#Seyit Rıza
Explore tagged Tumblr posts
Text
İsyan Çıkaracakmış!
✍🏻 Yılmaz Dikbaş
DEM Partisi Eşbaşkanı, Siirt Milletvekili Tuncer Bakırhan, Mardin’de 4 Kasım 2024 günü şu tehdidi savurdu:
“Çok iyi bilsinler ki, Seyit Rıza ne yaptıysa, Şeyh Sait ne yaptıysa Kürt halkı da onu yapacaktır!”
Değerli Dostlar,
Şeyh Sait ve Seyit Rıza, genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı silahlı isyanlar örgütlemişlerdi.
Tuncer Bakırhan da tıpkı onlar gibi, 101 yıllık geçmişi olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı silahlı isyan başlatacağını ilan etmiştir!
ŞEYH SAİT İSYANI
Şeyh Sait isyanı 8 Şubat 1925 Pazar günü başladı.
Şeyh Sait, 1865 yılında Elazığ’ın Palu ilçesinde doğmuş, Zaza bir aileye mensup Nakşibendi şeyhidir.
Türk devleti, isyanı 31 Mart 1925 günü bastırdı, elebaşı Şeyh Sait ve yandaşlarını yakaladı. İsyancılar İstiklal Mahkemesi’nde yargılandı. Elebaşı Şeyh Sait ile birlikte 29 isyancı idam edildi.
Şimdi gelin, Şeyh Sait isyanını, 25 yıldır İmralı’da yatmakta olan PKK terör örgütünün elebaşı Abdullah Öcalan’dan dinleyelim!
Terörist elebaşı Öcalan, 1 Ocak 2000 Cumartesi günü şunları anlattı:
“Şimdi artık benim devletime hizmet için neler yapabileceğimi konuşmalıyız. Bazı hususları tek tek anlatmak istiyorum.
Boş yere akıtılan kanların, çekilen çilelerin artık son bulması lazım.
Mesela Şeyh Sait hadisesinin altında İngiliz vardır. Hem kışkırtma hem de maddi anlamda her türlü desteği vermiştir.
Şeyh Sait zaten kendisi büyük bir zengindi, toprak ağası idi. Aslen Palulu idi ama Hınıs’ta oturuyordu, binlerce davarı vardı, ticareti iyi idi. Ne oldu, ‘Gel’ dediler, ‘Kürdistan’ı kurup seni de kral yapalım.’ Hırsa kapıldı, tabii İstanbul’daki Vanlı Seyit Abdülkadir de İngilizlerle beraber bu işin militanlarındandı.
Önce Kürtçü değilim, şeriat elden gidiyor diye başkaldırıyorum dedi, ama Kürtçü oldu, yani tutarsızdı. Netice bir sürü ölüm ve acı, daha da önce söylediğim gibi, şiddet zaman zaman aşırı da olsa genç Cumhuriyet kendisini korumuştur.”
Değerli Dostlar,
Tekrar ediyorum, Şeyh Sait hakkındaki yukarıdaki sözler benim değil, PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın açıklamalarıdır!
SEYİT RIZA’NIN DERSİM İSYANI
Şimdi gelelim, DEM Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan’ın kendisine örnek olarak aldığı Seyit Rıza’ya…
21 Mart 1937 Pazar günü, Seyit Rıza Dersim İsyanı’nı başlattı.
30 Temmuz 1937 Cuma günü İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na bir mektup gönderdi.
Daktiloyla Fransızca yazılmış olan bu mektup, el yazısıyla “Dersim Generali Seyid Rıza” olarak imzalanmıştır!
Mektubun Fransızca aslı, Türkiye’de ilk kez Türk Milletine Suikast adlı kitabımda yer almıştır (Aralık 2022’de Nergiz Yayınları tarafından yayımlanmıştır).
Mektubun Türkçe Çevirisi
İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na
Dersim-Kürdistan
30 Temmuz 1937
“Sayın Bakan,
Yıllardan beridir Türk Hükümeti, Kürt halkını asimile etmeye çalışmakta ve bu amaçla gazete ve Kürt dili yayınlarını yasaklamakta, anadillerini konuşanlara eziyet ederek, Kürdistan’ın verimli topraklarından gidenlerden büyük bir bölümünün telef olduğu Anadolu’nun çorak topraklarına zorunlu göçler düzenleyerek bu halka baskı yapmaktadır.
Son günlerde Türk Hükümeti, kendisiyle yapılan bir antlaşma sonucu bu baskılardan arındırılmış Dersim bölgesine de girmeye kalkışmıştır.
Bu olay karşısında Kürtler, göçün uzak yollarında can vermek yerine kendilerini korumak için 1930’da Ağrı Dağı’nda, Zilan ve Beyazıt Ovası’nda olduğu gibi silahlara sarıldılar.
Üç aydan beri ülkemde vahşi bir savaş ortalığı kırıp geçirmektedir.
Savaş olanaklarının eşitsizliğine ve bombardıman uçaklarının, yangın bombalarının, boğucu gazların kullanılmasına rağmen ben ve yurttaşlarım Türkiye ordusunu başarısızlığa uğrattık.
Direnişimiz karşısında Türk uçakları köyleri bombaladılar, yangınlar çıkardılar ve savunmasız kadın ve çocukları öldürdüler. Böylece Türk Hükümeti, tüm Kürdistan halkına zulüm ederek yenilgisinin intikamını alıyor.
Hapishaneler yumuşak başlı Kürt halkıyla dolup taşıyor, aydınlar kurşuna diziliyor, asılıyor ya da Türkiye’nin ıssız bölgelerine sürülüyor.
Üç milyon Kürt ülkesinde bulunuyor ve sadece soylarını, dillerini, geleneklerini, kültürlerini ve uygarlıklarını koruyarak barış ve özgürlük içinde yaşamak istiyor. Kürt halkı, benim sesimden Ekselanslarına sesleniyor ve hükümetinizin manevi etkisinden Kürt halkını yararlandırmanızı sizden istirham ediyor.
Sayın Bakan, en derin saygılarımın kabulünü rica ederim.”
Dersim Generali
Seyit Rıza
Şimdi iki soru ve iki cevabımız var:
Birinci soru: Seyit Rıza bu mektubu İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na nasıl gönderdi?
Cevap: İngiliz belgelerinden öğreniyoruz, Seyit Rıza mektubunu İstanbul’daki İngiliz Büyükelçiliği’ne göndermiş ve onlardan mektubun Londra’ya ulaştırılmasını rica etmiş.
İkinci soru: Peki, İngilizler Seyit Rıza’nın mektubuna cevap vermişler mi?
Cevap: İstanbul’daki İngiliz Büyükelçiliği, Seyit Rıza’nın mektubunu İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na şu el yazısı kısa notla birlikte göndermiş:
Mektubun Türkçesi:
23 Eylül 1937
“Seyit Rıza’dan almış olduğumuz bir mektubun kopyasını ekte sunuyoruz.
Söylememize gerek yok, Seyit Rıza’ya mektubunu aldığımıza dair bir teyit göndermedik.”
Son bir soru: Seyit Rıza’nın mektubunu alan İngiltere Dışişleri Bakanlığı bir cevap vermiş mi?
Cevap: Evet vermiş, ama Seyit Rıza’ya değil! Cevabını İstanbul’daki Büyükelçiliğe göndermiş.
İşte o mektubun Türkçesi:
Britanya Büyükelçiliği, İstanbul
5 Ekim 1937
“Seyit Rıza’dan aldığınız mektubun bir kopyasını iliştirdiğiniz 23 Eylül 1937 tarihli (E 5529/466/44) mektubunuz için teşekkür ederiz.
Eğer bu mektubun varlığından Türk Hükümetini resmi olmayan yoldan haberdar eder ve bu mektubu hiç dikkate almadığımızı bildirirsek iyi bir izlenim yaratmış olacağımıza inanıyoruz.
Böyle davranmamıza sizin herhangi bir itirazınız var mı?
Seyit Rıza’nın mektubunun size hangi yoldan ulaşmış olduğunu da bilmek isteriz.”
Son Değerlendirme
Dersim isyanının elebaşı Seyit Rıza, İngilizlerden yardım dileniyor.
Tarihte, yabancılardan yardım ve merhamet dileyerek bağımsızlığını elde etmiş bir halk var mı?
İngilizlerden yardım dilenen Seyit Rıza’nın onurlu ve şerefli bir kişi olduğunu söyleyebilir misiniz?
Seyit Rıza’nın yardım dilendiği İngilizler, mektubuna cevap bile vermiyorlar! İngilizler, Seyit Rıza’nın mektubunu dikkate bile almıyorlar!
Seyit Rıza’nın o çok güvendiği İngilizler, “Seyit Rıza’nın mektubundan Türk Hükümetini haberdar edelim, böylece Türk Hükümeti üzerinde iyi bir izlenim yaratalım” diyorlar!
Onur ve şeref gibi yüce değerleri bir yana bırakalım; Seyit Rıza’nın sömürgeci İngilizleri hiç anlamamış, hiç öğrenmemiş olmasına ne diyelim?
“İngilizlerin dostları yoktur, çıkarları vardır” deyimini bile bilmeyen, bilgisiz ve bilinçsiz Seyit Rıza, silaha sarılıp Türkleri arkadan vurmakla hem çok sayıda günahsız Kürt’ün ölmesine neden olmuş hem de Türk milletine suikast düzenleyenlere uşaklık yapmıştır.
Değerli Dostlar,
Dersim İsyanı’nın elebaşı Seyit Rıza ve yandaşları Türk devletinin askerleri tarafından yakalandı. Yargılandı. 15 Kasım 1937 günü idam edildiler.
Çok büyük çoğunluğu eğitimsiz ve mesleksiz bırakılmış Kürt vatandaşlarımızı yalanlarla kışkırtmadan önce, DEM Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan’ın Şeyh Sait ve Seyit Rıza’nın başlattıkları isyanların nasıl sonuçlandığını bir kez daha okuyup öğrenmesi gerekmiyor mu?
Yılmaz Dikbaş
1 note
·
View note
Text
Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun.
16 notes
·
View notes
Text
Ülkenin kurucu partisini yönetenlerin yerel seçim zaferinden sonra izlediği politikalar da sorgulanmaya muhtaçtır.
31 Mart yerel seçiminde halkın verdiği mesajı doğru okuyamayan Özgür Özel, erken seçimi geciktirmek için elinden geleni yaptı. Yirmi iki yıllık AKP iktidarının ülkede yol açtığı derin kaosa çözüm bulmak için erken seçimi zorlayacağı yerde, seçimi 2025’in sonuna ertelemeyi önerdi. “Makama saygı” diyerek Erdoğan’la görüşmek için yaptığı randevu çağrıları, “yumuşama/normalleşme” politikası ve laik Cumhuriyeti yıkmayı amaçladığını tüm dünyanın bildiği iktidar ile “müzakere etme” yöntemi ile geçen yedi ayda, seçim sonrasında birinci konuma yükselmiş olan CHP’yi zayıflattı.
Mardin’de DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın “Seyit Rıza ne yaptıysa, Şeyh Sait ne yaptıysa Kürt halkı da Türk halkları da onların yaptığını yapacaktır” demesi üzerine aynı otobüs üzerinde konuşan Özel, bir tepki göstermemiştir.
Kuşkusuz iktidarın kayyım darbesine karşı demokratik direnme hakkını kullanmak gerekir. Yüksek Seçim Kurulu tarafından adaylıkları onaylanmış ve halk tarafından seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyım atanması hukuksuzluktur. Ancak bu darbeye karşı mücadele ederken CHP’nin çizgisinin belirsizleştirilmesine karşı eleştiriler giderek artıyor.
Şimdi bunun sırası mı diyenlere, bu sorgulamaları dürüstçe yapmadıkları ve bunun için herhangi bir zamanı da yıllardır uygun bulmadıkları için bu hale gelindiğini hatırlatırım.
2 notes
·
View notes
Text
Dört bir yandan gözaltında olan bir avuç denilecek kadar küçük bir kentte, Tunceli'de kayboldu Diyarbakırlı Gülistan. Annesi:
"Küçüğümdü, fidanımdı, yüreğimin gülüydü, sabah uykusundan uyandırmaya kıyamadığımdı, ilkokuldan sonra okumak için köyden gittiğinden beri hasret kaldığımdı…" diyor.
"Biz kızımızı devlete teslim ettik ve onun ölüsünü ya da dirisini bulmak devletin görevi." diye ekleyen Bedriye ve Halit Doku, bu taleplerini sosyal medyadan da dile getiriyorlar.
21 yaşındaki Tunceli Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü ikinci sınıf öğrencisi Gülistan, 5 Ocak 2020'de kaybolmadan bir gün önce Rus asıllı eski erkek arkadaşı Zaynal Abakarov ile onun çalıştığı kafenin önünde tartıştı ve Doku'ya zor kullanıldı.
Daha sonra üniversiteye giden bir minibüse bindiği anlar mobese kameralarına takılan Gülistan'dan bir daha haber alınamadı. Yol güzergahında bulunan Kent Güvenlik Yönetim Sistemi (KGYS) kameralarında yapılan incelemelere rağmen araçtan nerede indiği tespit edilemedi.
Bindiği minibüsün şoförü belirlenerek ifadeye çağrıldı. Sürücü, pazar günü olması dolayısıyla aracın üniversiteye girmediğini, dönüşte minibüsün boş döndüğünü ve Doku'nun nerede indiğini hatırlamadığını söyledi.
Ayrıca Abakarov'un üvey babası Engin Yücer'e ait ve polis tutanağında olaydan bir gün önce Gülistan'ın zorla bindirilmeye çalışıldığı belirtilen otomobilin, soruşturmanın açıldığı 7 Ocak'ta il dışına çıkarıldığı ve yaklaşık bir hafta sonra tekrar kente getirildiği ortaya çıktı.
Bilirkişi raporu ve HTS kayıtları Gülistan Doku ile ilgili sürdürülen soruşturma dosyasına eklendi. Bu raporlarda şüphelinin eylemi daha da net bir şekilde ortaya çıkmış oldu.
Gülistan, 4 Ocak'ta part-time olarak iş yerinde çalışmaya başlıyor. O çalışması saat 16.00 ile 23.00 arası olması gerek. Saat 20.00 sırasında şüphelinin babası adına kayıtlı bir telefondan aranması üzerine patronundan izin alarak şüphelinin evine gidiyor, saat 21.00 sıralarında.
Saat 22.30 sıralarında da evlerinden çıktığına ilişkin görüntüler var. Bu görüntülerde Gülistan'ın hızlıca evi terk ettiği görülüyor, şüphelinin de hızlıca ardından araca binip Gülistan'ın arkasından gittiği görülüyor.
Ayrıca Asayiş Şube'de görevli üvey baba Engin Yücer, sosyal medya hesabından Gülistan'ın intihar ettiği iddiasına dair bir fotoğraf paylaştı ve bunun dosyada bulunduğunu belirtti. Ancak savcı, dosyada böyle bir bilginin olmadığını söyledi. Engin Yücer, 8 Ağustos 2020'de de Gülistan'ın ablasına sosyal medyadan hakaret etti. 22 Ocak 2021'de "kişisel verileri hukuka aykırı ele geçirmek ve yaymak, hukuka aykırı kişisel verileri kaydetmek ve bu suçu kamu görevlisi sıfatıyla yapmak gerekçesiyle" polislikten ihraç edildi.
Gülistan Doku'nun annesi Bedriye Doku ve ablası Aygül Doku, Tunceli Seyit Rıza Meydanı'nda oturma eylemine başladı. Anne ve kızı çevik kuvvet polisleri tarafından gözaltına alındı, ardından serbest bırakıldı. Gülistan'ın ailesi, çocuklarının bulunması için 2 Ocak 2022'de Tunceli Adliyesi önünde oturma eylemi başlattı. Aile, polis ekipleri tarafından engellendi. Kızlarının akıbetini sormak için 23 Şubat 2022'de Tunceli'den Ankara'ya gelen Doku ailesi, gözaltına alındı. Aile, ertesi gün Adalet Bakanlığı'na gitmek isterken polis tarafından yine engellendi. Doku ailesi oturma eylemleri düzenledi, siyasi parti temsilcileri ve partili cumhurbaşkanıyla görüştü. Binlerce kadın Gülistan için sokağa çıktı, milletvekilleri mecliste soru önergeleri verdi.
Gülistan'ın telefon sinyalinin en son alındığı yer de, Sarı Saltuk Viyadüğü'ydü. Bu bölgeyi gören ve yola uzaklığı nedeniyle net olmayan üç buçuk saatlik güvenlik kamerası görüntüsü, iyileştirilmesi için 28 Haziran 2022'de Ulusal Kriminal Büro'ya gönderildi. Ailenin bu görüntünün soruşturmanın yönünü değiştireceğine dair umudu vardı. Ancak gelinen aşamada hiçbir değişiklik olmadı.
Baraj gölünde arama yapan ekiplerce 187 gün süreyle su altı ve üstünde sürdürülen çalışmalardan da sonuç alınamadı.
Tunceli gibi özel güvenlik bölgesi olan bir kentte, her köşesi 24 saat kameralarla gözetlenen bir kentte bir kadının kaybolamayacağı, ancak bilinçli ve organize bir şekilde ortadan kaldırılabileceğine dair ciddi bir kanı oluştu.
Gülistan'ın kaybolmasının üzerinden yaklaşık 5 yıl geçmesine rağmen "Gülistan Doku nerede?" sorusu hâlâ cevaplanamadı.
Birçok kentte birçok yurttaş, kadın, aktivist ve devrimci "'Gülistan Doku nerede?' diye sormaya devam edeceğiz." diyor.
1 note
·
View note
Text
#卍15Kasım1937, vatan haini seyit rıza ve eşkıya sürüsünün idam edilişinin yıl dönümü kutlu olsun.
#卍16Kasım1937’de Tunceli Pertek'te Singeç Köprüsü’nü açan #卍TENGRİkutUluğBaşBuğMKATATÜRK, sigara içerken o meşhur fotoğrafının çekilmesini özellikle ister.
#卍SabihaGökçen sebebini sorunca, ona şöyle der: “#卍Kızım, asiler bir köprü yakarak isyan başlattılar. Ben de bir sigara yakarak bitiriyorum.”
Devletin tunç eli dün olduğu gibi bugün de balyoz gibi hainlerin tepesinde olacaktır.
#mkatatürk#gbhnatsiz#turanci#turan#türk ulusu#var olsun bodun.#türk uluslari#the beast from 20000 fathoms
0 notes
Video
youtube
(dersim katliamı)Seyit Rıza nın Atatürk e yazdığı mektup.
0 notes
Video
youtube
Şeyh Said | Seyit Rıza | Devlet Bahçeli! - Yılmaz Özdil
0 notes
Text
Dersim Soykırımı ile Yüzleşmek! – İnsan Hakları Derneği
GENEL MERKEZ AÇIKLAMALARIMANŞET
Dersim Soykırımı ile Yüzleşmek!
Bugün Dersim Soykırımının 87. yıl dönümü. Soykırımda yaşamını yitirenleri anıyoruz.
1925 yılında çıkarılan Şark Islahat Planı, 1936 yılında çıkarılan Tunceli Vilayetinin İdaresi Hakkında Kanun, Şark Islahat Planına dayanılarak kurulan ve Dersim’in de içinde yer aldığı 4. Umumi Müfettişlik ‘in kurulması ile adım adım “ulus devletin” inşası önünde engel olarak görülen Dersim’in öncelikle kanaat önderlerinin yok edilmesi, karşı çıkanların soykırımdan geçirilerek yöre halkının sürgüne tabi tutulmasının hedeflendiği görülmektedir.
25.12.1935 tarih ve 2884 sayılı Tunceli Kanunu çerçevesinde 4 Mayıs 1937 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile Dersim’e yönelik askeri operasyonlar başlatılmış ve bu operasyonlar sırasında on binlerce Kürt/Alevi katledilmiştir. Askeri operasyonlar 1938 yılı boyunca devam etmiş ve katliam ile birlikte zorunlu göç(sürgün) ile Dersim coğrafyası büyük oranda insansızlaştırılmıştır.
15 Kasım 1937 yılında Dersim’in Kürt Alevi kanaat önderi Seyit Rıza (74 yaşında), oğlu Resik Hüseyin (16 yaşında) ve toplam 7 kişi (bazı rivayetlere göre 11 kişi) yürürlükteki hiçbir hukuk kuralına uyulmadan, yargılama yapılmadan, usulüne uygun mahkeme kurulmadan Elâzığ Buğday Meydanında idam edilmişlerdir.
Dönemin Emniyet Genel Müdür Yardımcısı İhsan Sabri Çağlayangil’in anılarında anlattığı bilgilerde iddia edildiği gibi Dersim’de bir isyanın olmadığını doğrulamaktadır.
İnsan hakları savunucuları olarak Dersim’de 1937-38’de yapılan bu katliamları TCK 76. Maddesinde tanımlandığı gibi soykırım olarak nitelendirmekteyiz. Dersim halkı ise yaşananları “tertele” olarak nitelendirmeye devam etmektedir. Ayrıca Birleşmiş Milletlerin 1948 yılında kabul ettiği Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi çerçevesinde de Dersim’de yaşananların Soykırım Suçunu oluşturduğu doğrulanmaktadır.
1937-38’de yaşanan Dersim Soykırımı’nda kadın, çocuk dahil 13.160 Dersimlinin öldürüldüğü; 11.818’inin sürüldüğü resmi kayıtlarda yapılan araştırmalarda ortaya konmuştur. Dersim’in Kayıp Kızları olarak bilinen bir kuşağın ise ailelerinden koparılarak tanımadıkları, bilmedikleri ailelere evlatlık olarak, eş olarak verildiği gerçeği de soykırımın bir başka boyutunu oluşturmaktadır.
İHD, Dersim’de 1937-1938’de yapılanları soykırım olarak nitelendirmekle birlikte bu tarihsel trajedinin insan hakları hukuku bakımından geçmişle yüzleşme konusu olduğunu ve ancak bu çerçevede ele alınabileceğini savunmaktadır. Geçmişle yüzleşmenin yaşanabilmesi ve tüm hakikatin ortaya çıkarılabilmesi için güçlü bir siyasi iradenin varlığı gerekmektedir.
2011 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan AKP’nin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda Dersim Tertelesi hakkında konuşmuş; Jandarma Genel Komutanlığı’nın hazırladığı Dersim Raporunu göstermiş ve yukarıda ifade edilen bilgileri doğrulayarak dönemin CHP sini suçlamıştır. “Eğer devlet adına özür dilenecekse, böyle bir literatür varsa ben özür dilerim, diliyorum. Dersim yakın tarihimizdeki en acı en trajik olaylardan biridir. Dersim aydınlatılmayı bekleyen bir faciadır” demiş ancak özrün yerini bulması için bugüne kadar hiçbir somut adım atılmamıştır.
Devletin Dersim’le yüzleşmesi için öncelikle TBMM bünyesinde “Dersim İçin Hakikat Komisyonu” kurulmasını, komisyon çalışmaları tamamlandıktan sonra komisyonun önerileri doğrultusunda gerekli yasal düzenlemelerin yapılarak soykırımın tanınması, özür dilenmesi ve onarıcı adalet çözümleri üzerinde durulması gerekmektedir.
İnsan Hakları Derneği olarak ivedilikle;
Dersim halkından resmi olarak özür dilenmesini, Dersim isminin iade edilmesini,
Dersim Soykırımı ve diğer toplu katliam ve sürgünlere ilişkin devlet arşivlerinin kamuoyuna ve üniversitelere açılmasını,
Dersim Soykırımında idam edilen Seyit Rıza ve arkadaşlarının itibarlarının iade edilmesini, mezar yerlerinin açıklanmasını, diğer toplu mezarların usulüne uygun olarak açılması için çalışma yürütülmesini,
Yapılan askeri operasyonlar sonucu katledilmeyip asker ailelerine evlatlık ya da ev işlerine yardımcı olarak verilen ve kamuoyunda “Dersimin Kayıp Kızları” olarak bilinen kız çocuklarının akıbetinin açıklanarak aileleri ile buluşturulmasının sağlanmasını,
Dersim’in insansızlaştırılması politikasından vazgeçilerek halen yapımı süren HES ve diğer barajların iptal edilerek doğal ve kültürel tahribata son verilmesini,
Dersim’deki doğal ve kültürel inanç merkezlerinin muhafaza altına alınarak Dersim halkının yerel temsilcilerine (Dersim Belediyesi gibi yerlere) devrinin sağlanmasını,
yetkililerden talep ediyor ve bunların gerçekleşmesi için sürecin takipçisi olacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz.
0 notes
Text
youtube
Dr. Nuri Dersimi
Hozat, Ağzunik köyünde Mart 1893 yılında doğdu. Babası Mılla İbrahim Bey Milan aşiretindendir. Aile Seyit Rıza’nın ailesi ile eski bir güçlü ilişkileri vardır. Bu çevrede yetişenler öğretim görmüş aydın çevrelerdir. Birçoğu Dersim 1938 isyanında hayatlarını kaybetmişler ve bağımsızlık direnişinin teorik ve pratik örgütleyicileri konumundadırlar.
Dr. Nuri Dersimi, 1911 yılında İstanbul’da doktorluk eğitimine başladı. Burada siyasi çalışmalarını geliştirdi ve Kürt Öğrencileri Derneği kurucularından oldu. Daha sonra Kürdistan Dostları Derneği kurucusu ve yöneticisi oldu. Dernek kapatıldıktan sonra, milli örgütlenme ve propaganda için Dersim’e döndü. Dersim ve Koçgiri’deki faaliyetlerinden dolayı Karadeniz’e sürgün edildi. Ordan tekrar mesleği için Eylül 1917’de İstanbul’a gönderildi.
Sevr Antlaşması’ndan doğan haklardan dolayı bağımsızlık savaşını başlatan kadrolar Kürt milli devlet çalışmalarını hem bölgede hemde diplomatik olarak sürdürdüler. Dr. Nuri Dersimi bu diplomatik ve aydın milli çalışmaların temelinde yer aldı.
İçte ve dışta bunun uğraşı içinde olan Dr. Nuri Dersimi hem tarihi ve kültürel araştrımlar ile hemde bizzat yürüttüğü eğitim çalışmaları ile bu düşünceleri Kürt milletine aktardı. Engin bir Kürt tarihi ve kültürü bilgisine sahip olan Dr. Nuri Dersimi aşiretler ile yerel şahsiyetler ve ilişkileri ile tarihi üzerine yazı ve araştırmaları bulunmaktadır. Bu çalışmalar, hem “Hatıratım” hemde “Kürdistan Tarihinde Dersim” kitapları ve yayınladığı notlar ile makaleler bügün bile bölge için araştırmacılar tarafından temel kaynak olarak kullanılmaktadır.
Bu dönemden sonra Kürt tarihinde önemli bir başlangıç olan “Kürdistan Teali Cemiyeti” çalışmaları içinde yer aldı. Bu cemiyet, Kürt modern örgütlenmesininde temel taşı konumundadır. Koçgiri, Dersim ve Şeyh Sait isyanlarında örgütlenme ve yürütülmesinde bu cemiyet ve yönetici ile çalışanlarının emeği temeldir.
Çalışmalarını Sivas’ta yürütmeye başlayan Dr. Nuri Dersimi, Kürdistan Teali Cemiyetinin bir şubesini arkadaşları ile İmranlı’da (Maciran) açar. Ankara 1919 kongresine çağrılı olduğu halde katılmadığı için hapse atılır. Serbest kaldıktan sonra Kürdistan Teali Cemiyeti öncülüğünde Alişer Efendi liderliğinde Koçgiri’deki isyanı başlatırlar. Oğlu Ali’de bu savaşta hayatını kaybeder. Koçgiri savaşı başarızlıkla sonuçlanınca Dersim’e geçer, Seyit Rıza ile bölge çalışmalarından yer alır.
Dersim isyanının başlarında Eylül 1937’de Rojava’ya geçmek zorunda kalır. Suriye, Ürdün ve tekrar Rojava’ya geçer ve ömrünün sonuna kadar çeşitli zorluk ve çalışmalarla yaşamını burada sürdürür.
Ünlü tarihçi İsmail Beşikci, Dr. Nuri Dersimi hakkında şöyle der:
“Dr. Nuri Dersimi, Koçgiri Halk Hareketinden itibaren Kürdistan’daki olayları bizzat yaşayan bir kişidir. Özellikle, gerek Koçgiri, gerek Dersim hareketlerinin önemli bir kişisidir”.
Bu belirleme Dr. Nuri Dersimi’nin Kürdistan savaşında önemli yerini gösterir.
Dr. Nuri Dersimi bir savaşçı, diplomat, milliyetçi Kürt aydını olmasının yanı sıra hem örgütçü hemde Kürt tarihine önemli referans notları düşen, bugün bile temel kaynak olarak anılan iki kitap ve çok sayıda yazı ve makaleninde sahibidir.
“Kürdistan Tarihinde Dersim” ve “Hatıratım” kitaplarında ayrıntılı olarak Kürt Teali Cemiyetinden Ağrı isyanına kadar ayrıntılı tarihi kaynak ve refaranslar vermektedir. Xoybun ve öbür Kürt Milliyetçi örgütlenme ve Bağımsızlık savaşçıları ile önderleri hakkında en yakın kaynaklar bu iki kitaptadır.
Bu savaşta birçok yakınını kaybeden Dr. Nuri Dersimi bulunduğu sürgün bölgelerinde de Türkiye’nin uğraşı ile çeşitli baskı ve zorluklarla karşılaşır. Neredeyse ilk gençlik yıllarından sonra Kürt Milliyetçi düşüncesi ve pratiği içinde olan Dr. Nuri Dersimi bu yüden her zaman işgalci düşüncenin ve pratiğin hedefi olmuştur. Bilindiği gibi kendisi ve ailesi ölümünden sonra bile hedef olmaya devam etmişlerdir.
Dr. Nuri Dersimi 22 ağustos 1973 yılında Halep’te hayatını kaybeder ve Efrin’e defnedilir. Öyleki, işgalcilerinin zülmü bitmez, O’nun mezarını bile 2018 işgalinde Efrinde tahrip eder.
Kürt Milli Mücadelisinde büyük katkıları bulunan Dr. Nuri Dersimi bütün ömrünü her anlamda Kürt milletine adamıştır. Resmi ideolojinin yaratmaya çalıştığı Aleviliği Kürdlükten uzaklaştırma faaliyetlerine en iyi cevap o yıllarda yine Dr. Nuri Dersimi’den gelmiştir. Milli birlik için Kürtlüğü temel alan bir Alevi olması ve bunu sürekli pratikte uygulaması ile resmi ideolojinin Aleviliği Kürtlükten uzaklaştırma politikasını boşa çıkararak Kürt Aleviliğinin Kürtlükte temel olduğunu vurgulamıştır. Bu yüzyılın önemli Kürt Milliyetçi şahsiyetlerinden Dr. Nuri Dersimi’nin Kürt Gençliğine Hitabesi başlı başına bir milli göreve çağrıdır.’ ‘”ntikam” diye başlayan hitabet, “Yaşasın kahramanlar yaratan Kürt Milleti, yaşasın hür ve müstakil Kürdistan”, diye biter.
0 notes
Text
Dersim İnşa Kongresi heyeti İsviçre Sosyalist Parti ile bir araya geldi
BERN- Dersim İnşa Kongresi adına üç kişilik bir heyet, Dersimlilerin 86 yıl önce yaşanan Tertele’yi görüşmek ve taleplerini iletmek üzere İsviçre Sosyalist Parti yetkilileri ile görüştü. Dersim İnşa Kongresi adına bir heyet, Dersim Tertelesi’nin 86’ncı yıl dönümü dolayısıyla İsviçre Federal Parlamentosu’nda İsviçre Sosyalist Parti (SP) yetkilileri ile bir görüşme gerçekleştirdi. Dersim İnşa Kongresi adına Demir Çelik, Hüseyin Berkan Alpar ile Songül Çelik’ten oluşan heyeti, SP Dışişleri Komisyonu Başkanı Jon Pult ve Federal Milletvekili Mustafa Atıcı karşıladı. Heyet, Dersim Tertelesi’nden bugüne fiziki, toplumsal, kültürel, inançsal, kadın ve doğa kırımına dair daha önce Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu’na sunulan dosyayı sundu. Görüşmede, Dersim'de kadın çocuk demeden on binlerce Kürt Alevi’nin kırımdan geçirildiği dile getirilerek, on binlerce insanın sürgüne zorlandığı, çocuklarına ve genç kızlarının kaçırıldığı hatırlatıldı. Soykırımla yüzleşmenin sağlanması, uluslararası alanda tanınması, arşivlerin açılması ile Seyit Rıza ve yoldaşlarının mezarlarının yerinin açıklanması talepleri dile getirildi. Yeni soykırımların yaşanmaması için 14 Mayıs seçimlerinin stratejik öneminin de anlatıldığı görüşmede, Türkiye’deki seçim sürecini denetlemek üzere bir heyet gönderilmesi de talep edildi. Read the full article
0 notes
Link
Altı kişi bir masa etrafında toplanmış birisi “Seyit Rıza” aşığı, birisi “FETÖ” sevdalısı, bir Said-i Nursi talebesi, üç tane de “İhvan” hayranı
Adı
altılı masa
, Altı kişi bir masa etrafında toplanmış birisi “Seyit Rıza” aşığı, birisi “FETÖ” sevdalısı, bir Said-i Nursi talebesi, üç tane de “İhvan” hayranı bir araya gelip, binlerce yıllık Türk Devletine ve 84 Milyonluk Türk Milletine “YENİ ANAYASA” yapmaya kalkışırlarsa ortaya ne çıkar?
Altılı masanın hedefi
Anayasalar, milletle devletin karşılıklı olarak bağıtladıkları bir Sosyal Mukaveledir, olabildiğince geniş bir uzlaşma ile yapılmalıdır, bu ülkede yaşayan herkesi ve gelecek nesilleri yakından ilgilendiren Anayasa yapma işi, uzmanlardan oluşan “Kurucu Meclisin” görevidir ve toplumun en önemli işidir.
Türk Milletinin önüne “Biz Yeni bir Anayasa yapacağız” iddiasıyla çıkan siyasetçilerin geçmişleri, kişilikleri, birikimleri bu yüzden çok önemlidir.
Bir siyasetçi; 16 Nisan 2017 Referandumunda, “TEK ADAM” dikta yönetiminin kabulü için çalıştı ve savundu ise, bugün “Tek Adam” dikta yönetiminden şikayet ediyor ve değiştirelim diyorsa o siyasetçiye asla güvenilmez!
Siz, Türk Devleti Hükümetlerinde 13-14 yıl Bakanlık, diğeriniz Başbakanlık yapacaksınız ve savunduğunuz sistemin, ülkeyi çökme noktasına getireceğini göremeyeceksiniz, siyaset dilinde buna “Siyasi Körlük” değil, “Siyasi İhanet” denir, siz, daha 2-3 yıl önce “Türkiye’nin Said-i Nursi gibi bir lidere ihtiyacı var” diye gazetelere çarşaf-çarşaf beyanat vereceksiniz ve bugün karşımıza geçip “Biz Yeni bir Anayasa yapacağız” diyorsanız, size kimse inanmaz.Altılı masa ve fetöSiz, “Ben FETÖ’cu değilim” diyeceksiniz
Lakin "FETÖ’nün Türkiye’ye gelişi, Humeyni’nin İran’a gelişinden çok daha muazzam olacak” diyen adamı, Genel Başkan Başyardımcınız yapacaksınız, bir taraftan da TV canlı yayınında “Ben Türkiye’deki Cemaat ve Tarikat önderlerinin tamamını yakından tanırım” diyeceksiniz ve “Biz Yeni bir Anayasa yapacağız” diyeceksiniz, siz Türk Milletini saf mı zannediyorsunuz?
Siz, önce Osmanlıya, sonra da genç Türk Devletine isyan edip, Türk askerlerini katleden Atatürk’e hakaret eden İngiliz uşağı Seyit Rıza adlı eşkıyanın heykeline çiçek bırakacaksınız ve onu öveceksiniz, sonra da “Biz Yeni bir Anayasa yapacağız” diyeceksiniz!
Altılı masa ve eğitim diliBir taraftan “Anayasanın değiştirilemez maddeleri, ortam müsait olduğunda değiştirilebilir” diyeceksiniz, programınıza “Türkiye’de eğitim dili Türkçenin yanında Kürtçe ve Arapça” olacaktır yazacaksınız, Türkiye’yi eyaletlere bölecek “AB Yerel Yönetimler Şartını imzalayacağız” diyeceksiniz, ve “Biz Yeni bir Anayasa yapacağız” diyeceksiniz!
Amerikan kovboyları, İngiliz anahtarları, İhvan ve Fetö elemanları bir araya geleceksiniz ve yeni bir anayasa yapacaksınız ha!, siz yapmak değil, yıkmak için bir araya gelmiş acemilersiniz.Altılı masanın yapamayacaklarıAltınız bir araya gelin, Anıtkabir’e gitmeye kalkın, üçünüzün nefesi yarı yolda kesilir, gidemezsiniz, Atatürk ilke ve devrimlerinden nefret edersiniz, laik Cumhuriyeti istemezsiniz.
Her biri.Dinimizi ticaret malzemesi olarak gören cemaat ve tarikatlara dokunamazsınız,
4-6 yaş arasındaki bebelerin, yobazlar tarafından birer Taliban Militanı olarak yetiştirilmesine karşı çıkıp, mevcut anayasanın 174’ncü maddesini uygulayabilecek misiniz?
Siz sözde altılı masa bırakın artık Türk Milletini aldatmayı!
0 notes
Text
Onursuz Hain Seyit Rıza
✍🏻 Yılmaz Dikbaş
https://www.gundemarsivi.com/onursuz-hain-seyit-riza/
Değerli Dostlar,
Nergiz Yayınları rafından yayımlamış olan ↗ “TÜRK MİLLETİNE SUİKAST” adlı kitabımdan bir bölümü aşağıda sizlerle paylaşıyorum:
30 Temmuz 1937, Cuma
Dersim isyanında elebaşı Seyit Rıza, bugünün tarihiyle, İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na bir mektup gönderdi.
Daktiloyla Fransızca yazılmış olan bu mektup, el yazısıyla “Dersim Generali Seyid Rıza” olarak imzalanmıştır.
Şimdi size, bu mektubun aslını sunuyorum.
Mektubun Fransızca aslı, Türkiye’de ilk kez burada yer almaktadır.
Dersim-Kurdistan
Le 30 Juiliet 1937
Ministêre des Affirs Etrangêres
Monsieur le Ministre,
Depuis des annêes le gouvernment Turc tente d’assimiler le peuple Kurda et dans ce but opprime ce peuple, interdisant les journaux et les publications de langue Kurde, persêcutant les gens qui parlent leur langue d’origine, organisant des emigrations forcêes et sutêmatiques des territories fertiles du Kurdistan aux territories incultes de l’Anatolies oû ces emigrês pêrirent en Grand nombre.
Dernierement le gouvernment Turc a essayê de penstrer dans la region de Dersim qui restait, grâce a une etente avec le gouvernement Turc â l’abri de ces persêcutions.
Devant ce fait, au lieu de pêrir sur les routes lointaines de l’emigration, les Kurdes ont pris les armes pour se dêfendre, comme en 1930 dans le mont d’Ararart et dans la vallêe de Zilan et Bayezid.
Depuis trois mois une guerre atroce sevit dans non pays.
Malgrês l’inegalitê des moyens de combat et en dêpit de l’emploi dêavion de bombardement, de bombes incendiares, de gas asphyxiants, moi et mes compatriotes nous avons pû tenir l’armêe Turque en êchec.
Devant Notre rêsistance les avions turcs bombardent les villages, les incendient, et tuent les femmes et les enfants sans dêfance et ainsi le gouvernement turc se venge de son êchec en persêcutant les hbitants de tout le Kurdistan.
Les prisons regorgent de la population paisible Kurde et les intellectuels sont fusillês, pendus ou exilês dans des rêgions isolêes de la Turquie.
Trois millions de Kurdes se trouvant das leur pays et ne demandant que en paix et en libertê en conservant leur race, leur langue, leur traditions, leur culture et leur civilasation, par ma voix s’adressent â votre Excellence, vou prient de faire bênêficier le peuple Kurde de la haute influence morale de votre gouvernement, pour metre fin a cette injustice cruelle.
J’ai l’honneur Monsieur le Ministre, de vous prier d’agrêer l’expressin de ma haute considêration.
Le generalissmeou Dersim
Seyid Rıza
Mektubun Türkçe Çevirisi
İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na
Dersim-Kürdistan
30 Temmuz 1937
“Sayın Bakan,
Yıllardan beridir Türk Hükümeti, Kürt halkını asimile etmeye çalışmakta ve bu amaçla gazete ve Kürt dili yayınlarını yasaklamakta, anadillerini konuşanlara eziyet ederek, Kürdistan’ın verimli topraklarından gidenlerden büyük bir bölümünün telef olduğu Anadolu’nun çorak topraklarına zorunlu göçler düzenleyerek bu halka baskı yapmaktadır.
Son günlerde Türk Hükümeti, kendisiyle yapılan bir antlaşma sonucu bu baskılardan arındırılmış Dersim bölgesine de girmeye kalkışmıştır.
Bu olay karşısında Kürtler, göçün uzak yollarında can vermek yerine kendilerini korumak için 1930′da Ararat Dağı’nda, Zilan ve Beyazıt Ovası’nda olduğu gibi silahlara sarıldılar.
Üç aydan beri ülkemde vahşi bir savaş ortalığı kırıp geçirmektedir.
Savaş olanaklarının eşitsizliğine ve bombardıman uçaklarının, yangın bombalarının, boğucu gazların kullanılmasına rağmen ben ve yurttaşlarım Türkiye ordusunu başarısızlığa uğrattık.
Direnişimiz karşısında Türk uçakları köyleri bombaladılar, yangınlar çıkardılar ve savunmasız kadın ve çocukları öldürdüler. Böylece Türk Hükümeti, tüm Kürdistan halkına zulüm ederek yenilgisinin intikamını alıyor.
Hapishaneler yumuşak başlı Kürt halkıyla dolup taşıyor, aydınlar kurşuna diziliyor, asılıyor ya da Türkiye’nin ıssız bölgelerine sürülüyor.
Üç milyon Kürt ülkesinde bulunuyor ve sadece soylarını, dillerini, geleneklerini, kültürlerini ve uygarlıklarını koruyarak barış ve özgürlük içinde yaşamak istiyor. Kürt halkı, benim sesimden Ekselanslarına sesleniyor ve hükümetinizin manevi etkisinden Kürt halkını yararlandırmanızı sizden istirham ediyor.
Sayın Bakan, en derin saygılarımın kabulünü rica ederim.”
Dersim Generali
Seyid Rıza
Şimdi iki soru iki cevabımız var:
Birinci soru: Seyit Rıza bu mektubu İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na nasıl gönderdi?
Cevap: İngiliz belgelerinden öğreniyoruz, Seyit Rıza mektubunu İstanbul’daki İngiliz Büyükelçiliği’ne göndermiş ve onlardan mektubun Londra’ya ulaştırılmasını rica etmiş.
İkinci soru: Peki, İngilizler Seyit Rıza’nın mektubuna cevap vermişler mi?
Cevap: İstanbul’daki İngiliz Büyükelçiliği, Seyit Rıza’nın mektubunu İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na şu el yazısı kısa notla birlikte göndermiş:
23rd September, 1937
We close herein a copy of a letter which we have received from Seyid Rıza.
Needless to say that we have not sent any acknowledgement.
Türkçesi:
23 Eylül 1937
“Seyit Rıza’dan almış olduğumuz bir mektubun kopyasını ekte sunuyoruz.
Söylememize gerek yok, Seyit Rıza’ya mektubunu aldığımıza dair bir teyit göndermedik.”
Son bir soru: Seyit Rıza’nın mektubunu alan İngiltere Dışişleri Bakanlığı bir cevap vermiş mi?
Cevap: Evet vermiş, ama Seyit Rıza’ya değil! Cevabını İstanbul’daki Büyükelçiliğe göndermiş.
İşte o mektubun İngilizce aslı:
British Embassy, İstanbul
5th October, 1937
Thank you for your letter of September 23 (E 5529/466/44), enclosing a copy of a letter from Seyid Riza.
We feel that it would create a good impression if we could let the Turkish Government know, unofficially, that no notice has been taken of it.
Would you have any objection to our acting accordingly?
We should also like to know by what means it reached you.
Türkçesi:
Britanya Büyükelçiliği, İstanbul
5 Ekim 1937
“Seyit Rıza’dan aldığınız mektubun bir kopyasını iliştirdiğiniz 23 Eylül 1937 tarihli (E 5529/466/44) mektubunuz için teşekkür ederiz.
Eğer bu mektubun varlığından Türk Hükümetini resmi olmayan yoldan haberdar eder ve bu mektubu hiç dikkate almadığımızı bildirirsek iyi bir izlenim yaratmış olacağımıza inanıyoruz.
Böyle davranmamıza sizin herhangi bir itirazınız var mı?
Seyit Rıza’nın mektubunun size hangi yoldan ulaşmış olduğunu da bilmek isteriz.”
Son bir değerlendirme yapalım.
Dersim isyanının elebaşı Seyit Rıza, İngilizlerden yardım dileniyor.
Tarihte, yabancılardan yardım ve merhamet dileyerek bağımsızlığını elde etmiş bir halk var mı?
İngilizlerden yardım dilenen Seyit Rıza’nın onurlu ve şerefli bir kişi olduğunu söyleyebilir misiniz?
Seyit Rıza’nın yardım dilendiği İngilizler, mektubuna cevap bile vermiyorlar! İngilizler, Seyit Rıza’nın mektubunu dikkate bile almıyorlar!
Seyit Rıza’nın o çok güvendiği İngilizler, Seyit Rıza’nın mektubundan Türk Hükümetini haberdar edelim, böylece Türk Hükümeti üzerinde iyi bir izlenim yaratalım, diyor!
Onur ve şeref gibi yüce değerleri bir yana bırakalım, Seyit Rıza’nın sömürgeci İngilizleri hiç anlamamış, hiç öğrenmemiş olmasına ne diyelim? İngilizlerin dostaları yoktur, çıkarları vardır, deyimini bile bilmeyen, bilgisiz ve bilinçsiz Seyit Rıza, silaha sarılıp Türkleri arkadan vurmakla hem çok sayıda günahsız Kürtlerin ölmesine neden olmuş hem de Türk Milletine Suikast düzenleyenlere uşaklık yapmıştır…
Yılmaz Dikbaş
27 Aralık 2023, Çarşamba
0532 233 31 52
0 notes
Photo
Seyit Rıza'nın kızı Leyla Ana yaşamını yitirdi...
12 notes
·
View notes
Video
youtube
(dersim katliamı)Seyit Rıza nın Atatürk e yazdığı mektup.
0 notes
Photo
#Resmî kayıtlarla tespit edilmiş 15 #Ata sını #seferberlik ve #kurtuluş #savaşı döneminde #kaybetmiş #şehit vermiş #ailelerin #torunu olarak diyorum ki: #İskilipli #Mehmed #Âtıf, #Şeyh #Said ve #Seyit #Rıza #Vatan hainliklerinin #bedelini ödediler. Hepsi #emperyalist #muhibleri ve #işbirlikçileri idiler. Her kim ki bu #hainlere #sempati duyar, #empati kurmaya çalışır, #Gazi #Mustafa #Kemal #Atatürk e ve #silah arkadaşlarına buğz eder. Saygısızlık yaparsa, şeytanlarından bulsunlar. LÂNET OLSUN ONLARA... @hizir.inan @hizirinan @hizirinann @inanhizir @hizirinan0653 @hizirinan3 #hızır (Ankara, Turkey) https://www.instagram.com/p/CK-9Dwgge6K/?igshid=90ayvg66jwxq
#resmî#ata#seferberlik#kurtuluş#savaşı#kaybetmiş#şehit#ailelerin#torunu#i̇skilipli#mehmed#âtıf#şeyh#said#seyit#rıza#vatan#bedelini#emperyalist#muhibleri#işbirlikçileri#hainlere#sempati#empati#gazi#mustafa#kemal#atatürk#silah#hızır
0 notes