#Servet Dağılımı
Explore tagged Tumblr posts
Text
Zengini daha zenginleştiren AKP düzeni - Hayri Kozanoğlu
Geçtiğimiz hafta TÜİK 2022 yılı verilerini yansıtan 2023 Gelir Dağılımı İstatistikleri ile Yoksulluk ve Yaşam Koşulları İstatistikleri’ni peş peşe yayımladı. Bu yazıda önce bu istatistiklere kısaca göz atacağız, sonra da gelir ve buna bağlı olarak servet dağılımını daha da bozan ekonomik koşulları mercek altına alacağız. EN YÜKSEK %20 GELİRİN YARISINA KONUYOR Türkiye’de gelir dağılımının öteden…
View On WordPress
0 notes
Text
Piyasanın 1,2 trilyon dolarlık hacmini paylaşan binlerce kripto para projesi, kişisel yatırımcılar kadar balinalarında cüzdanlarını dolduruyor. Bu yazıda, en büyük altcoinler ve Bitcoin’in servet dağılımını inceleyelim.İşte en büyük altcoinler ortasındaki server dağılımıEthereum (ETH)Coincarp.com istatistiklerine nazaran, 22 Haziran’da toplam 235.6 milyon ETH sahibi vardı. ETH tutan 235 milyon eşsiz adres ortasında birinci 10 cüzdan, ETH arzının %31,15’ini denetim ediyor. Birinci 50 cüzdan, ETH arzının %38,92’sini oluştururken, birinci 100 adres, ETH’nin arzının %44,34’ünü elinde tutuyor. BTC’nin tersine, birinci 10 ETH cüzdanından dokuzu borsa cüzdanıdır.Tether (USDT)Tether (USDT), bir stablecoin olarak en büyük altcoinler ortasında yer alır. Bununla birlikte birden fazla Blockchain’de basılıyor. Bu yazıdaki araştırma sırf Ethereum’da basılan USDT’yi ele alıyor. 22 Haziran prestijiyle USDT tutan ETH tabanlı 4.369.987 cüzdan var.Bunların ortasında, birinci 10 sahibi, sirkülasyondaki USDT’nin %18,56’sını oluşturuyor. Birinci 50 sahibi, arzın %35,87’sine sahip. Tether’in birinci 100 cüzdanı, ERC20 standardına nazaran USDT’nin %42,74’ünü oluşturuyor. ERC20 tabanlı USDT için birinci 10 güçlü listesindeki her cüzdanın bir değişim adresi olarak etiketlendiğini belirtmekte yarar var.BNB Coin (BNB)Benzer formda, BNB’nin hem Ethereum hem de BNB ağlarında güçlü listeleri var. Bu yazıda BNB’nin arzı için ERC20 listesini baz aldık. Yaklaşık 281.987 sahibi BNB’ye sahip ve birinci 10 cüzdan arzın %47,61’ini denetim ediyor. Birinci 50 BNB cüzdanı arzın %64,91’ini oluştururken, birinci 100 cüzdan %70,95’ini temsil ediyor. Birinci 10 BNB adresinden yalnızca iki cüzdan, takas cüzdanıydı. Ek referans için, BNB Chain istatistiklerine süratli bir bakış, 2.650.397 BNB sahibini ortaya çıkarır. Lakin, bu ağlardaki birinci 10 cüzdan, arzın %97,25’ine sahip.USDCBir sefer daha, USD Coin (USDC), birden fazla Blockchain’de basılan bir stablecoin’dir. Bu çalışmada ERC20 tabanlı istatistiklere göz attık. USDC’yi tutan 1.648.279 tanımlanmış adres var ve birinci 10 cüzdan, ERC20 standardına nazaran arzın %16,09’unu denetim ediyor. Birinci 50 adres USDC’nin arzının %33,05’ine sahipken, birinci 100 adres %41,79’unu oluşturuyor. En büyük 10 USDC cüzdanından sekizi, merkezi yahut merkezi olmayan değişim platformları olarak etiketlendi.XRP (XRP)XRP, kripto para arzının yaklaşık %10,8’ini denetim eden birinci 10 cüzdan ile toplam 4.661.405 yatırımcıya sahip. Ek olarak, birinci 50 XRP cüzdanı toplam arzın %16,08’ini oluştururken, birinci 100 cüzdan yaklaşık %32,9’unu elinde tutuyor. Bilhassa, birinci 10 cüzdandan üçü kripto para borsaları tarafından tutuluyor.OKBOKB’ye geçerken, şu anda 50.814 yatırımcısı bulunuyor. Bunlar ortasında birinci 10 cüzdan, token arzının %22,26’sını yönetiyor. Ayrıyeten, birinci 50 OKB sahibi toplam arzın %22,66’sına sahipken, birinci 100 sahibi %23,16’ya sahip. Birinci 10 OKB cüzdanından üçünün değişim adresi olarak etiketlendiğini belirtmekte yarar var.Cardano (ADA)Balina yoğunluklu başka altcoinler ortasından Cardano, şu anda ADA tutan 3.577.963 eşsiz adrese sahip. Bunların ortasında, birinci 10 cüzdan arzın %9,38’ini elinde tutarken, birinci 50 ADA cüzdanı %15,57’sini yönetiyor. Ek olarak, birinci 100 cüzdan, 22 Haziran prestijiyle ADA’nın arzının % 20,61’ini elinde tutuyor. Coincarp.com metriklerine nazaran, en büyük 10 ADA cüzdanından hiçbiri takas platformu olarak etiketlenmiyor.Dogecoin (DOGE)Dogecoin şu anda 5.406.500 yatırımcıya sahip. Birinci 10 cüzdan, DOGE arzının değerli bir kısmını yönetiyor ve %46,11’e tekabül ediyor. Ayrıyeten, birinci 50 DOGE adresi arzın %60,87’sini elinde tutarken, birinci 100 cüzdan toplam arzın %66,29’unu elinde tutuyor.Solana (SOL)Solana’nın güçlü listesi, şu anda 9.154.449 adresin SOL tuttuğunu ortaya koyuyor. Bunlar ortasında birinci 10 cüzdan, arzın %10,39’una sahip. Ek olarak, birinci 50 SOL cüzdanı şu anda toplam arzın %24,88’ini elinde tutarken, birinci 100 cüzdan sirkülasyondaki tüm SOL’un %32,69’unu yönetiyor.
Coincarp.com’un metriklerinin, hem DOGE hem de SOL güçlü liste dataları için borsa etiketli cüzdanları göstermediğini belirtmekte yarar var.Bitcoin (BTC)22 Haziran 2023 tarihli şimdiki istatistiklere nazaran bugün BTC tutan eşsiz adreslerin sayısı yaklaşık 48.304.381. Bu adresler ortasında birinci 10 cüzdan toplam arzın %5,32’sine sahip. Birinci 50 Bitcoin sahibi arzın %10.68’ini denetim ederken, birinci 100 BTC’nin dolanımdaki arzının %13.50’sine sahip. Ayrıyeten, birinci 10 BTC adresinden üçü borsa tarafından işletilen cüzdanlar olarak belirlendi.cointahmin.com olarak aktardığımız üzere bugün pahası 250 milyon doları aşan Bitcoin opsiyonlarının mühleti dolmak üzere. Bunun öncesinde Bitcoin, 30 bin dolar üzerindeki pozisyonunu müdafaayı başarıyor.
0 notes
Text
📌Esfender KORKMAZ yazdı
🖊️"Gelir dağılımının bozulması, ikili piyasa yapısı oluşmasına neden olur. Ama yurt içi servet birikimi korunur. Gelir dağılımı politikaları değişir, yeniden gelir dağılımı düzelebilir.
Ancak cari açığın telafisi yoktur."
ycag.cc/r/607187
0 notes
Text
Faik Öztrak; Türkiye Servet Dağılımının En Bozuk Olduğu İkinci Ülke
Faik Öztrak; Türkiye Servet Dağılımının En Bozuk Olduğu İkinci Ülke
Faik Öztrak; Türkiye Servet Dağılımının En Bozuk Olduğu İkinci Ülke CHP Ekonomi Masası heyeti Trabzon’da. İş dünyası temsilcilerine seslenen CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Türkiye ekonomisindeki sorunlara dikkat çekerek “Gelir dağılımı çok hızlı bozulmuş. Yoksul sayısı 2011’de 15 milyonken 2020’de 18 milyona dayanmış. En varlıklı yüzde 1’in toplam servetten aldığı paylara bakınca, Türkiye bu oran…
View On WordPress
#Ahmet Kaya#Akif Hamzeçebi#Aykut Erdoğdu#Çetin Osman#Ömer Hacısalihoğlu#Özgür Karabat#Bedri Serter#CHP Ekonomi Masası Hayati#CHP Sözcüsü#ekonomi#Faik Öztrak#Gçkhan Zeybek#Orhan Sarıbal#Servet Dağılımı#Türkiye#Trabzon#İlhami Özcan Aygün#İş Dünyası
0 notes
Text
🗣️ Bizi Kim ya da Kimler Yedi Bitirdi?
2020 yılında Amerikan doları 7 ₺'ye çıkınca;
✓ Dolar 7 bitirdi bizi diye çok masum bir cümle kurmuş doların iki yıl sonra 15 ₺'ye çıkacağını tahmin edememiş olmanın derin üzüntüsü içerisindeyim.
Oysa gezi eylemleri sırasında dolar 1 ₺'den 2 ₺'ye çıkınca ülkeyi batırdılar diye ağaçları korumak, inşaata karşı çıkan o masum insanlara suç atıyorlardı.
Bugün dolar üretmeyen bir ülke olduğumuz halde dolara endeksli kur korumalı mevduat ile parası olanlara para kazandırmak ve bunun bedelini parası olmayanlar ile finanse etme sonucuna götüren sözde ihracat artacak yüksek kur ile her sorun çözülecek masalının da sonuna geldik.
Kur 15₺'ye yaklaştı. Akaryakıt fiyatları bir litre 25₺'ye dayandı.
Enerji bağımlılığı ve her üründe ithalata bağımlı bir ülke olduğumuz için buradan çıkamıyoruz.
Biz sürekli 50₺'lık yakıt alıyoruz diyenler bugün 50₺'ye 2 litre yakıt alabiliyor. 2 litre aracın motorunu çalıştıracak kadar bile bir gücü yok. İnsanlar 50₺ yakıt ile akaryakıt istasyonundan arabasını çıkaramaz duruma düştüler.
Çare mi? Halk sorunlarına sahip çıkacak kamulaştırma kararı ve üretim ekonomisine çok acil geçmemiz gerekiyor.
Hatta bu kararı özelleştirme ile neyimiz var neyimiz yok satan bu iktidarın alması gerekiyor.
Bu iktidarı buna zorlayacağız. Ya kendileri yapacak ya da bunu yapacak olanlar gelip yapacak.
Başka çıkış yok.
Çünkü bir milli paranın diğer paralar karşısında halk yararına değerini yerli ve milli üretimin gücü belirler.
İthalat ise kendi paramızın değerini düşürür yabancı paraların değerini artırır.
Paramız var ki ithal ediyoruz diyenler şimdi neredeler? Bugün para bulmak için kapı kapı dolaşır durumlara düştünüz.
Ben ekonomistim bana güvenin diyenlere birileri bunu anlatmalı. Bize kulak vermiyorlar, kulak verdikleri yerlerde kendilerini ya yanlış yönlendiriyor ya da bilinçli bunu yapıyorlar. Sonuçlar ortada. Biz vatanımıza, toprağımıza, devletimize, ekonomimize, geleceğimize sahip çıkmanın sorumluluğu içinde davranarak uyardık. Artık uyarının ötesinde kararlar alınmasını gerektirecek tepkiler ortaya koymak gerekiyor.
Kapı kapı borç bulmak için dolaşarak, toprak satarak, mülk satarak, vatandaşlık satarak ve maden ruhsatlarını satarak ülke tamamen elimizden gider.
Bu öngörü bunun gerçekleşmemesi için bu topluma son bir uyarıdır. Başka uyarı yapacak vaktimiz hiç olmayabilir.
Devlet olan/olmayan dengesini olanlar lehine çevirmek adına teşkil edilmiş bir yapı değildir. Devlet varlığı yüksek düzeyde olanlar lehine olan dengesizliği ortadan kaldırmak için vardır. Sosyal devlet bunun gereği bu toplum tarafından Anayasada yer almış bir hükümdür.
Devletin görevi varlığı yüksek olan insan çoğaltmak ve varlığı olmayan muhtaç çoğaltarak olanlardan alarak olmayanlara ulufe dağıtır gibi bir düzeni yaşatan organizasyonda olmamalıdır.
Devlet herkes için zengin olması gereken tek yerdir. Hiç kimsenin midesi kimseden büyük değildir. Cebi ve banka hesapları da büyük olmamalıdır. Her insanın insan gibi yaşayabileceği adil ve eşit bir gelir dağılımı sistemi ile devlet yönetilmelidir.
Bugün devletimiz ne yazık ki maddi varlıkları bilinçli artırılmış ayrıcalıklı sınıflar lehine bir düzeni koruyan devlete dönüşmüştür.
Her servetin arkasında bir suç, her suçun arkasında bir servet vardır.
Bu düzen değişmeden bu toplumun huzurlu bir yaşama kavuşması, müreffeh bir ülke olması olanaksız bir beklentidir.
Bu toplum bu noktaya kendi tehcihleri ile gelmedi. Kendini gizleyen bazı niyetler o niyetlerini toplumun kendi tehcihi gibi göstermek amacıyla medya destekli aldatan siyasi oyunlar ile getirildi.
| Önder KARAÇAY |
#önderkaraçay#mobbingbank#önder karaçay#mobbing bank#insan#devlet#para#gelir#adil ve eşit gelir dağılımı#kamulaştırma#kur#yabancı para#ithalat#ihracat
2 notes
·
View notes
Text
▪︎Garipce'den Farklı bir bakış.. !
■ FIKIH VE HAYAT !
(Prof. Dr. Mehmet Erdogan )
-----
TOKİ’den Sosyal Konut Projesi
-----
Türkiye’de yeterli ev yok da o yüzden mi milyonlara baliğ insanlar evsiz oluyorlar. Sanmıyorum. Aradaki uçurumu büyüten faktörlerin başında adil olmayan bir servet dağılımı var gibi. Ev kiraları çok yüksek. Bu yüzden de, varlıklı insanların bir kısmı kendi ihtiyaçları olan mesken haricinde çok sayıda ev sahibi oluyorlar. İyi ki de onlar alıyorlar. Hiç olmazsa pahalı da olsa evsiz insanlar kiralık ev bulabiliyorlar.
Asgari ücretle geçinmeye çalışan yüzbinler, aldıkları paranın yarısından çoğunu kiraya veriyorlar. Nasıl geçindikleri ise bir bilmece?
Diğer taraftan insanlara biçilmiş bir takım sosyal görevler de var. Otuzuna kadar evlenemeyene, kırkına kadar ev sahibi olmayana toplum iyi gözle bakmıyor(du).
Yıllarca evinde oturduğum Hacı amca bayramlarda ziyaretine vardığımda misafirlerine beni “Kiracımız!” diye takdim ederdi. Sora her nasılsa –benim de pek anlamadığım bir şekilde, boyumuzu aşan yaptığımız tercümelerle- halen oturmakta olduğumuz daireyi aldıktan ve taşındıktan sonra kendisini bayramda ziyaret ettiğimiz de bana “Hoş geldin Mehmet Ağa!” diye hitap etmişti. Gözünde artık adam olmuş, sınıf atlamıştık. Doktora yapmış olmamın demek ki hiç de önemi yoktu, ama bir daire sahibi olmak saygıyı gerektirir bir şeydi.
Bu resim, toplumun bakışını yansıtması açısından önemli.
İmdi TOKİ sosyal konut projeleri ile dar gelirli insanlarımızı ev sahibi yapmak istiyor. Finansman için de Kamu bankalarını devreye sokuyor (Katılım bankaları da eklendi) ve enflasyonun da altında bir faiz oranıyla kredilendiriyor. Adında faiz geçiyor diye bir kesim hemen hücuma geçiyor. Şahsen beni de hayrete düşüren bir tavırla diyanet buna cevaz veriyor. Ama dinden beslenen bir kesim bu kez diyanete de hücum ediyor.
-----
Karadavî anlatıyor. Vaktiyle Avrupa’da uzun vadeli ev kredisi kullanmanın hükmünü bize sordular. Biz de caiz değildir, ribadır ve haramdır, dedik. Sonra bizim sözümüzü tutmayıp da kredi kullananlar ev sahibi oldular. Dindarlık adına bizim sözümüzü tutup da kredi kullanmayanlar ise hala kira ödemeye devam ediyorlar. Biz bu fetvamızda hata ettik. (Fî fıkhı’l-ekalliyâti’l-müslime, Kahire, II. Basım, 2005, s. 166, 174; Mûcibâtu tegayyüri’l-fetvâ fî asrinâ, Kahire ty., s. 105).
-----
Allah’ın haram kıldığı, “Allah ve Rasulüne savaş açma” olarak nitelendirdiği Riba’dır. Kur'an’da ribanın tarifi de yoktur. Çünkü herkes ribanın uygulanan cahiliye ribası olduğunu bağlamdan anlamaktadır. Yasaklamanın gerekçesi de “sömürü aracı” olmasıdır. (Lâ tazlimûn velâ tuzlemûn) (Bakara 2/279)
Vadesi dolan borcu ödeyemeyene mühlet vermek Allah’ın bir emri iken, onun içinde bulunduğu zor durumu istismar edip, vadeyi uzatmak ve buna mukabil de ilave bir fazlalık (riba) almak, Kur'an’ın savaş açtığı bir uygulama idi. Daha sonraları cahiliye ribası yanında bir takım uygulamaların da faiz adıyla anıldığı ve aslında riba olmadığı görülüyor. Geciktirme cezası yerine “Temerrüd faizi” isimlendirmesinde olduğu gibi.
İmdi TOKİ bu insanlarımıza gerçekten büyük bir imkân sunuyor. Bunun imkân olduğu, konut sayısının kaç katı fazla müracaatın olduğundan da anlaşılıyor. Hükümet, TOKİ aracılığı ile bu insanları sömürmek mi istiyor ki, hemen onu sömürü aracı olduğu için haram olan Riba ile eşdeğerde tutup mahkûm ediveriyorsunuz. El-insaf!
Yoksa elinde ev stoku bulunduran kesim mi bu uygulamadan rahatsız olup, aleyhte kampanya yapıyor?! İnsanın aklına neler geliyor neler?!
Dindarlık, başa bela, avuçta kor ateş olmamalı. Dindarlık rahmetle inananları kucaklamalı ve atalarımızın “Dünyada mekân ahrette iman!” duasına dindarlığımız da âmin demeli.
Diyanet ev ve araba sahibi olmayı zaruret menzilesinde bir ihtiyaç görmüyor ve kredi kullanarak bunlara sahip olmaya cevaz vermiyordu. Belli bir kesimin beklentisi aynı tavrı burada da gösterir şeklindeydi. Ama bence hayırlı bir iş yaptı.
Artık bizim her meselede “tahkik-i menât” dediğimiz araştırmayı yapmamız gerekiyor. Hüküm, vakıaya/olguya uygun olursa adalet ve hikmet oluyor. İsmin ne olduğu değil, müsemmanın kendisi hükmü belirleyici olmalıdır. O yüzden de daha önce de dediğimiz gibi “Asıl mevrid-i nass’da içtihada mesağ vardır!” demeli ve her bir meseleyi yeniden değerlendirmeye çalışmalı.
Dua ile!
Prof. Dr. Mehmet ERDOĞAN
Marmara Ü. İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi
15.01.2020
9 notes
·
View notes
Text
bozulmanın pedagojisi 3 kapitalizm’den kaçış islam’ı nereye yaklaştırır..
Abdurrahman El Maliki der ki...
Kapitalist sisteme göre; ihtiyaçlara oranla, mal ve hizmetlerin kıt olması temel problemdir. İnsanların yeni ve sayısız ihtiyaçları karşısında mal ve hizmetlerdeki yetersizlik toplum için ekonomik bir problemdir.
..
Bu tür ihtiyaçlar ekmek yemek, elbise giymek ve evde oturmak gibi hissedilebilir ve elle tutulabilir şeylerdir. Hizmetler de ihtiyaç giderme ve tatmin vasıtalarındandır ve yine Kapitalistlere göre manevi ihtiyaçlar olarak isimlendirilir. Bunlar doktorluk, öğretmenlik ve mühendislik gibi hissedilen, elle tutulmayan ancak ihtiyaç gideren şeylerdir. Bu nedenle iktisatçının görevi, insanın ihtiyaçlarını doyurması için gerekli olan doyum araçlarını yani mal ve hizmetleri çoğaltmaktır. Dolayısıyla iktisatçı, insanın ihtiyaçlarının doyurulması için gerekli olan mal ve hizmetlerin üretimini artırmaya çalışır.
.
sınırlı miktardaki mal ve hizmetlerin sınırsız ihtiyaçlara dağılımı ile ilgili kuralların tesbit edilmesini gerektirmektedir. Dolayısıyla Kapitalistlere göre asıl problem insan değil, insanın ihtiyaçlarıdır. Yani her bireyin ihtiyacını doyurma değil, ihtiyaçları doyurmak için mal ve hizmetlerin artırılması temel problemi oluşturmaktadır.
Ekonomik problemin temeli her ferdin yaşamasını sağlamak değil üretimi artırmaktır. Bu nedenle de servetin kimin elinde bulunduğuna bakılmaksızın gelişmişlik/kalkınma, genel olarak milli gelir miktarıyla ölçülmektedir. Buna göre toplumun onda biri bu servetin sahibi olsa ve onda dokuzu ise yiyecek, giyecek ve sığınabilecek bir ev bulamasa dahi toplam servet toplam nüfus sayısına bölünerek kişi başına düşen gelir şu kadardır denilir. Çünkü onlar, ancak üretimin artırılması ve ülkede elde edilen üretimden ülke için ürettikleri miktarda yani üretimden güçleri oranında pay alabilmeleri için insanlara özgürlük verilmesi ile ülkedeki fakirlik ve yoksulluk probleminin çözüleceğine inanmaktadırlar.
Çözülmesi istenen fakirlik ve yoksulluk problemi, insan olması hasebiyle doyurulması gereken temel ihtiyaçlarının doyurulmaması ve lüks ihtiyaçlarını doyurma imkânının da sağlanmamasından kaynaklanmaktadır. Yoksa çözülmesi istenen problem, ülkenin maddi ilerlemeyi sağlayamaması nedeniyle bir takım ihtiyaçların doyurulamaması veya ülkenin bu kaynaklardan yoksun olmasından dolayı ülkenin yoksulluğu veya fakirliği değildir.
Kapitalizm, ruhi ve ahlaki unsurları hayattan uzaklaştırarak hayatı yalnızca maddi ihtiyaçları doyum vasıtalarını kazanmak için maddi bir yaşantı ve maddi mücadele alanı olarak görür. Kapitalizmin uygulanmaya başlamasından sonra halkı müslüman olan ülkelerin ve batılı ülkelerin durumu budur.
Hayatı yalnızca mal ve hizmet olarak yani yalnızca madde olarak tasavvur ederek fertlerin fakirlik ve yoksulluk problemini çözeceği yerde topluma yoksulluğu iyice yerleştirmiştir.
..
İktisadi planlamaya ve ekonomik gelişmeye çağrıda bulunmanın altında yatan gerçek neden
Kapitalistlerin egemenliklerinin ve nüfuzlarının yıkılmaya ve yok olmaya yüz tuttuğu bir dönemde müslümanların topraklarında yabancı devletlerin ayaklarını sabitleştirmek için yapılan çağrılardır.
9 notes
·
View notes
Text
"Güçlü kadın ve erkeklerin oluşturduğu bir sınıf var ve bunlar hayatlarını bir şeye feda etmek istiyorlar.Reklamlar insanları gerek duymadıkları arabaların ve kıyafetlerin peşinden koşturuyor.Kaç kuşaktır insanlar nefret ettikleri işlerde çalışıyorlar, neden?Gerçekte ihtiyaç duymadıkları şeyleri satın alabilmek için."
"Bizim kuşağımız büyük bir savaş görmedi, büyük bir buhran yaşamadı; ama bizim de bir savaşımız var.Büyük bir ruhani savaş bu.Kültüre karşı büyük bir devrim hazırlıyoruz.Büyük buhran bizim hayatlarımız. Biz ruhani bir buhran geçiriyoruz."
"Onları köleleştirerek, bu insanlara özgürlüğün ne demek olduğunu göstermek zorundayız.Onları korkutarak, cesaretin ne olduğunu göstermek zorundayız."
"Napolyon, bir kurdele parçası uğruna hayatlarını feda edecek insanlar yaratabilmekle övünürdü."
"Düşün: Bir grev başlatıyoruz ve dünyadaki servet dağılımı yeniden düzenlenene dek hiç kimse çalışmıyor."
"Rockefeller Merkezi'nin etrafındaki yıkıntıların arasında, rutubetli kanyonların içinde koşturarak geyik avladığını düşün."
-Chuck Palahniuk(Dövüş Kulübü)
#kitap#alıntı#edebiyat#kitap alıntıları#edebi sözler#kitaplar#kültür sanat#eleştiri#felsefe#books#postmoderism#postmodern#chuck palahniuk
18 notes
·
View notes
Text
YALAN, TALAN, DOLAN DÜZENİ MUTLAKA ÇÖKECEK!
EMEKÇİLER SADAKAYA ŞÜKRETMEYECEK
AKP’nin neoliberal politikalarla servet aktarımı yaptığı zengin kesim ve sadece emeğinin karşılığında aldığı ücretle geçinmeye çalışanlar arasındaki devasa gelir dağılımı uçurumu, isyan etmek için yeterli bir nedendir.
İktidar ne derse desin, işsizler, yoksullar, emekçiler, alnının teri ile kazananlar sinmeyecek, sadakalara şükretmeyecek, eşitlik ve özgürlük mücadelesi için birlik olup seslerini yükseltecek.
Emekçiler, kapitalist sömürüye, emperyalizme, yokluğa, sarı sendikacılığa, güvencesiz çalışmaya, sefalet ücretlerine, taşeron cehennemine karşı yine meydanlarda buluşacak.
Yalan, dolan, talan düzeni mutlaka çökecek.
1 Mayıs İşçi ve Emek Bayramımız kutlu olsun!
1 note
·
View note
Text
Servet Dağılımında Adaleti Sağlamaya Çalışıyorlar
https://www.voorgo.com/haber/emlak-finans-ekonomi/servet-dagiliminda-adaleti-saglamaya-calisiyorlar.html
Servet Dağılımında Adaleti Sağlamaya Çalışıyorlar
Pandemide olduğu gibi normal dönemlerden farklı bir gelir-servet dağılımı ve finansman ihtiyacı söz konusu. Bu kapsamda ülkeler, tek seferlik servet vergileriyle; krizde servetini arttıranları vergileyip bütçeye kaynak yaratma ve servet dağılımında adaleti sağlama amaçlarına ulaşmaya çalışıyorlar. Birkaç ay önce Rusya ve Arjantin, servet vergisi kanunu çıkardılar, 2021’de tahsil etmeye başlayacaklar. Rusya, son yıllarda rublenin değer […] Devamını Oku…
0 notes
Text
Kimin Yası Tutulur!
“Kamusal yasın ayrımcı dağılımı muazzam önemde bir siyasal meseledir. Hüküm süren yasaya karşı çıkmak pahasına, kardeşinin ölümünün yasını herkesin gözü önünde tutan Antigone’den yana böyledir bu. Yönetimlerin kimin yasının kamu önünde tutulabileceğini ve kiminkinin tutulamayacağını düzenlemeye ve denetlemeye bu kadar meraklı olmasının nedeni nedir?” Judith Butler - Savaş Tertipleri - Hangi Hayatların Yası Tutulur? - Cogito
Bir biçimlendirme halinin ötesinde cürmün, yıkımın, yok ediciliğin ortasına terk edilmiş, bariz bir karanlığın sahnesine dönüşmüş bir yerde, bir yurt olduğu bahsi açılan yerde tüm o yaşam çabasına tutunmaya çalışıyoruz. Yaşamağa gayret ediyoruz. Yaşamın küflenip, çürümeye yüz tutan bir hali var edilirken bundan sonrasının, bu halden ötesinin var edilip edilmeyeceğini düşünüp taşınıyoruz. Bir yarın kaldı mı buna dertleniyoruz. Meseller üç aşağı beş yukarı hep aynı tornadan cümlelerle kesişiyor. Ne olacak sahi. Yaşamak halinin, yaşamda tutunma istencinin yerle yeksan bir hale rehineliği günümüzün çürümüşlüğünü imlerken yol nereyedir? O kilit sorunun peşine düşülmüyor.
O halin ötesinde yanıt bilinmiyor, bunun için yanıt bulunmuyor / çabalanılmıyor. Uyku hikayeleri aksettirilirken dört bir yanda her yer derin bir sessizliğe rehin olunurken hayat meseli öteleniyor. Yol nereyedir? Buna bir yanıt verilemesin diye ol muktedir eliyle her biçimde bir zapturapt güncellenmesine devam olunandır. Yaraların kanatıldığı hayatın çürütüldüğü, zalimliğin taltif olunduğu, makama ve mevkiye dönüştüğü, yol açtığı bir sahada yaşamak bu güncellik ile pazarlanıyor. Ekonomik, politik, etik, ahlaki, müşterek bahislerin birinde değil hemen hepsinde çöküşün sahnesindeki fenalıklar paldır küldür devamlılığa ulaştırılıyor. Bu veçhe, böylesi bir döngü yaşamak mıdır? Yaşamın kısır bir döngüye rehineliği bunca açıkken yol / yön her nereyedir? Bir biçimlendirme istencinin ötesinde yaşamın yerle yeksan olunduğu sahada hayat meseli nedir? Yanıtsız koyulan soruların bağında, bir ihtimal değil apaçık yıkımın güncelliği ile kuşatılırken hayatın ol meselesi ne olacaktır!
Mezopotamya Ajansı’ndan Dindar Karataş’ın haberini aktaralım: “Ağrı’nın Tutak ilçesine bağlı Soğukpınar (Mûşiyan) köyün 6 Aralık’ta yapılan baskınla öldürülen ve önceki gün toprağa verilen 3 çocuk babası Murat Kaya'nın annesi ve kardeşleri yaşananları anlattı. Köyde bulunan birçok evin duvarlarında kurşun izleri bulunurken, Murat Kaya'nın yaralı olarak kaçtığı komşunun evine daha sonra el bombaları atılmış. Bombanın etkisiyle evin birçok bölümü kullanılamaz hale gelirken, duvarlarda ise halen kan izleri bulunuyor.
Yaşanılan çatışma sonrası işkence yapılarak gözaltına alınan ve 3 gün sonra serbest bırakılan Murat Kaya’nın kardeşi Fettah Yalçın olayı şöyle anlattı: “6 Aralık sabah saat 06.40 sıralarında onlarca zırhlı araçla köyün ablukaya alındığı gördüm. Ben de askerlerin yanına gidip neden gediklerini sordum. Tam o esnada Cemal Aksoy’un askerlerin yanında olduğunu gördüm ve yanlarına gittim. Askerler Cemal’e köyde kimsenin olup olmadığını sordular. Cemal de bir bilgisinin olmadığını söyledi. Biz Cemal’le sigara yaktığımız anda silah sesleri gelmeye başladı. Biz kaçamaya çalıştık fakat askerler bize yere yatmamızı söylediler. Silah sesleri bitene kadar yerde kaldık. Sonrasında onlarca asker bize vurmaya başladı. Bizi de zırhlı aracın altına alarak ezeceklerdi. Diğer iki köylüyü de hayvan pisliğinin içerisine atıp dövüyorlardı. Çatışma bittikten sonra Cemal’i alıp evin içerisine götürdüler. Sonra Cemal'i kanlar içerisinde gördüm. Askerler bize dönerek ‘bunları da aracın altına alıp ezelim, bunları da sayarız gider’ diyorlardı. Bizi 4 saat boyunca yüzüstü karın üzerinde bekletip dövdüler."
O sırada kardeşinin öldürüldüğünden haberi olmadığını belirten Yalçın, "Kardeşimi görmedim ama sadece bir askerin ‘bir sivil de hayatını kaybetti’ dediğine şahit oldum. Sivilin kardeşimin olduğunu bilmiyordum. Karakola gittiğimde bana kardeşimin ayağından yaralı olduğunu söylediler. Ben serbest bırakıldıktan sonra kardeşimin öldürüldüğünü öğrendim. Karakola gittiğimizde hepimizi ayırdılar. Kafamı birkaç yerden kırdılar. İfadeler alınırken ne barodan ne de farklı bir yerden avukat yoktu. Kardeşim Murat Kaya sivildi. Kardeşim olayı merak ettiği için oraya gitmişti" diye konuştu.
Anne Dilber Kaya ise sabah saatlerinde askerlerin her yeri tutuğunu ve oğlu Murat Kaya’yı sabah kendisinin uyandırdığını belirterek, “Sabah köyün her yerinde askerlerin olduğunu gördüm. Ben de Murat’ı uyandırdım. Murat’a 'dışarı çıkma' dedim ama o bana ‘kardeşim Fettah’ın evini tutmuşlar bir gidip soracağım. Bana neden bir şey yapsınlar’ diyerek dışarı çıktı. Murat ayağına bir terlikle dışarı çıktı. Murat askerlerin yanındaydı ve onların içerisinde duruyordu. Ben 3 kez Murat’a gelmesi için seslendim. Murat bana 'anne içeri gir kuşunlar sana değmesin' dedi. Biraz zaman geçti bir asker gelip bana Murat’ın kazak ve çorap istediğini söyledi. Ben çorap ve kazak getirene kadar asker evin kapısından uzaklaşmıştı. Oğlum 3 çocuk babasıydı, oğlum PKK’li değildi. Ben bunu yarın her yerde söyleyeceğim. Oğluma ‘terörist’ diyerek işledikleri suçlarını aklamaya çalışıyorlar. Bütün köy, memleket oğlumun ekmeğinin peşinde olan bir insan olduğunu iyi biliyor. Oğlum sırf oraya gittiği için öldürdüler. Oğlumun hiçbir suçu günahı yok” dedi.
Kardeşinin bir hafta önce çalışmak için gittiği Antakya’dan geri geldiğini ifade eden Murat Kaya'nın kardeşi Maksut Yalçın ise askerlerin bir diğer kardeşi olan Fettah Yalçın’ın evinde toplandığı gören Murat’ın merak ettiği için dışarı çıktığını söyledi. Yalçın yaşananları şöyle anlattı: “Çatışma daha başlamadan Murat askerlerin yanında bekliyormuş. Çatışma çıktıktan sonra Murat panikliyor, kaçmaya başlıyor ve vuruluyor. Daha sonra kendini komşunun evine atıyor. Murat eve girince evi de taramaya başlıyorlar. Bir insanı öldürdükten sonra daha sonra üzerine mermiler yağdırmak nedir? Kardeşimi öyle bir hale getirmiştiler ki yüzü bile tanınmıyordu. Askerler kardeşimin bomba attığını iddia ediyorlar. Kardeşim daha bomba görse tanımaz bile. Ben buradan vicdan sahibi herkese sesleniyorum; kardeşim sivil bir insandı ve askerler tarafından öldürüldü. CHP ve HDP milletvekilleri gelip bu olayı soruştursunlar.”
Ağrı’nın Tutak ilçesine bağlı Mûşiyan köyünde var edilmiş olan karanlığın bir lafza değil bariz bir hakikat olarak göstere geldiği şey hayatları çalınmasındaki devletin parmağıdır. Bunca afaki bir halde, böylesine kolayca bir yerde, hayatların çalınmasındaki cürettir işte mesele. İnsan hakkı ve hukukunun yerle bir olduğu bir düzlemde bu cüretin var ettiği kötülük öte, beride, orası ya da burası fark etmeksizin güncellenendir. Bir çürümüşlüğün ortasında hayatın hiçleştirilmesine tanıklık ediyoruz budur biyopolitika. Bir toplumu ayrı kılmak, ayrıştırmak, aralıksız şiddetle yolunu / yönünü biçimlendirmek tastamam çabasına düşülürken hayat hakkı yerlere çalınırken ülke var edilmiş sabık bir çukurun ta kendisi kılınır. Dünya İnsan Hakları gününde ortaya çıkan bir kırımdır Tutak’da yaşanan. Cinayeti var eden, olayı alelacele örtbas etmeye teşebbüs eden devletten tek satır bir ifade yoktur. Yurttaşının hayat hakkını muhafaza etmeyen yer ülke değil çürüyen bir çukurun ta kendisidir. Kesin bilgi!
Ahmet Kanbal ile Müjdat Can’ın Mezopotamya Ajansı’ndaki haberidir: “Hafızalara kazınan yasak döneminde 177 insanın diri diri yakıldığı Cizre’deki soruşturmalarından bir arpa boy yol alınmadı. Yüzlerce delil, ses, fotoğraf ve görüntülere rağmen yargı üç maymunları oynuyor.
Şırnak’ın Cizre ve Silopi ilçesinde 14 Aralık 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasaklarının üzerinden 4 yıl geçti. Cizre’de 2 Mart 2016’da sona eren 79 günlük yasak sırasında tanklar ve zırhlı araçların yanı sıra ağır silahlarla onlarca bina yıkılırken, kent harabeye çevrildi. Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç’un “Biz diz çökmedik. Kalan insanların bizimle gurur duyması lazım” sözleriyle kentte yaşananlar hafızalara kazındı. Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanları Mehmet Tunç ve Asya Yüksel ile dedesiyle birlikte öldürülen Miray bebeğin de aralarında olduğu 177’si üç ayrı binanın bodrum katında yakılmak üzere 288 kişi yaşamını yitirdi. Bu veriler, ailelerin verdiği bilgiler ve yaptıkları başvurularda ortaya çıktı. Ancak yerle bir edilen şehirde yaşamını yitirenlerin sayısı, bu rakamlardan daha fazla.
İnsan hakları örgütlerinin hazırladıkları raporlara göre; öldürülenlerin 1’i bebek olmak üzere 41’i çocuk, 22’si kadın. Yaşamını yitirenlerden Cemile Çağırga, cenazesi 3 gün boyunca dondurucuda bekletilmesi ile gündeme geldi. Kentte yaşananlara tepki göstermek için farklı kentlerden dayanışma için gelen onlarca öğrenci ile birlikte 177 kişi sığındıkları üç ayrı binanın bodrum katında yakılarak öldürüldü.
Öldürülenlerin yanmış bedenleri ailelerine teslim edilirken, Feride Yıldız, Sakine Durmiş, Mardin Çelebi, Hacer Aslan, Osman Gökhan, Hüseyin Derviş, Servet Aslan, İdris Susin, Ali Aslan, Cemal Pürlek, Emrah Aşkan, Osman Esmeray, Mustafa Keçanlu ve Emrah Aşkın isimli 14 kişinin cenazeleri ailelerinin vermiş olduğu DNA örneklerine rağmen henüz bulunamadı.
Cizre’de sokağa çıkma yasakları döneminde yaşamını yitirenlerin avukatlarından Hüseyin Tül, sokağa çıkma yasağı sırasında yaşamını yitirenlerin dosyalarına dair hukuki gelişmeleri Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.
Yaşananların ardından savcılığın kendiliğinden harekete geçerek, ilk yapması gerekenin delilleri toplamak olduğunu dile getiren Tül, “Yapılması gereken; olayın yaşandığı yerde olay yeri incelemesi yapıp, fotoğraflayıp, delil toplamaktı. Hiçbir savcı olay yerine gitmedi. Israrla talep etmemize rağmen gitmedi. O dönemde birçok sivil toplum kuruluşu avukat örgütlenmeleri hepsi geldi. Başsavcıyla da görüşmemize rağmen sonuçsuz kaldı ve hiçbir şekilde savcılığın bizatihi katıldığı bir olay yeri incelemesi yapılmadı. Tabi delilleri toplayan kişiler bu anlamda önem arz ediyor. Nitekim Cizre’de sokağa çıkma yasaklarında hayatını kaybedenlerin hepsinin olay yeri incelemesinde olayda fail, şüpheli olabilecek polis memurları inceleme yaptı. Yani soruşturmaya en başından beri gölge düştü. Delilleri karartmaktan tutun da delil yaratmaya kadar şüpheler oluştu. Ne yazık ki; şu ana kadar 5’inci yılına girmesine rağmen bırakın kamu davası açılmasını, tek bir polis memurunun bile şüpheli konumunda ifadesi alınmış değil. Muhtemelen de alınmayacaktır” ifadelerini kullandı.
Soruşturmalarda yaşamını yitirenlere “örgüt üyesi” şeklinde bir yaklaşım sergilendiğini ifade eden Tül, soruşturmaların yapılış şeklini “Ölümün üzerinden bir soruşturmadan ziyade bir örgüt üyesinin soruşturmasına dönüştürüldü. Nihayetinde de birçok dosyada da takipsizlik kararları verildi. Takipsizlik kararı verilmesinde tam da ‘örgüt üyesi birinin öldürüldüğü’ ve bunun ‘meşru müdafaa’ kapsamında kaldığı, ‘hukuka uygun bir ölüm olduğu’ şeklinde gerekçelendirilerek, takipsizlik kararları verildi. Yine açık ve gizli tanık beyanları da gerekçe yapıldı. Açık tanıkların kendi yargılandıkları dosyalarda verdikleri beyanları baskı altında verdiklerini, kendilerine işkence yapıldığını, bu şekilde iradelerinin sakat bir hale getirildiğini ısrarla ifade etmelerine rağmen dayanak gösterildi. Şu an takipsizlik kararı verilen 86 dosya Anayasa Mahkemesi’nde. Muhtemelen yakın bir zamanda da incelenecektir” sözleriyle anlattı.
Soruşturmalarda yaşamını yitirenlere “örgüt üyesi” şeklinde bir yaklaşım sergilendiğini ifade eden Tül, soruşturmaların yapılış şeklini “Ölümün üzerinden bir soruşturmadan ziyade bir örgüt üyesinin soruşturmasına dönüştürüldü. Nihayetinde de birçok dosyada da takipsizlik kararları verildi. Takipsizlik kararı verilmesinde tam da ‘örgüt üyesi birinin öldürüldüğü’ ve bunun ‘meşru müdafaa’ kapsamında kaldığı, ‘hukuka uygun bir ölüm olduğu’ şeklinde gerekçelendirilerek, takipsizlik kararları verildi. Yine açık ve gizli tanık beyanları da gerekçe yapıldı. Açık tanıkların kendi yargılandıkları dosyalarda verdikleri beyanları baskı altında verdiklerini, kendilerine işkence yapıldığını, bu şekilde iradelerinin sakat bir hale getirildiğini ısrarla ifade etmelerine rağmen dayanak gösterildi. Şu an takipsizlik kararı verilen 86 dosya Anayasa Mahkemesi’nde. Muhtemelen yakın bir zamanda da incelenecektir” sözleriyle anlattı.”
Cizir bodrumlarından, Amed’de sessiz sedasız devam eden ablukaya, Nisebin’den Şirnex ve çevresini tastamam yerle bir eden hamlelere sürgiden bir yıkımı örtbas etme hali daimi güncel tutulandır. Yaraları öteleyerek, üstlerini örtmeye çalışarak, konuşulmaz kılarak ol adaleti kaf dağının ötesine taşıyarak bu menzildeki insan hakkının her nasıl hiç kılındığını görmek için kılavuza hacet yoktur. Hayat bu sahada bu kadar göstere göstere, devletlinin elleriyle çalınır. İnsanların tanıklıkları, kurtulanların bahisleri, bildirmeye çalıştıkları hep mahpus kılınmış bir kimliğin onca kırılmadan sonra belirgin kılmak istedikleri şey bu hal şu cüretin ne tür bir cehennemi var ettiğidir. Bir sahada yaşama ihtimalinin bunca açıktan çürümeye sevk olunmasının derdini görünür kılmaktır mesele. Anlatılan hiç ama hiçbir kırım duyulmayandır. Var edilmiş olan yıkım bilakis görülmeyendir. Acıları ile bir başına koyulan insanların yaşadıkları tereddüt hali, kesintisiz adaletsizlik ve akıllarak zerk olan o devletin kötülüğü, eşitlik bahsinin fos çıkması bu yaranın kalıcılığını sağlamaktadır. Kürd illerinde cerahatin dümen suyunda bir yol / bir yön tayinine girişilir. Yaşam üç otuz kuruş değer verilendir. Her şey eksiltilip, her güne devlet gölgesi düşürülürken bir de ölümlerin hesabı sorulmasın diye bildirilir. Bir dayatma halinin ortasında yas bile tutturulmayandır.
Yeni Yaşam’dan Silopiya’nın hakikatinden bir kesiti aktaralım: “Mezopotamya Ajansı’ndan Ahmet Kanbal ve Müjdat Can’a konuşan Hasan Sanır’ın eşi Ayşe Sanır, o gün yaşananları anlattı. Eşi Hasan Sanır’ın HDP’liler ve halk arasında çok sevilen biri olduğunu ifade eden Ayşe Sanır, eşinin en üst katta kaldığını ve pencere kenarında keskin nişancılar tarafından vurulduğunu söyledi. Eşinin cenazesinin 13 gün evde kaldığını söyleyen Sanır, yaşadıklarını şöyle aktardı: “Daha sonrasında bizler çocukları alarak evden çıktık. 20-30 gün dışarda kaldıktan sonra oğlum devlet yetkililerine cenazeyi sorunca ona , ‘Babanın yeri ikinci katta güzeldir. Bazıları dışarda, tavuklar, köpekler ellerini yiyor’ diyerek cevap verdiler. 13 gün cenazenin evde kalmasının ardından cenazeyi Şırnak Devlet Hastanesi’ne götürdük. Bize ‘Cenazeyi nasıl böyle koruyabilmişsiniz de temiz kalmış’ diye sordular.”
“Bizim Mele’den yana başımız diktir” diyen Sanır, kapısındaki kurşun izlerini göstererek, kurşun izlerine her baktıklarında maruz kaldıkları zulmü hatırladıklarını söyledi. Ayşe Sanır, “Fakir, gariban kendi başımıza insanlardık. Devlet bizden ne istedi. Hiç unutmayacağız. Son nefesime kadar onun davasının peşinden gideceğim” dedi.
14 Aralık 2015’te ilan edilen ve 37 gün süren sokağa çıkma yasağı sırasında Kürt kadın siyasetçiler Pakize Nayır, Fatma Uyar ve Sêvê Demir’in yanı sıra cenazesi 7 gün boyunca yerde kalan 57 yaşındaki Taybet İnan ile birlikte Yusuf İnan (40), Yusuf Yağcı (25), Ömer Masul (65), Ömer Yalman (45), İsmail Yevşan (55), Necati Öden (18), Seyfettin Sidar (30), Salih Erener (75), Ömer Sayan (70), Ayşe Buruntekin (40), Süleyman Çoban (70), Şiyar Özbek (25), İbrahim Bilgin (18), Reşit Eren (17), Axin Kanat (16), Yusuf Aybi (80), Hüseyin Güzel (70), Narinç Kızıl (52), Aydın Mete (16), Hasan Yağmur (42), İslam Atak (20), Şirin Altay (43), Hasan Sanır (75) ve Mehmet Mete Kutluk (11) yaşamını yitirdi.
Bunun yanı sıra Silopi’de 5 Nisan 2016’da ilan edilen ve 19 gün süren sokağa çıkma yasağı sırasında da İsa Tonguç, Ahmet Tonguç, Muhyettin Tonguç, Saadettin Tonguç, Behiye Erener (45), Zülfiye Şalk (70), Esra Şalk (2) ve Rahime Sanır (14) yaşamını yitirdi.
Silopi’de sokağa çıkma yasaklarının öncesinde 7 Ağustos 2015’te uygulanmaya başlanan ablukalarda ise, Ferhat Kartal, Nasip Yeşil (18), Kadri Sencer (19), Fatma Yiğit, Mustafa Aşlığ (16), Latife Tutuk (23), Kamuran Bilin (27), Mehmet Hıdır Tanboğa (15), Hamdi Ulaş (58), Mutalip Pusat (28), Halil Can (22), Ali Ödük’ün (20) ve Fatma Ay (55) yaşamını yitirdi.”
Ankara Jitem davasının akıbetidir. BBC Türkçe’den Hatice Kamer’in haberidir: “1993-96 yılları arasında Ankara'da Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın'ın da aralarında olduğu 19 kişinin öldürülmesiyle ilgili olarak 2011 yılında başlayan soruşturma 19 Aralık 2013 yılında davaya dönüştü. Zaman aşımı nedeniyle Abdülmecit Baskın cinayetiyle ilgili iddianame 20 Eylül'de 2013'te düzenlendi ve aynı yıl 19 Aralık'ta tarihinde iddianame genişletildi.
Yeni iddianameye Behçet Cantürk, HDP Eş Başkanı Pervin Buldan'ın eşi Savaş Buldan, Namık Erdoğan, Ömer Lutfi Topal, Medet Serhat, Metin Vural, Recep Kuzucu, Hacı Karay, Adnan Yıldırım, İsmail Karaalioğlu, Yusuf Ekinci, Hikmet Babataş, Feyzi Aslan, Lazem Esmaeılı, Asker Smıtko, Tarık Ümit, Salih Aslan ve Faik Candan cinayetleri de dahil edildi.
Ankara JİTEM Davası sanıkları ise eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin, Korkut Eken, Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Ercan Ersoy, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Seyfettin Lap, Enver Ulu, Uğur Şahin, Alper Tekdemir, Yusuf Yüksel, Abbas Semih Sueri, Lokman Külünk, Mahmut Yıldırım, Nurettin Güven, Muhsin Korman.
Sanıklar "cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında insan öldürmek" suçlarından yargılanıyorlardı. Mahkemenin bugün verdiği karar ile tüm sanıklar beraat etti. Aileler ve avukatlar mahkemenin kararına tepki gösterdi.
12 Kasım 1994 tarihinde İstanbul Erenköy'deki evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden Avukat Medet Serhat'in oğlu Rumet Serhat, davayı düzenli olan takip eden mağdur yakınlarından biri.
Rumet Serhat, babasının öldürüldüğü saldırıda annesinin de ağır yaralandığını hatırlattı:
"Her çocuk için olduğu gibi babam benim için de eşsiz. Annem babam beni büyük bir sevgi ile büyüttüler. Babam başarılı bir avukattı, beni politik hayattan uzak büyütmeye çalıştı. Politik geçmişinden dolayı çok ağır şeyler yaşamıştı. Benim de aynı şeyleri yaşamamı istemedi. Ben de hukuk okumak istiyordum ama buna karşı çıkıyordu. Öldürülmesi ile, 16 yaşında beni uzak tutmaya çalıştığı hayatın ortasına düştüm."
Serhat, sanıklardan Ayhan Çarkın'ın işlediğini itiraf ettiği cinayetler için yaptığı açıklamaların, mahkemede "halüsinasyon" olarak değerlendirilerek ciddiye alınmadığını söyledi: "Savcının yaptığı konuşmadan sonra sanıkların avukatı konuşmadı bile. Kararın yönü ve sonucun adaletsiz olacağı belliydi. İnfaz ettikleri insanlara vatan haini denildi. Ama bu ülkeyi gerçekten sevselerdi adaleti tesis ederlerdi. Hukuk sistemi ne yazık ki çok fazla siyasete entegre oldu. Ama mahkeme verdiği bu karar ile her şeyin bel kemiği olan hukuku çiğnedi."
Tutulamayan yasların, zamanında yakılamayan ağıtların, hiç ama hiçbir türlü bahsi açılmayan yaraların, bir uzamda şu zamanki hali gibi mütemadiyen güncellenebilirliği bir meseledir. Biteviye cürümlerin ortasında kalakalmış menzildir sorun! Cezasızlıkla varlığı tescil olunmuş ötekisinin canını almaların, can yakmaların bağında bir ülkeden ne kadar, her nasıl bahis açılabilir. Ölürüm Türkiyem diye bağırıp çağıran bir simsarın karşısında bir İtalyan’ın teşekkür ederim deyip boyun eğdiği / itaat ettiği yarışma görünümlü ayrımcı şaklabanlıklar dahi konu edilmezken, bunca açık yaraların akıbeti her ne olacaktır, ne olur.
Biteviye bir çürüten yerde hayattan bahis her nasıl açılabilir? Kimi yası tutulabilir? Nerede ahlardan bahis açılabilir? Hayat ne şekilde konuşulabilir! Çürüme almış yürümüş, her kimlik, ana gövde kılınmış Türklük dışındaki herkes öteki ilan edilirken, düşmanın ta kendisi kılınırken her nasıl yas tutulur, kimin yasına müsamaha vardır, sahiden. Babası katledilmiş olan Avukat Eren Baskın’ın şu cümlesi zaten meseli anlatırken yaraların hali her nice olacaktır: “-Bizlere; acınızı dindireceğiz failleri yargılayacağız dedikleri için ümitlenip bu “tiyatro oyununun” bir parçası olduğum ve “ceza alırlar” gibi bir duygu besleme gafletinde bulunduğum için kendimi de affetmeyeceğim.”
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2019
Görseller: Zehra DOĞAN v/ Artists At Risk Connection
#arzihal#kimin yası tutulur#sözcükler#mesele#türkiye gerçeği#hakikat#insan hakları#başka türkiye var#direniş#yıkım#zorbalık#çürüme#hayat#mesel#butler#biyopolitika#cürümler#silopiya#agiri#cizir#ankara#jitem#cezasızlık#çürümüş düzen#gelecek#yok etme#cüret#fecaat#hayat hakkı#devlet101
0 notes
Text
AYT Edebiyat Konuları — AYT Edebiyat Müfredatı ve Konu Dağılımı
Sözel ve eşit ağırlık öğrencilerinin ön plana aldığı AYT Edebiyat konuları için bir liste hazırladık. YKSDestek.com tarafından hazırladığımız bu liste mevcut güncel AYT Edebiyat müfredatına göre düzenlendi ve sizlere sunuldu.
İnternette yanlış aksedilen AYT Edebiyat Konu Dağılımı içeriklerini bir kenara bırakarak aşağıda yer alan listeyi inceleyebilirsiniz. 15 başlıktan oluşan AYT Edebiyat konuları listesine göre planlarınızı, programlarınızı yapmanızı önermekteyiz.
Güzel Sanatlar ve Edebiyat
Metinlerin Sınıflandırılması
Şiir Bilgisi
Söz Sanatları
İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı
İslam Uygarlığı Çevresinde Gelişen Türk Edebiyatı
Halk Edebiyatı
Divan Edebiyatı
Edebiyat Akımları
Tanzimat Edebiyatı
Servet-i Fünun Edebiyatı
Fecr-i Ati Edebiyatı
Milli Edebiyat
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı
Batı Edebiyatı
0 notes
Text
Knight Frank 2019 Servet Raporu: Ticaretteki Soğuk Savaşta Asyalı Ülkeler Avantajlı
Knight Frank’in 2019 Servet Raporu’na göre gelecek 5 yıl içinde kişi başı geliri net 30 milyon ABD dolarından fazla olan nüfusun oransal büyümesi açısından en büyük artış oranına sahip 10 ülkeden 8’i Asya’da yer alacak. Rapor kapsamında Asya’daki Ultra Net Yüksek Değerli Kişilerin (UNYDK) kişilerin sayısı yüzde 23 artacak, bu büyüme de gayrimenkul sektöründen gelecek. ABD ile Çin arasında bir süredir devam eden ve son dönemde teknoloji konusunda iyice sertleşen rüzgârlara da değinilen raporda; “Her iki ülke de 2020 yılında başta teknoloji olmak üzere birçok alanda karşı karşıya gelecek, bu gerilim hem küresel hem de ülke bazlı olarak etkileşimlere yol açacak” denildi. Türk yatırımcılara konut ve perakende gayrimenkul konularında danışmanlık ve aracılık hizmeti veren GRED’in ev sahipliğinde Türkiye’de ilk defa açıklanan Knight Frank 2019 Servet Raporu, hem Asyalı ülkelerdeki servet büyümesi hem de ABD – Çin arasında ticarette esen soğuk rüzgârlara değiniyor. Ticaretteki Soğuk Savaşta Asyalı Ülkeler Avantajlı Knight Frank’in 2019 Servet Raporu’na göre Amerika Birleşik Devletleri ile Çin arasındaki ticaret rüzgârları iyiden iyiye sertleşirken Asya’daki ülkeler, yavaşlayan küresel servet artışı karşısında performansların artırdı. Rapor kapsamında geçen sene kişi başı geliri 30 milyon dolar olan Ultra Net Yüksek Değerli Kişilerin (UNYDK) yüzde 63’ünün gelirleri artarken gelecek 5 yıl içinde bu sayı, 42.711 kişinin eklenmesiyle yüzde 22 artarak 250 bin civarına erişecek. Ultra Net Yüksek Değerli Kişilerin sayısı 2017’de yüzde 10 artarken bu oran, 2018’de yüzde 4 olarak gerçekleşmişti. Kişi başı geliri en az 30 milyon ABD doları olan ultra net yüksek değerli kişilerin 2018 yılındaki dağılımı incelendiğinde Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya ülkelerinin çoğunluğa sahip olduğu görülüyor. Listenin dördüncü sırasında Latin Amerika yer alırken Latin Amerika’yı Ortadoğu ülkeleri, Güney Doğu Asya ülkeleri, Rusya ve Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri ile Afrika’daki ülkeler takip ediyor. Avrupa : 70.267 Kuzey Amerika : 51.912 Asya : 48.245 Güney Amerika : 10.457 Orta Doğu : 8.301 Okyanusya : 4.400 Rusya ve BDT : 2.350 Afrika : 2.050 Avrupa’da 14.047 kişiyle Almanya, Kuzey Amerika’da 41.127 kişiyle ABD, Asya’da 18.534 kişiyle Japonya, Güney Amerika’da 3,764 kişiyle Brezilya, Orta Doğu’da 1.732 kişiyle İsrail, Okyanusya’da 3.062 kişiyle Avusturalya, Rusya ve Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri arasında 1.500 kişiyle Rusya, Afrika’da da 661 kişiyle Güney Afrika Cumhuriyeti, liderlik koltuğunda oturuyor. Asya, Gayrimenkulle Büyüyecek Rapora göre gelecek 5 yıl içinde kişi başı geliri en az 30 milyon ABD doları olan ultra net yüksek değerli kişilerin sayısına en büyük artış %25 oranla Rusya ve Bağımsız Devletler Topluluğunda yer alan ülkelerde, %24 oranla Avrupa’da, %23 oranla Asya’da, %22 oranla Güneydoğu Asya Adaları’nda, %21 oranla Latin Amerika ülkelerinde, %20 oranda Orta Doğu ve Afrika ülkelerinde, %18 oranında ise Kuzey Amerika’da olacağı öngörülüyor. Raporda Kuzey Amerika’daki büyüme oranlarının finansal ürünler sayesinde gerçekleştiği, Avrupa ve Asya’da ise büyümede en etkili unsurun gayrimenkul olduğu ifade ediliyor. Ülke Bazında En Çok Artış Hindistan, Filipinler ve Çin’de Olacak Raporda ülke bazında önümüzdeki 5 yılda kişi başı geliri net 30 milyon ABD dolarından fazla olan nüfusun oransal büyümesi açısından en büyük artış oranının yüzde 39 ile Hindistan, yüzde 38 ile Filipinler ve yüzde 35 ile Çin olacağı tahmin edilirken en büyük büyüme oranlarına sahip ilk 10 ülkenin 8’i Asya’da yer alacağı belirtiliyor. Rapora göre Ukrayna ve Romanya gibi ilk 10 içinde yer alan diğer ülkelerin ise büyük büyüme oranlarına sahip olmasına rağmen, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında ultra net yüksek değerli kişi sayısı bakımından az nüfuslu oldukları belirtiliyor. Afrika’da ise liderliğin Güney Afrika Cumhuriyeti’nde kalması, Latin Amerika’da ise resesyon içinde olmasına karşın Brezilya’nın ilk sıradaki yerini koruyacağı tahmin ediliyor. Donald Trump ve Şi Cinping, Ticaretin Önünde Duruyor Knight Frank 2019 Servet Raporu’nda Amerika Birleşik Devletleri ile Çin arasında bir süredir devam eden ve son dönemde teknoloji konusunda iyice sertleşen rüzgârlara da değinilerek; “İki ülke arasında artan gerilim, hem küresel hem de ülke bazlı olarak etkileşimlere yol açacak. Her iki ülke de 2020 yılında başta teknoloji olmak üzere birçok alanda karşı karşıya gelecek. İki ülkenin liderleri, esen sert rüzgârlara karşın geri adım atmadan aslında artması beklenen ticaret faaliyetlerinin önünde duruyorlar. Yine de ne bu yıl ne de gelecek sene topyekûn bir ticaret savaşı yaşanmayacaktır” denildi. Read the full article
0 notes
Photo
Dünyanın En Zengini Jeff Bezos Oldu Dünya üzerindeki gelir dağılımı ve servet sahibi insanları konu alan araştırmaya göre, dünyanın en zengin ismi Amazon’un sahibi Jeff Bezos oldu.
0 notes
Text
İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı (Kod:6-B-27)
İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı (Kod:6-B-27), adlı kitabı ziyaretçilerimizin çok istemesi sebebi ile alıp pdf formatına getirmiş bulunmaktayız. Dr. Fahri Demir isimli yazarımızın yazdığıİslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı (Kod:6-B-27) kitabı sizlerde indirip okuyabilir veya arşivinizde saklayabilirsiniz.
İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı (Kod:6-B-27)
#İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı (Kod:6-B-27) ac#İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı (Kod:6-B-27) ebook#İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı (Kod:6-B-27) indir#İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı (Kod:6-B-27) kitabı pdf#İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı (Kod:6-B-27) pdf#İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı (Kod:6-B-27) pdf indir#İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı (Kod:6-B-27) pdf oku
0 notes
Text
İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı
İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı
İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı Doktora tezi olan eserde Mülkiyet kavramının hukuki tahlili yapılmakta, İslâm`da mülkiyet hakkı konusu ilmi bir üslupla ele alınmakta…
İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı
#İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı ebook indir#İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı kitabı indir#İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı oku#İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı pdf#İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı pdf indir#İslam Hukukunda Mülkiyet Hakkı ve Servet Dağılımı pdf oku
0 notes