#Gündem Değerlendirme toplantısı
Explore tagged Tumblr posts
Text
İşçiyi, Emekliyi, Memuru Enflasyona Ezdirdiniz!
1 minute Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu, 7 Ocak 2025’te düzenlediği “Gündem Değerlendirme” toplantısında işçi, memur ve emekli maaşlarına yapılan zam oranlarını ele aldı. Toplantıda ayrıca, “Terörsüz Türkiye” söylemi, Gazze’deki işgalin 15. ayı ve hükümetin ekonomik politikaları da tartışıldı. Medya Bürosu Üyesi Muhammed Emin Yıldırım, 2025 yılının zamlarla başladığını belirtti. Vergiler,…
#açlık sınırı#asgari ücret#ekonomik kriz#emekli maaşları#enflasyon zamları#Gündem Değerlendirme toplantısı#Hizb-ut Tahrir Türkiye#işçi maaşları#kapitalizm eleştirisi#memur maaşları#Muhammed Emin Yıldırım#Tasarruf Tedbirleri#Türkiye ekonomisi#zengin-fakir adaletsizliği#İslam iktisadı
0 notes
Text
Edirne Keşan Belediye Meclisi’nin olağanüstü toplantısı gerçekleştirildi
https://pazaryerigundem.com/haber/195805/edirne-kesan-belediye-meclisinin-olaganustu-toplantisi-gerceklestirildi/
Edirne Keşan Belediye Meclisi’nin olağanüstü toplantısı gerçekleştirildi
Edirne’ye bağlı Keşan Belediye Meclisi’nin 2024 Aralık Ayı Olağanüstü Meclis Toplantısı gerçekleştirildi.
ERDOĞAN DEMİR /EDİRNE (İGFA) – Belediye Nikah Salonu’nda, saat 13.30’da başlayan toplantıya, Keşan Belediye Başkanı Op. Dr. Mehmet Özcan başkanlık yaptı.
Alınan yoklamada, Mehmet Tabarlı, Zafer Tınmaz ve Serdar Duman, mazeretleri nedeniyle izinli sayıldı.
Toplantının gündem maddelerine geçilmeden önce meclise açıklama yapan Özcan, şu ifadeleri kullandı: “Yoğun günler geçiriyoruz. Her geçen gün yeni gelişmeler oluyor. Bildiğiniz üzere, Temmuz Ayı Meclisi’nde SGK borçlarımız için daha önceden bakanlıklarımıza tahsis ettiğimiz yerleri Milli Emlak Müdürlüğü’ne sunmuştuk. Yavaş ilerleyen bir süreç geçirdik; ama geçtiğimiz hafta Milli Emlak Müdürlüğü’ne gittiğimde, sunduğumuz arsalara değerlendirme yaptıklarını öğrendim. Yaklaşık 387 milyon TL değer konmuş. Biz de buna itiraz etmedik. En son Denizbank’ın olduğu yeri satışa çıkarmıştık; ama bu borçların iki katı kadar tutarında bir gayrimenkul göstermemiz gerekiyormuş ki, hepsini kaldırsınlar. Sunduğumuz arsaların değerlerini de takip edeceğiz. İnşallah yakın zamanda buradan da kabul görülür ve ciddi bir rahatlamaya gireriz. İki katı değer istedikleri için böyle bir madde getirdik; ama son gelişmelerde, bunların verilmemesi yönünde bir kanaat hasıl oldu bizde. Bunun için bu iki gündem maddesini geri çekmeyi düşünüyorum”
Özcan’ın ardından söz alan grup sözcüleri, görüşlerini belirtti.
Olağanüstü gündem maddelerinin geri çekilmesi Başkan Özcan’ın talebiyle, oy birliği ile kabul edildi.
0 notes
Text
AK PARTİ'DE İSTİŞARE TOPLANTISI YAPILDI
AK Parti Sakarya Aylık İl İstişare ve Değerlendirme Toplantısı Genel Başkan Yardımcısı, Seçim İşleri Başkanı Ali İhsan Yavuz’un katılımıyla İl Başkanlığında yapıldı. AK Parti Sakarya İl İstişare ve Değerlendirme Toplantısına AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz’un yanı sıra, İl Başkanı Yunus Tever, AK Parti Sakarya Milletvekilleri; Lütfi Bayraktar, Ali İnci, Ertuğrul Kocacık, Murat Kaya ve Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Alemdar katıldı. https://www.fisiltihaberleri.com/haber/ak-partide-istisare-toplantisi-yapildi-10958.html
#FısıltıHaberleri #sondakika #haber #istanbul #izmir #türkiye #ankara #haberler #sondakikahaber #takip #turkey #gündem #asker #galatasaray #tbt #turkiye #vatan #bilgi #bayrak #mhp #instagram #rte #magazin #15temmuz #video #chp #ultraslan #pöh #akp #gundem
0 notes
Text
Türkeli'de okulun kapatılmasına vatandaşlardan tepki - Gündem
Türkeli’de okulun kapatılmasına vatandaşlardan tepki – Gündem
20 Haziran 2022 – 16:36 – Güncelleme: 20 Haziran 2022 – 17:06 Türkeli ilçesine bağlı Ayaz köyünde bulunan Ayaz Ortaokulunun taşımalı sistemden çıkarılarak, öğrencilerinin Türkeli Gazi Mustafa Kemal Yatılı Bölge Ortaokuluna taşınması kararı, okul bahçesinde düzenlenen değerlendirme toplantısı ile velilere açıklandı. Ayaz ve çevre köylerden gelen yaklaşık 200’e yakın vatandaş toplantıya…
View On WordPress
0 notes
Text
Bilecik'te KÖYDES toplandı
Bilecik’te KÖYDES toplandı
Bilecik’te Köylerin Altyapısının Desteklenmesi Projesi’nin (KÖYDES) 2022 Haziran ayı değerlendirme toplantısı, Vali Dr. Kemal Kızılkaya başkanlığında gerçekleşti. Pazaryeri Gündem / BİLECİK (İGFA) – Bilecik’te köylerin sorunları masaya yatırıldı. Bilecik Valisi Dr. Kemal Kızılkaya başkanlığında, ilçe kaymakamları ve Kurum Amirlerinin hazır bulunduğu toplantıda KÖYDES kapsamında, merkez köy ve…
View On WordPress
0 notes
Text
Kaymakamlar, Vali Mahmut Çuhadar Başkanlığında toplandı
Kaymakamlar, Vali Mahmut Çuhadar Başkanlığında toplandı
İlçelerde yürütülen kamu hizmetlerinin en iyi şekilde yerine getirilmesi amacıyla Vali Mahmut Çuhadar Başkanlığında, kaymakamlar ile değerlendirme toplantısı gerçekleştirildi. Valilik toplantı salonunda, vali yardımcıları ve 8 ilçe kaymakamının katıldığı 2021 yılı yatırımları, KÖYDES projesi kapsamında kırsal kesime yönelik hayata geçirilen projeler ve Covid-19 tedbirleri ile diğer gündem…
View On WordPress
0 notes
Link
"İnsan Hakları Eylem Planı Değerlendirme Toplantısı" yapıldı━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━#sakarya #karasu #kocaali #kocaalihaber #haber #news #sakaryahaber #sakaryanews #haberler #adapazarı #gündem #sondakika
0 notes
Text
Hizb-ut Tahrir Türkiye Gündem Değerlendirme Toplantısı - 24 Aralık 2024
Medya Bürosu Üyemiz Sayın Muhammed Emin Yıldırım, gündeme ilişkin açıklamalarda bulunuyor. – CHP’nin Suriye Açıklamaları – Kahire’deki D-8 Toplantısı – 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi
#2025 merkezi yönetim bütçesi#CHP dış politika#CHP Suriye açıklamaları#CHP Suriye eleştirisi#D-8 ülkeleri#D-8 iş birliği#haftalık gündem#Haftalık Gündem Değerlendirmesi#Hizb-ut-Tahrir açıklamaları#Hizb-Ut-Tahrir Türkiye#Kahire D-8 toplantısı#merkezi yönetim bütçe analizi#Suriye politikası#Türkiye ekonomik bütçe#Türkiye gündemi#Türkiye siyasi analiz
0 notes
Text
Bursa'nın kıyı ilçelerindeki üreticilere 'Büyük' planlama
https://pazaryerigundem.com/haber/193007/bursanin-kiyi-ilcelerindeki-ureticilere-buyuk-planlama/
Bursa'nın kıyı ilçelerindeki üreticilere 'Büyük' planlama
Bursa Büyükşehir Belediyesi, kentin Marmara Denizi’ne ve göllere kıyısı bulunan ilçelerindeki mevcut durumunun değerlendirilmesi ve yapılabilecek projelerin görüşülmesi amacıyla ilçe yöneticileri ve sektör paydaşlarıyla bir araya geldi.
BURSA (İGFA) – Toplam 277 kilometrelik deniz ve göl kıyı bandına sahip Bursa’nın sahil kenti kimliğini daha fazla öne çıkarmak için çalışmalarına devam eden Bursa Büyükşehir Belediyesi, kıyı bandındaki ilçelerin yöneticilerinin, üreticilerinin ve sektör paydaşlarının katılımıyla değerlendirme toplantısı düzenledi.
Büyükşehir Belediyesi Kırsal Hizmetler Dairesi Başkanlığı’nın koordinasyonunda yapılan toplantının ana gündem maddesi, zeytincilik başta olmak üzere su ürünleri üreticilerinin sahada karşılaştığı eksikliklerin tespit edilip giderilmesi oldu.
Toplantıda, girdi maliyetlerinin düşürülmesi ve gerekli desteklerin sağlanması konuları ele alındı.
Kırsal Hizmetler Dairesi Başkanı Ayhan Sarsıcı, Bursa’nın kıyı şeridinde bulunan üreticilerin sahadaki eksikliklerini belirlemek ve çözümler sunmak amacıyla toplantıyı düzenlediklerini belirterek, üreticinin daha verimli üretim süreci için gerekli destekleri planladı. Deniz ve göl kıyılarında yapılacak projelerle bölgesel kalkınmaya katkı sağlayacaklarını ifade eden Sarsıcı, yerel üreticilerin ve halkın yararına olan çalışmaları hayata geçirmeye devam edeceklerini söyledi.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Text
Kalın: Güvenli Bölge süreciyle ilgili görüşmeler sürüyor
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı devam ederken açıklamalarda bulundu, basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli'nin toplantıda orman yangınlarıyla ilgili bir sunum yaptığını bildiren Kalın, hem Bakanlık olarak yapılması gerekenler hem de toplumun farkındalığının artırılması noktasında birtakım adımlar atılması gerektiğini söyledi. Bu yangınların bir kısmının ihmal ve dikkatsizlikten kaynaklandığına işaret eden Kalın, "Bir kısmının kasıtlı yapılmış olma ihtimali her zaman vardır. Özellikle bu yangın alanlarının imara açılması gibi bir beklentiyle geçmişte bu tür yangınların çıkartıldığını biliyoruz. Ama bildiğiniz gibi yangında hasar gören arazilerin imara açılması anayasaya aykırıdır. Böyle bir şey asla söz konusu değildir." diye konuştu. Buraların tekrar tabiata kazandırılacağını vurgulayan Kalın, Bakan Pakdemirli'nin bu konuda kapsamlı bir sunum yaptığını, bundan sonrası için de bir eylem planının hazırlandığını bildirdi. "Gerekli adımlar atılmıştır" "Üç büyükşehir belediye başkanlığındaki görevlendirmelere yönelik eleştirilere" ilişkin bir soru üzerine Kalın, "Terör örgütüne destek, yardım ve yataklık yapmak gibi suç kapsamına giren bir eylem içinde olmayan hiçbir belediye başkanıyla ilgili böyle bir tasarruf söz konusu değil." ifadelerini kullandı. Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu'nun verdiği yetki çerçevesinde bu tasarruflarda bulunulduğunun altını çizen Kalın, "Dolayısıyla bu kapsamın dışında olan İstanbul, Ankara'yı zikrettiniz, böyle bir şey söz konusu olmadığına göre bu belediye başkanlarıyla ilgili böyle bir gündem yok. Ama teröre doğrudan ya da dolaylı destek olan, yardım yataklık yapan, belediyenin yani devletin sağladığı imkanları terör örgütüne kanalize eden, terör örgütü mensuplarını çeşitli isimler ve kılıflar altında belediyelere alan ya da onlara iş alanı açan, terör örgütleriyle ilişkili şirketlere para aktaran belediye başkanlarıyla ilgili, tabii ki kanunlar çerçevesinde, gerekli adımlar atılmıştır. Eğer bu tür durumlar ortaya çıkarsa bundan sonra da atılacaktır." değerlendirmesinde bulundu. "Aynı kural uygulanmıştır" Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın şöyle devam etti: "Milli iradenin tecellisi olan seçimlerin namusunun korunması, vatandaşın verdiği oyun demokratik kurallar çerçevesinde hayata, siyasete, yönetime yansıtılması için bu tedbirlerin alınması kaçınılmazdır. Bunlar hükümetin ya da İçişleri Bakanlığımızın keyfi olarak aldığı kararlar ya da tedbirler değildir. Aynı partiden ya da benzer siyasi görüşe sahip başka belediyeler de var ama buralarda doğrudan suça karışma, terör örgütüne yardım yataklık etme, destek olma gibi bir suç hasıl olmadığı için bunlarla ilgili bir tedbir, tasarruf söz konusu olmamıştır. Ama seçilmiş olmak kimseyi masum kılmaz. Seçilmiş olmak tam tersine seçim kuralları ve milli iradenin sağladığı demokratik kurallar çerçevesinde eylem, icraat yapmayı gerektirir. Bu kuralların dışına çıktığınız zaman bu terörle ilgili bir suç olabilir, adi bir suç olabilir, bu yolsuzluk olabilir, başka şeylerden olabilir, bunlarla ilgili nasıl tedbir alınıyorsa, seçilmiş kişiler de yargı yoluyla görevinden alınabiliyorsa burada da aynı kural uygulanmıştır." Yüksek Seçim Kurulunun bununla ilgili bir düzenleme yapıp yapmaması konusuna da değinen Kalın, "Bir anayasa değişikliği gerektiren bir konudur. Seçildikten sonraki 4,5 aylık süreç içerisinde de İçişleri Bakanlığımızın yürüttüğü idari soruşturmalar, ayrıca devam eden adli soruşturmalar neticesinde böyle bir karar alınmıştır. Dolayısıyla burada aslolan milletin sandıkta tecelli eden iradesini koruyacak demokratik çerçeveyi muhafaza etmektir." diye konuştu. Kalın, atanan belediye başkanvekili valilerin birinci önceliğinin etkin bir şekilde vatandaşlara hizmet götürmek olduğunu belirtti. Soru üzerine Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli arasında bu konuda bir telefon görüşmesi yapılmadığını ancak Erdoğan ve Bahçeli'nin 26 Ağustos'ta Malazgirt Zaferi'nin 948'inci yıl dönümü dolayısıyla gerçekleştirilecek kutlama törenlerine katılacaklarını, bu konuyu da orada ele alma imkanı bulabileceklerini söyledi. "Trump ile de telefon görüşmesi hazırlığı yapıyoruz" "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD Başkanı Donald Trump ile bir görüşmesi olacak mı?" sorusu üzerine Kalın, şöyle konuştu: "Cumhurbaşkanımızın önümüzdeki günler içerisinde Sayın Putin ile telefon görüşmesi olacak. Bugün mevkidaşımla görüştüm. Şu anda bir Finlandiya ziyaretini gerçekleştiriyorlar. İlk fırsatta, muhtemelen yarın ya da en geç cuma günü bu telefon görüşmesini gerçekleştireceğiz. Sayın Trump ile de telefon görüşmesi hazırlığı yapıyoruz. Benim Sayın Bolton ile bugün yarın bir görüşmem olacak. Ondan sonra da Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Trump ile bir görüşmesi olacak." Erdoğan ile Trump'un Suriye'deki güvenli bölge ve diğer konularla ilgili istişare edecekleri konular olduğunu dile getiren Kalın, "Eylül ayında Amerikan Ticaret Bakanı büyük bir heyetle ülkemize gelecek. 100 milyar dolar ticaret hedefinin gerçekleştirilmesi için bir dizi görüşmeler yapacaklar. Onlar da bir iş adamları grubuyla buraya geliyorlar. Bütün bu konuları istişare etmek üzere bir temasları olacak." bilgisini verdi. New York'ta BM Genel Kurulunda Erdoğan ve Trump arasında bir görüşme ihtimali bulunduğunu ifade eden Kalın, Trump'ın Türkiye ziyaretiyle ilgili net bir tarih olmadığını açıkladı. Belirlenmiş bir tarihin söz konusu olmadığını kaydeden Kalın, muhataplarıyla görüşmelerin sürdüğünü söyledi. "Açıklamayı memnuniyetle karşılıyoruz" İstanbul Süryani Kadim Vakfının "Terör örgütü PYD/YPG'nin Suriye'de etkin olduğu bölgelerde Süryanilere sistematik olarak baskı uyguladığına" ilişkin açıklamasının hatırlatılması üzerine Kalın, "Açıklamayı memnuniyetle karşılıyoruz. Geçtiğimiz hafta kendini Suriye Süryanileri olarak tanıtan bir grup, güvenli bölgenin kurulması ve Türk askerinin Kuzey Suriye'de güvenli bölge çerçevesinde Amerikan askerleriyle birlikte ortak devriye gezmesi planıyla ilgili olarak bir açıklama yapmış ve bunu bir 'işgal girişimi' olarak nitelendirmişti. Buna karşı Süryanilerin gerçek temsilcileri olan Türkiye'deki Kadim Süryani cemaati temsilcileri kendileri bir araya geldiler ve bir açıklama yaptılar." dedi. Türkiye'nin gerek Suriye'de gerek Irak'ta gerekse dünyanın başka bir yerinde bugüne kadar mazlumlar söz konusu olduğunda dil, din, etnisite ayrımı yapmadığına dikkati çeken Kalın, ülkedeki Suriyeliler arasında Kürtlerin de Türkmenlerin de Arapların da Müslümanların da Hristiyanların da olduğunu hatırlattı. "Terörle mücadele kararlılığımızın devam edeceği vurgusu güçlü bir şekilde yapıldı" Toplantıda, Irak, Suriye, terörle mücadele, ekonomik durum ve bundan sonraki süreçle ilgili değerlendirmelerde bulunulduğunu belirten Kalın, "Bildiğiniz gibi özellikle güvenlik notasında Türkiye, aynı anda üç terör örgütüyle mücadele etmeye devam ediyor. Bir tarafta terör örgütü PKK ve uzantısı PYD/YPG diğer tarafta DEAŞ diğer taraftan da FETÖ'ye karşı mücadelemiz devam ediyor. Bununla ilgili genel bir değerlendirme yapıldı. Güvenlik noktasında Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve MİT Başkanlığının sunumları oldu. Bundan sonraki süreçle ilgili de terörle mücadele kararlılığımızın tam olarak devam edeceği vurgusu güçlü bir şekilde yapıldı." ifadelerini kullandı. Terör örgütü PKK'ya çok ciddi darbeler vurulan Pençe harekatlarının süreceğini, İçişleri Bakanlığınca yürütülen Kıran Harekatı'ndan da netice alınmaya devam edildiğini söyledi. Toplantıda bölgedeki gelişmelerin de etraflı bir şekilde ele alındığını söyleyen İbrahim Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü: "Dışişleri Bakanımızın da bu konuda bir sunumu söz konusuydu. Burada da özellikle Suriye sahasındaki gelişmeler, Fırat'ın hem doğusu ve hem de batısındaki gelişmeler ele alındı. Geçtiğimiz hafta ABD ile güvenli bölgenin tesisi konusunda bir mutabakata varıldı. Bu doğru yönde atılmış pozitif bir adımdır. Bunun fiiliyattaki uygulaması, süreci ve kapsamıyla ilgili görüşmeler devam etmektedir. Ama genel olarak ana çerçeve üzerinde mutabık kaldığımızı ifade edebiliriz. Bununla ilgili gerek Dışişleri Bakanlığımızın gerek Milli Savunma Bakanlığımızın ve ilgili diğer birimlerimizin görüşmeleri de devam ediyor. Tabii bunun sahadaki uygulaması son derece önemli. Daha önce Sayın Dışişleri Bakanımızın da ifade ettiği gibi Münbiç yol haritasında yaşanan oyalama taktiklerini kabul etmemiz mümkün değildir. Öte yandan bu adımla birlikte Fırat'ın doğusunda bir güvenli bölgenin tesisi için önemli bir adım atılmış bulunuyor. Bu hem Türkiye'nin Suriye ile sınır güvenliğini sağlama, hem Suriye'nin toprak bütünlüğünün sağlaması konusunda, hem de Suriyeli mültecilerin evlerine dönmesini sağlayacak koşulların oluşturulması noktasında yeni bir süreci ifade etmektedir. Fırat'ın batısına geldiğimizde ise özellikle Türkiye'nin Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı Harekatı operasyonlarıyla bildiğiniz gibi Cerabulus, Afrin, İdlib arası zaten güven altına alınmıştı. Burası büyük oranda bizim desteklediğimiz gruplar tarafından bir asayişle yönetilmeye devam ediyor. Bu bölgeye geçtiğimiz yıl içerisinde yaklaşık 400 bin Suriyeli mülteci geri döndü. Benzer sürecin güvenlik şartları oluşturulduğu zaman Fırat'ın doğusunda da gerçekleşeceğini öngörüyoruz." "Tepkilerimizi Rus tarafına ilettik" İdlib konusunda da değerlendirmelerin yapıldığını belirten Kalın, "Oradaki durumun kritik bir hassasiyet arz ettiğini ifade edebilirim. Bununla ilgili özellikle 9'uncu gözlem noktamızın intikal yoluna yapılan saldırı ve o konvoyda hayatını kaybeden Suriyeliler ve yaralanan siviller konusunda da tepkilerimizi Rus tarafına ilettik. İlgili birimlerimiz görüşmelerini sürdürüyorlar. Önümüzdeki günlerde Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Putin ile bir telefon görüşmesi olacak. Bu konuyu da etraflı şekilde orada konuşma imkanları olacak." ifadelerini kullandı. Kalın, "İdlib mutabakatı çerçevesinde Türkiye'nin 12 gözlem noktasının bulunduğu yerlerde güvenliğin tam olarak sağlanması ve buralarda herhangi bir askeri operasyonun olmaması konusunda mutabakat vardı, buna uyulmasını bekliyoruz. Bununla ilgili girişimlerimiz devam etmektedir. Özellikle o bölgede silahtan arındırılmış ve çatışmasızlık bölgesi olarak ilan edilmiş sınırların korunması büyük önem arz ediyor. Aksi halde hem bu mutabakatın ihlali hem de buradan doğacak bir insani dram kaçınılmaz hale gelecektir. Bununla ilgili de çok yönlü değerlendirme ve girişimlerimiz devam ediyor. Buradan özellikle rejimin bu ihlallerine son vermesi çağrımızı da yenilemek istiyoruz." dedi. "Enflasyonda belirgin bir düşüş öngörüyoruz" Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Hazine ve Maliye Bakanlığının dengeleme politikası çerçevesinde pozitif yönde ilerlemeye devam edileceğini vurgulayarak "Hatta son 12 aydaki ihracatımız 180 milyar dolar sınırına yaklaşarak başarısını yeniden ispat etmiş bulunuyor." dedi. Turizm alanında yaşanan pozitif gelişmelere de dikkati çeken Kalın, şöyle devam etti: "Yılın ilk yarısında Türkiye'ye gelen turist sayısı 21 milyonu aşmış durumda bu trendin yıl sonuna doğru da bu şekilde devam edeceğini öngörüyoruz. İthalattaki azalmanın da etkisiyle cari açıkta ciddi bir düşüşün olduğunu, hatta cari fazla verildiğini memnuniyetle ifade edebiliriz. Bu çerçevede ekonomimiz, istikrarlı, güçlü, potansiyeline yaraşır bir şekilde yoluna devam etmesi için de TBMM'ye kabul edilen kalkınma planımız da disiplinli bir şekilde uygulanmaya devam edecek. Bir diğer gelişme doğrudan yatırımların artma trendini muhafaza ediyor olması. Yurt dışından Türkiye'ye gelen uluslararası sermayenin ivmesini koruyor olması hatta bir yükselme trendi göstermesi son derece memnuniyet verici. Bu da Türk ekonomisinin temellerinin güçlü olduğunu teyit eden önemli bir gösterge. Önümüzdeki aylarda enflasyonda belirgin bir düşüşün yaşanmasını öngörüyoruz. Bunun istihdama da olumlu yansımaları olacaktır." "16 Eylül'de Ankara'da üçlü zirve gerçekleştirilecek" Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Kalın bir soru üzerine, Erdoğan'ın Trump ile de bir telefon görüşmesi hazırlığı içinde olduğunu belirtti. Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkanlığında, 16 Eylül'de Ankara'da Rusya ve İran'ın katılımıyla üçlü zirve gerçekleştireceğini bildirdi. Read the full article
0 notes
Text
CANLI: Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşuyor https://sahrahaber.com/canli-cumhurbaskani-erdogan-konusuyor-2/?utm_source=dlvr.it&utm_medium=tumblr
0 notes
Text
Engelsiz metro önerileri engelli vatandaşlardan toplandı
YENİ HABER https://millisura.com/engelsiz-metro-onerileri-engelli-vatandaslardan-toplandi-4989/
Engelsiz metro önerileri engelli vatandaşlardan toplandı
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), yakın zamanda hizmete açılması planlanan Mecidiyeköy-Mahmutbey metro hattına, engelli vatandaşlarla birlikte, teknik gezi düzenledi.Yetkililerin de eşlik ettiği gezide, 20 kişilik engelli grup, metro hattını erişilebilirlik ve bağımsız kullanım açısından inceledi. Kazımkarabekir ve Kağıthane istasyonları arasında yapılan gezi, değerlendirme toplantısı ile sonlandı. Toplantının notları sonraki projelere de örnek olması amacı ile kitapçık haline getirilecek.
İBB, bir ay içerisinde hizmete açılması planlanan, M7 Mecidiyeköy-Mahmutbey hattını resmi açılıştan önce, engelli vatandaşlarla birlikte inceledi. Aralarında sporcuların ve İBB personelinin bulunduğu 20 kişilik engelli gruba; İBB Raylı Sistemler Daire Başkanı Doç. Dr. Pelin Alpkökin, İBB Raylı Sistem Projeler Müdürü Serap Timur, İBB Avrupa Yakası Raylı Sistem Müdür Yardımcısı Nebahat Ömeroğlu Metro İstanbul Genel Müdürü Özgür Soy, Metro İstanbul Genel Müdür Yardımcısı Fatih Gültekin ile İBB ve Yüklenici firmanın yetkilileri eşlik etti. Gezi sonrası değerlendirme toplantısı düzenlendi. Kitapçık haline getirilecek olan toplantının notlarının sonraki projelere de örnek olması amaçlanıyor.
ÖNERİLERE GÖRE ÖNLEM
İBB Raylı Sistemler Daire Başkanı Pelin Alptökin, metro hattına yapılan teknik gezinin bundan sonraki hat çalışmalarında datekrarlanacağını söyledi. Alptökin, düzenlenen gezinin amacını şu sözlerle ifade etti; ‘’Amacımız, yeni açılacak hatlarımızı açmadan önce, oralari engellei vatandaşlarimizin gözüyle görmek g ve onların bize söyleyecekleri önerileri, uyarıları alıp yapabileceğimiz her şeyi bu öneriler doğrultusunda gerçekleştirmek. O yüzden bugün iki istasyonumuzu engelli vatandaşlarımızla gezdik. Onların önerilerini dinledik.”
KULLANICI DENEYİMİ
Metro hattının engelli standartlarına göre yapıldığını belirten İBB Metro AŞ Genel Müdürü Özgür Soy, kullanıcı deneyimine dikkat çekti. Düzenlenen gezinin, metro hatı açılmadan önce bir takım zorlukların önüne geçeceğini söyleyen Soy, şöyle devam etti:
‘’Biz bu günü organize ederek istedik ki, engelli vatandaşlar metro hattını deneyimlesin. Eğer kullanıcı gözüyle eksiklikler varsa, bize söylesin ki, hat açılmadan o eksikleri tamamlayabilelim.’’
UYRILAR UYGULANACAK
İBB Erişilebilirlik Uygulamaları Danışmanı Adem Kuyumcu, teknik gezi ile ilgili , “Görme engelliler, ortopedik engelliler, işitme engelliler ve otizmli bireylerle birlikte raylı sistemleri nasıl kullanabileceğimizi deneyimledik. Varsa sorunları bildirdik. Çözüm için de hemen harekete geçilmesini istedik’’ dedi. Kazımkarabekir-Kağıthane istasyonları arası yapılan teknik gezinin katılımcılarından Berna Tulumcu gözlemlerine dair, “Kapı açıldığı zaman, kot farkından dolayı sandalyemizin ön tekeri takılabilir, diye fikir verdik. Onu yapacaklarını söylediler’’ dedi.
Milli Şura Gündem Haberleri
0 notes
Text
SİYASET ÖZGÜRLEŞMEDEN YAŞAMIN HİÇBİR ALANI ÖZGÜRLEŞMEZ[1]
İMRALI GÖRÜŞMELERİ – 16 02.05.2020 / ANAKARA Katılanlar: İdris Baluken, Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan Konular: sürecin yasallaştırılması, hasta tutuklular, Ermeniler, KDP ve Barzani, kadın hakları (alınmadı), Kürt-Türk işbirliği, BDP’nin işlev kazanması, isim değişikliği istemesi. Esasında uzun zamandır bir çözüm süreci gündemde duruyor ama kimse sözünü edemiyor. Çünkü el yakacak kadar sıcak. Fırat’ın Doğusuna yapılan harekâttan beri ise tamamen canlandı ama denildiği gibi el yakacak cinsten. Ufak yollu alıştırmalar yapılmıyor değil, Abdullah Öcalan’ın kardeşine telefon etmesi gibi. Şimdilik toplumun nabzı ölçülerek ilerleniyor ama parasızlık kemiğe dayandığında doğrudan görüşmelere geçilecektir, bundan şüphe etmemek gerekir. Konuya başlamadan önce, birçok soruya yanıt bulmak maksadıyla, burayı okumanızda sonsuz fayda var.TIKLAYINIZ. (…) İ. Baluken: Başkanım, hükûmet yetkilileri, Hakan Fidan ve KCK Başkanlık Konseyi ile görüşmelerimiz oldu. (…) (…) İ. Baluken: Buradaki toplantımızdan birhafta sonra Beşir Atalay ve Efkan Ala ile görüştük. (…) (…) İ. Baluken: Özellikle müzakere sürecine geçilmesini, müzakere heyetlerinin oluşturularak sizinle görüşmeleri gerektiğini ifade ettik. Sürecin yasal statüsünün oluşturulmasının ivedilikle hayata geçirilmesi gerektiğini söyledik. Sekiz komisyon öneriniz doğrultusunda AKP’nin de heyetler oluşturması ve bu heyetlerin bir an önce çalışmalara başlaması gerektiğin ifade ettik. Proje ve yol haritasıyla yaklaşmalarının çok önemli olduğunu ifade ettik. Yorumum: önceleri görüşenler için şerefsiz, sonra devlet görüştü dendi. Gerçekte görüşmeler AKP ile götürülüyor: AKP’nin de heyetler oluşturması… Demek ki tamamen “çıkar” ilişkisiymiş. A. Öcalan: Evet. Genel ilkeleri belirtmişsiniz. Onlar ne dediler? İ. Baluken: Her ikisi de görüşme sırasında pek çok not aldı. Bu konuları Başbakanla görüşeceklerini söylediler. Kendi hazırladıkları demokratikleşme paketini övdüler. Bu paketlerin devam edeceğini dolayısıyla bu adımların bir süreç olduğunu ifade ettiler. (…) Seçim sonrası işlerin daha kolay olacağını, zamanlama açısından dikkatli davranmak zorunda olduklarını ifade ettiler. Hasta tutsaklar meselesini kendilerine ayrıntılı aktarmıştık. Bu konuda da adım atılması gerektiğini, bunun insani bir mesele olduğunu ifade ettiler. Bakanlar Kurulunda da bunun dile getirildiğini söylediler. Ancak bugüne kadar hasta arkadaşlarımız ile ilgili atılmış tek bir somut adım yok. Onun dışında hükûmetin çözüm süreci konusunda kararlı olduğunu, ancak bu sürecin ciddi zorlukları olduğunu ifade ettiler. Türkiye’de yaşanan siyasi krizlerin aşılması durumunda sürecin de rahatlayacağını ifade ettiler. Sürece desteğin Türkiye’de yüzde 80'lere vardığını, bölgede bu oranın daha yüksek olduğunu ifade ettiler. Ancak somut adım atma noktasında herhangi bir sonuç aldığımızı söyleyemem. A. Öcalan: Evet. Bu konuları dün biz de konuştuk. Aktarımlarınıza devam edin. İ. Baluken: Bekir Bozdağ ile bir görüşme yaptık. Beşir ve Efkan Beyler ve Bekir Bozdağ ile yaptığımız görüşmeyi Pervin Hanım ile birlikte yürüttük. Bekir Bozdağ ile görüşmemizde özellikle Müzakere Yasası üzerinde durduk. Toplumsal Barış ve Müzakere Yasasını Meclis Başkanlığına da sunmuştuk. Hazırladığımız yasa tasarısını onlara da verdik. (…) Yine hasta tutsaklarla, bir an önce tahliye edilmesi gereken arkadaşlarla ilgili durumu görüştük Bu konuda o da diğerleri gibi haklı olduğumuzu, bazı yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini söyledi. (…) Diğer hastalar için elektronik takibi öngörecek bir mekanizma için çalışma yaptıklarını söyledi. Bugüne kadar herhangi bir somut gelişme bu konuda yoktur. A. Öcalan: Evet. Hazırladığınız yasa tasarısını ben de inceledim. (…) Bu konularda dün de görüşlerimi onlara ifade ettim. İ. Baluken: Terörle Mücadele Kanununun kaldırılması gerektiğini ifade ettik. Seçim sonrasında kaldırılacağını söyledi. Yine uzun tutukluluk süreleri için yedi yıllık bir süre öngörmüşlerdi. Biz bunun kabul edilemez olduğunu söyledik, sonra bunu beş yıla indirdiler. Bizim açımızdan yeterli olmayan bir düzenlemedir. (…) A. Öcalan: Evet, bunlar detaylardır. Önemli olan ilkelerdir. (…) O ilkeleri ben dün onlara aktardım. İ. Baluken: Ahmet Davutoğlu ile bir görüşmemiz oldu. Bu görüşmeyi Sırrı Süreyya Önder ile birlikte yaptık. Bir buçuk saati aşan bir görüşme oldu. Ana gündem maddesi Rojava ve Suriye politikasıydı. Türkiye'nin politikası ile ilgili eleştirilerimizi ilettik. (…) S. S. Önder: Aktarımlar bitsin, ben de ekleyeceğim, İ. Baluken: Davutoğlu’nun Rojava ile ilgili sizle görüşmesi gerektiğini özellikle belirttik. Başkan’ın yirmi yılı aşkın deneyiminin olduğunu, beş yıl önce de devlet heyetiyle pek çok konunun paylaşıldığını ifade ettik. Suriye ve Rojava’da devletin ne yapması gerektiğini sizin beş yıl önce devlet heyetine de ilettiğinizi söyledik. (…) A. Öcalan: Ne dedi peki? İ. Baluken: Diyarbakır konuşmasını örnek gösterdi. Orada ulus devlet anlayışının aşılması gerektiğini belirtmişti. Bize bu düşüncesinin Nevruz Deklarasyonunda belirttiğiniz görüşlerle ne kadar örtüştüğünü anlattı. A, Öcalan: Evet. Teoride belki olabilir, ama pratikte bir karşılığı yok söylediklerinin. Zaten bu meseleler onu da aşar. Davutoğlu da bunu biliyor. Başka ne dedi? İ. Baluken: Dış politika ve Suriye konusunda neler yaptıklarını çok uzun şekilde tekrarladı. Suriye’de PYD'nin rejimle hareket ettiğini, muhalefetle ortaklaşmadığını ve diğer Kürt gruplarına baskı yaptığını anlattı. PYD'nin sözüne güvenilmediğini, aslında Salih Müslim’in Ankara’ya gelişinin önemli olduğunu, ancak bunun öneminin PYD tarafından bilinmediğini ifade etti. A. Öcalan: Bunlar doğru değil. Ne yapılması gerektiği bellidir. İ. Baluken: Davutoğlu ısrarla PYD'nin Rusya ve İran ile sıkı ilişkiler içinde olduğunu, bunun bilgilerinin kendilerinde olduğunu ifade ediyor. İnsani yardımı engellemelerini bazı gerekçelere dayandırıyor. PYD'nin rejime desteğini kesmesi, muhalefetle hareket etmesi ve diğer Kürt gruplarıyla ilişkiler geliştirmesi durumunda desteklemeye hazır olduğunu ifade etti. (…) Yorumum: Davutoğlu, bazı şartlar ileri sürerek, Türkiye’nin PYD’yi destekleyeceğini söylüyor. A. Öcalan: Evet. Bu çabanızı anlıyorum. Ama Rojava konusu hem sizi hem de Davutoğlu'nu aşan bir konudur. Burada görüşmemiz gerektiğini dün de söyledim. (…) İ. Baluken: 1Mart 2014 tarihinde Kandil’de arkadaşlarla görüştüm. (…) İ. Baluken: (…) AKP'nin önemli bir fırsatı kaçırdığını düşünüyorlar. Önderlik AKP'ye bu sorunu çözme gibi tarihi bir fırsat verdi. Ama AKP'nin değerlendiremediğini düşünüyorlar. AKP'nin giderek güç kaybettiğini ve istese de artık bu sorunu çözemeyeceğini düşünüyorlar. Rıza Zerab'ı bırakan AKP hasta tutsaklar meselesinde bile adım atmamıştır diyorlar. (…) BDP ve HDP'nin demokrasi güçleriyle beraber bir alternatif oluşturması ve bu alternatifi halkla buluşturması gerektiğini ifade ettiler. Kürt Hareketinin Türkiye’deki demokrasi çevreleriyle beraber çözüm yaratabileceğini, bunun olanaklarının oluşturulması gerektiğini ifade ettiler. A. Öcalan: Evet, bunları mektupta da yazmışlardı. Bu konuları biliyorum. Başka aktaracağın var mı? İ. Baluken: KDP ile ilgili değerlendirmeleri oldu. KDP'nin Rojava’da ihanet içerisinde olduğunu, ulusal konferansı yaptırmamak için de özel olarak bazı politikaları devreye koymaya çalıştığını ifade ettiler. (…) İ. Baluken: Arkadaşlar Suriye konusunda bazı değerlendirmelerde bulundular. Suriye’de karşımızda sadece Suriye devletinin olmadığını, asıl gücün İran devleti olduğunu ifade ettiler. Suriye ve İran’ın Kürtlerin konumundan çok rahatsız olduğunu ifade ettiler. Hem kantonların ilanından hem de Rojava’nın çetelerden arınmasından İran çok rahatsızdır. Til Koçer’in ticarete açılmasını İran önlüyor. (…) A. Öcalan: ABDEM ne oluyor? P. Buldan: AB ve Demokrasi Meclisi, Avrupa Konferansı’ndan sonra oluştu. 57 birleşeni var. (…) Hükûmetin genel yaklaşımlarından rahatsızlar. Avrupa sahasında demokratik inşa süreci çalışmaları ve örgütlenmelerin yapıldığını ifade ettiler. Ayrıca bir yıllık süreci değerlendirdiler. Hareket olarak siyaseten başarılı ve kazançlıyız dediler. Diplomatik olarak da kazançlıyız. Başkan’ın konumunda da başarılıyız. Bir Amerikalı uzmanın “Bu süreçten sonra hiç kimse Abdullah Öcalan’ı eski statüde tutamaz” dediğini aktardılar. Uzmanın ismini vermediler. (…) P. Buldan: Sakine Karakoçan’ın da şöyle bir tespiti var. "Kadınlar giderek kendi sistemlerini oluşturuyor. Rojava buna örnektir. Rojava’daki devrim aynı zamanda bir kadın devrimidir" dedi. (…) (…) P. Buldan: Genel olarak arkadaşlar Önderliğin aldığı kararların arkasındayız dediler. Ayrıca Köln’de Öcalan’a Özgürlük İnisiyatifi bürosunu ziyaret ettim. 99'da kurulan bir inisiyatif. Gittim, yerlerini gezdim. Kitaplarınız orada yabancı dillere çevriliyor, broşürlere basılıyor. (…) (…) P. Buldan: (…) Sadece 8 Mart değil, 15 Şubat protestoları da bu dönem çok daha kitlesel geçti. Bugün de İstanbul veUrfa’da kadın mitingleri vardı. Yarın da özel olarak Halfeti’de bir kutlama yapılacak. Sizin daha önceki görüşmelerde kadına dair yapmış olduğunuz değerlendirmelerden bir metin hazırladık. Sizin 8 Mart mesajınız olarak kadınlara okuduk. (…) P. Buldan: (…) Feleknas Uca bilgilendirmeyi bana mail üzerinden gönderdi. A. Öcalan: Feleknas ile ilgili daha önce de söylemiştim. Onlardan Mecliste bir temsiliyet önemlidir. Feleknas acele edip sorununu halledip hazırlık yapsın. P. Buldan: Daha önceki görüşmede zaten buna ilişkin değerlendirme yapmıştınız, biz kendisine ilettik. Türk vatandaşlığı için başvurusunu yapmış, sonucunu bekliyor. Bilgisi var. (…) P. Buldan: Son olarak İdris Bey ile birlikte bir basın toplantısı yaptık. En son görüşmede bize basın toplantısı yapın demiştiniz. Burada konuştuklarımızı ve kaygılarınızı kamuoyuyla paylaştık. (…) S. S. Önder: Sayın Başkanım, Pervin Hanım ve Selahattin Beyle birlikte Hakan Beyle görüştük. Görüşme biraz gergin başladı. Hakan Bey bizim tutumumuzun sizin bir önceki görüşmede geliştirdiğiniz söylemi tetiklediğini söyledi. A. Öcalan: Nasıl yani? Nasıl bir tutum almışsınız ki ben etkilenmişim? S. S. Önder: Biz de bunun böyle olmadığını ve en basit sözlerin bile tutulmadığını anlatarak bizim böyle bir dahlimizin olmadığını, bizzat hükûmetin eksikliği ve ağırlığının Sayın Başkan'ı bu duruma getirdiğini söyledik. Ben kendisinin kurmak istediği çözüm planına hükûmetin ve diğer kurumların güç vermediğini, güç vermediği gibi sabotaj anlamına gelecek işler yaptığını anlattım. Bu oyun planının artık hayatta bir karşılığının kalmadığını, yeni bir şeye ihtiyaç olduğunu söyledim. A. Öcalan: Çok iyi söylemişsin. Ben de kendilerine söylüyorum. Siz ne etkili ne de yetkilisiniz diyorum dedim, sadece iyi niyetlisiniz. S. S. Önder: Etkililik meselesine bir şey diyemem, belki biraz etkililer, ama hükûmet sorumluluk veriyor, yetki vermiyor. Bu sadece MİT ile sınırlı bir şey değil, bakanlar da bu vaziyette. A. Öcalan: Sen neyi nasıl önerdin? S. S. Önder: Hakan Beyin projesi şöyle özetlenebilir: Ülke öyle bir noktaya gelsin ki, ne Başkanın özgürlüğü ne de diğer demokratik haklar artık tartışılmayacak bir hal alsın, biz de nihai çözümü geliştirelim şeklindeydi. Bu kronolojik bir yaklaşımdı. Ben gelinen noktada bunu tam tersine çevirecek öncü bir yaklaşım geliştirilmezse, ortada ne hükûmetin ne de MİT'in kalacağını belirttim. Bunun için de doğrudan sizin özgürlüğünüz ve demokratik hakların iadesi masaya konulup sonundan yürütmek gerektiğini önerdim. Nasıl meselesine gelince, hükûmetin bunu yapmamak için öne sürdüğü mazeretlerin hayatta hiçbir karşılığının olmadığını anladık. Kendi güvenlikleri söz konusu olduğunda, hiçbir şekilde ‘halk buna hazır değil’ gibi ölçüler gözetmediklerini de söyleyerek, artık bundan aşağısı bu soruna yeni bir yaklaşım olarak sunulamaz dedim. A. Öcalan: İyi demişsin. Sakine'lerin olayında MİT’in rolüne gelince, ben de Hakan Bey ve ekibinin herhangi bir dahli olduğundan emin değilim, ama ortaya çıkan şey çok önemlidir. Belki de cumhuriyet tarihinde ilk defa orijinal bir belge sunuluyor. Bütün bunları ben de heyetle konuşuyorum. Fakat en önemlisi HDP'nin uğradığı saldırılardır. Sen buradan çıktıktan sonra en kısa sürede Efkan Bey ve Hakan Bey ile bir görüşme ayarlamalısın. Onlara aynen şöyle söyle: Önce elinizde saldırganlar hakkındaki bilgileri paylaş; sonra “Müzakere yürüttüğünüz bir partiye yapılanlara set çekmediğiniz zaman ya siz de buna ortaksınız ya da çok körsünüz demektir” de. Bu işler ciddiyet ister, size meşru müdafaa hakkı doğmuştur Bunu yaptığınız zaman neler olacağını kendilerine anlatmalısın. Başbakanla sanırım görüşemedin. S. S. Önder: Görüşemedim, can derdine düşmüş. A. Öcalan: Seçim yoğunluğundandır. Tabii can derdi de var. Bunu elinden geldiğince en etkili bir şekilde aktar hepsine. (…) S. S. Önder: Tamam Başkanım. Leyla ile beraber Barzani'ye gittik. Ben daha önce Necirvan ile görüşmüştüm, ama Mesut Barzani ile ilk defa görüştüm. Göründüğünün aksine çok candan ve mütevazı davrandı, çok da espriliydi. Fakat arkadaşlar bunun riyakâr bir tutum olduğunu düşünüyorlar. Leyla Hanım aktarım yapıp mektubunuzu verdikten sonra, beni sizin istediğiniz biçimde bir baş müzakereci gibi takdim etti. Ben de Sayın Barzani’ye günü gelmiş düşüncelerden ve fikirlerden daha kuvvetli hiçbir şeyin olmadığını söyleyerek başladım. O sırada Amerika’ya bir vize meselesi için rest çekmişti. Bunu dört yıl önce yapsalar aynı neticeyi alamayacaklarını, belki de bu yolu defalarca denediklerini, ama bugün gelinen noktada yaptıkları bu hareketin vize meselesindeki sorunu on iki saatte çözdürttüğünü söyledim. Kürt ulusal birliği de aynen bu işte olduğu gibi zamanı gelmiş, hatta bir anlamda geçmekte olan bir olgudur; buna kayıtsız kalmak ya da engellemek gibi bir ithamda bulunmak bizim işimiz değil dedim. Ama şunu söyleyebiliriz ki, bunu gerçekleştirmemiş olmak sorumluluğu bile yeterince ağır bir sorumluluktur. Sonra sizin kendisine dair düşüncelerinizi aktardım. Barzani diplomatik cevaplar verdi. Biz oradan çıktıktan bir gün sonra da bu işi boşa çıkaracak bir sürü laf sarf etti. Ama biz bu geziyi Barzani’yi ikna etmekten çok, sizin bu şartlar altında bile bölgede diplomasi yapabilen bir ana aktör olduğunuz zeminine oturttuk. (…) Ama bizim esas öne çıkaracağımız şey Öcalan’ın bölgede etkili bir diplomasi yapıyor olabildiğini göstermemiz olacaktır. (…) Sayın Barzani size iki top, bana da iki top şal şepik kumaşı hediye etti. Eğer bir ceketinizi verirseniz ve isterseniz onu size diktirip getireyim. (…) S. S. Önder: Neçirvan bizim kaldığımız yere geldi. Bizi orada ziyaret etti. Ertesi gün Türkiye'ye gidip Başbakanı ziyaret edeceğini, özel olarak iletmemizi istediğimiz bir şey varsa bunu en etkili bir şekilde söyleyebileceğini söyledi ya da kendisine bir zemin vermemizi, onun üzerinden düşüncelerimizi olduğu gibi, kendi düşüncesi gibi aktaracağını söyledi. Ben de bu yavaşlık ve izolasyonla giderse ortada hükûmetin kalmayacağını, her anlamda demokratikleşmeye ihtiyacı olduğunu, buna uygun davranmazsa yok olacağını, bunu kendi düşüncesi gibi aktarırsa gerçeği aktarmış olacağını söyledim. İdris Barzani için söylediklerinizi de ekledim. Sizin onu hep ayrı bir yerde değerlendirdiğiniz vurgusunu da yaptım. (…) (…) S. S. Önder: Sayın Başkanım, bu konuşmaları sizin izleyebileceğinizi biliyordum. Bir de CHP ve Cemaat çevreleriyle görüşmelerim oldu. Cemaat kendinden çok emin. Bu hükûmetin seçimi göremeyeceğini düşünüyor. CHP de mahcup bir girişimde daha bulundu. A. Öcalan: Nedir izlenimin? S. S. Önder: Buradan bir şey çıkmaz. Hepimizin ortak görüşüdür bu. Demokratikleşmeye dönük ciddi bir tutum alamıyorlar. Bunun sebebi de homojen bir yapı olmamalarından kaynaklanıyor bence. Bu saatten sonra çok önemli bir şey olmazsa, biz artık halka da anlatamayız. O yüzden bizim kendi yolumuza gitmemiz en iyisi gibi duruyor. A. Öcalan: Evet, öyle gözüküyor. S. S. Önder: Başkanım, bize de, hükûmete de belli bir mesafede duran, içinde Kürtlerin de olduğu bir aydınlar kurulu ile görüşmelerim oldu. Mesela Tarhan Erdem bunlardan biri. Ona göre bu profili anlayabilirsiniz. Önderliğe Özgürlük Kampanyası çerçevesinde böyle bir kesimi katma amaçlıydı benim düşüncelerim. Orada şöyle bir şey çıktı ortaya. Size mesaj vermek istiyorlardı. Ben de bunu bir toplantı halinde yapabileceğimizi ve herkes “Öcalan’a ne demek ister?” gibi bir başlık altında onları dinleyip size ulaştırabileceğimizi söyledim. Seçim sırasında bu zor olacak gibi gözüküyor, ama seçimden sonra bunu gerçekleştirebiliriz. A. Öcalan: Bunu yapabilirsiniz. Ama BDP ve HDP’yi, aydınları, hepinizi eleştiriyorum. Fazlasıyla 12 Eylül ve Gladiocu çevreler hepinizi pasifize etti. Bu saldırılarda da görüyorsunuz. Dün izledim, Ertuğrul’a otuz kişi saldırıyor. Beni dinlemiyorsunuz. Öz savunma gücünü anlayamadınız. Sebahat bir de devrimci pratikten geliyor. MİT Müsteşarıyla görüştüğünüzde asıl müzakere konusu budur. Ona deyin ki, gerekli tedbirleri almazsa biz öz savunma tedbirlerimizi alırız. Sindirilmişsiniz, gürül gürül karşı koyacaksınız. Çünkü siz devletle müzakere pozisyonundasınız. Bunu iyi kullanacaksınız. Nevruz’da tarihi çağrı yaptım ya, başbakan bunun gereğini yapacak, yoksa eliniz onun yakasında olmalı. İçinde bulunduğunuz durum hem koyu devlet inkârcılığı hem de koyu devlet teslimiyetçiliğidir. Ben bu tarzı kabul etmiyorum, ben son derece bilimsel aydınlatmalı devlet anlayışını ortaya koyuyorum. Devlet de bunu anlamalı. Darbeden kurtulmak istiyorlarsa HDP gereklidir. Darbenin ilacıdır, başka bir şekilde darbeden çıkış olmaz. Politikada hamsınız, siyasetin gücünü kullanmıyorsunuz, siyasetin gücünü bileceksiniz. Siyaset sanatı da, ekonomiyi de, hukuku da özgürleştiren bir alandır. Mahir Çayan’ın verdiği böyle bir örnektir. HDP ve BDP'yi yeniden yapılandırmak gereklidir, yeniden yapılandırabilirseniz yüzde 15 bandına ulaşabilirsiniz. S. S. Önder: Benim de aktarımlarım şimdilik bunlar, gündemi yazdım. Sizin söyleyeceklerinizi alabiliriz Başkanım. A. Öcalan: (…) Dünkü toplantımızı heyetle gerçekleştirdik. Daha çok darbeyle ilgiliydi. Bırakın sorunları çözmeyi, AKP sorunları büyüten bir konumda. Ben hem Emre Taner hem de Hakan Fidan’ın duruşunu gördüm, MİT’in yeniden yapılanmasını gördüm ve bu süreci başlattım. 2009 tarihinden itibaren bu süreç benim üstüme kaldı. Süreci Sabri onlarla görüşüp bana ilettiler, süreç benim üstüme kaldı. S. S. Önder: Bu arada Sabri rahatsız, ameliyat olma durumu var. A. Öcalan: Anladım. Bütün çabalarıma rağmen Sayın Tayyip'i Cemaat’ten uzaklaştıramadık. Darbe dinamiği var, önlemini al, burada büyük bir oyun var dedim. Tarih beni doğruladı. O darbeyi bu masa önledi. Başbakan'ı tümüyle kendilerine bağladılar. Bunlar en son MİT Müsteşarlığını ve Kürdistan bürolarını istiyorlardı, devleti tamamen ele geçirmek istiyorlardı. Yargıyı, polisi, spor kulüplerini ele geçirmişlerdi. Peki, neden böyle oldu? Çünkü MİT beş yıldır bizimle süreci götüren ekipti. Bunlar amacına ulaşsaydı, Hoca da Humeyni gibi Ankara’ya inseydi, İran’daki gibi bütün muhalefeti bitiren koyu bir faşizm gelecekti. Bu darbe dinamiklerinin arkasında kimler var, onları açacağım. İngilizler Anadolu’yu Mustafa Kemal'e devrederken, Proto İsrail modeliyle 1925-40 yılları arasında çok ciddi Kürt kırımı yapıldı. Daha sonra NATO gladiosu Türkiye’yi Türkeş'in denetimine veriyor. Özel Harp Dairesi darbe dairesidir. 27 Mayıs bildirisini de Türkeş okudu. Darbe dinamiğinde Cemaat’in ilk organizasyonu 12 Eylül’e dayanır. 12 Eylül’ün Ülkücüleri de Cemaat oluyor aslında. O dönemde Zaman, STV gibi kurumlan açıyorlar. Şia’ya alternatif bir şey hazırlıyor, Fethullah ile ilişkiyi geliştiriyorlar. 85'ten sonra Özel Harp Dairesi tekrar canlandırılıyor. Bunu yapan emperyalist güçlerdir. Almanya bu konuda önemlidir, Gladio savaşlarını bunlar okuyor. “Bir NATO ülkesine acılan savaş tüm NATO’ya çıkmıştır” kararını alıyorlar. Fethullah o dönem generallerle senli benlidir. Gladio savaşlarını ben de Gündem gazetesinde sekiz bölüm halinde yayımlamıştım. Doğan Güreş 90'larda bu merkezde bu dairelere gidip yeşil ışık aldıktan sonra devreye girdi. Yorumum: İngilizler Anadolu’yu Mustafa Kemal’e devretmişmiş. Buna kargalar bile güler. İşte, tarih budur, okunduğunda bilgili, okumadığında hödük olursun. Sormak gerekmez mi o kadar esir edilen İngiliz subayının neden esir alındığını? Kürt kırımı yapılmışmış… Ayaklandık, ondan sonra da yenildik demiyor da başkalarını suçluyor. Bu emperyalist güçlerin müdahaleleri çok eskilere dayanır. Batı Hıristiyan dünyası Haçlılardan beri Anadolu ve Doğu Akdeniz’den çıkışlarını Türk-Kürt ittifakına bağlar. Malazgirt Savaşında Türk-Kürt İttifakı ile dönemin Amerika’sı sayılan büyük emperyalist gücü Bizans yenilgiye uğratılır. Ermeniler o dönemde imparatorluğun uç beyliğidir. Alpaslan ile Mervaniler Silvan’da bir araya geliyorlar, anlaşıyorlar ve savaş böyle kazanılıyor. Malazgirt Savaşı bir Kürt-Türk antiemperyalist savaşıdır. (…) İkinci büyük ittifak Yavuz dönemindedir. Bu ittifak Alevi tecridiyle gider. Tanzimat döneminde Süryaniler, Ermeniler ve Rumları seçerler. Ermeniler şunu bilmeli: Neden daha önce Ermeniler en önemli proto burjuva kesimidir? O zaman neden bir Ermeni soykırımı yoktur? Soykırım 18. yüzyılın ikinci yarısında başlar, 1914'te devam eder. 1914'te Erzurum’da bir Ermeni kongresi yapılır. İttihatçılar bunlara “Ruslarla ortak hareket etmeyin” diye yalvarırlar. “Siz ulus-devlet kuracağınıza biz kurarız” derler. O dönem Bitlis'te Mele Selim önderliğindeki ayaklanmayı da Ermeniler eliyle bastırırlar, katliam ve idamlar yaparlar. Biz soykırımı inkâr etmiyoruz, zaten karşıyız. Ama Ermeniler de kapitalist modernitenin hizmetkârlığını yapmışlardır. Benim söylemim için Apo nefret suçu işlemiş diyorlar, gülüyorum. Hâlbuki bu lobi kapitalizm taşeronluğunu yaparak Rumları da, Ermenileri de, Yahudileri de felakete sürükledi. Bu soykırım olayını kapitalizme bağlamak gerekir. Ruslar, İngilizler ve Fransızların rolleri var, ama tüm Türklere mal edilemez. Bunları iyi tartışmak gerekir. Biz soykırım tarihine de karşı değiliz, Ermeni vatandaşlığına da karşı değiliz. Bunu iyi anlatın. Ülkücülerin solcuları öldürüş tarzı, bunların Kürtleri olduruş tarzı, şimdi ise HES’lerle doğayı öldürüş tarzı benzerdir. Burada da ekolojik katliam var. Erdoğan bunlara “Ne istediler de vermedik” diyor ya, işte Botan, Dersim, her taraf suya boğuldu. Dicle üzerinde her tarafa HES yapıyorlar. Urfa’da da elektrik yok. S. S. Önder: Bölgenin tamamında elektrik sorunu var. A. Öcalan: Harran’a da su kanalları gitmiyor. Yani oralar susuz, elektriksizdir. Bu yüzden size çok kızıyorum. Urfa’yı tek başına Hollanda yapabilirsiniz, hatta Adıyaman’ı da yapabilirsiniz. Bunlar Urfa ve Adıyaman'ı köle gibi çalıştırıp bırakacaklar. Orada ne arazi, ne insan, ne de toprak kaldı. (Sırrıya dönerek) Sen nasıl anlattın televizyonda Aksaray’da toprak meselesini? İşte aynı şekilde Türkiye’nin tamamını bu duruma getirdiler. Citibank, Garanti, KOÇ, Zorlu, Tozkun, TÜSİAD vb. devreye girdi. Acımasız bir talan yapıyorlar. Kürtlerin imhasında emperyalistlerin rolü var. Bedirhan Beyin imhasında İngilizlerin rolü var. Şeyh Said’i onlar mahvettiler. Cumhuriyet döneminde de sosyalistler ve Kürtlerin ezilmesi İngiliz projesidir. Bunu artık bozmamız lazım. Biz azınlık düşmanı değiliz, biz sosyalistiz, Kapitalizmle işimiz yok. Kürt’ün susturulduğu bir yerde Ermeniler asla konuşamaz. Ermenilerin de bunu bilmesi lazım. Biz Hınçak’ın mirasına da, Ermeni gençlerine de saygılıyız. A. Öcalan: BDP'nin yeniden yapılandırılmasını aslında seçim sonrasında yapacaktım. Ama siz de diyorsunuz ya, seçim öncesi farklı gelişmeler olabilir, şimdi her ihtimale karşı ben bunları açıklayayım. BDP'nin yeniden yapılandırılması... Kandil de bahsetmişti. Almanya örneğinde CDU ve CSU örneğini vermişler. Bunlar tartışılabilir. BDP'nin ismen de değişmesi lazım, Demokratik Bölgeler Partisi olması lazım. İsminin de, programının da böyle olması gerekir. Bizim sekiz boyutumuz var. Hukuk, ekoloji, sosyo-ekonomi vb... Bu sekiz boyut yeniden programlaştırılabilir. Tüzük buna göre hazırlanır. Parti Meclisine seçilmenin şartı milletvekilliğine ve belediye Başkanlığına aday olmamaktır. Bunların işi gücü demokratik toplumun yaratılması ve örgütlenmesi olacaktır. Demokratik toplum modelini, demokratik özerklik modelini yaratma savaşını vereceğiz. Bunun için nitelikli kadrolara ihtiyaç var. Akademiler yoluyla yoğunlaşmak ve pratikleştirmek gerekir. Bana kimse gerekçe göstermesin. Diyarbakır’ı Barcelona’dan, İskoçya’dan daha ileri bir noktaya götürebilirsiniz. Nisan, Mayıs ayında kongreye gidilebilir. HDP için durum farklı. Tüm çevreci, bölgeci ve benzeri partilerin merkezi olacak. HDP için milletvekili olabilirler. BDP için de burası bir merkez olabilir. HDK’nin kongresinde yerel demokrasi boyutu ile merkezi siyasi kurumsallaşmalar nasıl buluşturulabilir, iyi tartışılsın. Ahmet Türk Belediye Başkanı olursa, DTK Eşbaşkanı Selahattin Bey olur. Kendisiyle konuşun, bir tercih daha yapabilir, HDP'ye genel Başkan yardımcısı olabilir. DTK Eşbaşkanı için Aysel ile konuşun. Devam etmek istiyor mu, layıkıyla yapabilecek mi, bunu tartışın. Bunun kararını size bırakıyorum. Uygun değilse kim olabilir, bakarsınız. Ben size bu kadar güç veriyorum, (heyeti kastederek) yeterince etkili kullanamıyorsunuz. Tartışın arkadaşlarla beraber. BDP'nin iki eşbaşkanı da milletvekili olmayacak. İşi gücü örgütlenme olanlar, sosyalizmi bilinci yüksek olanlar, kadrolar BDP'de olacak. İşte bu yüzden Selahattin'in DTK'nın başına geçmesini istiyorum. (Pervin ile İdris’e dönerek) Siz de grup Başkanvekilliklerine aynen devam edersiniz. Devlet particiliği bu toplumun demokratikleşmesinde en büyük engeldir. Bunu aşmak gerekir. Bunu başaramazsanız halk politikacılığı yapamazsınız; küçük burjuva kulübü, dernek gibi olursunuz. Biz süreçle vekâlet savaşını kaldırdık. Halk hukukuna sahip çıkmak için büyük direniş göstereceksiniz. Sorunları hep bana havale ediyorsunuz. O gün Mehmet'e de söyledim; aile problemini bile buraya getiriyor, benim çözmemi istiyor. Siz de, Kandil de bütün sorunları bana yüklüyorsunuz. Kandil de kurnazca davranıyor. Bu söylediklerimi hayata geçireceksiniz. Mayıs ayında milletvekillerinin hepsi HDP’ye geçecek. Çünkü seçimin de erkene alınma ihtimali var. HDP ve BDP için sizlerde önerilerinizi benimle paylaşın. Kürtlerdeki demokratik çıkış tamamlandı, şimdi bunu Türkiye’ye taşıyoruz. (Sırrı’ya dönerek) Muazzam bir kadro birikimi var, sol deneyimi var. Tartışıp yaratıcı fikirlerle bana gelin. Bir sonraki gelişinizde eşbaşkanları ve Leyla’yı getirebilirsiniz. S. S. Önder: Eşbaşkanlar derken hangilerini? A. Öcalan: Sebahat ile Ertuğrul'u. Leyla’yı da yanlarına katın. Müzakere süreciyle ilgili bazı hususları belirteyim. Müzakereye henüz geçmedik. Seçim sonrası anti-terör yasası kalkıyor. Bununla beraber müzakere çerçeve yasası çıkarılacak. Nasıl ki MİT Yasasını çıkarıyorlarsa bunu da öyle çıkaracaklar. Bu yasa tarafları meşrulaştırıyor. İmralı’da, Kandil’de illegal çalışma yapmıyoruz, o nedenle yasası mutlaka çıkacak. Benim belirttiğim sekiz ana başlık özdür, biz bu özü tartışmıyoruz. Müzakere yasasıyla örneğin Sabri gelmek isterse bu yasayla gelecek. Yazılı ekibim, redaksiyon ekibim, sağlık ekibim olacak. Ekibimle tartışacağım, yazacağım ve öyle belgelendireceğiz. Şimdi yakalanır diye burada bende tek bir mektup bırakmıyorlar. Böyle şey olur mu? Biz burada tarihi bir iş yapıyoruz, ama tek bir belge bile bulunduramıyorum, böyle olmaz! Biat hukukuyla olmaz! Erdoğan biat kültürüyle götürüyor. Sözleşme hukuku olacak, müzakere çerçeve yasası hazırlanacak. Beşir Atalay'a da aktarın; antiterör yasası kalkacak, oluşan boşluk müzakere çerçeve yasasıyla dolacak. Bu yasayı çıkarsalardı, şimdiye kadar yaşanan pek çok sorun çözülmüş olacaktı. İşte 17 Aralık darbesinin maliyeti 300 milyon dolardır diye şimdi açıklıyorlar. Benim söylediklerimi kabul etselerdi bu darbe dinamiği işlemezdi, 300 milyon dolar da kaybolmazdı. Çerçeve yasası çıkar çıkmaz yepyeni bir Türkiye oluşacak. Üç beş yasalık bir düzenlemeyle bu yapılabilir. Türkiye’yi de, MİT’i de bu kurtaracak, önünü açacak. O kasetlerde dediğim devlete hizmet de budur. Tabii ki devletle doğru bir sözleşme yapmak isteriz. Şimdi ben bir aileyim. Benim ailem 5 milyon, 10 milyon insan, biz isyan ettik. Barışmak istiyoruz. Bunun için ne gereklidir? Savaşı bırakmak istiyorum, kabul ediyor musunuz? Biz bu yüzden oturduk bu masaya. Beni kandıracaklarını sanıyorlar. Oysa ben kırk yıl savaştım, gerekirse kırk yıl daha savaşacağım. AKP yeni çıktı ortaya. Bana lütuf edecek, öyle mi? Çocuk muyuz biz? AKP'nin çözümü hacıyatmaz esnaf çözümüdür, yaptığı tam bir esnaf kurnazlığıdır. On beş yaşındaki kızı kandırmak derler ya, o bile kanmaz. Biz direnişin müzakeredeki karşılığını alıyoruz. Devletin demokratik bir gücü olacak, bu bir alıp verme meselesi değildir, sözleşme meselesidir. Ben sözleşmeden şunu kastediyorum: Bir beraberlik eşitlik, aşk, ahlak, estetik ve özgürlük içermelidir. Bunlar olmazsa ne olur? Yılmaz Güney bir kadın için adam öldürdü. Salt tutkuyla olmaz bu işler. Kadın için cinayet işlenir mi? İşlenseydi benim işlemem gerekirdi. Benim de bir eşim vardı. Kaçtığında dünyalar benim oldu. Oysa karısı kaçan erkek vurur. (Sırrı’ya dönerek) Sen de dertlisin bu konuda, ama aşmışsın, özgürleşmişsin. Evlilik meselesini sana söylerken bunu kastettim. (Pervin’e dönerek) Seni de kastettim. S. S. Önder: Başkanım, Çar Petro’ya demişler ki, Dostoyevski evlenmiş. O da "Oh, ne güzel, düzen bir düşmanından daha kurtuldu” demiş. Sistem evliliği bir pranga olarak kullanıyor. A. Öcalan: Aynen öyle. Sanat sinema dedik ya, Hannah Arendt'in bir sözü var: (Pervin’e dönerek) Sen de okuyabilirsin onu. S. S. Önder: Nazi katliamından sonra şiir yazılamaz. A. Öcalan: Evet, aynen öyle. Osöz, bravo! Şimdi ben sana bir olay söyleyeceğim. Bu bütün kadınlara ve sanatçılara söylenmiş bir söz olsun. Kayseri’de bir cinayet işlendi. Bir adam ailesini katletti. En son yedi yaşındaki çocuğunu balkondan atacağı zaman, çocuk "Baba, beni atmazsın değil mi" diye korkuyla babasına yalvarmış. Ben bunu dinlediğim zaman o kadar ürperdim ki, hayatımda diyebilirim ki hiçbir şey beni bu kadar etkilemedi. Hayatım boyunca o çocuğun sözünü unutmayacağım. İşte şimdi söylüyorum. Bunun romanı yazılmadan, bunun filmi çekilmeden, Türkiye’ye dair hiçbir şey yapılamaz. Bu o kadar önemli ve bütün sorunları kendinde barındıran bir olaydır. Türkiye bu çocuğun sözüyle bir deprem gibi sarsılmalıydı ve o çocuğun sözü çözümlenmelidir. İşte kadın katliamları da aynıdır. (…) Gündem: Devlet Heyetiyle Görüşme -8 MART 2014- 1- Son beş yıllık diyaloğun bir özeti ve sonuçları. 2- Diyalogdan müzakereye neden geçilemiyor? Diyalog ve müzakere arasındaki farklar. 3- Müzakere gerçeğini nasıl kavramalı ve tanımlamalıyız? Bir süreç olarak müzakere. 4- Tarihsel-toplumsal Kürt ilişkilerinde neden derin ve kapsamlı bir müzakereye ihtiyaç var? 5- Olası müzakerenin bicim ve öz, form ve içerik belirlemesi. Süre ve mekân. SÖZLEŞME 6- Müzakerede İzleme Kurulu neden gereklidir? 7- Müzakerede taraflar (ekipler) gerçeği. 8- Cumhuriyet’in darbe gerçeği ve müzakerelerin anti-darbeci özellikleri. 9- Mevcut hükûmetin karşısındaki darbe gerçeğinin esas nedeni Kürt sorunu (genelde de demokrasi sorunu) olduğu gibi, kalıcı aşamasının yolu da demokrasi ve Kürt sorununa kalıcı ve radikal çözümle mümkündür. 10- Müzakerelerde bir taraf olarak İmralı'dan kaynaklı sorunlar ve aşılma gereği. 9 Mart 2014 Kaynak: Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa (İmralı Notları), Abdullah Öcalan, Weşanen Mezopotamya, 1. Baskı, Kasım 2015, ISBN:978-3-941012-97-4 BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE Özgün başlıktır. Metin içinde geçen bir cümledir aynı zamanda Barzani’nin partisi ve Barzani Kürt devletini kendi yönetimi altında istiyor. O yüzden PKK ile sürekli çekişiyor. Mezopotamya’da üretilen ilk kumaşlardan biridir. Türkiye, isim hakkını almış olup, Siirt’in Eruh ilçesinde üretmektedir. Read the full article
0 notes
Text
ÜNLÜ & Co Değerlendirme
KARA PAZARTESİ
Jeopolitik risklerin göreceli olarak azalması pozitif olmakla birlikte korona virüsünün küresel ölçekte ciddi bir endişe kaynağı olarak kalmaya devam etmesi TL varlıkların destek bulmasını önemli ölçüde zorlaştırıyor. Diğer taraftan Suudi Arabistan’ın Rusya ile üretimi kısma konusunda uzlaşamamasının ardından üretimi artırmayı planlaması piyasaların haftaya petrol krizi ile başlamasına neden oluyor. Bu noktada satış baskısının ve volatilitenin bugün de devam etmesini bekliyoruz. Bu haftanın en önemli gündem maddesini ise ECB toplantısı oluşturuyor. Fed’i takip ederek bir hızlı bir adım atmak yerine beklemede kalmayı tercih eden ECB Mart ayı toplantısını Perşembe günü gerçekleştirecek. Hatırlanacağı gibi ECB Eylül 2019’da mevduat faizini -%0,5’e çekerken Kasım 2019’dan itibaren geçerli olmak üzere aylık 20 milyar EUR büyüklüğünde tahvil alımları yapma kararı almıştı. Merkez Bankası söz konusu kararların ardından yeni bir adım atmayarak izlemede kalmayı tercih ediyor. ECB’nin özellikle korona virüsüne ilişkin riskleri ne derece yüksek gördüğü atılacak olası adımların büyüklüğünde belirleyici olacaktır. Bu noktada sözlü müdahalenin yanında 10 baz puanlık bir faiz indirimi, yeni bir TLTRO programı veya özel sektör tahvil alımı gibi likidite koşulları üzerinde pozitif etki yaratabilecek adımların masada olması beklenebilir.
Makroekonomik veri tarafında ise bu hafta ABD’den gelecek TÜFE rakamının yanında yurtiçinde cari işlemler dengesi ve sanayi üretimi gibi veriler öne çıkıyor. Cari işlemler dengesinin eksiye dönmesini sanayi üretiminde ise iyileşmenin devam etmesini bekliyoruz. Ancak piyasaların veri odaklı hareket etmemesi nedeniyle rakamların önemli bir etki yaratmasını beklemiyoruz. Diğer taraftan TCMB ise bu hafta Mart ayı beklenti anketini açıklayacak. Enflasyon %12’nin üzerinde seyrederken ankette özellikle gelecek haftaki PPK toplantısı öncesinde politika faiz oranlarına ilişkin tahminlerin ne yönde değiştiğini görme şansı bulacağız. Ayrıca enflasyon beklentilerinde iyileşme olup olmayacağı ise gelecek dönem para politikasının seyrine ışık tutabilir.
BEKLENTİLERİMİZ
Borsa İstanbul’da sert geri çekilme bekliyoruz. Küresel piyasalardaki dalgalanmalar Borsa İstanbul’un anlamlı bir trend yakalamasına izin vermezken BIST-100 endeksi geride bıraktığımız haftayı %3’ün üzerinde değer kazanımı ile tamamlamayı başardı. Söz konusu rakam güçlü gibi görünse de önceki hafta yaşanan %9’un üzerindeki değer kaybını göz önünde bulundurduğumuzda yükselişi daha çok bir tepki olarak görüyoruz. Kaldı ki küresel piyasaların korona virüsü ve petrol fiyatlarındaki sert düşüş sonrasında haftaya zayıf bir başlangıç yapması Borsa İstanbul’da da benzer bir tablo görmemize neden olacak. Teknik açıdan ise daha ılımlı bir tablodan söz edebilmek için 110 binin üzerinde olunması gerektiğini düşünüyoruz. Aksi bir senaryoda 107.500 ve 104.500 ilk güçlü destek noktaları olarak izlenebilir. EUR/USD son bir yılın zirvesinde. Fed’in faiz indirimine gitmesi, korona virüsüne ilişkin endişelerin artması ve petrol fiyatlarındaki düşüşün etkisiyle 10 yıl vadeli ABD ve Almanya tahvil faizleri arasındaki farkın son 4 yılın dip seviyelerine inmesi paritenin oldukça güçlü bir momentum yakalamasını sağladı. Son bir haftada %3’ün üzerinde değer kazanan EUR/USD yeni haftaya başlarken de kazanımlarını ileri taşımaya devam ediyor. Kısa vadeli teknik göstergelerin aşırı alım bölgesinde olmasına karşın henüz bir geri dönüş sinyali oluştuğunu söylemek zor. Parite açısından bu haftanın en önemli konu başlığını ise Perşembe günü gerçekleştirilecek ECB toplantısı oluşturuyor. USD/TL yeni haftaya 6,15’in üzerinde başlıyor. TL açısından en kritik konu başlıklarından biri olan jeopolitik riskler Türkiye ve Rusya’nın Suriye’de ateşkes konusunda uzlaşmaya varması ile göreceli olarak hafiflemiş olsa da bu durumun TL’ye anlamlı bir destek vermekten uzak olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, küresel risk iştahı TL’nin performansında belirleyici unsur olarak çalışmaya devam ediyor. Bu noktada petrol fiyatlarındaki geri çekilme, hisse senetlerindeki satış baskısı, değerli metallere yönelim ve ABD tahvil faizlerinin tarihi dip seviyelerde bulunmasının net bir şekilde yansıttığı gibi küresel risk iştahının zayıf olması TL açısından şartları zorlaştırıyor. Teknik olarak ise 6,1450 eşik noktası olarak izlenebilir. Tersi de geçerli olmakla 10Y USD Faiz 0.52 -19 bp VADELİ PİYASALAR XU030 USDTRY Nisan Mart Son Uzl. Fiyatı 130.650 6.1350 Değişim -% 2.57 -% 0.18 Açık Pozisyon 450,069 148,830 Poz. Değişimi 4,509 4,027 Short Long EUR 61% 39% GBP 37% 63% CHF 48% 52% YEN 59% 41% Ons Altın 12% 88% Brent Petrol 69% 31% 10Y ABD Tahvili 59% 41% E-Mini S&P500 48% 52% Haftalık CFTC Vadeli İşlem Pozisyonları birlikte bu seviyenin altındaki rakamlar TL lehine hareket alanı yaratabilir. Hazine Mart ayı borçlanma programına bugün başlıyor. Programa göre Hazine Mart ayında 26 milyar TL’lik iç borç servisine karşılık toplam 20 milyar TL’lik iç borçlanma yapmayı planlıyor. Bu kapsamda bugünden başlayarak ay içinde 5 yıl vadeli TÜFE’ye endeksli, 13 ay vadeli kuponsuz, 7 yıl vadeli değişken faizli, 2 yıl vadeli sabit kuponlu ve 3 yıl vadeli TLREF’e endeksli tahvillerin ihaleleri gerçekleştirilecek. Hazine ayrıca 1,5 milyar TL borçlanma hedeflediği 2 yıl vadeli kira sertifikası da ihraç etmeyi de planlıyor.
Ons altın 1700 dolardan döndü. Petrol fiyatlarındaki geri çekilme, ABD tahvil faizlerindeki keskin düşüşün devam etmesi ve korona virüsünden kaynaklanan endişelerin sürmesi ons altının 1700 doları test ederek son yedi yılın en yüksek seviyelerine yükselmesini sağladı. Teknik göstergeler aşırı alım seviyesine yakın olsa da şimdilik anlamlı bir geri çekilmeye işaret etmiyor. Dolayısıyla, kısa vadede 1700 doların aşılıp aşılamayacağını izleyeceğiz. Ancak teknik göstergelerden daha da önemlisi ABD tahvil faizlerinin ortaya koyacağı tablo olacaktır. Faizlerde geri çekilmenin devam etmesi durumunda bunun değerli metallerde yukarı yönlü eğilme destek vermesini bekleriz.
Hibya Haber Ajansı
Hibya Haber Ajansı
The post ÜNLÜ & Co Değerlendirme appeared first on Kamu365 | Dünya Gündemi.
from WordPress https://ift.tt/2TN8DzS via IFTTT
0 notes
Text
16 Ocak 2020'den önemli gündem başlıkları
16 Ocak 2020’den önemli gündem başlıkları
16 Ocak 2020’den önemli gündem başlıkları googletag.cmd.push(function() { googletag.display(‘div-gpt-ad-1534323402885-0’); });
– Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde “2019 Yılı Değerlendirme Toplantısı”na katılacak, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde TBMM Başkanı Mustafa Şentop’u kabul edecek.
(Ankara/11.00/17.00)
1- Enerji ve…
View On WordPress
#2020den#başlıkları#güncel haber barış#güncel haber denizli#güncel haberler bilimsel#güncel haberler dünya#gündem#haber akit#Ocak#önemli#son dakika haber barış harekatı
0 notes
Text
Toplantı Nasıl Yapılır?
Yeme içme (HORECA) sektörünün olmazsa olmazı bölüm şefleri ile haftalık ve genel personel ile aylık yapılan toplantılarıdır. Şefler ile yapılan toplantılar‘istişare ve değerlendirme’ üzerine kurgulanırken, personel ile yapılantoplantılar ‘emir-talimat’ toplantısı şeklinde gerçekleşir. Toplantıların genel amacı sorunları çözmek, olası hataları öngörmek, çalışanlar arasında uyumu sağlamak gibi görünse de en nihayetinde bu toplantıların hepsi ‘satış artırmak’ için yapılır. İşyerinde şeflerle yapılan toplantılar Ürün ve hizmet kalitesinin artması, Personelin işletme içindeki beklentilerinin yönetime ulaştırılması Maaş zamları Ücret iyileştirmeleri İşten çıkarmalar veya işe almalar gibi konuları içerirken, personel ile yapılan emir-talimat toplantıları isminden de belli olduğu gibi işletme içinde alınan kararların bildirilmesi şeklinde olur. Şunu da söylemeden geçmemeliyiz. Bahsettiğim ‘toplantılar katı kurallarla yapılmalıdır’ gibi bir hava estirmişsek de aslında temel prensipleri belirtmek ve toplantı verimini artırmak için en özet haliyle ifade ettik.
Personel ile neden emir-talimat toplantısı yapılır?
Çünkü personel beklentilerini ve şikayetlerini şeflerine söylemiş ve şefler işletme müdürü veya işletme sahibi ile toplantı yaparak sorunları gidermiş kabul ettiğim için emir-talimat toplantısı diyorum. Eğer şefler, üstleri ile personel arasında köprü kuramamışsa, şeflerle yapılan toplantılar kesinlikle verimsiz ve başarısızdır. Toplantılardan sonra mesai saatleri içinde uygulanabilirliğini görmeniz için, toplantıları verimli hale getirmemiz gereklidir. Bunun için şeflerle toplantı yapmadan önce gündem maddeleri ortalama 1 gün önceden bildirilirse çözüm ve katkı sağlamak bakımından fayda sağlanacaktır. Genel personel toplantılarının duyurusunu yaparken ‘gündem maddesi ve dilek ve temenni alınacaktır’ şeklinde bir yaklaşıma gidilirse, görmesini bilen yöneticiler için teklif edilecek dilek ve temenni maddeleri işletmenizin görünmeyen yüzünü ortaya çıkaracaktır. Genel personel toplantılarında teklif edilecek gündem ve dilek temenni maddeleri şeflerle yapılan toplantıda değerlendirilmeli. Hatta görüşülmesi istenilen konular bazen şeflerle değil işletme yöneticileri ile değerlendirilecek öneme haiz olabilirler. Toplantılarda asla yapılmaması gerekenler ise; İkazlar genel yapılmalıdır, Kişisel uyarılar yapılarak personel rencide edilmemelidir. Tebrik ve takdiri hak eden personel onurlandırılmalıdır. Katılımcı personel birbiri ile karşılıklı konuşmaya geçirilmemelidir. Bu toplantılarda personel eğitimleri yapılmamalıdır. Özel konular birebir görüşülmelidir. Personelin eksiği yüzüne vurulmamalıdır. Eksikler ve hatalar eğitimlerde işlenmek üzere not edilmelidir. Çünkü eğitimin yeri toplantı saati değildir. Eğitim farklı bir gündem konusudur ve özel vakit ayrılmalıdır. Özel konular birebir görüşülmelidir. Genel itibariyle yukarıda bahsettiğimiz konulara önemgösterilirse verimli ve sonuç odaklı toplantılar gerçekleştirerek işletmenizinürün ve hizmet seviyesini yükseltme hızınız artacaktır. Ömer Ali Altıntaş Read the full article
0 notes