#Seçim
Explore tagged Tumblr posts
derinkalem · 1 month ago
Text
"Sen sensin, başka biri olamazsın." Ne kadar doğru bir cümle. Ama bazen başkalarının hayatlarına, başarılarına o kadar özeniyoruz ki kendimizi unutuyoruz.
Başkalarının hikâyelerine hayran kalırken, kendi hikâyemizi yazmayı unutuyoruz. Oysa benim tempom, benim yolum, benim hikâyem bambaşka. Başkalarının hayatlarına uyum sağlamaya çalıştıkça yoruluyorum, boğuluyorum. Çünkü üzerime giymeye çalıştığım o hayatlar bana ait değil.
Özgünlük, insanın kendi temposuna, kendi ruhuna sadık kalmasıdır. Ben, kendi yolumda yürümeye karar verdim. Çünkü sadece benim yolum, benim için doğru olan yol.
Tumblr media
21 notes · View notes
elestirenadam · 7 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Günün Filmi: In the Line of Fire (1993)
Yönetmen: Wolfgang Petersen
Dün Donald Trump'a yönelik suikast girişimi gündemin tepesine oturdu. Birkaç gün önce bu filmi izlemiştim. Frank Horrigan, ABD Başkanı'nın koruma ekibindedir. Film bir seçim sürecini ele alıyor. Aynı bugünkü gibi. Horrigan, Kennedy suikastında da Başkan'ın yanındadır ama suikasta engel olamamıştır. Bu sefer daha tecrübeli davranır ama karşısında başkanı öldürmek isteyen çok yetenekli bir ajandır. Film boyunca Frank'ın güvenlikçi önlemleri ve farkı kapatmak isteyen seçim ekibinin başındakilerin tartışmalarını da görüyoruz. Çok ayrıntı vermeyelim. John Malkovich'in oyunculuğunun fevkalade olduğunun altını çizelim.
TRUMP'IN İŞİ Mİ?
Sabahki gönderimde de bahsettim. Trump'ın suikasta uğrayabileceğini işaret etmiştim daha önce. ABD'de başkana suikast girişimleri aslında sık görülen bir şey. Abraham Lincoln, James A. Garfield, William McKinley ve John F. Kennedy gibi suikast kurbanlarının yanı sıra bir Trump gibi kurtulanlar var. Önce şunu söyleyelim. Trump neredeyse bütün anketlerde önde. Ayrıca Trump-Biden canlı yayınından ezici üstünlükle çıktı. Son dönemde demokratlar, Biden'ın çekilmesi için baskı yapıyor. Öyle ki, Biden Kılıçdaroğlu çıkıp "Buradayım be burada" minvalinde tivitler atmak zorunda kalıyor. Bu yüzden Trump'ın böyle bir riski eylemde bulunması gerçekçi değil. Aynı, "Eee abi Çin neden ABD ile savaşmıyor" diyenler gibi bir durum bu. Çin, ABD'ye karşı bir savaş başlatmaz. Çünkü zaten barışçıl yoldan ABD'yi geride bırakıyor. Geride kalan ve hegemonyası çözülen ABD ise hem Pasifik'te hem Doğu Akdeniz'de hem de Karadeniz'de savaşı körüklüyor. Peki neden böyle bir girişim oldu? Biden ile Trump'ın programları uzun zamandır çarpışıyor. Amerika'nın hâkim sınıfları içerisinde bu konuda çok önemli, sert, şiddetli mücadeleler yürüyor. Bu suikast onun parçası.
KİMLER ÇATIŞIYOR?
Amerika'nın önünde iki yol mevcut. Birisi Biden'ın temsil ettiği, daha çok Amerika'nın okyanuslardan dünyaya tırnaklarını gösterdiği çizgi. Diğeri de Trump'ın temsil ettiği America First (Öncelik Amerika) çizgisi. Trump şu gerçeği vurguluyor: Biz ABD olarak özellikle Orta Doğu'da maceralar peşinde koştuk ve trilyonlarca doları oraya gömdük. Bizim kendi içimize dönmek, kaynaklarımızı kendi ekonomimizi geliştirmek dışında bir önümüzde çözüm yok. Biden tarafı ise, ABD'nin dünyada maceralara yönelen, Washington'ın geri çekilişini kabul etmek istemeyen, buna silahla, şiddetle karşı koymak isteyen bir kesim.
ABD'NİN GORBAÇOV'U
ABD inişe geçti. Dünya ekonomisi içindeki payı hızla düşüyor. Rakipleri silahlı güç konusunda denge sağladı. Amerika'nın karşısında önemli silahlı güçler var. Dolayısıyla savaş Amerika için bir çözüm değil. ABD'nin bir savaştan başarıyla çıkamayacağı bizzat Pentagon'un yaptığı savaş oyunlarında saptanıyor. Yani, saldırgan tekelci burjuvasının temsil ettiği çizginin geleceği yok. Ama burada Biden yönetiminin ısrarını anlamak da doğal. Çünkü Trump'ın çizgisi ABD'yi süper devlet konumundan çıkarmak demektir. Trump bu anlamda ABD'nin Gorbaçov'udur.
TRUMP ÖLSEYDİ YENİ TRUMP ÇIKARDI
Trump ölse ne olurdu diye düşünebiliriz. Trump'ı öldürseler yerine başka bir Trump çıkacak. Çünkü Amerika'nın içe dönmesi ve dıştaki saldırgan çizgiden vazgeçmesi kaçınılmaz. Öbür çizgi bölgesel savaşlara, dünya savaşlarına kadar uzanabilecek siyasetleri içeriyor. Ve o da Amerika için bir çözüm değil. Bazı yanlış değerlendirmeler var. Kimileri diyor ki 'ABD buna katlanmaz, tahammül etmez' dünyadaki rolünün küçülmesine tahammül etmeyip de ne yapacak? Tahammül etmek zorunda.
ABD'NİN ÇATALÇIKMAZI
Gelinen nokta şudur. ABD'nin dolar saltanatıyla kurduğu haraç sisteminin sonu gelmiştir. ABD, Biden'ın yolunu seçerse savaşarak yenilecek. Trump'ın yolunu seçerse gönüllü yenilecek. Yani hangi karar verilirse verilsin, ABD rüyasının sonu gelmiştir.
23 notes · View notes
dolunaayligece · 7 months ago
Text
En büyük savaş kafanda bildiklerinle,kalbinde hissettiklerin arasındadır.
23 notes · View notes
nefes3534 · 11 months ago
Text
Bu sonuçlar ;
AKP seçmeninin gerçeği görüp partisini cezalandırmasıyla hiiiç alakalı değil, bunu biliyoruz değil mi? Onların bir kısmı tepkilerini sandığa gitmeyerek gösterdi, bir kısmı gitti şeriat dokulu başka bir partiye oy verdi, kalanların hepsi gene gidip AKP' ye mührü bastı!
Buna göre bu sonuçlar; sadece ve sadece küskünlüklerini, öfkelerini bir kenara bırakıp öncelikle cumhuriyeti savunma refleksi gösteren vatanseverlerle alakalı! Hem de buz gibi alakalı!
Hepinizi gözlerinizden öpüyorum!
Bu vatan hepimizin!
Biz cumhuriyet çocuğu olarak doğduk, öyle de öleceğiz!
Ve Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacak!...
22 notes · View notes
nx1100 · 11 months ago
Text
Tumblr media
Umutsuz durumlar yoktur.Umutsuz insanlar vardır.Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.
Mustafa Kemal Atatürk
22 notes · View notes
wehuzunngeldi · 6 months ago
Text
“özgürlüğümün ağırlığını, kendi varlığımın yükünü taşıdım. hiçbir şeyin kesin olmadığını, her şeyin anlamının benim kararlarıma bağlı olduğunu fark ettim. kendi varoluşumun, kendi seçimlerimin sonuçlarıyla boğulmuş bir durumda buldum kendimi.”
10 notes · View notes
donedonemevlana · 2 years ago
Text
seçim arefesinde türk siyasetçiler
Tumblr media
81 notes · View notes
manasiyokturbualemin · 6 months ago
Note
Aşk duygu mu yoksa seçim mi
Duygudur bence çünkü ben şuna aşık olayım buna aşık olmayayım diyemezsin. Bir gün gelir biri yazar veya biriyle tanışırsın,sesini duymadan yüzü görmeden veya daha o seni tanımazken bile seversin onu. Yani aşkı seçemezsin. Çünkü aşk senden bağımsız bir duygudur.
8 notes · View notes
gizlikadinm · 6 months ago
Text
Seçim yapmak zorunda kalmayışınız sizi iyi yapmaya yetiyor mu?
Ama seçim yapmak zorunda kalmak beni kötü yapmaya yetiyor.
#FA #9
8 notes · View notes
okuryazarlar · 2 years ago
Text
Tumblr media
Gençliğimin 21 yılını bunlarla tükettim. Kusura bakma genç kardeşim. Senin kararsızlığın ve üzerine yapılan yerli milli din algıları nedeniyle 4-5 milyona ev kredisi peşinde hayatımın kalan yıllarını geçirmek istemiyorum. Yüzbinlerce hatta milyonlarca liraya bir otomobil almak için ömrümü tüketmek de istemiyorum. Ben 15-20 bin kira ödemek istemiyorum. Ay sonunu düşünmek, binlerce liralık doğalgaz, elektrik, su faturası ödemek, ekmeğe 8-10 tl, patates soğana 30 tl, kıymaya 400 tl, peynire 300 tl vermek istemiyorum.
Bu kritik seçim evvelinde aklını karıştırmış olabilirler ama sen vicdanını dinle, yaşam koşullarını gözden geçir ve oyları bölme. Ya da onca şeye rağmen vereceksen lafı eveleme git iktidara ver. Ama bölme o seçim bu seçim değil çünkü...
Ben Cumhuriyetin yüzüncü yılını kutlayacağımız bu zamanlarda rejimin değişeceği, kadın haklarının hiçe sayılacağı, daha baskıcı ve din odaklı sistemin artacağı bir hayat istemiyorum.
Oy kullanırken market ve pazarlardan elini boş dönen insanların vebalini taşıyacaksın. İşsiz, evine ekmek götüremeyenlerin, denetimsizlik ve rant uğruna depremde ölenlerin, Suriye politikaları ve Işid'i başımıza musallat ettikleri için ölen binlerce gencimizin, bombalı saldırılarda bir hiç uğruna hayatını kaybedenlerin vebali de omuzlarında olacak. Her geçen sene artan kadın cinayetlerinin vebali de.
Milyonlarca mülteciyi ülkeye Avrupa'dan alacakları milyar eurolar için dolduranlar nedeniyle kendi ülkende mülteci durumuna düşürdüklerini unutma. Yarın öbür gün sokakta güvenlik endişesiyle gezemeyeceksin. Yuva kurmak, çoluk çocuk sahibi olmak ve onların geleceğini düşünmeden mutlu olmak senin hakkın. Senin ve bizlerin dünyayı gezmek, refah içinde yaşamak en tabi hakkımız.
Bu defa bu işi bitirebilir ve gelecek güzel günlere ortak olabiliriz.
O yüzden elini vicdanına koy ve geleceğin için oyunu kullan, oyları bölmeden gereğini yap. Beğenmedin mi,bir dahakine parlamenter sistemde değiştirme şansın olacak ya da bir daha hiç böyle bir şansın olmayacak...
Karar senin...
Kafan karışırsa Atatürk'ün dediklerini hatırla, o sana yol gösterecektir.
"Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur."
Önder Deniz Çavuşlar
134 notes · View notes
bilinmezzlik · 11 months ago
Text
Tumblr media
Tarafsız bi şekilde oyumuzu kullandık elhamdülillah
11 notes · View notes
duygu-larr · 1 year ago
Text
Yeni dönem hayırlı. olsun. umarım. Gerçek değişim,olur.
Tumblr media
23 notes · View notes
elestirenadam · 5 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Günün Filmi: The Magnificent Seven (2016)
Yönetmen: Antoine Fuqua
***
‘İki Amerika’nın bir filmi
Benim yaşım sinemada kovboy filmlerini izlemeye yetmedi. Tommiks gibi çizgi romanlara da sonradan bakabildik. Fakat pazar günleri TRT-1 ekranına gelen Vahşi Batı klasikleri, çocukluğumun anılarındandır. Özellikle kışları… Küçük bir odada yanan sobanın üzerinde kızaran ekmekler, tereyağı kokuları, ballı ılık süt, televizyondan yankılanan Apaçi çığlıkları, at kişnemeleri, altıpatlarların çıkardığı kurşun vızıltıları… Ülkemizin efeleri, seymenleri sinemaya maalesef çok fazla aktarılmadı. Atçalı Kel Mehmet, Çakırcalı Mehmet Efe gibi efelerin hayatı beyazperdeye uyarlansa da, bugün bu değerlere dönülüp bakılmıyor. Fakat Batı’nın efesi diyebileceğimiz kovboylar, ABD’nin en önemli ihraç malzemelerinden oldu. Bugün bile hâlâ çok hasılat yapan kovboy filmleri çekiliyor.
DOĞU-BATI DÜELLOSU: LEONE-KURUSAWA
Aslında bugün en çok bilinen Kovboy filmleri, ABD ve Hollywood imzası taşımaz. Avrupa kökenlidir. Birçoğunda İtalyan yönetmenlerin imzası vardır. Bu yüzden genelde, “Spagetti Western” olarak bilinirler. Bu, bir tür haline gelmiştir. 600’den fazla “Spagetti Western” filmi arasında “İyi, Kötü, Çirkin”, “Batı’da Kan Var”, “Birkaç Dolar İçin”, “Benim Adım Hiçkimse” gibi gişede fırtına estirenler de çıkmıştır. Spagetti Western aslında Doğu sinemasından kopya edilerek meydana getirilmiştir. Sergio Leone'nin yönettiği ve başrolünde ilk kez Clint Eastwood'un yer aldığı “Bir Avuç Dolar” (Per un pugno di dollari-A Fistful of Dollars) filmi, Akira Kurusawa’nin Yojimbo (1961) filminden birebir kopya idi. Kurusawa, Leone’ye dava açtı, kazandı. Filmden elden edilen gelirin yüzde 15’i Kurusawa’ya gitti. YİNE KURUSAWA’DAN ETKİLENDİLER
Kovboylar, Batı’nın vahşi dünyasında halkın yardımına koşan Robin Hood’lar gibilerdi. Efesoylulardandır. Cesur ve merttirler. Evet banka soyarlar, para için her işi yaparlardı. Onlar ödül avcılarıydı. Fakat fakir halkın koruyucusuydular. Canlarını darda olan halk için tehlikeye atarlardı. Bunu şundan yazıyorum. 2016 yapımı Muhteşem Yedili, (The Magnificent Seven) filmini izledim. Film aslında bugünün kendi iç ��atışmasını yaşayan ABD’nin bir tablosunu sunuyor. ABD’de günümüzün tablosu şu: Okyanusötesi emperyalist tekellere karşı, önce kendi insanımız diyenlerin (First America) mücadelesi var. Film, işte bu çatışma üzerinden de okunabilir. Aslında bu filmin tarihçesi de Doğu’ya dayanıyor. Yine bir Kurusawa etkisi görüyoruz. Film, Kurusawa’nin 1954 yapımı Yedi Samuray (Shichinin no Samurai) filminden esinlenme. İlk olarak 1960 tarihinde Western olarak çekildi. 2016 yapımı olan, bunun bir yeniden çevrimidir.
‘YANGINDA KAYBETTİKLERİMİZİ KÜLLERDE BULDUK’ Film, Rose Creek kasabasında geçer. Sanayici ve iş insanı Bartholomew Bogue, maden alanlarını giderek genişletmektedir. Çiftçilikle geçinen halkın elinden arazisini ucuza kapatarak adeta el koymaktadır. Buna karşı çıkanlar ise katliama uğrarlar. Bogue’un insana bakışı tekelci sermayenin insanı köleleştirici tavrına örnektir: “Eğer Tanrı onların kırkılmasını istemeseydi, onları koyun yapmazdı.” Bogue’un kocasını öldürmesi sonrası intikam yemini eden Emma Cullen, neyi var neyi yoksa kovboy ekibi toplamak için verir. Sam Chisolm önderliğinde muhteşem silahşörlerden oluşan yedili bir araya getirilir. Chisolm, kimlerle savaştıklarını ve sonucunun ne olacağını şöyle özetler: “Kötü adamlarla savaşmaya gidiyoruz, muhtemelen hepimiz öleceğiz.” Yani insan adına kendilerini feda etmektedirler. Filmde onları para birleştirse de, muhteşem yedili sonunda tekelci bir iş adamının altında ezilen mazlum çiftçilerin topraklarını savunan kahramanlara dönüşür. Emma Cullen’in de son sözleri çok anlamlıdır: “Hayatlarında ne oldularsa, burada, sonunda, her adam cesaret ve onurla ayakta durdu. Kendileri için savaşamayanlar için savaştılar ve onlar için de öldüler. Hepsi kendilerine ait olmayan bir şeyi kazanmak içindi. Muhteşemdi.” Muhteşem Yedili, bu konuda da 300 Spartalı benzeri bir etki veriyor. Chisolm’un “Yangında kaybettiklerimizi küllerde bulduk.” sözü daha bir anlamlı hale geliyor.
‘ŞAHİN’ HARRIS Mİ HEARTLANDCI TRUMP MI?
ABD’de seçim yaklaştı. Pusulalar üzerinde Demokratlar ve Cumhuriyetler, onları temsilen de Kamala Harris ve Donald Trump yarışacak. Aslında bu aynı zamanda ABD’deki iki siyasi çizginin çekişmesi de. Harris, yarıştan çekilen/çektirilen Biden’ın yerini aldı. Esas olarak okyanus ötesi tekellerin adayı konumunda. Dolar saltanatını sürdürme derdinde olan, bunun için küresel çatışmaları kışkırtacak şahin kanadın temsilcisi. Trump ise “Afganistan’a, Irak’a, çöllere niye para gömüyoruz” diyen ve ��nceliğin ABD’de olduğunu, bu kaynakların ülkede ve halka harcanması gereken bir çizgiyi temsil ediyor. Rus stratejist Aleksandr Dugin, Trump’ın daha önce Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında kurulan “küreselci, liberal, tek kutuplu, Atlantikçi ve Amerikan merkezli” konsensüsü bozduğunu belirtiyor. (1) Dugin ABD’de iki medeniyet bulunduğunu şu sözlerle ifade ediyor: “ABD 2020, bu nedenle, birkaç değil, tam olarak iki medeniyetsel bölgeden oluşuyor: orta kısmı Heartland'dan ve Heartland'dan keskin bir şekilde farklı olan, aynı sosyo-politik sistemi temsil eder iki kıyı bölgesinden. Kıyı bölgeleri, Demokratların bölgesidir. Demokratlar tarafından Biden lehine ve Trump'a karşı seçim kampanyasında yer alan BLM, LGBT+, feminizm ve solcu aşırılığın (antifa terörist grupları) en aktif protestolarının odaklandığı yer buralardır. Trump'tan önce, ABD'nin sadece kıyı bölgeleri olduğu görülüyordu. Trump, Amerikan Heartland'ına ses verdi. Böylece ABD'nin kırmızı merkezi aktive edildi ve harekete geçirildi. Trump, siyasi seçkinler arasında pratikte hiçbir şekilde temsil edilmeyen ve küreselcilerin gündemiyle neredeyse hiçbir ilgisi olmayan bu ‘ikinci Amerika’nın Başkanıdır. Burası küçük kasabaların, Hıristiyan toplulukların ve mezheplerin, çiftliklerin ve hatta endüstrinin daha ucuz iş gücüne sahip olan alanlara kaymasıyla harap olmuş eski büyük sanayi merkezlerinin Amerika'sıdır. Burası terk edilmiş, ihanete uğramış, unutulmuş ve aşağılanmış Amerika. Bu ‘deplorables’in anavatanı, yani beyaz veya renkli olan, Protestan veya Katolik olan gerçek Amerikan yerlilerin, kökleri olan Amerikalıların anavatanı. Ve bu ‘Heartland’ Amerikası, kıyı bölgelerinin baskısı altında hızla yok oluyor.” “Bu savaşta iki Amerika birbiriyle çarpışıyor: iki ideoloji, iki demokrasi, iki özgürlük, iki kimlik, iki karşılıklı olarak birbirini dışlayan değer sistemi, iki siyaset, iki ekonomi ve iki jeopolitik.”(2)
SİLAH KININDA PASLANMAYACAK
ABD ekonomik olarak da geriliyor. 1980’de 880 milyar dolar olan ABD’nin millî borcu, 2019 yılında 22,7 trilyon dolara yükseldi. 14 Temmuz 2021’de bu borç, 28,5 trilyon dolar.(3) Bunun yanı sıra ABD tahvil piyasalarının toplam büyüklüğü 42,7 trilyon dolar. 42,9 trilyon dolarlık hisselerin rehin verilmesi yoluyla borçlanıldığını da hesaba katarsak toplam 85,6 trilyon dolarlık bir borç büyüklüğüne ulaşıyoruz. Bu sayılar, ABD’nin GSYH’sinin 4 katı kadar bir borç batağı içinde olduğunu gösteriyor.(4) ABD’de 38 milyon insan gıda yardımıyla yaşıyor. On milyonlar işsizlik parasıyla geçinmeye çalışıyor. Sağlık hizmetinden yararlanamayanlar büyük çoğunluk. Bir tek hastalanmama umutları var.(5) İşte bu ekonomik tabloda küreselci, liberal, tek kutuplu, Atlantikçi güçlerle “First America” diyenler arasında çatışma büyüyor. İç savaşın işaretleri görülmeye başladı bile. Hatta Hollywood’a İç Savaş (Civil War) anlatan, Trump’a “Geri adım at” mesajları veren film bile yapıldı. Seçimler öncesi silahlar çekilmiş durumda. Bir önceki seçim sonrası yaşanan Kongre Baskını, yakın zamanda Trump’a yapılan suikast, artık silahın kınından çıktığını gösteriyor. Tarihin cilvesi gibi: Amerika hep küçümsediği “çatışmaların eksik olmadığı Orta Doğu’ya” benziyor. Spagetti Western’ler yeniden piyasada. Ama bu kez beyazperdede değil, seçim meydanlarında. Tabiî bu iki seçenekten farklı olarak emekçi güçler de kendini göstermeye başladı: Redneckler. ABD halkının çözüm arayışları, derinleşerek sürecek. Hesaplaşma kaçınılmaz. O vicdanlı, mert, cesur kovboyların tarihe çıkış sahnesini yeniden görebilecek miyiz? İzleyeceğiz.
DİPNOTLAR:
(1) Aleksandr Dugin, ABD'deki seçim değil iç savaşın ilk aşaması, 27 Ekim 2020, Aydınlık. (2) Dugin, a.g.m. (3) Doğu Perinçek, ABD Yol Ayrımında –Biden’ın Dünya, Amerika ve Türkiye’deki Çatalçıkmazı-, Kaynak Yayınları, 4. Basım, Eylül 2021, s. 34. (4) Perinçek, a.g.e., s. 42. (5) Perinçek, a.g.e., s. 158.
16 notes · View notes
efsungeradam · 9 months ago
Text
Tumblr media
Süte bak reisten nası saklanıyo
8 notes · View notes
1-yolcu · 2 years ago
Text
seçim aynı zamanda şahitlik yapmaktır. bu aziz millet, islam ile var olduğu için azizdir. kimlerin hangi şahsiyete, kimlerin bu vatan sevdalısı olduğu, kimlerin islama yakınlık taşıdığı gayet alenidir. islam ülkelerinin yaşadığı zulmu ve o baskıyı yaşatan zihniyeti bu vatan toprağının kapısından kovmak, bu milletin üzerine vazifedir. bu millet neyi hak ediyorsa, neyi istiyorsa onu yaşayacaktır. şahitliğinizi bir cihat duygusuyla ifa edin. şüphesiz şahitliğimizi Allah görmektedir.
50 notes · View notes
derdiderun · 11 months ago
Text
Seçim
Seçimlerle dolu bir hayat yaşıyoruz. Anne ve babamızın birbirini seçmesi üzerine gelişen sebepler zincirinin sonucu olarak dünyaya geldik. Ancak anne babamızı, dünyaya geliş zamanımızı, cinsiyetimizi, ırkımızı, yaşayacağımız toplumu biz mi seçtik? Bu sorular cevaplarını belki de kaldıramayacağımızdan, gizli kalması daha hayırlı olan sırlı konularla ilgili.
Neticede nefes almaya devam ediyor ve seçimlerimize göre şekillenen bir hayat üzerine ömrümüzü tüketiyoruz. Akşam yatış, sabah kalkış saatimizi, kahvaltıda ne yiyeceğimizi, üzerimize hangi elbiseyi giyeceğimizi, evimizin boyasını, eşyasını, hangi doktora gideceğimizi, hangi filmi seyredeceğimizi v.b. kendimiz seçiyoruz. Seçenekler arttıkça kendimizi daha özgür hissetmeye başlıyor, hayatımızı kendimiz yönettiğimiz hissini yaşıyoruz.
Bu hislerle daha da “özgürleşebilmek” ve daha pahalı seçenekleri seçebilme konumuna erişebilmek için; yine daha çok para kazanacağı seçenekler aramaya başlıyor insan. Ama her seçim yeni bir seçenekler dizisini koyuyor önümüze. İçiçe geçmiş bulmaca zincirlerini çözmeye çalışır gibi kendimizi unutup kalan boşlukları doldurmaya kaptırmış bir yoğunlukla geçiyor vaktimiz, bitiyor sermayemiz. Seçeneklerle örülü bir kozanın içinde hapsolmuş gibi, nereye baksak bir seçenek çıkıyor karşımıza ve seçenek duvarlarının ötesindeki ufukları görmeyi perdeliyor kalbimizin gözlerine.
Ayrıca her seçim, diğer seçenekleri elemekle birlikte, kaybettiklerimizi andığımızda hayal kırıklıklarına, telafisi zor pişmanlıklara da sebep olabiliyor.
Yahut seçenekler başımızı döndürüp hiç seçmeme özgürlüğünü kaybettiriyor; bazen de gözümüzü korkutup seçmeme sorumsuzluğuna sürükleyebiliyor bizleri. Seçme iştahımıza esir olmakla israf etmek gibi, sermayeyi çarçur etmek gibi, sevdiklerimizi üzebilmek gibi pek çok yan etkilerine maruz kalabiliyoruz. Kanaat etmek gibi bir hazine, tüketime dayalı seçimlerimizin önüne geçerek, gerçek zenginliği ve sakinliği sunsa da, bu seçeneği tercih eden çok az nasipli kul var gibi.
Her şeyi kendimiz seçtiğimizi zannetme, böylece bütün kazanımları kendimizden bilme bahtsızlığına kapılma riskimizde ayrı bir tuzak bu imtihan hayatında. Karun gibi “ben kazandım” diyerek nimeti verenin Allah olduğunu unutma hatasından yine Allah'a sığınalım.
Seçimlerimizin çokluğu ve yükü ıstırap vermeye başlayınca “bir lokma, bir hırka” diyenlerin bahtiyarlığına özeniyor insan. Kariyer seçimlerinden, fırsat arayışlarından, imaj-prestij seçeneklerinden kurtulup sadece razı olunmuş bir kul olmayı seçmek istiyor.
“…Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı seçtim…” (Maide 3) ayetini tefekkür ederek, bizde bizim için seçilmiş İslamiyet'in dışında bütün seçenekleri silelim hayatımızdan. Bizi İslam'a yaklaştıracak, O'na kavuşmamıza sebep olacak ne varsa onu seçelim.
Sonuçta bu dünyada kalacak ve hiçbir işimize yaramayacak seçimlerimiz için ömür sermayesini tüketmek yerine; kendimizin de Allah tarafından özel olarak, insan olmak üzere seçildiğimizi ve diğer seçeneklerin hepsinden üstün olan bu dünyaya geliş amacımızı unutmayıp, Allah'ın adaletini yeryüzüne yayacak has kullarından olmak için seçimlerimizi doğru değerlendirelim.
Allah bizi seçmiş ve “Acaba kulumda Beni seçecek mi?” diye imtihan ediyorken, gözümüz daha ne diye masiva ile oyalanır durur…
| Emre Temizsoy
8 notes · View notes