#Lazkiye
Explore tagged Tumblr posts
Text
Hizb-ut Tahrir Suriye'den Çağrı: "Vakit Birlik Vaktidir"
2 minutes Suriye’de Beşar Esed rejiminin yıkılmasının ardından ülkenin farklı bölgelerinde kalan rejim unsurlarının çıkardığı kargaşa, ülkenin yeni düzenine karşı bir tehdit oluşturmaya devam ediyor. Son olarak, rejim kalıntılarının Hama, Humus, Tartus ve Lazkiye gibi şehirlerde gerçekleştirdiği saldırılarda 14 güvenlik görevlisinin şehit edilmesi, bölgedeki tansiyonu artırdı. Bu gelişmeler…
#Esed Rejimi#Esed sonrası Suriye#Esed’in yıkılışı#halkın desteği#Hama#Hizb-ut Tahrir#Hizb-Ut-Tahrir Türkiye#Humus#Lazkiye#Mücahitler#rejim kalıntıları#siyasi görüş ayrılıkları#Suriye#Suriye Direnişi#Suriye halkı#Suriye’de barış#Suriye’de birlik#Suriye’de güvenlik#Suriye’de mücadele#Tartus#İslam birliği#İslam temelli yönetim
0 notes
Text
Rus Korgeneral Nikolai Mihaylenko Suriye'de Hayatını Kaybetti
Suriye’de Çatışma: Rus Korgeneral Nikolai Mihaylenko’nun Ölümü Suriye’nin Lazkiye kırsalında meydana gelen çatışmada, Rus Korgeneral Nikolai Mihaylenko hayatını kaybetti. Sivastopol Valisi, Mihaylenko’nun ölümünü doğrularken, “Nikolai Mihaylenko, Suriye Arap Cumhuriyeti’nde özel askeri görevler sırasında hayatını kaybetti” ifadelerini kullandı. Bu açıklamalar, Mihaylenko için Kırım’a bağlı…
#Çatışma#askeri varlık#cenaze töreni#Hmeymim hava üssü#IŞİD#Korgeneral#Lazkiye#Nikolai Mihaylenko#rusya#Suriye#Tartus
0 notes
Text
İsrail, Suriye'yi vurdu: Saldırının şiddeti deprem etkisi yarattı..!!!
51 yıl sonra Suriye topraklarına adım atan İsrail, saldırılarına devam ediyor. Son olarak İsrail'e ait savaş uçakları, Lazkiye ve Tartus'ta çok sayıda askeri noktayı hedef aldı. SALDIRILARIN ŞİDDETİ NEDENİYLE BÖLGEDE 3.0 BÜYÜKLÜĞÜNE DEPREM ölçüldü. Saldırının zamanlaması ise dikkat çekti...
____///Not: Her Suriye vatandaşı ESAT'dan kurtulduk sarhoşluğuyla hareket ederken İSRAİL tarafından, Askeri birikimi, (kara, deniz, hava) , üretim tesisleri fabrikaları, alt ve üst yapıları bütün kazanımları yok ediliyor.. Bu gidişle hep birlikte SURİYE'liler tarafında EMEVİ CAMİDE SURİYE'NİN CENAZE NAMAZINI KILACAKLAR..
11 notes
·
View notes
Text
Sesli Meram #491 - Yersiz Yurtsuz (30.12.2024)
"Geçtiğimiz haftadan bir kısa haber, “Suriye'nin Halep kentinde bulunan Şeyh Ebu Abdullah el-Hüseybi'nin türbesine saldırı düzenlendiği görüntülerinin sosyal medyada yayımlanmasının ardından Humus, Hama, Tartus ve Lazkiye kentlerinde Aleviler başta olmak üzere halk, Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) öncülüğündeki yönetimi protesto etti. Tüm protesto gösterilerinde halka ateş açıldığı bildirilir. İnsan hakları izleme örgütlerinin raporlarına göre Humus, Tartus ve Lazkiye’de ölenlerin eyleme geçilmiş tüm kentlerde de yaralıların olduğu bildirilir. Ilımlı, normalleri olacak, demokratik bir ülkenin belirleyicisi, dirliği sağlayacaklar diye Türk devletinin koruma kanatları altına alınmış HTŞ ve diğer beraberindeki çeteler insanlara hedef gözeterek ateş eder. Benliği hiç addetme, dün olduğu gibi herkesi bir potaya dahil edip, Nusayrileri topyekun imhaya, Hristiyanların hiç birisini diğerinden ayırmadan ötekileştirme / hedef kılma hallerine ganimet savaşlarından daha birbirlerinin gırtlağına çökmekten imtina etmeyen kim, ne, hangi maksadı taşıdıkları muğlak kılınmış irili ufaklı çetelerin cirit attığı bir sahnede, bir savaş nihayetlendirilirken bir başkasına meyil ettirmek / zemin kollamak da o hiçliğin sınırlarına dahildir. Bugünün, her yerde söz sahibiyiz, büyük ve güçlü ülkeyiz sözünün altından yanından kan sızmasının, irin dökülmesinin müsebbibi olanların hedef gözetimleri bugün bilinmezliği daha da çoğaltır." sesli meram
podcast image credit: silent witness:::haluk akakçe:::richard taittinger gallery
#sesli meram#durum#günce#hayat ne olacak#türkiye gerçeği#biyopolitika#demokrasi#adalet#akp#iktidar#tahakküm etme#yıldırı#zor#azınlıklar#tehdit#karabasan#düşmanlaştırma#politikmeram#anlam#anarşizan#nefret söylemi#politik mücadele#sözcükler#kötülük sarmalı#hayat nereye#mücadele#sözhakkı#demokrasinereye!#yaşamak#hakkaniyet
0 notes
Text
Suriye bıçak sırtında! - Hediye Levent
HTŞ’nin Şam dahil Suriye’nin bir kısmının kontrolünü ele almasının üzerinden neredeyse 3 hafta geçti. Gerilim giderek yükseliyor. Son olarak Halep’te Alevilerin kutsal saydığı bir türbeye yönelik saldırıyı ve türbenin 5 çalışanının öldürüldüğünü gösteren görüntüler sosyal medyada dolaşıma girdi. Ardından Lazkiye, Tartus, Humus gibi kentlerde Aleviler gösteriler yapmaya başladı. Bazı yerlerde…
0 notes
Text
Esadist Nusayri,Şii ve Dürzi teröristler Batı Suriye’de ortaya Çıktılar ( Lazkiye,Banyas Tartus) ! Sözde protesto gösterileri ile batılı ülkeleri, abd,İran ve İsrail e müdahale çağrısı yaptılar! Dün Suriye batısı Sahil bölgesinde protesto düzenleyen kitle içindeki bazı şahısların, Devrik Rejim militanları olduğu anlaşıldı.
1 note
·
View note
Text
Terrorist Turkish mercenaries destroyed a Christian Church in Hama, Alawites of Lazkiye and other areas are being killed, their homes and properties confiscated and plundered... Turkish terrorist state targets Kobani with relentless Drone attacks, in support of their ISID and SMA terrorist mercenaries. Kurds are defending their neighbourhoods in a People's Democratic Resistance...
0 notes
Text
Bakan Yerlikaya açıkladı: 8 bini aşkın Suriyeli ülkesine döndü
https://pazaryerigundem.com/haber/195119/bakan-yerlikaya-acikladi-8-bini-askin-suriyeli-ulkesine-dondu/
Bakan Yerlikaya açıkladı: 8 bini aşkın Suriyeli ülkesine döndü
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Suriye’nin özgürlüğe kavuşmasından sonra 9-13 Aralık tarihlerinde Türkiye’deki 7 bin 621 Suriyeli’nin ülkesine döndüğünü açıkladı.
ANKARA (İGFA) – Türkiye’de bulunan tüm Suriyelilerin adres tahkikatlarını gerçekleştirdiklerini ve adres güncelleme işlemlerini tamamladıklarını açıklayan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Türkiye’den gönüllü, onurlu ve düzenli olarak geri dönüş yapan Suriyeli sayılarını tek tek açıkladı.
Bakan Yerlikaya, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Suriye’nin özgürlüğüne kavuşmadan önce 6-8 Aralık tarihlerinde Türkiye’den geri dönüş yapan Suriyelilerin sayısının 726 olduğunu belirtirken, rejimin devrilmesi ardından 9 Aralık’tan 13 Aralık’a kadar toplamda 7 bin 621 Suriyelinin ülkesine döndüğünü bildirdi.
https://twitter.com/AliYerlikaya/status/1868041256800248059
Bakan Yerlikaya, “Göç yönetimini; insan hak ve hürriyetlerine saygılı, medeniyet değerlerimize bağlı, kamu düzeni ve güvenliğinden taviz vermeyen bir anlayışla yönetiyoruz, yönetmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE’DE 2 MİLYON 938 BİN 261 KORUMA ALTINDA SURİYELİ BULUNUYOR
“Komşumuz Suriye’deki gelişmeleri de yakından takip ediyoruz.” diyerek TBMM Genel Kurulu, 2025 Yılı Bütçe görüşmelerinde konuşan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, “Milyonlarca insanı ‘’sığınmacı’’ yapan Esed’in, Ülkesinden kaçarak: bir ‘’sığınmacı’’ durumuna düşmesini; tarih, elbette yazacaktır” dedi.
Bakanlık verilerine Türkiye’ee 30 Kasım 2024 tarihi itibariyle; 1 milyon 247 bin 432 Halepli, 189 bin 673 İdlipli, 107 bin 103 Deyrizorlu, 104 bin 129 Hamalı, 97 bin 121 Hasekeli, 89 bin 228 Şamlı, 84 bin 913 Rakkalı, 70 bin 886 Humuslu, 31 bin 60 Lazkiyeli, 39 bin 500 diğer illerden ve 877 bin 216 Türkiye’de doğan Suriyeli olmak üzere, toplamda 2 milyon 938 bin 261 geçici koruma altında olan Suriyeli bulunuyor.”
0 notes
Photo
Esad'ın Mezarı, Rejimle Birlikte Harabe Oldu! Suriye’nin Lazkiye Kentinde Hafız Esad’ın Mezarlığı Suriye’nin kuzeybatısında yer alan Lazkiye kenti, tarihi ve siyasi önemiyle dikkat çekmektedir. Bu kentte yer alan eski Devlet Başka https://bursahabermedya.com/esadin-mezari-rejimle-birlikte-harabe-oldu/ #BursaSiyasetHaberleri #bursahaber #bursasondakika #bursahaberleri #haberler #bursa
0 notes
Text
Kanlı hamur - Siyasi Haber

Kanlı hamur
FEHİM TAŞTEKİN Gazete Duvar için yazdı: Sonuç olarak Orta Doğu’daki Amerikan düzenine tabi olmayan bir Arap devletini boğma operasyonu amacına ulaştı. Şimdiki misyon İsrail’e yanıt verebilecek güçte bir Suriye’ye izin verilmemesi. Bunun için hep tetikte olacaklarını anlıyoruz.
Sednaya hapishanesinden gelen dehşet görüntüler üzerinden yıkılan rejimin ne denli lanet olduğu anlatısı, Şam’ın yeni efendilerinin suç siciline sünger çekip tükenmez bir kredi açarken Suriye’nin çöküşüne omuz veren aktörlerin nasıl bir ülke hedeflediklerini gösteren müdahaleleri de gecikmiyor.
Birinci sıradaki ibretlik hamle İsrail’den geldi. Esad’ın düşüşündeki katkısına dair övüntüsünü Suriye’nin tepesine binen saldırılar ve yeni işgaller izledi.
Sürecin başından sonuna içinde olan Türkiye, SDG’siz (Suriye Demokratik Güçleri) bir Suriye için bütün imkanlarını zorluyor.
HTŞ’nin doğup büyümesi, orduya dönüşmesi, makyaj operasyonlarıyla dönüştürülmesi ve İdlib çeperlerinden çıkıp Şam’a gitmesi için koşulları hazırlayıp olgunlaştıran ABD ise gidişata yön vermeye çalışıyor.
Sırasıyla İsrail, Türkiye ve ABD’nin ne yaptığına bakalım.
***
Esad yönetiminin devrilmesinin ardından İsrail Suriye’deki işgali genişletiyor. Suriye üç aşamalı bir operasyonla yok edildi. İsrail, 27 Kasım’daki Saldırganlığı Püskürtme hamlesine kadar aylarca Suriye’de Şam’ın destekçilerine karşı ölümcül saldırılar yaptı, sahayı yumuşattı. Sonra Suriye yönetimi cihatçılar eliyle çökertildi. Ardından İsrail, Suriye’nin dişlerini sökmeye ve kaburgalarını kırmaya başladı.
İsrail’in Esad gider gitmez başlayan görülmemiş düzeydeki saldırganlığı iki boyutta ilerledi:
Birincisi, su kaynakları açısından önem arz eden Cebel el Şeyh’in (Hermon Dağı) Suriye’nin kontrolünde kalan kısımlarını işgal etti. 1967’de işgal ettiği Golan Tepeleri’nde 1973’te ikinci kez yaşanan savaşın ardından ateşkes hattı olarak belirlenmiş tampon bölgeye girdi. 1973’te Suriye’ye döndürülen Kuneytra’yı yeniden işgal etti. El Mayadin’e göre İsrail güçleri valilik binasına konuşlandı. Ayrıca Merid, Arne, Rima, Hina, Kale Cundul, Ufaniye, Kahtaniye, Hamidiyye, Marriye ve Katana gibi yerleri işgal etti.
Farklı kaynaklara göre İsrail güçleri Şam’a 25-30 km yaklaştı. İsrail bunu ‘steril bölge oluşturma’ diye sunuyor. Fakat müstakbel ABD Başkanı Donald Trump’tan alacakları destekle işgal altındaki toprakları ilhak etme konusunda tekrar el yükseltebilirler. Trump ilk döneminde BM kararlarını hiçe sayarak İsrail’in ilhak kararlarını tanımıştı.
İsrail saldırganlığının ikinci boyutunda şu var: Suriye’nin bütün askeri varlıklarını yok ediyor. 8 ve 9 Aralık’ta toplam 320 stratejik hedef vuruldu. Askeri merkezler, bütün hava üsleri, helikopter ve savaş uçağı filoları, karadan-havaya füze sistemleri, Minet el-Beyda körfezi ve Lazkiye limanındaki donanma gemileri, silah üretim tesisleri, mühimmat depoları, Şam ve çevresindeki Cumhuriyet Muhafızları’na ait tesisler ve Berze bölgesindeki bilimsel araştırma merkezi bombalandı. Türkiye de Kamışlı’da Suriye ordusundan SDG’nin eline geçen füze, ağır silah ve mühimmat yüklü 12 tır, 2 mühimmat deposu ve 2 tankı imha etti.
Yedioth Ahronoth gazetesine göre İsrail, 1967’den bu yana ilk kez Suriye’nin tüm hava üslerini vurdu. İsrail Ordu Radyosu’na konuşan bir İsrailli yetkili “Suriye’nin uçaklarını , savaş gemilerini ve stratejik tesislerini imha ettik. Tarihimizdeki en büyük hava operasyonunda Suriye ordusunun kabiliyetlerini yok ettik” diyor.
Savunma Bakanı Israel Katz, bu benzeri görülmemiş saldırganlığı “7 Ekim’den önce Gazze’dekine benzer bir gerçekliğin yaratılmasını önlemek için steril bir savunma bölgesi kurma” amacına bağlıyor. Yeryüzünün en organize terör devleti her türlü melaneti ‘terörü önleme’ adına yapıyor.
İsrail 2013-2017 arasında Nusra dahil 12 silahlı gruba silah, mühimmat ve para verdi. 27 Kasım’da Halep’i hedef alarak Şam’a giden Saldırganlığı Caydırma Operasyonu’nda cihatçıların işini kolaylaştırdı. Sıra yeni yöneticileri terbiye etme, nasıl bir Suriye istediklerini belletme ve bu ülkenin caydırıcı savunma kapasitesi edinemeyeceğine dair kırmızı çizgileri çizme aşamasına geldi.
Kantz açıkça “Her kim Esad’ın yolunu izlerse sonu Esad gibi olacaktır. Aşırılık yanlısı İslamcı bir terörist oluşumun İsrail’e karşı faaliyet göstermesine izin vermeyeceğiz. Bu tehdidi ortadan kaldırmak için her şeyi yapacağız” diye tehdit savuruyor. Esad’ın gittiği gün Netanyahu “Bugün tarihi bir gün. Rejim düştü. Bu, Esad rejiminin başlıca destekçileri olan İran ve Hizbullah’a indirdiğimiz darbelerin doğrudan bir sonucudur” demişti. Sonra “Golan Tepeleri’nin ebediyyen İsrail toprağı olarak kalacağını” söyledi.
Suriye’yi aradan çıkardılar. Şimdi gelenlere ‘sizinle Suriye’yi hallettik ama kırmızı çizgilerimizi aşarsanız size İslamcı terörist muamelesi’ yaparız diyorlar.
Yaptıkları katıksız bir savaş ilanı. Ama Şam’ın yeni efendileri İsrail ve ABD’ye minnettar oldukları için tek bir kelime edemiyor.
***
13 yıllık ‘kemik kırma’ operasyonundaki yüksek katkısıyla en fazla İsrail’i mutlu eden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da rejim düştükten sonra kendi savaşını Fırat hattında devam ettiriyor. HTŞ’ye dikensiz bir “Doğu Fırat” bırakmayı hedefliyor sanki. Tel Rıfat’tan sonra Menbic el değiştirdi. Fırat’ın doğusuna geçmek için Karakozak köprüsü ve Tişrin elektrik santrali etrafında çatışmalar yoğunlaşırken Kobani, Ayn İsa ve Tel Temir gibi ilk etapta kuzeyden ve güneyden kıskaca alınacak yerler vuruluyor. Rakka da atış menziline girdi.
Erdoğan bir yandan da Suriye Milli Ordusu’nu (SMO) yeni düzende ana yapı taşı yapmayı umuyor. Aynı zamanda iktidar aygıtları HTŞ’yi makulleştirmeye dönük PR operasyonunda başı çekiyor. Yandaş ve muhalif görünümlü yandaşlar cümleten cihatçı yığınların sanıldığı gibi tehlikeli olmadığına dair kampanyanın bir tarafından tutuyor. Suriye yeniden kurulacak, sığınmacılar dönecek, ekonomik fırsatlar oluk oluk akacak, 13 yıldır savaşa yatırım yapanların yüzü nihayet gülecek! Fakat Türkiye destekli geçiş hükümeti ile SMO’nun Şam’daki yeri hala belirsiz! Süreç HTŞ’nin tekelinde ilerliyor.
***
ABD de yeni rejimi nasıl yoğuracağına dair elindeki kartları karıştırıyor. Sezar Yaptırımları’nı kaldırmak ve HTŞ’yi terör örgütleri listesinden silme teklifi en önemli baskı aracı. Biden yönetimi yeni yönetimle çalışacak ülkelerin işlerini kolaylaştırma adına kara listeyi gözden geçirmeyi düşünüyormuş. Dikte etme sanatı hünerlerini göstermeye başlıyor.
Yanı sıra ABD, Türkiye ve bölgesel ortakların HTŞ üzerindeki etkisini kullanmaya çalışıyor. Şam’da yeni düzeni şekillendirmede elde tutulan bir diğer kaldıraç SDG olabilir. Fakat birbiriyle çatışan kartlar bunlar. Suriye’yi yoğurma operasyonunda daha işlevsel olan kart diğerlerini ekarte edebilir. Bu bakımdan ABD’nin elinde ‘kullan at’ durumuna düşmek de var.
***
SDG, Suriye’nin kıymetli hidrokarbon rezervleri ve tahıl ambarı üzerinde oturuyor. Mantıken bu avantajı yeni denkleme ve siyasi çözüm sürecine girmek için kullanabilir. Bu Ankara’ya rağmen kurulmaya çalışılan bir denklem. Bu avantajın bir kaldıraç işlevi görebilmesi için masa kuruluncaya kadar korunması gerekiyor. Fakat bu zenginlikler aynı zamanda SDG’yi hedef haline getiriyor.
Türkiye’nin kuzeydeki baskısına paralel olarak SDG’yi Deyr el Zor, Mayadin ve Elbukemal’den çekilmeye iten gelişmeler yaşanıyor. Yeni dinamik SDG’deki Kürt-Arap ittifakını mümkün kılan kartopu etkisini tersine çeviriyor. SDG bünyesindeki Deyr el Zor Askeri Konseyi’nin önde gelen isimlerinden Ebu el Haris el Şayiti, Şam’ı kontrol eden güçlere katıldıklarını duyurdu. Bu kopuşun askeri konseyin tamamı değil sadece Şayitat aşireti ile sınırlı olduğu belirtilse de geleneksel yapıların Şam’daki aktörlere yakın oldukları gerçeğini değiştirmiyor. Aşiretlerin Teym, Harata ve Tanak petrol sahaları ile Mücavere gaz sahasını ele geçirdiği aktarılıyor. Ayrıca muhalif kaynaklar SDG’nin Hecin, Şaafe, Bahra, Granij, Ebu Hamam, Ziyban, Tayyane, Dernaç, Ebu Cerdub gibi yerleşimlerden çekildiğini de aktarıyor.
Evet HTŞ, Halep operasyonun başında SDG ile çatışmamayı tercih etti. Çünkü Şam’ı hedefe koymuşlardı. Tüm gücü ele geçirmeden enerjilerini tüketmek niyetinde değillerdi. SDG Komutanı Mazlum Abdi, Şam’dakilerle diyaloga hazır oldukları mesajı veriyor. PYD yöneticisi Salih Müslim de, BBC Türkçe’ye demecinde, HTŞ’nin Halep operasyonu sırasında YPG’ye “Size saldırmak istemiyoruz” diye mesaj gönderdiğini hatırlatarak “Bu olumlu bir şey. Umarız devam eder. Ama politik çözüm için şimdiye kadar bir görüşmemiz olmadı” diyor. Fakat Türkiye’nin Fırat’ın batısından doğusuna yönelik hamleleri ve aşiret güçlerinin Deyr el Zor’da SDG’nin alanını daraltması HTŞ’nin işini kolaylaştırıyor. HTŞ lideri Ebu Muhammed el Colani’nin SDG’ye karşı savaşa dair sessizliği meseleye ne kadar pragmatik baktığını gösteriyor. Belki bu, onun ABD’yi karşısına almamak için sonraya bıraktığı bir hesaplaşmaydı. Fakat ilan edilmiş bir çatışma olmadan SDG’nin geriletilmesini kâr sayabilir.
***
ABD, Irak’tan Suriye’ye güç takviyesi yapsa da Suriye ve İran bağlantılı güçleri hedef aldığı gibi SDG’ye cephe açanlara saldırmıyor. Pentagon önceliklerinin bölgedeki Amerikan askerlerini korumak olduğunu söylüyor. Yani yeni gelenlerle kötü bir başlangıç yapmaktan kaçınıyor. Abdi’ye bakılırsa ABD, SDG için hem HTŞ hem de Türkiye ile iletişim kuruyor. Abdi, Menbic’teki güçlerin çekilmesi konusunda ABD’nin arabuluculuğunda bir anlaşma yapıldığını da teyit ediyor.
ABD’nin arabuluculuğunun Fırat’ın doğusuna yönelik hamlelerin önünü ne denli keseceği meçhul. Amerikalılar Şam’da kurulacak iktidarı şekillendirmenin yollarına bakarken temkinli gidiyor.
Beri taraftan Türkiye’yi dizginlemeye dönük temaslar var. Savunma Bakanı Lloyd Austin, CIA Direktörü Bill Burns, Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan Türk muhataplarıyla görüşüyor. Saldırıların durdurulması isteniyor. Yaptırım tehditleri de devreye girmiş durumda. Senatör Lindsey Graham, “Kürt güçlerinin Türkiye veya Suriye’yi ele geçiren radikal İslamcılar tarafından tehdit edilmesine izin vermemeliyiz” diye çıkışıyor. Fakat Graham, Türkiye’nin silahsızlandırılmış bir tampon bölgeyi hak ettiğini de söylüyor. Washington’da da geçiş dönemi. Trump gelinceye kadar denklem epeyce değişmiş olacak. Trump’ın dediği de; “Suriye’deki krizi Suriyeliler kendi başlarına çözmek zorundalar, biz oraya karışmayacağız. Fransa da karışmayacak. Önceliğimiz Ukrayna meselesi.”
***
Kürtler bu süreçte ABD başta olmak üzere uluslararası koalisyona bel bağlarken “eli uzun” İsrail’den de somut destek bekliyor. Salih Müslim gazeteci Saman Rasulpur’a röportajında şunu söylüyor: “İsrail’in tutumu uluslararası politikayı, özellikle de Avrupa’nın yaklaşımını etkileyebilir. Umarım bu konuda harekete geçme kapasiteleri daha belirgin hale gelir. Sözlü desteğin ötesinde pratik tedbirler bekliyoruz. Buradaki dostlarımız İsrail’in bu tutumunu olumlu buluyor ve yürekten karşılıyor.”
İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, “Menbiç’te gördüğümüz gibi Kürtlere yönelik saldırılar durdurulmalı! Bunu ABD yönetimindeki dostlarımızla ve diğer ülkelerle görüşüyoruz” demişti.
Kürt tarafından çıkan mesajlar sanki “Şam’daki cihatçılar ileride İsrail’i tehdit edebilir, o yüzden iktidarda kimi görmek istediğinize iyi karar verin” fısıltısını içeriyor.
Sonuç olarak Orta Doğu’daki Amerikan düzenine tabi olmayan bir Arap devletini boğma operasyonu amacına ulaştı. Şimdiki misyon İsrail’e yanıt verebilecek güçte bir Suriye’ye izin verilmemesi. Bunun için hep tetikte olacaklarını anlıyoruz.
0 notes
Text
Suriye Türkmenleri - Ahmet ATAM
Suriye parçalanırken Suriye'nin Türkiye sınırından Halep şehrine uzanan Suriye Türkmen devleti kurmak mümkün müdür?
Suriye Türkmenleri, Suriye'nin yerli halklarından biridir ve Osmanlı döneminden itibaren bölgede yaşayan Türk kökenli bir topluluktur. Türkmenler, Suriye'nin özellikle Halep, Hama, Humus, Lazkiye, İdlib ve Şam gibi bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Ayrıca Bayır-Bucak bölgesi, Türkmenlerin geleneksel yerleşim yerlerinden biridir.
0 notes
Text
Suriye'de Esed Rejimi Kalmadı: Yeni Dönemde Provokasyonlar ve Halkın Kararlılığı
2 minutes Suriye’de, yıllarca süren baskıcı yönetimin ardından Beşar Esed’in devrilmesiyle ülke yeni bir döneme adım attı. Ancak, Esed rejiminin kalıntıları ve destekçileri, ülkenin istikrarını tehdit eden eylemleriyle gündemde. Son olarak, provokatif bir video bahanesiyle başlayan olaylarda 14 güvenlik görevlisinin şehit edilmesi, Suriye’nin yeni yönetimi ve halkının kararlı duruşunu bir kez…
#Beşar Esed#Esed kalıntıları#Esed Rejimi#güvenlik#Hama#Humus#içişleri bakanı#Lazkiye#mezhepçi eylemler#mezhepçi söylemler#provokasyon#Suriye#Suriye halkı#Suriye yönetimi#Suriye&039;de huzur#Suriye&039;deki gösteriler#Suriye’de barış#Suriye’de güvenlik#Suriye’de kararlılık#Suriye’deki ayaklanmalar#Tartus#yeni yönetim
0 notes
Text
Rusya'nın İdlib'e Hava Saldırıları ve Bölgedeki Gerginlik
Rusya’nın İdlib’e Hava Saldırıları Rusya, Suriye’nin kuzeyinde yer alan ve muhaliflerin kontrolünde bulunan İdlib bölgesine peş peşe hava saldırıları düzenlemeye devam ediyor. Yerel kaynaklardan alınan bilgilere göre, Rusya’ya ait Su-24 ve Su-34 savaş uçakları, İdlib ve çevresindeki çeşitli hedefleri bombardımana tabi tuttu. Söz konusu saldırıların yanı sıra, Lazkiye kırsalındaki bazı stratejik…
#İdlib#İnsansız Hava Araçları#El-Nusra#hava saldırıları#Lazkiye#muhalif gruplar#rusya#savaş uçağı#Su-24#Su-34#Suriye
0 notes
Text
Suriye rejimi, Lazkiye ilinde zorla askere almaları artırdı
Halep Yerel kaynaklarından edinilen bilgiye göre, Lazkiye’de zorla askere almaları artıran rejim, Tartus ili ve Lazkiye’ye bağlı Banyas ile Ceble’deki ilçelerinde mühimmat ve silah dağıtıyor. Rejim, gönüllü olmak isteyenlere aylık yaklaşık 200 dolara tekabül eden 3 milyon Suriye lirası teklif ediyor. Bu miktar, Suriye’de bir memur maaşının yaklaşık 10 katına denk geliyor. Suriye rejimi ordusuna…
0 notes
Text
Hiçlik Meseli
Bir hiçlik var artık. Laf olsun diye değil sıradan insana verilen değerin göstergesini bizzat sıfır kılan / hiç bilen bir iktidar var. Ters yüz ettikleri hayatı enikonu mahvına çabalayan o istikameti kesintisiz bir gerçeğe dönüştüren bir cüret var. Büyük ülke nidaları, fetheden ve tam da ezber ettikleri biçimiyle yaşamı kuşatmayı matah addeden bir akıl var. Tümden bir esnekliğe varmayan, her günü apayrı zehreden, yutan, ezen bir ülke hakikati var. Başta ol amirin, sonrasında da silsile halindeki yönetici güruhun elinde oyuncak kılınan bir -hayat imgesi- vardır. Her günü eksiltilen, her anına müdahale edilen, her şekilde derdest olunan bir imgenin orta yerinde, oyuncak kılınmış hayatların hiçleştirilmesi süreğen kılınır. Bariz bir sakıza dönüştürülmüş, fetheden, ezen, yutan, hizalar biçip yeni hudutlar öne süren tüm o yapının var ettiği her şey sıradana ezayı kesintisiz kılar. Bir ülke var edilir ki, ne kadına, ne lgbti’ye, ne gayrimüslime, ne engelleri olana, ne de kendi halinde bir yaşamı muhafaza etmeye çalışana alan bırakır. Hiç kimseleri sevmeyen, her güne bir öteki bulan, bilen, icra ettiği her eylemle daha da kesintisiz bir cürmün önünü açan mefhum / anlayış / yönelimle birlikte o hiçlik ortak payda kılınır. Tümüyle bariz, belirgin bir düş kırımı sahnesinin tam adıdır, Türkiye’nin yenisi.
İçte var edilmiş nefret siyaseti, ötekilere duyulan kini artık gizlemeye, saklamaya hemen hiç gerek görmeden var edilen her tahayyülle birlikte o hiçliğin ortasına demirlemiş olan yer gerçek kılınır. İnsani normlarını zayi etmiş, demokrasiden bihaber, eşitlik ilkesi aleni bir biçimde yerle bir etmiş, hürriyeti çoktan çöp kılmış, anayasanın yamalı bohça kılındığı yerde hiçliğin vaaz edildiği bir acayip panayırın ta kendisine dönüşür memleket. Cürümle ceberut devletin bir edildiği, yeknesak bir makamdan tumturaklı yıkıcılığın öne çekildiği, denetim, gözetim ve tahakkümden mülhem menzilin panayırı. Çürümüşlük, kokuşmuşluk, dibine ta en dibine kadar inkar edilmiş geçmişi yeniden sahiplenen, yıkan, ezen, yok edip soykırıma meyil veren, bunu içeride ve dışarıda güncellemeye / yinelemeye çabalayan bir ülke gerçekliği meseldir. Koca bir yılın son düzlüğünde, bizatihi Türk devletinin sunduğu, hakikat kılmaya çalıştığı, bir odakta yeniden biçimlendirdiği o hiçleştirme yönelimin ta kendisine dönüştürülür. Kuzey ve Doğu Suriye, herkesin bilebileceği, Rojava topraklarına doğrudan var edilmiş müdahaleler silsilesi, sırtları sıvazlanan çeteler eliyle kurumsallaşıp, kalıcı kılınmak istenen cerahat hali irili ufaklı yıkımların toplamında gerçek kıyametlerin eşiğinde olunduğunu göstere gelir. Geçtiğimiz bir ayın en yoğun gündem maddesi olarak kendisine yer bulan Suriye gerçekliğinde, Türk devletinin kötücüllüğünü, düşmanlaştırma hız ve terkibinin derinliğini gördüğünüz vakit gidişatın ne sınır ötesi, ne sınır içinde tek bir an olsun iyiliğe çıkamayacak olduğunu idrak ederiz.
Geçtiğimiz haftadan bir kısa haber, “Suriye'nin Halep kentinde bulunan Şeyh Ebu Abdullah el-Hüseybi'nin türbesine saldırı düzenlendiği görüntülerinin sosyal medyada yayımlanmasının ardından Humus, Hama, Tartus ve Lazkiye kentlerinde Aleviler başta olmak üzere halk, Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) öncülüğündeki yönetimi protesto etti. Tüm protesto gösterilerinde halka ateş açıldığı bildirilir. İnsan hakları izleme örgütlerinin raporlarına göre Humus, Tartus ve Lazkiye’de ölenlerin eyleme geçilmiş tüm kentlerde de yaralıların olduğu bildirilir. Ilımlı, normalleri olacak, demokratik bir ülkenin belirleyicisi, dirliği sağlayacaklar diye Türk devletinin koruma kanatları altına alınmış HTŞ ve diğer beraberindeki çeteler insanlara hedef gözeterek ateş eder. Benliği hiç addetme, dün olduğu gibi herkesi bir potaya dahil edip, Nusayrileri topyekun imhaya, Hristiyanların hiç birisini diğerinden ayırmadan ötekileştirme / hedef kılma hallerine ganimet savaşlarından daha birbirlerinin gırtlağına çökmekten imtina etmeyen kim, ne, hangi maksadı taşıdıkları muğlak kılınmış irili ufaklı çetelerin cirit attığı bir sahnede, bir savaş nihayetlendirilirken bir başkasına meyil ettirmek / zemin kollamak da o hiçliğin sınırlarına dahildir. Bugünün, her yerde söz sahibiyiz, büyük ve güçlü ülkeyiz sözünün altından yanından kan sızmasının, irin dökülmesinin müsebbibi olanların hedef gözetimleri bugün bilinmezliği daha da çoğaltır.
Evrensel Gazetesinden Gözde Tüzer’in haberini aktaralım: “ABD destekli cihatçı Heyet Tahrir el Şam’ın (HTŞ) Suriye’yi ele geçirmesi ve eski adı Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) olan Suriye Milli Ordusunun (SMO) Suriye’nin kuzeyinde gerçekleştirdiği operasyonlar Aleviler tarafından endişeyle takip ediliyor. Hem Türkiye tarafında Hatay, Adana ve Mersin’de hem de Suriye tarafındaki sınır hattındaki köylerde yaşayan Arap Alevileri oldukça kaygılı.
Gazetemize konuşan Alevi örgütlerinin başkanları; Suriye’de Alevilere yönelik bireysel saldırılar yaşandığı, “Alevilere ölüm” diyen insanların sokaklarda gezdiği, gençlerin telefonlarına ya da araçlarına el konulduğu bilgisini paylaşarak, “Sosyal medya üzerinden Alevilere yönelik nefret söylemleri ve hakaretler, tehditler alabildiğine yoğunlaştı ve bunlara dair en küçük bir engelleme yok. Bütün bu tehditler bölgede bulunan Arap Alevlerini kaygılandırıyor” dedi.
Aleviler dış politikadaki selefi mezhepçiliğin bölgede yaşayan etnik gruplar açısından tehlike arz ettiğini belirterek Türkiye ve uluslararası kamuoyuna ortak sorumluluk alınması çağrısında bulundu.
"AİLELERİ HARİTANIN ÜZERİNDEKİ ÇİZGİLER AYIRIYOR"
Gazetemize konuşan Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez; Suriye’de Arap Alevilerine karşı bireysel saldırılar yaşandığı, selefi ve cihatçıların sokaklarda “Alevilere ölüm” diyerek dolaştığı ve buna dair herhangi bir tedbir alınmadığı bilgisini paylaşarak “İnsanlar kaygılı. Çünkü biliyorlar, daha önce IŞİD ve IŞİD’vari selefi örgütlerin Alevilere karşı nasıl bir katliam yaptıklarına dair tecrübeleri var. O tecrübelerinden ötürü kaygılılar” dedi.
Hatay, Reyhanlı ve İskenderun gibi bölgeleri Suriye tarafıyla sadece “haritanın üzerindeki çizgilerin” ayırdığına dikkat çeken Geçmez “İnsanlar aynı kültüre bağlılar. Kiminin amcası, kiminin dayısı orada. Sınırın bu tarafında kalanlar, öbür taraftaki aileleri için kaygılılar, endişeyle bekliyorlar” ifadelerini kullandı.
MEZHEPÇİ DIŞ POLİTİKA
Suriye’deki gelişmeler sonrası selefi grupların kendilerinde cesaret bulduğunu ve Alevileri açık açık tehdit ettiğini aktaran Ercan Geçmez şöyle devam etti: “Türkiye’nin dış politikası mezhepçilik üzerine kurulu olduğu için Aleviler kaygılı. Oysaki ülkelerin dış politikası kendi içerisindeki çeşitliliği koruyabilecek politikalar olmalı. Bugün Suriye’deki topluluklara ‘azınlık’ diyorlar ama hiç de öyle değil. Suriye çok çeşitli inançta, dilde ve dinde insanları barındıran bir coğrafya. Siz bir kısmına Suriye’nin sahibiymiş gibi, diğer kısımlarına da azınlık gibi bakarsanız büyük bir yanılgı içerisinde olursunuz. Türkiye’nin bu dış politikası selefi siyaseti üzerinden yürüdüğü sürece kaygılar sürecek.”
"NEFRET SÖYLEMLERİ ARTTI"
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Cuma Erçe; Arap Alevilerinin yoğun yaşadığı Antakya Samandağ, Tarsus, Adana ve Mersin’de yaşayanların Suriye tarafındaki akrabalarıyla görüştüğünü ve onlardan aldıkları bilgileri kendilerine ilettiklerini söyleyerek “Oralarda hâlâ bir insan avının olduğu iletildi. Alevi gençleri, köylerinin dışarı çıkarıp katlettiklerine dair haberler geldi. Oralarda ‘toplu katliam görüntüleri’ yok ve umarım da olmaz. Ama karşı duran gençler üzerinde ciddi bir baskı oluştu” bilgisini paylaştı.
Sosyal medya üzerinden Alevilere yönelik nefret söylemleri, hakaretler ve tehditlerin alabildiğine yoğunlaştığını ve bunlara dair en küçük bir engelleme olmadığını söyleyen Erçe “Bütün bu tehditler doğal olarak bölgede bulunan özellikle Arap Alevilerini kaygılandırıyor” dedi.
"HTŞ’NİN KATLİAM YAPMAYACAĞININ GARANTİSİ YOK"
Cuma Erçe; Büyük Ortadoğu Projesi’nin en önemli ayaklarından birisinin Suriye olduğunu hatırlatarak “13 yıldır süren iç savaşta Suriye’de yaşayan Türkmen Aleviler, Arap Aleviler, Kürtler, Êzidîler, Süryaniler, Hristiyanlar, Dürziler gibi gruplar bu şeriatçı selefi grupların hedefinde oldular ve dünyanın gözü önünde hareket başladığından bu yana binlerce, yüz binlerce insan katledildi” dedi. Bu görüntülerin dünyayla paylaşıldığını ve “sözde demokrat, demokrasi havarisi kesilen ülkeler”in bunlara en küçük bir ses çıkarmadığı gibi selefi grupları silahlandırdığını ve eğit donat projeleri geliştirdiğini söyledi. Erçe “IŞİD katillerini, yaralılarını burada tedavi ettiler, beslediler, silahlandırdılar. Şimdi böyle bir hareketin devamı olan HTŞ ve benzeri selefi şeriatçı grupların bugün Suriye’de benzeri katliamlar yapmayacağının garantisi yok” ifadelerini kullandı.
Dünya çapındaki insan hakları örgütlerinin, tutarlı raporlar sunmadığını ancak alınan bilgilere göre “Ciddi bir kaygı, ciddi bir panik, ciddi bir korku ve endişe hakim” olduğunu söyleyen Erçe “Selefi grupların geriye dönüp hemen sınırdaki bizim Alevi Arapların yoğun yaşadığı yerlere saldırmamasının garantisi yok. Bu kaygı çok derin” ifadelerini kullandı.
Alevi örgütleri yarın (19 Aralık) saat 12.00’de Adana’da bir açıklama yapacaklarını, 22 Aralık Pazar günü de Antakya Samandağ’da Alevi örgütleri olarak bir miting gerçekleştireceklerini aktardı.
"RAS EŞ ŞAMRA’DA 2 GENÇ KATLEDİLDİ"
Ehlibeyt Kültür ve Dayanışma Vakfı Genel Başkanı Ali Yeral ise HTŞ’nin, kendilerine ulaşan yüzlerce vakası olduğunu söyleyerek “Telefon alma, araba alma gibi olaylar yaşandı. 4 gün önce iki tane genci Alevi oldukları için bir sahil kenti olan Ras eş-Şamra köyünde, ‘Nesiniz siz, Alevi misiniz, Sünni misiniz?’ diyerek köyün 300 metre ilerisinde kestiler. İki üç tane ziyaretimizi, türbemizi yağmaladılar” dedi.
Yeral bölgede bölünmüş aileler olduğunu hatırlatarak “Arap Alevilerinin, Sünnilerin, Hristiyan, Ermeni, Türkmen ve Kürt kardeşlerimizin bölünmüş özbeöz yakın akrabaları vardır. Yeğenler burada dayılar orada, kuzenler burada amcalar orada gibi… Şu an bu ailelerimizde büyük bir korku ve büyük bir tedirginlik var” dedi.
"AKRABALARIMIZ İÇİN KORKU KAYNAĞI"
“IŞİD ve El Kaide ruhlu Alevi düşmanı bir terör örgütünün (Ki şu an Türkiye Cumhuriyeti devleti bizzat cumhurbaşkanının imzasıyla HTŞ’yi terör örgütü olarak kabul etmekte), tehditleri, ‘Sizi asacağız’, ‘Keseceğiz’, ‘Bu kadar intikam alacağız’, ‘Bu kadar yıl başta kaldınız’ gibi söylemleri, oradaki akrabalarımız için korku kaynağı” diyen Ali Yeral şöyle devam etti:
“Bizim Türkiye Cumhuriyeti devletinden beklentimiz; madem ki kendileri bu örgütleri beslediler, silahlandırdılar, destek verdiler, Suriye’ye girdirdiler. Oradaki Alevi, Sünni ve bütün azınlıkların güvenliğini sağlaması, inisiyatif alması ne Hristiyan’ı ne Ermeni’si ne Kürt’ü ne Türkmen’i ne de Arap Alevisi ileriye dönük canına, malına, karnına, namusuna kaygı duymalıdır diye temenni ediyoruz.”
“Önemli olan bu toprakların, emperyalist siyonistlere gitmemesidir” diyen Ali Yeral “Keşke bunları Suriye’yi, Lübnan’ı, Filistin’i işgal eden siyonist İsrail’e karşı salsalardı” ifadelerini kullandı.”
Kısa bir bilgi, “Suriye nüfusunun %10-13’ünü (yaklaşık 2 ila 3 milyon kişiyi) oluşturan Aleviler, ülkenin batısındaki Lazkiye ve Tartus vilayetlerinde yoğun olarak yaşıyor. Bunun yanı sıra, Humus ve Hama vilayetleri ile başkent Şam’ın bazı bölgelerinde de bulunuyorlar.” On gün öncesinin haber metnindeki vurguların, dile getirilen endişelerin bugün birer hakikate dönüştürüldüğü, 1915 karanlığını yeniden imal etmenin eşiğine bir kere daha Türk devletinin eliyle taşına gelinen bir zaman diliminde hiçliğin her nasıl yaygınlaştırıldığı da takdirinizedir. Bir hakimiyet, iki tahakküm, üç sonu hiçbir zaman gelmeyecek olan ezme / yıldırı siyaseti ve sahaya sürülen çetelerin, daha düne kadar terörist denile gelen HTŞ nam unsura arka çıkmaların, bir de üstüne Özgür Suriye ya da Suriye Milli Ordusu gibi takılarla anılagelen çeşitli çetelerin, bilfiil başka yerlerdeki suçluların toplana geldiği birleştirildiği yağmacı / katil sürülerinin hamiliği daha kaç insan eliyle kotarılmış cehennemi var edecektir? Bugün Menbiç / Tişrin Barajı / Qaraqozak çevresinde durdurulabilen o cihatçı çetelerin, var etmek istedikleri bir biçimde boğmaya çalıştıkları o Kürd, Ezidi, Alevi, Süryani, Keldani, Ermeni, Rum Ortodoks, Mıhellemi, Roman, Arapların yaşadığı Rojava birlikteliğini yıkmaya hazır kıta beklerken, Nusayrilerin yaşadıkları kentlerdeki bitimsiz şiddet döngüsü, on günde varılan soykırıma teşne olma hallerinde hangi yarından bahis açılabilir, Suriye’de, Türkiye’de ya da tüm bu coğrafyanın herhangi bir noktasında. 1915’ten bugüne yüz dokuz koca yıl geçti. O kırılma ekseninden bunca zaman sonra, her şey bu kadar ilerlemiş, insanlık yol aldı denilirken bir kez daha o eksene saplanmanın, tutkuyla savunmanın, yeni 1915’ler imal etme çabasının karşılığı ne olacaktır? Dün Efrin, Mare, Azez, Dün Roboski, Dün Nisebin, Elih, Sur, Amed, Dün Martakert, Stepanakert, Hadrut, Vank, Bugün Tartus, Lazkiye, Humus, Şam ya sonrası. Hep mi hiçliğin esiri kılınacaktır hayat, hep mi makus kader insanların canlarıyla ödenecek bedellerle çıkagelecektir. Hiç kimselerin değil, bunca insanın insana kırdırıldığı bir kötülük sarmalının Dünyanın göreceği günleri de yemeye devam ettiğini o insanlık namına gerilemeyi durduracak irade nerededir, farkına varabiliyor musunuz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: © Sameer Al-DOUMY / AFP via RFI
Meramda Paylaşılan Haber
Suriye’de Alevilere Baskı Artıyor, İktidarın Politikası Kaygıyı Büyütüyor - Gözde TÜZER - Evrensel
https://www.evrensel.net/haber/537280/suriyede-alevilere-baski-artiyor-iktidarin-politikasi-kaygiyi-buyutuyor
#meram#arzihal#durum tahayyülü#hiçlik#yoksunlaştırma#cihat#kötülük sarmalı#karanlık çağ#akp#yeni türkiye#suriye#rojava#azınlıklar#kürd#alevi#nusayri#hayat hakkı#seküler#ırkçılık#tahakküm#tehdit#yıldırı#yalnızlaştırma#ortadoğu#karanlık#temsiliyet#yol nereye?#demokrasi#adalet#özgürlük
0 notes
Link
Kurtarma ekipleri, 9 Şubat 2023'te başkent Şam'ın kuzeybatısındaki Lazkiye vilayetindeki rejim kontrolündeki Cableh nahiyesinde çöken bir binanın molozlarını temizliyor.— AFPBAB AL-HAWA, SURİYE: Türkiye ve Suriye'deki büyük depremden ölenlerin sayısı Perşembe günü tırmanmaya devam etti ve ilk BM yardımı Suriyeli isyancıların kontrolündeki bölgelere ulaştığında 20.000'i aştı, sadece daha çok hayatta kalan bulma umutları soldu. Şiddetli soğuk, binlerce dümdüz binanın dört gün süresince aranmasını engelledi ve barınak ve içme suyu olmayan birçok depremzedenin yaşamını tehdit etti. Akrabaların, Türkiye'nin güneyindeki Antakya kentindeki bir hastanenin otoparkına serilen ceset torbalarını yitik akrabalarını aramak için terk etmesi, trajedinin boyutunun bir göstergesi. Hayatta kalan öteki kişiler sevdiklerinin cesetlerini ararken ailesinden sekiz kişiyi kaybeden Suriyeli sığınmacı Rania Zaboubi, "Teyzemi bulduk fakat amcamı bulamadık" dedi. Uzmanların yaşam kurtarmak için en ihtimaller içinde süre olarak kabul etmiş olduğu 72 saatlik işaret geçtiğinden, hayatta kalanları bulma şansı azaldı. 7.8 büyüklüğündeki zelzele, birçok kişinin esasen Suriye'deki iç cenk sebebiyle kayıplara ve yerinden edilmelere maruz kalmış olduğu bir bölgede Pazartesi günü erken saatlerde uyurken meydana geldi. Sadece Bab al-Hawa sınır kapısındaki bir yetkili AFP'ye verdiği demeçte, bir yardım konvoyunun Perşembe günü Suriye'nin kuzeybatısına, depremden bu yana ilk kez, yaşam kurtarıcı bir gelişme olarak ulaştığını söylemiş oldu. Dondurucu sıcaklıklar Geçiş, BM yardımının Suriye hükümet güçleri tarafınca denetim edilen bölgelerden geçmeden sivillere ulaşmasının tek yoludur. On senelik iç cenk ve Suriye-Rus hava bombardımanı çoktan hastaneleri yerle bir etmiş, ekonomiyi çökertmiş ve elektrik, yakıt ve su kıtlığına yol açmıştı. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres Perşembe günü, Güvenlik Konseyi'ni Türkiye ile Suriye içinde yardım ulaştırmak suretiyle yeni sınır ötesi insani yardım noktalarının açılmasına izin vermeye çağırdı. Suriye'nin kuzeybatısındaki isyancıların elindeki bölgelerde yaşayan dört milyon insan, ortalama on yıl ilkin Güvenlik Konseyi tarafınca yetkilendirilen bir sınır ötesi yardım operasyonunun bir parçası olarak tek Bab al-Hawa geçmesine güvenmek mecburiyetinde bırakıldı. Guterres, "Bu birlik anıdır, siyasallaştırma ya da bölme zamanı değil, sadece kitlesel desteğe ihtiyacımız olduğu açık" dedi. Türkiye'nin Gaziantep kentinde sıcaklıklar Perşembe günü erken saatlerde eksi beş dereceye (23 Fahrenheit) düştü, sadece binlerce aile geceyi otomobillerde ve derme çatma çadırlarda geçirdi - evlerine dönmeleri oldukca korktu yada yasaklandı. Anne babalar, Pazartesi günkü depremin merkez üssüne yakın şehrin sokaklarında, çadırda oturmaktan daha sıcak olduğundan çocuklarını battaniyelere sararak yürüdüler. Bazı insanoğlu komşularının yada akrabalarının yanında sığınak bulmuşlardır. Bazıları bölgeyi terk etti. Fakat birçoğunun gidecek yeri yok. Geceleri spor salonları, camiler, okullar ve bazı mağazalar açıldı. Sadece yataklar hala yüksek seviyede ve binlerce şahıs geceleri motorları ısınmak için çalışan otomobillerde geçiriyor. Kurtarma ekiplerinin gece geç saatlere kadar çalışmasını izlerken iki yaşındaki kızını battaniyeye sarın Melek Halıcı, "Oturduğumuzda oldukca acı çekiyor ve yıkıntı altında kalan herkesten korkuyorum" dedi. Internasyonal kurtarıcılar, yoğun soğuğun onları sınırı olan yakıt kaynaklarını ısınmak için mi yoksa işlerini yapmak için mi kullanacaklarını tartmaya zorladığını söylediler. zamana karşı yarış Yunan itfaiye yetkilisi Athanassios Balafas Atina'da, "Asla kimse bu soğuktan bahsetmeyi dikkatsizlik etmedi." dedi. "Açıkçası çalışmaya devam etmeyi seçtik." Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, web üstünden artan eleştirilerin peşinden Çarşamba günü "eksiklikler var. Koşulların görülmesi açık. Bu şekilde bir felakete hazır olmak mümkün değil" dedi. Pazartesi günkü zelzele, doğu Erzincan ilinde 33 bin kişinin yaşamını kaybetmiş olduğu 1939 yılından bu yana Türkiye'nin görmüş olduğu en büyük zelzele oldu. Yetkililer ve sıhhat görevlileri, Pazartesi günkü 7,8 büyüklüğündeki depremde Türkiye'de 17 bin 406, Suriye'de 3 bin 317 kişinin yaşamını kaybettiğini ve teyit edilen toplam sayının 20 bin 723'e ulaştığını söylemiş oldu. Uzmanlar, sayının hızla artmaya devam edeceğinden korkuyor. Zorluklara karşın, binlerce yerli ve yabancı araştırmacı daha çok hayatta kalan bulma arayışından vazgeçmedi. Şimal Kıbrıs'tan iki düzine çocuk ve ebeveynlerinden bazıları - toplam 39 Kıbrıslı Türk - Türkiye'nin güneydoğusundaki Adıyaman'daki otellerinde zelzele meydana vardığında bir voleybol turnuvasına katılmak için okul gezisindeydiler. Kendi bölgelerinin hükümeti, çocuklar için arama kurtarma çalışmalarına katılabilmeleri için hususi bir tayyare kiralayarak ulusal seferberlik duyuru etti. Kardeşi Hasan'ın voleybol takımında olduğu İlhami Bilgen, eskiden otel olan beton levhalar ve ağır tuğlalardan oluşan ürkütücü yığına baktı.bağışçı konferansı Bilgen, "Orada bir oyuk var. Çocuklar içine sürünerek girmiş olabilir" dedi. "Hala umudumuzu yitirmedik" Çin ve ABD de dahil olmak suretiyle düzinelerce ülke yardım sözü verdi ve arama ekipleri ile yardım malzemeleri çoktan geldi. Fitch Ratings, sarsıcı insan yitirilmesine ek olarak, depremin ekonomik maliyetinin 2 milyar doları aşacağını ve 4 milyar dolara yada daha fazlasına ulaşabileceğini söylemiş oldu.
0 notes