#Kafam allak bullak
Explore tagged Tumblr posts
Text
Planlamalarım dışında farklı işler çıkması deli ediyor beni. Her şey yarım kalıyor. Gün sonunda elde var sıfır. Alakasız işler yüzünden asıl işlerimi yetiştiremiyorum. Okulda işler yığıldı. Üstüne bir de resen dört gün seminere almışlar. Herkesin pazartesi sendromu olur benim Eylül Ayı depresyonum.
42 notes
·
View notes
Text
Köklü sayılar sonumu getirecek. Kafam allak bullak oldu. Bu nasıl bir konu ya?
1 note
·
View note
Text
kafam allak bullak ne yapmam gerektiğine karar veremiyorum..
7 notes
·
View notes
Text
Garip hissediyorum. Terapide ilk defa ailemin gerçeklerinden bu kadar derinden bahsettim. Kadın da çok şaşırdı. Kafam allak bullak oldu benim de. Bazı tepkileri çok çiğ idi, sonradan toparladı. O da insan tabi ki, şaşırabilie yaşadıklarıma. Beklemiyordu.
#günlük#sosyal stres#yalnızlık#ağlamayacağım#sevgili günlük#şişmanlık#ağlamak#anksiyete#tek başıma#yazılarım
3 notes
·
View notes
Text
Sabahtan beridir TB gezerken hep aynı paylaşımları görüyorum kendi kendime nasıl olabildiği hakkında fikir yürütürken neye denk geldim tabiki takip edilenlerdeymişim aptallığın daniskasi cidden kafam allak bullak diyorum kimse inanmıyor🤦
19 notes
·
View notes
Text
SELAAAMMM tumblr halkııı!! mavi menekşe uzun zaman sonra sahalara döndü. Özlemişim buraları. bu aralar iyice yatağından çıkmayan bi panda olduğum için buraya da yazamıyordum ama geldimm. Biraz içimi dökeyim, kafam allak bullak. her konuda kafam karışık, tüm dünyaya güvenmekte çok zorlanıyorum. Fakatt iyileşmeye başladım ayağa kalkıyorum arkadaşlar başarıyorum başaracağım. umutlarım var, hayallerim var. bunlar için çabalıyorum. az kaldı, sağlıklı bi irem olarak geri döneceğim <3
7 notes
·
View notes
Text
Türklər deyir e :Kafam allak bullak
He ondan indii beynimm eledir.
11 notes
·
View notes
Text
Kafam allak bullak ne kalbimde ki ağrıları azaltabiliyorum artık ne de kafamda ki bitmek bilmeyen düşünceleri, sanki içimde ki yoğun gürültü yetmiyor gibi her yerde bir o kadar yoğun gürültü dolu. Acı olan ise, kafamda ki gürültüler dışarda ki gürültüleri duymama bile müsade etmiyor. Bu karmaşanın içerisindeyken bile fark edilmemem kimsesizliğimin sebebi mi?
3 notes
·
View notes
Text
bir haftada bir aylık olay yaşadım kafam allak bullak oldu
3 notes
·
View notes
Text
Çalıştıkça kafam iyice allak bullak oluyor
Çalışmaya başlamadan önce daha çok şey biliyordum gnfbdkfjfhd
24 notes
·
View notes
Text
Belki de hayatımın en kötü dönemi diyemeyeceğim ama bir o kadar da kötü olan bir dönemin içinde boğuluyorum. Düşüncelerime yetişemiyorum. Kafam allak bullak bir şekilde devam etmeye çalışıyorum. Ağlayarak hissettiğim duyguları atmaya çalışıyorum bu durumda da sadece elime geçen şey boş boş bakınmak oluyor. Bir insan ağlamayı bile nasıl beceremez diye düşünüyorum o kadar kolay bir duygu ki aslında sadece hislerle oluşan bir duyguyu bile adam akıllı beceremiyorum. Bu dönemde sigara içmek bile zor geliyor normalde sigarayla sinirini, üzüntüsünü her sıkıntısını atabilicek birisi olmama rağmen kendimi dumanda boğuluyormuş gibi hissediyorum. Konuşmak, anlatmak gibi eylemlere o kadar uzak hissediyorum ki kendimi belki de sadece ve sadece boşluğa bakıp susmak istiyorum.
4 notes
·
View notes
Text
Bazen çocuğum olsun da ona beslenme çantası hazırlayayım istiyorum. İlkokula başladığımda, beslenmemi hep bahçede yerdim, abimin sınıf arkadaşları her gün gelip dalga geçerdi dizimin üstünde minik bir örtü serip çam altına oturup beslenme yapıyorum diye (onlar piknik örtüsü derdi dalga geçmek için ne alakaysa)
Minik Kübi'yi ve onun kimseyi sallamayan hâlini özledim. Ne zaman kendimi küçüklük halimle yan yana getirsem, kafamda hatıralar arası bir zaman yolcuğu düzenlesem yani, minik Kübi ya ağzıma sıçıyor her şeyi mahvettin bir boku beceremedin diye ya da halime üzülüp bana sarılıyor yanımda olmaya çalışıyor (ki bu hâli sanırım daha nadir) ya da sessizce üzülüyor böyle üzülüyor ama uzaktan herhangi bir teselli, şefkat emaresi vermeden. Merak etmeyin küçük Kübi'nin gerçek olmadığını biliyorum ve bana zarar veremez snjvkwkckss
Ne alaka bilmiyorum eser miktarda kalan self love biraz da çalışıyor sanırım bazı anlarda ve çocukluğum beni sarıp sarmalayabiliyor galiba o anlarda azıcık da olsa şefkatli bir şekilde yaklaşabiliyorum kendime.
Her neyse taa en başa dönüyorum anne olup beslenme çantası hazırlama istediğime. Böyle hani özene bezene hazırlanan beslenme çantaları olur ya Asyalı youtuber anneler filan video bile çekiyor hatta, aslında onlardan bahsediyorum. İşte şu an sabahın erken serinliğinde uyanmış, hayattaki majör sorularına çözüm bulmuş ve tüm yönlerinde olmasa da hayatın önemli alanlarında belli bir dengeye ulaşmış bir anne olabilmeyi isterdim, çocukları kaldırmadan kahvaltılarını ve beslenme çantalarını hazırlıyorum, sonra gidip çocuklarımı uyandırıyorum ve gün başlıyor. Yani bu tarz bir huzura erişmem için ne çocuk sahibi olmak ne de beslenme çantası hazırlamak şart değil aslında, biliyorum. Ama niyeyse o videodaki annelerin garip bir huzuru ve hatta hayatlarına dair gururlu oldukları bir şeyler var gibi geliyor. Ne olduğunu tam olarak çözebilmiş değilim belki bir nevi satış stratejisidir, daha çok izleyiciye ulaşmak için belki de ancak anne olunca anlayabileceğim bir şeydir LoL (annem bu yazıyı okusa kesin burda kendinden emin bir şekilde neyden bahsettiğimi bilemeden evet anne olunca anlarsın derdi neden bilemeyeceğini düşünüyorum çünkü muhtemelen kendisi de asla bu bahsettiğim hissi tam olarak yaşayamadı çünkü huzur nereyse oranın tersi istikamete yürüyün bizim eve çıkar yol wndgnedsassg)
Her ne ise sanırım bu benim şu ana kadar hiç hissedemediğim bir duygu hâli, bilmiyorum, garip bir huzur gibi geliyor ama düşününce ne huzuru yaa çocuk sahibi insanların hayatından kaos gürültü eksik olmaz ki diye düşünüyorum.
Yani ben çocuk sahibi olsam bu ruh haline erişir miyim? Sanmıyorum, en azından şimdilik bu bana çok uzak geliyor. O yüzden de bir gün çocuk yaparsam tıpkı benim ebeveynlerimin beni mahvettiği gibi ben de kendi çocuğumu mahvederim diye çok korkuyorum. Sanki sonsuza kadar bir şeyleri, birilerini sorgulamakla ve onlardan şüphelenmekle lanetlenmişim, en çok da kendimi sorgulayıp kendimden şüphe duyuyor ve kendime eziyet ediyorum.
En iyi ihtimalle, belki de bu hissettiklerim yarısını geride bıraktığım yirmili yaşların sancısıdır. Tüm bu içinde nereye savrulduğumu bile görmediğim kaotik zaman dilimine suçu atmak mı kolayıma geliyor da ondan mı böyleyim yoksa ben ezelden beri böyleydim de sadece kendimle ve içinde yaşadığım şartlara kafa tutacak, gerekirse savaşacak bir gücüm vardı ve onu tükettim ve şimdi böyle kalmaya da mahkum mu olacağım? Ya da tükense de özü içimde olan o gücü tekrar yeşertmek mümkün müdür, bilmiyorum. Bir nevi saç gibi sjfjsjcks kökü sende yine uzar LoL
Bir tane karikatür vardı ya abidik gubidik hareket ediyor gülerek sonra kendimden nefret ediyordum mu ne diyor aklıma o geldi, bulursam eklerim. Kafam allak bullak haliyle yazı daha da beterdir. Yapacak bir şey yok, size iyi geceler sanal dondi tanelerim
#yine bir miktar gereksiz bir duygusallık yüklemesi oldu bana...#gereksiz demem de komik aslında ama oturup neden komik diye açıklamaya başlasam ağlamaya da başlarım#ama gerek yok#çünkü ağlasam da zırlasam da değiştirmeyeceğim şeyler ve kişiler var#böyle filtresiz bir şekilde düşünce akışımı attım bir on dakikalık skckksdkkda psikoloğa gidebilsem ona anlatırdım#ama param olmadığı için buraya yazıyorum smcmqkxkakkxa#maruz kalan herkesten özür dilerim bazen keşke ben de maruz kalmasam kendi düşüncelerime diyorum hatta skckkskcka
17 notes
·
View notes
Text
Memento - Christopher Nolan
En sevdiğim Nolan filmi. Hafıza, geçmiş, intikam gibi konuları işliyor. Özellikle hafıza konusunu çok derin bir şekilde değiniyor. İlk dakikalarda “bir dakika, kafam allak bullak oldu, burada ne oluyor?”, sonrasında da kafanızda ampul yanmışçasına “aaa, hay anasını satayım, şimdi anladım” dedirten bir film. Ana tema olarak The Machinist, Shutter Island ve Secret Window filmlerine benziyor ama her filmin detayları birbirinden farklı. İzlemediyseniz bu filme şans tanıyın derim (diğer saydığım filmlere de aynı şekilde).
Filmden beğendiğim iki alıntıyı da şuraya ekleyeyim (İngilizce ekliyorum, sorry not sorry). Baya düşündürüyorlar hatırladıkça:
“I have to believe in a world outside my own mind. I have to believe that my actions still have meaning, even if I can’t remember them. I have to believe that when my eyes are closed, the world’s still there. Do I believe the world’s still there? Is it still out there? Yeah. We all need mirrors to remind ourselves who we are. I’m no different.”
“Memory can change the shape of a room; it can change the color of a car. And memories can be distorted. They’re just an interpretation, they’re not a record, and they’re irrelevant if you have the facts.”
1 note
·
View note