#Hadi 7 Mayıs
Explore tagged Tumblr posts
Text
7 sene sonra tumblr hesabıma girdim
Mayıs 2023, biraz önce tesadüfen 2015lerde dinlediğim bir müziğe denk geldim daha fazla nostalji yapıp tüm eski müziklerimi dinlemeye başladım. Dedim hadi bir de tumblra gireyim. Burayı kullanırken Lise 2'ydim yani 8 sene olmuş şuan üniversiteden mezun olmama 1 ay var. Şuan öylesine bunu yazasım var. 8 senede neler değişti hayatımda bunu anlatıcam. Takip ettiğim onlarca hesap şuan burda ölü bir blog. Liseden mezun oldum 1 sene üniversiteye hazırlandım Ankara'yı kazandım. Burdan tanıştığım biriyle reel olduk hala görüşürüz çok seviyorum. Burayı kullanırken kafamdaki düşünceler hayallerim çok farklıydı şuan yaşadığım hayat ise hayal edebileceğimin çok ötesinde. Bu gece 2016'ya gidiyorum, her şey çok garip kimler varmış hayatımda kimler yokmuş. Hayat çok garip. Burdan tanıştığım ve hala tumblr kullanan varsa beni bulsun. instagramım @suki_vsco
4 notes
·
View notes
Video
youtube
Ben Sana Aşık Oldum - Murat Göğebakan ✩ Ritim Karaoke (Nihavend - Minör ... ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın 👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ❤ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/HB7WwZjrH8w ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Ben Sana Aşık Oldum - Murat Göğebakan ✩ Ritim Karaoke (Nihavend - Minör 4/4 Rock Beste Murat Göğebakan) ❤ @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ESER ADI : BEN SANA AŞIK OLDUM SÖZ GÜFTE : MURAT GÖĞEBAKAN BESTE - MÜZİK : MURAT GÖĞEBAKAN USÜL : 4/4 ROCK MAKAM - DİZİ : NİHAVEND - MİNÖR ARANJÖR : AHMET KOÇ Provided to YouTube by Believe SAS Ben Sana Aşık Oldum · Murat Göğebakan Ben Sana Aşık Oldum ℗ A1 Müzik Yapım Released on: 2014-06-03 Arranger: Ahmet Koc Author: Murat Göğebakan Composer: Murat Gogebakan Music Publisher: D.R Provided to YouTube by Netd Müzik Video Dijital Platform A.Ş. Ben Sana Aşık Oldum · Burak Sevinç · Burak Sevinç · Murat Göğebakan · Murat Göğebakan Murat Göğebakan Kalbim Yaralı ℗ CNS PRODUCTİON Released on: 2023-11-20 ŞARKI SÖZ ve AKORU Bm Em Gönlümde bir kara sevda yine Em Bm Ömrümde ilk defa sonuncu değil G F# Ben seni böyle sevip ararken F# Ömründen ömrüne F# Bm Bir sitem mi var yoksa bilmediğim bir şey mi Bm Em Ben sana aşık oldum birtanem Em Bm Ben seni böyle sevdim gül tanem G F# Hadi dön tut ellerimi bırakma beni böyle F# Bm Sen bir ömür boyunca Murat Göğebakan Genel bilgiler Unvanı Ağabey Sevgi Adamı Doğum 9 Ekim 1968 Adana, Türkiye Ölüm 31 Temmuz 2014 (45 yaşında) İstanbul, Türkiye Başladığı yer Türk Tarzlar Rock, Anadolu Rock Meslekler Şarkıcı Etkin yıllar 1996-2014 Müzik şirketi Prestij Müzik (1997) Sindoma Müzik (1998-2001) Özbir Müzik (2002-2004) Mediaworx Productions (2005-2009) Çınar Müzik (2010-2014) Önemli çalgılar Gitar Murat Göğebakan (9 Ekim 1968, Adana - 31 Temmuz 2014, İstanbul), Türk şarkıcı. Ölümü Murat Göğebakan'ın Buruk Mezarlığı'ndaki kabri, Adana Uzun süre kanser (lösemi) tedavisi gören Göğebakan, 24 Temmuz 2014 tarihinde rahatsızlığı nedeniyle kaldırıldığı hastanede 31 Temmuz 2014 tarihinde öldü. Göğebakan'ın cenazesi Fatih Camii'nde kılınan cenaze namazından sonra Adana'nın Sarıçam ilçesindeki Buruk Mezarlığı'na defnedildi. Mezarı mezarlıkta musalla taşının 100 metre doğu yönünde bulunan şehitlerin yanındadır. Diskografi 1997: Ben Sana Aşık Oldum 1998: Sen Rahatına Bak 1999: Tek Suçum Seni Sevmekmiş 2000: Merhaba 2000: Sindomax 2002: Ay yüzlüm 2004: Yaralı 2004: Aynı Mahallenin Çocukları 2005: Sana Olan Aşkım Şahit 2005: Geçmişten Geleceğe Yunus Emre 2007: Sevgiliye 2007: Bahar 2010: Aşıklar Yolu 2012: Aşkın Gözyaşları Kaynakça ^ "Arşivlenmiş kopya". 30 Eylül 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ekim 2023. ^ "Arşivlenmiş kopya". 30 Ekim 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ekim 2014. ^ "Biyografi". 5 Ağustos 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Ağustos 2014. ^ "Murat Göğebakan'ın eski eşi Sema Bekmez kimdir, ne zaman öldü?". NTV. 16 Aralık 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Haziran 2024. ^ "Hasta Adamın Eşine Nasıl Göz Koydun?". Habertürk Gazetesi. 25 Mayıs 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Kasım 2020. ^ "Murat Göğebakan Yoğun Bakıma Alındı". Milliyet. 25 Temmuz 2014. 30 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Temmuz 2014. ^ "Murat Göğebakan hayatını kaybetti". NTVMSNBC.com. 31 Temmuz 2014. 2 Ağustos 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Temmuz 2014. Dış bağlantılar Murat Göğebakan Resmi Websitesi Discogs'ta Murat Göğebakan diskografisi Otorite kontrolü Bunu Vikiveri'de düzenleyin Kategori: 1968 doğumlularAdana doğumlu şarkıcılarTürk rock şarkıcılarıHacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarında öğrenim görenlerTürk erkek şarkıcı-şarkı yazarları20. yüzyılda Türk erkek şarkıcılar21. yüzyılda Türk erkek şarkıcılar1990'ların şarkıcıları2000'lerin şarkıcıları2010'ların şarkıcılarıÖzbir Müzik sanatçılarıPrestij Müzik sanatçılarıEsen Müzik sanatçılarıSindoma Müzik sanatçılarıKral TV Video Müzik Ödülü sahipleri2014 yılında ölenlerİstanbul ilinde kanserden ölenlerLösemiden ölenlerBuruk Mezarlığı'na defnedilenlerAnadolu rock müzisyenleri
0 notes
Text
Mayıs 7 ye adım adım üzülsem mi sevinsem mi bilemiyorum hadi hayırlısı..
6 notes
·
View notes
Text
Hadi – İpucu ve Joker Kodu (7 Mayıs 2020)
Hadi – İpucu ve Joker Kodu (7 Mayıs 2020)
:Aslı Melisa Uzun, Ali Tınaz, Cem Avnayim ve Tarık Uğur Özenbaş’ın dönüşümlü olarak sundukları para ödüllü canlı bilgi yarışması “Hadi” bugün 12:30, 17:30 ve 20:30’da. Bugünün yayın akışı ve ödülleri şu şekilde:
Saat 12:30’da “Mini Hadi”de 3 Joker Hakkı.
Saat 17:30’da “Mini Hadi”de 3 Joker Hakkı.
Saat 20:30’da “Burası Neresi?”nde 5.000 TL.
Joker Kodu: Joker Kodu ekleme sayfasında “Hediye Joker” …
View On WordPress
#7 Mayıs#7 Mayıs 2020#7 Mayıs 2020 Perşembe#7 Mayıs Perşembe#Ali Tınaz#Aslı Melisa Uzun#Astro Günden#Az mı Çok mu?#Bil Bakalım Kim?#Bulmaca#Cem Avnayim#Görücü Usülü#Hadi#Hadi 7 Mayıs#Hadi 7 Mayıs 2020#Hadi 7 Mayıs 2020 Perşembe#Hadi 7 Mayıs Perşembe#Hadi İpucu#Hadi İzle#Hadi Joker#Hadi Joker Kazan#Hadi Joker Kodu#Hadi Magazin#Hadi Maraton#Hadi TV#Hadi University#Hadi University ile İngilizce#Hediye Joker#Joker Kodu#Odiyşin
0 notes
Text
24 Nisan 1915, Nam-ı Diğer: Ermeni Soykırımı mı?
Ermenilerin bu tarihi Ermeni Soykırımı olarak adlandırdığını ve her yıl düzenli olarak bu tarihte anma törenleri düzenlediklerini hepimiz biliyoruz. Ancak şöyle ilginç bir durum var ve bu durum hakkında yazmak istedim.
Tehcir kararının çıkarıldığı tarih 26 Mayıs 1915. Tehcirin uygulanma tarihi is 7 Eylül 1915. O zaman bu 24 Nisan nedir? Hadi bu soru hakkında konuşalım.
Öncelikle şu bildiriyi bilgilerinize sunmak isterim:
Ermeni milletine
Vatandaşlar!
Düşmanın vahşi ve kederli çığlıkları arasında yüzlerce, binlerce toplarına, tüfeklerine karşı dört günden beri devam eden kahramanca mücadelemizi her zamankinden daha metin ve cesur olarak galip gelmek ümidiyle sürdürmekteyiz. İç oğlundan Ararka, Ararka’dan Haç Sokağı’na ve Hamit Ağa’nın karşı başına kadar askerlerimiz galip ve cesur kalmışlar ve başlarımızın üstünde kanatlarını açan ölümün korkmadan da gözlerinin içine bakmışlardır.
Ne düşmanın çokluğu ne bugün yahut yarın mutlaka öleceğimizi bilmek bizi korkutmaz.
Hayır! Biz ölümü görmek, seyretmek isteriz. İsteriz ki milletlerin bu mücadelelerinde taa doğunun derinliklerinde yüzlerce asırlık bir ağacı olan Ermeni milletinin dahi elinde silah, kışlaların dumanlı harabeleri, düşmanların sayısız cesetleri üstünde olmasını nasıl bildiğini gösterelim!
Düşmanın kan gölü olmuş kışlalarına şu sayılamayacak zaiyatına bakınız! Askerlerimizin kahramanca dayanmalarına bakınız! Cesaretle, ümitle kalbimiz dolu olarak milletin hayat bulması ve bayramını kutlamak için hazırlanması.
13 Nisan Sabah
1. Cumartesi günü Hacı Bekir kışlasının önünde bir Türk askeri öldürdük.
2. Dün Ararak iki Türk askeri öldürdük
3. Vezüz mevzimizde bir Türk askeri öldürdük.
4. Dün bir Türk, cumartesi günü de Şehbender nöbet mahalimizde bir gönüllü Türk kurtarıcısı öldürdük.
13 Nisan öğle
1. Şahbağı mevziinin karşısında bulunan Hamza’nın evini yaktık. İçinde Türk müfrezesi vardı. Düşmanlar bazı ölüler bırakarak kaçtılar.
2. Dün Tütüncüyan mevziimizde bir Türk telef edildi.
3. Dün akşam Ararotes in merkezinde üç mevzi daha kazandık. Bir çok Türk öldürdük. Geceleyin de ileri mevzilerini yaktık.
14 Nisan
1. Dün Posdağ mevziimizde ahaliden bir Türk öldürdük.
2. Şımavonyan mevziimizde ahaliden bir Türk öldürdük.
3. Tarman köyünün Ermeni askerleri Drovanez köyüne hücum ettiler ise de Türk süvarileri müdafaa için çabuk yetiştiği için askerimiz kaçtı.
4. Dünkü Kuruyaş muharebesinde sekiz Türk askeri telef olduğu gibi bir mavzer tüfeği 110 kurşun elde ettik. Üç Ermeni telef oldu ve altısı da yaralandı.
7. Öntel mevziimizden Perşembe günü üç Türk, Cuma günü bir tane daha, cumartesi günü bir diğerini, Pazar günü de bir asker öldürdük. Nalbandyan mevziimizde de pazartesi bir, Perşembe günü bir diğer Türk askeri telef ettik. Bizim taraftan ise ancak 11 yaşında bir kız çocuğu telef oldu.
Bu isyanları bastırmak amacı ile Osmanlı Devleti ''Ermeni Komitesi''nin yandaşlarını tutuklamaya başladı. Gazeteci Hamelin ve Brun’a göre 24 Nisan günü altı yüz yazar, şair, gazeteci, politikacı (Hamelin tarafından seçilen öncelik sırası dikkate alınarak) doktorlar, avukatlar, jüri üyeleri, öğretmenler, bilginler ve papazlar merkez hapishanelerine gönderildi.
Ancak alınan tedbirlerin sonuç vermemesi üzerine Ermenileri silahlandıran ve isyanlara sevk eden Komiteleri kapatmak ve elebaşlarını tutuklamak yoluna gidilmek zorunda kalındı. Nitekim Dahiliye Nezareti 14 vilayet ile 10 mutasarrıflığa 24 Nisan 1915 tarihinde meşhur genelgeyi yayınlamıştır. Bu genelgede; Hınçak, Taşnak ve benzeri Ermeni komitelerinin kapatılması, belgelerine el konulması, liderleri ile zararlı faaliyetleri bilinen Ermenilerin tutuklanması ve bunlardan bulundukları yerlerde kalmaları sakıncalı görülenlerin uygun yerlerde toplanmaları talimatı verilmiştir.
Bu olay, ayrılıkçı Ermeniler ve destekçileri tarafından bir halkın susturulmaya çalışması olarak yansıtılmaya çalışılmıştır.
1 note
·
View note
Text
2022 Güncel Viski Fiyat Listesi
16 Mayıs tarihi itibarıyla viski fiyatları 70 lik Balantines viski fiyatı 350,00 TL, 70 lik Chivas viski fiyatı 400,00 TL, Jameson viski fiyatı 380,00 TL, 70 lik Glenlivet viski fiyatı 475,00 TL, Passport viski fiyatı 280,00 TL olarak güncellendi. Bir ürünün maliyeti sadece fiyatı değil, paketleme, reklam, nakliye ve sigorta gibi diğer maliyetleri de içerir. Sağa sola bakar, bir yutkunur.. Çok yağmurlu bir günde adamın biri yoldaki taksiyi çevirmiş. Adam bir gün evine erken dönmüş, arabasını park edip kapıları kilitlemiş, evine doğru giderken bir bakmış adamın biri evinin önündeki kaldırımda çırılçıplak koşuyor. Fakat bazı viskilerde renklendirme amacıyla karamel kullanıldığı için, rengin her zaman doğru bilgi vermeyeceğini belirtmekte fayda var. ‘ Tecrübeniz var mı? “Çok gezen mi bilir çok okuyan mı? Çalarken mi neşelenirsin, yoksa neşeli olduğun zaman mı çalarsın? Zevk Aldığımı mı Zannediyordun? Balkon masası üretiminde kullanılan materyaller de fiyatlar arasında fark olmasına sebep oluyor. Balkon masası fiyatları kullanıcılara oldukça fazla seçenek sunar. Karşınız da oturmaya doyamayacağınız 15 balkon mobilyası görseli. Bunun uzerine hoca, bak Şehmus bu gibi durumlarda uyumasan da ses etmemek lazımdır der.
‘ diye bir ses duymuş.. Adam gece uyurken evinin bodrumunda bir tıkırtı duymuş.. Dırdırların sonu kesilmeyince bir gece adam ‘Hadi, birlikte gidiyoruz’ dedi.. Kocası güldü..’Gördün mü’ dedi.. Valla bilmiyom hocam akşam evde yatiyik biraz sonra babamın sesini duyuyom, Ali uyudun mi Ali’den ses çıkmiy Veli uyudun mi, e Veli’den de ses çıkmiy Memed uyudın mi Memed’den de ses çıkmiy Şehmus uyudın mi diy, ben de yok buba uyumadım diyrem oda geliy beni döviy. Bu yüzden yangın alarmlarının en azından evde mutfakta kullanılması hem can hem de mal kayıplarının önlenmesinde işe yarar olabilir. Yangın Algılama Sistemlerinde Periyodik Bakım ve Kontroller Neden Yapılır? Alarm sistemlerinde tespit ve algılama ne kadar basit, kolay ve hızlı olursa müdahale etme o kadar kısa olur. Firmamız ihtiyaç duyduğunuz alanlarda kullanabileceğiniz alarm sistemi seçenekleriyle siz değerli müşterilerine 7/24 hizmet vermektedir. Desi midline markalı kablosuz siren sistemi nasıl çalışır? Bu noktada güvenlik sistemlerinin kesintisiz bir biçimde çalışabilmesini sağlayabilmek için en önemli parçalardan birinin alarm sistemi aküsü olduğunu söylemek gerekir. ‘Babama son bir kere daha bakmak için…
‘Neden bir kere? .. Kapıyı 150 kiloluk, her bir kolu ağaç gövdesi gibi iki metre boyunda dev gibi bir adam açmış.. Adam gülümser ve karısının da namazında niyazında olduğunu,orucunu tuttuğunu söyler ve sorar. Derken aradan iki-üç gün geçtikten sonra aynı plakalı taksiyi bir taksi durağında beklerken görmüş adam. Şehmus kafa sallar eve gider, ertesi gün okulda Şehmus daha fena dövülmüş olarak gelir. Şehmus ne oldu kim yaptı,der. Niye Şehmus ne oldu? İçki fiyatları 2022’de ne kadar oldu? Tekel bayiler ile bu tür perakendecilik sektörü mağazalarında satışa sunulan viski fiyatları karşılaştırıldığında özellikle son dönemde tüketiciler tarafından en çok tercih edilen viski markalarının fiyatlarında ciddi oranlarda indirimler yapıldığı görülmektedir. Türkiye’de Tekel 1963 yılında Ankara viskisi markasıyla viski üretimine başlamıştır. Singleton markası aslında 3 farklı viski markasından oluşuyor: Singleton of Dufftown (Avrupa ve Türkiye’de satılıyor), Singleton of Glen Ord (sadece Uzak Doğu) ve Singleton of Glendullan (Amerika). Japon markası olan Hibiki, en iyi viski markaları arasında kalıcı bir yer edinmiştir. ‘Bir Japon balığı için çok büyük bir çukur değil mi o tatlım? Eviniz için taktıracağınız bu alarm sistemleri kendi güvenliğinizi sağlamak adına aldığınız en önemli tedbirlerden biridir. Yangın, duman ve gazlardan kaynaklı zehirlenme ile ağır hasar açabilecek maddi zararların daha oluşmadan ortanda kaldıran bu dedektörler alarm sistemine kolaylıkla eklenebilmektedir.
Jameson Viski dünyanın en sert alkollerinden birisi olmakla birlikte, sert içimi ve ağır olmasından kaynaklı içilirken mutlaka karışımlarla tüketilmesi gereklidir. Glencairn; çok sayıda uzman tarafından viski için en ideal olduğu söylenen bardağın tasarımcısı Raymond Davidson. Ancak viski tadımı için en doğru saat sabah 11.00 civarı. Bahçeniz, balkonunuz ya da kamelyanızın büyüklüğünü inceleyerek en doğru seçimi yapabilirsiniz. Viski seçimi yaparken tüm tüketiciler, kendi bütçelerine ve damak tadına uygun bir şekilde seçimde bulundurmaktadır. Üstün kalitede kurşunsuz kristal camdan üretilen bu özel tasarım, kendinden emin bir etki yaratıyor. ‘Senin hakkında herşeyi bilmek isteyecek nefis bir kızla tanışacaksın! O günlerde Maliye Bakanı hakkında yolsuzluk dedikoduları alıp yürümüştür. Viskilerin rengi, kaliteleri hakkında bir ipucu vermez. Uzun süre yıllandırılan viskilerin tadı daha yoğun ve aromatiktir. Bir kişi içki içmeye başladıktan bir süre sonra, sarhoşlukla beraber görme bulanıklığı yaşar. Üstelik daha önce viski içmeyen fakat gerek lezzet gerek alkol seviyesinden dolayı viski merakı içinde olup da viski içmeye yeni başlayanların aklında viski neyle içilir şeklinde soru işaretleri belirebilir. Viski kokteyl tarifi içinde buradayız. Karışıma buz ekleyerek tekrar karıştırdıktan sonra kokteyl bardağında servis edebilirsiniz.
#viski zehirlenmesine ne iyi gelir#zamlı viski fiyatları#zamlı viski fiyatları 2022#zwilling viski bardağı#zamlı viski fiyatları 2021#zencefilli gazoz viski
0 notes
Photo
Kazanmanın hakikati direnişin politiği
Seçim start anından seçim sonrasına, yani sınırını iktidarın değil halk güçlerinin belirlediği an'a kadar devam edecek birleşik demokratik kitle seferberliği, sonuç alma iradesiyle bugün AKP-Saray-MHP iktidarının yol açtığı bütün belirsizliği, kısırlığı, savaşı, krizi, darbeyi süpürüp atabilir. Yeni bir durum yaratabilir.
Etkin Haber Ajansı / 25 Nisan 2018 Çarşamba
FİGEN YÜKSEKDAĞ- Son zamanlarda siyaset gündemi 2019'a gün saymak ve ölüm-cenaze saymak arasında gidip geliyordu. Saray'ın mutlak bekası için, bütün muhalefeti susturarak ya da ağır saldırılar altında savunmaya iterek gündemi belirleyenler, şimdi yine kendi belirledikleri seçimin peşinden sürüklemeye karar verdiler toplumu. İlk bakışta gücün belirleyiciliği gibi görünüyor. "Ol" deyince olduran hegemonların kudreti! Bir gece ansızın savaş çıkarıp "Hadi Afrin'e, Kızılelma'ya" diyebilir, bir gün aniden "Aslında seçime gidecektik, yürüyün sandıklara" komutu verebilirler.
Topluma ölüm saydırıp, ölümü alkışlatıp, sıtma yerine kendi illetli varlıklarına razı edebilirler. Evet, ilk bakışta durum böyle. Ama eğer, gözünüzü kaçırmayıp bakmaya devam ederseniz; tutuldukları iktidar illetinin onları ne kadar zayıf düşürdüğünü, en parlak güç gösterileri yaparken bile kırılma fobisinden kurtulamadıklarını, aşırı öfke ve takıntıya saplandıklarını, bütün siyasi, ekonomik sermayeyi tüketip duvara dayandıklarını bilmenin anksiyete haliyle nasıl gelecek kaygısına gark olduklarını görürsünüz.
Elbette bu durum yeni oluşmadı. AKP-Saray iktidarının yaşanan siyasi krizi günübirlik yöntemlerle ve açık, arsız zora, darbe-faşizm silahına sarılarak bastıracağını sanması, krizini daha da derinleştirdi. Bu yanıyla bugün merkez siyaset alanında yaşanan genel kriz, özel anlamda AKP-Saray-MHP krizidir. Türkiye tarihinde çok çeşitli dönemlerde siyasi yönetme krizi yaşandı. Devletin yapısal demokratik dönüşüm sorunlarıyla ilgili kriz ve kaos, iç siyasetten eksik olmadı. Ama bu kez ilk defa yapısal kriz bir siyasi parti ve onun uzantısıyla özdeşleşiyor, merkezleşiyor. Mevcut iktidarın krizden kurtulma, ikbalini güvenceleme sorununun, devletin-milletin beka sorunuyla özdeşleştirilmesi de bir yanıyla bu durumdan kaynaklanıyor. AKP-Saray iktidarının kriziyle devletin yapısal krizinin iç içe geçtiği, birbirini derinleştirdiği böylesi koşullarda buldukları varoluş formülü, mevcut devlet yapısını daha da merkezileştirmek, tekçileştirmek, faşist kurumsallaşmayı restore ederek miadını uzatmak anlamına gelen başkanlık sistemi-rejimi oldu. Uzun süredir hazırlığı yapılan, uğruna savaşlar çıkarılıp kan dökülen, darbe yapılan bu rejim değişikliği süreci, şimdi uzatmaları oynamadan sonuca vardırılmak isteniyor. Artık uzatmalara mecali kalmayan oyun kurucular, tez elden seçime gidip durumu kurtarma telaşındalar.
KAÇKIN SEÇİM
Siyasetin nabzını biraz olsun tutanlar, zaten erken seçim, baskın seçim planlarını biliyordu. Ama 24 Haziran, daha çok "kaçkın seçim" adını hak ediyor. Seçim kararı alınmadan üç gün önceye kadar, erken seçim tartışmalarına tevessül eden AKP'lileri fırçalayan Erdoğan, üç gün sonra Bahçeli'nin düdüğü üflemesiyle 2018 sonbaharını, hatta MHP'nin Ağustos vadesini beklemeden seçim yörüngesine kilitlendi. Seçim sandıkları ve atmosferi yine AKP-Saray iktidarının kaçış limanı oldu böylece. Türkiye tarihinde, dört yıl içerisinde beş kez seçim yapan iktidar olarak ayrıcalıklı bir yer edindiklerini de söylemek lazım. Bu ayrıcalığın onlara istedikleri zaman sandıklarla, seçim sistemiyle oynama hakkını verdiğini düşünüyorlar ve son yıllarda da böyle yapıyorlar. Bu kadar çok seçime-sandıklara gitmek, faşizmsiz, OHAL'siz, savaşsız bir ortamda olsaydı ve halkın siyasete katılım kriteri olarak benimsenseydi, demokrasi göstergesi sayılabilirdi. Ama bizim memlekette sık sık kurulan sandıklar, iktidarın yönetme krizinin göstergesi, baskı ve dikta düzeninin sigortası, koruyucu kalkanı olmuş durumda. Her tür faşizmi uyguluyor, bütün yerel ve evrensel yasaları, kriterleri istediği gibi kırıp döküyor, sonra bir sandık kurup bütün suçları, kirli çamaşırları temizliyorsun. Bugün de iktidarın suçları, kirli çamaşırları öyle birikti ki, bunları sandığa atıp kurtulmadan yürümeye takati yok. Bir süredir zaten adı konulmamış bir seçim kampanyası yürütüyorlardı. Ama bu kampanyayı bir çatlak ve enerji çökmesi olmadan, ateşledikleri yeni ve daha büyük krizler patlamadan, sonbahara kadar olsun götürme şansları yoktu. Hem kendi sıkışmışlıklarını aşmak hem de muhalefeti zaman sınırıyla sıkıştırmak için sandık manevrasını yaptılar.
DİRENMENİN POLİTİĞİ ESAS ALINMALI
Şimdi asıl önemli olan, AKP-Saray-MHP koalisyonunun manevralarını boşa çıkaracak bir hareket ve konumlanıştır elbette. Ortada halklar, devrim ve demokrasi güçlerinin lehine reel olanaklar kalmadığına göre, önümüzdeki yaz, bunu yaratmak için iyi bir mevsimdir. Açık ki bugün reel politik sınırları görüp kabuğuna çekilen, zora-zorluklara teslim olup yaratıcı enerjisini ve iradesini yitiren ya da tavsatan hiçbir gücün, bırakalım kazanmayı, yaşama şansı yoktur. Tam da bu ağır kuşatılmışlık, adaletsizlik, vicdansızlık ve kaba güçten başka yönetme ayrıcalığı kalmamış gayrimeşruluk karşısında, yaratma ve kazanma hakikatini büyütmek zorundayız. Yaşamsal olan budur; birileri koca bir toplumu öldürmeye bilenmiş, kilitlenmişken, yaralı toplumsal yaşam fonksiyonlarını ayağa dikmenin yolu, tarih boyunca olduğu gibi bugün de buradan geçiyor. Bütün rasyonel siyasi kalıpların dağılıp parçalandığı bir gerçeklik içinde yaşamı kazanmak, direnmenin politiğini esas alan bir çizgiyi gerektiriyor. Belli anlarda parlayıp sönen ya da genel-reel siyasi söylem ve eylem arasında sıradanlaşan tepkilerin, direnişin politiğini yaratmaya yetmediği ortada. Sorun ve çözüm inisiyatiflerinde darlık, yüzeysellik, günü kurtarma eğilimi, cüretli çıkışlar yapamama hali de var olan direniş dinamiklerini doğru politize edemiyor, durumu değiştirme, sonucu belirleme gücü yaratamıyor. Muhalefetin bu patinaj durumu, iktidarın elindeki başlıca koza dönüşüyor.
24 Haziran'daki seçime giderken, patinaj durumundan çıkıp, bu koz iktidarın elinden alındığında her şey çok radikal olarak değişir. Mesele muhalefet güçlerinin tekçi AKP-Saray iktidarı karşısında sadece "Hayır" diyerek birleşmesinde değil, sonuç alma konusunda hiç değilse asgari bir kararlılığa sahip olmasındadır. Anayasa referandumu sürecinde bu kararlılığa sahip olmamanın, burada ortaklaşamamanın sonuçlarını gördük. Gerçekte kazanılmış bir seçim ama sandıkta kaybedilmiş bir politik muharebeyle baş başa kaldı bütün "Hayır" cephesi. İktidar, elindeki güç ve olanakları sandıklara ahlaksız müdahale için kullanarak formel olarak kazandı; ama muhalefet ve antifaşist demokrasi ekseni, elindeki en önemli güç ve olanağı, haklılık ve meşru direniş tasarrufunu kullanamadı. Bugün de benzer bir durumla karşı karşıya kalmak en önemli risktir. Bu nedenle adaylıklardan, ittifaklardan öte bir kez daha böyle bir duruma izin vermeme hedef açıklığı ve kararlılığı olmalı.
SEÇİM ERTESİNE HAZIRLIKLI OLMAK
Yani, önümüzdeki seçimin kritik birinci halkası, toplumu faşizme karşı özgürleştirecek, özgüven kazandıracak bir harekete lokomotif olmak; ikincisi ise iktidarın sandıklara yapacağı operasyona ve seçim ertesine hazırlıklı olmaktır. Eğer OHAL'e, süper eşitsiz koşullarda, YSK ve seçim kurullarının iktidar tekeline alınması koşullarında seçime giriliyorsa, geçerli bir nedenimizin olması gerekir. Bütün bunlara rağmen kazanma iddiasını büyütmek, mücadelecilik çıtasını yükseltmek temel gerekçemizdir. Özgürlük, emek ve demokrasi güçlerinin seçimlere katılımı, asıl anlamını burada bulabilir. Sadece bu hareket tarzıyla, kaçkın seçim ve arsız faşizm uygulamalarının onaylanması, kabullenilmesi riski ortadan kaldırılabilir.
POLİTİK DİRENİŞ SEÇİMİ
Sonuçta 2018 Haziran seçimleri, halklarımız ve tüm demokrasi, özgürlük, barış güçleri için bir politik direniş seçimidir. Kazanma iddia ve hakikati de direnişin politiğinin her meşru biçimde ve zeminde yayılıp büyütülmesi üzerinde yükselebilir.
Seçim start anından seçim sonrasına, yani sınırını iktidarın değil halk güçlerinin belirlediği an'a kadar devam edecek birleşik demokratik kitle seferberliği, sonuç alma iradesiyle bugün AKP-Saray-MHP iktidarının yol açtığı bütün belirsizliği, kısırlığı, savaşı, krizi, darbeyi süpürüp atabilir. Yeni bir durum yaratabilir. Şüphesiz ki, politikada yeni bir durum belirlemede, eşik atlama mücadelesinde HDP ve bileşenleri tayin edici rol oynayacaktır. Seçim-sandık mengenesine sıkıştırılamayan toplumun tarihsel hayati ihtiyacının kadın, emek, doğa, özgürlük merkezli yeni bir yaşam, yeni bir politika olduğunu bilen ve bunun kazanılması için verdiği mücadele içinde sağlamlaşan bir parti ve birikim olarak Haziran seçimlerinin belirleyici partisidir. Hepsinden önemlisi HDP, en zor ve imkânsız denilen koşullarda kazanmanın mümkün olduğuna kanıttır.
HAZİRAN'I SEVERİZ
Şimdi de her zaman yaptığımız şeyi daha iyi yapacağız sadece: Direnmenin daha iyisini, inanmanın daha iyisini, haklılığımıza ve halklarımıza güvenmenin daha iyisini, çalışmanın üretmenin daha iyisini... 8 Mart, Newroz, 1 Mayıs meydanlarından direnç ve kararlılık toplayarak OHAL'i boşa çıkaran, saldırıları, ambargoları aşan bir toplumsal harekete ulaşmak mümkün. Çünkü Haziran'da her şey mümkündür. Haziran, beklenmedik bir anda yapılan seçimin takvimi değildir sadece. Beklenmedik bir anda gürleyen isyanın, beklenmedik bir anda gülümseyen zaferin, beklenmedik bir anda işçi tulumuna bürünüp tarih yazan umudun ilkyazıdır.
Evet, Gezi'siyle, 7'siyle, 15-16'sıyla Haziran'ı severiz. Haziran da bizleri sever. Direniş ve zaferin ruhunu, hareketini, bütün kahrı-cefasıyla, bütün rengi-coşkusuyla kuşanmak için bundan iyi iklim olmaz.
*Ara başlıklar bize aittir...
ETHA
10 notes
·
View notes
Text
Geleceksiz Kalmış Toprakların Meramı... İçten Dışa...
Biyopolitik olan salt bedenlere değil, bir tek bununla sınırlı değil, hayatın her alanında hemen hemen her biçimde insanlık mefhumunun yerle yeksan olunmasının elebaşıdır. Bir tahayyülün ya da anlam verme çabası değil yaşanan hayat döngüsünün başından sonuna kadar bir süreğen hal içinde ol biyopolitik cerahat yeniden, yenilenerek imal olunmaktadır. Hayatlarımıza seçim zamanları muktedirin, muhalefetin aklına düşerken geriye kalan zamanlarda (istisnalar hariçtir elbette) bilinen güzergah, biyopolitik cerahat yeknesak bir makamdan hep güncel kılınır.
Açık ve aleni yasaklar, men etmeler, engellemeler, en başta seslenişi, sesleri, sözleri ve savunmayı hiç kılmalar ve nicesiyle bu habis döngünün yeni ülkesi hemen her şartlanmışlıkla birlikte ol devamlılığa kavuşturulur. Burası bir zamanlar ülkedir. Şimdi yepyeni diye anılan bir toplama kampı, hayat öğütücüsü bir sahnenin ta kendisine terk olunandır. Biyopolitik olanın niteliği bu sınırların alaşağı edildiği kuralsızlığın yeni kural diye ilan olunmasıyla beraber güncellenmiş halidir. Yaşamın muktedirin iktidar oyunun aralığından belirlenenlere göre şekillendirilen bir deneyim toplamına dönüştürülmektedir. Bir deney sahası kılınmış olan sahada, hayatın hakkı her ne olacaktır?
Cürümler günbegün yeniden imal edilen, bir gözdağı olarak sıradanın hayat akışına konumlandırılırken, sandık, seçim zamanı atılan onca nutuk, yazılan çizilen onca söz her necidir? Geleceğini dünün çürük temellerini muhafaza ederek kotaran, kurmaya çalışan ol ülke yeni falan değildir, dünün devamıdır. Biyopolitik olanın güncellendiği bir yer bir ülke değil, bir çukurun güncellenmesi gerçek ılınırken bu bahsin ötesi bir hakikat olmayacaktır. Ol devletlinin doksan beş yılda vardığı menzil on altı yıla yaklaşan bu yeni denilen klikin icrası ile hemhal olarak denetim, gözetim ve tahakküm çürümeyi sabit kılar.
O, bu, şu değil herkesi, hepimizi içinde rehin eden fasit döngünün ta kendisidir mesele. Biçimlendirilip bir şablonun ta kendisi kılınan, sonra da her gün bir mengene gibi sıkıştırılan devletli mekanizmasının var ettiği karanlık, çoğalttığı yıkım, süreğen kıldığı çürümedir mesele. Bülent Falakaoğlu’nun Evrensel Gazetesi’ndeki haberidir. AKP seçim manifestosunun yeniden şahlanıyoruz denilip duyurulduğu gün, altı aylık geçici iş izdihamlarına yenileri eklenir. Seçim öncesi İşkur üzerinden başlatılan, 6 aylık geçici işlere başvurular uzun kuyruklar ve izdiham görüntüleri eşiliğinde devam eder.
“Kilis’te, toplum yararına program (TYP) kapsamında 6 ay süreyle çalıştırılacak 3 bin 250 kişilik iş için binlerce kişi, İŞKUR önünde uzun kuyruklar oluşturdu. Kentteki kamu kurumlarında 6 ay süreyle geçici işçi alınacağının duyurulmasıyla kentteki çok sayıda işsiz, müracaat için İŞKUR’a koştu. Başvuru sayısının fazla olması nedeniyle İŞKUR önünde uzun kuyruk ve yoğunluk oluştu. Kadın ve erkeklerin ayrı sıralarda müracaatta bulunduğu İŞKUR binasının duvarındaki bir pankart işsizler tarafından ‘şaka’ gibi bulundu. Pankartta, “Çalışmak isteyene fırsat. Tarihin en büyük istihdam seferberliği” yazıyordu.
Hepi topu altı aylık geçici bir iş için ‘büyük fırsat’ denilmesi büyük işsizlik karşısında gerçekten de şaka gibi duruyor. Resmi verilerin dışında gerçek işsizlik ise yüzde 40’ı aşıyor. Ağır işsizlik, Kilis’in başlıca geçim kaynaklarından birisi olan sınır ticaretini yasaklayan, yasaklamakla da kalmayıp sınırı beton duvarlar ve dikenli tellerle geçilmez yapan hükümet politikasının bir sonucu.” Bedene kastın sadece onu sıkıştırmak, işkence etmek, zulüm bildirip hayat hakkını alaşağı etmek olmadığı bir de onu var ettirme çabasına, hayatı idame etme gayretine karşıtlık ile güncellenmesi ortadadır, biyopolitik olan budur.
Evrensel Gazetesi’nin 9 Mayıs manşetidir: “Ölen İşçileri Suçlu Gösterme İnsafsızlığı” “Başbakan Binali Yıldırım’ın Uluslararası İş Sağlığı ve Güvenliği Kongresi’nin açılışında “İş kazalarının yüzde 80-85 insan hatasından”, “Eldiven takmaz, baret giymez, güvertede çalışır kemer takmaz. Sürekli peşlerinden koşacaksın”, “Bu kazalar olduktan sonra tepki olarak düzenlemeler yapıyoruz. İpin ucunu da kaçırıyoruz” açıklamalarına tepki yağdı.”
Disk Gıda-İş Genel Başkanı, Seyit Aslan’ın dediği bahistir, biyopolitik olan. “16 yıldır kendisini her koşulda sermayeye siper eden, rafine bir sermaye iktidar var. Örneğin Cumhurbaşkanı Erdoğan en büyük patron örgütleriyle yapılan toplantıda ‘OHAL’i grevleri yasaklamak için kullanıyoruz’ demekten kaçınmıyor. İş cinayetleri devam ediyor, grev yasakları sürüyor. 16 yılda 21 bin işçinin ölümü, on binlercesinin sakat kalması, sayısı belli olmayan meslek hastalıklarının yaşanması dile bile getirilmiyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan... yani iktidar, işçilere ölümü reva görüyor.”
TMMOB İstanbul İKK’nin açıklamasıdır. “Açıklamada AKP iktidarları döneminde 21 bin 22 işçinin yaşamını yitirdiği belirtilerek şu ifadelere yer verildi: “22 aylık OHAL sürecinde toplum hak ve özgürlükleri sınırlandırıldığı gibi işçi hakları ve sendikal mücadelelerde kısıtlanmıştır.” Açıklamada “İş cinayeti ne kader ne de fıtrattır. Temelinde patronların kâr hırsı olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz” dendi.” Bir devamlılık bahsi olarak yıldırı bu menzilde var edilendir inat ve ısrarla. Bay E tarafından basit, cüce politikalar diye geçiştirilenler bu menzilde hayat hakkının iğfal olunmasına dair bir karşıtlık meselidir. Bunca kötülüğün bir ehven hal taşıması söz konusu değilken bunların anılması mıdır cüce politikalar.
Bay E, Bay Y, Bay D hep ortada hep birlikte, kimi zaman dakik, birörnek zikrettikleri her mesel bir teferruat değildir doğrudan ve kesintisiz olarak bir terör / yıldırı örneklemi olarak günbegün bir zihniyet tahayyülünün ta kendisidir. Biyopolitik tahakküm salt bedenlere yönelik değil doğrudan ve kesintisiz olarak bir yıldırı iklimini var etmesi söz konusudur. Şu kadarcık mesel bile doğrudan menzilin halini geleceğin nasıl karanlıkta koyulduğunu ifşa etmektedir.
Hayatlarımız muktedirin istencine ve tahayyülüne göre eğilip bükülen, yeniden biçimlendirilirken siyaset sahnesinden vurulan her yeni im, yepyeni bir gözdağı kabilinden güncellenerek var edilen bir habis döngüye rehin olunandır. Cerahat orta yerde, her şekilde ve hemen her anlamda vakfedilen yeninin temsilini imler. İhsan Çaralan’ın köşesinden aktaralım: “AKP sözcülerinin de dediği gibi, kampanya sonuçta “sanal alemde bir kampanya”; ama sanal alemdeki bir kampanyanın bile Hükümet ve AKP saflarında paniğe yol açması, Twitter’da “T A M AM” diyenlerin sayısının çokluğundan öte AKP’nin “öz güvenini” yitirmiş bir parti olduğunun göstergesidir.
“Sandıkta hesabın sorulacağını, sanal alemin değil sandığın önemli olduğu...” gibi iddialar da bu “öz güvesizliği” yatıştırmak üzere öne sürülüyor. Çünkü; AKP eskisi gibi, “Her girdiği seçimi kazanan bir parti” değil. 7 Haziran seçiminin, arkasından 16 Nisan referandumunun sonuçlarını herkesten iyi bildiği için, bir referanduma da dönüşen 24 Haziran seçimini kaybetme ihtimalinin yükseldiğini de fark ediyor. “T A M A M” kampanyası karşısında çıkan “panik hali” de, “D E V A M” kampanyasındaki başarısızlıktan sonra “en ağır toplar”ın “yalanlama” ve “karalama” kuyruğuna girmesi de, polisin “T A M A M” diyenlerin üstüne salınması da, “T A M A M” diyenlerin FETÖ’cü ve terör örgütü yandaşları ilan edilmesi de bundandır.” Cürümler iklimi haline dönüşmüş olan menzilin istikameti o yazıda bildirilendir.
Burası artık biyopolitik bir cerahatin sahnesidir hemen her anlamda. Biyopolitik edim salt, sırf edim olunan bedene yönelik bir taarruz değil aynı zamanda hayatın “zindan” kılınması gayreti olduğu afakidir. Cürümler üstünden yükseltilen menzilde hayat hakkı berhava olunan, çürüme edimine bunca açık terk edilendir. Seçim, sandık, oy, ötesi değildir artık mesele. Bütün, bariz, birleşik, daim ve hiçbir beis görmeden devam denilmesi istenen bir yerin kök çürütülmesidir.
Menzilin hali, yaşatılanların toplamı burada duyulan ve görülenler kadar çeşitli, çok iç kırımın tam tekmil örneğidir. Burası hala bir ülke midir? Bir tahayyül olmaktan ötede var edilen yerin, sağladığı şey, sağlama aldığı mesel cerahatken burası hala bir ülke midir? Genel geçer değil ol sorun yumağı bir menzilin ortasındayız. İnsanlık mefhumu yerine robotlaşmış tepkileri sığlığı, tektip düzenin sağladığı evet, hayır bahisleri dışında düşünmeyen, sorgulamayan varlıkları şu sahada imaline çalışılan bir yerdeyiz, ya sonrası? Hayatlarımız seçim güncesinde hatırlanırken o vakit geçtikten sonra unutturulan bu hal ve şu gidişat düzeni içten içe bir yıkımken hala bir ülke bahsi söz konusu edilebilir mi?
Soma Maden Cinayetinin, üç yüz bir cana mal olan yıkım halinin üstünden beş yıl geçer. Biz değil anlatmaya çalıştığımızı özetleyen cümleleriyle şurada sözü Soma 301 Madenciler Sosyal Yardımlaşma Derneği Başkanı İsmail Çolak’a bırakalım.“Bizler beşinci yıla ‘Ölüm madencinin kaderidir’ diyen Cumhurbaşkanını, gömleği kirlenen enerji bakanını, işçinin yemek yediği kabı tekmeleyerek ‘hadi hadi’ diyen amirleri, madenci yakınlarını tekmeleyenleri, olayın başında beri iktidarın yanında yer alan sendikayı hafızamıza kazıyarak giriyoruz. Bizler Soma’nın, Ermenek'in, Şirvan’ın nedeni biliyor, sorumlularını tanıyoruz. Sorumlular işçisinden önce çıkarılan madenin tonunu hesaplayan patronlardır. Sorumlular kamusal denetimle yükümlü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maden İşleri Genel Müdürlüğü, Enerji ve Tabii Kaynaklar Genel Müdürlüğüdür. Sorumlular 301 canımızın ardından sahte gözyaşları döküp verdikleri sözleri tutmayanlardır. Sorumlular maden kazalarına ‘fıtrat’ diyenlerdir. Sorumlular iş güvenliği tedbirlerini yerini getirmeyenlerdir. Sorumlular iktidarlarını işçi kanıyla sulayanlardır, iktidardır.”
301 madencinin yaşamını yitirdiği Soma Katliamı'nın dördüncü yıl dönümünde miting yapıldı. Madenci aileleri yeni Soma’lar yaşanmaması için madenlerin kamulaştırılmasını ve taşeron çalışmanın yasaklanmasını istedi. Soma'da, Soma Kömürleri AŞ’ye ait Eynez Maden Ocağında 13 Mayıs 2014’te yaşanan ve 301 işçinin yaşamını yitirdiği katliamın yıl dönümünde “Soma İçin Adalet Türkiye İçin Adalet” mitingi düzenlendi. Mitingi, Soma 301 Madenci Aileleri Derneği, Sosyal Haklar Derneği (SHD), Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği (TMMOB), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikalar Konfederasyonu (KESK) ve Soma’da bulunan kitle örgütleri ortaklaşa düzenledi. Mitinge, Manisa'nın yanı sıra, İzmir, Aydın ve Balıkesir'den yoğun bir şekilde katılım oldu. Ege Linyitleri İşletmesi Müdürlüğü (ELİ) Soma Şubesi önünde başlayan yürüyüşün en önünde madenci ailesinin yaptığı “Acıları Bal Eyledik Yanan Nefeslerle. Somalılar Sizleri Özler Susmayan Nefeslerle” pankartı taşındı. Mitinge Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, CHP Grup Başkanvekili ve Manisa milletvekili Özgür Özel, EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan CHP milletvekilleri Engin Altay, Mehmet Tüm, Musa Çam, Orhan Sarıbal, Tur Yıldız Biçer, Tacettin Bayır katıldı. Ege Üniversitesinden güvenlik soruşturması ile çıkarılan Genel İş 7 Nolu üyesi taşeron işçiler “Somanın Ateşi Katilleri Yakacak” ve “İş Cinayetlerine Son” dövizleri ile yürüdü. TMMOB üyeleri “Kar Hırsına İşçi Cinayetlerine İş Katillerine Tamam” pankartı açarken maden bölümü öğrencileri “Sizin Attığınız Tekme Bizim Yüreğimize Geldi. Atılan Son Tekmeyi UnuTAMAM” pankartı ile yürüdü.
‘Soma Madenci Anıtı önünde bir dakikalık saygı duruşunun ardından madenci aileleri adına konuşma yapan Soma 301 Madenciler Sosyal Yardımlaşma Derneği Başkanı İsmail Çolak, “Soma faciası alınmayan önlemlerin ve formalite denetimlerin sonucu, işçinin sağlığı ve güvenliğinden çok çıkarılan madenin tonunun önemsendiği çalışma koşullarında ve göz göre göre gerçekleşmiş bir katliamdır. 4 yıldır adalet arayışımız sürüyor. Karar aşamasına gelen davada her türlü baskı ve zorbalığa şahit olduk. Dava süreci yukarıdan müdahalelerle çarpıtılmaya çalışılıyor. Gerçek suç örtbas edilmeye çalışılıyor. Dün olduğu gibi bugün de davamızın peşindeyiz. Ve biz bitti demeden bu dava bitmeyecek” dedi.
Katliamın sorumlularına değinen Çolak şunları söyledi: “Bizler beşinci yıla ‘Ölüm madencinin kaderidir’ diyen Cumhurbaşkanını, gömleği kirlenen enerji bakanını, işçinin yemek yediği kabı tekmeleyerek ‘hadi hadi’ diyen amirleri, madenci yakınlarını tekmeleyenleri, olayın başında beri iktidarın yanında yer alan sendikayı hafızamıza kazıyarak giriyoruz. Bizler Soma’nın, Ermenek'in, Şirvan’ın nedeni biliyor, sorumlularını tanıyoruz. Sorumlular işçisinden önce çıkarılan madenin tonunu hesaplayan patronlardır. Sorumlular kamusal denetimle yükümlü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maden İşleri Genel Müdürlüğü, Enerji ve Tabii Kaynaklar Genel Müdürlüğüdür. Sorumlular 301 canımızın ardından sahte gözyaşları döküp verdikleri sözleri tutmayanlardır. Sorumlular maden kazalarına ‘fıtrat’ diyenlerdir. Sorumlular iş güvenliği tedbirlerini yerini getirmeyenlerdir. Sorumlular iktidarlarını işçi kanıyla sulayanlardır, iktidardır.”
Verdikleri mücadelenin yitirdikleri için değil kalanlar için olduğunun altını çizen Çolak “Mücadelemiz, günde ortalama 4 işçinin yaşamını yitirdiği ülkemizde bir daha Soma yaşanmaması içindir. 4 yıldır görüyoruz ki patronlar hâlâ yasal zorunluluk ve denetim sınırlarını aşmaktadır. Şu açıktır ki iş sağlığı ve güvenliğinin alınmadığı her ocak yeni Somalara, yeni Şirvanlara gebedir. 4 yıldır inatla söylüyoruz; madenler kamulaştırılmalı, taşeron çalışma yasaklanmalı ve iş sağlığı ve güvenliği zorunlu hale getirilmelidir. 301 rakam değil, bir avuç kömür için bir ömür verenlerin simgesidir dostlar. Bizler de aileler olarak bu katliamın sorumluları hesap verene dek, işçi sağlığı ve işçi güvenliği önlemlerinin alındığı güvenceli bir geleceği inşa edene dek mücadele etmeye devam edeceğiz. Adalet talebimizi haykırmaktan geri durmayacağız” dedi.
Tükenişin, yıkımın, varlığı kesintisiz kılınan yıldırının sofrasında hayatlar bunca açıktan yem edilirken ol düzene, bir yer söz konusu olabilir mi, bırakınız ülkeyi bir çukurda bile bu kadarı fazla değil midir? Yaşadığımız dünyanın halini ve ahvalini belirgin kılan devletler sayesinde bugünümüz dünden beter yarınımız artık bahsi bile olunmayandır.
Geleceksizliğin nasıl biçimlendirildiği şu yukarıdaki Türkiye örneklerinde olduğu gibi, İsrail’in Nakba’nın yıl dönümünde, Amerika işbirliği ile kotardığı cerahat, katliam döngüsünden de okunabilecektir. Hayatlarımız, biz sıradan olanın hayatı bunca ucuza devletlere rehin kılınmaktadır. Çukurun tam tanımı bu yaşatılanlarda barizdir. “ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü 'İsrail'in başkenti' olarak tanıma kararı sonucu Tel Aviv'den taşınan büyükelçilik Pazartesi günü Kudüs'te açıldı. Gazze sınırında düzenlenen protestolarda İsrail'in müdahalesi sonucu ölenlerle yaralananların sayısı kat be kat arttı.
Gazze 2014'ten beri en kanlı günü geçirdi.” Şu satırlar yazıldığı sırada altmış civarında insanın canı çalınmış, dokuz yüz kadar insan yaralı en az sekseninin durumunun ağır olduğu bilgisi düşüyordu ajanslara. Hayat hakkının üstünün bu kadar aleni bir biçimde çizilmesi geleceğimizin karanlığını da bildiriyor. Geleceğimiz hali / meseli artık bir ütopya hali olmaktan ötesini belirginleştirmiyor. Bir inat için uğruna orada ya da burada ya da şurada, ismi siz koyun canlar alınmaya, muktedir, güç sahibi ya da en direkt terörün asıl sahipleri olan devletler kanalıyla hayatlar çalınıp, üstünde tepiniliyor.
Müştereğin, müşterek bahsin temeli olan sıradanın hakkı, hukuku hiç ediliyor. Biyopolitik olan Trump, Netanyahu, Erdoğan ya da başkaları ve pek çokları ve hepsi birden hepsiyle birlikte çağımızın karanlığını işliyor. Her yer kan gölü her gün bir başkamız için yaşama mücadelesi, umursuyor ve nihayetinde sorguluyor musunuz? Açık seçik biyopolitik cendere işleniyor. Kör tuttuğunu topal bulduğunu üflemek için sıra bekliyor. Olan sıradan insanların hayat haklarına oluyor. Devletler katildir. Katiller devletlidir. Sıradan insanlar, kimlikler, inançlar, değildir hiç ama hiçbir zaman sorguluyor musunuz? Meclis gündemine gelen ve Türkiye'nin İsrail'le yaptığı anlaşmaların iptalini isteyen önergenin AKP vekillerinin oylarıyla reddedildiği bildirilir. Sıradan insanlar, kimlikler, inançlar değildir katil olan, katleden düzen, mekanizma ve onu var edenlerdir. Sorguluyor musunuz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2018
Görseller - Ömer İlksen AKÇİL
#biyopolitik#mesele#arzihal#meram#yıkım#israil#filistin#gazze#siyasa#katlia#cüret#dehşet#emek#mücadele#evrensel#haklarımız#müşterek#hayat meseli#devlet102#soma#maden cinayeti#soma301#yok etmeler#cinayet#coğrafya#kırım menzili#çürüme#hasbıhal
1 note
·
View note
Text
Ah çocuk...
Merak etme. Müsterih ol. Ne yapmak istersen, nereye gitmek istersen, kiminle olmak istersen rüzgarın ben olacağım. Bunlar seni benden uzaklaştırsa da. Hep öyle yaptım zaten. Bunu istedin.
Sevgiye, aşka, muhabbete açtın. Sünger gibi emdin hem aşkımı, hem hayat enerjimi hem vaktimi... Beni sevmedin. Başkasını sevdin. Olur böyle şeyler. Onunla ol. AMA OL! Ama adam ol bunu da itiraf et. Gönül eğlendirdin benimle. Hiç düşünmedin bile. Ne kendini ne beni ne onu... Eyvallah.
Onunla uyan sabahları. Yüzüne bak, kıymetini bil. Onunla kahve iç her gün, kıymetini bil. Onunla seviş, onunla ye iç, onunla yaşa, onunla öl. AMA! Kıymetini bil. Sen yakamdan düşeli çok oldu. Bana verdiğin sözler, yalanların vs. senin bana olan sözümona sevgin için çoktan soldu. Ama ben buradayım. Sen bir an kıymetini bilme biricik sevdiceğinin. Senin yakandayım. Canını sıkarım. Yanlış anlama hiç görmeyeceksin beni. Hiç duymayacaksın. Ama boğazını sıkarım. Sadrına çökerim. Akıllı ol.
Geçen bir mana gördüm. Seninle biricik sevdiceğinin çeyizini seriyorduk. El bile sıkıştık. Bana teşekkür etti her şey için. Tek bir kelime söyleyeceğim onunla alakalı: “Garibim...” Mutlu oldum sizin için. Mutlu değilim ama. Çünkü insanın ruhuyla aynı sayfada olmaması çok yorucu bir şey.
Bir kadın var, burası çok önemli. İkinizden birinin halası, teyzesi, aile büyüğü gibi biri bu kadın. Evlilik sürecinizde salak saçma hareketler yapıp canınızı sıkıyor. Geçecek, sıkma canını. Onun yaptıklarına takılmazsanız çok güzel olacak. Yokmuş gibi davranın. Sakın bulaşmayın. Burayı onunla “bir arkadaşım görmüş” diye paylaş. Bana da son kez arkadaşım demiş ol o cümlede...
Her neyse bilmediğin çok şey var. Hep böyleydi zaten. Ben zaten hayatımda en büyük zulmü ve eziyeti okumuş cahillerden çektim. Kötüler hiç ilişmedi bana, ilişemez de. Sıkıntı ne biliyor musun? Sıkıntı kötüler değil. Dünyanın bile sıkıntısı “iyilerin yeteri kadar ve gerektiği gibi iyi olmaması.”
Bu yazıyı bir anda bir avazda yazıverdim. Yazabilmişken şunu da ekleyeyim.
Kendime hiç üzülmedim. Sana üzüldüm hep. İnsanın sevdiği mütemadiyen salaklık yapınca hayat çok da kolay olmuyor. Ama hayat böyledir bazılarımız acı çeker ki bazılarımız mutlu olsun. Bir cinayet işlenecekse katil aranır. Mesele bu katil olmamak. Keşke sen, o katil olmasaydın. Bundan sonra kimsenin katili OLMAYACAKSIN.
Seni “sen iyi bir rölakssın” günü Hazret-i Mevlanâ’ya havale etmiştim. O gün bugündür zaten işler benim için pek iyi olmadı. Seninle alakalı meselelerle uzun süredir ben ilgilenmiyorum. Özellikle evlilik meselesiyle alakalı Şubattaki ziyaretimde de görüştüm. Artık evlen de kurtulayım diye ilettim. Çok şükür bu Ramazan haberin de geldi. Bu dünyada ölmek iyi, ölmek güzel. Sıkıntı yeniden dirilmek. Günbegün, anbean...
Ha unutmadan, evlenince Hz. Mevlana’yı ziyarete gidin. Üzerinde çok hakkı var sen bilmezsin. O olmasa her şey çok başka olurdu. Bunu hayatın boyunca da hatırla...
ب
19 Ramazan 1441, 12 Mayıs Salı itibariyle tasarrufumdur ki, senin üzerindeki hakkımı şu şerhe bağlıyorum;
Dostun ve düşmanın dahil herkes ve her şeye;
1- Yalan konuşmayacaksın. Kimsenin güvenini boşa çıkarmayacaksın.
2- Tekebbür etmeyeceksin. Kimseye tepeden bakmayacaksın. Asla hiçbir şeyden şikâyet etmeyeceksin.
3- Biricik sevdiğine bırak sadakatsizliği, birisine bir göz süzme, bir flörtöz tavır, bir kelime yazı, görsel, bir lahza düşünce, herhangi bir şey sergilemeyeceksin.
4- Hiç kimseye insan, hayvan, bitki ezâ cefa etmeyeceksin. Kimseyi üzmeyeceksin. Kimsenin kalbini -çok edna bir insan olsa bile- kırmayacaksın.
5- Fukarayı gözeteceksin.
6- Ahlaksızlık etmeyeceksin.
7- Gözüme gözükmeyeceksin. Cenazeme dahi gelmeyeceksin. Bunlar seni üzer çünkü...
Bu şerait ile şimdi ne hâlin varsa gör. Senin reçeten bu. Hodri meydan! İster yap ister yapma. Bunu daha önce 4 kişi daha yaşadı birini sevmiştim. Üç kişi hiç iplemedi bile. Sonrasında yaşadıkları için onlara hiç üzülmüyorum. O bunlara uydu, şu an çok mutlu. Yıllardır görüşmüyoruz. Umarım sen ondan daha mutlu olursun. Aklını başına al. Uyarsan bunlara sebep olduklarının sonuçlarını güzel yaşayacaksın. Öteki türlü dudaklarından iki kelime dökülür sadece “ilahi adalet”. Tercih güzel gönlünün. Hadi uç yuvana...
Mutlu olun. Birbirinize sahip çıkın. Allah’a emanet olun. Sizi seviyorum.
0 notes
Text
İmamoğlu: AKP'li vekillerinize seslenin bütün zamları geri alsınlar
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını Saraçhane’de yanıtladı. İmamoğlu, İSKİ’nin yapmak istediği zamların AK Parti grubu tarafından reddedilmesiyle ilgili soruya, “AK Parti grubunun siyasi üstlerinden talimat almadan hareket etmedikleri ortadadır, nettir bu! Kendileri de bunu bilirler. Talimat süreci böyle işletildiyse, talimat verenlere, İstanbul’u düşünen meclis üyeleri keşke şunu sorsaydı: “TBMM’de de AK Parti milletvekilleri çoğunluk. Siz niçin orada milletvekilleri olarak akaryakıt, doğalgaz zammına karşı olmadınız? Milletle alay mı ediyorsunuz? Vatandaşın aklıyla alay etmeyin. Bu zammın yapılmasını istemediniz mi? Hadi o zaman ben de sizi davet ediyorum: AK Parti milletvekillerinize seslenin; bu millet adına, bütün zamları geri alsınlar. Bizim sorunumuz yok o zaman. Hatta kara geçeriz. Bu bahsettiğim etkin zamları geri alsınlar. Millet de rahatlasın, İSKİ de rahatlasın” yanıtını verdi. İmamoğlu’na, son günlerde yeniden gündeme gelen “Kanal İstanbul” ile ilgili düşünceleri de soruldu. İmamoğlu, bu soruyu da “Bu milletin iradesini her ortamda savunan bir yönetim olmaya söz verdik. En doğru kararı millet vermez mi? Söz milletindir demedik mi? Benden çok geçmiş dönemin yönetenleri bu cümleleri kurmadı mı? Millet, Kanal İstanbul’dan ne bekliyor Allah aşkına? İş mi bekliyor, aş mı bekliyor? Hiçbir fikir yok ortada. En az 6-7 yıl bu şehri alabora etmenin, her tarafı inşaata çevirmenin anlamı ne? Ne biliyor musunuz? Yine milletin aklıyla oyun oynamak. Şu anda bu ülkede ekonomik sorunlar var. Her gün travmalar yaşanıyor, işsizlik almış başını gidiyor. 2011’de “çılgın proje” dedikleri iş acaba yine işe yarar mı diye milletin önüne böyle bir şeyi servis etmeye kalkıyorlar. Tümüyle yanlış bir iştir; karşısındayız. Millete soralım noktasına getirelim. Herkese anlatalım. Bütün bilim insanları şeffaf olarak bu işi tartışsınlar. Bütün akademisyenler, yatırım unsurları, ekonomistler, ülkesini seven herkes bu işi tartışsın; ondan sonra da halka soralım” şeklinde yanıtladı. İMAMOĞLU GAZETECİLERİN SORULARINI YANITLADI İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını Saraçhane’deki merkez binada yanıtladı. İmamoğlu’na sorulan ilk soru, “İSKİ’nin hazırladığı ‘zamlı su tarifesi’ AK Parti’nin oylarıyla reddedildi, kurumun 7,7 milyar TL’lik bütçesi de kabul edildi. Bu İSKİ’nin mali yapısını nasıl etkileyecek? Siz bu zam reddini nasıl değerlendiriyorsunuz?” şeklinde oldu. İmamoğlu, bu soruya, şu yanıtı verdi: “TALİHSİZ GÜN; UCUZ KAHRAMANLIK!” “Talihsiz bir gündü. Ucuz kahramanlık. Ucuz olduğu kadar da anlamsız siyasi bir hareket. Yaşananları, arkadaşlarımızdan üzülerek dinledim. Gerçeklikle uyuşmayan, ne yapmak istediklerinin anlaşılmadığı bir karar süreci işlettiler. Zamma karşı olduklarını söylüyorlar. Hangi zamma karşısınız? Elektrik, akaryakıt ya da doğalgaz zammına mı karşısınız? Bütün bu zamları ortaya koyduğunuzda, Türkiye ortalamasının yüzde 50’nin üzerinde. Siz, siyasi olarak zam yapılmasına karşıysanız… Grubun, özellikle AK Parti grubunun siyasi üstlerinden talimat almadan hareket etmedikleri ortadadır, nettir bu! Kendileri de bunu bilirler. Dolayısıyla talimat süreci böyle işletildiyse, talimat verenlere, keşke İstanbul’u düşünen meclis üyeleri şunu sorsaydı: ‘TBMM’de de AK Parti milletvekilleri çoğunluk. Siz niçin orada milletvekilleri olarak akaryakıt, doğalgaz zammına karşı olmadınız? Milletle alay mı ediyorsunuz? ‘Biz su zammına karşıyız, arabaların kapılarına, su zammı işte, afiş bırakmalar…’ Bunlar çok komik işler. Vatandaşın aklıyla alay etmeyin. Bu zammın yapılmasını istemediniz mi? Hadi o zaman ben de sizi davet ediyorum: AK Parti milletvekillerinize seslenin; bu millet adına, bütün zamları geri alsınlar. Bizim sorunumuz yok o zaman. Hatta kara geçeriz. Bu bahsettiğim etkin zamları geri alsınlar. Millet de rahatlasın, İSKİ de rahatlasın.” “MELEN BARAJI NEDEN SÖZ VERİLEN ZAMANDA BİTİRİLEMEDİ?” “Bizim arkadaşların verdiği teklif o kadar masum ki! Biz istemeyiz zam yapmak. Ancak onu bile yaparken, toplumu düşünerek zam yaptık. Az tüketenin aslında zammı yaşamayacağı, yani çok tüketenin daha fazla ücret vereceği bir üç kademeli fiyat tarifesini devreye sokmak adına bir öneri oluşturdu benim arkadaşlarım. Yani bunları görmezden gelip şov yapmanın, hiçbir faydası İstanbul’a yok! Bakın, İSKİ’yi ve bütçesini konuşuyoruz. İSKİ yatırım yapacak. İSKİ, İstanbul’u nasıl devraldı? Sayın Cumhurbaşkanı, birkaç gün önceki ifadesiyle; ‘Biraz kuraklık yaşayınca İstanbul su sorunu yaşayacak’ tereddüdünü ortaya koydu. Sayın Cumhurbaşkanı haklılar. Çünkü biz, öyle bir İstanbul devraldık. Daha önce söyledikleri gibi; 2040’a, 2071’e kadar, nüfusu 30-35 milyon da olsa su sorunu yaşamayacak bir İstanbul devralmadık. Önce bunla bir yüzleşsinler. Hatta 7 AralıK’ta 3 yıl geçmiş olacak. Sayın Veysel Eroğlu’nun, geçmişteki DSİ’nin bağlı olduğu bakanlığı yöneten sayın Bakanın kendi ifadesi var: ‘7 Aralık 2016, şu saatte Melen Barajı hizmete girecek!’ Biz göreve geldiğimizde, Melen Barajı, yaklaşık 9 milyon metrekare su toplama alanı olan baraj suyla dolu olmalıydı, İstanbul’a su basıyor olmalıydı. Bakın orada, su basma ile süreç bitmiş, enerji ile ilgili yatırımlar yapmaya hazır, her şey hazır, ama ortada baraj yok! Niye yok. Niçin sıkıntı yaşanıyor. Niye yok? Niçin yapılmadı? Bunları neden sormuyorsunuz? Yani bu kadar samimi iseniz, İstanbul’u bu kadar düşünüyorsanız benim kıymetli meclis üyelerim. İstanbul’un kıymetli meclis üyeleri; bunu niye sormuyorsunuz? Milyarlarca lira harcandı. Şimdi onun tadilatı için, belki 600 milyonun üzerinde maliyette harcamalar yapılacak. Bunları niye sormuyorsunuz? Bakın biz bunları düzeltmek zorundayız. Bu hatayı yapanlara, bu gecikmeyi yaşatanlara İstanbul’da birazcık kuraklık yaşandığında sorun var diye, 5 aylık sürede sanki bunun sorumlusu bizmiş gibi! Biz, size güvenerek devraldık. 2040’a kadar su sorunu yok diye çok mutlu bir şekilde İSKİ’yi devraldık. Ama olmadığını siz de söylüyorsunuz.” “UCUZ KAHRAMANLIKLARIYLA ONLARI BAŞ BAŞA BIRAKIYORUM” “Dolayısıyla günün sonunda zam konusunda yaptıkları iş, tümüyle ucuz kahramanlıktır. Tarihe geçmiştir. Üzücüdür. Tabii ki tedbirleri almaya, süreci analiz etmeye, bir taraftan zammı reddeden anlayışla ne yapmak istediklerini hukuken de anlamaya çalışacağız. Arkadaşlarım inceliyorlar. Bu ucuz kahramanlıklarıyla onları baş başa bırakıyorum. Bizim verdiğimiz, dar gelirlinin su faturasına yük olmadan, çok harcayanın, bahçesini sulayanın ya da işyerinde çok tüketenin daha fazla su tarifesiyle karşı karşıya geleceği çok randımanlı bir öneriydi. Kaldı ki yıllarca bu şehre pahalı su tükettirmiş bir iktidarın dönemine de biz son verdik. Suda indirimi biz yaptık. Ama o ara dönemde, benim bir süreliğine elimden görevin alındığı dönemde onu bile yanlış geçirdiler. Kademeyi ortadan kaldırdılar. Az tüketene çok fatura, çok tüketene az faturayı devreye soktular. Biz, onu da düzeltecektik. Ama düzelteceğimiz vakitler gelir.” “UZMANLARA BAKARSANIZ DAHA İYİ ANLARSINIZ!” İmamoğlu, sürecin hukuki boyutunun nasıl olacağı, konunun mahkemeye taşınıp taşınmayacağı yönündeki soruya ise, “Elbette meclis bira karar almıştır. İstanbul’un en kıymetli iştiraklerinden İSKİ’nin bütçesi geçmiştir. Şimdi bizim bütün çelişkileriyle, uyarılarıyla verilen tekliflerle hak, hukuk hangi yetkiler var elbette kamu lehine. Bunu gözden geçirip bakmamız gerekiyor” yanıtını verdi. İmamoğlu’na, “Tevfik Bey, (Göksu) ‘Mayıs ayında indirim kararı aldık. Bir sonraki zam oranını da Mayıs ayında yapacağız’ dedi. Giderlere zam geldi ama zam bir sonraki yıla bekleyemez miydi” sorusu soruldu. İmamoğlu, bu soruya, “Bizim aldığımız zam kararı, zaten Ocak ayından itibaren devreye girecekti. Konuştuğumuz şey, 4 aylık şov için gereksiz bir şey. Bu tamamen bir şov. Algı yaratmak” yanıtını verdi. İmamoğlu, aynı gazeteciden gelen, “Tevfik Bey, ‘Kategorilerde 0-15 için halkın yüzde 40’ı kullanıyor. Aslında yoksul kesimi etkileyecek kısmı burası’ diyor” hatırlatmasını, “Tevfik Bey, uzman değil. Siz, uzmanlara bakarsanız bence daha iyi anlarsınız. Tevfik Bey, siyaset yapıyor. İyi de yapamıyor ama yapıyor. Bence uzmanların ortaya koyduğu raporlar itibar ederseniz daha iyi anlamlı olur” şeklinde yanıtladı. İmamoğlu’na sorulan diğer sorular ve İBB Başkanı’nın sorulara verdiği yanıtlar şöyle oldu: “İSKİ’NİN BATMASI GİBİ BİR ŞEY YOK” “CHP grubunun, ‘Bu karar İSKİ’yi batırmaya yönelik bir karardır’ gibi bir eleştirisi oldu. İSKİ, mali açıdan böyle bir tehlike altında mı?” - Yok. Batırmaya güçleri yetmez. 130 değil, 170 değil, 370 de olsa ona gücü yetmez meclis üyelerinin. Yani kimsenin haddine değil. Tedbirleri alacak seviyedeyiz. Uygulamalara ve yapılanlara bakacağız. Ben ilçe ilçe geziyorum. Her ilçede İSKİ’nin yatırımları var. Onları en iyi kendileri biliyor. Başta Tevfik Bey gibi belediye başkanları da biliyor. Ama dediğim gibi, dün ortaya konulan cümleler, siyasi sözler elbette bizim idaremizdeki arkadaşlarımızı bağlamaz. ‘Batma’ diye bir şey yok. Tedbirleri alacak seviyedeyiz. Tümüyle dün yapılanlar ucuz kahramanlıktır. “İSKİ’nin bütçe kitapçığındaki su zammı tarifesiyle, mecliste revize edilerek sunulan tarife arasında fark var. Nasıl değerlendiriyorsunuz?” - Olabilir. Bir taraftan arkadaşlarımız, bir taraftan bürokrasi çalışmış. Bir tarafta siyasi insanların yorumları katılmış. Bu dosya meclise sunulalı nerdeyse 20 gün oldu. Herkes katkı sunacak. Zaten amaç katkı sunmak. Bir hafta önce bana geldiler. ‘Böyle bir şey sunulmuş ama şöyle bir şey yaptığımızda daha doğru olur’ dediler. ‘Çok iyi’ dedim. ‘Bunu karşı siyasi partiyle de görüşmek istiyoruz’ dediler. ‘Çok iyi olur’ dedim. ‘Ortak olsunlar’ dedim. Amaç; mecliste olan iyi şeyleri büyütmek. İSKİ’yi överken ve kötülerken herkes dikkat edecek. Ya da İSKİ’yi överken, ‘40-50 yıllık su sorunu çözdük’ derken bir yandan da ‘Bak yağmur yağmadı, kuralık oldu. Tehlike çanları çalıyor’ diye saçma sapan gazetelerde manşetler atanların o cümlelerine vesile olmamak lazım. Meclis, iş geliştirme yeri. Benim bir hafta önceden haberim vardı. Karşı tarafla da bu bilgiyi paylaştılar. Benim arkadaşlarımdan elde edindiğim bilgi bakıyoruz, inceliyoruz. Son bir gün kala bu kararlar ortaya çıktı. Sanırım talimat öyle geldi. “İHANETİN BOYUTU 100 KAT!” “Kanal İstanbul için Ankara’da, ÇED raporuna son haline vermek için toplantı yapıldı. İBB de katıldı. İBB nasıl bir sunum yaptı? Projeye karşı olduğunu mu açıkladı?” - Tümüyle karşı olduğumuzu açıkladık. Çünkü Türkiye’nin bu kadim güzel kentinin bir şehri, bu denli alabora edecek, mahvedecek bir projeye gereksinimi yoktur. İşin maddi boyutunu bir kenara koyalım. Önce şunu söyleyelim: Doğayı tahribat açısından, şehrin bütün dengelerini erişimini ulaşımını yaşamını alabora edecek böyle bir yatırımın İstanbul’a oluşturacağı travmaları, bir gazete 3 kat demiş, ben öyle bir şey demedim, bu şehre bugüne kadar ‘ihanet ettik’ denen kavramların 100 katı. Bu kadar derin bir sorundur. Bunu teknik insanlar görüyor, herkes görüyor. Bu sürecin içinde bu işe ‘Doğru bakıyorum, olumlu bakıyorum’ diyen teknik insanın bile vicdanı akşam kendisi ile baş başa kaldığında ağrıyor, sızlıyor. Vicdanının sızladığına ben eminim. Bu kadar net konuşuyorum. Öyle bir ihtiyacı yok İstanbul’un. Sıfır. Gündeminde yok. Geçmişte Marmara Denizi’ne 3-4 tane adayı koyanlar. Hafriyattan ada yaptılar, bu projeleri biz gördük. 7-8 sene önce gördük. O adaların üzerinde 2-3 milyon dolara, 4 milyon dolara yurtdışında satacağız diye pazarlama yapanlar… Akıl tutulması. “DEPREM KUŞAĞINDA YAPIYORSUNUZ; AKIL TUTULMASI!” - Deprem kuşağında yapıyorsunuz. Akıl tutulması. Depreme en yakın havzanın olduğu noktadan, Küçükçekmece Gölü’nün oradan bir kanal ile İstanbul’u ikiye bölüyorsunuz, Avrupa yakasında, stratejik olarak güvenlik olarak bir ulaşılmaz, erişilmez ada oluşturuyorsunuz. Depremin etkilerini güçlendiriyorsunuz. Neresinden dinlesek elinizde kalır. Bugüne kadar yapılan ihanetleri, 100 ile çarpın. 65 milyar lira deniliyor, 75 milyar lira deniliyor. Bu paralarla İstanbul’un deprem sorununu çözelim. İstanbul’da 50 bin binanın risk altında olduğuna dair rapor var. Benden önceki yönetimlerin hazırladığı raporlar da var. Tekrar analizini yapıyoruz. Önümüzdeki hafta depremi konuşacağız. İstanbul’da depremi çözememiş bir basiretsiz bir dönemi İstanbul’a yaşatmışken, İstanbul’a 65-70 milyar belki de 100 milyar harcayacaklar…Hesaplara göre 1,5 milyar metreküp hafriyat var. Yapılan toplantıda hiç kimse bununla ilgili konuşmamış. DSİ de bu işe karşı çıkmış. Altını çizelim. Yapılan toplantıda olumsuz rapor vermiş DSİ. Doğru, hiçbir teknik kurulun buna olumlu rapor verme hakkı da yok, haddi de yok, şansı da yok. “ÇÖLÜN ORTASINDA BİR KENT DEĞİLİZ” - Biz, çölün ortasında bir kent değiliz. Çölün ortasında parayla alabora edilecek ya da parayla kurulan bir kent değiliz. Bu kent Allah’ın bir lütfu. Bu şehre ihanet etmeyin, ettirmeyeceğiz. Bu milletin iradesini her ortamda savunan bir yönetim olmaya söz verdik. Bunu sonuna kadar savunacağız. Bütün detaylarını oturalım kamuoyu önünde tartışalım. Bu işin sonu referanduma kadar gider. Bu millete bu şehre sormak zorundasınız. En doğru kararı millet vermez mi? Söz milletindir demedik mi? Benden çok geçmiş dönemin yönetenleri bu cümleleri kurmadı mı? Millete bunu tek tek anlatalım, millete soralım. Millet, Kanal İstanbul’dan ne bekliyor Allah aşkına? İş mi bekliyor, aş mı bekliyor? 1,5 milyar metreküp hafriyat ne demek? Esenler, Bağcılar, Güngören’in 30-35 metre yukarıya doğru havalanması demek. Nereye koyacaksınız bunu? Hiçbir fikir yok ortada. En az 6-7 yıl bu şehri alabora etmenin, her tarafı inşaata çevirmenin anlamı ne? Ne biliyor musunuz? Yine milletin aklıyla oyun oynamak. Şu anda bu ülkede ekonomik sorunlar var. Her gün travmalar yaşanıyor, işsizlik almış başını gidiyor. 2011’de “çılgın proje” dedikleri iş acaba yine işe yarar mı diye milletin önüne böyle bir şeyi servis etmeye kalkıyorlar. Tümüyle yanlış bir iştir karşısındayız. Millete soralım noktasına getirelim. Herkese anlatalım. Bütün bilim insanları şeffaf olarak bu işi tartışsınlar. Bütün akademisyenler, yatırım unsurları, ekonomistler, ülkesini seven herkes bu işi tartışsın; ondan sonra da halka soralım. Read the full article
0 notes
Video
youtube
Beni Hatırla - Nazan Öncel ✩ Ritim Karaoke (Kürdi Minör 4/4 C Sebare Bes... ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın 👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ✩ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/ooWjdpNImZw ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Beni Hatırla - Nazan Öncel ✩ Ritim Karaoke (Kürdi Minör 4/4 C Sebare Beste Nazan Öncel) @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ESER ADI : BENİ HATIRLA SÖZ GÜFTE : NAZAN ÖNCEL BESTE - MÜZİK : NAZAN ÖNCEL USÜL : 4/4 C SEBARE MAKAM - DİZİ : KÜRDİ - MİNÖR ARANJÖR : İSKENDER PAYDAŞ BENİ HATIRLA ŞARKI SÖZÜ VE AKORU Em Bm C Am Bm Em Resimlere bak, mektubumla avun, şarkılar tut Em Kendinden vazgeç, yastığına sarıl, korkular tut Bm C Dağılsın kalbin, öl hatta orda Am C B Lanetler yağdır, beni hatırla Em Am Bm Her telefona sen çık, her kapıya sen koş, beni hatırla x2 Am Sen bir yerlerde, ben bir şehirde Em B Em Akşam olunca beni hatırla Em Mektupları yak, şarkılara küs, hasretler giy Em Depremler olsun, üst üste sonra, kahrından öl Nazan Öncel Unvanı Sokak Kızı Doğum 6 Şubat 1956 (68 yaşında) Karşıyaka, İzmir, Türkiye Başladığı yer Türkiye Türk Tarzlar Pop · rock Meslekler Şarkıcı · şarkı sözü yazarı · besteci Çalgılar Vokal · gitar · mandolin · piyano Etkin yıllar 1969–günümüz Müzik şirketi DMC Resmî site Resmî site Eş Salih Öncel (e. 1973–1985) Akşit Togay (e. 1997–2017) Çocukları Serkan Öncel Nazan Öncel (d. 6 Şubat 1956; Karşıyaka, İzmir), Türk şarkıcı, söz yazarı ve besteci. "Sokak Kızı" lakabıyla da anılan sanatçı, ilk kırk beşliği "Sana Kul Köle Olmuştum"u 1978 yılında yayınlamıştır. 1982 yılında LP formatında yayınladığı ilk albümü tutmayınca, TRT için demolar yapmayı bırakmış, sadece sahne çalışmalarıyla mesleğine devam etmiştir. 9 yıl sonra, 27 Aralık 1991'de[1] yayınladığı Bir Hadise Var albümünün satış başarısıyla da sağlam, kalıcı ve büyük bir başlangıç yapmıştır. Diskografi Ana madde: Nazan Öncel diskografisi Stüdyo albümleri Yayınlanma Albüm Format Satış ve sertifikalar Nisan 1981 Yağmur Duası LP +10.000 27 Aralık 1991 Bir Hadise Var MC, CD +1.500.000 24 Ocak 1994 Ben Böyle Aşk Görmedim MC, CD +600.000 15 Temmuz 1995 Göç MC, CD +200.000 12 Nisan 1996 Sokak Kızı MC, CD +450.000 10 Nisan 1999 Demir Leblebi MC, CD +200.000 24 Nisan 2004 Yan Yana Fotoğraf Çektirelim MC, CD +1.500.000[9] 30 Haziran 2006 7'n Bitirdin MC, CD +367.000[10] 28 Aralık 2008 Hatırına Sustum CD, LP +80.000[11] 27 Mayıs 2011 Hayvan CD +80.000[12] 25 Mart 2014 Bazı Şeyler CD 23 Mart 2018 Durum Şarkıları CD 24 Kasım 2023 Kara Plak Geceye Bir Şarkı Dijital, LP Tekliler 1978: Sana Kul Köle Olmuştum / Kader Bu, Çekeceksin 2010: Tuttum, Bırakmam 2015: Aşkitom 2016: Sakin Ol Şampiyon 2020: Bir Bilsem Ah, Bir Bilebilsem 2023: Deniz Tutmaz (Sade İnsanlar ile) 2023: Saykodelik (Cem Adrian ile) Ödülleri 2005 - 32. Altın Kelebek Ödülleri - Yılın Şarkısı Ödülü (Of Of)[13] 2007 - Magazin Gazetecileri Derneği 14. Altın Objektif Ödülleri - Yılın Şarkısı Ödülü (Aşkım Baksana Bana) 2015 Aşkitom Altın Plak ödülü 2019 Radyo Boğaziçi Yaşam Boyu Onur Ödülü Nazan Öncel Şarkıcı Genel Bakış Şarkılar Albümler Dinle Etkinlikler Videolar Beni Hatırla Yan Yana Fotoğraf Çektirelim · 2003 Aşkım Baksana Bana 7'n Bitirdin · 2006 Mühürledim Seni Kalbime Bir Hadise Var · 1991 Geceler Kara Tren Ben Böyle Aşk Görmedim · 1994 Hadi O Zaman Bazı Şeyler · 2014 Hay Hay Yan Yana Fotoğraf Çektirelim · 2003 Gitme Kal Bu Şehirde Bir Hadise Var · 1991 Kimler Gelmiş Durum Şarkıları · 2018 Erkekler de Yanar Sokak Kızı · 1996 Gidelim Buralardan Göç · 1995 Nereye Böyle Yan Yana Fotoğraf Çektirelim · 2003 Beni Bu Koca Şehirde Yalnız Bırakma Hayvan · 2011 Dillere Düşeceğiz Ben Böyle Aşk Görmedim · 1994 Aynı Nakarat Bir Hadise Var · 1991 Aşık Değilim Olabilirim Bir Hadise Var · 1991 Seni Bugün Görmem Lazım Hatırına Sustum · 2008 Hokka Yan Yana Fotoğraf Çektirelim · 2003 Aşkitom Aşkitom · 2015 Omzumda Ağla 7'n Bitirdin · 2006 Normal Hayvan · 2011 Saykodelik Saykodelik · 2023 A Bu Hayat Sokak Kızı · 1996 Ben Sokak Kızıyım Sokak Kızı · 1996 Bir Şarkı Tut Göç · 1995 Ölüyorum Anlasana Sokak Kızı · 1996 Bu Havada Gidilmez Demir Leblebi · 1999 Ukala Dümbeleği Yan Yana Fotoğraf Çektirelim · 2003 Ne Güzel Olur Bazı Şeyler · 2014 Aşk Beklemez Ben Böyle Aşk Görmedim · 1994 Bırak Seveyim Rahat Edeyim Sokak Kızı · 1996 Bazı Şeyler Bazı Şeyler · 2014 Ağla Erkeğim Ağla Bir Hadise Var · 1991
0 notes
Photo
https://bianet.org/bianet/bianet/164048-19-ve-20-yuzyil-mansetlerinde-ermeni-soykirimi
**
Ermeni Soykırımı Müzesi Direktörü Hayk Demoyan’ın hazırladığı “Armenian Genocide:Front Page Coverage In the World Press” (Ermeni Soykırımı: Dünya Basını Manşetleri) kitabı 19. yüzyılın ortasından Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanına kadarki dönemde dünya basının Osmanlı’ya ve Osmanlı Ermenileri’ne nasıl baktığını gözler önünde seriyor.
Aralarında Britanya, Almanya, Fransa, Danimarka, Norveç, ABD ve Rus basının da olduğu geniş seçkide Ermeni ve Rumlara yönelik pogrom ve katliamların aslında dünyanın gözü önünde gerçekleştiği anlaşılıyor.
Yardım çağrılarının yapıldığı bazı yayınların yanı sıra, katliamları grafik ve fotoğraflarla belgelendiği yayınlar, Osmanlının müttefikleri ile ilgili karikatürler ve Ermenilere yardım eden ülkelere yönelik propagandalar yer alıyor.
213 sayfalık kitap Ermenice ve İngilizce hazırlanmış. Beş bölümden oluşan kitapta “19. Yüzyılda Manşetlerde Ermeniler, Osmanlı Savaşları ve Katliamlar”, “Sultan Abdülhamid Dönemi Ermeni Katliamları (1894-1896)”, “Katliamlar, Ayaklanmalar, Şiddet”, “Adana’da Ermeni Holokostu, Nisan 1909” ve “1915-1923 Ermeni Soykırımı” başlıkları yer alıyor.
Demoyan kitabın giriş bölümünde 1894-1896 Hamidiye katliamları, 1909 Adana kıyımı ve 1915 Ermeni Soykırımı’nın özellikle İngiliz, Rus, Fransız ve Amerikan gazetelerinde geniş yer bulduğunu yazıyor.
“Yabancı basına yayılan bu yayınlar bir fenomen olarak soykırımın süreç ve sonuçları hakkında paha biçilmez bilgiler veriyor, Ermeni Soykırımı’nın tarihsel gerçekliğine hizmet ediyor.
“Osmanlı İmparatorluğu’nda soykırımdan kurtulan görgü tanıklarını temel haber kaynağı olarak kullanan uluslararası muhabirler ve gazete editörleri, aynı zamanda yabancı diplomatların gönderdiği raporlar yardım gönüllüleri, misyonerler ve katliamlara kendi gözleriyle tanık olmuş diğer görgü tanıklarının anlatımlarıyla 19. yüzyılın sonu 20. yüzyılın başında Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeni halkına diğer Hıristiyan azınlıklara uygulanan katliam gün yüzüne çıktı.”
Demoyan bu yayınlarla uluslararası toplumun Osmanlı hükümetinin katliamlarından haberdar olduğunu hayatta kalanlara yönelik yardım kampanyalarının arttığını ifade ediyor.
Kitapta yer alan bazı yayınlar şu şekilde:
Batı medyasında yaygınlaşan “Başıbozuk” imgesi. Başıbozuklar Ermenilere ve diğer Hıristiyan halka saldıran çeteler için kullanılıyordu.
* Le Journal Illustré’nin 1864 baskısı.
* Journal Des Voyages’in 1877 baskısı.
* Ermeni Katolik Patriyarkı Pierre Azarian’ın İstanbul’daki cenazesi, 20 Mayıs 1899, Le Journal Illustré.
* “Let’s have (a) peace (piece)” [Hadi barış yapalım – Hadi bir parça alalım], Harper’s Weekly, 30 Haziran 1877.
* İstanbul’da 1896’da Ermeni kıyımı, Il Seculo Illustrato, 13 Eylül 1896.
* Britanya yayını The Graphic, 28 Aralık 1895 baskısında panikle dükkanlarını kapayan Ermeni esnafı resmediyor.
* Gerardstown Times’daki “Kill the Armenians” (Ermenileri Öldürün) başlıklı makalede Osmanlı’nın ermeni karşıtı politikaları eleştiriliyor, 7 Aralık 1894.
* Erzurum katliamını ve sonrasını fotoğraflayan The Graphic, 7 Aralık 1895.
* Erzurum katliamı, Çek gazetesi Nove Jllustrovane Listy, Ocak 1896.
* Sasun’da Ermeni bir kadının tecavüzden kaçmak için kendini kayalıklardan aşağı bırakılması resmedilmiş, Black and White dergisi, 22 Aralık 1895.
31 Mart Vakası, Weiner Bilder manşetlerinde.
* İtalyan Domenica del Corriere gazetesinin manşetin Adana katliamı “Doğu Türkiye’de Katliam: Binlerce Ermeni Adana’da, kilisede canlı canlı yakıldı” başlığı ile verilmiş, 1909.
* L’IIIustration’un manşetinde Harbiye Nazırı Enver Paşa, 17 Ocak 1914.
* Fransız Excelsior’un menşetinde Ermeni bir yetimi taşıyan Rus süvarisi. Bu fotoğraf daha sonra Ermenilere yardım eden Rusların sembolü oldu, 30 Haziran 1916.
* Britanya basınında Ermeni ve Suriyeli mülteciler Britanya koruması altında.
* “Slave Market News” (Köle Pazarı Haberleri) isimli gazetede soykırımdan kurtulan Ermeni kadınları manşete taşınmış. “Türkler, sahip oldukları Hıristiyan kadınları nasıl işaretliyorlar” başlığı kullanılmış, 1925.
* Ermeni bir kadının portesi, Orient im Bild, Haziran 1927. (EA)
Elif Akgül
Gazeteci. Aralık 2012-Haziran 2018 dönemi bianet İfade Özgürlüğü editörü. Öncesinde IMC TV'de muhabirlik yaptı. İstanbul Bilgi Üniversitesi Sinema Televizyon Bölümü mezunu.
0 notes
Text
Hadi – İpucu ve Joker Kodu (7 Mayıs 2019)
Hadi – İpucu ve Joker Kodu (7 Mayıs 2019)
Müge Boz ve Merve Toy’un dönüşümlü olarak sundukları para ödüllü canlı bilgi yarışması “Hadi” bugün 12:30, 20:15 ve 20:30’da. Bugünün yayın akışı ve ödülleri şu şekilde:
Saat 12:30’da “Mini Hadi”de 10.000 TL.
Saat 20:15’de “Joker Hadisi”nde Joker Hakkı.
Saat 20:30’da “Tarkan Gecesi”nde 20.000 TL.
Joker Kodu: DEVİNDİRİMGÜNLERİ
7 Mayıs 2019 – 12:30 Yarışmasının İpucu:
“İpucumuz bugün İstanbul…
View On WordPress
#7 Mayıs#7 Mayıs 2019#7 Mayıs 2019 Salı#7 Mayıs Salı#Ahmet Jahrein Sonuç#Ailece Hadi#Cantuğ Özsoy#Ceyda Duvenci#Hadi#Hadi 100#Hadi 1000#Hadi 7 Mayıs#Hadi 7 Mayıs 2019#Hadi 7 Mayıs 2019 Salı#Hadi 7 Mayıs Salı#Hadi Gamer#Hadi İpucu#Hadi Joker#Hadi Joker Kazan#Hadi Joker Kodu#Hadi Magazin#Joker Kodu#Merve Toy#Müge Boz#Özge Ulusoy#Resimli Hadi
0 notes
Text
25 mayıs 2019 18:22
gelmedi beni de oraya almadı
asra belde bir 24 saaaaaaat oldu:
adım 1: korkuyla karışık heyecan. çok gergindim hocanın yanına gideceğim diye.
adım 2: şaşkınlık. çok güzel kibar karşılandım. çok onur ediciydi.
adım 3: çok çok mutluyum. allahım şükürler olsun.
adım 4: şaşkınlık. kız kardeşim bana kırgınmış...
adım 5: öfke. haksızlığa uğradığımı düşündüğüm için.
adım 6: yorgunluk. günlerdir uykusuz.
adım 7: yorgunluk.
adım 8: şiddeti artan karın ağrısı. artık bastıran uykusuzluk.
adım 9: kardeşime öfkeye devam ve halledememe.
adım 10: uyusam keşke...
adım 11: uyumadan gelen kötü haber. canımın ötelerinden biri olan bebişimin kod adı moonpie olsun. tümör varmış riskli bir ameliyata girecekmiş.
adım 12: .................
adım 13: uyudum sonunda.
adım 14: moonpie görmeye gittim. bebeğim iyi olacak ne olur iyi olsun amin.
adım 15: çok çok şaşkınlık.
adım 16: müstakbel başımın belası hadi onun adı da dert olsun. derdim tek görüşme ihtimalimiz olan yerden çıktı ... hoba!
adım 17: onu bir daha göremeyecek miyim?
adım 18: şaşkınlık ve öfke.
adım 19: silmeden önce son bir kez konuş.
ve aradım.
adım 20: umursamaz duyarsız söylemlerle dolu. derdim şunu deyip durdu nerden benim derdim oluyorsa. ‘takma yaa... rahat ol ya... su akar yolunu bulur.’ sonuçta benim derdim olmuş olabilir ama ben onun derdi değilim. bildim.
adım 21: rahatlatan bir hayal kırıklığı.
adım 22: kız kardeşle yapılan soğuk bir telefon konuşması.
YORGUNLUK.
E NE YAPAYIM TABİİ Kİ HİÇ BİR ŞEY OLMAMIŞ GİBİ YARINKİ SINAVA ÇALIŞAYIM.
DUA EDEYİM.
BEN ACİZİM. SONUNDA HEP YAPMAM DEDİKLERİMİ YAPARIM. OLMAZ DEDİKLERİM OLUR. AMA SONUÇTA YİNE OLAN OLUYOR CİDDEN.
ELİMDEN BİR ŞEY GELMEZ HALDEYİM ALLAHIM.
YARDIM ET.
amin
0 notes
Text
Arzu Okay Kimdir Arzu Okay Sinema Filimleri
Arzu Okay 1970 yılında Bir yarışmada yüz sinema güzeli seçildi. Daha sonra İtalya’daki yarışmada 4. Oldu 1970 yılında Ayhan Işık ile başrollerini paylaştığı ölünceye kadar isimli film ile sinemaya giriş yaptı.
Henüz daha 14 yaşındayken Zeki Müren’le fotoroman da oynadı Saklambaç gazetesinin açtığı yarışmaya katılıp kazandı.
Arzu Okay kimdir.
Arzu Okay kim 1954 yılında İstanbul’da dünyaya gelir babası şoför annesi ev hanımıdır Arzu Okay 10 aylıkken annesi ve babası ayrılmışlar Mecidiyeköy Lisesi’nde okudu Okulu bitirmeden bıraktı.
1970’li yılların filmler furyasına Türk sinemasını kasıp kavuran filmlerde Ali Poyrazoğlu Bülent Kayabaş Aydemir Akbaş Hadi çaman Mete İnselel gibi ünlü isimlerle birlikte rol aldı. Liseyi dışarıdan bitirmek için dersler almaya başladı Ders 6 hocalardan biri karısıyla beraber Deri işi yapıyordu onlara ortak oldu 22 yaşında Londra veya İngilizce öğrenmek için gittiği 7 ay kaldı döndü. Şarkıcılık yapmaya başladı. İbrahim Tatlıses’in de olduğu bir kadro ile. Anadolu turnesine çıktı daha sonra sinemaya bırakarak bir 984 26 Paris’e gitti ve Denizcilik üzerine ticarete atıldı 19 84 86 yılları arasında tarihte iş yeri açtım 1990 krizinde battı daha sonra tekrar toparlandı.
Arzu Okay 1985 yılında Paris’te tanıştığı bir Fransız ile evlendi 7 sene sonra boşandım ressam olan Eda su neidik 16 Şubat 1987’de bir kızı vardır.
Arzu Okay kızı Eda su neidik ile birlikte Paris’te yaşamaktadır en son 25 Mayıs 2013 tarihinde Erzurum’da düzenlenen uluslararası Dadaş Film Festivali’ne sonucu olarak katıldı.
Arzu Okay filmleri
Ölünceye kadar 1970
Gelin kız 1970
Kurt kanı 1970
Işte kölen olayım 1970
Büyük acı Fatma 1971
Rüya gibi Fatma 1971
Ateşli kadınlar Çetesi 1971
Aşkımı Kanla yazdım 1971
Ali Cengiz oyunu 1971
Sürgünden geliyorum 1971
Kazanova Niyazi 1971
Kara gül 1971
Beyaz kelebekler 1971
Ayıp ettin şemşettin 1971
Şimdi silahlar konuşacak pekos Bill 1971
Kiralık katil 1971
Cehenneme Hoşgeldin 1971
Gecelerin öfkesi 1971
Genç kızlar pansiyonu 1971
Zapata 1971
Ipi boynundan al 1971
Iki belalı adam 1971
Her şeyim sensin 1971
Altın Prens Devler ülkesinde Şehrazat 1971
Ve silahı çekti 1972
Üç Silahşörler 1972
Üç kağıtçılar 1972
Sevgili Hocam 1972
Hesapta yoktu 1972
Darağacı 1972
Çapkın Hafiye 1972
Arzu ile Kamber 1972
Şeytan pençesi 1972
Kozalı Gelin Arzu 1972
Günahsızlar Ayşe 1972
Çılgınlar ordusu 1972
Üç silahşörlerin İntikamı 1972
Asılana kadar yaşayacaksın 1972
Bir Pınar ki Pınar 1972
Gurbetçiler 1972
Cennetin kapısı 1973
Beddua günahsız kadın 1973
Alo polis 1974
Tanrı sevenleri korur 1974
Hop Dedik Kazım 1974
Venedik de Aşk Başkadır 1974
Tipsiz 1974
Kanlı Savaş 1974
Emrah 1974
Ah deme Ohh de 1974
Aman ne gırgır 1974
Uyanık Kardeşler 1974
Bahriyeli Kemal 1974
Olmaz Böyle Şey 1974
Ye Kürküm Ye 1975
Gelinin ödü patladı 1975
Çilli yavrum çilli 1975
Canım de bana 1975
Çalkala Yavrum Çalkala 1975
Üç Ahbap Çavuşlar 1975
Keloğlan İz Peşinde 1975
Beş atmiş yirmi beş 1975
Anasının kızı 1975
Şipşak basarım 1975
Kocam erkek mi 1975
Şehvet kurbanı Şevket 1975
Alemin Keyfi Yerinde 1975
Şimdi yavrum Şimdi 1975
Tatlı Cadı 1975
Sev doya doya 1975
Canavar Cafer 1975
A’dan Z’ye kadar 1975
Arzu 1976
Sütü bozuk 1976
Portakal 1976
Kucaktan kucağa 1976
Sokak Kadını 1976
Günah 1976
Tepedeki Ev 1976
Aşk Dediğin laftır 1976
Beyaz kuş Emine 1977
Zehirli çiçek 1977
Tatlı Melek 1977
Sen aşk nedir bilirmisin 1977
Sen ve ben 1977
Leyla 1977
Bir tanem 1977
Çırılçıplak 1977
İkimiz de sevdik 1977
Vahşi ve Tatlı 1978
Beklenen kadın 1979
Dilber dudağı 1979
Kızı da arası gibi 1980
2000 yılı son olarak oynamış olduğu sinema filmi Yalnızlar adlı sinema filminde rol almıştır Arzu Okay.
Arzu Okay Kimdir Arzu Okay Sinema Filimleri
0 notes
Text
Gölpazarı’nda 1 Mayıs
İstanbul’da bir Mayıs sabahından herkesi selamlıyorum. “Bir Mayıs” demişken, blog okuru tüm işçi ve emekçi arkadaşların bayramını da kutlarım. Son yazıdan bu yana neler oldu biraz özet geçeyim, sonra da 1 Mayıs kaçamağımız Gölpazarı tırmanışından bahsedeyim.
Foto: Asya Ece Uzmay
Bizim hipertrofiyle tekrar periyodizasyona girişimiz patladı öncelikle. O yazıyı yazdıktan sonra 2 hafta daha, toplamda 3 hafta dirayetle devam ettik aslında ama sonra olmuyo gibi ya, meh, deyip bıraktık. Bence sebepleri de bizim (özellikle benim) kendimizi halen bıraktığımız yerde sanıp campus ve fingerboard’a da aynen girişmemiz (hipertrofide campusboard??? diye düşündüğünüzü duyar gibiyim) ve (özellikle Mehmet’in) salonda çalışma olayını hala yeterince sevmemesi olarak özetlesem yanlış demiş olmam. Benim özellikle campuste parmaklarım da acıyınca, tamam ya komple tırmanışla yapalım bu işi dedik. Orda da antreman salonu olayı bizi biraz sıkıntıya soktu, sonra zaten biriken sıkıntıan kurtulmanın yolunu komple bu periyodu artık sonlandırmakta bulduk...
Evet, biraz üzüldük böyle çünkü sonuçta disiplinle gitmesi gereken bir işe başlayıp sonra da yenilgiyi kabul edip salıyorsunuz. Ama şimdi bakınca iyi ki de salmışız diyorum çünkü iş belki daha da ters tarafa (kötü sakatlanmaya falan, ne bileyim) gidebilirmiş. Peki sonra ne yaptık, durduk mu?
Tabii ki hayır. Biraz oturup düşündük nasıl devam etsek diye. Aslında direk güç çalışmaya devam edebilirdik, edecektik de ama o haftasonu bana bi geldiler. Bir şeyler yanlış gidiyor gibiydi... Sonra keşfettim ki biz uzun duvar tırmanacağız, hatta belki (kuvvetle muhtemel) kışın da yine duvarlara, kulvarlara gireceğiz amaçlarıyla başlayıp iyiden iyiye işin yönünü spor tırmanışa kaydırmışız! Biraz vaktimi alan bir araştırmaya giriştim ve sonra şu anda da 3. haftasını deviren programa giriştim. Program yine kuvvet temalı başladığı için yapabildiğimiz kadarıyla hipertrofiyi de boşuna yapmamış, periyodizasyonun da canına okumamış olduk. O da güzel oldu. İş nereye evrildi derseniz de şöyle: haftanın 2 günü (şimdi ilk kısım bitti, 3′e çıkıyor) salonda kuvvet antremanı, ~2 gün tırmanış, 2 gün yüksek nabızlı interval/tempo antremanları ve bir gün de uzun mesafe antremanı var şu an. Son hafta bir gün de mobility-streching ekledim, lazım. Bu kadar söyleyince haftanın 50 saati antremanla geçiyormuş gibi ama değil aslında. Bir kere okulda dönem de bitmek üzere olunca idmanları sabaha taşıyorum, bu vakitten büyük tasarruf. Ayrıca, bahsettiğim antreman takımlarının hepsi max. 2 saatimi alıyor. Bu sebeple haftada toplamda 8-9 saati aşmıyorum. Salonu pek sevmeyen partnerim de bu ara idmandan çalıp işine veriyor olduğundan 3 haftadır sadece tırmanışlarda beraberiz, öyle olunca zaman ayarlaması da tek başıma daha kolay oluyor. E tek başına baya sıkılıyorsun bazen ama pek de yapacak bir şey yok...
Antremanlara okuru antrene etme kısmı tahminimden uzun sürdü, pardon. Gölpazarı’na dalıyorum hızlıca.
Foto: Mehmet Boztepe (mb)
Biz böyle fotoğraftaki gibi bir yer var sadece biz de çadır atıyoruz diye gittik ama Doğan Palut meğer bir kamp alanı inşa etmiş oraya bungalovuyla, çadır alanıyla, taşıma suyuyla. Bir Geyikbayırı-Josito tabii ki değil ama tek kişinin çabasıyla azımsanmayacak işler yapmış burası için Doğan abi. Bir de 6 yıldır açtığı ~200 rotanın arasında bunları yaptığını düşünürsek bolca saygı duyuyoruz kendisine bu emeğinden dolayı tabii ki, burun kıvırmak yerine. Eline-emeğine sağlık.
Foto: mb
Böyle büyük kaya öbekleri var sıra sıra. Minerolog değilim ama kayanın verdiği his Ballıkayalar’ınkiyle oldukça benzer. Tabii orası artık kan-ter-gözyaşından iyice mumlandığından, bazı rotalar kötü plastik tutamak kıvamında. Burada hiç böyle bir şey yok. Rotaların kondisyonları harika. Birçoğu çok iyi temizlenmiş. Yine birçoğunun dereceleri gayet ayarında verilmiş. Tek ve en büyük problem halen bir guide’ının olmaması. Rotaların çokluğunu ve potansiyel rota sayısını düşündüğümüzde şimdiye kadar en azından bir internet sitesi üzerinden dahi olsa bunların paylaşılmamış olması büyük eksik gerçekten ama yukarıda da dediğim gibi, tüm Gölpazarı neredeyse tek kişinin emeğiyle ortaya çıkmış olduğu için umduğumuzu değil bulduğumuzu yiyoruz, gayet de memnunuz.
Foto: Asya Ece Uzmay (sanırım)
Güzel bir İTÜDAK ekibi olarak toplamda 10′a yakın insan olarak Gölpazarı’ndaydık. Hava da gayet güzel, hatta gündüz bazen gereksiz sıcak olduğundan geceleri ateş başı sohbetleri güzel olabiliyor. Gündüz de rotaların hemen altından, Ballıkayalar’dakinin aksine yüzülebilmeyi bırakın, suyu dahi içilebilen bir dere aktığından sadece Gölpazarı tırmanış bölgesinde bulunmak bile büyük keyif. Bu kadar tırmanış dışı tanıtıcı laf söylüyorum çünkü hem ilk gün 7- bir rotayı kötü bir önyargıyla onsightlayamamanın verdiği moral bozukluğuyla gayet az tırmandım hem de buranın gerçekten bilinmeye, tecrübeye edilmeye ihtiyacı var çünkü özellikle İstanbul’a bu kadar yakın ve bu kadar zengin bir tırmanış bölgesine 6 yıldır ilk defa gitmek beraber gittiğimiz tüm arkadaşlara bir “Ah beee, ne kaçırmışız” dedirtti.
Kendi tırmanışım hakkında yine de birkaç kelime etmek gerekirse; bir kere dayanıklılığım tamamen yerlerde. Artık şuna iyi bir çözüm bulmanın vakti geldi de geçiyor. Parmaklardaki güç de birazcık azalmaya başlamış ama bu kadarı normal, Geyikbayırı’ndan sonra hakikaten büyük yattık tırmanış anlamında. Ama asıl kötü olan yusuf. Şu an düşününce bile anlayamıyorum ama boltu geçer geçmez nasıl bir bir sonraki hamleyi yapamayacak hissetme, nasıl bir yusuf geliyor anlatamam. Bunu yenmenin hapı falan olsa net bir aylık maaşımı veririm sorgusuz sualsiz. Asıl moralimi bozan güçsüz hissetmek, dayanıksızlığın verdiği özgüven eksikliği falan değil, birebir bu. Yani aşamıyorsun, 2 ay önce Geyikbayırı’nda tam olarak nasıl yendiğimi de biliyorum aynı duyguyu ama bir daha yap, hadi şimdi falan, ııh, öyle olmuyor o iş işte.... İki günde bir 7′de yattım, bir 7+ denedim, geri kalanları daha düşük dereceler. Hoş olan sadece şu oldu; eski dağdelisi Ali Değer Özbakır’ın büyük övgüleriyle aldığım Five-ten Guide Tennie yaklaşım ayakkabılarıyla bir 5-5+ bir de 6 tırmandım. Gayet de güzel oldular döner ayak. Hayır, rotalar da hoşmuş, bir de o ayakkabılarla tırmanınca ayakkabılara da çok güvendim, iyi de hissettim. Dağda da en azından 4-5′lik etaplarda kullanmayı düşünüyorum şu anda, bakalım nasıl olacak.
Foto: mb (?)
Son olarak da önümüzdeki planlardan bahsedip bu artık uzun olan yazıya son noktayı koyayım. Öncelikle büyük plan: Arcteryx’in Chamonix’de düzenleyeceği “2017 Arcteryx Alpine Academy”ye katılıyoruz ben, yine eski İTÜDAK’lı Özgür ve Furkan. Bu oldukça büyük olay ve çok sevinçliyiz bu olacağı için. Orada Big Wall tırmanma ve 7a+ spor tırmanış üzerine iki clinic’e katılacağım, en baştaki aklimatizasyonu saymazsak. Sonrasında İstanbul’dan bize katılacak bir diğer İTÜDAK’lı olan Barış’la beraber 4 kişi de Mont Blanc klasik (Guether) rotası dahil 3-4 tırmanış yapmayı planlıyoruz. Buna ön hazırlık olarak yine Barış’la bir Aladağlar Hodgkin-Peck kulvarı çıkma fikrimiz ve partnerle Antalya, Aladağlar ya da belki Dedegöl’de çok ip boylu birtakım tırmanışlar yapmak istiyoruz. Bir de Haziran başında geçen sene de gittiğim Trento’daki ECT*’a tekrar gideceğim. Orada uğrayamadığım için üzüldüğüm Arco’ya giderim belki bu sene bir aksilik olmazsa, yani oraya gitmek de planlar içinde desem yanlış olmaz.
Temmuz ortasına kadar çeşitli çılgın tırmanış aktivitelerinin içinde olacağım velhasılı. Umarım hepsi iyi gider, başarılı olurlar, aksamazlar ve arada yaptığım antremanların karşılığını motivasyon olarak geri alırım. O motivasyonla Ağustos’ta İTÜDAK’ın 21. senesi Aladağlar buluşmasında da yine partnerle üç-beş bir şeyler patlatırsak bu gaz ve daha da motivasyonla gelsin yeni dönem planları, antremanları!!!
Son olarak sizleri Gölpazarı’ndaki ekibin bir kısmı ve sol altta Uğur’ın diliyle başbaşa bırakıyorum. Şimdilik, ciao...
2 notes
·
View notes