#Kars kar festivali
Explore tagged Tumblr posts
Text
2024'te Türkiye'de Kış Tatili Yapılacak En İyi 5 Şehir!
Keşfedilmeyi bekleyen 2024 kış tatili destinasyonlarını öğrenin! Erzurum’un karlı zirvelerinden Kayseri’nin tarihi sokaklarına, Bursa’nın Uludağ’ından Kars’ın kar festivaline ve Kapadokya’nın eşsiz atmosferine kadar Türkiye’deki en iyi kış şehirlerini keşfedin. Kış ayları geldiğinde, Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde buzlu güzellikleri ve tarihi zenginlikleri keşfetmek, unutulmaz bir tatil…
View On WordPress
#2024 kış tatili şehirleri#Bursa Uludağ#Erzurum kayak merkezi#Kapadokya kış atmosferi#Kars kar festivali#Kayseri kış turizmi#kış tatili#Türkiye kış tatili
0 notes
Text
Hakkari Çukurca’da festival coşkusu
https://pazaryerigundem.com/haber/180795/hakkari-cukurcada-festival-coskusu/
Hakkari Çukurca’da festival coşkusu
Bu yıl beşincisi düzenlenen ve bölgenin tanıtımına, barış ve huzuruna katkı sağlayan Çukurca Foto-Safari ve Doğa Sporları Festivali’ne yaklaşık bin yarışmacı, sporcu ve izleyici katıldı
HAKKARİ (İGFA) – KÜRESEL Gazeteciler Konseyi (KGK) adına KGK Yaygın Medya Meclis Başkan Yardımcısı Dr. Esra Öztürk’ün de katıldığı festival kapsamında 300 yerli ve yabancı fotoğrafçı, 100’e yakın dağ bisikleti yarışmacısı ve uçurtma şenliği düzenleyen öğrenciler ile doğa severler Çukurca’nın Han yaylasında coşkulu bir sportif etkinlik gerçekleştirdi. Irak’ın kuzey sınırına 300 metre mesafede off-road gösterisi, Zap Suyu’nda rafting yarışı ve plaj voleybolu ile Çukurca’nın sarp dağlarında yurtdışından dağcıların da katıldığı bir tırmanma gösterisi gerçekleştirildi. Festival vesilesiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin bölgedeki güvenlik çalışmaları neticesinde huzur ve güveni sağlanan Kazan Vadisi’ndeki Han yaylasına 100 yıl sonra ilk kez bir vali gelmiş oldu. Bölge halkı ve köylülerle birebir görüşen Hakkâri Valisi Ali Çelik, köylülerin evlerine geri dönmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
ÜNLÜ RUS DAĞCI DA ORADAYDI Festivale ilk kez katılan Rusya’nın ünlü dağcılarından biri olan “Kar Leoparı” lakaplı Roman Abildaev, 20 yıldır pek çok farklı ülkede tırmanış yaptığını, bir süre önce teröristlerin mağaralarda yerleşik olduğu dağların artık uluslararası sporcular için ve özellikle eğitim aşamasındaki dağcılar için olağanüstü fırsatlar barındırdığını belirtti. Hakkâri Valisi Ali Çelik tarafından festivale davet edilen ve ilk kez Hakkâri ve Şırnak illerini gören Abildaev, “Bir zamanlar teröristlerin saklandığı yerler olan bu mağaralar ve dağlarda huzur ve güven içinde tırmanış yapabilmek, spor yapabilmek olağanüstü bir deneyim. Buranın doğal güzellikleri inanılmaz. Her yer güvenli ve rahat bir şekilde doğa sporları yapabiliyoruz. Özellikle başlangıç ve orta seviyede olan dağcıların mutlaka Çukurca’ya gelmesini tavsiye ediyorum” diye konuştu. MEDYANIN YOĞUN İLGİSİ VARDI Sporseverlerin ve doğaseverlerin Çukurca’nın doğal güzellikleriyle buluştuğu etkinliğe yerli ve yabancı basının da ilgisi yoğundu. Küresel Gazeteciler Konseyi (KGK) Yaygın Medya Meclis Başkan Yardımcısı Dr. Esra Öztürk, festival kapsamında Hakkâri Valisi Ali Çelik ile Kazan Vadisinde bir sohbet gerçekleştirdi. Vali Çelik, “Artık önceliğimiz Hakkari’yi hem yaz hem de kış turizminin merkezi haline getirmek. Yüksekova kayak sporcularının tercih ettiği bir nokta haline gelirken Çukurca’nın da yaz turizmi, ekstrem sporlar ve doğa etkinlikleriyle öne çıkması için çalışmalarımız devam ediyor. Bölgenin kalkınması için turizm birinci öncelik” diye konuştu. Dr. Öztürk, festival kapsamında ayrıca Çukurca Kaymakamı Mert Kumcu, Çukurca Belediye Başkanı Nazmi Demir ve Hakkâri İl Kültür ve Turizm Müdürü İdris Ağacanoğlu ile de temaslarda bulundu. Kaymakam Kumcu, “Önümüzdeki dönemde Çukurca’nın bir rafting ve off-roadmerkezi olması ve hem yerli hem yabancı turistlerin markajına girmesi için medyanın rolü çok önemli. Bu anlamda Küresel Gazeteciler Konseyi’ne basın desteği için teşekkür ediyoruz” diye konuştu. TUGAY ZİYARETİ Dr. Öztürk, ayrıca “Hudut Kartalları” olarak bilinen 2’nci Hudut Tugay Komutanlığı’nı ziyaret ederek Tugay KomutanıTuğgeneral Ahmet Atilla Dündar’a KGK adına nezaket ziyareti gerçekleştirdi. Dr. Öztürk, “Hakkari’nin muhteşem doğası ve zengin kültürel mirası, bu tür festivallerle daha geniş kitlelere tanıtılmalıdır. 5. Çukurca Foto-Safari ve Doğa Sporları Festivali, bu amaca hizmet eden harika bir etkinlik. Organizasyonda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” diye konuştu. Festivalin, Hakkari’nin doğal ve kültürel değerlerini tanıtmanın yanı sıra, bölge halkının da sosyal ve ekonomik yaşamı ile barış ve huzuruna katkı sağlaması bekleniyor.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Link
0 notes
Link
2018 yılında gösterime giren ve başrolde Hazar Ergüçlü'nün yerleşmiş olduğu Kar ile çıkış meydana gelir buyruga Erdoğdu'nun bu sefer kara ak çekmiş olduğu ikinci film Beni Sevenler Sıralaması'nin kadrosunda Halil Babür, Düş Köseoğlu, Ahmet Rıfat ŞungarSermet Yeşil, Sinan Arslan, Nazlı BulumAykut Akdere, Cem Uslu, Süreyya Güzel şekilli reklamların yanında ayrıca Şeref Meşhur ve Can Evrenol sinema şekilliciler da yer ediniyor. Hazar Ergüçlü'nün Tanay Abbasoğlu ile beraberliğini yapımcılığını üstlendiği, Antalya Film Forum Uzun Metraj Tasarı Work in Progress Platformu Ödülü'nü kazanan film, 40. İstanbul Film Festivali Ulusal Yarışma kapsamında seyirciyle buluşması planlanıyor.
0 notes
Link
2018 yılında gösterime giren ve başrolde Hazar Ergüçlü'nün yerleşmiş olduğu Kar ile çıkış meydana gelir buyruga Erdoğdu'nun bu sefer kara ak çekmiş olduğu ikinci film Beni Sevenler Sıralaması'nin kadrosunda Halil Babür, Düş Köseoğlu, Ahmet Rıfat ŞungarSermet Yeşil, Sinan Arslan, Nazlı BulumAykut Akdere, Cem Uslu, Süreyya Güzel şekilli reklamların yanında ayrıca Şeref Meşhur ve Can Evrenol sinema şekilliciler da yer ediniyor. Hazar Ergüçlü'nün Tanay Abbasoğlu ile beraberliğini yapımcılığını üstlendiği, Antalya Film Forum Uzun Metraj Tasarı Work in Progress Platformu Ödülü'nü kazanan film, 40. İstanbul Film Festivali Ulusal Yarışma kapsamında seyirciyle buluşması planlanıyor.
0 notes
Text
Anadolu'nun Renkleri Etimesgut'ta Buluşuyor!
25. Uluslararası Anadolu Günleri Kültür ve Sanat Festivali: Anadolu'nun Renkleri Etimesgut'ta Buluşuyor! Kültürün, sanatın ve birbirinden zengin geleneklerin buluşma noktası olan 25. Uluslararası Anadolu Günleri Kültür ve Sanat Festivali, 1-10 Eylül tarihleri arasında Etimesgut'ta gerçekleşiyor. Anadolu'nun tarih kokan sokaklarından ilham alan festival, bu yıl da unutulmaz bir deneyim sunmaya hazırlanıyor. Bir Zaman Yolculuğu: Anadolu'nun Köklerine Doğru Festival kapsamında, Anadolu'nun zengin kültürel mirası ve tarihine odaklanan bir dizi etkinlik yer alacak. Geleneksel el sanatları sergileri, halk dansları gösterileri, el işi atölyeleri ve yöresel lezzetlerin tadılabileceği bir sokak lezzetleri pazarı gibi birbirinden renkli etkinliklerle festival ziyaretçilerini bir zaman yolculuğuna çıkaracak. Sanatın Büyüsü: Konserlerden Sergilere Festival, sanatseverlere unutulmaz anlar yaşatacak bir dizi sanat etkinliği de sunacak. Ünlü sanatçıların sahne alacağı konserler, tiyatro gösterimleri, sergiler ve edebiyat etkinlikleri, kültür ve sanatın gücünü en yüksek noktada hissettirecek. Çocuklar İçin Özel Etkinlikler - Uluslararası Anadolu Günleri Festivali, çocukları unutmadı! Minik ziyaretçiler için özel olarak tasarlanmış etkinlik alanları, yaratıcılıklarını keşfetmeleri için interaktif atölyeler ve eğlenceli oyunlarla dolu. Çocuklar, Anadolu'nun zengin masallarından ilham alan etkinliklerle hem eğlenecek hem de öğrenecekler. Birlikte Kutlamak: Kültürlerin Buluşması Festival sadece Anadolu'nun değil, aynı zamanda farklı kültürlerin buluşma noktası. Uluslararası katılımcılar, kendi kültürel miraslarını tanıtarak festivalin renkli atmosferine katkıda bulunacaklar. Farklı kültürlerin dansları, müzikleri ve tatları, etkinlikleri gezen herkesi büyüleyecek. Unutulmaz Bir Deneyim İçin Bekliyoruz! - Uluslararası Anadolu Günleri Kültür ve Sanat Festivali, Etimesgut'un tarihi ve kültürel zenginliğiyle buluşarak unutulmaz anılarla dolu bir deneyim sunmaya hazırlanıyor. 1-10 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek olan festival, her yaştan ziyaretçiye hitap eden etkinlikleriyle dolu dolu on gün sunacak. Anadolu'nun derinliklerinden gelen renkleri keşfetmek, sanatın ve kültürün büyülü dünyasına dalmak için sizi festivalimize bekliyoruz! Daha fazla bilgi için festival web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Unutulmaz bir festival deneyimi için hazırlıklar tamamlandı. Siz de 25. Uluslararası Anadolu Günleri Kültür ve Sanat Festivali'ne katılın, Anadolu'nun ruhunu birlikte yaşayalım! Anadolu'nun Renkleri Etimesgut'ta Buluşuyor!
Festival Programı
(Konser bilgileri için sanatçı ismine dokunun) 1.Gün (1 Eylül Cuma) Saat: 19.00 - Etimesgut Çankırılılar Derneği - Sivaslılar Derneği - Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY) - Zara Konseri 2.Gün (2 Eylül Cumartesi) Saat: 19.00 - Niğde İli ve İlçeleri Sosyal Yardımlaşma Derneği - Erzurum İktisadi Sosyal Araştırma Vakfı - Kazakistan Büyükelçiliği - Mustafa Taş Konseri 3.Gün (3 Eylül Cumartesi) Saat: 19.00 - Başkent Tokatlılar Derneği - Yozgatlılar Sosyal Yardımlaşma Derneği - Kırgızistan Büyükelçiliği - Sefo Konseri 4.Gün (4 Eylül Cumartesi) Saat: 19.00 - Ağrı,Van,Bitlis Dernekleri - Kırıkkale İli ve İlçeleri Kültür Derneği - Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Büyükelçiliği - Hüseyin Kağıt Konseri 5.Gün (5 Eylül Pazar) Saat: 19.00 - Ankara Etimesgutlular Derneği - Gaziantepliler Yardımlaşma Derneği - Türkmenistan Büyükelçiliği - Ziynet Sali Konseri 6.Gün (6 Eylül Pazartesi) Saat: 19.00 - Etimesgut Gümüşhaneliler Derneği - Ankara Konya Dernekler Federasyonu - Dünya Uygur Kurultayı vakfı - Mustafa Yıldızdoğan Konseri 7.Gün (7 Eylül Salı) Saat: 19.00 - Etimesgut'ta Oturan Çorumlular Derneği - Kırşehirli Dernekler Federasyonu - Balkan Göçmenleri İktisadi Araştırma ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı - Uğur Işılak Konseri 8.Gün (8 Eylül Çarşamba) Saat: 19.00 - Ankara Karadenizliler Kültür ve Yardımlaşma Derneği - Kars,Ardahan,Iğdır Derneği - Kırım Tatarları Kültür ve Dayanışma Derneği - Öykü Gürman Konseri 9.Gün (9 Eylül Perşembe) Saat: 19.00 - Başkent Samsunlular Derneği - Türkmeneli İşbirliği ve Kültür Vakfı - Özbekistan Büyükelçiliği - Özgür Can Çoban Konseri 10.Gün (10 Eylül Cuma) Saat: 19.00 - Etimesgut Belediyesi Final Gecesi - Azerbaycan Büyükelçiliği - Funda Arar Konseri Read the full article
0 notes
Text
54. Visions du Réel’in ardından…
VAUD- Murat Türker, İsviçre'nin Nyon kentinde düzenlenen Visions du Réel festivalinden gözlemlerini Bianet’e yazdı. Superdoğan" başlığını taşıyan serginin posterleri Visions du Réel için geldiğim Nyon sokaklarında karşıma zırt pırt çıktığında propagandaya maruz kalmış kadar oluyordum… İsviçre'nin nezih kasabası Nyon'da düzenlenen uluslararası belgesel festivali Visions du Réel, filmlerin gösterildiği muhtelif salonlar arasında malum koşuşturmayla geçti. İlkbaharın iddialı habercilerinden mor salkımların daha yeni açmış olması iklimdeki çalkalanmayı teyit ederken Leman gölünün karşı yakasında Fransa Alplerindeki kar örtüsü manzaranın ihtişamını taçlandırıyordu.Köklü festivalde belgesellerin kurmacayla flörtünün dörtnala koştuğu verilen ödüllerle de kesinleşmiş oldu. Bu arada Nyon'un sokakları ve meydanlarının stratejik noktalarına yerleştirilmiş reklam panolarında hakikatin mühim temsilcilerinden biri olarak fotoğrafın da rötuşlanmak suretiyle kurmacaya epey yaklaşabildiği ayrıca teyit ediliyor gibiydi. Duyurulmakta olan Nicolas Righetti imzalı "Superdoğan" başlıklı fotoğraf sergisi, Türkiye Cumhurbaşkanı'nın bilhassa seçim propagandalarında kullanılmış fotoğraflarından oluşuyor, öznenin gerçek görüntüsünden çok daha genç sanılabileceği, kırışıklardan mümkün olduğunca arındırılmış, adeta cilalı portreler tercih edildiği hemen dikkat çekiyordu.
Sanatçının siyasi liderin fotoğrafını çekmek gibi bir niyeti olmadığı, sadece ilgili kişiler tarafından şekillendirilmiş imajı ve kitleler üzerindeki tesiriyle alakadar olduğu kesindi. Bir fotoğrafta bazılarının yakışıklı bulduğu Hollywood yıldızı Kevin Spacey'nin havası yok muydu? Seçimler geçip gittiğinde, muhteşem propaganda malzemesi ortalığa saçılıp parçalanırken, rüzgârla savrulup yerlerde sürüklenirken ihtimamla görüntülenmiş ve bu sayede ölümsüzleştirilmiş kişiye (ve ayrıca çevreye) hürmette kusur edilmiyor muydu? Righetti'nin aynı başlıkla yayımlanmış iddialı kitabında da bu tezat zaten teferruatlı şekilde yansıtılıyordu... Festivalin ödüllerinden bazıları Visions du Réel'in öne çıkan yarışmalarından Burning Light klasmanında ödül sanal dünyada geçen bir filme verildi. İnternet dünyasındaki oyuna dalan genç sinemacılar Ekiem Barbier, Guilhem Causse ve Quentin L'helgoualc'h avatarlara dönüşerek 963 saatlerini orada geçirmişler; bu sayede tüm oynayanlar gibi korkularını, hayallerini dışa vurmuş oldular. Bir hayatta kalma macerasının içinde şiddetle karşılaştılar, sanal olsa da seyircinin bu alandaki tahammül sınırlarını zorladılar, aynı zamanda siyasi manada duruşlarını dışa vurmayı da ihmal etmediler. Nispeten eski sayılabilecek oyunda tabiatın ve insanın canladırılma estetiği de esas hallerine göre rahatsız edici boyutlarda olsa bile "Knit's Island" adlı film FIPRESCI'nin de ödül vermeye layık gördüğü belgesel oldu. Belgesel ile kurmaca arasındaki çizginin belirsizleştiğine dair garip bir hisse kapıldığımız bir diğer film "This Woman" oldu. Festivalde muhtelif ödüllerle başarısı taçlandırılan Alan Zhang imzalı filmde allak bullak olmuş Çin coğrafyasında bir kadının yolunda emin adımlarla ilerleyişine şahit olurken oryantalist bir bakış açısıyla, cinselliğini kameradan çekinmeden yaşaması, bilhassa muhafazakâr bir toplumun temsilcisi olduğu düşünüldüğünde çarpıcıydı. Para ve emlakla rahatlıkla baş eden kahramanın erkeklerle münasebetlerinde sık sık hayal kırıklığına uğraması, duygularını samimiyetle dışa vurması ve bilhassa hayat enerjisi seyirciyi büyüledi; salonda alkışlar hararetliydi. Yönetmen Zhang'ın oyuncaklı senaryosu sayesinde "This Woman"ı izlemek gayet eğlenceli bir tecrübeye dönüştü, film kendine has numaralarla geleneksel belgesel çizgisinin ötesine geçti. Nyon'da seyirci ödülü klasmanında yarışanlar arasında "Pianoforte" festivalin kazananı oldu. Piyano çalma hususunda istikbalin yıldızları sayılan genç yetenekler Polonya'nın prestijli Uluslararası Chopin Piyano Yarışmasında yer alırken enerjileri perdeden taşıyor, onlara yön veren öğretmenlerinin bilgeliği bilhassa o yaşlarda ihtiyaç duyulabileceklere birebir karşılık veriyor. Batı medeniyetinin "cici" ve "nezih" dünyasından aslında çok bildik bir mevzuyu zarafetle işlemeyi başaran yönetmen Jakub Piątek muhteşem bir montajla filme gayet müzikal bir ritm kazandırıyor, kahramanlarının hayatında çok mühim manası olan anları yakalarken bir klasik müzik ziyafetine de seyirciyi cömertçe dahil etmiş oluyor. Coğrafya büyüler! Seyrettiklerimin arasında, festivalde geleneksel belgesel sinema sanatı açısından açık ara favorim "El Eco" adlı kırsal coğrafya güzellemesiydi. Berlinale'den ödüllü, Tatiana Huezo imzalı eser, yalnız fotoğraf direktörlüğüyle seyirciyi büyülemekle kalmadı, kırsal kesimde yaşamanın sihirli yanları kadar değişmekte olan bir toplumun acılarına da dahil etti. Meksika'nın ücra köşelerinin birinde hayvancılıkla uğraşan, geniş ailelerden müteşekkil El Eco köylüleri arasında en çok çocuklar ve ergenlikle beraber isyan duyguları tetiklenmiş gençler, gayet şefkatli kameranın zarif hedefi haline geliyor. Huezo bizi sanki asla terk etmek istemediğimiz bir masal dünyasına götürüyor ve tüm zorluklarına rağmen doğayla uyumlu ve iç içe yaşamanın lüksünü layıkıyla hatırlatıyor. Büyüleyici bir diğer coğrafyada, çölde geçen "Borj el Mechkouk" adlı kısa ve mütevazı film bizi Fas'ın Errachidia bölgesine taşıyor. Çok yönlü sanatçı Driss Aroussi'nin yönetmenliğini kotardığı şirin belgeselin iki kahramanı var: Biri çölde su arama görevi edinmiş bir adam, diğeri onun küçük arabasını çeken tatlı bir merkep. Tarım için sonuna kadar sömürülmüş yer altı su kaynakları iklim değişikliğiyle iyice kuruduğundan kahramanlarımızın işi çok zor. Çöl manzaralarının muhteşem fonunda ritmimizi düşürerek fabl benzeri bir anlatıma dahil olurken "medeniyet"ten uzak olmanın konforuna kavuşuyoruz. Yönetmen genel manada pesimist bir neticeye ulaşsa da kültürel referanslardan mahrum bırakmadığı belgeseliyle seyirciyi mutlaka tatmin ediyor. Afrika coğrafyasında ise Uganda'ya gayet hızlı bir pike yapıp çekirgelerle empati kurmaya çalışıyoruz. Genelde tarım alanlarını talan etmeleriyle tanınan bu ilginç yaratıklar "Grasshoper Republic" adlı belgeselde insanın kurbanı olup geceleri çok güçlü ışık kaynaklarıyla hazırlanan tuzaklara kanıyor ve milyonlarcası ölüme kendilerini balıklama atmış oluyorlar. Boyut olarak bana okyanuslardaki sardalya avlarını hatırlatan vahşi dinamik, böceklerin insanları besleme kapasitesinin geniş çapta anlaşılmasıyla yakında onların da yok olma tehdidiyle karşı karşıya olduklarını hissettiriyor. Her ne kadar yüksek bütçeli ve ticari belgesel şablonuna takılı kalsa da Daniel McCabe'nin birbirinden enteresan detayı genel dokuya işleyerek ortaya çıkardığı cilalı sonuç, gezegendeki can pazarlarından birini afişe etme misyonunu layıkıyla yerine getirmiş oluyor. Kuir gençlik dağıtırken...
Çin'in 20 milyonu aşan nüfusuyla en kalabalık dördüncü şehri Çengdu'da kuir gençliğin sevdiği bar Funky Town yakında kapanacaktır. Yeni bir metro istasyonunun inşası için yok edilecek barın etrafındaki inşaat gürültüsü tüm mıntıkayı çoktan cehenneme çevirmiş vaziyettedir. Fakat alkol ve muhtelif maddelerle çılgınlıklarını sürdürmeye endeksli gençler için ölümüne yaşadıkları dinamikler silsilesinin yanında gürültünün pek bir önemi kalmamış gibidir. "The Last Year of Darkness" adlı belgeselde yönetmen Ben Mullinkosson kahramanlarıyla mutlaka empati kurduğunu hissettirirken bizi eğlencelere, partilere, muhtelif drag gösterilerine dahil ediyor; kahramanlarının aynı zamanda hassas ve kırılgan evrenini hoyratça teşhir etmekten de geri durmuyor. Ne de olsa istikbalden pek ümitli olmayan, intihara meyilli bir jenerasyondan bahsediyoruz; Çin gibi tutucu bir toplumda Batı klişeleriyle bezeli hür bir hayat sürdürmek sevdası ortaya adeta kayıp bir jenerasyon çıkarmış, genç sinemacı Mullinkosson da bunu karabasan gibi belgeseliyle gün yüzüne çıkarmış, daha ne! Festivalin ödülleri hakkında teferruatlı malumata buradan ulaşabilirsiniz. Kaynak: Bianet Read the full article
0 notes
Photo
KEYFALAN YAYLASI EĞLENCELİ ANLARA ŞAHİTLİK ETTİ Ordu Büyükşehir Belediyesi ve Mesudiye Belediyesi iş birliğinde doğal güzellikleri ile kendine hayran bırakan Keyfalan Yaylası’nda 7’inci Kar Festivali düzenlendi. En güzel köpek, kızak ve traktör yarışmaları, konser ve ikramlarla dolu dolu geçen festival renkli görüntülere sahne oldu. Ordu’nun Mesudiye ilçesine bağlı Keyfalan Yaylasında Ordu Büyükşehir Belediyesi ve Mesudiye Belediyesi tarafından bu yıl 7’incisi düzenlenen kar festivaline yöre halkının yanı sıra çevre il ve ilçelerden çok sayıda vatandaş katıldı. Soğuğa aldırış etmeyen vatandaşlar beyaz örtüyü eğlenceye çevirdi. YARIŞMALAR İLGİ GÖRDÜ Festival ateşinin yakılması ile başlayan etkinliklerde en güzel köpek, traktör ve kızak yarışları yapılırken vatandaşlara ise yöresel ürünler ve hamsi ikram edildi. Yarışmalarda dereceye girenlere ise katılım belgesi ve çeşitli hediyeler verildi. Renkli görüntülerin yaşandığı festivalde vatandaşlar kent orkestrası ve yöresel sanatçıların şarkılarına eşlik ederken davul zurna eşliğinde horonlar oynadı ve el yapımı kızaklarla kayak yaptı. ŞEHİTLER UNUTULMADI Festivalde ayrıca askerler ve vatandaşlar Türk Bayrağı eşliğinde şehitlere saygı yürüyüşü de gerçekleştirdi. https://www.instagram.com/p/Cnw3zmxsTzb/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes
Link
39. Harbin Uluslararası Buz ve Kar Heykel Festivali, 5 Ocak’ta yerli ve farklı ülkelerden turistlerin katılımıyla başladı....
0 notes
Text
İstanbul Sultangazi'de Ardahan Festivali ve Tanıtım Günleri yapıldı, https://www.ardahan.name.tr/2022/11/istanbul-sultangazide-ardahan-festivali.html
#ardahan #kars #ığdır #ardahanfestival #ardahantanıtımgünleri #posof #hanak #damal #çıldır #göle #hoçvan #ardahannametr #ardahanhaber #ardahangazetesi #ardahanhaberleri #ardahanınsesi #ardahanbelediyesi #ardahanvaliliği #ardahanderneği #sultangazi
0 notes
Text
The Harbin International Ice and Snow festival is an annual themed winter festival in Harbin, Heilongjiang province, China, and is currently the largest ice and snow festival in the world.
مهرجان هاربين الدولي للجليد والثلج هو مهرجان شتوي سنوي في هاربين ، مقاطعة هيلونغجيانغ ، الصين ، وهو حاليًا أكبر مهرجان للجليد والثلج في العالم.
Harbin Uluslararası Buz ve Kar festivali, Çin'in Heilongjiang eyaletinin Harbin kentinde her yıl düzenlenen ve temalı bir kış festivalidir ve şu anda dünyanın en büyük buz ve kar festivalidir.
#harbin#Snow festival#Ice#China#Harbin Uluslararası Buz ve Kar festivali#türkiye#doğa#travel photography#travel destinations#travel#manzara#view#natural#europe#africa#Spotify
74 notes
·
View notes
Text
Çambaşı Kış Festivali Başladı
Çambaşı Kış Festivali Başladı
Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Mehmet Hilmi Güler, “İki güne çıkardığımız festivale gösterilen ilgi bizleri mutlu etti. Tüm vatandaşlarımızı yarın Çambaşı Yaylası’na bekliyoruz” dedi. Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Mehmet Hilmi Güler’in “3 ay değil 12 ay Ordu” sloganıyla başlattığı çalışmalar sonrası Ordu’da dört mevsim dolu dolu geçiyor. Bu kapsamda Ordu Büyükşehir Belediyesi ile…
View On WordPress
#Çambaşı#Çambaşı Kış Festivali#Kabadüz#kar güreşi#kayak yarışları#Kış Festivali#kızak yarışları#Off-Road yarışları#Ordu#yayla
0 notes
Photo
İşte dünyanın en tehlikesiz yeri https://www.fazlabilgi.com/gezi-ve-seyahat/iste-dunyanin-en-tehlikesiz-yeri/ #hashtag #Instagram #tag #internet #haber #teknoloji #Türkiye #SonDakika #Siyaset #Ekonomi #turist #İstanbul #otel #kongre #ekonomi #finans #iş
#işte dünyanın en soğuk yerinde hayat akşam#işte dünyanın en büyük kar ve buz festivali cnn türk#işte dünyanın en pahalı otomobili habertürk#işte dünyanın en soğuk 15 yeri milliyet#işte dünyanın en güzel 12 adası listelist.com geri bildirim sağlayın
0 notes
Text
Heavenly Blessing -92. Bölüm
Mega // MangaTr
Bölüm 92: Bin Işığın Tapınağı Oyalanan Geceyi Sonsuza Dek Aydınlatıyor
Üç bin fener!
Bir an için her şey sessizliğe büründü, sessizliğin ardından gelen ise devasa bir kargaşa dalgası oldu.
Daha önce hiç, yeri dağlar kadar sarsılmaz, her zaman başı çeken Büyük Savaş Salonu bile, bu festivalde üç bin fener kazanmamıştı. Hatta daha önce kimse böyle bir sayıyı hayal bile etmemişti. Sadece bin bile geçilmesi yeterince zor bir sayıydı. Üç bin. Böyle bir şey daha önce ne görülmüş ne de duyulmuştu, tarihte bir kere bile rastlanmamıştı, hatta ilk ona giren diğer bütün tanrıların fenerlerinin toplamından bile daha fazlaydı!
O anda diğer bütün tanrıların nasıl bir kıskançlık içinde olduğunu hayal etmek zor değildi, ve hatta bazıları “Bu bir hata olmalı!” cümlesini ağızlarından kaçırdı.
“Yanlış sayılmış olmalı...”
Ne var ki, sayıları ilan eden cennet mensubunun senelerce bu işi yapmasına rağmen sadece bu defaya mahsus yanlış sayabileceğini düşünmek, hele ki süzülen ışıklardan oluşan devasa kuşağa baktıktan sonra, bir milyon adım geri gidip tekrar bakacak olsalar bile mümkün değildi. Eğer bir yanlışlık varsa bu yanlışlık sadece olduğundan daha az sayılmış olması olabilirdi, fazla değil. Dolayısıyla başka bir tanrı konuştu, “Bu fenerler gerçek Kutsanmış Fenerler olmayabilir mi acaba? Belki de sadece sıradan fenerlerdir.”
Bu kısaca, “Bu bir aldatmaca!” anlamına geliyordu, ve diğer tanrılardan birkaçı da aynı fikirdeydi. Ancak Shi Qing Xuan atıldı, “Nasıl sıradan fenerler olabilirler? Sıradan fenerler ve Kutsanmış Fenerler tamamen farklı biçimdeler, ve cennete kadar yükselemezler, öyleyse bunlar nasıl sahte olabilir?”
Eğer tartışan kişi Xie Lian olsaydı tanrılar durumdan şüphe duymaya devam ederlerdi. Fakat konuşan Shi Qing Xuan olduğundan, ve Shi Wu Du da sakinliğini koruduğundan dolayı kimse ağzını açmaya cüret edemedi. Çıkmaza giren tanrılar doğrultularını değiştirdi, “Millet, bu ‘QianDeng Tapınağı’ nerede? Ne zaman inşa edildi? Kim tarafından? Cennet mensubu arkadaşlarımdan kimse biliyor mu?”
İlan eden tanrı cevapladı, “Hayır... fakat ‘QianDeng Tapınağı’ süzülen fenerlerin üstünde açıkça yazılıydı.”
“Ama ben daha önce hiç ‘QianDeng Tapınağı’ ismini duymadım?”
“Evet, ben de!”
Xie Lian sonunda şaşkınlığın verdiği derin düşüncelerden sıyrıldı, ve şikayetleri duyduktan sonra samimilikle konuştu, “Dürüst olmak gerekirse, daha önce hiç duymayan sadece sizler değilsiniz, ben de hiç duymadım.”
Öyleyse bu olanlar bir tesadüf olamazdı?!
Bütün cennet mensupları sakinliklerini kaybetti, düşen bu beklenmedik yıldırımın ardından kuşku dolu ve inanamaz haldeydiler. Xie Lian onlara demek istedi: Bu sadece bir oyun, herkes neden bu kadar ciddiye alıyor?, demek istedi. Ne var ki, bir, aralarından bu oyunu bir ‘oyun’ olarak gören çok az kişi vardı ve iki, bu oyunda birinci olmuştu; eğer bir şey deseydi kendisi kaşınmış olacaktı. Diğer tanrılar birinci olamadıklarından ve eğer şimdi bir şey söylerlerse birinciliği elde edememiş olmalarını önemsiz göstereceğinden ve bu fazlasıyla tuhaf kaçacağından dolayı bir şey söyleyemediler.
O sırada Pei Ming kıkırdadı, “Çiçeğe Uzanan Kan Yağmurunun Ekselanslarını kötü bir niyetle kaçırmadığını söylemiştim ama kimse bana inanmadı. Şimdi inanacak mısınız?”
Bu hatırlatmanın ardından herkes bir anda aydınlandı.
Eğer bu olanlar arkasında gerçekten Hua Cheng varsa, öyleyse, üç bin tane feneri sanki işten bile değilmişçesine yakması imkânsız değildi!
Hua Cheng ve Xie Lian’ın arasında bir şeyler mi vardı? İlişkilerinin ne tür bir ilişki olduğu gerçekten de büyük bir gizemdi. O anda çoğunluğun düşüncesi, Hua Cheng’in bunu kötü bir niyetle yaptığının daha inanılır olduğu yönündeydi. Cennete ve tanrılara karşı bu zamana kadar hiç de arkadaş canlısı olmayan bir tavırla yaklaşmış olan Hua Cheng’in bu davranışını Xie Lian’a karşı bir anda değiştirmesi için bir sebep yoktu. Yine de, Hua Cheng’in anlaşılmaz kuralsızlığı göz önünde bulundurulduğunda ortada bir sebep yokken bile birilerine karşı iyi olmaya pekala başlayabilirdi. Bu Ay Festivali’nin ardından Hua Cheng’in kötü niyetli olduğunu söylemek epey zor olacaktı. Sonuçta söz konusu üç bin fenerdi! Zenginliği kontrol eden Su Ustası için bile, sadece istiyor diye yapabileceği bir şey değildi. Bütün bu kargaşanın ortasında, bir anda, ziyafetin başından bir alkış sesi duyuldu.
Tanrılar sesin geldiği yöne baktılar ve yavaşça alkışlarken Xie Lian’a gülümseyen Jun Wu’yu gördüler, “Tebrik ederim, Xian Le.”
Xie Lian, Jun Wu’nun tartışmanın alevini onun üstünden çekme niyetinde olduğunu biliyordu ve buna minnettardı, başını eğdi. Jun Wu saygı ile iç geçirdi, “Her zaman mucizeler yaratmayı başarıyorsun.”
Bu sözlerden sonra ziyafet yatıştı. Biraz tereddüttün ardından diğerleri da alkışlamaya ve tebrik etmeye başladı.
Ne kadar şaşkın olsalar da bütün tanrılar ekselanslarının sürekli ilklere imza attığı gerçeğini kabul etmek zorundaydılar. Geçmişte de, ve kesinlikle şimdi de durum buydu!
Ay Festivali sona erdi ve durmak bilmeden homurdanan Yıldırım Ustası da toplandı. Bütün bu olay boyunca en fazla tezahüratı yapan elbette Shi Qing Xuan’dı, kimin sonuçları açıklanırsa açıklansın alkışlayan ilk kişi oydu. Pei Ming hariç. Xie Lian başta bu öfkenin Su Ustasının ışığını çalmasından, onu ikincilikten üçüncülüğe itmesinden kaynaklandığını düşündü. Ancak Shi Wu Du memnuniyetsiz gözükmüyordu. Pei Ming ve Ling Wen onu tebrik ettiler ve ardından tuina masajı için hangi kaplıcaya gideceklerini planlamaya başladılar. Onları duyan Shi Qing Xuan sordu, “Ge, yine eğlenmeye mi gideceksiniz?”
Shi Wu Du yelpazesini kapadı ve cevapladı, “En.”
Ling Wen kollarını bağladı ve kıkırdadı, “Rüzgâr Ustası, gelip eğlenmek istemez misiniz?”
“Hayır, çoktan başkalarıyla plan yaptım.” diye cevapladı Shi Qing Xuan.
Shi Wu Du yüzünü astı, “Umarım nahoş birileriyle değildir.”
“General Pei’den daha nahoş birileri var mı?” Ling Wen iğneledi.
“Soylu Jie, kapa çeneni.” Pei Ming uyardı.
Xie Lian iki kardeşin konuşmasının bitmesini bekledi ve ardından Shi Qing Xuan ile birlikte ziyafetten ayrılmak için hazırlandı. Çıkış yolunda Mu Qing’e rastladılar, Xie Lian’ı izliyor muydu, kim bilir, ama artık memnun gözükmüyordu. Öteki taraftan Feng Xin ise tam tersiydi. Ziyafeti terk etmek için ayaklandığında Xie Lian’a seslendi, “Tebrikler.” Xie Lian başını salladı, “Teşekkürler.”
Lang Ying, Rüzgâr Ustasının sarayındaydı. Temiz ve düzenli gözüküyordu fakat hâlâ epey utangaçtı. Xie Lian onu alıp indiğinde de yolda fazla konuşmadı. Xie Lian önce ona yemesi için taze meyveler almak için şehre gitti, ardından ise hemen Puji Köyüne dönmedi. Önce yakınlardaki bir koruya girdi.
Beklenildiği üzere koru epey hareketliydi, beyaz bir parça ipek ile tepe taklak asılı üstsüz bir genç adam bağırıyor ve küfrediyordu. Ağzından küfürler ve edepsiz laflar dökülüyordu ve hemen altında küçük bir çocuk yere çömelmiş, sivri sinekleri kovalıyordu. Xie Lian, Lang Ying’e dışarıda beklemesini söylemiş ve kendisi sakince yürüyerek buraya gelmişti. Genç adam onu gördüğünde öfkeden gözleri döndü, “XIE LIAN SENİ BOK PARÇASI, BENİ ŞU AN YERE İNDİR! ÖLECEĞİM ÖLECEĞİM ÖLECEĞİM!”
Xie Lian yine de sıcak bir tonla konuştu, “Sivri sinekler tarafından en son ısırılışının üzerinden epey zaman geçmiş olmalı. Sana hayatta olma hissini bir kez daha tattırmak kötü bir şey mi?”
Bu genç adam elbette Qi Rong’du. Xie Lian onun sorun çıkarmasını bekliyordu, Gu Zi’yi RuoYe’yi kesmesi için ikna etmesini de. Bu yüzden çoktan RuoYe’ye eğer Qi Rong kaçmaya yeltenirse onu ormanın derinliklerine çekip icabına bakmasını tembihlemişti. Qi Rong bir başkasının vücudunu ona karşı kullanıyordu, bu yüzden Xie Lian onu canı çıkana kadar dövemiyordu, ama bu ona zorluk çektiremeyeceği anlamına da gelmiyordu. Xie Lian daha önce bu bölgede odun kesmiş ve sinekler tarafından defalarca ısırılmıştı. Görünüşe göre Qi Rong da baştan aşağı ısırılmış, bir ölüden daha acınası gözüküyordu, ve gürültüyle küfretti, “SENİN KAR BEYAZI LOTUS KALBİN NEREDE HA? NEDEN ŞİMDİ HASTA EDİCİ DERECEDE İYİ BİR İNSANMIŞ GİBİ DAVRANMIYORSUN!”
Gu Zi, Xie Lian’ın bacağına sarıldı ve feryat etti, “ABİ! LÜTFEN BABAMI AŞAĞI İNDİR! UZUN SÜREDİR ORADA ASILI!”
Xie Lian saçlarını karıştırdı ve ardından Qi Rong yere düşüp ciyakladı.
Puji Köyü’ne dönmek için akçaağa�� korusundan geçmeleri gerekliydi. Xie Lian, küfreden üstsüz bir adamı sürüklerken birisi ağlayan, diğeri ise ölü gibi sessiz iki çocuk peşinden yürüyordu. Ne tuhaf bir grup, diye düşündü Xie Lian. Tepeler boyunca yürümeye devam ederken arkasındaki iki ufaklığı uyardı, “Adımlarınıza dikkat edin. Burada ayağınızın takılması işten bile değil.”
Bu doğruydu. Xie Lian’ın hurda topladıktan sonra kasabadan dönmek için geç kaldığı ve bu yüzden gece yürümek zorunda kaldığı zamanlarda, belki de şanssızlığından ötürü, sürekli takılıp düşerdi. Bunu duyan Qi Rong hemen bağırdı, “YÜCE TANRI! LÜTFEN BU ŞAHSİYETİ ŞU AN BURADA DÜŞÜR VE CANINI AL!”
Xie Lian bunu gülünç buldu, “Sen bir iblissin, cennete yalvararak ne yaptığını düşünüyorsun?”
O sırada, aniden uzaklardan gelen sıcak bir parıltının varlığını hissetti, ve altlarındaki karanlık, şekilsiz patika aydınlandı. Yukarı baktığında gördüğü şey bunun hayal gücünün bir oyunu olmadığını kanıtladı. Gerçekten de ufuktan gelen bir ışık vardı.
Bu o üç bin Ebedi Işıklı Kutsanmış Fenerden gelen ışıktı.
Süzülen fenerler gece göğünde dolaşırken görkemli ve capcanlı gözüküyorlardı, öyle ki ay ve yıldızların parıltısı arka planda kalmıştı. Xie Lian serseme dönmüşçesine izledi, ve bir süre sonra fısıldadı, “...teşekkür ederim.”
Qi Rong olanlardan bihaberdi ve kıs kıs güldü, “Siktiğimin teşekkürü ne için? Diğerleri sadece eğleniyor, bunlar senin için yakılmadı, kendini bir şey zannetmeyi bırak.”
Xie Lian gülümsedi ama bir şey söylemedi ve karşı çıkmadı. Sadece, “Bu dünyada güzel şeylerin var oluşu dahi tek başına minnettar olunacak bir şey.”
Yüreğinde sükûnet vardı ve oyunbozanlardan korkusu yoktu. Uzaktaki fenerlerin ışığını ödünç alarak yoluna devam etti.
Çevirmen: Jason
149 notes
·
View notes
Text
Kar ve Ayı Filminin Ekibi 10.Boğaziçi Film Festivali’ndeydi
10. Boğaziçi Film Festivali, Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda yer alan ve dünya prömiyerini 47. Toronto Film Festivali’nde yapan “Kar ve Ayı” filminin ekibini ağırladı. Boğaziçi Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen 10. Boğaziçi Film Festivali’nin Ulusal Uzun Metraj Yarışması’nda yer alan “Kar ve Ayı” filminin gösterimi 23 Ekim Pazar günü Atlas 1948 Sineması’nda gerçekleşti. Gösterimin…
View On WordPress
0 notes
Text
54. Visions du Réel’in ardından…
VAUD- Murat Türker, İsviçre'nin Nyon kentinde düzenlenen Visions du Réel festivalinden gözlemlerini Bianet’e yazdı. Superdoğan" başlığını taşıyan serginin posterleri Visions du Réel için geldiğim Nyon sokaklarında karşıma zırt pırt çıktığında propagandaya maruz kalmış kadar oluyordum… İsviçre'nin nezih kasabası Nyon'da düzenlenen uluslararası belgesel festivali Visions du Réel, filmlerin gösterildiği muhtelif salonlar arasında malum koşuşturmayla geçti. İlkbaharın iddialı habercilerinden mor salkımların daha yeni açmış olması iklimdeki çalkalanmayı teyit ederken Leman gölünün karşı yakasında Fransa Alplerindeki kar örtüsü manzaranın ihtişamını taçlandırıyordu.Köklü festivalde belgesellerin kurmacayla flörtünün dörtnala koştuğu verilen ödüllerle de kesinleşmiş oldu. Bu arada Nyon'un sokakları ve meydanlarının stratejik noktalarına yerleştirilmiş reklam panolarında hakikatin mühim temsilcilerinden biri olarak fotoğrafın da rötuşlanmak suretiyle kurmacaya epey yaklaşabildiği ayrıca teyit ediliyor gibiydi. Duyurulmakta olan Nicolas Righetti imzalı "Superdoğan" başlıklı fotoğraf sergisi, Türkiye Cumhurbaşkanı'nın bilhassa seçim propagandalarında kullanılmış fotoğraflarından oluşuyor, öznenin gerçek görüntüsünden çok daha genç sanılabileceği, kırışıklardan mümkün olduğunca arındırılmış, adeta cilalı portreler tercih edildiği hemen dikkat çekiyordu.
Sanatçının siyasi liderin fotoğrafını çekmek gibi bir niyeti olmadığı, sadece ilgili kişiler tarafından şekillendirilmiş imajı ve kitleler üzerindeki tesiriyle alakadar olduğu kesindi. Bir fotoğrafta bazılarının yakışıklı bulduğu Hollywood yıldızı Kevin Spacey'nin havası yok muydu? Seçimler geçip gittiğinde, muhteşem propaganda malzemesi ortalığa saçılıp parçalanırken, rüzgârla savrulup yerlerde sürüklenirken ihtimamla görüntülenmiş ve bu sayede ölümsüzleştirilmiş kişiye (ve ayrıca çevreye) hürmette kusur edilmiyor muydu? Righetti'nin aynı başlıkla yayımlanmış iddialı kitabında da bu tezat zaten teferruatlı şekilde yansıtılıyordu... Festivalin ödüllerinden bazıları Visions du Réel'in öne çıkan yarışmalarından Burning Light klasmanında ödül sanal dünyada geçen bir filme verildi. İnternet dünyasındaki oyuna dalan genç sinemacılar Ekiem Barbier, Guilhem Causse ve Quentin L'helgoualc'h avatarlara dönüşerek 963 saatlerini orada geçirmişler; bu sayede tüm oynayanlar gibi korkularını, hayallerini dışa vurmuş oldular. Bir hayatta kalma macerasının içinde şiddetle karşılaştılar, sanal olsa da seyircinin bu alandaki tahammül sınırlarını zorladılar, aynı zamanda siyasi manada duruşlarını dışa vurmayı da ihmal etmediler. Nispeten eski sayılabilecek oyunda tabiatın ve insanın canladırılma estetiği de esas hallerine göre rahatsız edici boyutlarda olsa bile "Knit's Island" adlı film FIPRESCI'nin de ödül vermeye layık gördüğü belgesel oldu. Belgesel ile kurmaca arasındaki çizginin belirsizleştiğine dair garip bir hisse kapıldığımız bir diğer film "This Woman" oldu. Festivalde muhtelif ödüllerle başarısı taçlandırılan Alan Zhang imzalı filmde allak bullak olmuş Çin coğrafyasında bir kadının yolunda emin adımlarla ilerleyişine şahit olurken oryantalist bir bakış açısıyla, cinselliğini kameradan çekinmeden yaşaması, bilhassa muhafazakâr bir toplumun temsilcisi olduğu düşünüldüğünde çarpıcıydı. Para ve emlakla rahatlıkla baş eden kahramanın erkeklerle münasebetlerinde sık sık hayal kırıklığına uğraması, duygularını samimiyetle dışa vurması ve bilhassa hayat enerjisi seyirciyi büyüledi; salonda alkışlar hararetliydi. Yönetmen Zhang'ın oyuncaklı senaryosu sayesinde "This Woman"ı izlemek gayet eğlenceli bir tecrübeye dönüştü, film kendine has numaralarla geleneksel belgesel çizgisinin ötesine geçti. Nyon'da seyirci ödülü klasmanında yarışanlar arasında "Pianoforte" festivalin kazananı oldu. Piyano çalma hususunda istikbalin yıldızları sayılan genç yetenekler Polonya'nın prestijli Uluslararası Chopin Piyano Yarışmasında yer alırken enerjileri perdeden taşıyor, onlara yön veren öğretmenlerinin bilgeliği bilhassa o yaşlarda ihtiyaç duyulabileceklere birebir karşılık veriyor. Batı medeniyetinin "cici" ve "nezih" dünyasından aslında çok bildik bir mevzuyu zarafetle işlemeyi başaran yönetmen Jakub Piątek muhteşem bir montajla filme gayet müzikal bir ritm kazandırıyor, kahramanlarının hayatında çok mühim manası olan anları yakalarken bir klasik müzik ziyafetine de seyirciyi cömertçe dahil etmiş oluyor. Coğrafya büyüler! Seyrettiklerimin arasında, festivalde geleneksel belgesel sinema sanatı açısından açık ara favorim "El Eco" adlı kırsal coğrafya güzellemesiydi. Berlinale'den ödüllü, Tatiana Huezo imzalı eser, yalnız fotoğraf direktörlüğüyle seyirciyi büyülemekle kalmadı, kırsal kesimde yaşamanın sihirli yanları kadar değişmekte olan bir toplumun acılarına da dahil etti. Meksika'nın ücra köşelerinin birinde hayvancılıkla uğraşan, geniş ailelerden müteşekkil El Eco köylüleri arasında en çok çocuklar ve ergenlikle beraber isyan duyguları tetiklenmiş gençler, gayet şefkatli kameranın zarif hedefi haline geliyor. Huezo bizi sanki asla terk etmek istemediğimiz bir masal dünyasına götürüyor ve tüm zorluklarına rağmen doğayla uyumlu ve iç içe yaşamanın lüksünü layıkıyla hatırlatıyor. Büyüleyici bir diğer coğrafyada, çölde geçen "Borj el Mechkouk" adlı kısa ve mütevazı film bizi Fas'ın Errachidia bölgesine taşıyor. Çok yönlü sanatçı Driss Aroussi'nin yönetmenliğini kotardığı şirin belgeselin iki kahramanı var: Biri çölde su arama görevi edinmiş bir adam, diğeri onun küçük arabasını çeken tatlı bir merkep. Tarım için sonuna kadar sömürülmüş yer altı su kaynakları iklim değişikliğiyle iyice kuruduğundan kahramanlarımızın işi çok zor. Çöl manzaralarının muhteşem fonunda ritmimizi düşürerek fabl benzeri bir anlatıma dahil olurken "medeniyet"ten uzak olmanın konforuna kavuşuyoruz. Yönetmen genel manada pesimist bir neticeye ulaşsa da kültürel referanslardan mahrum bırakmadığı belgeseliyle seyirciyi mutlaka tatmin ediyor. Afrika coğrafyasında ise Uganda'ya gayet hızlı bir pike yapıp çekirgelerle empati kurmaya çalışıyoruz. Genelde tarım alanlarını talan etmeleriyle tanınan bu ilginç yaratıklar "Grasshoper Republic" adlı belgeselde insanın kurbanı olup geceleri çok güçlü ışık kaynaklarıyla hazırlanan tuzaklara kanıyor ve milyonlarcası ölüme kendilerini balıklama atmış oluyorlar. Boyut olarak bana okyanuslardaki sardalya avlarını hatırlatan vahşi dinamik, böceklerin insanları besleme kapasitesinin geniş çapta anlaşılmasıyla yakında onların da yok olma tehdidiyle karşı karşıya olduklarını hissettiriyor. Her ne kadar yüksek bütçeli ve ticari belgesel şablonuna takılı kalsa da Daniel McCabe'nin birbirinden enteresan detayı genel dokuya işleyerek ortaya çıkardığı cilalı sonuç, gezegendeki can pazarlarından birini afişe etme misyonunu layıkıyla yerine getirmiş oluyor. Kuir gençlik dağıtırken...
Çin'in 20 milyonu aşan nüfusuyla en kalabalık dördüncü şehri Çengdu'da kuir gençliğin sevdiği bar Funky Town yakında kapanacaktır. Yeni bir metro istasyonunun inşası için yok edilecek barın etrafındaki inşaat gürültüsü tüm mıntıkayı çoktan cehenneme çevirmiş vaziyettedir. Fakat alkol ve muhtelif maddelerle çılgınlıklarını sürdürmeye endeksli gençler için ölümüne yaşadıkları dinamikler silsilesinin yanında gürültünün pek bir önemi kalmamış gibidir. "The Last Year of Darkness" adlı belgeselde yönetmen Ben Mullinkosson kahramanlarıyla mutlaka empati kurduğunu hissettirirken bizi eğlencelere, partilere, muhtelif drag gösterilerine dahil ediyor; kahramanlarının aynı zamanda hassas ve kırılgan evrenini hoyratça teşhir etmekten de geri durmuyor. Ne de olsa istikbalden pek ümitli olmayan, intihara meyilli bir jenerasyondan bahsediyoruz; Çin gibi tutucu bir toplumda Batı klişeleriyle bezeli hür bir hayat sürdürmek sevdası ortaya adeta kayıp bir jenerasyon çıkarmış, genç sinemacı Mullinkosson da bunu karabasan gibi belgeseliyle gün yüzüne çıkarmış, daha ne! Festivalin ödülleri hakkında teferruatlı malumata buradan ulaşabilirsiniz. Kaynak: Bianet Read the full article
0 notes