Tumgik
#Fırınlar
dokumtek · 7 months
Text
Pirometalürji: Metalin Sıcak Yolculuğu
Tumblr media
Pirometalürji, fiziksel ve kimyasal değişiklikler meydana getirmek için minerallerin ve metalurjik cevherlerin ve konsantrelerin ısıl işlemlerini içeren ekstraktif metalurjinin bir dalıdır. (Pirometalürji ve hidrometalurji, metalleri cevherlerinden çıkarmak için kullanılan ekstraktif metalurjinin iki ana dalıdır.) Süreç, birincil cevherlerden ve/veya ikincil kaynaklardan metalleri, alaşımları veya matları çıkarmak ve saflaştırmak için yüksek sıcaklık tekniklerini kullanır. Pirometalürjik işlem, ileri işlemler için besleme olarak uygun saf metaller, ara bileşikler veya alaşımlar gibi ürünler üretebilir. Pirometalurjik işlemlerle çıkarılan elementlerin örnekleri arasında demir, bakır, çinko, krom, kalay ve manganez gibi daha az reaktif elementlerin oksitleri yer alır. Pirometalurjik işlemler genellikle aşağıdaki kategorilerden bir veya daha fazlasına gruplandırılır: - kalsine etme, - kavurma, - eritme ve - rafinasyon Kalsinasyon: Bu, bir malzemeden sıvı nemin (kimyasal olarak bağlı olmayan) termal olarak uzaklaştırılmasıdır. Kurutma genellikle nemli katıların fosil yakıtların yakılmasıyla oluşan sıcak yanma gazlarıyla temas ettirilmesiyle gerçekleştirilir. Kavurma: Bu, oksidasyon, indirgeme, klorlama, sülfatlama ve pirohidrolizi içerebilen termal gaz-katı reaksiyonlarından oluşur. Kavurmanın en yaygın örneği metal sülfür cevherlerinin oksidasyonudur. Eritme: Bu, en az bir ürünün erimiş faz olduğu termal reaksiyonları içerir. Metal oksitler daha sonra, oksijeni karbon dioksit olarak serbest bırakan ve rafine bir mineral bırakan bir indirgeyici madde olan kok veya odun kömürü ile ısıtılarak eritilebilir. Rafinasyon: Malzemelerdeki yabancı maddelerin termal bir işlemle uzaklaştırılmasıdır. Bu, farklı türdeki fırınları veya diğer tesisleri içeren çok çeşitli prosesleri kapsar. Rafine etme "refining" terimi aynı zamanda belirli elektrolitik proseslere de işaret edebilir. Buna göre bazı pirometalurjik rafinasyon türleri ateş rafinasyonu "fire refining"olarak anılır. Pirometalurjik işlem, ileri işlemler için besleme olarak uygun, saf metaller, ara bileşikler veya alaşımlar gibi satılabilir ürünler üretebilir.
Pirometalürji ve Hidrometalürji arasındaki fark nedir?
Pirometalurji ve hidrometalurji arasındaki temel fark, cevherden metalleri çıkarmak için kullanılan yöntemdir. Pirometalurjide cevherden metal çıkarmak için yüksek sıcaklıklar kullanılırken, hidrometalurjide cevherden metal çıkarmak için sulu bir çözelti kullanılır. Pirometalurjik işlemler genellikle aşağıdaki kategorilerden bir veya daha fazlasına gruplandırılır: kalsine etme, kavurma, eritme ve rafinasyon Öte yandan, hidrometalurjik işlemler, sıvı bir ortamda kimyasal reaksiyonları içerir ve işlem genellikle, metal iyonlarının çıkarılması için cevherin uygun bir çözücü ile işlendiği liç  (leaching) işlemini içerir. Daha sonra metal iyonları çökeltme, solvent ekstraksiyonu ve elektrorafinasyon gibi çeşitli tekniklerle ayrılır ve saflaştırılır. Her iki yöntem de metallerin çıkarılmasını amaçlasa da farklı yaklaşımlar ve farklı uygulamalara sahiptir. Bu iki yöntem arasındaki seçim, cevher veya konsantrenin türü, istenen metal ürün ve maliyet, enerji verimliliği ve çevresel etki ile ilgili hususlar dahil olmak üzere çeşitli faktörlere bağlıdır. Pirometalürjinin Avantajları ve Dezavantajları Nelerdir? Pirometalurjinin avantajlarından bazıları şunlardır: - Büyük hacimli malzemeyi hızlı bir şekilde işleyebilir, bu da daha yüksek metal geri kazanım oranları sağlar. - Demir, bakır, çinko, kurşun, alüminyum ve magnezyum gibi metalleri çıkarabilir. - Diğer işlemlere göre daha az kimyasal kullanır. - Cevher çatlamasına uyumludur. Ancak pirometalurjinin bazı dezavantajları da vardır: - Çok fazla enerji gerektirir, bu da onu enerji yoğun bir süreç haline getirir. - Çevreye zararlı olabilecek toksik maddeler üretir. - İnşaat malzemelerine büyük talep var. Genel olarak pirometalürji, saf metaller, ara bileşikler veya ileri işlemlere uygun alaşımlar gibi pazarlanabilir ürünler üretebilen zor, yüksek riskli ve enerji yoğun bir işlemdir. Read the full article
0 notes
lattefawn · 1 year
Text
0 notes
dailydanielgillies · 1 year
Text
0 notes
enatech · 2 years
Text
Arge Endüstriyel Mutfak
http://www.argemutfak.com
0 notes
idecolors · 2 years
Text
http://www.argemutfak.com
Kafeterya Ürünleri, Konveksiyonlu Fırınlar, Kuzineler, Pizza Fırınları, çay makinası, Döner Ocakları, Depo Tipi Buzdolapları, Tezgah Tipi Buzdolapları, Market Dolapları, Paslanmaz Tezgahlar, servis ekipmanları, Paslanmaz Arabalar, Standart Küvetler, Çay Kazanı, Pasta Dolapları, saladbar
0 notes
forumda · 1 year
Text
İstanbulprof - Mega+
Profesyonel Endüstriyel Mutfak
Profesyonel mutfak Ankara deyince işletmelere hizmet eden ticari amaç taşıyan mutfak düşünülmektedir. Son teknoloji ile oluşturulmuş profesyonel mutfaklar çok sayıda personele hizmet edecek şekilde konumlandırılır. Kurumsal firmanın beklentisine, ihtiyacına, öğün sayısına, çeşidine ve miktarına göre şekillendirilebilir. Endüstriyel mutfak ekipmanları söz konusu olunca çok sayıda araç ve gereçten bahsetmek mümkündür. Kurumun ilgisi, ihtiyacı, beklentisi, öğün sayısı ve miktarı gibi geniş bir dağılımdan bahsetmek mümkündür. Firmanın seçimine göre tekli veya çoklu seçimler mümkündür. Endüstriyel mutfak malzemeleri yemeğin hazırlık aşaması, pişirme aşaması ve servis aşaması olarak üç bölüme ayrılır. Aşçı veya aşçı yardımcısı ilk mutfağa girip ön hazırlık yapmak istediğinde elinde bulunması gereken malzemelerdir. İlk olarak kesme, biçme, dövme, kıyma, parçalama, karıştırma işlevi gören araç ve gereçleri saymak mümkündür.
Ankara endüstriyel mutfak profesyonel ve kaliteli hizmet sunmaktadır. Endüstriyel mutfak ürünleri bir mutfağı endüstriyel mutfak yapan öğedir. Mutfak tezgahı ve bataryası her endüstriyel mutfak kurulumu için en temel iki elemandır. Endüstriyel mutfak makineleri deyince kültürümüzde önemli bir yeri olan et için öncelikle kesme aleti, kıyma aleti/makinesi, dövme aleti, ezme aleti önem arz etmektedir. Mutfak servis arabası mutfak içinde veya depoda kullanılan çok işlevsel bir üründür. Ayrıca günlük hayatımızda olduğu kadar endüstriyel mutfak hizmetinde de önemli bir yer tutan set üstü ocak, ekmek kızartma makinesi, patates kızartma makinesi, büyük kaynatma kazanları, geniş ızgaralar, çok yemek pişirebilme kapasitesiyle fırınlar mutfağın olmazsa olmazlarıdır. Endüstriyel mutfak gereçleri fiyatları cep dostu fiyatlarla yanınızda olmaya devam edecek.
2K notes · View notes
aciyagulmek-vol2 · 22 days
Text
Tumblr media
İYİ Kİ BU DÜŞTESİN
I
nehirler yarışır, çağıldar gözlerinde
o nehirler benim nehirlerimdir
aşk
ki azar azar benim yerimdir
üşüyorsam, sokaktaysam, yalnızsam
gözlerin ey yar benim evimdir
vurulup düştükçe, düştükçe seni sevmekten caymayacağım
gece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım.
iyi ki bu sestesin
dünyayı ısıtan nefestesin
bir haydut gibi gezinirim kapında
kalbimde tutuşan ateştesin.
II
rüzgârlar savrulur, uğuldar gözlerinde
o rüzgârlar benim rüzgârlarımdır
aşk
ki azar azar benim yerimdir
suskunsam, bozgunsam, bulutsuzsam
gözlerin ey yar benim evimdir
iyi ki bu düştesin
her sabah ışıyan güneştesin
iyi ki yoksuluz bulutlar gibi
soğuyan dünyada sımsıcak fırınlar gibi
vurulup düştükçe, düştükçe sana koşmaktan caymayacağım
gece insin, el ayak çekilsin gelip kapında ağlayacağım.
-Yılmaz Odabaşı
3 notes · View notes
mehmeteygul · 3 months
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Felekten Bir Tatil ve Onun Kısa Hikayesi
Aldığım plansız ve ani kararlar büyük sürprizlerle dolu olabiliyor; Bosna'ya gidişte bunlardan birisi. Hayatımızda daha önceden hayal edip daha sonradan gerçekleştirdiğimiz planların geç de olsa gerçekleşmesinin verdiği haz ise tarif edilemez.
Daha uçaktan iner inmez mükemmel bir hava ve alabildiğine yeşil ortam hem gözümü hem de İstanbul'da karbonmonoksit dolmuş olan ciğerlerimi ferahlattı. Şehir merkezine giderken ara yollardan yazlık diye tabir edebileceğimiz evlerin yanından geçerek troleybüse bindik. Takribi 15 dakikalık bir yolculuktan sonra konaklayacağımız eve vardık. Tahminimce 100 senelik olduğunu düşündüğüm apartmanın döner merdivenlerinden 2. kata çıktık. Giriş kapısı demir korkuluklu ve onun ardında bir tahta kapıdan geçerek daireye giriş yaptık. Dairenin içi yüksek tavanlı klasik Sovyet mimarisinde yapılmış bir yerdi. Bavulları bırakıp "aç ayı oynamaz" felsefesiyle çıktık Saraybosna'nın sokaklarına. Başçarşı'nın sokaklarında yürürken bir dükkandan nefis kokular geldi; burun direkt olarak beyne "burası değilse neresi" mesajını iletti ve girdik içeri. Tezgahtar ablamıza "Ćao, kako ste? Možemo li dobiti dvije lepinje?" (Merhaba, nasılsınız? İki tane lepinja alabilir miyiz?) dedik. Sıcacık yuvarlak ekmek içinde kuru et ve yanında lezzeti damağımda kalan kaymak geldi. Bir güzel karnımızı doyurduktan sonra tekrar çıktık sokaklara. Binalar çok eski ve mimari yönünden mükemmeldi. Bazı binaların üzerinde hala savaş zamanından kalan mermi izlerini görmek mümkündü. Neden onarılmıyor diye sorduğumda, savaşın verdiği zararı unutmamak ve tarihi hafızayı canlı tutmak amacıyla olduğu cevabını aldım. Favori yerlerimden birisi ise "Pekara" denen fırınlar oldu; satılan ürünlerin iç malzemeleri o kadar doluydu ki ısırdığım kruvasanın çikolatasını üstüme döktüm. Miljacka Nehri'nin kenarından yürüyerek Latin Köprüsü'ne ulaştık. Meşhur 1. Dünya Savaşı'nın başladığı, Franz Ferdinand'ın Sırp milliyetçisi tarafından suikastla öldürüldüğü köprü. Köprü üzerinde bir dakika durup o anı canlandırdım kafamda. Tekrar devam ettik yürümeye; köprülerin demir korkuluklarına takılmış, üzerinde isim ve tarih yazılı asma kilitler dikkatimi çekti. Merakımı yenemeyip sordum: bu kilitler neden var? Neden insanlar buraya kilit takıyor? Cevap olarak bunun bir ritüel olduğunu, aşkların ölümsüzlüğünü ve sonsuzluğunu, kişilerin birbirine bağlılığını temsil ettiğini aldım. Asma kilidi takıp anahtarı nehre atıyorlarmış. Yine devam ettik nehir boyunca yürümeye, karşımıza mimari yapısına hayran kaldığım sanat fakültesi çıktı. Bir iki fotoğraf çekilip yine yola devam ettik. Dikkatimi çeken bir diğer şey, AVM girişlerinde ya da diğer yerlerde güvenlik görevlisi olmamasıydı. Zaten karşılaştığım polis sayısı da bir hayli azdı. Bunu hem güvenli bir yer olmasına hem de nüfus bakımından küçük bir yer olmasına bağladım. Toplam nüfusu 3,5 milyon olan bir ülke ki sadece İstanbul'un nüfusu bunun 6 katı. Gün sonunda saat 23:45 sıralarında ayaklarımıza kara sular inmiş, zaman mekan kavramını kaybetmiş şekilde attık kendimizi eve.
Sabah olduğunda kiraladığımız araç ile düştük Jajce yoluna. Yaklaşık 3 saat süren yolun her bir kilometresi ayrı güzellikler taşıyordu. Yol boyunca bize eşlik eden nehir, dağların yamaçlarına tutunmuş çam ağaçları, irili ufaklı çiftlikler ve onların küçük bahçeleri, bahçelerin içinde çeşitli ağaçlar. Pliva Şelalesi'nin kenarına geldiğimizde içimizi bir ferahlık kapladı. Şelaleden akan su gibi dert ve tasalarımız bir bir akıp gitti.
Sular o kadar soğuk ve temizdi ki bulduğum her akarsu ya da çeşmeden şifa niyetine su içtim. İrili ufaklı birçok gölet ve buralarda yüzen yeşil başlı gövel ördekleri de unutmamak lazım. Tabii ki, yerel yemekleri denemekten geri durmadım. Dönüş yolunda, Travnik isimli küçük bir şehre uğradık. Cami ve kiliselerin karşılıklı yapılmış olması ve camilerin minarelerinde Osmanlı sancaklarının asılı olması dikkatimi çeken başka bir durum oldu. Şehir o kadar sessiz ve sakindi ki, akşam saatlerinde merkezdeki ana caddeler araç trafiğine kapanıyor, yollar insanların yürüyüş yolu oluyordu.
Sonrasında, 1851 yılında yapılan tarihi bir kahveci olan Lutvina Kahva'ya uğradık. Zamanında yerel halkın buluşma mekanı olan bu kahveci, hala gözde yerlerden biri. Ayrıca kahve sunumları ve tatlıları da çok hoştu. Hava karardığında Saraybosna’ya dönüşe geçtik. Gidişteki o tat, o güzellik; havanın kararmasıyla etrafı izleyemeyişimiz ve bastıran yağmurla beraber pek tat vermedi. Başkentte geçirdiğimiz bir günün ardından dönüş vakti diyerek havalimanının yolunu tuttuk.
Bir başka ülkede, yeni deneyimlere diyerek ve buraya bir şarkı bırakarak bu postu sonlandırıyorum.
dinlemek için Tık🎶
Sağlıcakla kalın…
2 notes · View notes
Text
Her insanın hayatından sayısız insan geçer. Sayısız yüzler, unutulan isimler, animsanmayan ses tonları. Peki neden bazı kişileri özellikle hayatımızda tutmak isteriz? Ben henüz bunun cevabina ulaşamadım ya da ulaşamadığımı sandım, içten içe bildiğimi bilmemek istedim belki. Evet bilimsel olarak bağlantı,saplanti, takıntı gibi terimler kullanılabilir tabi ki . Fakat bence bu alışkanlık, yani sadece alışkanlık diyerek geçmek mantıksız, olur. Nedenleri sonuçları da tartışılmalı pek tabi.
Bu konuyu biraz romantize edersek bir insanı ekmeginiz suyunuz yapmak... Sürekli karsinizdaysa sizden şanslısı yoktur. Onun kokusu varlığı sizi doyurur. Tabi ki birkaç gün eksik kalsa da ölmezsiniz açlıktan. susuzluktan ama ya birkaç gün geçer gider ve karşınızdaki masada ne ekmek ne su hiçbir şey kalmamışsa.
Bende düşündüm çıkarım dışarı alırım ekmeğimi suyumu ne olacak sanki. Evet ne olacak sanki. Ama o öyle olmuyor. Belki içimizden birilerinin favori fırını vardır sadece onu seviyordur. Ekmeği daha kitirdir. Anıları vardır orada belki ekmeği sadece somutlastirmistir. Oradan alması gerekir sadece.
Yani anlayacağınız benim ekmeğimi aldığım fırınım yıkıldı. Kalmadı. Yerinde koskocaman bir boşluk var. Başka fırına da gidemiyorum içim el vermiyor. Gerek de duymuyorum zaten. Ekmek yemeyi çok sevsem de yemedim , yiyemedim baska ekmek .
Gene konu saçma bir yere geldi evet. Anlatmak istediğim bu değildi. Aklımdan şu an sadece bu gecti. Gene de yakın aslında uzak değil anlatmak istediklerim yazdıklarıma karşı.
Siz siz olun kimseyi ekmeginiz suyunuz yapmayın hele ki favori firininizi mumkunse hic bulmayin.
Vaz geçin insanlardan sizi kıran üzen yarı yolda bırakan. Evet çok zor geliyor ben yaptım mı hayır yapamadım. Fakat yapanlara felaket imreniyorum.
Bazen aç susuz kalmak bir şeyi de ifade etmez işte. Sadece aç susuz kalınır ve bunu sadece siz bilirsiniz.
Oyle iste benn açım, susuzum. Belki Yıkılan yere tekrar Bi fırın acarlar ve aynı kişi işletir diye bekliyorum. Şimdi diyeceksiniz otekisiyle aynı mı olur diye?
Olmaz... Ama daha güzelinin cikmayacagi ne malum. Belki bambaşka lezzet alacağım.
Kötü çıkarsa peki ne olacak. Aç kalicam gene ekmek yiyemeyecegim ve belki Bi daha hiç.
Son yazdığımda detaylı bir yer var. Kötü yapan benim favori firinimdi kötü yaptı. Artık başka fırınları keşfe çıkabilirim. İsteyerek mi peki yoksa hayatımı sürdürebilmek için mi?
Favori fırınım olmaz o ekmeğin tadı olmaz. Fakat aç kalmamak için hayata uyum sağlamak için yemek zorunda kalirim
Diğer ekmeğin tadını sonsuza kadar damağımda aklımda zihnimde her şekilde her türlü tutarım.
Eğer gerçekten aç kalmaya raziysaniz bir insanı ekmeginiz yapın. Fakat kendinizi doyurmak için başka fırınlar aramaya girisirseniz. Saçma Bi zaman diliminde aç kalmanız kendinizi enayi yerine koymanizdjr.
Gene de tavsiyem favori firininiz hiç olmasın.
02.51
3 notes · View notes
halo60tr · 2 years
Text
Gün🌸ydın Herk⚘️se Gün🌸ydın
İyi ki bu düştesin
Her sabah
ışıyan güneştesin
İyi ki yoksuluz bulutlar gibi
Soğuyan dünya da sımsıcak fırınlar gibi.
~♡ Yılmaz Odabaşı
#Günaydın
Tumblr media
33 notes · View notes
tamamsenkazandn · 2 years
Text
Bir usulsüzlük karşısında anlık tepki vermem gerekiyorsa şaşkınlıktan sanki her şey normalmiş gibi tepki veriyorum istemsiz, eğer 2 saniye bekler ve tepki verirsem gönlümün rahat edeceği tepkiyi vermiş oluyorum. Fırınlar kapatılsın tşkler.
20 notes · View notes
onlinefirmam · 10 months
Text
Endüstriyel Mutfak Makineleri
Tumblr media
Endüstriyel Mutfak Makineleri: Lezzetin ve Verimliliğin Anahtarı
Endüstriyel mutfak makineleri, gıda işletmelerinde, otellerde, restoranlarda ve catering şirketlerinde geniş ölçekli yemek üretimini mümkün kılan güçlü ve özel mutfak ekipmanlarıdır. Bu makineler, büyük miktarlarda yemek hazırlamak, kaliteyi artırmak ve işletmelerin mutfak operasyonlarını daha verimli hale getirmek için tasarlanmıştır.
1. Endüstriyel Fırınlar: Endüstriyel fırınlar, büyük miktarlarda ekmek, pasta, pizza ve diğer fırınlanmış ürünleri pişirmek için kullanılan dayanıklı makinelerdir. Hava sirkülasyonlu modeller, homojen pişirme sağlar, bu da ürünlerin kalitesini artırır. Programlanabilir kontrol sistemleri, pişirme süreçlerini daha hassas hale getirir.
2. Sanayi Tipi Mikserler: Endüstriyel mutfaklarda kullanılan büyük mikserler, hamur yoğurma, malzemelerin karıştırılması ve benzeri işlemleri hızlı ve etkili bir şekilde gerçekleştirmek üzere tasarlanmıştır. Bu makineler genellikle çoklu hız seçeneklerine sahiptir ve büyük kapasiteli karıştırma kabileri ile donatılmıştır.
Tumblr media
3. Endüstriyel Soğutma ve Dondurma Cihazları: Büyük miktarda gıda üretimi yapan işletmeler için endüstriyel buzdolapları, derin dondurucular ve soğutma üniteleri, taze ve donmuş malzemelerin güvenli bir şekilde depolanmasını sağlar. Hızlı soğutma ve dondurma yetenekleri, gıda güvenliğini ve kalitesini artırır.
4. Endüstriyel Pişirme Ekipmanları: Endüstriyel ocaklar, ızgaralar, fryer'lar ve benzeri ekipmanlar, geniş ölçekli yemek hazırlığı için kullanılır. Paslanmaz çelikten yapılmış ve yüksek ısıya dayanıklı malzemelerden üretilmiş bu cihazlar, sürekli kullanım koşullarına dayanıklıdır.
5. Endüstriyel Bulaşık Makineleri: Büyük miktarda bulaşık yıkamak zorunda olan mutfaklarda endüstriyel bulaşık makineleri, hızlı ve etkili temizlik sağlar. Otomatik yıkama programları ve yüksek kapasiteli tanklar, işletmelerin bulaşık işlemlerini hızlandırır.
6. Endüstriyel Kesme ve Dilimleme Makineleri: Restoranlar ve catering işletmeleri için önemli olan endüstriyel kesme ve dilimleme makineleri, et, sebze, peynir gibi malzemeleri hızlı ve düzenli bir şekilde işlemek üzere tasarlanmıştır. Bu makineler, işgücünden tasarruf sağlar ve ürünlerin düzenli kesimini garanti eder.
Endüstriyel mutfak makineleri, büyük ölçekli gıda hazırlığı yapan işletmeler için vazgeçilmezdir. Bu makineler, lezzetin yanı sıra işletme verimliliği ve maliyet etkinliği sağlayarak, gıda endüstrisinde başarıya ulaşmak için önemli bir rol oynarlar. Yüksek kaliteli malzemeler, dayanıklılık ve gelişmiş özelliklerle donatılmış endüstriyel mutfak makineleri, profesyonel aşçılar ve gıda işletmeleri için kusursuz bir mutfak deneyimi sunar.
#endüstriyelmutfak #bulaşıkmakinesi #dilimlememakinesi #soğutucular #endüstriyelfırınlar #fırın #pişirmeekipmanlari #sanayitipimikserler
2 notes · View notes
aynodndr · 1 year
Text
Ne garip bir imtihandayız...!
Elektrikler kesik değil; karanlıkta değiliz, asansörlerimiz ve oyuncaklarımız çalışıyor...
Sular kesik değil; temizlenebiliyor, su içebiliyoruz...
Fırınlar ekmek çıkarıyor; aç değiliz, buzdolabımız dolu...
İletişimde sorun yok; internetimiz var, görüntülü görüşüyor ve konuşuyoruz...
Hatta herkes kilo almaktan şikayetçi...!
Ne garip bir imtihandayız değil mi...?
İmtihan içinde bir rahmetin muhatabıyız bu kesin...
Aksini bir düşünün isterseniz...!
Ama işte, imtihanlar kiminin hidayetini artırırken, kiminin de hüsranını artırır...
Kimisi, "sadece bilim" der.
Kimisi de, "takdir" der, "tedbir" der, "İmtihan" der...
Tek yapmamız gereken maddi mânevî temizlenmek...! Ellerimizi en az 20 saniye, ruhumuzu günde 5 vakit yıkamak şart...!
Bilmem farkında mıyız...?
3 notes · View notes
aglayankahkahaa · 2 years
Text
Tumblr media Tumblr media
Fırınlar sahura kadar mı açıksınız yoksa sahurda mı doğru yazın lütfen.Pide alamadan döndüm :(
2 notes · View notes
kaanuzn5 · 2 years
Text
sırtımı döndüm şehre bacası tütsün fabrikaların filtresi gırtlağımda bir öksürük boğuluyorum aç kalabalık kalakaldık
tavşan kadar dişlek bir gülüş hırkamdan denize düştü ama bir kulağım arkada olacak tüm felaketlere açık duyumdayım doğuştan özdemir asaf peltekliğiyle
gece dörtte kapanan barlar gördüm sabah beşte açılan fırınlar ekmek ve biradır öğünüm kalbim sana mayalanır
kaan uzun, tütsün yaşamım
3 notes · View notes
baybaykus · 2 years
Text
KÖRLER ve SAĞIRLAR ÜLKESİ
Çavuşesku dönemi Romanya’sı, 70’li yıllar. Uydudan tv yayını yok, internet yok, akıllı telefonlar yok, özgür basın yok… Televizyonlar dünya ülkeleri ile ilgili aynı yayınları yapıyor:
“ABD’de açlık var, insanlar çöplerden kuru ekmek topluyor. Londra’da market rafları boş, fırınlar önünde kilometrelerce uzunlukta kuyruklar var. Almanya’da sıvı yağ, un ve makarna kalmadı. Dünya’da savaş var, her gün binlerce insan ölüyor…”
Aradan 45 yıl geçti. İletişim araçları baş döndürücü bir hızla gelişti, dünya artık avucunuzdaki telefonun içinde. Türk televizyonlarında Erdoğan hep aynı cümlelerle konuşuyor:
“Avrupa’da market rafları boş, Almanya bu kış soğuktan donacak, İngiltere’de %8 enflasyon can yakıyor, bizim %80 enflasyon o kadar can yakmıyor, dünya ekonomik krizlerin pençesinde kıvranıyor…”
Kör görmek istemeyen biri kadar kör, sağır duymak istemeyen biri kadar sağır değildir. Türkiye körler ve sağır ülkesi oldu, sanki zaman tünelinden 50 yıl geriye gittik. Hatta 70’li yıllardaki Romanya ve Bulgaristan’ı bile geçtik.
Alper Aksoy
1 note · View note