#Kürt halkı
Explore tagged Tumblr posts
zerihcom · 4 days ago
Text
Fidan ve Saffadi Suriye Gündemini Ele Aldı
1 minute Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Ürdün Dışişleri Bakanı Eymen Saffadi ile Ankara’da bir araya geldi. Görüşmede Suriye’deki gelişmeler ön plandaydı. Ardından düzenlenen ortak basın toplantısında iki bakan, bölgedeki terör örgütleri ve Suriye’nin geleceği üzerine önemli açıklamalarda bulundu. Yüksek Düzeyli Katılım Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, toplantıya Dışişleri…
0 notes
ziyanolanzilam · 10 months ago
Text
Tumblr media
Ey Kürt halkı özgürlüğümüzü aldığımız güne sahip çıkın çekicinizi dövün demirinizi eritin yakın ateşi yürüyün celladın üstüne vurun ayaklarınızı titresin yer damarlarınızdaki kana güvenin...
Newroz piroz be.
22 notes · View notes
tanrininyalnizligi · 3 months ago
Text
Tumblr media
Bu tarz renkler ve bu yazıyı kullananlardan uzak durun veya tepki göstererek ortamdan uzaklaştırın. Bu renkler; Kürdistan güzellemesi ve pkk sempatizanlığı yapmak için kullanılan renklerdir. Yazı ise PKK’nın başkanı Abdullah Öcalandan Pervin Buldana iletilmiş ve ondan sonra sloganlaştırılmıştır.
Tumblr media
PKK'lılar feminizm ve kadın hakları söylemlerini bir paravan olarak kullanıyor. PKK ve aşırı milliyetçi Kürt gruplar, bu söylemleri kendi radikal ideolojilerini meşrulaştırmak ve geniş kitleleri etkilemek için araçsallaştırıyor.
İşin ironik tarafı, kendi feodal toplumlarındaki kadınların haklarını savunduklarını pek görmezsiniz. Kendi toplumlarındaki kadınlar hala aşiret düzenine mahkum, baskı altında yaşıyor ama bu sözde "özgürlük savaşçıları" bu duruma tek bir kelime etmezler.
Bu aşırılıkcıların feminizm ve kadın hakları söylemlerini bu kadar yüksek sesle kullanmalarının asıl nedeni, dünya genelinde kadın haklarına dair duyarlılığın yüksek olmasıdır.
Kadın hakları onlar için sadece kullanışlı bir araç. Batı'nın gözünde kendilerini masum göstermek için kullandıkları bir maskedir algıya gelmeyelim. Yapılan yanlışlara tepki verirken kendimizi farklı oyunların ortasında bulmayalım. İyilik yaparken yanlış yollara sapmayalım. Türk halkı bölücülere yüz vermemeli ve toplumdan izole etmelidir.
Tumblr media Tumblr media
14 notes · View notes
gencosterk30 · 6 months ago
Text
Kürtlerin büyük direnişi ve Türklerin rüyalarına girip onların kabus görmelerine neden oluyur!
Bilindiği gibi Kürtlerin dili ve varlığı yok sayılıyor. Kürtlerin bir dili olduğu halde Kürtler yok sayılıyor. Kürtler neolotiğe damgasını vuran bir halktır. Ve gürüyoruz Urfa Göbeklitepe de Kürtler her yerde damgasını vurduğunu görüyoruz..
Bu halk tarihten beri var olduğunu biliniyor, ve buna rağmen bir kimlik olarak ve bir ırk olarak gürülmüyor. Bunun nedeni faşist rejimin iktidarlık korkusu olduğunu biliyoruz.
Türk devletinin rüyalarına bile Kürtlerin direnişi geliyor.. Kürtlerin büyük direnişi ve Türklerin rüyalarına girip onların kabus görmelerine neden oluyur! Çünkü Kürtler elbet bir ırk ve bir halk olarak er yada geç görülecek.. Korkmayın ey türkler Kürtler elbet Kendi Topraklarında özgür bir şekilde yaşayacaklar..
Dolaysıyla Türk devletinin yaratmış olduğu korkuyu sadece kürtler kırabildi. Türkler bir çok halkı asimile ederek göçe neden oldu. Faşizm kırılmış durumda sadece geriye jalan mücadeledir. Bunun bilincindeyiz faşizmi sadece Kürt halkın direnişi kırabilir.
Faşizm aslında korkmalı ve gerçekten büyük korkmalı çünkü Kürtler iyi bir direniş sergiliyor. Mücadele büyüyor. Bu da faşizmin, asimilenin, karanlığın kırıldığını gösteriyor.
Direnen halk büyük gelişme kaydedeceği kesindir. Buda net ve onurdur. Kürt halkı büyük direniyor, ve tarihte büyük gelişmeler kaydediyor. Tarih sahnesi değişiyor. Tarih kürlerin lehine döndüğünü samimi bir şekilde dile getirebiliriz.
Genco Sterk
Tumblr media
10 notes · View notes
se-a-ser · 9 months ago
Text
bir taraf "Şii'ler cart curt" diyerekten ezberletilmiş düşmanlıklarla İran'a kızıyor, diğer taraf "Anıtkabir'e gitmedi cart curt" diyerekten kızıyor
üçte birinden fazlası Türk/Kürt olan İran halkı Türkiye'yi ve Türkleri çok seviyor. yıllarca süren ambargoya rağmen onurlu bir duruş sergiliyor. dini açıdan bakınca da namazında/niyazında, Ramazan orucunu tutuyor vs.
Mısırlıoğlu şunu demiş, Cübbeli bunu demiş, Ortaylı onu demiş falan filan hep safsata
biz Mavi Marmara saldırısında İran kadar tepki verebildik mi? RTE hareketin kralını yapardı da sen arkasında durur muydun? patates, soğan için PKK uzantılarına göz yuman sen !!!
bu konuda aklıselim insan o kadar az ki işte onlardan biri
14 notes · View notes
profesorkurd21 · 1 month ago
Text
Hançerini sırtında taşıyan bu çağın insanı olmak, hepimizde psikolojik bozukluklar yaratıyor. Çoğumuz kendini yalnız hissediyor, kavgada terk edilmiş sanıyor, herkesin korktuğunu, ihanete bulaştığını, zalimlerle işbirliği yaptığının şüphesini yaşıyor. Üstelik bunları düşündüğümüz için haksız değiliz, fakat hepimiz kendi çapımızda psikolojik yanılsamalar yaşıyoruz. Ortada onca haksızlık varken devrimci bir duruş ile “şu dünyada tek kalsam bile baş eğmeyeceğim” diyenlerimiz yok denecek kadar az, ama sorsan herkes devrimci. Yaşadığımız coğrafyada insan kalabilmek bile zor hale gelmişken kimse kendine devrimci olma misyonu biçmiyor, bizi bu kıvama getirmek için çok uğraştı zalim zümre. Belki de tam bu zamanda içimizdeki devrimci uyanmalı.
“Yaşam yaşanırken anlaşılmaz” diyordu anlamın sırrına eren evrensel bir şair. Öyle ya mutlak anlama da ulaşamıyor insan. Belki de bu yüzden sürüp gidiyor, durmaksızın ilerliyor hayatın nabzı olan zaman. Kimbilir belki hep aktığı için anlamı da kendisiyle sürüklediği için yakalayamıyoruz anlamı. Bu sebeple mi anı anına koşmak ile geçiyor bütün yaşam. Belki de bir şeyi anlamak için o şeyin kendisi olmalı insan… Ona benzemek değil, o şeyin biricikliğine dönüşmek. Dinlemek, görmek ya da düşünmek anlamaya yetmiyor çoğu kez. Sempatiyle yaklaşarak empati yaptığını düşünmek de gafilce. Zira günümüz empatileri de yapay. Yani anlam gücünden yoksun. Öyle ki mana zihin soyutlamalarını aşar. Belki de eşyanın somutuna damlamak gerek. Anlam arayışının ıstırabında soluklanıyoruz, kınadığımız şey olmamak için yeni bir pencereden bakıp kendimizi yeniden tanımlamamız gerekecek. Görüşüm, devrimci olunmadan bu çağın üstesinden gelemeyeceğimiz, temiz kalamayacağımız yönündedir. Çünkü sindirmeye çalışıyorlar ama devrimci sinmez. Çünkü eskitmeye çalışıyorlar ama devrimci eskimez. Çünkü boyun eğdirmek istiyorlar ama devrimci boyun eğmez… Kısacası acilen ulus olarak devrimci olmalıyız.
Devrimcilik denildi mi birçok insanın kafasında katı bir algı şekillenir. Sert bir imaj çizilir algıda. Oysa devrimci görünenin ötesinde hissedebilen insandır. Kimsenin algılamak istemediğini algılayıp namertliğe savaş açan insandır. Bilgece fikirlerin inançla, duyguyla hissedişlerle mayalandığı bir yaşam tarzıdır devrimcilik. Gerçekten devrimciysen yüreğin ateş küresi gibi olur. Basit olandan arındığımızda göreceğiz ki bizim sıradan hayatlarımız daha zormuş, daha anlaşılmaz ve karmaşıkmış. Oysa devrimcilerin hafızası çok sade olur. Bencilliğimizden sıyrıldığımızda herkesin acısına daha aşina olacağız. Haksızlığa isyanlarımızın bir mantığı olacak. Kendimizi kimseyle kıyaslamayacağız. Başkalarının düşkünlüğünü kendimize gerekçe yapmayacağız. Her şeyden önemlisi herhangi bir maske takma gereği duymayacağız.
Kürt halkı olarak bizim bir boy aynası bulup karşısına geçmemiz lazım; devrimci nedir diye değil, devrimci ne değildir diye sorgulamamız gerek. Kendini doğruluğa adayan ve ahlakına hayran kaldıklarımız var ama onlar gibi olamıyoruz, bu devrimcilik değildir. İkirciksiz idealleri, kökünden kopmayan o masumiyeti benimsiyoruz ama çıkarlarımız var. Bunlar devrimciliği bizden fersah fersah uzaklaştıran şeyler.
Gamsızlığa batan bu çağa isyan etmiyorsak, gözlerimizde bir kıvılcım yanmıyorsa devrimci değiliz. Anlayalım ki devrimcilerin gözü başka bakıyor dünyaya. Onların umudu hep mavi bir gökyüzü anımsatıyor insana. Yeryüzünü vahşi bir mezbahaya çeviren karanlık yüzlere inat, yeşile çalıyor hayaller devrimcileri anımsayınca. Bu dünyayı ancak onlar güzelleştirebilir diye fısıldıyorsun. Ve bu fısıltını bir çığlığa dönüştürmek istiyorsun. Ve şunu düşünmeden edemiyorsun; halk olarak devrimci ahlak ile kendimizi donatıp bu sinmiş halleri aşmazsak bizi bitirmeye yemin etmişlerin avı olmaktan kurtulamayacağız. Oysa artık faktör değil, aktörüz ve bu devrimci olmamıza bir çağrıdır.
4 notes · View notes
1-yolcu · 2 years ago
Text
kurtuluş savaşı sonrası kürt kardeşlerimize en büyük zulmü chp zihniyeti gösterdi, son 40 yıldır pkk ve yanlısı partiler özellikle doğuda yaşayan kardeşlerimize büyük zulüm yaşattı, bölgenin ekonomik kalkınmasını engelledi, oradaki ailelerin evladlarını dağa çıkardı, silahla baskı kurdu, orada bu millet nice şehid verdi. bugün gidin bakın en doğu noktaya Hakkari ili hangi düzeye çıktı, ilçesi yüksekova nasıl gelişti, oranın halkı tarımsal ve ekonomik olarak kalkındı, refah geldi. bu Kemal oraya ne verdi de %71 destek aldı. akıl alır değil. Vanda deprem oldu, devlet inşa etti ama yanında olmadılar, İzmir’de deprem oldu yine yanında olmadılar. ama bugün son deprem bölgesinde nice aile harap oldu, kaç şehir viran içinde kaldı, vefa gösterdiler, devletine omuz attılar, hakiki bir duruş gösterdiler. vefasızların yüzüne tokat indirdiler! şunu anladık, bu ülkede olanlar ne refah ne müjde ne kalkınma ne askeri başarı ne güven istiyor. istedikleri sadece kaos, kargaşa, zulüm.. bu seçim bir yana, ne istedikleri bir yana, kim ne hesap yaparsa yapsın, “bu ülkede teröristlere ve terörist sevicilerine gün yüzü göstermek yok…”
34 notes · View notes
veganlogicdinamo · 2 months ago
Text
Ülkenin kurucu partisini yönetenlerin yerel seçim zaferinden sonra izlediği politikalar da sorgulanmaya muhtaçtır.
31 Mart yerel seçiminde halkın verdiği mesajı doğru okuyamayan Özgür Özel, erken seçimi geciktirmek için elinden geleni yaptı. Yirmi iki yıllık AKP iktidarının ülkede yol açtığı derin kaosa çözüm bulmak için erken seçimi zorlayacağı yerde, seçimi 2025’in sonuna ertelemeyi önerdi. “Makama saygı” diyerek Erdoğan’la görüşmek için yaptığı randevu çağrıları, “yumuşama/normalleşme” politikası ve laik Cumhuriyeti yıkmayı amaçladığını tüm dünyanın bildiği iktidar ile “müzakere etme” yöntemi ile geçen yedi ayda, seçim sonrasında birinci konuma yükselmiş olan CHP’yi zayıflattı.
Mardin’de DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın “Seyit Rıza ne yaptıysa, Şeyh Sait ne yaptıysa Kürt halkı da Türk halkları da onların yaptığını yapacaktır” demesi üzerine aynı otobüs üzerinde konuşan Özel, bir tepki göstermemiştir.
Kuşkusuz iktidarın kayyım darbesine karşı demokratik direnme hakkını kullanmak gerekir. Yüksek Seçim Kurulu tarafından adaylıkları onaylanmış ve halk tarafından seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyım atanması hukuksuzluktur. Ancak bu darbeye karşı mücadele ederken CHP’nin çizgisinin belirsizleştirilmesine karşı eleştiriler giderek artıyor.
Şimdi bunun sırası mı diyenlere, bu sorgulamaları dürüstçe yapmadıkları ve bunun için herhangi bir zamanı da yıllardır uygun bulmadıkları için bu hale gelindiğini hatırlatırım.
2 notes · View notes
onderkaracay · 2 years ago
Text
Tumblr media
🗣️ Son Emperyalist Proje Anadolu'nun Araplaştırılması ve Irak ve Suriye'nin Kuzeyinin Kürtleştirilerek Akdeniz'e Sahili Olan İkinci İsrail'in Kurulması
Batı sömürge çetesinin Serv inadı devam ediyor.
Son seksen beş yılda siyaset bunun için dizayn edildi.
Profesör doktor Cihan Dura'nın yazısı tamda bunu anlatıyor.
MÜLTECİLERE VATANDAŞLIK HAKKI VERİLMESİNİN TAM BAĞIMSIZLIK İLKESİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
(13.7.2016)
Türkiye’nin gündeminde “Suriyeli göçmenlere vatandaşlık verme” sorunu var. Hükümet (Cumhurbaşkanı) bu konuda ısrarlı görünüyor, kararını çoktan vermiş. Gerekçe olarak, bula bula ekonomik fayda ile din kardeşliği gerekçelerini bulmuş, ikisi de sağlam değil. AKP hükümeti 3 milyon Suriyeliye vatandaşlık hakkı tanımak istiyor, bunda ısrarlı. Birtakım adımlar atmaya da başladı. Acaba bu karar yalnızca milletimizin çıkarları gözetilerek, özgürce, bağımsız bir devlete yakışır bir şekilde mi alındı? Bence hayır... Kararda gerek ABD’nin, gerekse AB’nin (özellikle Almanya’nın) dayatmalarının belirleyici olduğunu düşünüyorum.
Herkesçe biliniyor ki, Amerika Ortadoğu’da kısaca BOP dediğimiz bir plan uyguluyor. Plan uyarınca, Suriye’nin kuzeyi Türkiye sınırı boyunca boşaltılıyor; oraların halkı Türkiye’ye sürülüyor; boşaltılan yerlere Kürtler yerleştiriliyor. Bir Kürt devleti kuruluyor, ABD ise petrol koridoruna kavuşuyor. Daha geçenlerde Alman Başbakanı A. Merkel, Erdoğan’ın ayağına kadar geldi. Kapalı kapılar arkasında konuşuldu, pazarlıklar yapıldı, para teklifi oldu. Üzerinden çok geçmedi, “vatandaşlık” konusu gündeme girdi.
Bu gelişmeler kararın hükümete dayatıldığı varsayımını güçlendiriyor. Yani göçmenlere vatandaşlık verilmesi kararı; Millî Egemenlikle birlikte Cumhuriyetimizin temeli olan Bağımsızlık İlkemiz çiğnenerek dış güçlerin baskısı ve isteğiyle, Türk milleti istediği için değil, yabancılara menfaat sağlamak, onların emellerini gerçekleştirmek için alınmıştır. Emperyalist ülkeler, ABD, İngiltere, Fransa ve benzerleri, Doğu’nun sahibi ve yöneticisi konumunda olduklarına inanırlar. Bu üstünlüklerini kaybetmemek için de her türlü araca başvururlar. İşte bu araçlardan biri Türkiye gibi ülkelerde mezhep, azınlık ve etnisite sorunları yaratmaktır.
Şimdi, AKP iktidarının mültecilere vatandaşlık hakkı tanıması demek, kendi elleriyle söz konusu haydut devletlere yeni bir silahı cabadan sunması demek değil de nedir? Ayrıca bir tehlike daha vardır: Bir etnik unsur bir bölgede elde ettiği nüfus fazlalığına ve ekonomik üstünlüğe dayanarak, ilerde, o bölgeye hâkim duruma gelebilir, kendiliğinden siyasal haklar talep etmeye başlayabilir.
Kaydetmiş olduğum her iki durumda da iç nifakın tohumları, gelecekteki bir iç çatışmanın tohumları atılmış oluyor. Çok değil, bir iki yıl içinde Millî Birliğimizi tehdit edici bir felaketin ilk belirtilerini görmeye başlayabiliriz.
Dış güçlerin iç nifak yaratmaktan asıl maksatları Türkiye’yi zayıflatmak ve parçalamaktır. Sonuçta Türkiye ekonomik bağımsızlığının yanı sıra, siyasal bağımsızlığını da tümüyle yitirecek, kendi kararlarını kendi alamayan, tümüyle uydu bir devlete dönüşecektir. Neticede parsayı toplayanlar; adı geçen sömürgen ülkeler –daha doğrusu bunların küresel şirketleri- olacak, kaynak ve pazarlarımızı tamamen ellerine geçireceklerdir. Ülke zayıf düşecek, bölünecek, sonunda Sevr gerçekleşmiş olacaktır.
Millî sorunlarda asla yalnızca bugüne bakarak karar vermeyelim. Atatürk ne diyor: Bir amaca yürüyen yolcu yalnız ufku görmekle yetinmemeli, muhakkak ufkun ötesini de görmelidir.
] Prof. Dr. Cihan Dura [
12 notes · View notes
melikemordemjaponi · 10 months ago
Text
✹Kürt gerillaların hikayesi, Japonya'da bir numaralı manga olarak yayınlanan ve Guinness Rekorlar Kitabı'nda yer alan dünyaca ünlü "Golgo 13" mangasında yer almaktadır.
Eserin adı "Yaşlı Bir Aslan" ve hikaye Kürt gerillaların süper A sınıfı bir keskin nişancı olan Golgo'dan Iraklı bir askeri komutanı vurmasını istemesiyle başlıyor.
Bu manga ilk olarak Mayıs 1996'da yayınlanmıştı, bu nedenle neredeyse 30 yıl önce Kürt gerillalarının manga'da tasvir edilmesi ve diyaloglarda Kürdistan'ın tarihi geçmişinin anlatılması şaşırtıcıdır.
Golgo'dan Iraklı bir komutanı vurmasını isteyen bir Kürt gerilla liderinin Golgo'ya Kürtlerin durumunu ateşli bir tonda anlattığı bir sahne de var.
"...biz, Kürt halkı, her zaman birileri tarafından kullanıldık... ve hepimizi kullandıktan sonra... her şeyimizi elimizden aldılar!"
Başka bir yerde, Baas rejiminin Irak'taki Kürt yerleşimi Halepçe'ye düzenlediği kimyasal silah saldırısı üzerine,
"Binlerce insanımızı zehirli gazla öldürdüler."
Her bir ülkenin o dönemdeki siyasi durumunu araştırıp hikayenizi kurgulama şeklinize hayran kaldım.
Kürdistan'ın doğası ve Kürtlerin yüzleri ve kıyafetleri de ezici bir güçle tasvir ediliyor ve Kürdistan halkının ve Kürtlerin ifadelerini gerçek hayatta gördüğümüz gibi hayata döndürüyor.
Bu manga'yu içeren kitap hala satın alınabilir durumda, bu nedenle ilgilenen herkesin alıp bir göz atması tavsiye edilir.
✹The story of a Kurdish guerrilla appears in the world-famous manga "Golgo 13," which is listed in the Guinness Book of World Records and is the number one published manga in Japan.
The title of the story is "The Old Lion," and it begins with a Kurdish guerrilla asking Golgo, a grade-A sniper, to shoot an Iraqi military commander.
It is surprising that almost 30 years ago, the Kurdish guerrillas were depicted in the manga and the historical background of Kurdistan was explained in the dialogue.
There is also a scene in which a Kurdish guerrilla leader, who asks Golgo to shoot an Iraqi military commander, explains the situation of the Kurds to Golgo in an impassioned speech.
"...we, the Kurdish people, have always been used by someone...and after they had used us all...they took everything from us!"
Another about the chemical weapons attack by the Ba'ath regime on the Kurdish settlement of Halabja in Iraq,
"They killed thousands of our people with poison gas."
I admire the way you have researched the political situation of each country at that time and built up your story.
The nature of Kurdistan and the faces and clothes of the Kurds are also depicted with overwhelming power, bringing back to life the expressions of the people of Kurdistan and the Kurds as we saw them in real life.
The book containing this work is still available for purchase, so if you are interested, please pick up a copy and take a look.
✹日本での発行巻数第1位であり、ギネスブックにも掲載されている、世界的に有名な漫画"ゴルゴ13"の作品の中にクルド人ゲリラの話が掲載されています。
作品タイトルは"老いた獅子"で、クルド人ゲリラが超A級スナイパーのゴルゴにイラク軍司令官の狙撃を依頼するところからストーリーが始まります。
この作品の初出は1996年5月ということですが、30年近く前に作品の中でクルド人ゲリラを描き、またクルディスタンの歴史的な背景をセリフで説明していたのは驚きです。
またゴルゴにイラク軍司令官の狙撃を依頼するクルド人ゲリラの指導者が、ゴルゴに切々とクルド人の状況を説明する場面があります。
「…我々クルド民族は、いつも誰かに利用されてきた…そして、奴らは利用し尽くした末に…我々からすべてを奪っていった!」
他にもイラクのクルド人居住地ハラブジャへのバアス政権による化学兵器での攻撃についても、
「我が同胞を何千人も毒ガスで抹殺した」
というセリフで説明されていて、その時代の各国の政治状況をよく調べてストーリーを組み立てていらっしゃるなあ、と敬服するばかりです。
またクルディスタンの自然とクルド人の顔や衣服なども圧倒的な画力で精緻に描かれていて、私たちが実際に目にした、クルディスタンとクルドの人々の表情がリアルによみがえります。
この作品を含んだ単行本は現在も購入可能ですので、ご興味を持たれた方はぜひ一度お手に取ってご覧ください。
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
3 notes · View notes
hetesiya · 2 years ago
Text
Tumblr media
“Samimi söylüyorum. Umarım Kürt hareketi ve halkı, 1923'de olduğu gibi, seçimden sonra kurnaz, faşist kemalistlerden ikinci tarihi bir kazık yemez..yerse eğer, yönelecek ne Rum ne Ermeni halkı kalmadığı için, ırkçı kemalistler tüm güçleriyle tamamen Kürtlere yönelecek.”
Nikos Michailidis
13 notes · View notes
ortadoguhaber-blog · 22 days ago
Text
Irak'ta ibre Türkiye'den yana dönüyor.?
İran’ın yayılmacı politikasının Şii’likle ilgisi olmadığını anladılar. Irak’lı şii’ler Pers imparatorluğu hayalleri gören İran’ın emperyal emellerine alet olmayacaklarını her durumda göstermeye başladılar. Irak halkı Sünni, Şii, Arap, Kürt, Türkmen birlikte, bir arada huzur içinde yaşamak istiyor. Esed’in katillerini de huzurları bozulmasın diye Suriye’ye iade ediyorlar. Irak’a kaçan…
0 notes
pazaryerigundem · 25 days ago
Text
Bahçeli: Türkiye, Suriye'nin yanındadır
https://pazaryerigundem.com/haber/195401/bahceli-turkiye-suriyenin-yanindadir/
Bahçeli: Türkiye, Suriye'nin yanındadır
Tumblr media
Suriye halkı pas tutmuş esaret zincirlerini kırarak özgürlüğe kavuşmuş ve yeni bir döneme kucak açtığını ifade eden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, “Zalim Esad’ın ülkeden kaçışıyla birlikte tarih sahnesine çıkan yeni Suriye’nin demokrasiye geçiş süreci inanıyorum ki hızlanacaktır. Türkiye Suriye halkının yanındadır” dedi.
ANKARA (İGFA) – Suriye’deki son gelişmeleri değerlendiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye’nin Suriye halkının yanında olduğunu belirterek, “Bu meşru ve dostane tutum hiç değişmeyecektir” dedi.
Suriye’de yeşeren birlik ve dirlik iradesinin bölgesel barış ve istikrarın destekleyici unsurlarından birisi olarak sivrilmesinn hiç kuşku yok ki samimi beklentileri olduğunu ifade eden MHP lideri Bahçeli, “Terör örgütlerinin Suriye’den sökülüp atılmasından başka seçenek kalmamıştır. PKK/YPG’nin Suriye’de tutunması geldiğimiz bu aşamada muhal bir hayaldir. Parçalanmış Suriye’ye yatırım yapan küresel ve bölgesel aktörlerin kukla olarak sahaya sürdüğü terör örgütlerine hayat hakkı yoktur” dedi.
Türkiye ve Suriye’de hayat mücadelesi veren Kürt kardeşlerimizin bölücü terör örgütüyle anılması diye bir şey olmadığını belirten Bahçeli, “Kürt kardeşlerimizle kaderimiz bir. Siyonist barbarlığın Suriye topraklarında yayılma politikası kabul edilemez bir istila girişimidir” dedi.
https://twitter.com/MHP_Bilgi/status/1868633004400095450
“Suriye, Suriyelilerindir; Türkiye’de misafir olan geçici koruma statüsündeki kardeşlerimizin geri dönüşleri ise başlamıştır” diyen Bahçeli, yazılı açıklamasında, “Bu ülkenin siyasi ve toprak birliği tartışmaya kapalı bir konudur. Aynı zamanda Türkiye için kırmızıçizgidir. İsrail’in yayılmacı emellerini mütehakkim ve mütecaviz politikalarla devam ettirmesi halinde Türkiye’yle karşı karşıya gelmesi, temas hattının sıfıra inmesi kaçınılmaz hale gelebilecektir. Şam’a göz dikenlerin Tel Aviv ile Kudüs’te sıkışıp bozgunla yüzleşme ihtimali yabana atılmamalıdır. Suriye’de barış, huzur ve kardeşlik ikliminin filizlenmesine tahammül edemeyen mihrakların sürekli savaş ve çatışma ortamı için ikmal yapmasına, tehlikeli senaryoları devreye sokma arayışlarına Türkiye’nin yanında ümit ederim ki, bölge halkları da müsaade etmeyecektir” ifadelerini kullandı.
Bahçeli açıklamasında, “Türk milleti Suriyeli kardeşlerinin destekçisidir. Demokrasiye hızla geçilmesi için yardıma hazırdır. Ülkemizden doğup sınır aşan sular mahiyetindeki Fırat ve Dicle nehirlerinin arasında kalan “Bereketli Hilal”, komşu coğrafyaların huzur, sükûnet ve refahını takviye ve tahkim edecektir” diyerek destek vurgusu yaptı.
Tumblr media
0 notes
huseyinmeric01 · 1 month ago
Text
🔴MALATYA AK PARTİ TEŞKİLATI🔴
@Akparti KURUCUSU CUMHURBAŞKANIMIZ
Sn: @RTErdogan YARDIMCIMIZ
Sn: @_cevdetyilmaz
Suriye, Suriyelilerindir!
Yaşadıkları büyük acılar ve verdikleri tarihi mücadele sonunda Suriye halkı yeni bir dönem başlatmaktadır.
Suriye halkının iradesini yansıtan yeni bir rejim için geçiş sürecinin sağlıklı işlemesi son derece önemlidir. Dar ve çatışmacı değil, kapsayıcı ve inşa edici bir yaklaşım esas olmalıdır.
Bölge dışı güçler zaten yeterince acı yaşamış Suriye’nin istikrarına zarar verici eylemlerden kaçınmalı, uluslararası toplum ve kurumlar yeniden inşa sürecine destek vermelidir.
Tüm unsurları ile Suriye halkının birliği, istikrarı ve huzuru için siyasi ve ekonomik olarak yeniden yapılanma sürecinin başarılı olmasını diliyorum.
Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliği korunarak; tüm dinlerden, mezheplerden ve etnik kimliklerden Suriye vatandaşlarının barış içinde bir arada yaşaması için gerekli şartlar hızla oluşturulmalıdır.
Suriye’de güvenli ve ekonomik olarak elverişli ortamın tesisi ile yıllardır vatanlarından uzak yaşayan Suriyeli kardeşlerimizin onurlu, güvenli ve gönüllü dönüşü de sağlanmış olacaktır.
Yeni dönemde terör örgütlerinin ülkemize yönelik oluşturdukları tehditlerinin ortadan kaldırılması en önemli önceliklerimizdendir.
İnanıyorum ki Suriyeli Kürt kardeşlerimiz terör örgütünün vesayetinden ve baskılarından kurtularak, Suriye’nin bütünlüğü içinde huzurlu bir ortama kavuşacaklardır.
Türkiye Cumhuriyeti olarak gelişmeleri yakından takip etmeye, bölgemizin barış, istikrar ve refahı için çalışmaya devam edeceğiz. En zor zamanlarında olduğu gibi, bugün ve yarın da kardeş Suriye halkının tamamı ile dayanışma içinde olacağız.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle; “Huzurun hâkim olduğu, barışın hâkim olduğu; Arap, Türkmen, Kürt, Alevi, Sünni, Nusayri, Hristiyan ayırt etmeksizin hiç kimsenin dışlanmadığı, kimsenin hak ve özgürlüklerinin çiğnenmediği, zulme uğramadığı, farklı kimliklerin yan yana sulh içinde yaşadığı bir Suriye görmek istiyoruz.
İnşallah çok yakın gelecekte böyle bir Suriye’yi göreceğimizi ümit ve temenni ediyoruz.”
#malatyaakpartiteşkilatı
0 notes
gundemarsivi · 2 months ago
Text
Tumblr media
İsyan Çıkaracakmış!
✍🏻 Yılmaz Dikbaş
DEM Partisi Eşbaşkanı, Siirt Milletvekili Tuncer Bakırhan, Mardin’de 4 Kasım 2024 günü şu tehdidi savurdu:
“Çok iyi bilsinler ki, Seyit Rıza ne yaptıysa, Şeyh Sait ne yaptıysa Kürt halkı da onu yapacaktır!”
Değerli Dostlar,
Şeyh Sait ve Seyit Rıza, genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı silahlı isyanlar örgütlemişlerdi.
Tuncer Bakırhan da tıpkı onlar gibi, 101 yıllık geçmişi olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı silahlı isyan başlatacağını ilan etmiştir!
ŞEYH SAİT İSYANI
Şeyh Sait isyanı 8 Şubat 1925 Pazar günü başladı.
Şeyh Sait, 1865 yılında Elazığ’ın Palu ilçesinde doğmuş, Zaza bir aileye mensup Nakşibendi şeyhidir.
Türk devleti, isyanı 31 Mart 1925 günü bastırdı, elebaşı Şeyh Sait ve yandaşlarını yakaladı. İsyancılar İstiklal Mahkemesi’nde yargılandı. Elebaşı Şeyh Sait ile birlikte 29 isyancı idam edildi.
Şimdi gelin, Şeyh Sait isyanını, 25 yıldır İmralı’da yatmakta olan PKK terör örgütünün elebaşı Abdullah Öcalan’dan dinleyelim!
Terörist elebaşı Öcalan, 1 Ocak 2000 Cumartesi günü şunları anlattı:
“Şimdi artık benim devletime hizmet için neler yapabileceğimi konuşmalıyız. Bazı hususları tek tek anlatmak istiyorum.
Boş yere akıtılan kanların, çekilen çilelerin artık son bulması lazım.
Mesela Şeyh Sait hadisesinin altında İngiliz vardır. Hem kışkırtma hem de maddi anlamda her türlü desteği vermiştir.
Şeyh Sait zaten kendisi büyük bir zengindi, toprak ağası idi. Aslen Palulu idi ama Hınıs’ta oturuyordu, binlerce davarı vardı, ticareti iyi idi. Ne oldu, ‘Gel’ dediler, ‘Kürdistan’ı kurup seni de kral yapalım.’ Hırsa kapıldı, tabii İstanbul’daki Vanlı Seyit Abdülkadir de İngilizlerle beraber bu işin militanlarındandı.
Önce Kürtçü değilim, şeriat elden gidiyor diye başkaldırıyorum dedi, ama Kürtçü oldu, yani tutarsızdı. Netice bir sürü ölüm ve acı, daha da önce söylediğim gibi, şiddet zaman zaman aşırı da olsa genç Cumhuriyet kendisini korumuştur.”
Değerli Dostlar,
Tekrar ediyorum, Şeyh Sait hakkındaki yukarıdaki sözler benim değil, PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın açıklamalarıdır!
SEYİT RIZA’NIN DERSİM İSYANI
Şimdi gelelim, DEM Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan’ın kendisine örnek olarak aldığı Seyit Rıza’ya…
21 Mart 1937 Pazar günü, Seyit Rıza Dersim İsyanı’nı başlattı.
30 Temmuz 1937 Cuma günü İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na bir mektup gönderdi.
Daktiloyla Fransızca yazılmış olan bu mektup, el yazısıyla “Dersim Generali Seyid Rıza” olarak imzalanmıştır!
Mektubun Fransızca aslı, Türkiye’de ilk kez Türk Milletine Suikast adlı kitabımda yer almıştır (Aralık 2022’de Nergiz Yayınları tarafından yayımlanmıştır).
Mektubun Türkçe Çevirisi
İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na
Dersim-Kürdistan
30 Temmuz 1937
“Sayın Bakan,
Y��llardan beridir Türk Hükümeti, Kürt halkını asimile etmeye çalışmakta ve bu amaçla gazete ve Kürt dili yayınlarını yasaklamakta, anadillerini konuşanlara eziyet ederek, Kürdistan’ın verimli topraklarından gidenlerden büyük bir bölümünün telef olduğu Anadolu’nun çorak topraklarına zorunlu göçler düzenleyerek bu halka baskı yapmaktadır.
Son günlerde Türk Hükümeti, kendisiyle yapılan bir antlaşma sonucu bu baskılardan arındırılmış Dersim bölgesine de girmeye kalkışmıştır.
Bu olay karşısında Kürtler, göçün uzak yollarında can vermek yerine kendilerini korumak için 1930’da Ağrı Dağı’nda, Zilan ve Beyazıt Ovası’nda olduğu gibi silahlara sarıldılar.
Üç aydan beri ülkemde vahşi bir savaş ortalığı kırıp geçirmektedir.
Savaş olanaklarının eşitsizliğine ve bombardıman uçaklarının, yangın bombalarının, boğucu gazların kullanılmasına rağmen ben ve yurttaşlarım Türkiye ordusunu başarısızlığa uğrattık.
Direnişimiz karşısında Türk uçakları köyleri bombaladılar, yangınlar çıkardılar ve savunmasız kadın ve çocukları öldürdüler. Böylece Türk Hükümeti, tüm Kürdistan halkına zulüm ederek yenilgisinin intikamını alıyor.
Hapishaneler yumuşak başlı Kürt halkıyla dolup taşıyor, aydınlar kurşuna diziliyor, asılıyor ya da Türkiye’nin ıssız bölgelerine sürülüyor.
Üç milyon Kürt ülkesinde bulunuyor ve sadece soylarını, dillerini, geleneklerini, kültürlerini ve uygarlıklarını koruyarak barış ve özgürlük içinde yaşamak istiyor. Kürt halkı, benim sesimden Ekselanslarına sesleniyor ve hükümetinizin manevi etkisinden Kürt halkını yararlandırmanızı sizden istirham ediyor.
Sayın Bakan, en derin saygılarımın kabulünü rica ederim.”
Dersim Generali
Seyit Rıza
Şimdi iki soru ve iki cevabımız var:
Birinci soru: Seyit Rıza bu mektubu İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na nasıl gönderdi?
Cevap: İngiliz belgelerinden öğreniyoruz, Seyit Rıza mektubunu İstanbul’daki İngiliz Büyükelçiliği’ne göndermiş ve onlardan mektubun Londra’ya ulaştırılmasını rica etmiş.
İkinci soru: Peki, İngilizler Seyit Rıza’nın mektubuna cevap vermişler mi?
Cevap: İstanbul’daki İngiliz Büyükelçiliği, Seyit Rıza’nın mektubunu İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na şu el yazısı kısa notla birlikte göndermiş:
Mektubun Türkçesi:
23 Eylül 1937
“Seyit Rıza’dan almış olduğumuz bir mektubun kopyasını ekte sunuyoruz.
Söylememize gerek yok, Seyit Rıza’ya mektubunu aldığımıza dair bir teyit göndermedik.”
Son bir soru: Seyit Rıza’nın mektubunu alan İngiltere Dışişleri Bakanlığı bir cevap vermiş mi?
Cevap: Evet vermiş, ama Seyit Rıza’ya değil! Cevabını İstanbul’daki Büyükelçiliğe göndermiş.
İşte o mektubun Türkçesi:
Britanya Büyükelçiliği, İstanbul
5 Ekim 1937
“Seyit Rıza’dan aldığınız mektubun bir kopyasını iliştirdiğiniz 23 Eylül 1937 tarihli (E 5529/466/44) mektubunuz için teşekkür ederiz.
Eğer bu mektubun varlığından Türk Hükümetini resmi olmayan yoldan haberdar eder ve bu mektubu hiç dikkate almadığımızı bildirirsek iyi bir izlenim yaratmış olacağımıza inanıyoruz.
Böyle davranmamıza sizin herhangi bir itirazınız var mı?
Seyit Rıza’nın mektubunun size hangi yoldan ulaşmış olduğunu da bilmek isteriz.”
Son Değerlendirme
Dersim isyanının elebaşı Seyit Rıza, İngilizlerden yardım dileniyor.
Tarihte, yabancılardan yardım ve merhamet dileyerek bağımsızlığını elde etmiş bir halk var mı?
İngilizlerden yardım dilenen Seyit Rıza’nın onurlu ve şerefli bir kişi olduğunu söyleyebilir misiniz?
Seyit Rıza’nın yardım dilendiği İngilizler, mektubuna cevap bile vermiyorlar! İngilizler, Seyit Rıza’nın mektubunu dikkate bile almıyorlar!
Seyit Rıza’nın o çok güvendiği İngilizler, “Seyit Rıza’nın mektubundan Türk Hükümetini haberdar edelim, böylece Türk Hükümeti üzerinde iyi bir izlenim yaratalım” diyorlar!
Onur ve şeref gibi yüce değerleri bir yana bırakalım; Seyit Rıza’nın sömürgeci İngilizleri hiç anlamamış, hiç öğrenmemiş olmasına ne diyelim?
“İngilizlerin dostları yoktur, çıkarları vardır” deyimini bile bilmeyen, bilgisiz ve bilinçsiz Seyit Rıza, silaha sarılıp Türkleri arkadan vurmakla hem çok sayıda günahsız Kürt’ün ölmesine neden olmuş hem de Türk milletine suikast düzenleyenlere uşaklık yapmıştır.
Değerli Dostlar,
Dersim İsyanı’nın elebaşı Seyit Rıza ve yandaşları Türk devletinin askerleri tarafından yakalandı. Yargılandı. 15 Kasım 1937 günü idam edildiler.
Çok büyük çoğunluğu eğitimsiz ve mesleksiz bırakılmış Kürt vatandaşlarımızı yalanlarla kışkırtmadan önce, DEM Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan’ın Şeyh Sait ve Seyit Rıza’nın başlattıkları isyanların nasıl sonuçlandığını bir kez daha okuyup öğrenmesi gerekmiyor mu?
Yılmaz Dikbaş
1 note · View note
dramatik-buluntular · 3 months ago
Note
Günaydın, evvela yanıt için teşekkürler.
Doğrusu ben de sizin gibi düşünüyorum. Daha önce oyuna gelen Kürt halkı bu kez aynı hataya düşmeyecektir demek istiyorum ama dem partisinin heyecanı beni düşündürdü. Sanırım aynı tiyatro tekrar edecek. Uzun zamandır dem partisinin suskunluğunun sebebi bu muydu acaba? Örneğin Selahattin Demirtaş olası bu tahliyenin dışında tutulacakmış.
Son zamanlarda bazı Kürt yazarların Dem Parti'ye tavır aldığını görüyorum. Hatta genel başkanlarının Arap kökenli olmasından bile rahatsızlık duyuyorlar. Bunun genel olarak Kürt halkının düşüncesi olduğunu düşünmüyorum ama konuya milliyetçi olarak yaklaşan Kürtlerin sayısı çoğaldı. Ben de bir Kürdüm ama her şeye sınıfsal bakıyorum, mücadelenin aslı sınıfsal olandır. Sosyalist ve devrimci düşünce bunu gerektirir. Tüm ezilenler, işçi ve emekçi sınıfının birlikte mücadelesiyle anlam kazanır her şey. Kürt hareketi önemlidir, o ayrı bir konu ama devrimci anlayışla taçlandırılmıyorsa bu hareket emperyalizmin kaos aracı olur.
0 notes