Explore tagged Tumblr posts
Text
Hizb-ut Tahrir Suriye'den Çağrı: "Vakit Birlik Vaktidir"
2 minutes Suriye’de Beşar Esed rejiminin yıkılmasının ardından ülkenin farklı bölgelerinde kalan rejim unsurlarının çıkardığı kargaşa, ülkenin yeni düzenine karşı bir tehdit oluşturmaya devam ediyor. Son olarak, rejim kalıntılarının Hama, Humus, Tartus ve Lazkiye gibi şehirlerde gerçekleştirdiği saldırılarda 14 güvenlik görevlisinin şehit edilmesi, bölgedeki tansiyonu artırdı. Bu gelişmeler…
#Esed Rejimi#Esed sonrası Suriye#Esed’in yıkılışı#halkın desteği#Hama#Hizb-ut Tahrir#Hizb-Ut-Tahrir Türkiye#Humus#Lazkiye#Mücahitler#rejim kalıntıları#siyasi görüş ayrılıkları#Suriye#Suriye Direnişi#Suriye halkı#Suriye’de barış#Suriye’de birlik#Suriye’de güvenlik#Suriye’de mücadele#Tartus#İslam birliği#İslam temelli yönetim
0 notes
Text
👉Kısa bir durum tespiti…
👉Erdoğan 21 sene sonunda Tanrı sendromu kompleksi yaşıyor…
👉Siyasiler için 2 dönem şartı bu yüzden önemliydi…
👉Artık kendini durdurulamaz tüm gücü elinde tutan herşeyi kendi yaptığını zanneden bir kişilik bozukluğu..
👉Sevdiğine işine gelene ne istediyse veren sevmediğini ise hapishanelerde süründüren bir tek adam…
👉Artık korkudan kimse istifa bile edemiyor affını istiyor o ben kovdum sen istifa edemezsin diyor…
👉Yarattığı felaketi gören kaçıyor…
👉21 senede muhalefetin desteği ile Anayasa defalarca delindiği için artık AYM kararlarını bile sallamıyor.
👉AYM Başkanları zamanında kendi çıkarları önünde iki büklüm eğildikleri için şimdi ne saygınlıkları kaldı ne güçleri…
👉Erdoğan Şeriat istiyor ama gerçek şeriat gelirse kendi ve yakınlarda bayağı bir el kol kelle kesilir biliyor.
👉Tüm cumhuriyet birikimlerini babalar gibi satıp yediği için elinde sadece kendi çıkarına göre yorumladığı Din kaldı…
👉Tarikatlar, aşiretler emrinde ama biliyor ki en ufak zayıflık gösterse ilk kellesini isteyecek yine onlar olur.
👉Ve eğer kontrolü kaybederse yargılanacağını ve hesap vermesinin mümkün olmayacağını farkında…
👉Köprüden önce son çıkışı emeklilik seçeneği artık onun için yok.
👉Tek hayatta kalma şansı koltuğu bırakmamak. Ve bunun için ne gerekiyorsa yaptı yapacak.
👉Gözü hiç doymadığı için Arap özentisi hiç bitmedi. Petrol zengini araplar gibi bir yaşam yaşamaya çalışıyor ama para bitti ve artık borç bulmakta bile zorlanıyor.
👉Ortadirek tamamen bitmiş. Fakir açlık sınırı altında zengin yandaş ise ultra zengin…
👉21 yıl halkı uyutan arka planda el sıkışan muhalefet artık halka inandırıcı kurtarıcı gelmiyor…
👉Eğitim, TSK, Sağlık tüm kurumlara tarikatlar çökmüş…
👉Çok rahat tehdit ediyor çok rahat tutuklatıyor ve çok rahat ödüllendiriyor…
👉Mesela Her gece bir imzası ile Orman arazilerini satıyor ama delik büyük artık yetmiyor…
👉O artık kendini Tanrı olarak görüyor…
👉Benden önce havalimanı mı vardı yol mu vardı okul mu vardı gibi konuşmalar bunun yansıması…
👉Demokrasi seçim varmış gibi yaparak geldiği bu yolculukta yol ayrımına geldi…
👉Artık 21 yıldır silemediği Atatürk’ü ve Türkiye Cumhuriyeti temellerini oluşturan Anayasa ve değişmez maddelerinden kurtulma zamanı.
👉Ayrıca yaşlandı ve öyle seçim varmış gibi filan yaparak uğraşmak istemiyor.
👉Bu yüzden YSK ve tüm devlet kurumları elindeyken yerel seçimlerden çok güçlü çıkıp dini bazlı adı şeriat olmayan kolu kellesi kesilmeyecek kurucu devlet lideri olup ölene kadar devam edeceği bir dini yönetim şekli istiyor.
👉Türkiye İslam Cumhuriyeti adlı yeni bir devlet kurulup kurucu liderlik ne güzel olur değil mi?
👉Şeriat destekli konuşmaları, Milli Eğitim Bakanı ve Tarikatlar ile anlaşma yaptık sonra eğitim sistemini değiştirmeye hazırlanıyoruz gibi açıklamaları beraber okursanız neye hazırlandıklarını daha net anlayabilirsiniz.
👉Amacım kimseye umutsuzluk aşılamak değil. Amacım kimseye boş umut aşılamakta değil.
👉Amacım artık halkın kanser olduğunu kabul etmesi ve bu kanserin tüm bünyeye yayıldığını kabul etmesi.
👉Ancak teşhisi doğru koyarsak doğru tedaviye başlanabilir…
👉21 senelik kabusun finalini belirlemek tamamen halkın elinde.
👉Ya uyanıp bu leş adalet hak hukuk olmayan sisteme dur diyecek ya gelecek nesillere bir yıkıntı miras bırakacak…
👉Ve Atatürk’ün yıllarca önce bu halka hediye ettiği hakları kaybedecek ve belki bir yüz yıl daha geri alamayacak…
#cokusdonemi
Who dan alıntı
27 notes
·
View notes
Note
Hamasın çözüm sürecine girmesi reddi kapütolasyonlar olamaz mı, evet ortada mahvolan filistin ve israil halkı var ama israilin amerika ve dünya desteği ile oluşturduğu bu teklif bir halkın nasıl bir huzuruna sebep olabilir ki savaşın durmasu ve ölüm olmamasından bahsetmiyorum ama özgürlük ve kültürel değerler yaşamak kadar önemli değil mi insanlar için
Madem whataboutism yapacağız (bu konuda baya kullanılıyor) ben de yapayım bir tane:
Evet ama Filistin İsrail'den önce de zaten İngiliz kapitülasyonları altındaydı ama onlar bunu seçerek Osmanlı himayesinden ayrılmayı istediler. O zaman İsrail öncesi bir huzur olduğunu iddia ediyorsan, sonrasında da teknik olarak bir huzur olabilir.
Şimdi ben bunu söyledim diye İsrail "peace maker" olmuyorsa, Hamas da özgürlük savaşçısı olamaz. Özgürlük savaşçısı olan insan önce yaşam özgürlüğünü savunur, korku yönetimi yapmak amacıyla masum insanlara işkence edip öldürmez. Bir taraf diplomatik bir yola girdiyse ve buna tepkin varsa diplomasiyle çözmeye çalışsaydı şu an kimse Hamas'ı eleştiremezdi.
Şimdi İsrail mi haklı? Değil, püskürtme ve can güvenliği için savunma yapmaktan çok daha ileri gitti. Peki bu sürpriz mi? Değil. Hamas sonucun böyle olduğunu bilemeyecek kadar aptal mı? Değil, Hamas'ın tek derdi İran ve Hizbullah desteğini almışken bölgesel hakimiyetini ilan ederek OrtaDoğuda güçlenmek. Netanyahu'nun derdi de bölgesel barış değil, bölgede mutlak hakimiyet.
Burada iyi ya da kötü, haklı ya da haksız arayamayız çünkü savaşlar böyledir. Biz sanıyoruz ki iyiler ve kötüler var; hayır herkes gri, herkes kendi çıkarının derdinde ve akan kan bu insanların kanı değil kesinlikle. Masum İsrailli ve Filistinli siviller haksızlığa uğruyor, dökülen de onların kanı. Onlar ne Hamas militanı, ne de Netanyahu fanatiği. Savaşlar böyledir, tarafların ikisi de bencildir, ikisi de kendisi için propaganda basar ve ikisi de aslında sadece kendi çıkarlarına bakar. Savaş dediğin politikanın vahşi bir formudur sadece ama özünde yalnızca bir siyasettir. Kimse haklı değildir, ancak gerçek mağdurlar isyanlarında haklıdır, savaşın bizzat varlığı haksızdır.
Şimdi diyecekseniz İsrail hiç gelmese savaş olmayacaktı, ya da İsrail kurulur kurulmaz sava�� ilan etmeden farklı bir yol denenebilirdi. Onun öncesinde de Hitler olmasa Yahudiler kaçmayacaktı. Ya da İsrail'in savaşı usulsüz ise, Filistin'in Osmanlı karşısındaki bağımsızlık savaşı da usulsüz ve Osmanlının o toprakları fethi de usülsüz ve Arapların ondan önceki fethi de ve Romalıların fethi de... Hepsi usulsüz, çünkü savaşta usül ya da hak yoktur, savaş başta yanlış olduğu için bu kavramlar anlamını yitirir. Bu sebeple savaşta sadece güçlü olan vardır. Ben savaşa karşıyım, haklı ya da haksız savaşa inanmam bence savaş direkt usulsüzlüğü ile bu konseptleri yıkıyor. Ben işlerin başka şekilde olabileceğine inanıyorum, ütopikse ütopik ben hayalperestliğin de kötü bir şey olmadığını düşünüyorum.
Ben yalnızca savaşa karşı durandan yanayım, savaşa şöyle ya da böyle girenden değil. Ben bu yüzden ne İsrail'den ne Hamas'tan yanayım ikisi de birbirinden beter. Ama ben korku ve çaresizlik içerisinde kalmış evi basılacak, kafasına bomba düşecek ya da kaçırılacak korkusuyla yaşayan İsrail ve Filistin sivillerinden yanayım. Bu sivillerin ideolojilerini ya da savaşa bakışlarını bilmiyorum, belki bazıları içinde buldukları yoğun duygularla bir tarafı kötü diğerini iyi algılıyor olabilir ama onların bakış açısında böyle bir yarılma da anlaşılabilirdir. Ama sonuç olarak o sivillerin hiçbiri Filistin'i işgal etmedi onlar sadece orada doğdu, hiçbiri sürgün edilen bir halka birleşir birleşmez din sebebiyle savaş ilan etmedi, içlerindeki çocukların çoğu neresi Filistin neresi İsrail bilincinde bile değil sadece hayatının tehlikede olduğunu biliyor...
"Ama şu", "ama bu" diyerek hiçbir taraf ve hiçbir savaş normalleştirilemez. Eğer Hamas'ı haklı bulursan, İsrail'in savaşının da haklı olabileceğini kabul etmiş olursun çünkü bir vahşet şöyle ya da böyle haklı olabiliyorsa diğeri de potansiyel olarak meşru olabilir. Ben bu yüzden hiçbir rasyonelleştirmeyi bu konseptte kabul etmiyorum ve edilmesine de tepki göstereceğim.
8 notes
·
View notes
Text
Alanya Sigorta Acentesi
Alanya Sigorta Acentesi: Güvenilir Hizmet ve Avantajlar
Alanya, Akdeniz’in incisi olarak her yıl binlerce turist ağırlayan, aynı zamanda yerel halkın huzurla yaşadığı önemli bir tatil ve yaşam merkezidir. Ancak, yoğun trafiği, doğal afet riskleri ve bireysel ihtiyaçlar göz önüne alındığında, sigorta ihtiyacı bölge halkı için kritik bir öneme sahiptir. Alanya sigorta acentesi olarak hizmet veren kurumlar, hem yerel halka hem de bölgede yaşayan yabancılara geniş kapsamlı çözümler sunmaktadır. Bu makalede, Alanya’daki sigorta acentelerinin hizmetlerini, avantajlarını ve neden güvenilir bir acente ile çalışmanız gerektiğini detaylı bir şekilde ele alacağız.
Alanya Sigorta Acentesi Nedir?
Sigorta acenteleri, bireylerin ve kurumların risklerini minimize etmek için çeşitli sigorta ürünleri sunan profesyonel işletmelerdir. Alanya sigorta acentesi, bölgedeki kullanıcıların ihtiyaçlarına uygun sigorta poliçeleri hazırlayarak hem yerel hem de yabancı müşterilere özel çözümler sunar. Bu hizmetler arasında;
Trafik sigortası
Kasko sigortası
Konut sigortası
Sağlık sigortası
İş yeri sigortası
Seyahat sigortası
gibi pek çok seçenek yer alır.
Neden Alanya’da Bir Sigorta Acentesiyle Çalışmalısınız?
1. Bölgeye Özel Çözümler
Alanya gibi turistik bir bölgede yaşamın dinamikleri farklıdır. Bölgede sıklıkla karşılaşılan sel, dolu gibi doğal afetler, sigorta poliçesi seçiminde dikkat edilmesi gereken unsurlardır. Alanya sigorta acentesi, bölgenin risk haritasını göz önüne alarak en uygun çözümleri sunar.
2. Türkçe ve Yabancı Dillerde Hizmet
Alanya’da yaşayan yabancı uyruklu kişiler için dil desteği büyük bir avantajdır. Birçok sigorta acentesi, İngilizce, Almanca ve Rusça gibi dillerde hizmet vererek yabancı müşterilerin ihtiyaçlarını daha iyi karşılar.
3. 37 Farklı Sigorta Şirketi ile Çalışma İmkanı
Alanya Efe Sigorta gibi deneyimli acenteler, birden fazla sigorta şirketi ile çalışarak müşterilere en uygun fiyatları ve kapsamları sunar. Bu, müşterilerin ihtiyaçlarına göre en avantajlı poliçeyi seçmelerine olanak tanır.
Sigorta Poliçesi Seçerken Nelere Dikkat Etmelisiniz?
Alanya sigorta acentesi ile çalışırken dikkat edilmesi gereken bazı kritik noktalar vardır:
1. Poliçe Kapsamı
Seçilen poliçenin risklerinizi tam anlamıyla karşılayıp karşılamadığını kontrol edin. Örneğin, konut sigortasında sel ve deprem gibi risklerin dahil olup olmadığını mutlaka sorun.
2. Fiyat Karşılaştırması
Birden fazla sigorta şirketinin teklifini karşılaştırarak bütçenize en uygun seçeneği belirleyin. Alanya Efe Sigorta, müşterilerine en rekabetçi fiyatları sunarak bu süreci kolaylaştırır.
3. Acente Güvenilirliği
Çalışacağınız acentenin sektördeki deneyimi ve müşteri memnuniyeti önemlidir. 12 yıllık deneyime sahip Alanya Efe Sigorta, bölgenin en güvenilir acentelerinden biridir.
Alanya Sigorta Acentesi Seçiminin Avantajları
Alanya’da bir sigorta acentesi ile çalışmanın birçok avantajı bulunmaktadır:
1. Hızlı ve Kolay Hizmet
Yerel acenteler, müşteri taleplerine hızlı bir şekilde yanıt verir. Poliçe satın alma, yenileme veya hasar işlemleri gibi süreçler kısa sürede tamamlanır.
2. Kişiselleştirilmiş Çözümler
Her müşterinin ihtiyaçları farklıdır. Alanya sigorta acentesi, bireysel ve kurumsal müşteriler için özelleştirilmiş sigorta paketleri sunar.
3. WhatsApp ile Kolay İletişim
Alanya Efe Sigorta, 0544 308 15 41 numaralı WhatsApp hattı ile müşterilerine kolay ve hızlı bir iletişim imkanı sunar.
Alanya’da En Çok Tercih Edilen Sigorta Türleri
Alanya’da hem yerel halk hem de turistler tarafından en çok tercih edilen sigorta türleri şunlardır:
Trafik ve Kasko Sigortası: Alanya’nın yoğun trafiğinde araç sahipleri için zorunlu ve isteğe bağlı sigortalar büyük önem taşır.
Konut Sigortası: Dolu ve sel gibi risklere karşı ev sahipleri konut sigortasını tercih eder.
Sağlık Sigortası: Özellikle yabancı uyruklular için sağlık sigortası popülerdir.
Seyahat Sigortası: Turistlerin sıklıkla tercih ettiği bir diğer sigorta türüdür.
Alanya Sigorta Acentesi Seçerken Dikkat Edilmesi Gerekenler
Doğru sigorta acentesini seçmek, hem maddi hem de manevi anlamda size büyük avantaj sağlar. İşte dikkat edilmesi gereken noktalar:
Deneyim: 12 yıldır sektörde faaliyet gösteren bir acente, sizin için güvenilir bir tercih olabilir.
Müşteri Yorumları: Daha önceki müşterilerin yorumlarını inceleyerek acentenin hizmet kalitesi hakkında bilgi edinebilirsiniz.
Çeşitli Poliçe Seçenekleri: Daha fazla seçenek, daha iyi fiyat anlamına gelir.
Sonuç
Alanya’da sigorta yaptırmak hem bireysel hem de kurumsal anlamda bir zorunluluk haline gelmiştir. Güvenilir bir Alanya sigorta acentesi ile çalışarak, hem maddi hem de manevi anlamda kendinizi ve sevdiklerinizi güvence altına alabilirsiniz. Alanya Efe Sigorta, sunduğu geniş kapsamlı hizmetlerle bölgenin en çok tercih edilen acentelerinden biridir. İhtiyaçlarınıza en uygun sigorta poliçelerini hazırlamak ve size özel çözümler sunmak için hemen iletişime geçebilirsiniz.
0 notes
Link
0 notes
Text
Başkan Aydın: Görev adamıyım... 2025 yılı hedeflerini açıkladı
https://pazaryerigundem.com/haber/198201/baskan-aydin-gorev-adamiyim-2025-yili-hedeflerini-acikladi/
Başkan Aydın: Görev adamıyım... 2025 yılı hedeflerini açıkladı
Bursa’da Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, 2024 yılında yaptıkları çalışmaları ve projeleri değerlendirerek, 2025 yılı için belirledikleri yeni hedefleri açıkladı. “Görev adamıyım ve halka hizmeti kendime görev edindim” diyen Başkan Aydın, 2025 yılında da ilçe halkına en iyi şekilde hizmet etmek için var gücümüzle çalışmaya devam edeceklerini söyledi.
BURSA (İGFA) – Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın, göreve başladığı günden bu yana geçen 9 aylık sürede gerçekleştirdiği çalışmalarla ilgili bilgi verdi.
Zamanın çok hızlı geçtiğinin bilincinde olduklarını belirten Başkan Aydın, ��Projelerimizi ne kadar hızlı hayata geçirirsek, o kadar çok yol alırız. Bunu bildiğimiz için 9 ayda 25 temel atma ve açılış programı düzenledik. Osmangazi’ye kazandırdığımız ilk yatırımımız olan Ayça Azak Gündüz Bakımevi ve Kreşi’nin temelini attık ve kısa süre içerisinde inşaatını tamamlayarak Osmangazililerin hizmetine sunduk. Aynı şekilde Çirişhane Spor Tesisi’nin temelini Mayıs ayında attık. Ekim ayında da açılışını yaptık. Hasan Ali Yücel Dünya Klasikleri Kütüphanesi ve İsmail Hakkı Tonguç Bağış ve Şiir Kütüphanesi’ni hizmete açtık. Merkeze uzak mahallelerde yaşayan çocuklarımızın kitaba ulaşımını kolaylaştırmak için Gezici Kütüphane’yi faaliyete geçirdik. Gençlerimizin ucuz ve kaliteli kahvelere ulaşabileceği Genç Kafe’leri ilçemize kazandırdık. Emek Spor Tesisi’nin açılışını yaptık. Bursa’nın ilk Halk Lokantası’nı vatandaşlarımızın hizmete sunduk. Yenibağlar Mahallesi’nde kadınlara özel spor merkezi yaptık. Geçtiğimiz günlerde dördüncü kreşimizin temelini attık. Gençlerimize Atatürk, Cumhuriyet, vatan, millet sevgisi aşılayacak etkinlikler düzenledik” diye konuştu.
“KREŞLERİ HAYIRSEVER VATANDAŞLARIMIZIN DESTEĞİYLE İNŞA EDİYORUZ”
İlçenin farklı noktalarına inşa ettikleri kreşler için belediye bütçesinden para aktarmadıklarının altını çizen Başkan Aydın, “Hizmete açtığımız ve temelini attığımız kreşleri, hayırsever vatandaşlarımızın desteği ile inşa ediyoruz. Bu kreşler için belediye bütçesinden herhangi bir para çıkmıyor. Hayırsever insanlarımız bizlere gelip destek olmak için talepte bulunuyor. Yılbaşından sonra da Türkan Saylan Kız Öğrenci Yurdu’nun temelini atacağız. Üniversite öğrencilerinin faydalanacağı, 144 kişi kapasiteli bir yurt olacak. Üniversite sınavı sonucunun açıklanmasının ardından öğrencilerimiz ve aileleri, yurt bulmak noktasında büyük sıkıntılar yaşıyor. Sırf yurt sıkıntısından dolayı aileler çocuklarını şehir dışına gönderemiyorlar” diye konuştu.
“HALK LOKANTASI’NDAN 150 BİN KİŞİ FAYDALANDI”
Halk Lokantası’nı Haziran ayında hizmete açtıkları ve şuana kadar 150 bin kişinin faydalandığını belirten Başkan Aydın, “Asgari ücret artışından sonra muhtemelen bir çorbanın dahi 150 liraya satılmaya başlanacağı bu ekonomik ortamda, biz 80 liraya dört çeşit yemek veriyoruz. Esnafımızın olumsuz etkilenmemesi için de Halk Lokantası’nı belirli saatler içerisinde açık tutuyoruz. Vatandaşlarımızdan çok yoğun bir talep var. Yakın zamanda ikinci lokantamızı da hizmete açacağız. İkinci lokanta ile birlikte bu lokantalarımızın adını Kent Lokantası’na dönüştüreceğiz. Günümüz Türkiye’sinde bir kesim çok rahat bir hayat sürerken, halkın yüzde 90’ı ise bir tas çorbaya muhtaç bir hayat sürüyor. Gelir adaletsizliği uçurum haline gelmiş durumda. Atalarımız zamanında ‘Biri yer biri bakar, kıyamet bundan kopar demiş’. Türkiye Cumhuriyeti’nin 2025 yılı bütçesi 14,731 trilyon olarak açıklandı. Bu gelir nereye gidiyor. Kimlerin cebine giriyor. Ülke gelirinin halka eşit olarak yayılmaması hepimiz için sıkıntılı bir durum” ifadelerini kullandı.
“FABRİKA-İ HÜMAYUN TARİHİN, KÜLTÜRÜN VE SANATIN MERKEZİ OLACAK”
Bursa’ya gelen turist sayısını arttırmanın yanı sıra turistlerin konaklama süresini uzatmak adına da çalışmalar yürüttüklerini dile getiren Başkan Aydın, “Yurt dışında ‘Old City’ denilen bir kavram var. Yurt dışına gittiğinde kimse AVM’leri veya plazaları gezmek istemez. Herkes tarihi ve kültürel noktaları, doğal güzellikleri, müzeleri gezmek ister. Bu noktaları gezmek adına da o şehirlerde konaklama yapar ve döviz bırakır. Bursa’nın bu noktada potansiyeli çok fazla; ancak maalesef biz bu potansiyeli yeterince kullanamıyoruz. Osmangazi Belediyesi olarak Bursa’nın ‘Old City’ olarak tabir edilen bölgesi Hisar’daki toz bulutunu kaldıralım, insanları bu bölgeye çekelim diye çalışmalar yürütüyoruz. İnsanlar o bölgeye gelsinler, tarihi ve kültürel yerleri gezsinler, yaşasınlar, konaklasınlar, yiyip-içsinler diye Muradiye Mahallesi’ndeki Fabrika-i Hümayun’u kamulaştırdık. Burasını Bursalıların ve Bursa’ya gelen turistlerin hizmetine sunmak istiyoruz. O bölgedeki tarihi ortaya çıkarırken, bölgenin canlanması adına da çalışmalar yürütüyoruz. İnsanların oraya gittiklerinde yaşaması ve anı biriktirmesi lazım. Bunun için o bölgede sergiler, konserler, sokak festivalleri düzenlemenin yanı sıra yeme içme, danışık ve gezek gibi kültürel öğeleri de insanlara aktaracağız. İnsanlar tüm bunları yaşadıklarında, kendi memleketlerine dönüğü zaman Bursa’dan ve Osmangazi’den bahsedecek. Mutlaka gidip görülmesi gerektiğini anlatacak” dedi.
“UMUDUMUZU HİÇBİR ZAMAN KAYBETMEYELİM”
2025 yılı için temennilerini de aktaran Başkan Aydın, “İnsan umudunu yitirdiğinde yaşamanın da anlamı kalmıyor. O yüzden umudumuzu hiçbir zaman kaybetmeyelim. Ben inanıyorum ki 2025 her türlü olumsuzluğa rağmen bir önceki yıldan daha iyi olacaktır. İnsanlar daha mutlu olsun; huzur ve barış içerisinde aileleriyle birlikte güzel zamanlar geçirsinler. Bizi biz yapan değerlerimize sahip çıkalım. Binlerce yıldır bu topraklardayız, bundan sonra da burada olmaya devam edeceğiz. İnsanlarımız, özellikle de gençlerimiz yurtdışı hayali kurmasınlar. Şartlar şuan için zor olabilir. Bu ülke, çok daha zor şartları da gördü. Hiçbir zaman karamsarlara düşmeyelim. Atatürk, silah arkadaşları ve atalarımızın çok zor şartlar altında verdikleri kurtuluş ve bağımsızlık mücadelesini hatırlayalım. O günün şartlarında bir çorba içecek paraları dahi olmadı, ancak hiçbir zaman mücadeleden vazgeçmediler. 2025’in daha mutlu, güzel ve barış içerisinde geçeceği bir yıl olmasını temenni ediyorum. Tüm Osmangazililere ve Bursalılara da mutlu yıllar diliyorum” dedi.
0 notes
Text
Elazığ Dahil 76 İlde Eş Zamanlı Operasyon
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, son üç haftada Türkiye genelinin kapsamlı Narkoçelik operasyonlarının ortaya çıktığını açıkladı. 76 ilde eş zamanlı olarak düzenlenen operasyonlarda ticaret tacirlerine büyük darbe vuruldu. Operasyonun Çarpıcı Sonuçları - Ele alınan maddeler: 2 ton 12 kilogramlık madde ve 890 bin 35 adet hap. - Gözaltılar: Sokak satıcıları ve ticaret yapan toplam 2 bin 248 şüpheli gözaltına alındı. - Katılım: Operasyonlara 3 bin 165 ekip, 8 bin 236 personel, 34 hava aracı ve 82 narkotik dedektör köpeği katıldı. Operasyonlar, büyükşehirlerden doğu illerine kadar geniş bir alanda faaliyet gösteriyor. Özellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Antep, Adana, Diyarbakır ve Antalya gibi büyükşehirlerdeki ticarete yönelik etkin bir mücadele yürütüldü. Bakan Yerlikaya'dan Açıklama Bakan Yerlikaya, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla gerçekleştirilen operasyonların Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Başkanlığı koordinasyonunda gerçekleştirildiğini belirtti. Toplumun Desteği Vurgulandı Uyuşturucu ile mücadelenin yalnızca güvenlik güçlerinin değil, tüm toplumun sorumlu olduğunu Bakanlık olarak , insanlardan şüpheli olanları güvenlik güçlerine bildirmelerini istedi. Devam Eden Kararlılık Bu operasyonların, sistemin işleyişi ile mücadeledeki kararlılığını ve güvenlik güçlerinin çalıştırıldığını ortaya koyuyor. Toplumun güvencesini sağlamayan ticaretine karşı yapılan bu etkin müdahale, halkın desteğiyle daha da güçlü bir şekilde gerçekleştirilecek. Read the full article
0 notes
Text
Bölüm 273: Paramparça ailenle dünyaya nasıl söz verebilirsin ki?
Nangong Jingnu Nangong Sunu'nun planını duyduğunda kalbinde bir tiksinti yükseldi.
Da-jie'nin planı gerçekten de sorunu çözebilirdi ama en yüksek mevkideki kişinin zalimliğini sergilemiş olurdu. Nangong Jingnu apaçık biliyordu ki: Agula'ya böyle muamele edemezdi.
Nangong Jingnu'ya göre Agula ona denk biriydi. Ama...
Böyle bir noktaya gelinmişken onun açısından bir problem ortaya çıkmıştı. Ayrıca... Qi Yan'ın güvendiği insanlara güvenmiyordu.
Bei'an soylusunun sırra kadem basışı halkın güneyle kuzey arasındaki çıkmaz konusundaki görüşü açısından meclise büyük avantaj sağlamıştı. Gerçeğin ortaya çıkmasının sonuçları korkunç olurdu. Sifang bankası ile Luo'nun kuzeyinden çok daha büyük bir tehlike teşkil ederdi.
İmparator babası vasiyet mektuplarında açık açık belirtmişti: kendi tahta çıkışı tamamıyla kamuoyu sayesindeydi. Su tekneyi yürüttüğü gibi devirebilirdi de. Önceki hanedanın imparatoru kamuoyunun desteğini hepten kaybederken Nangong ailesi yıllarca başbakanlık yapmanın getirdiği saygınlık ve kamuoyunun desteği sayesinde tek adımla göklere çıkmıştı...
Nangong Jingnu ablasına duyduğu saygıdan dolayı teklifini oracıkta geri çevirmemeyi seçti. Ama içinden kararını çoktan vermişti: Qi Yan'ı böyle hileli yöntemlerle kandırmaktansa daha en başından bir şeyin sözünü vermemeyi tercih ederdi.
İki kız kardeş bir süre daha muhabbet etti. Nangong Sunu laf arasında Mingzhu Odası'nın da adını geçirdi; Nangong Jingnu Qi Yuxiao'yu biraz özlemeye başladığını fark etti...
Qi Yan'la sorun yaşamaya başladığından beri Mingzhu Odası'na nadiren gider olmuştu. Ayrıca garip bir atmosfer oluşmasın diye Qi Yuxiao'yu gündelik selamlamalardan muaf tutmuştu.
Nangong Jingnu Nangong Sunu'yu uğurladıktan sonra Mingzhu Odası'na gitti.
Bir hadım ona Qi Yuxiao'nun çalışma odasında yazı pratiği yaptığını bildirdi. Nangong Jingnu hadıma kendisinin geldiğini duyurmamasını söyledikten sonra tek başına Qi Yuxiao'nun çalışma odasına gitti.
Kapıyı açtığında Qi Yuxiao'yu masada bir şeyler yazarken buldu. Sesi duyduğu halde başını kaldırmamıştı. "Ne oldu?"
Nangong Jingnu Qi Yuxiao'nun tepkisinden bir tuhaflık sezdi. Saraylar bölgesindeki kurallar gereğince efendinin çalışma odasıyla yatak odası giriş kısıtlaması olan yerlerdi. Saray hizmetkarları bildiri yapmadan giremezdi. Ama Qi Yuxiao'nun verdiği tepkiye bakılırsa... yabancı insanların "destursuz girmesine" alıştığı belliydi. Noktaları birleştiren Nangong Jingnu bundan Mingzhu Odası'ndaki saray hizmetkarlarının pek terbiyeli olmadığı çıkarımını yaptı...
Bu efendinin yaşından tamamen bağımsız bir olaydı. Weiyang Sarayı'na taşındığında Nangong Jingnu da epey küçüktü ama başına hiç böyle bir şey gelmemişti. Demişken, o hizmetkarlar sonuçta Yanyang Prensesi'nin soyadının Qi olduğunu ve babasının Kadın İmparator tarafından terk edildiğini düşünmüş olmalılardı. Babasının hayatta olup olmadığı belirsiz olduğu için efendilerine zorbalık etmeye başlamışlardı.
Nangong Jingnu gözlerini kıstı: Ama onu evlatlıktan reddetmek aklımın ucundan bile geçmemişti.
İçeri giren kişiden cevap gelmeyince Qi Yuxiao o hanzı'nın son çizgisini de çektikten sonra başını kaldırdı. Gelenin kapıda dikilmekte olan İmparator annesi olduğunu görünce anında fırçasını bıraktı ve masanın etrafından dolanıp yere diz çöktü, "Bu kızınız İmparator annemi selamlıyor."
Nangong Jingnu biraz şaşırmıştı. Yuxiao eskiden onu gördüğünde diz çökerek selamlamazdı. Bazen korkmuş gözükse de sadece biraz çekingen olurdu, asla diz çöküp eğilmezdi. Hep bir saray hizmetçisinin ona eğilerek selamlamayı hatırlatması gerekirdi.
Nangong Jingnu: "Kalkabilirsin."
Qi Yuxiao: "İmparator anneme teşekkürler." Ayağa kalktığında terbiyeli bir şekilde başı aşağı eğik masanın yanında dikildi.
Her ne kadar Nangong Jingnu bunun Qi Yuxiao'nun gelişimini gösterdiğini hissetse de kalbinde bir hayal kırıklığı baş gösterdi. O Qi Yuxiao'nun yaşındayken... İmparator babasını görünce hiç eğilerek selamlamazdı. Metrelerce öteden koşarak gelir ve babasının kollarına atılır, bazen de babasının sakallarını çekiştirirdi.
Nangong Jingnu Qi Yuxiao için en iyi öğretmeni bulmuş, ders çalışmasına izin vermiş ve ona çalışma arkadaşı olsun diye soylu oğulları getirmişti. İleride bakanlık kabiliyetine sahip olsun ve sorumluluk almayı öğrensin diye Yuxiao'yu bütünüyle prens standartlarına göre yetiştirmişti. Böylesine küçük bir çocuğun zihnine "hükümdarlar hükümdardır, bakanlar ise bakan" fikirleri sokmak için değildi.
Nangong Jingnu Qi Yuxiao'nun masasına geldi, fakat masaya bakarken düşüncelere dalıp gitti...
Qi Yuxiao'nun el yazısı henüz ham olsa da, şimdiden fırça darbelerinde Qi Yan'ın tarzını görebiliyordu... Peki ya bu makale?
Çarpıcı bir konuyu ele alıyordu: şartlı notların tuz teyiti için takası. Bu çok ileri seviye bir tartışma konusuydu; bir çocuğun bu yaşta yazabileceği bir şey değildi. Nangong Jingnu'nun içine anında şüphe doldu. Birisi Qi Yuxiao'nun eliyle bir şeyler aktarmaya mı çalışıyordu?
Meclis siyaseti çok tehlikeli değil miydi? Qi Yuxiao daha siyasi tartışmalara katılacak yaşta değildi. Bu makale başkaları tarafından görülecek olursa onun başına felaket getirirdi, böyle bir şeyin olmasına asla izin veremezdi!
Nangong Jingnu Qi Yuxiao'nun yazdığı şeyi eline aldı, "Sana bunu kim öğretti? Öğretmenin mi?"
Qi Yuxiao başını iki yana salladı. Ses çıkarmadan ayakkabılarının ucuna baktı.
Nangong Jingnu daha da sinirleniyordu, makaleyi elinde yırtıp parçaladı, "Git kapıyı kapat!"
Qi Yuxiao: "Anlaşıldı..."
Nangong Jingnu baş koltuğa geçip oturdu ve Qi Yuxiao'yu dikkatle inceledi, "Öğretmenin sana ne öğretti?"
Qi Yuxiao: "'Üç Yüz Bin', 'Seçmeler', 'Talebe Kuralları', 'Aileye Vefa' ve 'Törenler Kitabı'. Açıklamasını dün yaptık ve öğretmenim yarın 'Törenler Kitabı'nın benim seçtiğim bir bölümünün açıklamasından imtihan edeceğini söyledi."
Nangong Jingnu tekrar sessizliğe büründü. Karşısındaki bu küçük insana bakarken bir süre sesi kesilmiş gibi hissetti.
"Törenler Kitabı"... Zamanında bu kitabı ona Qi Yan çalıştırmıştı. Toplamda kırk dokuz bölümden oluşuyordu. Qi Yan önce ona zorla hiçbir şey anlamadan tüm kitabı ezberletmiş, aklına kazındığında ise onun için her bölümü teker teker açıklamış ve tarif etmişti.
Şimdi düşününce... Bunun üzerinden sadece yedi-sekiz yıl geçmişti. Ama o sırada yaşça Qi Yuxiao'dan çok daha büyüktü.
Nangong Jingnu: "Hangi bölümde karar kıldın?"
Qi Yuxiao: "Otuz birinci bölüm."
Nangong Jingnu tek kaşını kaldırdı, "Ortalama Doktrini mi?"
Qi Yuxiao'nun gözlerinden şaşkınlık dolu bir ifade geçti. Nangong Jingnu'nun işini zorlaştırmak için bilerek "Ortalama Doktrini" yerine "otuz birinci bölüm" demişti ama Nangong Jingnu'nun zorlanmadan bulacağı aklına gelmemişti.
Qi Yuxiao bozguna uğramış bir halde, "Mm," dedi.
Nangong Jingnu: "'Törenler Kitabı'nın bu bölümü epey ileri seviyedir. Neden bunu seçtin?"
Qi Yuxiao dudağını ısırdı. Kalbindeki nefret kontrolsüzce taştı ve kendini hazırlayıp yanıtladı, "Ortalama Doktrini'nin nesi varmış? Bu kızınız için Ortalama Doktrini hayatta kalmanın anahtarı. Bu dünyada onsuz hayatta kalmak mümkün değildir!"
Nangong Jingnu hayret etti. Qi Yuxiao'nun neye atıfta bulunduğunu anında çözdü: soylu bir prenses olarak kim ona zarar verebilirdi? Bu kadın imparatordan bahsetmiyor muydu?
Nangong Jingnu aslında suyuna gitmek istemişti. Yuxiao'nun bilgisini test edip bu makalenin tehlikesini anlaması için ona yol gösterme niyetindeydi, ama Qi Yuxiao'nun sözlerle kendisine saldırdığını görünce bunu yapmaktan caydı. Nangong Jingnu sinirden gülümsedi, "Ha? Saraylar bölgesindeki birinin sana zarar vereceğini mi düşünüyorsun?"
Qi Yuxiao da dediğine biraz pişman olmuştu. İmparator annesi en sonunda vakit bulup onu ziyarete gelmişken nasıl böyle vefasızca bir şey diyebilirdi?
Ama babasını düşününce Qi Yuxiao'nun gözleri kızardı.
Qi Yuxiao: "Bu kızınız sadece düşündü ki kıskançlık duymamak için mutlaka kalpte 'üç büyük erdem'i taşımak, ağzından çıkana ve davranışlarına dikkat etmek ve aykırı olmamak gerekir. On bin kişinin arasında kaybolacak kadar aleladeyse bile kişinin hayatı emniyette olur!"
Nangong Jingnu: "Edepsiz! Çalıştıklarından bunu mu öğrendin? Ağzından çıkanlarla insanları incitmekte kullanmak için kusursuz bilgileri eğip bükerek bu hale mi getirdin?"
Qi Yuxiao dizlerinin üzerine düştü, fakat başını kaldırıp kızarmış gözleriyle Nangong Jingnu'nun bakışlarına karşılık verdi. Dargın bir öfkeyle, "Ama haksız mıyım? Babam 'Ortalama Doktrini'ni gerçekten anlamış olsaydı başına bunlar gelir miydi?" dedi.
Söylemek üzere olduğu azarlayıcı lafların tümü Nangong Jingnu'nun boğazına dizildi. Afallayan Nangong Jingnu, karşısında diz çökmekte olan Qi Yuxiao'ya baktı. Sabırla dolu gözlerine ve yanaklarından süzülen gözyaşlarına bakarken Nangong Jingnu geç de olsa fark etti ki: Qi Yan'a yaptığı şey sadece onun değil, kendiyle bu çocuğun kalbini de kırmıştı.
Nangong Jingnu en sonunda fark etmişti ki: az önce yırtıp parçaladığı makalenin bir yerden tanıdık gelmesine şaşmamalıydı. Qi Yan'ın geçmişteki başkent sınavı cevap kağıdı değil miydi? Demek Yuxiao Qi Yan'ın makalesinin kopyasını çıkarmıştı...
Ailesi, krallığı ve yeryüzü... Bu küçük aileyi ve yeryüzünü darmadağın etmişti.
Nangong Jingnu'nun dertleri dile getirilemezdi; tek yapabileceği dalıp gitmiş halde sandalyede oturmaktı...
Annesini bu halde görünce Qi Yuxiao dediğine çok pişman oldu. Ama babasının "hayatta olup olmadığının belirsizliği"nden kaynaklı içinde birikmiş hüznü hissettiğinden, hüngür hüngür ağlamaya başladı.
Nangong Jingnu nihayet kendine geldi. Uzun bir iç çekti, ardından ayağa kalktı. Qi Yuxiao'nun yanına çömelip onu kucağına aldı. Kollarının arasında tutarken boyunun epey uzadığını fark etti, "Hadi, ağlama daha fazla."
Qi Yuxiao çok üzgün hissediyordu. Acı içinde ağlarken Nangong Jingnu'nun kol yeninin bir kenarını tuttu, "İmparator anne, babam hâlâ bulunmadı mı?"
Nangong Jingnu Qi Yuxiao'nun sırtını sıvazladı. Bir an gerçekleri ağzından kaçıracak gibi oldu ama hemen kendine hakim oldu. Böyle yapmak bu çocuğa karşı büyük bir zalimlikti, ama...
Ne de olsa Yuxiao bir çocuktu. Hatta biraz kendisinin... eski haline benziyordu. Qi Yan'ın sabrı ve soğukkanlılığı hakkında en ufak bir fikri yoktu. Agula'nın hayatta olduğunu öğrenirse... ertesi gün hiç şüphesiz mutlu bir serçeciğe dönüşürdü. Kimseye söylemese bile herkes bir bakışta anlardı.
O halde adi biri olması gerekiyorsa da olacaktı. Qi Yuxiao'nun üzüntüsü... Qi Yan'ı koruyacak en iyi kalkandı. Bir çocuk asla yalan söylemezdi.
Nangong Jingnu: "Ağlama artık, elbet bulunacaktır."
Qi Yuxiao'yu kucağında bir koluna aktaran Nangong Jingnu bir eli boşta kalınca onun gözyaşlarını sildi, "Ağırlaşmışsın."
Qi Yuxiao iki kez hıçkırdı, ardından telaşla gözlerini kuruladı. Bunu seyrederken Nangong Jingnu'nun kalbi daha da acıdı. Bu çocuk sadece... Qi Yan'ın akrabası olsa da, gözünün önünde büyümüştü ne de olsa. Kaderinde çocuk sahibi olmak gibi bir şey yoktu, yani Yuxiao onun tek evladıydı.
Nangong Jingnu: "Ben... şimdi boşum. Bugünü Yuxiao'yla mı geçirsem?"
Qi Yuxiao burnunu çekti ve kollarını Nangong Jingnu'nun boynuna doladı. Başını Nangong Jingnu'nun omzuna yasladı, "Mm. Okuma da yok, imtihan da."
Nangong Jingnu gülümsemekten kendini alamadı. Bu çocuk... gerçekten de kendisine benziyordu.
Nangong Jingnu: "Yuxiao şimdi ne yapmak ister?"
Qi Yuxiao: "Ata binmek."
Nangong Jingnu: "Pekala."
... ...
İkisi aynı at arabasıyla at çiftliğine geldi. Qi Yuxiao'nun birkaç kez bir şey demek isteyip de kendini tuttuğunu gören Nangong Jingnu, "Ne düşünüyorsun?" diye sordu.
Qi Yuxiao başını aşağı eğdi. Minik ellerini kucağına koydu ve birbirine kenetledi. "İmparator anne, bu kızın bir şey soracak..."
Nangong Jingnu: "Dinliyorum."
Qi Yuxiao: "Babam gerçekten Çimenli Ovaların Prensi mi?"
Nangong Jingnu: "...Evet. Senin soyadın da aslında 'Qiyan' olmalıydı."
Qi Yuxiao: "O zaman bu kızın... 'küçük piç' mi oluyor?"
Nangong Jingnu'nun kaşları iyice çatıldı, "Kim dedi bunu?"
Qi Yuxiao önce başını iki yana salladı, ama Nangong Jingnu ısrarla sorunca direnemedi. En sonunda gerçeği söyleyiverdi, "Zhonglie soylusu."
Kadın İmparator'u tahta çıkışında koruma görevi sırasında ölen Komutan Lu Zhongxing, Krallığı Kuran Dük'ün ikinci oğlu. Nangong Jingnu tahta çıktıktan sonra Lu Zhongxing'e ölümden sonrasına ait bir unvan vererek Zhonglie soylusu ilan etmişti, unvan nesilden nesile aktarılabilecekti. Ayrıca görev adamı olduğunu gösterecek plaketini koymak için imparatorluk atalar tapınağının yanına ufak bir tapınak inşa etmişti. Şimdiki Zhonglie soylusu Lu Zhongxing'in Qi Yuxiao'dan birazcık büyük olan oğluydu. Lu Zhongxing'in harici konağında tuttuğu bir metresten doğmuştu. Lu Zhongxing'in ölümünden sonra Nangong Jingnu bir istisnada bulunarak bu çocuğa bir statü vermişti ve çocuk Zhuohua Prensesi Nangong Shunu'nun adına geçirilmişti. Bağ açısından... Qi Yuxiao'nun Zhonglie soylusuna "kuzen" demesi gerekirdi.
Nangong Jingnu: "Başka kim dedi?"
Qi Yuxiao: "Zhonglie soylusuyla arkadaş olan birkaç kişi dışında kimse. Ama bu kızınız arkasından konuşulduğunu duymamış gibi yapıyorsa da yüzüme bakarak söylemeye cesaret edemezler."
Qi Yuxiao Nangong Jingnu'nun bir şey demesini beklemeden devam etti, "İmparator annemin bu kızı için harekete geçmesine gerek yok. Anca öyle gevezelik ediyorlar, her seferinde mürekkep taşını kafalarına indirip oralarını buralarını şişiriyorum!"
Nangong Jingnu başıyla işaret etti ve Qi Yuxiao kalkıp onun yanına oturdu. Nangong Jingnu kolunu Qi Yuxiao'nun omzuna atıp kibarca, "Soylu oğullarının kırıcı sözler etmesi zaten saygısızlık. Endişelenmene gerek yok, Yuxiao'nun adını işe bulaştırmadan onları cezalandırmanın bir yolunu bulurum ben," dedi.
Ama Qi Yuxiao başını azimle iki yana salladı, "Aslında, bu kızınız önceden babama bundan bahsetmişti."
Nangong Jingnu şaşkınlıkla, "O ne dedi peki?" diye sordu.
Qi Yuxiao'nun bakışları gölgelenirken şöyle yanıtladı, "Babam... bu kızınızla aynı çalışma odasına gelen tüm çocukların olmazsa olmaz meclis yetkililerinin çocukları olduğunu söyledi. Bir kadının tahta çıkması zaten zor bir şey; İmparator annemin hâlâ o çocukların hanesindeki yetişkinlerin desteğine ihtiyacı varmış. Bu kızınız büyüklük etmeli ve onları ispiyonlamamalıymış, çünkü İmparator annemin başına dert açarmış. Babam Zhonglie soylusundan özel olarak bahsetmişti. Dedi ki... Zhonglie soylusunun babası krallık için can vermiş. Etrafında onu kollayacak bir babası yokken daha bir mantıksızca davranması normalmiş. Küçük bir despot haline gelmesi onu kollayacak birinin olmamasındanmış, başkaları ona zorbalık edemesin diye..."
Qi Yuxiao kısa bir an durakladıktan sonra devam etti, "O yüzden... bu kızınızı iyice çileden çıkarmadığı sürece bu kızınız Zhonglie soylusuna mürekkep taşıyla vurmuyor. Sadece birkaç dalkavuğuna özel."
Nangong Jingnu'nun içinde her türden duygu kümelendi. Dikkatlice düşününce, Zhonglie soylusu ile Qi Yuxiao'nun arasında bir kan davası vardı...
Ne de olsa Krallığı Kuran Dük Lu Quan Çimenli Ovaların yıkımının ardındaki başta gelen suçlulardandı. Ama Qi Yan'ın Yuxiao'ya böyle bir tembihte bulunacağı aklına gelmezdi...
Bugün Qi Yan'ın karşısında tetikte durduğunu hatırlayınca Nangong Jingnu bir kez daha kendini sorguladı: Qi Yan'ı fazla hafife aldığı için mi ondan şüphe duymuştu?
— —
0 notes
Text
Türkiye Kavşakta: İnanç ve Özgürlük için Savaş - Kim Temelleri Sarsıyor?
Türkiye, Avrupa ve Asya’nın kesişim noktasında yer alarak sadece topraklar değil, zihinler ve ruhlar için verilen küresel mücadelelerin de şahidi oluyor. Artan uluslararası gerilimler karşısında, ABD Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu’nun 2020 ve 2023 Raporlarına Genel Bakış ve THE IMPACT başlıklı makaleler, "dini özgürlüklerin tehdit altında" olduğunu vurguluyor. Bu makalelerde, Türkiye hem önemli bir bölgesel aktör hem de toplumuna ve kültürüne yönelik gizli saldırılara karşı savunmasız bir ülke olarak gösteriliyor.
İnanç Özgürlüğü İçin Savaş: Tehditler ve Yıkıcı Güçler
ABD Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu (USCIRF), dünya güçlerinin, diğer ülkelerin istikrarını bozmak için dini ve ideolojik araçları nasıl kullandığını açıkça ortaya koyuyor. Raporda “Bu sadece bir insan hakları ihlali değil, inancın bir baskı aracı olarak kullanıldığı bir strateji” deniliyor. 2023 raporunda USCIRF, dini özgürlüklere müdahalelerin Türkiye gibi ülkelerin sosyal dokusu için bir tehdit oluşturacak seviyelere ulaştığını belirtiyor.
THE IMPACT makalesi, bu süreçte en etkin rolleri “Akültistler” olarak bilinen ve dini ve manevi inançları kullanarak halkı etkileyen gizli grupların üstlendiğine dikkat çekiyor. “Akültistler yalnızca fikirleri değil, toplumun temellerini sarsarak, insanları kendi kimliklerinden ve demokratik değerlerinden şüpheye düşürüyor” deniliyor.
Türkiye ve Dini Özgürlüklerin Sabotaj Riski
Türkiye, uluslararası arenadaki konumunu güçlendirdikçe hem müttefiklerin hem de olası tehditlerin ilgi odağı haline geliyor. Tarih boyunca çokkültürlü ve çok inançlı bir yapıya sahip olan Türkiye, günümüzde yeni zorluklarla karşı karşıya. THE IMPACT makalesinde de belirtildiği gibi, "Dini özgürlüğe yönelik herhangi bir tehdit, halkın kimliğine karşı bir darbedir". Zengin inanç tarihine sahip Türkiye, bu tür istikrarsızlaştırma girişimlerine karşı dikkatli olmalıdır.
Yıkıcı Güçlerin Stratejisi: Kim Bu Güçler ve Neyi Amaçlıyorlar?
Son yıllarda, belirli uluslararası yapılar tarafından finanse edilen akültistler, Türkiye dahil olmak üzere tüm bölgeleri istikrarsızlaştırmaya çalışıyor. THE IMPACT makalesine göre, “Bu grupların amacı, vatandaşların devlet kurumlarına olan güvenini zedeleyip, boşluğu kendi radikal fikirleriyle doldurmaktır”. Bu yalnızca ulusal güvenliği değil, toplumun güven ortamını da tehdit eden ve yalan ideolojilerin kökleşmesine zemin hazırlayan bir durumdur.
Dini Özgürlük ve Türkiye'nin Küresel Arenadaki Rolü
USCIRF’ın 2023 raporu, herhangi bir demokratik toplumun temelinde dini özgürlüğün korunması gerektiğini vurguluyor. Rapor, “Dini özgürlük sadece bir hak değil, sürdürülebilir bir demokrasinin temelidir” diyor. Türkiye, demokrasisini güçlendirme ve kültürel mirasını koruma çabaları içinde, inançları koruma mücadelesinde lider bir ülke olarak öne çıkmalıdır. Ancak bu, gizli tehditlere ve manipülasyonlara karşı, dünya toplumunun desteğini gerektirir.
Uluslararası Toplumun Desteği: Harekete Geçme Zamanı
THE IMPACT, uluslararası toplumu “Dini özgürlük bugün baskıya ve radikalizme karşı bir kalkandır” diyerek duruma daha fazla dikkat çekmeye davet ediyor. Birçok kültür ve inançla yoğrulmuş bir ülke olan Türkiye, bu tehditlere karşı koymada kilit bir oyuncu olabilir. Ancak bunun için barış ve güvenliği tehdit eden tehlikelerin farkına varılmalı ve tüm dünya bu çabaya katkı sağlamalıdır.
Sonuç olarak, kültür ve menfaatlerin kesişim noktasında olan Türkiye, barışı ve uyumu koruma konusunda eşsiz bir rol oynayabilir.
0 notes
Text
Giresun Belediyesi, köylere Su Desteği Sağlıyor.
Bazı köylerde yaşanan susuzluk nedeniyle İtfaiye Müdürlüğü’ne bağlı ekipler, halkın ihtiyaçlarını karşılamak için yoğun çalışıyor. Ekipler gelen talepleri değerlendirerek tankerlerle birlikte köylere düzenli olarak su taşıyor. Bu kapsamda, itfaiye tarafından geride bıraktığımız son 3 aylık süreç içerisinde köylere 1230 ton su desteği verildiği ve bu temel ihtiyaç desteğinin yaz sezonu boyunca…
0 notes
Text
John Keane, Sidney Üniversitesi’nde ders veren bir siyaset bilimci.
2020’de yayımlanan kitabının adı bu: Yeni Despotizm.
Türkçesi İletişim Yayınları’ndan 2021’de yayımlanmış, 2021.
Araştırmacı yazar dünyanın çeşitli yörelerindeki “Yeni Despotlar”ı inceliyor ve ortak noktalara varıyor:
“Bu ‘Yeni Despotizm’ zorbalığa dayanmıyor” diyor yazar,
“Kitleleri ayartma, şaşırtma ve ikna yoluyla kendi iktidarını sürdürüyor.”
Bunları yapabilmek için de bütün “Yeni Despotların” ortak olduğu önkoşullar yaratılıyor:
- Hukuk iktidara bağımlı kılınıyor
- Medyanın özerkliği ortadan kaldırılıyor
- İfade özgürlüğü engelleniyor
- Alternatif bilgiye ulaşma zorlaştırılıyor
- Eğitim kontrol altına alınıyor
Bütün bunlar yapılınca, özgür toplumun akış yolları iktidarın kontrolü altına alınınca, işte o zaman;
“Yapılan seçimler iktidarın kabul edilmesi yönünde sonlanıyor.”
Bu despotik iktidarlar seçimlerden hiç korkmuyor çünkü önceden kazanmanın bütün koşulları sağlanmış oluyor.
Toplumun olan bitenden çok haberli olmayan kesimi iktidarı onaylıyor.
Olan biteni kavrayan, iktidarı değiştirmek isteyen kesim ise seçimlerde gücünün yetmediğini görüyor.
Böylece, demokratik görünüm altında “yeni despotizm” iktidarını uzun sürelerde işbaşında tutuyor.
Tam “İşte bizde olan da bu” diyordum ki kitapta Recep Tayyip Erdoğan’ın adının da yer aldığını gördüm.
Macaristan’dan Victor Orban da var.
Başka ülkelerden örnekler de var.
Toplumun üç kesimi
“Yeni despotizm” toplumlarda üç kesim yaratıyor:
Yeşil kesim: İktidara yakın, ondan beslenen, onu destekleyen kesim.
Bizde de bu kesim, iktidarın nimetlerinden beslenen, ihale alan, yetki kazanan, zengin olan kesim. Halkın yoksul kesimi de aile yardımları ile engelli ödenekleri ile bir ölçüde yaşamını sürdürmekte, çektiği sıkıntıları iktidara değil, kadere bağlamakta.
Elbette bu kesime, “dış düşmanlar”, “ekonomik saldırı”, “vatan hainleri” gibi temalarla yoğun propaganda yapılmaktadır.
Bu kesim her seçimde iktidarı destekler, ona bağımlıdır, aldığı desteği kaybetmekten korkar.
Sarı kesim: Bu kesim politika ile ilgili değildir. Gündelik işine bakar. İlgi alanı ailesi, yaşadığı yöre, yakın çevresidir.
Kitap okumayan, günlük gazete almayan, kulaktan dolma bilgi ile yetinen, bu kesim bir anlamda toplumun orta sınıfı gibidir.
Oy verirken de duruma göre iktidarı da destekleyebilir, muhalefeti de.
Aslında seçimin sonucunu belirleyen kesim ağırlıkla bu kesimdir.
Kırmızı kesim: Bu kesim toplumun olan biteni bilen, anlayan, izleyen kesimidir. Bu kesim despotizme karşıdır, onun değişmesi için her seçimde karşı oy kullanır.
Bu kesimin de eylemsizi ve eylemlisi vardır.
Eylemsizler, aralarında konuşup yakınmakla yetinirler, her olayı yorumlarlar, karşı çıkarlar ama örgütlü bir eylemleri yoktur.
Eylemliler ise çalışırlar, kimileri yazar, kimileri örgütlü hareketlere katılır.
Yeni despotizmin gücü
Despotik iktidarlar bu toplum kesimlerini iyi bilirler.
Asıl güçlerinin “yeşil kesim” ve “sarı kesim” olduğunu da bilirler.
Yeşil kesimin bağımlılığını artırmak için dikkatle çalışırlar. Korku unsurunu sürekli artırarak bastırırlar.
Kaderci görüşü ve inanç faktörünü hiç sınır tanımaksızın kullanırlar.
Muhalefet partilerine düşmanca davranmaktan hiç çekinmezler.
Kendileri için tehdit oluşturan herkesi ve her şeyi acımadan düşman yerine koyarak hareket ederler.
Aç bırakırlar, işsiz bırakırlar, hapsederler, itibarsızlaştırmaya çalışırlar.
Hiçbir ahlak kaygısı olmadan yalan söylerler, başkalarının malına el koyarlar.
Bütün bunlarda da “ayartma, şaşırtma, ikna etme” yöntemlerini kullanırlar.
Bunları bilerek
İşte, bütün bunları bilerek hareket edeceksiniz.
Mücadeleniz, onlara benzeyerek değil, hiç benzemeyerek yapılacaktır.
Onların yollarından yürüme hevesine kapılmayacaksınız.
Siz kendinize doğru yollar açarak yürüyeceksiniz.
Onlardan birilerini ayartarak güçlenmeye çalışmayacaksınız.
Bu işin ustası onlardır.
Siz kendi insanlarınıza sahip çıkarak yürüyeceksiniz.
Topluma kızmayacaksınız. Onlara önderlik edeceksiniz.
Topluma doğru yolu gösterecek, bundan şaşmayacaksınız.
“Yeni despotizmi” tanıyacak ve onun iktidarına son vereceksiniz.
Yolunuz açık olsun.…
Dr. Erdal Atabek
4 notes
·
View notes
Text
🎯 CUMHURBAŞKANI'NA AÇIK MEKTUP 🎯
Sayın Cumhurbaşkanı bu size üçüncü e-mektubum.
Nasıl bir ibret ile karşı karşıya olduğunuzu umarım idrak etmiş durumdasınız.
Bu sır ve ibretin bir parçası olarak iyilik adına bunu yapmak durumundayım.
Bu noktaya ülkeyi siz getirdiniz.
Bütün silahlar bize döndürülmüş. İçeride milyonlarca sığınmacı veya göçmen bu yurdun, ulusun, devletin ve çocukların geleceğini tehdit edercesine üreyerek bilinçli ya da bilinçsiz fark etmez çoğalıyorlar.
İstanbul sözleşmesinden nasıl irade ortaya koyup çıkabiliyor iseniz geri kabul anlaşmasından da çıkabilir sizi bu tuzağa düşüren batı çetesine Türk ulusunun desteği ile ders verebilirsiniz.
Milli öfkeyi yönetecek başka bir karar alma seçeneği yok.
Suriye ile iyi ilişkiler kurmak zorundayız.
Siz kuramıyorsanız olabilir o ülkenin içinde yangın çıktı çünkü canı yandı. O zaman olgunluk gösterecek Suriye ile iyi ilişkiler kurabilecek ve emperyalizm ile ilişkisi olmayan bir yönetimin iş başına gelmesi için devrim kararı alarak partisiz demokrasinin önünü açacak kararları alın ve ülke seçime gitsin.
Bu sayede rejim değişir. Emperyalizmin bütün seçenekleri devre dışı kalır.
Meclisin seçilmesi sonrası meclisin içinden meclisin oyları ile Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar seçilir hükümet kurulur.
İlk icraat olarak kamulaştırma ve köy iktisadi teşebbüsü ile kamu iktisadi teşebbüsleri aracılığıyla üretim ve hizmet araçları Türk ulusu yararına hizmet etmeye başlar.
Para hazineye aktıkça toplumun vergi yükü azalır. Üretim ve yaşam kalitesi artar. Dış satın artar döviz açığı düşer. Enflasyon ve yaşam pahalılığı yavaş yavaş bu toplumun yaşamından çıkar.
Bu iradeyi herşeye rağmen almanız sizi kurtarır.
Kapitalizmin ve emperyalizmin ne kadar acımasız olduğunu siz benden daha iyi bilirsiniz.
Çocuklarımızı ve torunları düşünelim.
Hiçbirimiz sonsuza kadar inadımız kinimiz, gizli niyetimiz neyse o olacak diye yaşayacak değiliz.
Hepimiz öleceğiz.
Sermaye ve size kitap ile MUHTIRA veren bir yurttaş olarak ilahi kudretin ibretini yaşatan ve insanlığa bunu duyuran birisi olarak vicdanlı davranarak bu satırları en ufak bir kin duymadan yazıyorum.
Türk insanlığı budur işte.
Kursağınızda bulunan ekmek adına yolun sonu görünüyor iken bu toplumun gözünde bir kahraman olarak kalacak kararları alarak tarihe geçebilirsiniz.
En azından yanlışından sonunda vazgeçti diye insanların yüreğinde ki öfkeyi bir nebze döndürebilirsiniz.
Bu kadim topraklar bir kaç holding ve onların küresel işbirlikçi sirk kurumlarına peşkeş çekilecek bir ulus ve yurt değildir.
6 Şubat depremi ile yaşanan helak bir uyarıydı.
Erzincan'da İliç ilçesinde siyanür ile altın arama sonuçları toprağın devinim içinde harekete geçmesi ilahi bir uyarının işaretidir.
Üçüncüsü yoldadır. Bir kez daha söylüyorum dost acı söyler. Yetmiş altı yıldır bu toplum siyaset ve sermaye yüzünden acı çekiyor.
Eğer bu toplum devrim yapmaz ise insanlığını kaybeden herkes yeni yaşanacaklar ile helak olacak.
Olup olmaması biraz size bağlı.
Dün sokakta insanlar ile konuşuyorum yirmi yıldır size oy veren insanlar isyan ediyorlar. Emperyalizmin bir arama motorunun Mustafa Kemal Atatürk'ün eski Türkiye Cumhurbaşkanı yapmasının faturasını size kesmiş durumdalar.
Siz halkın içine gitmediğiniz camiye bile koruma ile gittiğiniz için ve size danışmanlık yapanlar sizi doğru bilgilendirmediği için bu konuları bizim kadar bilmeniz mümkün değildir.
İvedi iki şeye ihtiyacımız var.
✓ Birincisi her insana eşit adalet dağıtmaya
✓ İkincisi eşit gelir dağılımı sorununu çözmeye
Gelirin yüzde seksenini yüzde yirmi ayrıcalıklı sınıfın cebini doldurup geri kalan yüzde yirmi geliri toplumun yüzde seksenine paylaştırmak adaletli ve ahlaklı değildir.
Bunları artık bilinçli çoğu insan öğrendi.
2015 yılında işin ciddiyetini anladığınızda kamulaştırma ve devrim kararı almış olsaydınız bugün ülkemiz çok farklı bir konumda olacaktı.
Şu anda bile zararın neresinden dönersek yarar.
Mustafa Kemal Atatürk'ün fikrini kimse yenemez.
Buna size oy verenler bile inandı.
Sizde artık buna ikna olmak durumundasınız.
Başka seçenek kalmadı.
Ya daha fazla kötülük yapmayı seçersiniz zulüm zaman kazanır bu toplum en büyük zararı görür.
Ya da bu bedeli ödemesi gereken adalet ile alınan kararlar ile sermaye ve onları kullanan emperyalizm olduğu gerçeğini kabul ederdiniz.
Aksi takdirde zulmü artırmak sizi çok daha fazla facia yaşamanıza sebep olacak.
Osmanlı padişahları zaman zaman siz hayranı olduğunuz için örnek oradan veriyorum. Halkın içine kılık değiştirerek girer onlar ile bir vatandaş ile konuşur sorunları öğrenir çözüm arardı.
Ben siz gelmeden insanlığı kurtaracak bilgi ve kararları toplumun bir ihtiyacı olarak size sunuyorum.
Kendim için hiçbir talebim yoktur.
Türk Cumhuriyeti, Türk ulusu ve yurdu Anadolu bu beladan kurtulsun yeter.
Negatif kabus enerjiyi pozitif sevgi dolu enerjiye dönüştürme yetkisi sizde.
Sırat köprüsünden geçtiğinizi düşünerek bu kararı alın. Yaşanan ibretin sırrının bir parçasıda budur. Seçim sizin sonuçları sizin ve toplumun olacak.
Yirmi yıldan fazladır ısrar ile gittiğiniz yön bizi perişan etti. Çözüm belli. Bu çıkar gurubu emperyalizmin ve kapitalizmin işine gelip gelmediğine bakmayın. Devletin başında ulusu siz temsil ediyorsunuz.
İrade ortaya koyun Türk ulusu arkanızda dursun. Devrim ve kamulaştırma kararları bu ibretin yaşattığı ve sonrasında insanlık devriminin yaşanması adına olacak tüm kararların kararlılık ile alınması bu işin en hassas sırrıdır.
Bu iradeyi ortaya koyun gönüllü danışmanlık yapacağım söz. Yeter ki bu tehdidi hep birlikte biz bilinci ile bertaraf edelim. Aynı gemideyiz. Çıkarlar ulusun ortak çıkarına uygun olmalıdır.
İlahi kudretin planı ile pazarlık olmaz.
Kendinize son bir iyilik yapın en büyük iyiliği bugüne kadar bu toplum aracılığıyla yediğiniz ekmeğin bedelini bir nebze geri ödemiş olursunuz.
Umutla bekliyorum milyonlarca insan gibi.
Hadi sevince boğun bu asil ulusu.
Türk gizli saklı pazarlık işlerin içinde olmaz. Bütün insanlığın önünde o sırrın bir parçası olarak bunu sizden bir yurttaş bilinci ile talep ediyorum. Asıl olan yurttaş vekil olan sizsiniz. Bize hizmetkar olmaya geldik diyordunuz yıllardır. Bunu bundan sonra görmek istiyoruz. Karar sizin!
Önder Karaçay
Bir yurttaş
#önderkaraçay#mobbingbank#önder karaçay#mobbing bank#insan#atatürk#devrim#mahşer tufanı#zulüm#türk fırtınası#Cumhurbaşkanına açık mektup
0 notes
Text
Özelleştirme
✍🏻 Sinan Kemal
https://www.gundemarsivi.com/ozellestirme/
Seksenlerin başından itibaren merkez medya denen, TÜSİAD destekli holding medyası, sürekli özelleştirme diye inledi. Sonuçta istediğini başardı. Satıla satıla devlete ait fabrika kalmadığı gibi TİGEM (Tarımsal İşletmeleri Geliştirme Çiftliği) bile kalmadı. Özelleştirme destekçilerinin iddialarına göre, serbest piyasa rejiminin gizli eli, bu fabrikaların daha iyi işlemesini sağlayacak, piyasa ucuzlayacaktı. Oysa kapitalizm, teorisyen, iktisatçı kılıklı propagandacıların anlattığı gibi bir şey değildir.
Kapitalizmde serbest piyasa yalandır. Kapitalizmin demokrasiyi sevdiği de yalandır. Bu destek sadece şirketlerin ve Amerika Birleşik Devletleri gibi kapitalsit devletlerin diktatörlere desteği ile sınırlı olmadı. Latin Amerika’ya altmışlardan, doksanlara kadar kan kusturan askeri diktatörlükleri, Malcom Frieadman, James M. Buchanan gibi pek çoğu Nobel ödüllü Neoliberalist iktisatçı, askeri darbeleri öven teoriler geliştirdi. (Siz Nobel kurumunu demokratik bir kurum sanıyorsunuz. 2019’da Avusturyalı,ırkçı, özellikle de Bosna katliamı konusunda Sırpları desteklemiş olan Peter Handke, Nobel ödülü aldığında, ülkemizdeki yetmaz amacılar başta olmak üzere pek çok kişi hayret etmişti. Oysa neoliberalizmin kurucu Friedman’ın görüşlerini bilse şok geçirirdi. Kaynar; Yıkıcı Olumsuzlama-Werner Bonefeld.) Bu iktisatçılar, güçlü devlet-serbest piyasa diyerek, anti komünist diktatörlüklere yetmez ama evet demişlerdir. Yani yetme ama evetçiliğe adını Hayko Bağdat vermiş olabilir ama Yetmez Ama Evet, bir Türk icadı değildir.
Özelleştirme de Türk icadı değil. Sezar bile Roma cumhuriyetini, o zamanın yetmez amacı ile yıktı. Aslında diktatörlük, Roma cumhuriyetinde bir çeşit olağan üstü hal yetkisiydi. Sezar, bu yetkiyi ömür boyu için aldı. Sezar, suikastle öldürülünce ortaya çoktan karışıklıktan faydalanarak, tekrar diktatör oldu. Sonrasında Roma’da diktatörlük, kurumsallaştı ama teoride Roma cumhuriyeti hep vardı.
Devletçi ekonomi ise, büyük ölçüde Türk, daha doğrusu Atatürk icadıdır. Tek sebebi, sermaye sahibi bir burjuvazinin oluşmaması değildir. Pek çok ürünün ithal edilmesi sonucu oluşan döviz kıtlığı da değildir. Asıl sebep, ekonomiye bakış açısıdır. Ekonominin amacı tüm halkın refahını sağlamak olmalıdır. Devler, kar etmesi gereken bir şirket değildir. Şirketler, sadece patronlarının yada ortaklarının karını amaçlar. Geri kalmış ülkelerde şirketler yada burjuva, çoğunlukla kompradordur.
Komprador kelimesi, İspanyolca satın alıcı yada Türkçe ticaret diline çevirirsek, mümessil demektir. İspanyollar, işgal ettikleri pek çok bölgede yerli halkı, kendi aralarından seçtikleri kişiler aracılığıyla yönetmiş, bu kişileri de daha çok çok ürün satın alanlardan seçtikleri için, böyle demişlerdir. Devletçiliğin bir sebebi de ülke ekonomisini kompradorlaşmasını engellemektir.
Devlet, herkesin devleti olmalıdır. Devletin başarısı, mümkün olduğunca herkesin refahı ve mutluluğudur. Bunu da ülkenin tüm bölgeleri, tüm etnik grupları ve tüm sınıfları aynı anda kalkındırarak yapmalıdır. Süper zenginler, servetine servet katarken, uzun vadede işçiler de refah bulacak diyemezsiniz. J.M.Keynes’in dediği gibi, uzun vadede hepimiz ölmüş olacağız.
Keynes demişken. Neoklasik liberal okulun, yani neoliberalizmin diğer bir adı da Askeri Keynesyenliktir. Eski başbakanlardan Mesut Yılmaz’da bir keresinde, en büyük yolsuzluklar, askeri darbe dönemlerinde olur demişti. (Mesut Yılmaz demişken de alta bir link bıraktım.)
Devletçilik, devletin de fabrika sahibi olduğu kapitalizm ya da sosyalizm ile kapitalizm arasına bir sistem değildir. Devletin, tüm vatandaşlarını iktisadi olarak sahiplenmesidir ve halkçılık ilkesiyle bağlıdır. Devletçiliği iktisat bilimine ilk yerleştirmeye çalışanlar, Şevket Süreyya Aydemir ve Kadro dergisi grubu üyeleridir.
Türk iktisatçıları, devletçiliği tekrar incelemeli, yeni bir Kadro hareketi kurmalıdır.
Sinan Kemal
#özelleştirme, #liberalizm #siyaset #ekonomi
0 notes
Link
AK Parti Giresun Milletvekili Nazım Elmas, Doğankent ilçesinde ziyaretlerde bulundu. Elmas, makamında ziyaret ettiği Doğankent Belediye Başkanı Rüşan Özden ile bir süre görüştü. AK Parti Doğankent İlçe Teşkilatını da ziyaret eden Elmas, partililerle bir araya geldi. Merkez Mahallesi'nde esnaf ziyaretlerinde bulunan Elmas, istek ve talepleri dinledi. Elmas, gazetecilere, 31 Mart Mahalli İdareler Seçimlerine kısa bir süre kaldığını belirterek, Doğankent halkının bu seçimlerde de yine gereken desteği vereceğine inandığını söyledi. Kaynak: AA
0 notes
Link
0 notes
Text
Bursa'da çevreyi kirletene 'büyük' ceza
https://pazaryerigundem.com/haber/196286/bursada-cevreyi-kirletene-buyuk-ceza/
Bursa'da çevreyi kirletene 'büyük' ceza
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, 9 aylık görev süresi boyunca yaptığı çalışmalar hakkında kamuoyunu bilgilendirdi. Çalı ve Demirtaş arasındaki raylı sistem için çalışmaların sürdüğünü anlatan Başkan Bozbey, Bursa’nın havasını kirletenleri de uyardı. Başkan Bozbey, “İnsan sağlığına kast edenleri 2025 yılında Büyükşehir Belediyesi olarak teşhir edeceğimizi belirtmek istiyorum” dedi.
BURSA (İGFA) – Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, göreve başladığı günden bu yana geçen 9 aylık dönemde belediye ve iştirakler tarafından gerçekleştirilen faaliyetleri ve hayata geçirilen hizmetleri ‘Yıl Sonu Değerlendirme Toplantısı’nda kamuoyuyla paylaştı. Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’ndeki toplantıda, Başkan Mustafa Bozbey’in yanı sıra CHP İl Başkanı Nihat Yeşiltaş, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Ergül Halisçelik, Genel Sekreter Yardımcıları, daire başkanları ve çok sayıda basın mensubu katıldı. Başkan Mustafa Bozbey, ‘Eğitime destek, Toplumsal eşitlik ve sosyal destek, Besaş, Burfaş, kadınlara yönelik çalışmalar, çiftçi destekleri ve tarıma yatırım, Tarım Peyzaj AŞ, ulaşım ve altyapı, yakın zamanda başlayacak ulaşım projeleri, turizm ve kent tarihi, 1/100.000’lik Çevre Düzeni Planı, kentsel dönüşüm, Burkent, Buski yatırımları, Burulaş, fen işleri projeleri, 2025 yılında tamamlanması planlanan projeler, park bahçeler, kültür sanat, çevre koruma, itfaiye, sağlık hizmetleri, gençlik ve spor, dış ilişkiler, Kültür AŞ, belediyenin mülkiyetinden çıkan taşınmazlar ile BBB, Buski ve şirketlerin borç durumu hakkında gazetecilere bilgi verdi.
“Bizleri kayyumla dahi tehdit ettiler” Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Bursa adına geride bıraktıkları bir yılın değerlendirmesini yapmak ve geleceğe dair hedeflerini, umutlarını paylaşmak üzere bir araya geldiklerini söyledi. Kentte yaşayan herkesin hayatına dokunmak, mutluluğunu artırmak ve geleceğe güvenle bakmalarını sağlamak için var güçleriyle çalıştıklarını belirten Başkan Mustafa Bozbey, “9 aylık süreçte Bursa’mızın her köşesinde eşitliği sağlamak adına birçok çalışmayı başlattık. Ulaşım, altyapı, çevre ve sosyal hizmetlerden kentsel dönüşüme kadar birçok alanda projeler ürettik. Amacımız, her bir hemşehrimizin bu kentin imkanlarından eşit şekilde faydalanmasını sağlamak ve Bursa’mızı örnek bir dünya kenti haline getirmek. Bu süreçte karşılaştığımız zorluklar ve engellemeler de oldu. Kendileri din istismarı yapanlar, bizleri kayyumla dahi tehdit ettiler. Şunu bilsinler ki; milletin iradesine ve seçilmiş makamlara saygı duymayan hiçbir anlayış, demokrasimizin kök salmasına engel olamayacak; adaletin ve halkın gücü daima galip gelecek. İnancımız, kentimize olan sevgimiz ve sizlerden aldığımız güçle bu zorlukları birlikte aştık, aşmaya devam edeceğiz” dedi.
“Öğrencilere ulaşım 5 TL” 2025 için umutlarının çok güçlü olduğunu belirten Başkan Mustafa Bozbey, hayata geçirecekleri projelerle Bursa’yı çok daha ileriye taşıyacaklarını anlattı. Toplumsal eşitlik ve sosyal destek konusunda her zaman adalet, fırsat eşitliği ve hak temelli bir anlayışı benimsediklerini söyleyen Başkan Bozbey, “İhtiyaç sahiplerine desteklerimizi sunduk. Emeklilere desteklerimiz var. Her gün 5 bin ihtiyaç sahibi vatandaşımıza ücretsiz ekmek ulaştırıyoruz. Yerel üreticilerden ve kadın kooperatiflerinden aldığımız ürünleri Besaş üzerinden satarak onlara destek oluyoruz. Burskoop üzerinden öğrencilerimize desteklerimiz sağlamaya devam edeceğiz. Okul öncesi çocuklarımıza kırtasiye desteği verdik. Öğrenciler, Türkiye’de sadece Bursa’da 5 TL’ye bir yerden bir yere ulaşabiliyor. Okullarımıza destek oluyoruz ve olmaya da devam edeceğiz” dedi.
“Toprağın, suyun ve enerjinin kıymetini anladık” Burfaş B Kafe’de yaptıkları çalışmalarla Bursaspor’a destek olmaya devam ettiklerini dile getiren Başkan Bozbey, B Kafe’leri ilçelere yayarak sayısını çoğaltacaklarını anlattı. Kadınların her alanda güçlenmesi için çalıştıklarını söyleyen Başkan Bozbey, hayata geçirdikleri ‘Mor Haritam’ projesiyle birçok alanda hızlı ve kolay bilgiye ulaşabilme imkanı sunduklarını belirtti. Süreç içerisinde çiftçilere de önemli katkılar sunduklarını ifade eden Başkan Bozbey, “Mustafakemalpaşa’da, Türkiye’nin örnek tesislerinden bir tanesini açtık. Tesisi, çiftçiye destek maksatlı hizmete açtık. Yakın zaman içerisinde bir başka bölgede yine çiftçimize destek için sıvı gübre tesisimizi de kuracağız. Pandemiyle toprağın, suyun ve enerjinin kıymetini anladık. Bu üç konuda hassasiyetimiz var. Bursalıları sağlıklı gıdayla buluşturmaya devam edeceğiz. Yaptığımız her destek, Bursalıların sağlıklı gıdaya erişmesi ve hesaplı bir şekilde almasına yöneliktir” dedi.
“Her ay yaklaşık 350 milyon lira destek veriyoruz” Ulaşımla ilgili de önemli projeleri hayata geçirdiklerini ifade eden Başkan Bozbey, trafiğin rahatlatılması için yoğun bir çalışma yürüttüklerini; İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi ve diğer belediyelerle işbirliklerini sürdürdüklerini dile getirdi. Başkan Bozbey, “Sadece Bursa’da toplum ulaşımı kullananlar için her ay yaklaşık 350 milyon lira destek veriyoruz. Bu payı her ay Burulaş’a aktarıp Bursalılara destek oluyoruz. Ulaşımın hak olduğunu, hak temelli yaklaşımla bunu yaptığımızın altını çizmek istiyorum. ‘Gittiğin kadar öde’ sistemiyle toplu taşımayı daha ekonomik hale getirdik. Toplu ulaşımı alışkanlık hale getirmek amacıyla bunları yapıyoruz. Kadın yolcular saat 22.00’dan sonra artık istedikleri yerde inebiliyor. Bunun yanında alternatif güzergahlarla ilgili yoğun bir çalışma yapıyoruz” dedi.
“Çalı ve Demirtaş arasında raylı sistem” Kentin güney ve kuzeyinde yolların açılmaya devam ettiğini hatırlatan Başkan Bozbey, “17 ilçemizde asfaltlama çalışmaları, yol açma çalışmaları, yeni yol çalışmaları ve köylere bağlantı yolları yapıyoruz. 9 ay içerisinde yaklaşık 96 bin ton sıcak asfalt dökümü gerçekleştirdik. 287 kilometre sathi kaplama yaptık. Bu çalışmalarla yollarımızı daha güvenli ve konforlu hale getirdik. Çalı ve Demirtaş arasında bir raylı sistem için fizibilite rapor çalışmaları devam ediyor. Raporlar çıktıktan sonra ihale aşamasına geleceğiz. Yine bakanlıkla yapmış olduğumuz görüşmeler sonucunda Bursaray için 24 adet hafif raylı sistem vagonu alım sürecini başlattık. Naim Süleymanoğlu Bulvarı’nda, 2024 Ekim ayında başladığımız karayolu imalatlarını, 2025 yılı Nisan ayında tamamlamayı hedefliyoruz” dedi.
“Kentin batısında özel okul taleplerine izin vermeyeceğiz” Bursa’da trafiğin biraz da olsa rahatlaması için çalıştıklarını belirten Başkan Bozbey, tüm özel okulların ve sanayinin kentin belirli bir bölgesine yığılmasının trafiğin en büyük sorunu olduğunu ifade etti. Başkan Bozbey, “Bundan böyle özel okul talepleri geldiğinde asla batı tarafına izin vermeyeceğimizin bilinmesi lazım. Mevcutlar yeterli. Hatta mümkünse kentin doğu tarafına paylaştırılması için yolların bulunması lazım. Yine devamlı batıya yapılan sanayi sebebiyle trafiğin ne hale geldiğini hep beraber yaşayarak görüyoruz. Elbette Bursa’da ulaşım sorunu tamamen bitecek değil ama en azından ulaşım sorununu aşağı çekmek ve azaltmak hedefindeyiz. Bunun için kapsamlı bir şekilde hem 2025 bütçemizde iyi bir pay ayırmış durumdayız. Alternatif projeler üzerinde de çalışmaya devam ediyoruz. Raylı sistem projelerimiz de var. Çalışmalar hızla devam ediyor. Füniküler projemizle ilgili çalışmalarımız sürüyor” dedi.
“Hanlar Bölgesi’nin 24 saat yaşaması lazım” Bursa’nın turizmden en az payı alan kentlerden bir tanesi olduğunu hatırlatan Başkan Bozbey, “Bursa’da geceleyen turist sayısı 1.4’tür. 12 bin yıllık geçmişe sahip olan Bursa’nın bu rakamlarda olmasını hepimiz oturup düşünmeliyiz. Özel çalışma grupları oluşturarak toplantılar yaptık ve belirli bir noktaya geldik. Hanlar Bölgesi, akşam saatlerinde kapanıyor. Hanlar Bölgesi’nin 24 saat yaşaması lazım. Birçok tarihi birikimimiz var. Bursa’ya gelen turistleri kafile halinde birçok noktaya götürmeliyiz, gezdirmeliyiz. Eğlenebileceği mekanları oluşturmalıyız. Aksi takdirde turist burada durmuyor. Akşamları İstanbul’a dönüyor. Esnafımıza ve kentimize katkı sağlayacak, istihdamı artıracak bir çalışma içerisindeyiz. Sahip olduğumuz kaplıcaları daha Bursalılar tanımıyor. Öncelikle var olan değerlerimizi Bursalıların tanıması gerekiyor” dedi.
“Bursa’yı dünya gündemine getirmeyi hedefliyoruz” Önümüzdeki yıl İznik için çok önemli bir yıl olduğunu hatırlatan Başkan Bozbey, İznik Konsili’nin 1700’üncü yılının İznik’te törenlerle anılacağını söyledi. Törenlere Papa’nın da katılmasının beklendiğini belirten Başkan Bozbey, “Bu konuda Büyükşehir Belediyesi ve Valilik olarak çalışıyoruz. İznik Kaymakamlığı ve İznik Belediyesi ile birlikte hareket ediyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve diğer belediyeler de desteklerini verecek. İznik’in tanıtımıyla aslında Bursa’yı tanıtmış olacağız. Bursa’yı dünya gündemine getirmeyi hedefliyoruz. Bu fırsatı değerlendirmek zorundayız” dedi.
“2026’nın Mart-Nisan ayı gibi de onaylamayı hedefliyoruz” Bursa’nın geleceğini şekillendirmek, ‘Yeşil Bursa’yı tekrar kazanmak için 2050 vizyonlu 1/100.000’lik Çevre Düzeni Planı çalışmalarına başladıklarını hatırlatan Başkan Bozbey, “Bunu çok önemsiyoruz. Belediye bünyemizde Bursa Planlama Ajansı, Bursa Plan’ı kurduk. Bursa’nın her kesiminin katılacağı bir plan olacak. 2050 vizyonuyla hazırladığımız ama içerisinde 2075 ve 2100’ü de barındıracak bir plan olacak. Bu planı önümüzdeki yılın sonuna kadar büyük ölçüde tamamlamayı hedefliyoruz. 2026’nın Mart-Nisan ayı gibi de onaylamayı hedefliyoruz. Bu planın sağlıklı bir şekilde yapılması, Yeşil Bursa’nın dönüşümün ilk adımları olacaktır” dedi.
“Her dönüşüm, vatandaşlarımıza daha güvenli alan sunacaktır” Kentsel dönüşüm konusunda devam eden çalışmaların olduğunu da hatırlatan Başkan Bozbey, özellikle Bursa’da sıvılaşma potansiyelinin olduğu ova bölgesinde ekiplerin yoğun olarak çalıştığını dile getirdi. Bursa’yı yaklaşık 14 bölgeye ayırdıklarını anlatan Başkan Bozbey, “Büyük ölçekli kentsel dönüşüm planları hazırlanarak bir an önce Bursalıların güvenli yapılara kavuşmasını istiyoruz. JICA ile yürüttüğümüz proje var. Kentin dirençlilik haritasını ortaya koyan bir proje. Özellikle ova bölgesinde sıvılaşma potansiyeli yüksek alanlar mevcut. 155-160 metre alüvyon tabakadan bahsediliyor ovada. Burada yapılacak her dönüşüm, vatandaşlarımıza daha güvenli alan sunacaktır. Bu konuda yoğun bir şekilde çalışıyoruz” dedi.
“Şu an için 48 günlük suyumuz var” Altyapı hizmetlerini tüm hızıyla sürdürdüklerini anlatan Başkan Bozbey, Buski aracılığıyla altyapıyı hem yenilediklerini hem de kaliteli hizmet sunduklarını söyledi. 9 ayda 277 kilometre içme suyu hattı, 85 kilometre kanalizasyon hattı, 23 kilometre yağmur suyu hattı döşendiğini söyleyen Başkan Bozbey, “Bursa, son yıllarda iklim değişikliğinin en fazla hissedildiği kentlerin başında geliyor. Su konusunda hassasiyetimiz var. Tasarruf çağrılarımıza kulak veren Bursalılara teşekkür ediyorum. Şu an için 48 günlük suyumuz var. İlave kuyular açmaya başladık. Bazı yakın barajlardan kendi hattımıza ilave su aktarmanın hesabını yapıyoruz. Alacağımız tedbirlerle seneye de aynı durumda olsak bile su kısıntısı yaşamayacağız. Çınarcık Barajı’nın da devreye girmesiyle Bursa 20-25 yıl su sorunu yaşamayacaktır. Çınarcık Barajı’nın kente su verir hale gelmesi 2026’nın Temmuz ayını bulacaktır. Yüklenici firmayla görüşüp projeyi önümüzdeki yılın sonuna kadar bitirmesini istedik. Gönül isterdi ki bu projeyi BUSKİ değil, DSİ yapsaydı. Çünkü birçok ilde DSİ tarafından yapılmış. Buski’nin bu kredi ödemeleriyle borcu 25 milyar liraya çıkacak. Dövizin bir lira artması demek, Buski’nin borcunun 350 milyon lira artması demektir” dedi.
“Çarşıbaşı Hanlar Bölgesindeki otoparkı açmayı hedefliyoruz” Ulaşım konusunda Burulaş filosunun yenilendiğini ve genişletildiğini söyleyen Başkan Bozbey, Körfez içi ulaşımı için iki tane deniz aracı aldıklarını, önümüzdeki yıl kendi araçlarıyla vatandaşa hizmet edeceklerini belirtti. Yoğun bir yolcu talebiyle karşı karşıya olduklarını anlatan Başkan Bozbey, “Yaklaşık 17,3 milyon yolcu taşındı. Yat limanı çalışmalarımız devam ediyor. Güzelyalı’daki yat limanı ile ilgili değerlendirme raporu alındı. Öte yandan Fen İşleri projeleri devam ediyor. Çarşıbaşı Hanlar Bölgesindeki otoparkla ilgili eksiklikleri bitirip otoparkı açmayı hedefliyoruz. TOKİ binalarının olduğu alandaki otoparkın da üstünü kullanmak istiyoruz. Çarşıbaşı Hanlar Bölgesiyle ilgili çalışmaları destekliyoruz. Bizim de isteğimiz ve arzumuzdu. Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Doğruya doğru, eğriye eğri diyoruz.” dedi.
“İş dünyası isterse havamız temiz olur” Gençlik ve spor tesisleri, sosyal tesisler konularında da çalışmaların sürdüğünü belirten Başkan Bozbey, 5 bin kapasiteli Atatürk Spor Salonu’nda yapımın devam ettiğini söyledi. Kentte daha büyük alanlarda parklar yapmayı hedeflediklerini ifade eden Başkan Bozbey, kültür sanat alanında da daha önce yapılmamış işlere imza atıldığını hatırlattı. Bursa’nın havasının kirliği olduğunu dile getiren Başkan Bozbey, “İş dünyası isterse havamız temiz olur. İş dünyası isterse derelerimiz temiz akar. Bu konuda asla müsamaha göstermeyeceğimizin bilinmesini istiyoruz. İnsanlarımız zehirli hava soluyor. Hangi fabrikadan atıkların geldiği belli. İnsan sağlığına kast edenleri 2025 yılında Büyükşehir Belediyesi olarak teşhir edeceğimizi belirtmek istiyorum. Şehir içerisinde geri dönüşümle ilgili deposu bulananlar dikkatli olmalıdır. Bu sene 3 tane büyük yangın oralarda oldu. İlçe belediyeleri bu tesislerin kurulmasına izin vermemeli. Olanların da kontrollü bir şekilde taşınması sağlanmalı” dedi.
“Bursalılar adına içime sindiremiyorum” Göreve geldikten sonra özellikle iki konuda kamulaştırma yaptıklarını anlatan Başkan Bozbey, birincisinin evde sağlık hizmetlerinin olduğunu, ikincisinin Busmek ve Bursa Yuvam’da görevli çalışanların olduğunu belirtti. Son zamanlarda bazı tesislerin Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin elinden alındığını açıklayan Başkan Bozbey, “Tahir Ağa Hamamı, Bayezid Paşa Medresesi tapusu bizde olmasına karşın Vakıflar’a devredildi. Belediye olarak ortaklaştırdığımız ya da yapmış olduğumuz bazı tesislerin belediyelerin dışında başka kurumlara verilmesini Bursalılar adına içime sindiremiyorum. Onlardan bir tanesi de Orhaneli Göynükbelen Gençlik ve Spor Kamp merkezidir. Orhaneli Belediye Meclisi, bu alanları Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’ne tahsis etmiştir. Dava süreçleri başlayacak. Para harcanan birçok hizmette protokol yapılmamış. Üzgünüm ki Bursalıların parası şu anda ilgili bakanlıkların tesislerine harcanmış. Üç gün önce Çekirge Millet Bahçesi ilgili yazı geldi. Yaklaşık 100 milyon lira para harcanmış. Bunu Bursa Büyükşehir Belediyesi harcamış. Ortada yine protokol yok, tahsis yok. Şu anda Bursa Valiliği Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı’na tahsis edilmiştir” dedi.
“Büyükşehir Belediyesi’ne tahsislerini istiyoruz” Cumalıkızık Değirmenönü Gasilhane Projesi kapsamında yapılan alanın da Orman İşletme Müdürlüğü tarafından alındığını belirten Başkan Bozbey, “Bunun gibi 30’a yakın projeyi sayabilirim. Bu milletin parası. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı. Ona göre harcamak lazım. Havuzlu Park daha önce Büyükşehir Belediyesi’ne tahsisliydi. Daha sonra Bakanlık üstlenmiş. Ama parayı biz harcıyoruz. Kim işletecek? Buradaki Bakanlığa ait İl Müdürlüğü işletecek. Biz artık tahsisi olmayan, belediyeye tahsisi yapılmayan, protokolü yapılmayan yerlere para harcamayı zul sayıyoruz. Gerekli yerlere bildiriyoruz. Soruşturmaları yapılıyor. Bursalının parasının harcandığı her yerin mutlaka Bursa’da kalması adına Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne tahsislerini istiyoruz. Yasal olarak Bursalılar adına ödemiş olduğumuz paraların geri alınması için yasal prosedürleri uygulayacağız” dedi.
“Yunuseli Havaalanı’nın tahsisini talep ediyoruz” Afet konusunda AFAD ile birlikte afet öncesi, afet durumu ve afet sonrası için hazırlıklarını sürdürdüklerini belirten Başkan Bozbey, “Yunuseli’nde bulunan havaalanının tekrar Büyükşehir Belediyesi’ne tahsis edilmesini talep ediyoruz. Bu alanın özellikle afet durumunda kullanılabilecek en iyi alanlardan olduğunu biliyoruz. Orası asla ama asla imara açılmayacak yerdir. Bunun herkesin iyi bilmesi gerekiyor. Öte yandan Büyükşehir Belediyesi’nin bazı noktalardan güvenlik personelini çektiği konusu doğru değildir. Tarihi ve turistik alanlarda Turizm Zabıtasını eğiterek görevlendirmeyi planlıyoruz. Düzenleme talebimiz, sanki personeli çekiyormuş algısına dönüştü. Bunu doğru bulmuyoruz” dedi.
“10 kere düşünüp, bir kere yapıyoruz” Bursa Büyükşehir Belediyesi, Buski ve iştirak şirketlerinin borç durumları hakkında da bilgi veren Başkan Bozbey, “Daha önce 30 milyar lira civarında borç devraldığımızı paylaşmıştık. Sıkı mali politika uyguluyoruz. Niye ve nereye harcayacağımızı 10 kere düşünüp, bir kere yapıyoruz. Belediyeyi ve şirketleri mali yönden iyileştiriyoruz. Ama Buski olarak kötüleşiyoruz. Büyükşehir olarak 1 milyarın altında borcu düşürmüşüz. Ancak Buski’nin borcu 4 milyar artmış. Çünkü Buski’nin devam eden birçok projesi, döviz kredilidir. Yeni yılda da şeffaflıkla, katılımcılıkla ve insan öncelikli anlayışımızla yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz” dedi.
Başkan Mustafa Bozbey’in açıklamalarının ardından toplantı, soru cevap bölümüyle devam etti.
0 notes