Tumgik
#Heyet Tahrir el-Şam
hetesiya · 9 months
Text
Gözler Gazze’deyken Suriye’de neler oluyor?
Fehim Taştekin
Gözler Gazze’deyken Suriye’de neler oluyor?
Dünya Gazze’ye kilitlenmişken Suriye’de cephesine göre durulmalar ya da yükselmeler yaşandı. Aktif cephe hatlarının başında Fırat’ın doğusu geliyor.
İsrail’in Gazze’deki soykırım savaşının bölgeselleşmesi halinde ateşin sıçrayacağı yerler arasında ilk sırayı Lübnan, ikinci sırayı Suriye’nin alacağı öngörülüyor. Gelişmeler bu senaryoya varmadan da taşların ne yönde oynayacağı belli oluyor.
Dünya Gazze’ye kilitlenmişken Suriye’de cephesine göre durulmalar ya da yükselmeler yaşandı.
Aktif cephe hatlarının başında Fırat’ın doğusu geliyor. 7 Ekim Aksa Tufanı’ndan tam bir hafta önce PKK’nin Ankara’da İçişleri Bakanlığı’na düzenlediği saldırıyla birlikte Erdoğan yönetimi, 2019’da M-4 yolunda önü kesilen Barış Pınarı Harekatı’nı kaldığı yerden devam ettirmek için yeni bir bahane yakalamıştı. Özerk yönetimin kontrolündeki elektrik, gaz ve petrol istasyonları dahil altyapı tesislerini hedef alan bir operasyon geliştirdi. Fakat Erdoğan muhtemelen Gazze’de ağır suçlar işleyen İsrail’le kıyaslanmaktan kaçınmak için hemen vites küçülttü. Halk Koruma Birlikleri’nin (YPG), Türkiye’nin güdümündeki Suriye Ulusal Ordusu (SMO) milisleriyle kesişme noktalarındaki çatışmaların yoğunluğu da epeyce azaldı. Bununla birlikte SİHA’larla suikast girişimleri kesilmedi. 16 Kasım’da Kobani’de Suriye Demokratik Güçleri’nden (SDG) 3 kişinin öldüğü bir saldırı oldu. 22 Kasım’da Kamışlı’da 3 saldırıda iki kişi öldü. 23 Kasım’da Amude’de yeni evli bir çiftin aracı vuruldu, bir kişi öldü. Bu yıl içinde düzenlenen SİHA saldırılarının sayısı 100’ü geçti. Gazze gündemi dağılır dağılmaz Erdoğan takıntılı Suriye planlarına tekrar asılabilir. Bunun için bahse gerek yok.
***
Beri tarafta Heyet Tahrir el Şam’ın (HTŞ) kontrolündeki İdlib’de cihatçı kümeler ‘fırsat bu fırsat’ havasında çatışmaları tırmandırdı. Bir taraftan İsrail, Suriye’nin Şam ve Halep havaalanlarını felç eden saldırılar düzenlerken diğer taraftan HTŞ’nin başını çektiği Feth’ul Mubin koalisyonu Halep, Hama ve Lazkiye kırsalında Suriye ordusuna yüklendi. El Kaide-IŞİD artıklarının Suriye’deki varlığı, ABD-İsrail ikilisinin çıkarları açısından önem taşıyor. Suriye felç edilsin de kim ederse etsin; ister NATO üyesi Türkiye ister cihatçılar! Terörle mücadele edildiğine dair yalanlarla sabaha uyanıp aynı yalanlarla yatağa sızanlar Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler gibi Suriye yönetiminden ‘teşekkür’ bekleyebilir. Ayrıca Orta Doğu toza dumana karışmışken Türk askeri-istihbarat unsurları, Fırat’ın batısında boş durmayıp muhalif güçlerin sivil ve askeri kanatlarını yeniden organize etmek için balçıklı patikada yine patinaj yapıyor.
***
Gazze’nin doğrudan yansıması olarak tırmanışın görüldüğü diğer yerler Deyr el Zor, Haseke ve Tanaf hatları. Amerikan güçlerinin konuşlandığı bu alanlara yönelik Irak ve Suriye’deki İran destekli milis güçlerinden gelen saldırılarda ciddi artış görüldü. Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin öldürülmesinden bu yana Amerikan güçlerinin bölgeden gitmesini temin için izlenen bir strateji zaten var. Fakat ABD’nin İsrail’e kalkan olan askeri-siyasi angajmanı Amerikan varlığına düşman milisleri caydırmak yerine daha da kışkırttı. Saldırılar ivme kazandı. Iraklı gruplar 9 Aralık’ta Irak ve Suriye’de Amerikan güçlerine 11 saldırı düzenledi. İki gün sonra Şedadi ve El Ömer’deki güçler hedef alındı. 17 Ekim’den bu yana düzenlenen saldırı sayısı 94’ü buldu. Amerikalılar roket saldırıları artınca Şedadi’nin yanı sıra El Ömer petrol sahası ve Koniko gaz sahasındaki üslere takviye yapmıştı.
***
Bu tırmanış Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) üzerinde oturduğu zemini de oyuyor. Geçen yaz patlak verip ABD’nin ağırlık koymasıyla gerileyen aşiret isyanı alttan alta körükleniyor. 27 Ağustos'ta Deyr el Zor Askeri Meclisi Komutanı Ahmed el Halil’in (Ebu Havle) gözaltına alınmasının ardından Ukeydat (Akidat) kabilesi SDG’ye savaş açmıştı. SDG’ye göre isyanı İran ve Suriye körüklüyor. SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi, Al Monitor’a verdiği röportajda, “Bölgemizin ABD ile İran destekli milisler arasında bir savaş alanına dönmesini istemiyoruz. Bunu onlara da söyledik” dedi. Kobani, İranlıların kendilerine, “Biz sizin güçlerinizi hedef almıyoruz. Deyr el Zor saldırılarına karışmıyoruz” dediklerini ama SDG’nin bir silah deposunun da SİHA ile vurulduğunu belirtti. Kobani açıkça aşiret isyanını İran destekli milislerle birlikte Suriye yönetiminin kışkırttığını öne sürerken Ankara, Şam ve Tahran’ın Amerikalıları bölgeden çıkarma hedefinde birleştiğini vurguladı.
Kobani’nin değerlendirmesi olası bir tırmanış ya da Amerikan pozisyonundaki değişimlere bağlı olarak öngörülebilir bazı tehlikelere işaret ediyor. 27 Ağustos’tan itibaren 3 isyan denemesi, ortalık karıştığında ya da Amerikan koruması sona erdiğinde özerk yönetimin geleceği açısından kırılma noktalarını işaretliyor.
İlk isyanın ardından Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi aşiretlerin güvenini kazanmak için bölgede çok sayıda toplantı yaptı. Altı ay içinde sivil ve askeri konseylerin yeniden düzenlenmesi kararlaştırıldı. Yine de yeni bir sayfanın açılabildiği söylenemez. Nitekim Ukeydat’ın lideri İbrahim Abbud el Hafil 11 Kasım’da 11 grubun birleşmesiyle “Aşiretler ve Kabileler Ordusu” kurulduğunu ilan etti. Kendisini başkomutan olarak sundu. “İşgalci” olarak nitelediği SDG’yi bölgeden çıkarmak için seferberlik çağrısı yaptı. Bu çağrı Hafıl’ın Doha’da yaşayan kardeşi Musab el Hafıl’ın arabuluculuk girişiminin başarısız olmasının ardından geldi. Amerikalılarla doğrudan görüşmek isteyen Musab el Hafıl’ın Semelka’dan Suriye’ye sokulmadığı aktarılmıştı.
İbrahim el Hafıl’ın çağrısını takiben aşiret savaşçıları Şuheyl, Carzi, Sağir el Cezire ve Havaic gibi yerlerde SDG’yle yeniden çatışmaya girdi. Amerikan güçlerinin SDG ile birlikte Ziban, Tayyana ve Şuheyl’de hava destekli iki devriye turu atıp gözdağı vermesi de durumu değiştirmedi. Hafıl’ın ekipleri 6 Aralık’ta Deyr el Zor Askeri Konseyi Üyesi Rone Welat’ı (Şirvan Hassan) da öldürdü. El Ömer bölgesinde köprüye yerleştirilen mayınla hedef alınan Welat, SDG’nin önde gelen komutanlarından biriydi.
11 Aralık’ta daha geniş bir saldırı dalgası geldi. Al Vatan gazetesine göre aşiret savaşçıları Deyr el Zor’un doğusunda Ebu Hardub, Carzi, Tayana, Ziban, Havaic ve Şaffa ile vilayetin batısındaki Hassan’da SDG noktalarına eş zamanlı olarak RPG’lerle saldırı düzenledi. Deyr el Zor’un batısında bir tuz madeninde konuşlu SDG güçlerine saldırı oldu. Aşiret isyanını tamamen İran-Amerikan hesaplaşmasına bağlamak yanıltıcı olabilir. İsyanın kaynağında petrol sahaları ve Arap bölgelerinin kontrolünde Kürtlerin üstün rolüne karşı bir rahatsızlık var. Buna ilaveten IŞİD’le mücadele çerçevesinde yürütülen gözaltı operasyonları kızgınlığı büyütüyor. Suriye yönetimi de ülkenin zenginliklerini çalmakla suçladığı Amerikan güçlerinin bölgeden çıkarılması için aşiret isyanını değerlendiriyor. Bölgedeki Amerikan askeri varlığı, Kürtler ve Arapların SDG çatısı altında birlikte hareket etmesine dayanıyor. Arap-Kürt ayrışmasıyla SDG’nin çözülmesi ve Amerikalılar açısından sahanın güvensiz kılınması gibi bir hesap güdülüyor.
***
Aşiret isyanı bu düzeyde kaldığı sürece bölgedeki denklemin bozulması zor. ABD’nin Suriye ve Irak’tan çekileceğine dair öngörüler daha çok temennilere dayanıyor. Geçen hafta Cumhuriyetçi Senatör Rand Paul’ün 7 Ekim’den sonra daha fazla saldırı altında oldukları gerekçesiyle Suriye’deki güçlerin çekilmesi yönünde sunduğu öneri 13’e karşı 84 oyla reddedildi. Öneriye karşı çıkanlar bunun İran’a hediye olacağını savundu. Tabii, Amerikan medyasında çekilmeyi salık veren yazılardaki artış da dikkat çekici. The American Conservative’de çıkan bir yazıda bölgedeki Amerikan askerlerinin ABD’yi cezalandırmak isteyenler için kolay hedeflere dönüştüğünü yazdı. “Çekilme hem Amerikan yaşamları hem de çıkarlarına öncelik veren tek yoldur. Bu aynı zamanda ABD'ye İsrail-Hamas savaşı ve İran ile artan gerilim karşısında daha fazla manevra alanı sağlayacaktır. ABD, Irak ve Suriye'den çekilerek, İsrail'e verdiği destek nedeniyle savunmasız Amerikan askerlerine misilleme yapılmasından endişe etmek zorunda kalmayacak” denildi. Foreign Affairs’de yayımlanan bir yazıda ise Orta Doğu’ya daha fazla asker ve teçhizat yığmanın ucu açık güvenlik yükümlülüklerini artırdığı ve bölgesel savaşı önleme adına yapılan sevkiyatın, kaçınılan şeyi kışkırttığı not edildi. Yazı ‘Orta Doğu’dan çıkıp Çin’le yüzleşmeye bakalım’ mesajını da içeriyor.
***
Amerikan-İran diyalogu ve Suud-İran normalleşmesinin neticesinde İran’ın Suriye’de gerileyeceği öngörüsü Gazze savaşıyla birlikte tersine döndü. Yine beklentilerin aksine Suriye, Arap Birliği’ne dönerken İran’la bağları zayıfladı. Esad yönetimi, İsrail’in saldırganlığı karşısında Rusya’ya bel bağlayamıyor. Çünkü Moskova, Tel Aviv’i kayırıyor. Beri taraftan Suriye, Gazze savaşı sürerken Golan’dan cephe açılabileceği senaryolarına karşın epeyce dizginlendiği izlenimi verdi. Şam’a BAE dahil farklı kanallardan ‘İranlıların cephe açmasına izin verme’ diye telkinlerin gittiği aktarılıyor. Esad’ın Dışişleri Bakan Yardımcısı Eymen Susan’ı Riyad’a büyükelçi ataması da Araplarla normalleşme sürecinin rayından çıkmasını istemediğini teyit ediyor. Yani Esad Rusya, İran ve Arap bloku arasında birini ötekine feda etmeden yol almaya çalışıyor.
***
Öte yandan ABD’nin Gazze savaşına yoğunlaşmasına bağlı olarak Ukrayna’da eli rahatlayan Rusya, Suriye dosyasına biraz daha ağırlık verebilir. Bu da Amerikan güçlerini bunaltacak taktiklere dönüleceği anlamına geliyor. 11 Aralık’ta Suriye Halk Meclisi'nde Suriye-Rusya Dostluk Komitesi'nin toplantısı vardı. Burada Rusya’nın Şam Büyükelçisi Aleksander Yefimov Suriye'ye her türlü desteği sağlamaya hazır olduklarını söyledi. Rusya lideri Vladimir Putin, Türkiye’deki seçimlerden önce Ankara-Şam barışı için ağırlığını koymuştu. Seçimden sonra süreç çakıldı. Şimdi Putin marttaki başkanlık seçimlerine hazırlanıyor. Belki seçimden sonra Rusya, İran ve Türkiye üçlüsü arasındaki mekanizma yeniden canlandırılabilir. Amerikan siyasetindeki belirsizliklere karşın Putin’in tam da seçimlerin ilan edildiği gün Riyad ve Abu Dabi’ye tantanalı bir çıkarma yapması Rusya’nın Orta Doğu gündeminden kolayca çıkmayacağını gösteriyor.
0 notes
melikemordemjaponi · 1 year
Text
✻Al-Qaeda spinoff HTS(Hay'at Tahrir al-Sham) has entered Turkish-occupied Azaz, en route to Manbij to fight the SDF.
HTS' partner, NATO member Turkey, is orchestrating this.
via Lindsey Snell(+video)
✻Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) Minbic'a saldırmak üzere hareket geçmiş. Görüntülerde Türkiye'nin işgali altındaki Azaz'a geçtikleri görülüyor.
HTŞ'yi tüm dünya terör olarak görüyor. Keza Türkiye de HTŞ'ye terör diyor ama Kürtlere karşı işbirliği yapıyor.
Amed Dicle aracılığıyla
✻アルカイダの分派である*HTS(タハリール・アル=シャーム : ハイアト・タハリール・アッ=シャーム)は、シリア民主軍と戦うためにマンビジに向かう途中、トルコ占領下の街アザズに入った。
HTSのパートナーであるNATO加盟国のトルコがこれを画策している。
リンゼイ・スネルさんより(動画とも)
*前身はアル=ヌスラ戦線
1 note · View note
guncelhaberleri · 2 years
Text
Suriye'de Heyet Tahrir el Şam nasıl ve neden Afrin’e girdi? 
Suriye’de Heyet Tahrir el Şam nasıl ve neden Afrin’e girdi? 
Haber bilgisiYazan, Fehim TaştekinUnvan, Gazeteci-Yazar21 Ekim 2022Kaynak, Getty ImagesTürkiye’nin Şam’la uzlaşmanın koşullarını oluşturmaya çalıştığı bir dönemde “terör örgütleri” listesindeki Heyet Tahrir el Şam’ın (HTŞ) Suriye Milli Ordusu (SMO) içindeki üç örgütle birlikte Afrin’e girmesi bazı soru işaretlerine neden oldu.Türkiye, İdlib’e hükmeden HTŞ’nin Zeytin Dalı Harekâtı bölgesine…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
netbilge · 2 years
Text
Htş kimdir? Htş nedir? Htş Türkiye? Htş ne demek? Heyet Tahrir el-Şam nedir, lideri kim?
Htş kimdir? Htş nedir? Htş Türkiye? Htş ne demek? Heyet Tahrir el-Şam nedir, lideri kim?
Htş kimdir? Htş nedir? Htş Türkiye? Htş ne demek? Heyet Tahrir el-Şam nedir, lideri kim? Tahrir el-Şam veya Şam Kurtuluş Heyeti, kısaca HTŞ, Suriye İç Savaşı’na katılan aktif bir selefi cihad örgütüdür. Örgüt, 28 Ocak 2017’de Cebhe Fetih el-Şam, Ensaruddin Cephesi, Ceyşu’s-Sünne, Liva El-Hak ve Nureddin Zengi Hareketi grupları arasında bir birleşmeyle kuruldu Ahmed Hüseyin el-Şara (Arapça: أحمد…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
yenicagri · 5 years
Photo
Tumblr media
Kayseri’de HTŞ operasyonu: 2 gözaltı KAYSERİ (DHA) - KAYSERİ'de, terör örgütü Heyet Tahrir el-Şam'a (HTŞ) yönelik düzenlenen operasyonda, 2 Suriye uyruklu gözaltına aldı.
0 notes
raperinagel · 5 years
Text
Rusya: İdlib anlaşmasına uyulmuyor
Rusya Dışişleri Bakanlığı, İdlib’deki silahlı grupların Türkiye ile Rusya arasında yapılan mutabakata uymadıklarını açıkladı
Dün Türkiye ile Rusya arasında İdlib’de planlanan ama Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ve diğer grupların engellenmesi nedeniyle yapılamayan ortak devriye üzerine Moskova’dan bir açıklama geldi. Rusya Dışişleri Bakanlığı, İdlib’deki silahlı grupların, Rusya ile Türkiye…
View On WordPress
3 notes · View notes
baybaykus · 5 years
Text
“Bakın burası çok önemli” 👇
Rusya’nın resmi devlet medyası TASS, askeri-diplomatik kaynağına dayandırdığı haberinde, Ankara’nın İdlib’e sevk ettiği askeri teçhizatın önemli bir kısmının el-Nusra (Heyet Tahrir el-Şam) teröristlerine verildiğini yazıyor.
1 note · View note
haber-zeynart · 4 years
Text
İdlib’de rejim saldırdı, TSK karşılık verdi
Tumblr media
Moskova Mutabakatı gereğince 5 Mart’ta ateşkes kararının alındığı İdlib’de, Suriye rejimi ve muhalifler arasında karşılıklı saldırılar artarak sürüyor. Rejim güçlerinin İdlib’in güneyindeki Cebel Zaviye bölgesi, Fuleyfil köyü ile Benin kasabasına saldırılarını yoğunlaştırması bölgede çatışmaları tetikledi. Suriye rejiminin bazı köyleri ele geçirmeye yönelik sahada ilerleyişi muhalif grupların direnişi ile kırıldı. Muhalif grupların İdlib doğusundaki Dadih köyüne sızma operasyonu düzenleyerek bir grup rejim unsurunu etkisiz hale getirdiği öğrenildi. Rus güçlerinin desteği ile bölgede saldırılarını artıran rejimin, TSK’nın konuşlandığı bölgelere yakın taciz atışları yapması TSK’yı da harekete geçirdi. Serakib’te konuşlu TSK topçularının rejim mevzilerini vurduğu rapor edildi. Bu arada Rusya’nın Lazkiye’deki Hmeymim Üssü’ne muhaliflerce patlayıcı yüklü drone ile saldırı düzenlendiği, üste bulunan hava savunma sistemlerinin saldırıya karşılık verdiği aktarıldı. Rus savaş uçakları da İdlib hava sahasında uçuşlarını sürdürdü. İdlib’deki en büyük radikal gruplardan Heyet Tahrir Şam (HTŞ) ise, birliklerine tanksavar eğitimleri verdiği derslerin görüntülerini sosyal medyadan paylaştı. TSK da bölgedeki askeri üslerini güçlendirmeye devam ediyor. TSK, son iki günde Kefer Lusin bölgesinden İdlib’e yeni takviye güç gönderdi. Yapılan sevk ile zırhlı araçlar, lojistik ekipman ve beton bloklar askeri üslere ulaştırıldı. Read the full article
0 notes
bandirmahaber · 4 years
Photo
Tumblr media
Türkiye’yi kana bulayacaktı… HTŞ operasyonunda tutuklandı Emniyet ekiplerince geçtiğimiz yıl düzenlenen operasyonda, Suriye’deki terör örgütleriyle bağlantılı 2 şüpheliyi gözaltına aldı. Şüpheliler ifadelerinde, terör örgütü HTŞ/HAD (Heyet Tahrir el-Şam) üyesi olan ve Suriye’de eğitim alan Cihat T.’nin Türkiye’ye geleceğini söyledi.
0 notes
hetesiya · 5 years
Text
Kaçak savaştan kaçırılan cenazelere
Fehim Taştekin
Siyasetin çağrısı “Bir tek insanımız ölmesin” değil, aksine “Şehitler tepesi inşallah boş kalmayacak.”
Ölüm vaat eden bir strateji.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bunu tekrarlaması Libya ve Suriye’de kararlılığın, daha doğrusu gözü kararmışlığın bir ifadesi. Fakat gelen cenazelerin halktaki karşılığından tam emin olamadılar ki Libya’daki kayıpları sessizce gömüyorlar. Halktan kaçırma, ölen subayın devre arkadaşlarının feveranıyla ortaya çıkıyor. Bunun üzerine gelen itiraf da fecaat arz ediyor: “Birkaç tane şehidimiz var.”
“Birkaç” ve “tane”… İstismar siyaseti en usta olduğu bir alanda bile inceliğini yitiriyor. (Libya Ulusal Ordusu’nun iddiasına göre kaybedilen asker sayısı 16. Ve 100 kadar da Suriyeli milis.)
Üstelik Erdoğan ifadesinin devamında Libya’da uluslararası hukuk karşısında Türkiye’yi suçlu durumuna sokacak başka bir gerçeği de artık izlemiyor:
“Suriye Milli Ordusu’ndan ekiplerimizle beraber oradayız.”
Birkaç asker ölürse iler tutar tarafı kalmamış Suriye ve Libya siyaseti tutunacak bir gerekçe bulur, içeride iktidara imanı pörsümeye başlayan kitleler güdülenir, muhalif sesler susturulur, karşı tarafta Rusya geri ittirilir, beri tarafta NATO’nun desteği alınır! Duygusuzca! Ve de ahmakça!
***
İdlib, iktidarda domino sendromu uyandırmışa benziyor. Burada oyunu kaybederse savaşa yaptığı yatırımın semerelerini toplayamadan perde inecek. İdlib kavgasını Libya ve Doğu Akdeniz’deki hesaplarla bağlantılı hale getirmeleri toptan çöküş korkusunu gösteriyor. İdlib kayıp algısında ‘gulyabani’ ‘gölge’ etkisi yaratıyor.
Ankara gazetecilerine sufle veren saray erbabı İdlib’de aklını yitiren siyaseti şuraya bağlamış:
“İdlib’de atacağımız bir geri adım, Libya başta olmak üzere diğer alanlarda da geri adım atacağımız anlamını doğurur; Suriye sahasındaki diğer alanlarda rejim için talepte bulunma kolaylığını yaratır.”
Suriye’de başarı şansı olmayan bir gidişata son vermek yerine bataklığı Libya’da başka bir yanlışla büyüten Erdoğan, İdlib’i kendisi için bir Pirus Savaşı’na dönüştürüyor.
Tüm dünyaya ilan ettiği net bir takvim var: “1 Mart’a kadar Suriye ordusu 12 Türk askeri gözlem noktasının gerisine çekilmezse Türkiye zor kullanacak.”
Takvimde 5 yaprak kalmış.
Bu ihtarın hayata geçirilmesi sahadaki yeni tablo, bu tabloyu oluşturan Suriye, Rusya ve İran’ın kararlı tutum ve Türkiye’nin müttefiklerinden gelen ikircikli yaklaşım dikkate alındığında tam teşekküllü bir savaşı gerektiriyor. Erdoğan da sonunda İdlib’de olup bitenin adını ‘savaş’ olarak koydu. Fakat en azından hava sahasının Türk uçaklarına açık olmadığı bir savaşın hedefe götürmeyeceği, bunda ısrar etmenin çok fazla kayıp anlamına geleceği aşikâr. “Rusya bir kenarı çekilsin de ben bir savaşayım” diyen bir mantıkla gidiyorlar. Suriye ordusu 15 yerde Türk askerini kuşatma altında bırakacak şekilde M-5 otoyolunu açınca Türkiye de geçen hafta Suriye Ulusal Ordusu, Ulusal Özgürlük Cephesi ve Heyet Tahrir el Şam gibi ortaklarıyla bir püskürtme hamlesine kalkıştı. Önceki iki saldırıdan farklı olarak bu kez Türk askerine nokta atışıyla yanıt veren Rusya oldu. Çatışmanın boyut değiştireceğine dair bir mesajdı.
***
Bu minvalde bir tırmanışın çok kötü yerlere gideceği bir kez daha görüldü. O yüzden masada harita pazarlığı için tüm kanallar zorlanıyor. Erdoğan, Almanya ve Fransa liderlerinin dahliyle yapılması öngörülen dörtlü zirveyle Rus lider Vladimir Putin’in bileğini azcık bükecek bir ağırlık kazanmak istiyor. Erdoğan zirvenin 5 Mart’a İstanbul’da olacağını söyledi ama Kremlin “Müzakereler sürüyor” diyor. Birkaç hamleye rağmen sahada durumu tersine çeviremeyen Erdoğan, 6 Mart’ta Astana ortaklarıyla yapacağı toplantıya elini güçlendirerek gitmeyi umuyor. O zamana kadar fiili haritanın nereye ‘mim’ atacağını da bilmiyoruz.
Bu süreçte karşılıklı olarak demiri biraz soğutma ihtiyacı sahaya da yansımıyor değil. Suriye ordusu, Türkiye’nin Afrin’in altından İdlib kent merkezine inecek şekilde oluşturduğu bariyeri zorlamak yerine operasyonu İdlib’in güneydoğusuna kaydırdı. Böylece M-5’in ardından M-4 otoyolunun açılmasını öngören orijinal plana dönüldü. Malum bu yolların açılması Türkiye’nin Soçi Mutabakatı ile verdiği taahhütlerin başında geliyor.
Müzakere öne çıkarken de Türkiye’nin pozisyonunu tahkim etme arayışı sürüyor. ABD’den istenilen Patriot bataryaları gelirse bunların Hatay’a yerleştirilebileceği, Rusya ve Suriye uçaklarının bu şekilde engelleneceği, Rusya’nın karşılık vermesi halinde Montrö Sözleşmesi’nin 20 ve 21’inci maddelerini işletilip Rus gemilerinin boğazlardan geçirilmeyeceği, Türkiye hava sahasının Rus uçaklarına kapatılacağı gibi senaryolar iştahla servis ediliyor. Hayatta dayak yememiş adamın kıyamet senaryoları. Elbette her bir adımın Rusya tarafında karşılığı var. Yokmuş gibi davranmaları işlerine geliyor. Gerçek, uygulanabilir, giriş ve çıkış için yol haritaları olan, iyi düşünülmüş bir stratejiden söz edilemez. Bunun olmadığı, beyanatlara çarpıcı şekilde yansıyor. Mesela Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Suriye hava sahasını kontrol eden Rusya’nın çıkaracağı zorlukların nasıl aşılacağı sorusuna tuhaf bir naiflikle “Rusya’nın bu konuda karışmaması ile aşılır” yanıtını veriyor. Yani bir savaş çıkmayacaksa bu ancak Rusların inayeti sayesinde olacak!
Ruslar sanki bu savaşı yürüten ana aktör değil! “Türk Akımı’nda ortak olduk, Akkuyu Nükleer Santrali’ni Ruslara verdik, NATO’ya nanik yapıp S-400 aldık, bunların hiç mi hatırı yok” der gibiler. Bunların hatırı domateste bile geçmiyor!
Yani Akar, Suriye hava sahasını kullanıp Suriye ordusunu vurmak için Rusya’ya “Sistemi kapat” ricasında bulunuyor. “Müsaade edersen seni Suriye’de yenilgiye uğratacağım!”
Buna yanıt Şam’dan veriliyor. Genelkurmay Başkanlığı, Suriye hava sahasına girecek her hangi bir yabancı cismin vurulacağını açıklıyor. Bu, Rusya ile konuşulmadan yapılacak bir açıklama değil.
***
Savaş borusu ötüp dursa da “1 Mart’a kadar rejim çekilmezse gereğini yapacağız” ihtarından her halükarda geriye düşüş var. Saray’ın İletişim Başkanlığı’na göre Erdoğan, 21 Şubat’ta telefonda Putin’e “Rejimin dizginlenmesi şart” dedi. Ne ala! Rusya’yı kim dizginleyecek?
Kremlin’e göre ise görüşmede Putin terör tehdidinin bertaraf edilmesinin önemine, Suriye’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne vurgu yaptı. Maalesef üç vurgunun da muhatabı Türkiye. Üçü de Erdoğan’ın Astana bildirilerinde altına imza attığı şey. Erdoğan Afrin, El Bab, Cerablus, Azez, Ras’ul Ayn ve Tel Ebyad gibi geri kalan parçalarda kontrolü koruyup Suriye’ye dayatmalarda bulunabilmek için El Kaide ve türevlerinin üslendiği İdlib’deki statükonun korunmasını çare olarak görüyor. Burayı bir ön cephe olarak kurguluyor. Bunun için de Soçi Mutabakatı’na metinden kopuk anlamlar yüklüyor.
Ne var ki harita iki ayda çok dramatik bir şekilde değişti ve Suriye ordusunu Suriye’nin kentlerinden geriye itmek mevcut güç dengeleriyle mümkün gözükmüyor.
Ruslar en kötü senaryoyu bertaraf etme adına yeni bir haritayla Türkiye’yi sınırlandırmaktan yana. Bunu Adana Anlaşması’na dayandırılan 5 kilometrelik güvenlik alanını genişleterek yapmayı öneriyorlar. Rus kaynaklara göre önerilen haritanın derinliği 15 kilometreyi bulabilir. Sığınmacılar için bu alanda geçici barınma imkanı olabilir. Ankara’nın tenezzül etmediği bir harita. Görünüşte hiç esnemiyor. Ancak “İşte Halep işte arşın” misali sahadaki çıkmaz karşısında, Türk askerinin şu anda bulunduğu 20-35 kilometre derinliğinde yeni bir hattın pazarlığını yapıyor olabilir. Hava sahasının kullanılamadığı ama sınırdan obüs toplarının etkili olabildiği bir menzil. Başka bir senaryo; Erdoğan’ın İdlib’de kalan bölgede kontrolün Türk ordusuna geçeceği bir statü için bastırdığı yönünde. Bu, Afrin’de olanın İdlib’de tekrar edilmesi anlamına geliyor. Moskova’nın yol haritası bu seçeneğe de kapalı.
Her ne ise üzerinde uzlaşılacak şu ya da bu haritanın geçici olacağını peşinen kabullenmeleri gerekiyor. Rus ruletini Türk tabancasıyla oynamanın Türkiye’yi getirdiği çıkmaz bu. Türkiye’nin kalan son itibarını da bahse yatırdılar. Bir tarafta kumar, diğer tarafta kaçırılan cenazeler. Bu yönde ısrar çöküş sahnesinin tekrar tekrar çekilmesi anlamına geliyor.
0 notes
ha-kan-kara-yel · 5 years
Text
Tumblr media
Suriye ordusu ve müttefiklerinin geçen hafta başlattığı yoğun operasyon nedeniyle gözlerin üzerinde olduğu İdlib’de, TSK’ye ait 8 no’lu gözlem noktasının da çevrelendiği bildirildi. Bölgede, yerlerinden edilen binlerce kişinin daha Türkiye’ye doğru harekete geçtiği belirtilirken sivil can kayıplarının olduğu da gelen haberler arasında.
Cihatçı güçlerin etkinliğinin sürdüğü tek vilayet olan İdlib’in güney doğusunda, Suriye ordusu, İran’a bağlı milis güçler ve Rus hava güçlerinin katıldığı operasyonda öncelikli hedefin kritik M5 karayolunu ve Maarat el Numan ilçesini ele geçirmek olduğu biliniyor.
Muhaliflere yakın Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SİHG) Türkiye, Rusya ve İran öncülüğünde başlatılan Astana süreci kapsamında bölgede 12 noktada konuşlu TSK’nin Surman köyü yakınlarındaki gözlem noktasının da Şam’a bağlı güçler tarafından kuşatıldığını duyurdu. TSK’nin 9’nolu gözlem noktasının yeri de ağustos ayındaki kuşatmanın ardından değiştirilmişti.
Sputnik’in haberinde ise Surman’ın batısında bulunan ve stratejik öneme sahip Carcanaz kasabasının Suriye ordusu tarafından geri alındığı belirtildi. Kasaba, yaklaşık 4 yıl önce El Nusra militanları tarafından kontrol altına alınmıştı. Şam’a bağlı güçlerin Maarat el Numan’a 4 km. yaklaştığı kaydedildi.
Astana’nın iki ortağı Türkiye ve Rusya’nın dışişleri bakanlığı heyetleri önceki gün Moskova’da bir araya gelerek İdlib’in durumunu değerlendirmişti. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan daha önce yaptığı açıklamada, “Saldırıların son bulması için gereken her türlü çabayı gösteriyoruz” ifadelerini kullanmıştı.
SİVİL KAYIP ARTIYOR
Öte yandan, SİHG bölgedeki Rus bombardımanında yerlerinden edilen sivillerin kaldığı bir okul binasının hedef alındığını bildirdi. Açıklamaya göre, aralarında çocukların da olduğu 8 sivil hayatını kaybetti.
Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ise Suriye’de Su-57 savaş uçaklarıyla birlikte yeni bomba ve füzelerin de denendiğini bildirdi.
SINIRDA BİNLER...
Bu arada, İdlib’de El Nusra uzantılı Heyet Tahrir Şam örgütünü hedef alan operasyon ve çatışmalar binlerce sivilin evlerini terk ederek Türkiye sınırına doğru göç etmesini de beraberinde getiriyor. AA’nın haberine göre, Rusya’nın yoğunlaştırdığı hava bombardımanı sonucunda son iki günde en az 10 bin sivil daha Türkiye sınırı yakınlarına göç etti.
DHA ise İdlib’deki çatışmaların artması nedeniyle evlerini terk ederek Türkiye sınırına gelenlerin sayısının 120 bine ulaştığını bildirdi.
0 notes
sporunyildizi-blog · 7 years
Photo
Tumblr media
‘Türkiye, Nusra’yla ya doğrudan çatışır ya da örgütün alanını daraltır’ Gerek Türkiye sınırına yakınlığı; gerekse Halep, Hama ve Suriye'nin Akdeniz'le bağlantısı olan Lazkiye'nin bağlantı noktası olması itibarıyla stratejik bir öneme sahip olan İdlib'in cihatçı örgütlerden temizlenmesi, Suriye'deki çatışmaların sonunun başlangıcı olarak görülüyor.
0 notes
raperinagel · 4 years
Photo
Tumblr media
HTŞ toplantısı vuruldu: 15 ölü SOHR, İdlib-Türkiye sınırında HTŞ yetkililerinin katıldığı toplantı yerinin drone ile vurulduğunu açıkladı.   Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), İdlib’de, Türkiye sınırında Selkin kırsalına bağlı Cekara köyünde aralarında Heyet Tahrir El-Şam (HTŞ) yetkililerinin de katıldığı toplantı, Uluslararası Koalisyona ait olduğu iddia edilen drone ile vuruldu. SOHR, saldırı sonucunda 15 kişinin öldürüldüğünü açıkladı.  
0 notes
biviskiver · 4 years
Text
Kayseri'de DEAŞ şüphelisi 3 kişi adliyede
Kayseri’de DEAŞ şüphelisi 3 kişi adliyede
İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, Suriye ve Irak'ta faaliyet gösteren terör örgütü DEAŞ ve Heyet Tahrir El Şam üyelerinin yakalanmasına yönelik çalışma başlattı. Bu kapsamda Kayseri'de oldukları belirlenen Suriye ve Irak uyruklu 9 kişinin yakalanmasına yönelik eş zamanlı operasyon düzenlendi. Şüpheliler kaldıkları evlerde yakalandı. Gözaltına alınan şüphelilerden…
View On WordPress
0 notes
sondakikadunyacom · 4 years
Text
BM: Suriye, Rusya ve HTŞ İdlib'de savaş suçu işledi
BM: Suriye, Rusya ve HTŞ İdlib’de savaş suçu işledi
Birleşmiş Milletler (BM) araştırmacıları Salı günü yayımladıkları raporda İdlib eyaletinde Suriye ve müttefiki Rusya’nın okul, hastane ve marketlere yönelik hava saldırılarının “savaş suçu” oluşturduğunu bildirdi.
Raporda, İdlib’i kontrol eden ve El Kaide’nin Suriye’deki eski kolu olan grupların kurduğu Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) da hükümet kontrolündeki alanları “ayrım gözetmeden” topçu ateşine…
View On WordPress
0 notes
turknews · 5 years
Text
Rejimden vazgeçemeyen Rusya, Türkiye’yi itibarsızlaştırmaya mı çalışıyor?
Rejimden vazgeçemeyen Rusya, Türkiye’yi itibarsızlaştırmaya mı çalışıyor?
09/03/2020 16:42Güncelleme: 09/03/2020 17:07
İdlib, El Kaide çıkışlı Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ-Eski adıyla El Nusra) gibi gruplar ve Türkiye destekli askeri güçlerin bulunduğu önemli bir nokta. Rusya ile Türkiye Soçi mutabakatı kapsamında bu önemli bölgede birlikte hareket etmeye başlamıştı. Rusya, Türkiye’nin Afrin, Tel Abyab (Girespi) ve Resulayn (Serekaniye) gibi…
View On WordPress
0 notes