#Aşk Yaşıyor
Explore tagged Tumblr posts
Text
Hadise İcardi aşk iddialarına Gündeş ve eski eşi Dinçerler'den gönderme!
#BilalÖzcan #PınarEliçe #DidemDelen #BeyazMagazin #Hadise #İcardi #SöylemezsemOlmaz Merhaba,’Haberin Sosyal Medyası’ Haber Aktüel’e hoş geldin! Türkiye’de dijital haberciliğin benzersiz örneği olan Haber Aktüel’in Youtube kanalındasın. Bu kanalda gündem ile ilgili özel içerikler ve röportajlar bulabilirsin. Tarihten siyasete, bilimden sanata her alanda içerik bulabileceğiniz kanalımıza abone…
View On WordPress
#ebru gündeş hadise#Ebru Gündeş Hadise eleştirisi#ebru gündeş hadise paylaşımı#Ebru Gündeş Hadise son dakika#Hadise İcardi#Hadise İcardi aşk mı yaşıyor#Hadise İcardi aşkı#Hadise İcardi haberleri#Hadise İcardi ilişkisi#Hadise İcardi sevgili mi#Hadise İcardi son dakika#Hadise İcardi son dakika haberleri#Hadise Mauro İcardi#mehmet dinçerler hadise paylaşımı#söylemezsem olmaz 4 Ocak 2023
0 notes
Text
Midende 2 günlük ömrü olan kelebek uçarsa aşk tabi kısa sürer.
Ömrü uzun hayvan uçmalı.
Karga mesela. 200 yıl yaşıyor pezevenk.
480 notes
·
View notes
Text
O kadar güzel çıkıyor ki..dudaklarından kelimeler...öpesim geliyor..sonra alt dudagım üst dudagımla kavqaya tutuşuyor..biliyormusun " S" harfiyle başlayan ne güzel kelimeler var..Sen gibi...seni gibi...seviyorum gibi...Aşk sende güzelse..sen bende güzelsin...şimdi gözlerinde duruyorum ..bir gizemi saklıyor ruhum..durdukca yaşıyor kalbim...yaşadıkca seni seviyorum ...
mutlu sabahlar:
196 notes
·
View notes
Text
Şu sıralar aklımı kurcalayan bir şey var.
Aşk kendinden taviz vermeni, kendini değiştirmeni gerektirir mi?
Bir dizi izledim geçenlerde. Eski dönemlerde geçiyor ve özetlemek gerekirse: Kral hizmetli kıza aşık oluyor ve onu kendisine eş olarak istiyor. Kız hizmetli olmaktan çok mutlu; arkadaşlarını, işini, özgürlüğünü çok seviyor ama adam peşini bırakmıyor ve en sonunda kız ve adam evleniyor. Kız kralın eşi olunca da saraydan dışarı çıkarılmıyor, arkadaşlarıyla görüştürmüyorlar, hor görüyorlar ve işin özünde kızın tüm mutluluğu elinden alınıyor. Kız adamı çok seviyor bu arada ama önce kendi hayatım diyip adamdan kurtulmak için gerçekten de çok uğraşıyor. Kral kızın özgürlüğünün alındığını bir türlü fark etmiyor, diğer eşleriyle ilgileniyor ve en sonunda kız yalnızlıktan depresyona girme aşamasına geliyor. Bir de üstüne hamile kalıyor. Adam hamile karısının yanına hiç gitmiyor ve kız sürekli yalnız kalıyor. Daha sonra kız (burayı tam hatırlamıyorum ama) ya doğumda ya da ilerleyen yıllarda ölüyor ve krala yazdığı mektuplar ortaya çıkıyor. Ne kadar üzgün olduğunu ordan fark ediyoruz.
Ve bu gerçek bir hikaye. Böyle bir şey gerçekten de yaşanmış ve kızın yazdığı mektuplar yayınlanıyor.
Gereksiz uzattığımın farkındayım ama gerçekten de aklıma takıldı. Çok eski yıllarda bir kadın bunları yaşıyor. Krala deli divane aşık olmasına rağmen önce kendi hayatım diyerek ondan çok kez vazgeçiyor ve kurtulmaya çalışıyor.
Peki ya biz niye bir duygu uğruna kendimizden çok kez taviz verip kendi değerlerimizden vazgeçiyoruz ki? Aşk belli bir noktada seni olduğun gibi kabullenmek ve mutluluğunu istemek değil midir? Senin kendi değerlerinden vazgeçip de mutsuz olman aşka dahil midir?
Bence aşk bu değil. Aşk çok daha farklı bir şey ama her şeyden önce karşıdakinin mutluluğu için biraz da ondan vazgeçebilmektir. Ona kıyamamaktır mesela.
Son cümlelerimi yazıyorum. Buraya kadar okuduysanız da teşekkür ederim.
Sevdiğin bir çiçeği toprağından koparıp da kendine alırsan solar ve ölür. Önemli olan onu toprağında, kendi ortamında sevmektir.
37 notes
·
View notes
Text
Kurt kışı geçirdi
Sevgilisiyle 2+1 eve çıktı
Artık çılgınlar gibi aşk yaşıyor
23 notes
·
View notes
Text
salıncak!
I
büyük bir oda. bahçeye açılan bir pencere ortada bir masa yanda bir kapı daha birkaç şey: örneğin bir yunus balığı camdan, bir heykel sabah. duvarda gün tanrıları rezneler, sedef otları, küpe çiçekleri görünür pencereden görünür ama görünmez yani hiçbir şey yerinde değil pek. bugün ne? salı! o bile yerinde değil bir bardak, bir sürahi yerinden edilmiştir, nereye koysak nereye? bilmem! bir çıkrık bir zaman dışını kolaçan eder şöyle iyi. biz buna bir durumun sınırsız gelişimi diyoruz diyoruz; sanki o her şey kadar bir her şeyi getirir, yığar çıkrık bir su gürültüsü, bir pul koleksiyonu, bir duanın yaratılışı duyulur bu ara duyulmaz ama duyulur başlar çünkü onlar da; yani pul, su gürültüsü, dua başlar bir insan gibi; süreyi, düzeni ölümü taşımaya
sabah. duvarda gün tanrıları birinin süresiz terlik giyeceği tutmuştur yukarı katta aşağıda iskemle gıcırtısı, ayak tütün kokusu, koku yaz kelebeği tadında bir soluma yer değiştirme, kımıltı tekrar soluma kadın sessizlik.
II
gün ışır iyiden iyiye, odanın orta yerinde bir kayalık sarı bir kertenkele... onunla her şey bir iki sıçrar, durur başkaldırır, düşer bir çorak bağırışı, bir taşın ikiye bölünmesi işitilir. sonra? bir su arayışı, bir bozgun... Biz buna benzer her şey diyoruz, her şey her şey her şey çünkü o, kadın uzanır, sağar bir yokluğun içinden gene bir yokluğu sağar, üşenmez bir gül çukuru tersine döner, bir alev kıyısı doğurganlaşır çıkar boş kıyılardan katılaşmış akşamüstleri böler o bakışları bir sarkaç gibi binlere ama bir zaman gibi değil, bir sarkaç gibi böler yani olanlar olmuştur bir kere bir kartal donakalmıştır sıcaktan. bir u sesi duyulur yaratılmaya uygun bir ses, u uzağa bakar kartal. o kadar bakar ki, bakmaz taş kesilmiştir taş, boynu ileri düşmüştür tanrım bize bir salıncak! çok çabuk geçmek için şu olup bitenleri bir daha, bir daha, bir daha unutmak unutmak unutmak tanrım! taş kesilmemek için taş bunu evrenin sonsuzluğu diye yorumlar varlığı olmayan bir söz
kadınsa kımıldamak ister, olmaz yer değiştirmek ister, olmaz solumak birdenbire gene olmaz olacak bir şey boşuna aranır, boşuna boşuna boşuna bir kaya daha çatlar başlar ufacık taşlar yuvarlanmaya eser bir silinti, bir sisin dağılışındaki öz çıkar o yunus balığı, o heykel yaz kelebeği, kapı sonra?
III
sonra ne? sabah! iyi bir gün başlar ne de olsa tepeden tırnağa beyazlar giyinmiştir kadın ne var ki bir kadın gibi değil, bir aşk, bir umut gibi değil bir aralık gibi durur dünyada işte bir soru! okurken elinde tuttuğu; okumaz, gene elinde tuttuğu "önce hep gece vardı" diyen bir kitapla biz buna bir sorunun sınırsız gerilimi diyoruz diyoruz; çünkü o kadın ne yapsa, neye uygulansa bir aralıktır şimdi dünyada bir aralık, bir aralık! yıllanmış ağaç kabuklarında bir yara bir geçit, bir su akıntısı, bir bıçak izi ve batık gemilerden şimdiye arta kalan bir batışın korkunç, ama hiç bitmeyecek izlenimi tanrım ona bir salıncak! bir gidip bir geliversin diye boşlukta umutla, erinçle, tutkuyla kendine kendine kendine katlanarak hani görmeden daha, bilmeden darıldığı kendine tanrım ona bir salıncak! tam burda gözlüklü, kış akşamları yüzlü bir bahçıvan sorar o sokak kedisinin dilindeki hızla sorar o çiçekleri -bir çiçek olmayan yalnız- sorar sorar sorar nereye kadar bilinmez hani bir sormasa... korkunç!
hani bir çalgıcı vardı, başını çalgısına koymasa uyuyamaz sonra? sonra ne? işte bir çamur gibi sıvanmış odaya karanlık bir kilisenin ihtiyar zangoçunun ağzıyla günaydın! iyi bir gün başlar ne de olsa
IV
iyi bir gün başlar. dünyadayız artık. dünya! şu tatlı pencereniz. sizin. Bunu anlamayacak ne var? pencere tanıklık ediyor işte. gün mavisi bir şey. tanıklık ediyor pek açık değil. değil de... size. tanıklık ediyor bir de bunu evrenin sonsuzluğu diye yanıtlar varlığı olmayan bir söz yok canım! kimsenin bir şey dediği yok, söylenmiş bazı sözler yaşıyor, o kadar işte yaşamış bir kadın yaşıyor orada yitmek, hani durmadan yitmek, ulaşmak bir aşkınlığa var ya orada tek imge kayalardır, işte orada yaşar hiç konuşmadıklarınız, işte orada dışa vurmadıklarınız, şimdi orada her şey hep kayalardır; otlar da böcekler de, sular da günler de, zamanlar da -görünen bir zamandır çünkü orada- bir el yana düşmemiş, kaldı ki birden havada değilse bir hareket bu, yalnız orada orada bir ayak boyu yerde, bir kadın bırakılmış gibi yıllarca tanrım ona bir salıncak! taş kesilmesin diye taş donakalmasın diye boşlukta.
hani o balıkçılla yarışan çaylağa kırpışan gözleriyle bakan gemici gibi baksın o da görmeden ne çıkar ustaymış, erginmiş uzağı görmekte gözleri.
tanrım size bir salıncak!
edip cansever
16 notes
·
View notes
Text
Bana bak kadın...
“Geçinmek için ne yaptığın beni ilgilendirmiyor.
Özlediğin,
arzuladığın şeylerin hayalini kurmaya cesaret edip edemediğini,
bilmek istiyorum.
Kaç yaşında olduğun beni ilgilendirmiyor.
Aşk için,
hayallerin için,
yaşıyor olma serüveni için,
aptal gibi görünme riskini göze alıp alamayacağını
bilmek istiyorum.
Saklamaya,
azaltmaya
ya da düzeltmeye çalışmadan
kederlerimizle yüzleşip yüzleşemeyeceğini
bilmek istiyorum.
Yüreğin doğanın ritmi ve yaşama sevinciyle
dolu bir sevdanın sınırlarına vardığında,
o sınırları feda edip edemeyeceğini
bilmek istiyorum.
Anlattığın hikâyenin doğru olup olmaması beni ilgilendirmiyor.
Kendi ruhuna ihanet etmemek için
bir başkasını hayal kırıklığına uğratıp uğratmayacağını bilmek istiyorum.
İhaneti göze aldığın her seferinde,
sonuçlarını ayakta karşılayıp karşılayamayacağını
bilmek istiyorum.
‘Güven’ kelimesinin senin için ne ifade ettiğini bilmek istiyorum.
Bazen sana karanlık gibi görünse bile,
gelen günün içindeki o büyülü ışığı görüp göremeyeceğini
bilmek istiyorum.
Nerede yaşadığın ya da neye sahip olduğun beni ilgilendirmiyor.
Keder ve umutsuzlukla geçen bir gecenin ardından,
kırılmış, yorgun ve bitap,
ayağa kalkıp kalkamayacağını;
‘çocuklar’ için yapılması gerekenleri yapıp yapamayacağını
bilmek istiyorum.
Kim olduğun,
buraya nereden ve nasıl geldiğin beni ilgilendirmiyor.
Birlikte bir ateşin ortasında düştüğümüzde,
gerektiğinde yanmayı göze alıp alamayacağını
bilmek istiyorum.
Yalnız kalmaya katlanıp katlanamadığını bilmek istiyorum.
İçinde yüreğinden başka tutunacak hiç bir şeyin kalmadığında,
o amansız varlığını sevmeye devam edip edemeyeceğini
bilmek istiyorum.
Bugüne kadar ne öğrendiğin,
ne okuduğun beni ilgilendirmiyor.
Diğer her şey bittiğinde
seni ayakta tutan şeyin ne olduğunu
bilmek istiyorum…”
Kısaca seni bilmek istiyorum...
8 notes
·
View notes
Text
Karanlığı vardı yüzünün
Öptüğüm sanrılarla
Rutubetli bir yalnızlık vardı
Üşürdüm
Çekinik davranırdın
Dudaklarıma ölüm kalım emri
Verilmişti nedense teninden
Sakince uzaklaşmamı beklemiştin
Öteki tarafta uzanamadığım
Yarım yüzyıldan kalma hislerimle
Göçerdim kentinden bir diğerine
Gözlerimi gör ki
Yarım bakıyor aydınlığına
Şafak sayılı hatıralarım
Kokun tedavülden kaldırılmış
Yakılıp yıkılmış parfümeri dükkanı
Sayıklıyorum ardından
Sürünerek attığın adıma
Adımı katarak
Bir kez daha diyorum adını
Şiirlerim sana gelmiyor mu
Yollarda kamyonlarda
Posta kutularında mı
Kaldı ki ben intihar ediyorum
Her bir kelimeye karşılık
Sayıklayışlı ruhumu
Biliyor musun
Buraların havası yetmiyor
Sen gibi içime çektiğim
Hülasalı serzenişlerim
Senden sonra çok kelime geldi geçti
Kimi dertli kimi kisveli
Ne derlerdi bilinmezdi
Ahındır üzerime çöken
Kalemimi sivrilten
Her gece ama her gece
Yüreğime bir bıçak gibi saplamalı
Aşklar akıyor damlıyor
Öksürüp ölmek gibi yaşıyor
Kahırlı kaderini silmekten
Tayin süreçlerini kemirmekten
Defolup memleketine gelmekten
Çaresi kalmamış
Yakarışlı terminaller görmekten
Sana sığınmıştı
Aşkına kul köle olmadan anlamamıştı
Kazanın dibini boylamamıştı
Hasretlik kaynayan çorbasından
Bir kaşık almamıştı
Anladı kapladı içini
Adım attı her yerine dünyanın
Bulamadı zehr-i mekanını
Kendimle
Üçüncü tekil şahış kipiyle
Konuşma şanına yükselmiştim
Anne ben iyi biri miyim
Yoksa rüyalarım benimle
Kabuslu tiyatrolar mı oynuyor
Gece karanlığında
Hastalığın koynunda sana sarılışım
Yaşatacaktı beni hasılı aşklarında
Tükenmeli ömrüm
Karalamadan defteri kağıdı
Silmeyi bilmeden yırtığım
Kalbine çivi çakmışım
Üstünde kirli paslı bir ayna asılı
Kalbine her baktığımda
Sende olmayan benimi görmüşüm
Aşk sanmış bu kara cahil halim
Ayrılığındı düşen ayna
Kendimi göremedikten sonra...
Ξ.
'Ben Kimdim Anne'
#yazılarım#postlarım#edebiyat#şiir#postlarim#şiir sokakta#edebi yazılar#kendi kalemimden#kalemimden dökülenler#benim sözlerim#tumblr#my post#poems on tumblr#poets on tumblr
16 notes
·
View notes
Text
İnsan yalnız olunca neler neler düşünür... Gerçekleşmemiş hayallerini, uçup giden yıllarını, ilk aşk maceralarını... O pek gerilerde kalan yılları, erişilemeyen ve erişilemeyecek olan bir isteği hatırlamak, düşünmek de hoş bir şeydi. Niye böyle olur? Bunu da bilmez insan. Ama zaman zaman bunları düşünmekten, o günleri yeniden yaşıyor gibi olmaktan hoşlanır.
Cengiz Aytmatov / Beyaz Gemi
15 notes
·
View notes
Text
Sahip olmaya çalıştığımız şey yalnızca bir yanılsamadır. Hiçbir şey bizim değil. Her şey ödünç alındı. Sahip olduğumuz tek şey sevgidir. O her birimizin içinde yaşıyor. Sonunda bedenlerimiz kırıldığında geriye sadece aşk kalır.
18 notes
·
View notes
Text
***
...
''Geçinmek için ne yaptığın beni ilgilendirmiyor
Neyi özlediğini,
Kalbinin arzuladığı şeye kavuşmanın hayalini kurmaya cesaret edip edemediğini bilmek istiyorum.
Kaç yaşında olduğun beni ilgilendirmiyor.
Aşk için, hayallerin için, yaşıyor olma serüveni için
Bir aptal gibi görünme riskini göze alıp almayacağını bilmek istiyorum.
Ay'ının etrafında hangi gezegenlerin döndüğü beni ilgilendirmiyor.
Kederinin merkezine dokunup dokunmadığını, hayatın ihanetlerince açılıp açılmadığın, daha fazla acı korkusundan kapanıp kapanmadığını bilmek istiyorum.
Saklamaya, azaltmaya ya da düzeltmeye çalışmadan benim ya da kendi acınla oturup oturamayacağını bilmek stiyorum.
Benim ya da kendi neşenle olup olamayacağını, insan olmanın sınırlılığını hatırlamadan, bizi dikkatli ve gerçekçi olmamız için uyarmadan çılgınca dans edip coşkunun seni parmak uçlarına kadar doldurmasına izin verip vermeyeceğini bilmek istiyorum.
Bana anlattığın hikayenin doğru olup olmaması beni ilgilendirmiyor.
Kendi kendine dürüst olmak için bir başkasını hayal kırıklığına uğratıp uğratamayacağını; ihanetin suçlamasına dayanıp, kendi ruhuna ihanet edip etmeyeceğini bilmek istiyorum.
Güvenebilir ve güvenilebilir olup olamayacağını bilmek istiyorum.
Her gün sevimli olmasa da güzelliği görüp göremeyeceğini bilmek istiyorum.
Benim ve kendi hatalarınla yaşayıp yaşayamayacağını;
Bir gölün kenarında durup gümüş Ay'a "EVET!" diye bağırıp bağırmayacağını bilmek istiyorum.
ilgilendirmiyor.
Diğer her şey bittiğinde seni ayakta tutan şeyin ne olduğunu bilmek istiyorum.
Kendinle yalnız kalıp kalamadığını, ve o boş anlarda sana arkadaşlık eden kendini gerçekten sevip sevmediğini bilmek istiyorum..
• M. Mungan
14 notes
·
View notes
Text
Benim cv;
Aşk, iş, okul, arkadaşlık, dostluk, aile ve kendi hayatında başarısız ve hâlâ yaşıyor.
25 notes
·
View notes
Text
Şimdilerde, adımladığım yolların seslerini biriktiriyorum içimde…
Adım adım… yalpalanarak….
Geçen her insanın veya şans eseri çarpışıp gözgöze geldiğim tüm canlıların bir parçası, zerreler halinde havada uçuşuyor gibiydi.
Şans eseri bir nefes alsam, ciğerlerime dolan anıları tekrar yaşıyor gibi, sırtımdaki yara izleri sızılamaya başlıyordu.
Dizlerimdeki yaralar, düştüğüm yolların izlerini hatırlatırken, kalbimin atıp atmadığını bir türlü kestiremiyordum.
Gençlik yıllarımda, yerinden fırlayacakmış gibi olan bu et parçası, şimdilerde sadece derin bir sızıdan başka birşey hissettirmiyordu.
Beynimdeki anılar o kadar karmakarışıktır ki, çok yakından tanıdığım bir yüzü bile hatırlamakta güçlük çekiyor, o yüzün hangi maske olduğunu hatırlamak için ilk sızılayan yaramı kanatmak zorunda kalıyordum.
Sade bir yaşam, sade bir ölümü çağırıyordu yalnızca…
Şatafatların gölgeleri arasında hep bir el, sizi karanlığa doğru çekiyordu.
Sürüklenmek o kadar kolaydı ki….
Kendinizi cümlelerin sis bulutu üzerine bırakmak yeterliydi. Herkesin bir yerlerine tutunan ince cümleler bulunurdu bu bulutlarda. Kendinizi bıraktığınız anlarda, çelik bir kıymık gibi derinizin altına geçiverir, sizi büyülenmiş gözlerle sürükleyip götürürdü başka bulutların arasına.
Tüm bunları geçirirken içimden, kasıldığımın farkına varıyordum. Kasılmaktan uyuşan parmaklarımla, elimde bulunan birkaç kelimenin boğulmak üzere olduğunu farketmiştim.
Sevgi, aşk, acı….
Asla ama asla biryere koyamadığım birkaç kelime, parmaklarımın arasında can çekişiyordu işte.
Bir yerlere yerleştirmek istediğimde, hep eğreti duran, bir elin parmaklarını dahi geçmeyen bir kaç harften oluşan birkaç kelime…
Başımı ufka doğru kaldırmaya korktuğum bir zaman dilimindeydim işte.
Yolun ne kadar kaldığı, nefesimle içime dolan anıların çokluğu ile hissettiriyordu kendini…
Ne bir tebessüm etmiştim bu yolda, ne de bir derinden nefes almıştım.
Biriken yolların, pabuçlarımdaki delikten dolan çakıltaşlarından ibaret bir hayat…
Neyse…..
45 notes
·
View notes
Text
belki inanmazsınız ama ben birini çok sevdiğim zaman onu öldürmemi gerektiren delilleri ortadan kaldırıyorum ve evet inanmazsınız, bunu o kadar çok sık yapıyorum ki, bu delillerin günün birinde beni öldürme ihtimali var ama bir defa sevdi mi insan, delillerin gerçekliği yitiriyor anlamını. insan bir delil olmadan sevemiyorsa, gün olur bir delille sevmekten cayar. her şey ve herkes bekletiyor kendini. sen… bekletiyorsun kendini. o kadar bekletiyorsun ki, artık senin gelmeyeceğine inansam da, seninle ilgili beklemekten gayrı bir iş bilmiyorum ben. artık bekletilmekten yapma bir adamım, bundan gocunmuyorum da. bu benim çünkü, sana inanmanın memuru ama yağmurun sana yağmayacağı belliydi göğe bakışından. berraktı, bulutsuzdu, silme maviydi gök. bana öyle baksan, yüzünün ortasına tükürmek tahrir’de mübarek’i taşlamak gibi olurdu. çok belliydi boynun bir açı bile kuramadı yaşadıklarına. kötümserlik başa bela! bence insan kuramadığı hayallere de inanmalı! insan… başka insanlar için hayaller kuran bir bardak sudur. bir gün ümidini kaybedersen bil ki kaybedeceğin başka bir şey kalmadı. çünkü bütün kazandıkların kaybettiğin ümidine sıkı sıkıya bağlıydı. şimdi git, bütün tanıdıklarına söyle amerika'dan bu kadar korkmasınlar. baksınlar, ben onu küçük harfle başlarken nasıl da geniş bir ağızla esniyorum ve onun kellesini gövdesinden ayırmak için apostrof biriktiriyorum. git onlara de ki, dünyada bir dakika sonra ne olacağını hiç kimseler bilmiyor. elli sene sonrasını hesaplıyor sandığınız israil, mütemadiyen sürprizlerle yaşıyor. bunca yalan dolan arasından çıplak olduğu kadar yakıcı bir gerçek mi, cayır cayır bir gerçek mi, hesaplanamaz bir gerçek mi diliyorsun? allah'ım, muhammed buazizi’yi affet. onun yangını dünyaya ne kaybettiğini hatırlattı. yani en az günahlarımız kadar tekrarlanan başka neyimiz var? başka neyimiz var senin merhametinden gayrı! hülasa: ortadoğu'daki muazzam uyanışı amerikan - israil komplolarına alet etmeye çalışan kötümser teorisyenler, ümitsiz umarsızlar, kedersiz feylesoflar! ya bi' sakin olun, bi' geri çekilin, gidin birine falan âşık olun. çok zeki olduğunuzu sanarak kendi zekânıza hakaret edip durmayın, gülünç olmayın, bi' susun, allah aşkına biraz gürültü yapmayın. tahrir’de müthiş bir aşk filmi oynuyor, onu seyrediyoruz!
13 notes
·
View notes
Text
ORHAN VELİ- ANLATAMIYORUM
Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz, Göz yaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum
Şair "Ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımda" dizesinde; acı çeksem size acımı ağlayarak anlatsam beni anlar mısınız, haykırışlarımı duyar mısınız? demek istiyor. Benim yazımla beni okurken dokunabilir misiniz gözyaşlarıma, benim aşkımı hissedebilir misiniz? demek istiyor. En sevdiğim yer;
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu, Bu derde düşmeden önce...
"AŞK" öyle bir duygudur ki... Birisini sevince, "AŞIK" olunca bütün şarkılar onun için çalmaya başlar. Bütün şiirleri ona adarsın mesela. Bütün güzel sözler, mısralar, kelimeler onu ifade eder. Her şey onun için olur bir anda... Belki yanlıştır ama dünyanın merkezine koyarsın onu. Her şeyi ona adarsın. Duyduğun, gördüğün her şey onu ifade ettirir sana. Şair diyor ki şarkılar, kelimeler bana bu kadar anlamlı gelmezdi "Bu derde düşmeden önce." Bu dert ne peki? Bu dert "AŞK" ,"AŞK DUYGUSU" bu derde düşmeden önce yani aşık olmadan önce şarkılar, kelimeler bana bu kadar anlamlı gelmezdi demek istiyor. "Bir yer var biliyorum" diyor şair. Belki de o yer şair için o kadının yanı. Ona içinden geldiği gibi her şeyi söylemek istiyor, onu duyuyor. Ama şair "AŞK" duygusu içinde öyle bir karamsarlık yaşıyor ki anlatamıyor. Anlatamıyor onu ne kadar sevdiğini, gösteremiyor. Belki korkuyor, belki çekiniyor, belki biliyor ki başkası var... Aşkını içine gömmüş bir şekilde ölmeyi bekliyor belki. Anlatamaması çok acı, bu kadar derin yazılar yazan şairin korktuğunu veya çekindiğini düşünmüyorum. Bence başka birisi vardı... O yüzden aşkını kalbine gömmüş, yıllar önce. Bize de bu şiiri okuyup, yorumlayıp onunla birlikte acı çekmek kalıyor.
#poem#şiir#şiirheryerde#şair#bir şair#orhan veli kanık#anlatamıyorum#demiş şair#aşk#aşk acıtır#garip#romantico#edebiyat
9 notes
·
View notes