#Müslüman kadınlar
Explore tagged Tumblr posts
Text
Suriye Devrimi: Laik Bir Yönetimden Diğerine Doğru
4 minutes Yazar: İbrahim Ar – Köklüdeğişim.net 8 Aralık günü Esed’in ülkeden kaçmasıyla Suriye halkının 13 yıllık büyük mücadelesi muhteşem bir zaferle sonuçlanmış oldu. Arka planda ABD’nin olduğu, sahada ise Rusya, İran ve onun Lübnan’daki uzantısının desteklediği Esed ve Şebbihaları, bu desteklerden mahrum bırakıldığı anda varlığını devam ettiremedi. Devrimin başından devrildiği güne kadar…
#Arap baharı#Büyük Ortadoğu Projesi#Colani#Esed devrildi#Esed&039;in kaçışı#Heyet-i Tahriru&039;ş-Şam#laik yönetim#Müslüman kadınlar#Suriye Devrimi#Suriye geçici hükümeti#Suriye halkı#Suriye muhalefeti#Suriye İslam yönetimi#Suriye&039;deki geçiş dönemi#Suriye&039;deki tutuklamalar#Suriye’deki protestolar#Türkiye ve Suriye#Türkiye&039;nin rolü#Türkiye-Suriye ilişkileri#İslam dünyası#İslami yönetim
0 notes
Text
#hzmuhammedsav#kadın#kadınlar#güçlükal#cemalnur sargut#peygamberesevdirilenkadın#peygamber#islam#müslüman#müslümanlık
1 note
·
View note
Text
DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN...
Diktatör bir karar vermeli!.. Tanrı tarafından açlıkla sınava tutulan "şanslı" millet miyiz, yoksa dünya bizi kıskanıyor mu?..
Hangisi?!..
CEM AKKILIÇ
Denizci eskisi, blog yazarı, bostan korkuluğu
0 notes
Text
Feminizmin kadınlara dayattığı özgürlük vurgusu, kadınlar tarafından daha çok çıplaklık, daha çok cinsel serbestlik olarak algılanmış, üzerinde yok sayılacak kıyafetlerle bedeninin en mahrem yerlerini fütursuzca sergileyen kadınları medya "cesur kadınlar" olarak adlandırmıştır. Oysa ki, "bu kıyafeti giymek cesaret ister" denilen kıyafeti giymek için cesarete değil, edep yoksunluğuna ihtiyaç vardır.
|Müslüman Kadın - Abdullah Ocakdönmez
109 notes
·
View notes
Text
"Bilhassa camimizdeki kulluk yapan Müslüman şahsiyetimizi evimize ve iş yerimize, siyasetimize, ekonomimize taşımadıktan sonra nasıl bir İslam hayatı yaşayabiliriz?
Camide kim isek, evde de o olmak imanımızın gereğidir. Evlerimiz mü'minleşirse bizim mü'minliğimiz kesinleşir.
Mü'min erkek ve mü'min kadınlar için evde imanlı bir imar, cihat olarak bilinmelidir. Böylece mücahit bir nesil yetiştirebiliriz. Bunu yapamazsak, ömrümüz cihadın edebiyatı ile geçip gidecektir. Bu da afet düzeyinde bir kayıptır."
31 notes
·
View notes
Text
29 Ekim De Ne Oldu.
*Evvela Bir Müslümanın 29 Ekim Gibi Bir Güne Tazim Etmesi Kesinlikle Saçmadır.
*Çünkü 29 Ekim'de Müslümanları Tek Çatı Altında Toplayan Yegane Sistem Olan Hilafet Kaldırıldı.
*En Büyük Darbe Olan Harf İnkılabı Çıkarak Geçmişimizle Bağlantımız Kesildi.
*1000 Yıllık Bir Tarihimiz Yıkıldı.
*Tekkeler Ve Camiler Ahıra Çevrildi.
*10 Binlerce Alim Asıldı.
*600 Yıl İslam'a Hizmet Eden Osmanlı Ecdadımızı Ülkeden Çıkardılar Ve Hayindir Yaftasını Vurdurdular.
*23 Milyon Km Olan Toprak Bütünlüğümüz İki Sarhoşun Peşkeş Çekmesi İle 750 Bin Km Gibi Bir Toprağımız Oldu.
*Ana Yasamız Şeriat Ve Kuran İken İki Sarhoşun Yaptığı Laiklik Oldu.
*Kadınlar Daha Onurlu Ve Vakarlı İken, Daha Açık Ve Zelil Bir Hale Geldiler.
*İstanbul'un Fetih Sembolü Olan Ayasofyayı Müzeye Çevirdiler.
Daha Sayayımmı Müslüman. Bunları Duymadında Hangi Yalanları Duydun Sen Müslüman. Sen Daha 100 Sene Önceki Atanın Yazdığı Mektubu, Mezar Taşını Okuyamıyorsun. Neyin Bayramını Yapıyorsun...?
15 notes
·
View notes
Text
bakın şurası çokomelli: erkekler (genelde erkekler diyelim) feminist bir kadının “tarafsız olamadığını, bir ideolojinin etkisi altında konuştuğunu” düşünürken, kendilerinin de aslında ataerkil ideolojinin etkisi altında düşünüp konuştuklarını düşünmüyorlar :d ne diyordu bourdieu “eril tahakküm kendisini yansız gibi dayatır”. bir çok erkekten, bu cinsiyet meseleleri açıldığında şunu duymuşumdur “kadın-erkek olarak bakma, insan olarak bak” :D ve bu çok komik gerçekten. dünyada saf bir töz olarak “insan” varmış gibi. cinsiyetten, sınıftan, ırktan, yaştan, coğrafyadan bağımsız bir “insan” varmış gibi. ama işte avantajlı konumda olanlar için, marjinalleştirilmemiş olanlar için böyle bir “insan olarak bak yaw” söylemi çok makul, çünkü onlar bulundukları toplumsal konumların kesişiminde (white/anglo-saxon/protestant ya da türk/sünni müslüman/erkek?) kendilerini bu dünyada “evlerinde” gibi hissediyorlar. “insan olarak bak yaw” derkenki o “insan” kendileri. norm, onlar. ay neyse sabah sabah nerden çıktıysa. çok güzel bi kitap okuyorum (şu hain kalplerimiz: kadınlar erkeklere neden teslim olurlar?) oradan cümle içinde şöyle bir şey geçti “… feminizmin fazlalık gibi göründüğü on yıllık dönemde…”. vaov dedim. müthiş. “fazlalık gibi görülmek”. hani “feminizme ne gerek var ki canım, insan hakları var ya?” gibi bir söylem canlandı zihnimde. oradan da aklıma bu “insan olarak bak yaw” diyenler geldi. falan filan.
10 notes
·
View notes
Text
Kadın erkek algısından nefret ediyorum. Dışarıda geç saatte kadında görebilirsiniz! Bu gayet normal bir şey. Nasıl ki erkekler çıkıp istediği saatte istediği şeyi yapabiliyorsa aynı şey kadın içinde geçerli. Kadın ister güzel ister çirkin olsun,ister açık ister kapalı olsun,ister müslüman ister gayrimüslim olsun ne olursa olsun,bir kadın akşam geç saatte dışarı çıkarken korkmak zorunda değil. Aynı erkekler gibi korkmadan çıkabilmek onlarında hakkı. Siz yolda yürürken 2 dakikada bir arkanızı kontrol etmenin nasıl hissettirdiğini biliyor musunuz? Kulaklığı takıyorsun şarkını açıyorsun ama sonradan kapatıyorsun. Neden peki biliyor musun? Dur ben sana anlatayım çünkü çok iyi biliyorum. Çünkü ara sokağa girdin ve takip edilmekten korkuyorsun adım sesi duyarsın diye kapatıyorsun,kapatıyorsun çünkü akşam vakti,kapatıyorsun çünkü KADINSIN! Bu algı bitmek zorunda! Bitmeli değil bitmek zorunda. Yoldan geçen bir araba aniden durup laf atıcak diye korkmamalı kadınlar. Ara sokağa girdiğinde aniden biri önüne çıkıcak diye korkmamalı. Belki saçma bulacaksın ama ben ara sokağa girdiğimde orada biriyle karşılaşsam koşarak ne kadar dayanabilirim diye hesaplama yapıyorum. Saçma bulamazsın çünkü bunu bir tek ben değil çoğu kadın yapıyor. Aynı rahatsızlığı niçin erkekler hissetmiyor peki? Niçin kadınlar gidip erkekleri kaçırıp onlara türlü türlü iğrençlikler yapmıyor? Yapsın demiyorum,kimse yapmasın diyorum. Burda ki erkeklerden kastım da bütün erkekler değil. Genelleme yapmadım aslında ,öyle olmayanların üstüne alınmasına gerek yok. Sadece bu ayrım artık fazla can sıkıcı bir duruma dönüştü. Her yıl kaç tane kadın ölüyor farkında mısınız? Kaç tane kadın tecavüze uğruyor? Hiç bunlarıda araştırdınız mı? Aslında böyle şeyleri takip etmeyi bırak böyle şeylerin olmaması gerekiyor ama her sene yüzlerce kadın ölüyor. Ölüyorlar çünkü KADINLAR,ölüyorlar çünkü aynı erkekler gibi akşam geç saatte dışarı çıktılar, ölüyorlar çünkü istediği gibi giyindiler vs. Bir kadının nasıl giyindiğine de karışamazsınız! İsterse apaçık giyinir isterse tesettürlü giyinir bu kimseyi alâkadar etmez,edemez ya. Erkeklere açık giyindi diye kim taciz ediyor? Erkek geç saatte dışarı çıktı diye kim taciz edip öldürüyor? Hangi erkek yürürken defalarca etrafını kontrol ediyor? Hangi erkek toplu taşımaya binerken rahatsız edilmekten korkuyor? Söylesenize bir kadın;otobüs, minibüs vs. toplu taşımanın herhangi birinde tek kaldığı için korkmak zorunda mı? Allah aşkına aklınız alıyor mu ya!? Sürekli bir korkuyla yaşamak zorunda mıyız biz? Şu algıyı bitirin artık. Herkesin kendi hayatı. Kimse kimsenin hayatına,özeline karışamaz! Zihniyetsizseniz eğer aynı korkuyla yaşamanızı isterim.
99 notes
·
View notes
Text
Başörtüsü ve Değişen Anlamı, Bugünden Geçmişe Bir Bakış
Son yıllarda, başörtüsü meselesi, toplumun en çok tartışılan konularından biri haline geldi. Başörtüsünün serbest olması, özellikle kadınların toplumsal hayatta daha fazla görünür hale gelmesini sağlayan bir adım olarak değerlendirildi. Ancak gelinen noktada, başörtüsüyle ilgili algıların ve pratiklerin giderek değiştiğini gözlemliyoruz. Sosyal medya ve çeşitli etkinliklerde başörtülü kadınların katıldığı davetler, bazen toplumsal değerlerle ne kadar örtüştüğü konusunda kafa karıştırıcı bir tablo ortaya koyuyor. Kına geceleri, düğünler, bekarlığa veda partileri ve hatta ellerinde kokteyl bardaklarıyla poz veren başörtülü kadınlar, “kapalı olmak” ile “Müslüman olmak” arasındaki farkın giderek silindiği bir dönemin izlerini taşıyor.
Başörtüsü, yıllarca dini bir kimliğin ve bağlılığın sembolü olarak kabul edildi. “Başörtülü olmak” bir kadının, sadece giydiği bir örtü ile değil, aynı zamanda yaşadığı hayatla, değerleriyle ve inançlarıyla özdeşleştirilen bir durumdu. Ancak bugün gelinen noktada, başörtüsünün anlamı karmaşık bir hal almış durumda. Başörtülü olmak, bir zamanlar sadece dini bir yükümlülüğü ifade ederken, şimdi bazen sadece bir stil, bir görünüm meselesine dönüşüyor. Özgürlük, kimlik, aidiyet gibi kavramlar etrafında şekillenen bu dönüşüm, eski geleneklerle bugünün sosyal yapısı arasındaki uçurumu gözler önüne seriyor.
Sosyal medya, bu dönüşümün en hızlı şekilde kendini gösterdiği alanlardan biri. Başörtülü kadınlar, özellikle genç kuşak, artık giyimleri ve katıldıkları etkinliklerle sosyal medya dünyasında daha fazla yer almakta. Kına gecesi, düğün ve bekarlığa veda partileri gibi geleneksel etkinliklerde başörtüsü ile poz veren genç kadınlar, kimi zaman bu özgürlüğü ve kimliklerini tamamen farklı bir düzlemde sunuyorlar. Ellerindeki kokteyl bardakları, gece kulübü görüntüleri ve “modern” bir yaşam tarzı, başörtüsünün geçmişteki anlamından çok farklı bir noktaya evrildiğini gösteriyor.
Elbette, her bireyin kendi seçimleri doğrultusunda yaşamını sürdürme hakkı vardır ve kimse başkalarının yaşam biçimine müdahale etme hakkına sahip değildir. Ancak, burada asıl tartışılması gereken şey, başörtüsünün hala bir dini yükümlülük mü, yoksa sadece bir estetik tercih mi olduğu sorusudur. Eğer başörtüsü, dini bir sorumluluk taşıyorsa, o zaman bu sorumluluğun bir takım kurallar ve sınırlarla çerçevelenmesi gerekir. Ancak, başörtüsünün yalnızca dışsal bir kimlik sembolüne indirgenmesi, çok daha derin bir kültürel ve dini bağlamın göz ardı edilmesine yol açabilir.
Kapalı olmakla, Müslüman olmak arasındaki farkı anlamak, toplumsal dinamikleri doğru bir şekilde kavrayabilmek için önemlidir. Kapalı olmak, bir kadının saçını örtmesiyle ilgili bir mesele olabilir. Fakat bu, Müslüman olmakla bir ve aynı şey değildir. Müslüman olmak, bir inanç sistemine bağlılık, ahlaki değerler ve sosyal sorumluluk gerektirir. Başörtüsünün ardında sadece bir dış görünüş değil, bir içsel inanç ve yaşam tarzı olmalıdır.
Bugün başörtüsünü sadece bir "stil" olarak kabul edenlerin sayısının artması, Müslümanlık ve gelenek arasındaki bağın ne kadar gevşediğini gösteriyor. Birçok kişi, dini vecibeler yerine, başörtüsünü sadece toplumun bir parçası olma, aidiyet duygusu veya moda unsuru olarak kullanabiliyor. Ancak, bu yüzeysel yaklaşım, uzun vadede toplumsal değerlerin ve bireysel sorumlulukların zedelenmesine yol açabilir.
Başörtüsünün serbest olması, kadınların toplumsal hayata katılımını artıran bir adımdı ve hala bu özgürlük birçok insan için önemlidir. Ancak, bu özgürlüğün doğru bir şekilde anlaşılması ve içselleştirilmesi gerektiği gerçeği de göz ardı edilmemelidir. Başörtüsü, yalnızca bir dışsal kimlik değil, aynı zamanda bir içsel bağlılık, bir inanç ve sorumluluktur. Bu sorumluluğun farkına varılması, başörtüsünün sadece bir dış görünüş değil, derin bir anlam taşıyan bir yaşam tarzı olduğunu yeniden hatırlatacaktır.
Toplum olarak, başörtüsüne dair bu karmaşık dönüşüm sürecini doğru bir şekilde tartışmalı, geçmişin değerleri ile bugünün dünyası arasında bir denge kurmalıyız. Hem bireysel özgürlüklerin hem de toplumsal sorumlulukların göz önünde bulundurulması, daha sağlıklı bir toplum için gereklidir.
#istanbul#dua#iyiniyet#istanbuldayasam#türkiye#kıbrıs#iş#insan#artists on tumblr#hayat#writers on tumblr#güncel#bugününkaresi#bugüne not#bugecedeböyleolsun#bugünden#blog yazısı#blog yazarı#blog help#blooger#tumblr yazarları#tumblog#tumblelog#tumblr girls#sosyalmedya#içeriküretimi#içerik stratejisi#sonbahar#instagram#Halimecan
6 notes
·
View notes
Text
"Her ne kadar o kadınla farklı asırlarda yaşıyorsak da -Allah'a hamdolsun- İsrailoğulları'nın yüzlerce peygamber öldürdüğü o toplum da değiliz. Şimdi buna rağmen, Rasûlullah aleyhisselamın sünnetini bildiğimiz bir toplumda Müslüman kadınlar neden 'yarının Allah diyecek ve dedirtecek, iman fidanı olabilecek çocuk benim karnımdadır' diye sabahlara kadar uykusuz kalma pahasına, heyecanla teheccüde kalkıp 'Rabbim, Rabbim! Ben de bu ümmetin Ahmed'inin karısı olarak, Mehmed'in karısı olarak karnımdakini sana adadım' niye demesinler? Farkımız ne? Adak yalnız İsrailoğulları'nın kadınlarına mı mahsus?"
18 notes
·
View notes
Text
Hizb-ut Tahrir Suriye'den Tutuklanan Kadınlarla İlgili Açıklama
1 minute Kaynak: Kokludegisim.net Suriye’de zorba Beşşar Esed’in devrilmesinden sonra tüm çevrelere özgürlük ve adalet mesajı veren Colani yönetimi, uygulamalarını protesto eden Müslümanları hapse atması üzerine Hizb-ut Tahrir Suriye bir açıklama yayınladı. Halep’teki Kamu Güvenliği Teşkilatı, 21/12/2024 Cumartesi günü, İslam’ın hükümlerinin uygulanmasını ve bir buçuk yıldan fazla bir süredir…
#Beşşar Esed sonrası#Colani yönetimi#Halep Kamu Güvenliği#Hizb-ut Tahrir Suriye#Hizb-Ut-Tahrir Türkiye#Hizb-uttahrir suriye#laiklik ve özgürlük#Müslüman kadınlar tutuklama#Suriye Devrimi#Suriye devrimi protestoları#Suriye halkı ve özgürlük#Suriye halkının özgürlüğü#Suriye kadınları#Suriye protestoları#Suriye tutuklama#Suriye&039;de kadın hakları#Suriye&039;deki adalet arayışı#Suriye&039;deki güvenlik operasyonları#Suriye’de zulüm#Şam devrimi#Şam’daki gösteriler#şeriatın uygulanması#İdlib hapsi#İslam hükümleri
0 notes
Note
Esselam hocam. kadının sesini kullanması haram mı ? örneğin sosyal medyada çok görüyoruz. Şuan öyle sayfalar var, kadınlar yüzlerini göstermeden seslerini kullanarak dini meseleleri anlatıyorlar ben merak ettim de. Allah razı olsun.
Aleykümselam verahmetullah kardeşim, öncelikle hoca değilim :)
Kardeşim kadın başlı başına zinettir, çekicidir aynı şekilde sesi de mahremdir. Haram veya helaldir demek benim haddime değil ayette zaten apaçık ölçü açıklanmış ama şu husus var ki, sosyal medya gibi bir çöplüğün içerisinde Müslüman bir kadın neden sesini paylaşır? Davet için mi? O zaman şunu sorarım kadın fitne yuvası olan bir ortamda mahremi olmayan insanların önünde tebliğ yapmalı mı? Hayır tabii ki. Allah bizi bununla sorumlu tutmamış. Ki zaten o kadının orada olmasına ihtiyaç da yok. Şu an fotoğraflar, videolar ve sesler üzerinde çok rahat bir şekilde oynama yapılabiliyorken Müslüman bir kadının kendisini bu fitneden uzak tutması gerekir. Çünkü karşı tarafta ne var bilmiyoruz herkese, her yere ulaşabilir o yüzden sizce bu mantıklı bir davranış mı? Müslüman kadınlar sosyal medya hususunda aşırı taviz veriyorlar, muasır selef alimlerinin bu konularda kesinlikle cevazı yok. Ya ben yaklaşık bir aydır instagram kullanıyorum ve keşfetime peçeli hanımların videoları düşüyor bakıyorum binlerce beğeni, yorum hakaret vs şahsen bu durumu benim aklım almıyor, normal şartlarda erkek kelimesini duyunca kaçan kızlar sosyal medyada kendilerini, mahremlerini çok rahat paylaşıyorlar ve birisi yaptıkça diğeri de ondan görüp özeniyor böylece şerrin yayılmasına sebep oluyor. Allah korusun ama bu Müslüman bir hanıma günah olarak yeter. Ayette de geçtiği üzere eğer takvalıysak yani Allah karşı gelmekten korkuyorsak bu durumdan beri olmamız gerekiyor. Selâmetle..
6 notes
·
View notes
Text
Medyanın neredeyse tamamen görmezden geldiği küçük bir mucize gerçekleşti: Binlerce Yahudi, Müslüman ve Hıristiyan kadın İsrail'de barış için birlikte yürüdü.
İsrailli şarkıcı Yael Deckelbaum, Kadınlar Barışı Ücretlendiriyor hareketinin yeni resmi videosunda, tüm dinlerden kadınlar ve annelerle birlikte "Annelerin Duası" şarkısını söyleyerek müziğin değişim için neler yapabileceğini gösteriyor. Bin kelimeye bedel tam bir kadın harikası.
Mümkün olduğu kadar paylaşın!
Şalom selam barış
youtube
22 notes
·
View notes
Text
MUAVİYE PİÇTİ SÜNNİ KAYNAKLAR
Piç Muaviye'nin Anası Ciyer Yiyen Hind'e Cahiliye dönemin de Fahişeliği Ve Kötü İşleri İle Meşhur İdi.
Muaviye'de Böyle Bir Dönemde Ondan Doğmuştur.
Zamahşeri ''Rabi'ul Abrar'' Adlı Kitabında Muaviyenin Dört Ayrı Babaya İsnat Edildiğini Rivayetle Naklediyor.
1- Abu Amr b. Misafir
2- Abbas b. Ebdul Muttalip
3- İmaret b. Velit
4- Zenci Bir Adam Olan Sabah [1]
İbn'i Ebi'l Hadi de Nehc'ül Belağa'nın Şerhinde Bu Konuya İşaret Etmektedir [2]
Nasayih'ül Kafiye Kitabının Yazarı Muhammed bin Akil Şöyle Diyor: Hassan b. Sabit Peygamberimiz Muhammed (salallahu aleyhi ve alihi vessellem)'in Yanında Hind Ve Kocası Eu Süfyana Hicivli Sözler Diyordu Peygamberimiz (salallahu aleyhi ve alihi vessellem) Ve Ashabı da Onun Şiirlerini Dinliyordu.
Hassan Hicivlerinde Hind'e Zina İsnad Ediyordu Rasulallah (salallahu aleyhi ve alihi vessellem) Onu Men Etmiyordu. Hassan Diyor ki: Hind'e Bayraklı Fahişelerdendi Not. 1 [3]
Cemalettin Yaldır
Kaynaklar:
[1] Muaviye Kimdir Kitabı Sayfa 45-46
[2] Şerh-i Nehc'ül Belağa c 1 sayfa. 111
[3] Nesayih'ul Kafiye
Not. 1= Cahiliye Döneminde Fahişeler Damlarının Üzerine Kırmızı Bayrak Asarlardı.
İşte Hind'enin kocası, muaviyenin babası ve yezit lanetliklerin dedesi ebu sufyanın söyledikleri
Hilafet Ümeyye oğulları ve Mervan oğullarının eline geçince, Ebu Süfyan tarihi cümlesinde pervasızca şöyle demiştir
Ey Ümeyye oğulları! Saltanatı kimseye kaptırmamaya çalışın (saltanat topunu birbirinize pas verin). Andolsun yemin ettiğim şeye ki, cennet ve cehennem diye bir şey yoktur! (Muhammed'in kıyamı, siyasi bir kıyamdan başka bir şey değildir).
“Hind (la) Hz. Hamza’nın (as) ciğerini ağzına almış fakat yutamadığı için geri dışarı atmıştır.”
Bu hususta Ebu Abdillah (İmam Cafer-i Sadık) aleyhisselam şöyle demişti: “Allah Hamza’nın bir parçasının cehenneme girmesine izin verecek değildi.”
Kaynak:
(bk.Ali b. İbrahim el-Kummi, Tefsiru’l-Kummi, 1/116)
- el-Kadi en-Numan el-Mağribi de, aynı kıssayı anlattıktan sonra, Hz. Peygamberin (saa) şöyle dediğini bildirmiştir: “Hind’in Hamza’nın ciğerini yemesi mümkün değildir, Allah onun parçasının cehenneme gitmesine izin vermez.”
Kaynak:
(Şerhu’l-Ahbar, 1/275)
Muaviye'nin annesi Hind, Korkusundan müslüman olmadan önce Fakihe isminde biriyle evliydi. Hind Zina ettiği için etrafa yayılır. Fakihe bir sebeple Hind’in başka birisiyle zina ettiği şüphesine kapılır. Bu söz insanlar arasında yayılır. Hind'in babası da başkaları da bunun doğru olup olmadığı hakkında tereddüde düşerler. O zamanda, bunun gibi gizli şeylerin gerçek yüzünü haber veren kimseler varmış. Bunlardan birisi de Yemen'de bulunuyormuş. Babası Hind'i de alarak, Yemen'e o adama giderler. Gidenler sadece ikisi değildir. Yanlarında başka kadınlar da vardır. Yemen'e varırlar.
Adam, kadınlara teker teker bakar ve sıra Hind'e gelince:
- Zina Hakkında konuşulan kadın sensin, der. Ve şunları söyler:
- Sen ne kadar çok zina yapıyorsun. ve Sen ilerde Muaviye isminde bir piç çocuk dünyaya getireceksin ve o çocuk hükümdar olacaktır.
Bu sözleri duyan kocası Fakihe, hemen kalkar Hindeyi boşar Hind ise kendi yüzüne karşı söylenen zina suçundan ötürü son derece mahçup olur ve üzülür.
Bu arada, Hind'in dünyaya getireceği bir çocuğun hükümdar olacağı haberi etrafa yayılmış bulunuyordu. Bunu duyan herkes onunla evlenmeye heveslendi. Muaviye'nin babası Ebu Süfyan, birçok mal ve servet vererek onu kendisi ile evlenmeye razı etti. Zaten Hind de kendisi oldukça güzel ve zengin bir kadındı.
İşte bu evlilikten Muaviye dünyaya geldi.
Bilindiği gibi, Ömerin Halifeliği Döneminde Muaviye Şama Vali olarak atandı. Valilik Döneminde Muaviye (la) Beytul Malın parasıyla güçlendi Hazreti Ali'nin (as) halifeliğinden sonra Şam'ı kendisine merkez yaparak hükümdar oldu.
Hz.Hamza (ra) Ciyerini Yiyen Muaviye (la) Annesi Hind
Hind, Hz. Hamza (ra), Bedir Savaşında öldürdüğü Utbe Bin Rebia'nın kızı, Ebu Süfyan'ın karısı, Muaviye'nin annesi ve Yezid'in ise ninesidir.
Sünni Ekolünde "Ashab-ı Kiram" hakkında yazılmış eserlerde, Hind'in adını da Kadın Sahabeler tablosunda görebilmekteyiz. Hind'in Uhud Savaşında sergilediği Vahşilik.
İbn'i Sa'd'ın Tabakat'il Kebir adlı eserinin 6. Cildinde "Vahşi Bin Harb" başlığında. Sayfa: 146...
Vahşi diyor ki; "... Hamza'yı öldürdüm...Karnını yardım ve Ciğerini çıkardım... Hine'e götürdüm... Hind onu aldı, çiğnedi ve tükürdü...
Ve: "... (Hinde) (Hamza'nın) Cinsel organını ve burnunu kesti, kulaklarını kopardı. Kestiklerinden pazu bandı, bilezik ve halhal yaptı. Bu şekilde de Mekke'ye döndü. Döndüğünde Hamza'nın ciğeri onun yanındaydı."
Sayfa 148'de ise Sahabe olarak ünlenen Vahşi'nin Şarapçı olduğunu görebilirsiniz. Ve böyle bir adamda Sünniler Nezdinde Sahabe listesinde yerini alarak "Hz. Vahşi " olabilmiştir.
Sünni Kaynaktan:
Muaviyenin Annesi Hind
Hint, Hz. Hamza a.s'ın, Bedir Savaşında öldürdüğü Utbe Bin Rebia'nın kızı, Ebu Süfyan'ın karısı, Muaviye'nin annesi ve Yezid'in ise ninesidir.
Sünni Ekolünde "Ashab-ı Kiram" hakkında yazılmış eserlerde, Hinde'nin adını da Kadın Sahabeler tablosunda görebilmekteyiz. Ben burada Hind hakkında çok fazla bir şey yazma taraftarı değilim. Sadece Hind'in Uhud Savaşında sergilediği Vahşiliğe dikkat çekmek istiyorum.
Alıntı Yaptığımız eser: İbn'i Sa'd'ın Tabakat'il Kebir adlı eserinin 6. Cildinde "Vahşi Bin Harb" başlığıdır. Sayfa: 146...
Vahşi diyor ki; "... Hamza'yı öldürdüm...Karnını yardım ve Ciğerini çıkardım... Hint'e götürdüm... Hint onu aldı, çiğnedi ve tükürdü...
Ve: "... (Hind) (Hamza'nın) Cinsel organını ve burnunu kesti, kulaklarını kopardı. Kestiklerinden pazu bandı, bilezik ve halhal yaptı. Bu şekilde de Mekke'ye döndü. Döndüğünde Hamza'nın ciğeri onun yanındaydı."
Sayfa 148'de ise Sahabe olarak ünlenen Vahşi'nin Şarapçı olduğunu görebilirsiniz. Ve böyle bir adamda Sahabe listesinde yerini alarak "Hz. Vahşi r.a" olabilmiştir.
Kısaca belirtmekte fayda vardır. Peygamber s.a.a'in Annesi ve Babasına, Hz. Ali a.s'ın babasına "Kafir ve Müşrik" (Haşa) olarak öldü diyenler, aynı zamanda Muaviye, Ebu Süfyan ve Hind'i "Sahabe" olarak değerlendirmişlerdir.
Uhud Savaşında Hz.Hamzayı Şehid Edip çigerini yiyen Hinde. Utbe Bin Rebia'nın kızı, Ebu Süfyan'ın karısı,
Muaviye'nin annesi ve Yezid'in ise ninesidir.
Allah'ın laneti üzerlerine olsun.
17 notes
·
View notes
Text
Çin, İspanya gibi İslam'ı Doğu Türkistan'dan silmek için kirli tuzaklara, ağır işkencelere devam ediyor. Yaşayanları zindanlarda, bebekleri ise annelerin karnından çıkararak katlediyor. Müslüman kadınlar Çin'in uyguladığı çocuk planlamasını deldiklerinde, hamileliklerinin son günlerinde de olsalar, yavruları kürtaj edilmekte, anneler cezalandırılmaktadır. Firavun'un Benî İsrail'e yaptığından daha sefil bir zulüm var bugün Doğu Türkistanda. Firavun, doğan çocuklardan sadece erkekleri, Çin ise daha anne karnında kız-erkek ayırımı yapmadan hepsini katlediyor. Ne var ki köpekler için yürüyen dünya, ölen Müslüman olunca ses cıkarmıyor...
İhsan Şenocak, Bin Yıldır Düşmeyen Cephemiz Doğu Türkistan
13 notes
·
View notes
Text
SORU: Bu kadınlar günü nedir? Kadınlar gününü kutlamak caiz midir?
Bu, 1857ʼde New Yorkʼta, bir dokuma fabrikasında çok kötü şartlar içinde köle gibi çalıştırılan kadınlar, Mart ayında bir grev yaptılar. 1857ʼde New Yorkʼta. Polis müdahalesi esnâsında bir yangın çıktı. Ve kapıları kilitlenmiş olan bu kadınlar yandı bu fabrikada. Bunun için bir kadınlar günü olarak o gün bildirildi. Başlangıçta Amerika buna izin vermedi. Sonradan buna izin verdi. Yani işin merkezinde bugün modern, kapitalist düzenin ezdiği kadınlar var. Kapitalist düzenin ezdiği insanlar var.
Müslümanların, Ramazan ve Kurban bayramının dışında hiçbir bayramı yoktur. Bu iki bayramın dışındaki bayramlar, sonradan çıkarılmış bid'at bayramlardır ve bu bayramları kutlamak, câiz değildir. Sonradan çıkarılan bayramlara; nevruz, anneler günü, kadınlar günü, öğretmenler günü, yılbaşı, doğum günü gibi kutlamalar ve bayramlar da girer. Eğer kutlanılan bayram, nevruz bayramı gibi, temelde kâfirlerin kutladıkları bayramlardan ise, bu takdirde haramlılığı, daha da şiddetli ve büyük olur. Nitekim Peygamberimizden (s.a.s.) gelen şu hadis gereği, bayram kutlamakta kâfirlere benzemek, câiz değildir: "Her kim, bir topluluğa benzerse (onların giyindiği gibi giyinirse, gittiği yolda giderse ve onların işlediği fiilleri işlerse) o da onlardandır." (Ebu Davud ve Ahmed bin Hanbel)
Müslümanın, bu günlerden önce veya sonra yapmadığı bir şeyi, bu günlerde de yapmaması ve kâfirlere benzemekten kaçınması gerekir. Müslüman için her gün kadınlar günü, her gün anneler günüdür.
10 notes
·
View notes