#Hasan Türk
Explore tagged Tumblr posts
Text
Download Link : https://drive.google.com/file/d/1zavkL_xhvVc2dnPOjCThxy3dmMjfUD_y/view?usp=sharing
#Sumerian#Hittite#Language#Hasan Türk#Hittite cuneiform#ancient#Hittite Syllable Table#Hittite Syllable#Sumerianlanguage#Sumerianwriting#Sumeriacuneiform#ancientsumer#ancientsumerans#Babylon#Babylonia#ancientiraq#iraq#cuneiform#Assyriology#العراق#العراقـالعظيم#سومر#السومريين
4 notes
·
View notes
Text
"
Evet. İnsan dara düşünce kafası daha iyi çalışıyor, insan oğlunun tok, mutlu zamanlarında yazdığı, yarattığı sanat ürünleri bana sığ, yufka, kuru geliyor. İnsanın derin, bambaşka sanat yapıtları vermesi için bir yerlerinin cayır cayır yanması, umutsuzluğun cehenneminden geçmesi gerekir..
Hasan İzzettin Dinamo, Açlık
13 notes
·
View notes
Text
Dünya Evi
Dünya Evi (2024) #HasanDoğan #ToyganAvanoğlu #TuğbaMelisTürk #TunaArman #BuketDereoğlu #SelahattinTaşdöğen Mehr auf:
Jahr: 2024 (Januar) Genre: Comedy Regie: Hasan Doğan Hauptrollen: Toygan Avanoğlu, Tuğba Melis Türk, Tuna Arman, Buket Dereoğlu, Selahattin Taşdöğen … Filmbeschreibung: Die Geschichte eines frisch verheirateten Paares, Hakan und Nilay, die versuchen, sich von der Welt des Singledaseins in die Welt der Ehe umzustellen…
0 notes
Text
Altınova, bayramlaştı
Altınova İlçe Bayramlaşması, Altınova Belediyesi Hizmet Binası zemin katında gerçekleştirildi. Kurban Bayramı Altınova İlçe Bayramlaşması, Altınova Belediyesi Hizmet Binası zemin katında gerçekleştirildi. Altınova Kaymakamı Regaip Ahmet Özyiğit ve Altınova Belediye Başkanı Dr. Metin Oral, vatandaşlarla tek tek bayramlaştı. Geniş katılım Bayramlaşma törenine; Altınova Kaymakamı Regaip Ahmet…
View On WordPress
#Ak Parti#Ali Yurt#Altınova#Bayram#Belediye Başkanı#Cem Elbir#Emniyet Müdürü#Fırat Zorlu#Halis Kürşat Seçer#Hasan Zafer#Jandarma#Kaytazdere#Korhan Tan#Kurban Bayramı#Mücahit Kaçar#Metin Oral#Polis#Regaip Ahmet Özyiğit#Tavşanlı#Türk Silahlı Kuvvetleri#TSK#Yalova
0 notes
Text
Merhaba arkadaşlar bu hikayeyi gönderen arkadaşımıza teşekkür ederim. Hasan bey yayınlarsanız çok teşekkür ederim. Ben Şinasi 51 yaşında 39 yıldır İngiltere de yaşayan bir gurbetçiyim . Eşim 2019 da korona yüzünden vefat etti . Birbirimizi çok seviyorduk onun yokluğunda boşluğa düştüm . Korona bittiğinde ilk işim izin alıp memleketime tatile gelmek oldu İzmir Çeşme de babamın almış olduğu bir yazlığımız var oraya yerleştim , 46 yaşındaydım ama 20 lik gençleri cebimden çıkaracak kadar kendime güvenim tamdır. 187 boyunda 80 kilo oldukça yapılı sportif bir görünüme sahip yakışıklı özellikle belirteyim bakımlı bir erkeğim. 40 gün tatil yapacaktım. Aklımda seks yapmak inanın yoktu . Birgün yazlığın havuzundan sıkıldım denize indim erken saatlerde olduğu için pek kimse yoktu bir kadın sürekli beni kesiyor yanındaki arkadaşına birşeyler söylüyordu saat epey ilerlemiş akşam olmak üzereydi ben havlumu vs alıp kalktım tam plajdan çıkarken Şinasi bakarmısın dedi bir kadın döndüm o beni kesen kadın buyrun tanışıyormuyuz dedim . Benim ilk okul yıllarımdan arkadaşım Ferideymiş . Ayak üstü konuştuk otelde kalıyorlarmış ben tek başıma yazlıktayım yanlış anlamazsan gelin koskoca yazlık hemde ben sıkılmamış olurum dedim olur dediler birlikte otele gittik eşyalarını toplayıp indiler bende onlar gelene kadar hesabı ödedim. Birlikte yazlığa gittik ilk gece konuşarak geçirdik ertesi gün uyandığımda Feride ve kızı havuzda yüzüyorlardı yanlarına gittim günaydın dedim aman tanrım anne kız çırılçıplak havuzda yüzüyorlardı ikiside birbirinden güzeldi inanın aklımda hiç seks yoktu hemen kendimi havuza attım 2 kadın hemde çırılçıplak ben de havuzda şortumu çıkarttım oyun oynamaya başladık Feride nın kızı 24 yaşında seksi bir kadındı ismi Dilara ben artık Feride ile seks yapmayı düşünüyordum ama kızı Dilara annesinden hızlı çıktı havuzda sikimi tutuyor arada bir kendini bana temas ettiriyordu bende film kopmuştu havuzun kenarına oturdum sikim kazık gibi olmuştu Feride Dilara ya gösterdi sağ tarafıma Feride sol tarafıma Dilara geldi Dilara tuttu sikimi ağzına aldı annesi vücudumu okşuyordu ben yatak odasına gidelim dedim zorda olsa birlikte yatak odasına çıktık Feride çok az sakso çekti sikimin üstüne oturdu Dilara amını ağzıma verdi em yala taze am veriyorum sana dedi Feride . Anne kız üzerimde zevk çığlıkları atıyordu ben eşim öleli 31 dahi çekmedim bu yüzden Feride nin amına çok çabuk boşaldım Feride de ben boşalırken orgazm oluyordu birden kalktı kızına 69 pozisyonuna geçmesini söyledi Dilara annesinin dediğini yaptı ufalmakta olan sikim yeniden kazık gibi olmuştu Feride yeter birazda ben emdireyim sen sikin tadını öğren şimdi dedi kafamın üzerine oturdu Dilara sikimin üstüne geldi annesi sikimi tutup Dilara nın amına ortaladı Dilara yavaş yavaş otur hem zevk alırsın hemde kızlığın patlarken zorlanmazsın dedi ben neler olduğunu anlamadım Dilara annesinin söylediği gibi yavaş yavaş sikime oturdu Feride ve Dilara öpüşmeye oynaşmaya devam ediyordu ben bitmiştim artık durmak olmazdı Dilara nın amına boşalana kadar Dilara annesinin dediğini yaptı artık yeter dedim gerçekten yeterdi hemen banyoya girdim güzelce yıkayıp çıktım Dilara ve annesi Feride kahvaltı hazırlıyorlardı bu arada plan yapıyorlardı Dilara benimle evlenecek birlikte İngiltere ye gideceğiz Feride İngiltere de birini bulana kadar beni aralarında paylaşacaklarmış güldüm ama Feride dediklerini harfiyen uyguladı şimdi Dilara ile evliyim Feride bizim yanımızda canı ne zaman seks istese hiç utanmadan sıkılmadan gelir kendini siktirir işi bitince de teşekkür ederim damat iyi sikicisin hep böyle ol der . Kaynanama İngiltere de iyi bir sikici arıyoruz artık dayanamaz olduk Dilara da bende artık Feride ye koca arayışımız son hızla devam ediyor. Türk sikici istiyoruz bunuda belirteyim. Hasan bey yardımcı olursanız sevinirim.tekrar teşekkür ederim
80 notes
·
View notes
Text
Adam öldürmeyi oyun mu sandın?
Suriyelilere karşı Kayseri’de başlayan olaylar Türkiye’nin birçok iline yayıldı ve Antalya’nın Serik ilçesinde, 17 yaşındaki bir çocuk, Ahmet Handan el Naif 3 kişi tarafından sokakta bıçaklanarak öldürüldü.
Ölümünün ardından el Naif’in trajik hikâyesi de ortaya çıktı: Deyrizor’daki ailesi, YPG (PKK) tarafından zorla askere alınmasın diye el Naif’i Türkiye’ye göndermiş. Yani el Naif Suriye’de kalsa, YPG tarafından zorla silah altına alınacak, eğitilecek ve Türkiye’ye karşı çocuk asker olarak savaştırılacakmış. Ailesi, YPG’nin eline düşmesin, terör örgütü tarafından istismar edilmesin, Türk askerini öldürmesin diyerek çocuklarını Türkiye’ye göndermişler.
Ahmet el Naif, Türkiye’de, ırkçılar tarafından katledildi. Hem de 17 yaşındayken, sokakta, ne olduğunu dahi anlamadan hayata gözlerini yumdu.
Cinayetin bir de katiller tarafı var: 3’ü de çocuk. İkisi 17 yaşında, biri 15 yaşında.
Katillere, hem de 3 kişi savunmasız bir çocuğun üzerine çullanmış, dövmüş, vahşice bıçaklamış katillere, çocuk olduklarını öğrenince, az da olsa üzülmemek mümkün mü?
O meşhur Rumeli türküsünde diyor ya: “Mezar taşlarını Hasan, koyun mu sandın? Adam öldürmeyi Hasan, oyun mu sandın? Drama mahpusunu evin mi sandın?”
Üç çocuk, evet, belki de adam öldürmeyi oyun sandılar. Gözü dönmüş, sokakta Suriyeli avına çıkmış büyüklerinin oyununa dâhil olmak istediler. Kitlelerin belki de arkalarında olduğunu, ne yaparlarsa yapsınlar onlara sahip çıkacaklarını sandılar. Suriyeli öldürmenin cezasının olmayacağını zannettiler. Yakalanmayacaklarını, yakalansalar bile ellerini kollarını sallayarak karakoldan “kahraman” gibi çıkacaklarını düşündüler.
Eğer mahkeme ölenin Suriyeli olmasını “hafifletici sebep” olarak görmezse bu 3 çocuk en az 10’ar yıl hapis yatacak. Çetin bir hapis hayatı geçirecekler. Çıktıklarında topluma uyum sağlayamayacaklar. İş bulmakta zorlanacaklar. Belki suç örgütlerinin eline düşecekler. Belki hapiste düşünmeye fırsat bulacak, 17 yaşında bir çocuğu vahşice öldürmüş olmakla yüzleşecek, ırkçılık adına öldürdükleri Ahmet’in YPG’den kaçtığı yani Türkiye için ailesini terk edip Antalya’ya geldiği gerçeğiyle kavrulacak, belki delirecek, belki intihar edecekler.
Suriyeli Ahmet Handan el Naif’in hayatı daha 17 yaşındayken söndü;
Onu öldürenlerin hayatı da daha 15,
17 yaşındayken karardı.
Bunun üzerinde durmayacak mıyız? Adi bir cinayet vakası deyip geçecek miyiz?
Bu 3 çocuğa ırkçılık virüsü bulaştıran, kalplerini karartan, vicdanlarını körelten, bütün zerrelerine nefret pompalayan, akıllarını devre dışı bırakan, beyinlerini süngere çeviren, bu çocukları kışkırtıp birer vahşi katile çeviren ve çocuk yaştan itibaren hayatlarını ebedi karartan sebepleri görmezden gelmeye devam mı edeceğiz?
“Ümit Özdağ ve Zafer Partisi milli güvenlik sorunudur” derken, silahlanıp iç savaş çıkaracaklarını değil, işte bu tür vakaları kastediyoruz. Ergenleri, gençleri, iki adım sonrasının muhasebesini yapabilecek akli melekesi olmayanları nasıl zehirlediklerine, nasıl kışkırttıklarına, Türkiye’nin bütünlüğü için nasıl büyük bir tehdide dönüştüklerine dikkat çekmeye çalışıyoruz.
Türkiye turizmini baltalamaya çalışıyorlar. İstanbul’daki olayda gördüğümüz gibi, Arap sermaye ve yatırımlarını ürkütmeye çalışıyorlar. Türkiye’nin dünyada 7’nci sıraya yükseldiği ve yılda 3 milyar dolar kazandığı yabancı öğrencileri kaçırıyorlar. Her bir eylemlerinde Türkiye’ye ağır zarar veriyor, Türkiye’nin rakiplerinin değirmenine su taşıyorlar.
Türkçülük maskesi altında Türklüğe, Türkiye’ye saldırıyorlar.
Ancak bugün Suriyelilere yönelen, yarın, sırası geldiğinde, Kürtlere yönelecek olan kışkırtmalarıyla, Türkiye’ye maddi olanın ötesinde bir tehdit teşkil ediyorlar: Türkiye’nin uluslararası iddialarını, gücünü, etkisini, hatta Türkiye’nin bütünlüğünü hedef alıyorlar. Hepimizin gözü önünde genç nesillere zehir zerk ediyorlar.
Selçukluyu da, Osmanlıyı da güçlü birer cihan devleti yapan, Türklerin Kürt ve Araplarla kurduğu ittifaktı. Potansiyel bir Türkiye “tehdidini” önlemenin yegâne yolunun Türkleri Kürt ve Araplardan uzaklaştırmak olduğunu Batılılar çok iyi biliyorlar ve buna çalışıyorlar. Dün PKK, FETÖ bunun için kullanıldı; şimdi de Ümit Özdağ ve Zafer Partisi’ni bu kirli hedefleri için kullanıyorlar.
Polis ve yargı, sokakta Suriyeli
avına çıkmak yerine, ırkçılık maskesi altındaki bölücülük tehdidiyle ilgilense, Türkiye’nin çok daha hayrına olacak.
Yeni Şafak Yazarı: Aydın Ünal
8/07/2024 Pazartesi
31 notes
·
View notes
Text
ANKARA TACETTİN DERGAHI'NDAKİ TARİHİ SIR NEDİR?
Ankara’da Tacettin Mahallesi’ndeki ev 30 Ekim 1949’da müzeye çevrildi.
Peki bu evi değerli kılan neydi?
Bu kiralık evde Eşref, Mehmet ve Hasan adında üç kişi yaşıyordu.
Üçünün ortak noktası milletvekili oluşlarıydı. 1921 senesinin Mayıs ayında bu eve bir mektup ulaştı.. Mustafa adında bir zata geliyordu.
Mustafa kim miydi?
Mustafa, bu evde yaşayan o üç milletvekiliyle yakınlık kurmuş bir Hintliydi. Mustafa’nın kesin bir adresi olmadığı için bu adresi “mektuplaşmak için” kullanıyordu. Kendisine gönderilen mektuplar bu eve ulaşıyor, Mustafa da mektuplarını buradan alıyordu. Ve yine bir gün bir mektup ulaştı.
Evdeki mebuslardan adı Mehmet olan, yarı açık vaziyetteki mektubu alıp içine baktı. Zarfın içinde boş sayfalar vardı. “İnsan neden birine boş sayfalar gönderir ki!” diye düşündü.. Şüphelendi. Mektup özel bir yöntemle yazılmış, gizli bilgiler içeriyordu. Hemen bir kimyager bulundu. Avni Refik (Bekman) özel bir solüsyonla ile mektupta yazılanları gün ışığına çıkardı! Mustafa gözaltına alındı.
Ve her şeyi itiraf etti.. Bu Hintli Mustafa bir İngiliz ajanıydı.
Şubat 1919’da Afgan Emiri Habibullah’ı öldürmüş, ardından Mustafa Kemal Paşa’ya suikast düzenlemek için Ankara’ya gitmişti. Ankara’da herkesle dost gibi görünüyor, casus olarak bilgi topluyor, Atatürk’ü öldürmek için fırsat kolluyor ve...mektuplarıyla İngilizlere gelişmeleri bildiriyordu. Evet, amacı İngilizlerin isteğiyle Atatürk’ü ortadan kaldırmaktı. İşte o görünmez mürekkeple yazılan mektupta da Atatürk’ü öldürmesi için başarılar dileniyordu.
Neticede suçunu itiraf etti ve 24 Mayıs 1921’de idam edildi..
Evin duvarları birçok hadiseye tanıklık etmiştir. Atatürk’e suikastı bu evde yaşayan Mehmet adındaki kişi ortaya çıkarmıştı.
O mektuptan şüphelenmese belki Mustafa Kemal Paşa, Hintli Mustafa haini tarafından öldürülecekti.. Bu evi değerli kılan başka bir özellik daha vardı, ne mi? İstiklal Marşı işte bu gecekondu evde yazılmıştı.
Mustafa Sagir’in yakalanmasını sağlayarak Atatürk’e suikastı önleyen kişi bu evde yaşamış olan
Burdur Mebusu Mehmet yani
Mehmet Akif Ersoy’dan başkası değildi..Bilgisizlik ve cehalet karanlığının hüküm sürerek, her gün daha da arttığı günümüzde, aydınlık yarınlar için
bu bilgileri Türk gençlerimizden
lütfen esirgemeyin.
Prof. Dr. Kenan Aydın
Not;
Bahsigeçen milletvekilleri
Burdur Milletvekili M.Akif Ersoy
Balikesir Milletvekili Hasan Basri Çantay
Adana Milletvekili Dr.Eşref Akman
19 notes
·
View notes
Text
Elim kırılsaydı da bu şiiri yazmasaydım
Ahmet Muhip Dıranas'a şöhret getiren 'Fahriye Abla' şiiri, Türk edebiyatının da en ünlü ve gizemli ��iirlerinden biri oldu. Önce 'Fahriye Abla'nın gerçekten var olup olmadığı üzerine tartışmalar yapıldı, sonra sinema filmi çekilen ilk şiir oldu. 1984 yılında Yavuz Turgul tarafından sinemaya uyarlandığında büyük yankı yaptı. Yeşilçam'ın unutulmazları arasına giren film, o dönem Fahriye Abla'yı oynayan Müjde Ar'ın da ününe ün kattı.
Peki, filmde, 'mahallenin güzel, ancak haksız dedikodulara konu alan Fahriye Abla'sı', gerçekte nasıl biriydi? Fahriye Abla, Ahmet Muhip'in hayali miydi yoksa gerçek miydi? Dıranas, 'Fahriye Abla' şiirini yazdığı için hiç pişmanlık duydu mu? Kollarında öldüğü eşi Münire Dıranas'a 'Fahriye Abla' konusunda ne vasiyet etti?
Bu soruları, gazeteci Ebru Toktar Çekiç, Münire Dıranas’a sordu.
Ahmet Muhip Dıranas ile nasıl tanıştınız?
Babam öldüğü zaman, annem bir avukatla evlendi. Bu yüzden annemin babası olan dedemin evinde büyüdüm. Dedem, Ankara'da eski Orman Bakanlığı yakınlarında bir konak aldı. Ankara'da Ticaret Lisesi'nde okurken, Çocuk Esirgeme Kurumu'nda çalışan teyzemi sık sık ziyaret ederdim. Muhip Bey, müdürle görüşürken beni görmüş. Beni görünce gözlerini öyle dikti ki bana, hiç ayırmadı. Tabii belirteyim ki o zaman dünya güzeliyim. Şimdi bakmayın cildimin bozulduğuna! Her neyse Dıranas da yakışıklı, şöhret sahibi bir adam. O sırada 17-18 yaşlarındaydım. Muhip Bey, 32 yaşında. Beni takip etti, okula gidiyorum, kap��da bekliyor, eve gidiyorum, önünde bekliyor... Ve bir gün evlenme teklif etti. Önce karşı çıktım, fakat o çok ısrar etti. Liseyi bitirmiştim, dedem de ölünce onunla evlendim.
‘Muhip’i baba gibi sevdim’
Muhip Bey'i sevdiniz mi peki?
17 yaşında bir çocuk, 32 yaşında bir adama o sırada 'Seni sevdim' diyemez. Annem, babam, dedem hepsi ölmüştü. Yalnız kalmıştım. Evlenmek zorunda kaldım. Ama Muhip Bey ile evlenmekten hep memnun kaldım. Ona, bohem yaşantısı olduğu halde, hiçbir zaman karşı gelmedim. Ben daima dürüst ve saygılı bir şekilde hayatımı sürdürdüm.
O sizi çok sevdi anlaşılan?
Herkes 'Fahriye Abla' şiirini konuşur ama Ahmet Muhip Bey, tek şiir kitabını bana ithaf etti. Kendisi bohem adamdı. İçkisini devam ettirdi benimle beraber. Ben hiçbir zaman karşı çıkmadım. Ama o da bana her zaman sevgi, saygı besledi, daima beni methetti. Ben onu hep baba gibi sevdim. Fakat maalesef, bu büyük adamın çocuğu olmuyormuş. Ama ben ondan ayrılıp, başkasıyla evlenmedim.
Hayatından çok kadın geçmiş
Çocuğunuzun olamaması Muhip Bey'den kaynaklanıyor yani?
Sorun ondan kaynaklanıyor. 17 yaşında genç kızım, çocuğum olmaz mı?
Peki, Dıranas'ın çocuğu niye olmuyor?
Çünkü Muhip Bey, benden önce birçok kadınla macera yaşamış. Müthiş bohem yaşamış. O kadarını açıklamayalım artık.
O öldükten sonra genç yaşta dul kaldınız, ama evlenmediniz. Kararınızdan pişman mısınız?
Benim acayip huyum vardır. Namus mefhumu beni her şeyde engellemiş, fakat birçok konuda da başarıya ulaştırmıştır. Çok şükür, şerefimle ayaktayım, ama tabii ki yaşlandım ve yorgunum. Baksanıza yüzüm çok bozuldu benim. Çünkü bin bir dert içinde yaşıyorum. Yalnızlık zor. Ama ben ikinci bir erkeğin koynuna girmedim. Hasan åli Yücel'in annesi beni çok severdi. 'Münire bir büyük adam geldi, onunla evlenirsen Kapalıçarşı'dan ne istersen alacağını, seni dünya turuna çıkaracağını, malvarlığını bile vereceğini söylüyor; gel evlen, bak çocuğun olur, daha çok gençsin' dedi. 'Benim hayatıma sadece eşim girmiştir, başka biri daha giremez' dedim ve kabul etmedim.
'Fahriye Abla' şiiri ne zaman yazılmış?
Benimle evlenmeden yazılmış bir şiir.
‘Fehriye abla sübyancıymış’
Peki, kim bu Fahriye Abla?
Halk bu şiire bayılıyor! Ben evlendiğimde Fahriye kim bilmiyordum. Bu ünlü şiiri öğrenince 'Kim bu Fahriye?' diye sordum. İlişkisi olan bir komşusuymuş. Yani olay şu: Muhip Bey'in babası askeri fabrikalarda çalışıyor. O sırada işçiler için Cebeci'de yaptırılan İşçi Evleri'nde kalıyorlar. Fahriye de Muhip Bey'in annesinin komşusu. Sürekli evlerine girip çıkarmış. Aslında Fahriye evli, çoluk çocuk sahibi bir kadın. Ama başkalarıyla da düşüp kalkan hafifmeşrep bir kadın. Zannediyorum Muhip Bey'i de tavlamış o dönem. Muhip Bey, o sıralarda bir sübyan. Yeni erkek olmuş yani. Sanıyorum 15-16 yaşlarında. Fahriye de galiba sübyancıymış!
İlginç vasiyet
Adına şiir yazılan bu kadını kıskandınız mı hiç?
Allah Allah, bu çok saçma bir soru! Ben dünyaya gelmeden 3 yıl önce Muhip Bey, Fahriye Abla'yı tanımış. Fahriye'yi görmedim hayatımda! Muhip Bey benle evlendiğinde Fahriye işi çoktan bitmişti.
Merak ettiniz mi Fahriye Hanım'ı?
Ben, hayatım boyunca Fahriye ismi ile hiç ilgilenmedim. Çünkü benden önce yaşadığı bir kadın. Benden sonra değil bu! Ama Ahmet Muhip Bey, kollarımda ölürken bana ağlayarak ne dedi biliyor musunuz? İlk kez açıklıyorum; Kuran çarpsın ki doğrudur. 'Münire sakın Fahriye'yi gündeme getirme! Elim kırılsaydı da bu şiiri yazmasaydım. Sen bu konuyu kimseye açma, bu konuyu film yapmak isterler, sakın yaptırma, mani ol' diye vasiyet etmişti. Ben de hiç konuşmadım. İlk kez konuşuyorum. Kitap da yapacağım anılarımı.
Fahriye Abla, herkesin kafasında farklı bir imge değil mi?
Tahsilli, edebiyat bilenler bu işi o zamandan beri bilir. Fahriye Abla'yı çok yetenekli, çok güzel veya saygın biri gibi gösteriyorlar. Fahriye, sanki mahallede harika bir insanmış gibi herkes ona hayran! Halbuki öyle değil. Fahriye Hanım'ı kimse örnek almasın. Fahriye Hanım bir hafif meşrep. Ama şimdiki kadınlar pek mi hırlı! Hangisinin yeri Münire Dıranas gibi! (Gülüyor)
Sinop'ta müze kurulacak
Vakfı ne zaman kurdunuz?
Ahmet Muhip Dıranas Vakfı'nı, Dıranas öldükten hemen sonra 1980 yılında kurdum. Çünkü evlatsız kaldığım için yüreğim kan ağlıyor. Fakir çocuklara burs veriyorum. Gelenleri çevirmiyorum. Ama kimse vakfı desteklemiyor.
Müze kurma girişiminiz de var sanırım?
Sinop'a müze yaptırıyorum. Müzede, Ahmet Muhip Dıranas'ın şiir kitapları, fotoğrafları, eşyaları olacak. Orada yaşamak istiyorum, ama vakfı da bırakmak istemiyorum.
Maddi sıkıntılar var mı?
Gazeteciler Kooperatifi, Ankara'da İş Bankası Blokları'nın oralarda arsa dağıtmıştı. Muhip Bey de ölmeden buradan arsa almıştı. Ancak Muhip Bey, 'Arsayı Münire adına verin' demiş.
Tapu da var elimde. Arsanın inşaatı için Muhip Bey'in anlaştığı kişi, Muhip Bey ölünce arsayı 'Muhip Dıranas bana verdi' diyerek kayıtlar çıkarıp, imza taklit ederek, arsayı ve buraya yaptığı bütün daireleri almış. Bu konuda dava açıp, haklarımı isteyeceğim. Çünkü belgeler var elimde! Korkunç bir memleket bu Türkiye! Muhip Bey ölünce olmuş hepsi... Şu andaki vakfımızın Gazi Mustafa Kemal Bulvarı'ndaki yerini bize rahmetli eski Başbakan Bülent Ecevit verdi. Kendisi bizi çok severdi.
Uzun bir yazı ama ben çok sevdim.
Fotoğraf Ahmet Muhip Dranas ve eşi Münire hanıma ait
12 notes
·
View notes
Text
#Hamas, İsrail'de öldürülen #HasanSaklanan hakkında açıklama yaptı.
“Biz tek vücut, tek kan, tek dava ve tek düşmana sahip bir #ümmetiz.”
#Kudüs’te kahraman eylemi gerçekleştiren #Türk şehidi Hasan Saklanan’ı selamlıyor; onu Filistin, Gazze, Kudüs ve Mescid-i Aksa şehidi ilan ediyoruz.
12 notes
·
View notes
Text
#Old Persian#Elamite#Akkadian#Babylonian#Cuneiform Script#Sumerian#Hittite#Language#Hasan Türk#Ancient
0 notes
Text
"
Baktılar, yarın sabah kesilmek üzere bir yığın koyun, keçi şimdiden itile kakıla mezbahaya sokuluyordu. Bunları gören Temel Çavuş, bir sigara sarmaya çalışarak:
"İşte, biz de vaktiyle Yemen çöllerine bu koyunlar gibi sürüldük, dedi. Araplarla çölün sıcağı, tifo, diş hastalıkları, dizanteri canimuza okudu. Yüzlerce Trabzonlu hemşerimizi kumlara gömdük. Bizum tönmemuz bile bir mucizedur uşağum. İnşallah, bundan böyle bir savaş çıkmaz da küçükleri okuturuz. İki yakamız bir araya gelur. Biz gidup cephede savaşırken beride herkes kesesini doldurup zengin olayi. Ben, Yemen'de yedi yıl kalıp geri döndüğümde memlekette oğullarını askere vermeyen zenginlerin bir kat daha zenginleştiklerini gördüm. Balkanlar'da bir savaş olacak diyenler var ama inşallah yalandır. Yoksa bizi yine alıp o salhaneye sürmektan çekinmezler. Yalağuz beni değil seni de alıp götürürler Allah etmesun."
Hasan İzzettin Dinamo, Savaş ve Açlar
9 notes
·
View notes
Text
Hamas’tan Kudüs şehidimiz ‘Hasan Saklanan’ mesajı:
- Biz; tek vücut, tek kan, tek dava ve tek düşmana sahip bir ümmetiz.
- Kahraman Türk şehidi Hasan Saklanan; Filistin’in Gazze’nin, Kudüs’ün ve Mescid-i Aksa’nın şehididir. Sana selam olsun.
7 notes
·
View notes
Text
İSLAM VE YAHUDİLİK
Tarih, Araplar ve Türklerin birbirlerini o kadar da sevmediğini söyler (kaynak - Zekeriya Kitapçı, Türkistan'ın Müslüman Araplar Tarafından Fethi, - Ebu Müslim Horasani 2. Cilt, "Emeviler devrinde Alevilerin Maveraünnehir ve Horasan'a sürgün edilmesi) Peygamberden sonra meydana gelen Siffin savaşının ardından başlayan Emeviler döneminde İslam daha çok Arap milliyetçiliği ekseninde gelişmekte olan bir din olmuştur. İslam Devleti yeni fetihlerle oldukça genişlemiş, Alevi ve Şiilerin Türk desteğiyle yerleştikleri Maveraünnehir'e kadar ulaşmıştır. Bu ve benzeri nedenlerle Türkler İslam’ı araplardan ziyade Farslardan ve Yahudilerden öğrenmiştir.
(bir kaç örnek -Havva’nın Adem’in kaburga kemiğinden yaratıldığı Kuran’da yazmaz, Havva adı bile geçmez, Tevrat’ta yazar bunlar. -Miraç kandili, yani önemli kişinin bir hayvanın sırtında göğe yükselme günü kutlaması Zerdüştlük’te Ahura Mazda’dan gelir. -Erkek çocuklarının pipisini kesenler Yahudilerdir. Kuran’da yazmaz, Tevrat’ta yazar.
yom kippur > berat kandili çarşaf giymek bir tesettür alternatifi olarak peruk takmak. adetli, regl dönemindeki kadının ibadet edememesi, pis addedilmesi. turşu kursa bile tutmayacağı inancı. bkz: yahudilerde hayız halindeki kadın murdar sayılmaktaydı. bu sebeple hayızlı kadının dokunduğu her şey murdar sayılmaktaydı. kur'an'da, tevrat ve incil'in değiştirildiğine dair bir söz bulunmaz. koskoca şekilde "allah kitabını korur" diye bir ayet vardır. kur'an; eski ve yeni ahitin arap kültürüyle yorumlanışıdır. kurban etmek yahudiliğinin şanındayken hıristiyanlık'ta kurban yoktur çünkü yesu mesih bütün insanlık için kurban olmuştur. islâmda ise kurban ibadeti farzdır. sünnet antik mısır kökenlidir. yahudilikte adem-havva'dan gelen insanlık günahını temizlemek için erkeklere farzdır. hıristiyanlık'ta bu olay hem dişi, hem de erkeğin günahtan kurtulması için onun yerine vaftiz gelmiştir. islâm dininde sünnet farz değildir, o coğrafyanın kültürlerinde gelenektir. mısır'da bulunan koptik hıristiyanlar sünnet olur. oruç ibadeti yahudilik, hıristiyanlık ve islâm'da vardır. farkları gıda kısıtlamaları ve gün sayısıdır. fakat amaç aşağı yukarı aynıdır.
namaz, gözlemlediğim kadarıyla ortodoks hıristiyan inançta vardır. yahudilerde de varmış. islâmda daha da önemli hale gelmiştir. o üç semavi din tek tanrılı, monoteist olarak da adlandırabileceğimiz dinlerdir. hıristiyanlık'ta bulunan üçleme "üç tanrı" değildir, o üçlülük durumu tanrı'nın tezahürleridir; yaratan ve kadim olan tanrı, tanrı'dan gelen ruhun ete kemiğe bürünmüş, günahsız tek peygamber olan yesu mesih, tanrı'nın evreni ve evrenin içinde bulunan dünya'nın işleyişini etkileyen ruhül-kudüs. ruhül-kudüs'ü kabaca tasvir etmek gerekirse islâm'da bulunan cebrail meleğinin komplike halidir. istavroz çıkarılırken türkçe'ye şu şekilde çevrilebilecek söz söylenir; "baba, oğul, ruhül-kudüs, bir allah'ın adıyla amin" şimdi semavi dinlerler, başta sümer dinleri olmak üzere destan ve efsanelerden de etkilendiğini de sen araştır...bu örnekleri çoğaltmak mümkündür)
752 Talas savaşıyla islamla tanışan Türklerin islama geçiş süreci de uzun olmuştur.... Türklerin İslam'a geçişi, Türklerin İslam dininden önce mensup oldukları Tengricilik inancından vazgeçip dinlerini değiştirmeleridir. Yaklaşık 10. yüzyıla kadar Tengricilik dini Türkler arasında en yaygın din olmuştur. Türklerin İslam diniyle ilk teması Şii ve Alevilerin dördüncü İmam olarak kabul ettikleri İmam Zeynel Abidin'in Türkler tarafından Kerbela'da koruma amaçlı Horasan'a götürmeleriydi. İslamiyet öncesi Türkler ile Müslüman Arapların ilk karşılaşması 7. yüzyıl döneminde Hilafet-İmamet çekişmeleriyle gerçekleşmiştir (Kaynak-Alevi Devletleri - Muharrem Uçan, Horasan'dan Anadolu'ya Horasanlı 90.000 Alevi Türkmen Erenleri ve Tarihi, Can Yayınları, 2. Baskı --Türkler, Cilt I, Editörler: Hasan Celal Güzel, Prof. Dr. Kemal Çiçek, Prof. Dr. Salim Koca, Yeni Türkiye Yayınları)
Tarihte Yahudilik ile İslam arasındaki etkileşimin tarihi, İslamın Arap Yarımadası'nda doğup buradan yayılmaya başladığı 7. yüzyıla kadar uzanır. Gerek Yahudiliğin gerekse İslamın kökenleri Ortadoğu'da, İbrahim'e dayandığından, her ikisi de İbrahimi (Semavi dinler) olarak kabul edilir. Yahudilik ile İslam'ın paylaştığı birçok ortak yön bulunmaktadır: temel dini görünümü, yapısı, hukuk felsefesi ve uygulaması ile İslam ile Yahudilik birbirine benzer.
Hz.Muhammed Mekke'de dini yayarken, "ehl-i kitap" olarak adlandırdığı Hristiyanlar ile Yahudileri, öğretilerinin temel ilkelerini paylaştığı doğal müttefikleri olarak görmüş, onay ve desteklerini vermelerini beklemiştir. O dönemde, Müslümanlar da tıpkı Yahudiler gibi ibadetlerinde Kudüs'ü kıble alıyordu.
12 notes
·
View notes
Text
Sanatçı mı. ?
Merhaba Hasan ben Muğla Milas tan Emine . 51 yaşında eyt emeklisi bir kadının. Ela gözlü kumral küt saçlı 170 boyunda etrafımdaki erkeklerin fırdöndüğü oldukça güzel seksiyim. 3 kez evliliğin eşiğinden döndüm evlenmeden aldatıldım hep evlenmeden önce yakaladım . Derler ya Allah ın sevgili kuluymuşum . Aslında Samsun Vezirköprüyüm daha hiç görmedim Samsun u annem öğretmen babam nüfus müdürlüğü yapardı. Onlar ölene kadar evlenmedim babam geçen yıl vefat etti yaş 50 idi aldığım maaş iyiydi ama evde sıkılırım diye iş ilanlarına bakıyordum bir ilan gözüme çarptı bu arada ben vergi dairesinde denetmendim .... İlanda 45 55 yaş arası muhasebeden ve vergi dairesine gidip gelecek dinamik genç emekli arıyoruz yazmışlardı hemen aradım gelin görüşelim dediler, hazırlanıp gittim sekreterya da 20 yaşlarında bir afet oturuyordu ilk başta bu kadar güzel bir kadın sekreterlik yapıyorsa burası muhteşem bir yerdir dedim kendi kendime. Kendimi tanıttım sekreter beni insan kaynakları müdürüne yönlendirdi insan kaynaklarındaki müdürü daha önce bir kaç kez görmüştüm muhtemelen bizim o taraflarda oturuyordu. O da beni tanıdığını söyledi gamzeli çok güzel bir kadındı bilgilerimi alıp şirket yetkilisi ile görüştü tekrar yanıma geldi sana referans oldum senin işe girmeni sağladım şimdi şu evrakları hazırla gel hemen dedi istediği evrakları hemen hazırlayıp tekrar şirkete gittim. İnsan kaynakları müdürüne teslim ettim beni patronum yanına götürdü 25 30 yaşında ancak var Tamer bey yeni arkadaşımız Emine hanım dedi tanıştık tokalaştık çok yakışıklı 180 boylarında esmer bakımlı bir erkekti ilk defa bir erkeğe bu denli dikkatli bakıyordum. Tamer bey gerçekten çok yakışıklı bir adamdı. Akşama kadar çalışma arkadaşlarım ile tanıştırıldım ama Taner bey kadar ilgimi çeken olmadı akşam oldu herkes evlerine gitmek için servislere bindi ben kala kaldım fabrikadan yavaş yavaş çıkarken Taner bey arkamdan korna çaldı ne o servis sizi almadı mı dedi güldü arabanın sağ kapısını açtı buyrun sizi evinize kadar götüreyim dedi bindim yolda giderken kişisel sorular sordu evlimisiniz bekar mı anne baba vs gibi. Eve gelmiştik buyrun bir kahve içelim dedim hiç itiraz etmeden ok dedi aracı park edip birlikte eve girdik hemen türk kahvesi yapıp ikram ettim yanına lokum ve su koymuştum ilk defa bu şekilde bir ikramla karsılastığını söyledi. Ben biraz güldüm Türk kahvesi bu şekilde ikram edilir dedim. Yan yana oturuyorduk birden kalktı dudağıma yumuldu ateşli bir şekilde öpmeye başladı bende karşılık verdim soyunmaya başladık her bir elbiseyi koltuğun üzerine bir Taner ber ben bırakıyorduk ayakta Taner de bende yalnızca külotlarımız ile kalmıştık dudaklarıma yapıştı tekrar dudaklarımdan boynuma oradan memelerime indi o kadar dikkatli ve nazik emiyordu ki sabaha kadar emse bırak demezdim durmadı oradan göbek çukuruna ve aşk üçgeni dediğiniz klitorisime geldi artık külotum dizime inmişti ayakta dili tam değmiyordu bende daha rahat emsin diye koltuğa oturup bacaklarımı açtım ayaklarımı omzuna koydum o kadar güzel yalıyordu ki anlatamam kaç kez boşaldım bilmiyorum bu çocuk işini iyi biliyordu emme yalama işini çok güzel yapıyordu bakireydim ama bu kadar yakışıklı karizmatik bir erkeğe de kendimi siktirmesem olmazdı yeter yalayıp yuttuğun sok artık gir içime karın yap erkeğim ol dedim bacaklarını omzuma aldı biraz yavaş bir şekilde girdi içime kan gibi ama açık renk birşeyler aktı sikini girip çıkarttıkça demek ki kızlık kanı böyle oluyormuş dedi dudaklarıma yapıştı devamı başka bir zaman
55 notes
·
View notes
Text
HABİRE "65 YAŞ ÜSTÜNDEKİLER" DİYORSUNUZ YA !!!
BİZLER İLKOKULDA YURT BİLGİSİ, LİSEDE MANTIK SOSYOLOJİ, FELSEFE, OKUYAN, İLK VE ORTA OKUL İLE LİSEYİ KARNE NOTU KAÇ OLURSA OLSUN BİTİRME SINAVINA GİREREK BİTİRMİŞ BİR NESİLİZ...
ONUN İÇİN BİZ, KİM 500 MiLYAR İSTER PROGRAMINDA 15 BİN LİRAYI HİÇ JOKER KULLANMADAN %90 KAZANABİLEN NESİLİZ.
BİZ HER DÖNEM 3 YAZILI 1 SÖZLÜ İMTİHAN OLAN NESİLİZ... BİZ KOPYA ÇEKEN AMA KOPYA HAZIRLARKEN ÖĞRENEN BİR NESİLİZ...
BİZ ANASINI BABASINI BAKIM EVİNE TERK ETMEYEN; YAKINININ, DOSTUM DEDİĞİNİN CENAZESİNE "TATİLDEYİM" DİYE GELMEYEN NESİL DEĞİLİZ...
BİZ ŞAHSİYET SAHİBİ OLMASI İÇİN HER ŞEYDEN SORUMLU TUTULAN, KENDİNE GÜVENEN, SEVGİYİ SAYGIYI FEDAKARLIĞI, DOSTLUĞU, VEFA DUYGUSUNU, YERİNE GÖRE BAŞKALARININ YAŞAMII İÇİN KENDİ YAŞAM TARZINDAN FEDAKARLIK EDEN NESİLİZ...
BİZ ARKADAŞIMIZIN AİLESİNİ KENDİ AİLEMİZ KABUL EDEN YAŞAM ANLAYIŞINI BUNA GÖRE DİZAYN EDEN, PSİKOLOGLARLA, PEDAGOGLARLA ŞEKİLLENDİRİLEN DEĞİL, PSİKOLOJİK SORUNLARINI AİLE VE MAHALLE İLİŞKİLERİ İÇİNDE PARASIZ ÇÖZEN, ANASINA BABASINA AİLESİNE EGOSUNDAN FEDAKARLIK EDİP MADDİ MANEVi KOL KANAT GEREN NESİLİZ...
BİZ BUGÜN KIRK YILLIK ARKADAŞLARINI KÖŞE BUCAK ARAYAN ONLARLA BİRLİKTELİKTEN ZEVK ALAN, ÖĞRETMENİNİN ELİNİ ÖPMEK İÇİN YARIŞAN NESİLİZ.
SEMT ÇOCUKLUĞUNU, MAHALLE TERBİYESİNİ BÜYÜKLERE SAYGIYI GÖRMÜŞ, KABADAYI DEDİĞİMİZ MAHALLENİN BİLEKLİ VE YÜREKLİ DELİKANLISINI BİZİ SOYAN, TACİZ EDEN DEĞİL, BİZİ KORUYAN KOLLAYAN BİR AĞABEY OLARAK BİLEN BİR NESİLİZ...
MİSKETİ, ÇEMBERİ, UÇURTMAYI. BİRDİRBİRİ, TOPACI, UZUN EŞEĞİ, KUKALI SAKLAMBACI, ÜÇ TAŞI, GAZOZ KAPAĞI, SİGARA KAĞIDI İLE CEVİZ OYUNU, KOVALAMACA'YI, İP ATLAMAYI, SEKSEK'İ, ÜÇGEN (ŞEYTAN UÇURTMASI) UÇURTMAYI , ÇİVİLİ FUTBOLU, 9.TAŞI, YAKAN TOPU OYUN OLARAK BİLEN, FUTBOLU, VOLEYBOLU, BASKETİ, YÜZMEYİ TÜM İMKANSIZLIKLARA RAĞMEN SPOR OLARAK YAPAN BİR NESİLİZ...
DIŞARIDA YEMEK YEMENİN ÇOK NADİR OLDUĞU, AĞIZ ŞAPIRDATMANIN AYIPLANDIĞI, HER LOKMANIN EŞİT PAYLAŞILDIĞI, ÇAY BARDAĞINDAKİ ŞEKERİN KAŞIKLA KARIŞTIRILIRKEN ÇIKAN SESİN YÜKSEK OLMASININ AYIP OLDUĞU BİR NESİLİZ....
DAMAK TADI GÜZELİM TÜRK MUTFAĞINA GÖRE, ANNE ELLERİNE GÖRE AYARLANMIŞ İNSANLARIZ...
EBEVEYNLERİMİZİN ÖĞRETMENİMİZE ETİ SİZİN KEMİĞİ BENİM DİYE TESLİM ETTİĞİ, ÖĞRETMENLERİMİZİN BU EMANETİ GÖZLERİNDEN SAKINARAK KORUDUĞU, KULAĞIMIZI ÇEKEN ÖĞRETMENİMİZİ EVDE ŞİKAYET EDEMEDİĞİMİZ, ÖYLE BİR DURUMDA BABAMIZDAN DA AZAR İŞİTECEĞİMİZİ BİLEN BİR NESİLİZ...
ŞİMDİ GÖRÜP, DUYDUĞUMUZ, ÖĞRETMENİN ÇOCUĞA BİR SİTEMİNDE ANNE, BABA, DAYI, HALA, ENİŞTE, BACANAK, HEP BİRLİKTE OKUL BASIP SEN BİZİM ÇOCUĞUMUZUN PSİKOLOJİSİNİ NASIL BOZARSIN DİYE ÖĞRETMEN DÖVEN BU NESİLLE UZAKTAN YAKINDAN BİR İLİŞKİMİZ YOK BİZİM.
LİSE MEZUNU ARKADAŞLARIMIZIN BUGÜNKÜ ÜNİVERSİTE MEZUNLARININ YANINDA DOKTORA YAPMIŞ BiR İNSAN KALİTESİNDE OLDUĞU BİR NESLİN ÇOCUKLARIYIZ....
SİZ BİZİM NESLİ KÜÇÜMSEMEYİN ÇÜNKÜ BİZ ÖYLE YETİŞTİRİLDİK Kİ ; MASKEMİZİ DE TAKAR, MESAFEMİZİ DE KORUR, KALABALIKLARA GİRMEZ, HEM KENDİMİZİ HEM SİZLERİ KORURUZ...
BENCE BİZİM NESİL'E BENZEMEYE ÇALIŞIN...
ÇüNKÜ BİZ BİN YILLIK TÜRK GELENEK GÖRENEKLERİNİN SÜZGECİNDEN GEÇEBİLEN SON TEMSİLCİLERİZ..!
☝️HER KELİMESİNE İŞTİRAK EDERİM... 👌🏼alıntıdır…
HASAN DEMİRTAŞ BEYEFENDİNİN YAZISI 👏👏👏
3 notes
·
View notes
Text
MEYDANLARIN UTANMAZ SEFİLLERİ!
Kiminiz Atamıza,
Kiminiz Andımıza,
Kiminiz Marşımıza,
Kiminiz ay- yıldızımıza,
Kiminiz üniter yapımıza,
Kimileriniz de Allah'ımıza düşman.
Öylesi iğrenç sakallılar türedi ki,
Andımızda geçen ''doğruluk, çalışkanlık, saygı, sevgi'' kelimelerinin çocuklarımızın ruhlarında yankı, gönüllerinde yer, zihinlerinde karşılık bulmasından rahatsız olup kuduz itler gibi hıncından SALYA DÖKEN!
Yalan sizde,
Ahlâki çürüme sizde,
Kin, nefret, iftira sizde,
Enâyilik, saflık, câhillik, bizde.
Yordunuz, gerdiniz, böldünüz bizi.
Ar yok, edep yok, asâlet ne gezer.
Soyunuz, kanınız, geniniz, dininiz başka.
İninin milletin sırtından, emdiğiniz kan yeter.
Bu milletin kendi aralarında bir problemi yok.
Problem yaratıp bölen sizsiniz, geren sizsiniz.
Kiminizin Müslümanlığı;
Devlet, Cumhuriyet, Atatürk ve Türk düşmanlığını örtmek için çul parçasından ibâret.
Bazınızın milliyetçiliği;
Türk'ü kandırıp peşine takarak Türk düşmanı mahfillere teslim etmek için çocuklara verilen, dışı şekerli, içi çürük ''Elmalı şeker''in ta kendisi.
Hepsi bir tarafa da, asıl içimi yakan şey;
Türk milletinin sigortası ve omurgası olan ülkücü gençliğin etkisizleştirilerek Türk'ün sahipsiz bırakılmasıdır.
Ey meydanların rezilleri, sizler;
Milli ruh,
İslâm inancı,
Allah korkusu,
Âile terbiyesi,
Merhamet, insaniyet ki bunların tümünden nasipsiz birer belâyı musibetsiniz.
Satanistler gibi sadist ve merhametsizsiniz.
Toplumun acı çığlıklarından, sefâlet ve tükenmişliğinden aldığınız zevkle, Hasan Sabbah'ın müritleri misâli daha da sapkınlaşıyorsunuz.
ONLAR ÖYLE DE, BİZLER NASILIZ?
Allah'a âsiyiz,
Şükürsüz ve sabırsızız,
Allah'ın mülkünde Allah'ın verdikleriyle doyup, sonra da Allah'a, Kur'an şeritına ve Peygamberine muhalefet halindeyiz.
Önce Allah bu toplumu ıslah edip Kur'an şeriatına döndürsün
Ve akabinde topunuzu büyük acılar içinde helâk eylesin.
ORHAN KILIÇOĞLU
4 notes
·
View notes