#Ağır abi
Explore tagged Tumblr posts
Text
tamam en eril enerji sende var tamam en maskülen kadın sensin tamam en makyaj yapmayı bilmeyen sensin
#aşırı aşko kuşko#aşırı ağır abi kız#bu iki türü hiç sevmiyorum#çünkü samimi değiller#yapmacık#sahte#itici
17 notes
·
View notes
Text
ayyayayyaya 🧿
#sabah kalktım rahat rahat hazırlandım babam durağa kadar bıraktı beni hemen otobüs geldi peşine bindim bi yandan da podcast dinliyorum#neyse çorba içmeyi planladığım bölgenin yakınındaki durakta indim ama anksiyetem ağır bastı ve çorba içmeye gidemedim#okula doğru gitmeye başladım sonra okulun 15 20 metre uzağında bi lokanta gördüm minik bi yerdi yemekleri karıştıran yaşlı bi adam gördüm#ve çok samimi geldi saçları beyaz bi adam kibar kibar yemek koyuyor falan. neyse ilk başta yok yok gitmiyim falan diyordum ama bi şekilde#iç sesimi ikna ettim ve içeri girdim. dedim çorba var mı işkembeyle tavuk var dedi. tavuk alabilir miyim dedim. az mı dedi olur dedim.#neyse geçtim bi yere çorbayı getirdi küçük bi çocuk. arkada kısık sesle haberler açık hava çok soğuk ama içerisi sıcacık..#çorba güzel ortam samimi.. gözlüğüm buharlaştı çıkarıp koydum köşeye. 15 liraydı. mutlu çıktım. şoka gittim sonra. poşet çay aldım 20li#bi de 1.5 litrelik su aldım dedim melek bu şişe bitecek. okula gittim sonra. bizimkilerle sohbet ettik. teneffüste kek ve sıcak su aldım#çay içtim derste. öğle arası voleybol oynadık bi yandan da eski türkçe pop söyledik. bir öküz top atarak bardağımı kırdı#ama kendi kendime söylendim sadece mala bi şey anlatsan da anlamaz sonuçta#neyse gayet chill devam ediyordu. son derse girdik. öğretmenler kurs binasında yılbaşını kutlamak için pasta falan almışlar#bizimkiler de yalandan trip atıyor hocaya bizle neden yapmadınız yapabilirdiniz falan diye. hoca bi ara çıktı sınıftan. vicdan azabı#ile doldu bizimkiler. ya pasta almaya gitmişse diye. hoca beş dakika sonra geldi. derse başladı. biz dersin sonlarındayken de irfan abi#elinde bi kutuyla girdi içeri. ekler almış hoca bize 🥹🥹 sırayla döndürdük sınıfta herkese üç tane küçük düşüyordu. sona iki tane kaldı#bi tanesini aldım sonuncusunu da hocaya getiriyordum hoca dedi ki sen al ağzım doluydu ama ben aldım demeye çalıştım ve o an çok komikti#başladım gülmeye. yere oturdum en son. çiğneyemedim ağzımdakini nefessiz kalcam hani öyle gülüyorum hckwhdkwk ve tüm sınıf aynı şekil.#dedim hocam ben aldım dördüncüyü. sonra hoca da gülmeye başladı. sonuncusunu da o yedi. ay öyle iştee.#şakamatik gibi bir gün geçirdim bugün baya güldük. mutluydum da. diyom kesin haftanın kalanı bok gibi olacak#sınıf arkadaşlarım bardağın kırılmasını nazar çıktı olarak yorumladı. oladabilir idkk
10 notes
·
View notes
Text
Tam metroya bineceğim,
Bir tane yaşlı amca makinenin önünde
Panik yapmış dolduramıyor kartı.
Arkasında birkaç tane genç birikmiş bağırıyor amcaya
"-hadi be n’apıyosun, flört mü ediyosun makinayla"
Tabi bunu duyunca delirdim.
N’apıyosunuz ya dedim
Gittim amcaya yardım ediyorum,
Canım amcam sen ne istiyorsun dedim,
Kartım yok dedi, doldurduk kartını dedim,
Al istediğin yere git bununla,
Hatta sen başvuru yap
Senin yaşına ücretsiz ulaşım dedim.
Neyse ben de doldurdum kendi kartımı metroya geldim.
Baktım amca orada bekliyor hala, ne oldu dedim.
Yavrum adres soracaktım beni azarlarlar diye soramadım,
Seni bekledim dedi.
Olur mu öyle şey amcam dedim,
Peki nereye gidecektin sen dedim.
Üsküdar Marmaray dedi.
Amca Kirazlıdayız, karşı tarafta o.
Nasıl buraya geldin uzak dedim.
Kafasını eğdi, dur dedim anlattım ona.
Burdan Yenikapıya git,
İrdan sarı çizgiyi takip et,
Marmaraya bin,
Ordan 2 durak sonra
Üsküdar Marmaraydasın dedim..
Baktım amca
Mahzun mahzun bakıyor,
Anlamamış durumu,
Tamam dedim amca gel gidiyoruz.
Atladık metroya gidiyoruz Üsküdara doğru, yolumuz var da var. Muhabbet olsun diye dedim “amca sen nerelisin”.
Ordu dedi.
Var mı fındık bahçesi filan dedim,
Dedi ki yavrum
Ben emekli ağır ceza hakimiyim.
Vayy be dedim içimden.
Onlarca kişiye müebbet dağıt,
40 yıl, 50 yıl hapis ver,
Sonra gel metroda kartı şaşır, ey insanoğlu...
Sonra, amca dedim
Ordu'dan İstanbula neyle geldin dedim,
Uçakla mı otobüsle mi?
Amca dedi ki, hatırlamıyorum...
Dedim amca valizler nerde?
3 yaşındaki çocuk gibi yüzüme baktı nerde? dedi....
O an anladım amca demans hastası,
Yani kişisel tarihini unutmak, kendi geçmişini silmek.
Peki amca nereye dedim,
"OĞLUM BENİ, ÜSKÜDAR MARMARAY’DA BEKLİYOR" Dedi.
Neyse dedim telefon nerde dedim..
Nerde dedi, dedim iş sıkıntı,
Neyse indik Üsküdar Marmaraya.
Oturduk bekliyoruz gelen giden yok,
Dedim amca kimliği ver.
Baktım adına soyadına, sonra bir tanıdığı aradım.
Dedim böyle böyle kimdir
Bu yakını vs bir numara bulur musun?
Sağolsun yardımcı oldu.
Harbiden Orduluymuş,
Kızının numarası geldi,
Aradım dedim gece gece rahatsız ettim ama...
Daha lafımı bitirmeden
Üsküdar Marmarayda mısınız dedi evet dedim şaşırdım da tabi.
Dedi ki size eniştenin numarasını vericem onu arayın,
Aldım numarayı aradım enişteyi,
Dedim gece gece rahatsız ediyorum ama...
O da hemen Üsküdar Marmarayda mısınız dedi, evet dedim.
Ya herkes biliyor acaba ben mi bilmiyorum niye burdayız derken,
Neyse enişte geldi birazdan.
Gelir gelmez sarıldı bana,
Ben başladım azarlamaya
Demans hastası bu adam
Niye tek başına salıyorsunuz dışarı.
3 yaşında birini salmakla aynı şey!
Kim o oğlu da burada bekliyorum diyor amca
- Abi demans hastası,
Evet geçmişindeki hiçbir şeyi hatırlamıyor, doğru.
Ama oğlu polisti.
3 yıl önce şehit oldu! Ve oğluyla son telefon görüşmesinde
"BABA ÜSKÜDAR MARMARAYDA SENİ BEKLİYORUM" demişti...
Her şeyi unuttu,
Onu unutmuyor,
Arada evden kaçıp buraya geliyor...
Dizlerimin bağı çözüldü.
Caktirmiyorum ama
Gözlerimden yaşlar akmaya başladı
Hemencecik toparladım
Kaldım öylece,..
Neyse onlar gitti kafamda cümleler dolaşıyor.
Belki dedim oğlu gerçekten de
Oraya geliyor ama biz göremiyoruz.
Sonra konu üzerinde daha sonra düşündüm.
Demans hastalığı bizim de hastalığımız,
Toplum olarak geçmişimizi unuttuk
Sağa sola savruluyoruz nereye gittiğimizi bilmeden.
Kim olduğumuzu unuttuk...
Nereye gideceğimizi unuttuk..
46 notes
·
View notes
Text
Abi bazı insanların elinde değil biliyorum ama kokan hasta diye bir şey var ya. Kimse almak istemiyor, hasta daha kapıdan girer girmez yüzünü buruşturuyorlar falan. Kişisel hijyene dikkat etmek önemli özellikle hastaneye gelirken daha da dikkat etmek lazım. Hastanın 16. günü mesela hep aynı ağır koku. Yani bize de zor :(
3 notes
·
View notes
Text
Seyir defteri 11.623; geceden iş bırakarak kendimi sabah kalkmaya mecbur bıraktım. Bi de ben dün maçta çok darbe aldım, gözüme şut çekildi, sol ayağım kırılayazdı ve rövaşata çekip kafamı yere vurdu; gece postu attıktan sonra ödevi yaparken midem bulandı başım döndü dedim yatayım bari de ölürsem uykumda öleyim. Hahaha ne manyak bi düşünce. Neyse sabah ezanıyla kalktım hemen bi su, kaç gündür zeytinyağı çekmiyorum ağzıma ( özellikle sigara içenler için sabahki o ağız tadını 10-15 dklik z yağı çalkalaması yok ediyor) sonra yarım saat sunumu bitirip düştük Beytepe yollarına. 16-17 de askerliği ertelemek için hacettepe y lisansı kazanıp 2021 de afla madem ankaradayım ortam değişsin, havam güzelleşsin diye geri döndüm. Okumuş müdür olcak sanki hıamına. ( ki 3.5 yıllık müdür vekilliği tecrübem var ) neyse derste sunumu yaparken şunu fark ettim ağır konuşan insana tahammülüm yok, hocanın cümlelerini tamamlamaktan yoruldum. Lan oğlum azıcık hızlı konuşsana. Neyse sonra yemek yiyip iki laklak ederken arkadaşa bi kaç hususta akıl verecekken sikerim ya banane diyip haklısın diyip kendimi date e çıkarıp, kahve kitap yaptım. Bugün nşa portre fotoğraf eğitimi var ama teorik kısım olduğu ve sosyal pilim bittiği için eve gelmeyi ve spora gitmeyi daha mantıklı buldum. Of bi tavuk pirzola yaptım artık 9 parmağı var Hatunun. Hahahah. Neyse sonra hemen spora gittim. PT gibi eğitim veren hocamız (iki Güleryüz iki sohbet her kapıyı açar) yeni bi program yaptı, şuan sırtım ve bicepsler yanıyor Fuat abi…. Spor sonrası rüzgarda uçmadan bi kahve biraz btc yi dehleme derken evdeyim. Ulan eve kira versem %75 i ni boşa verirdim. Duş alınır, mentalist izlerken sızılır. Bu ara uykuya dalmakta problem yaşadığım için yutubeden kuran açıp dinlerken sızıyorum. (İnanç konusunda kendi mezhebim var ve tek kişilik bi tarikatım var; kafama göre takılma şeklinde) haydi baaay.
5 notes
·
View notes
Text
-Dionysus'a aittir.-
Kalktı. Etrafına baktı, her gece olduğu gibi dün gecede içmişti. Salınarak, yüzünü yıkadı. Ensesini ıslattı, serinledi. Yaşadığını hissetti yeniden. Derin bir nefes aldı ve odasını toparladı, ufaktı zaten evi, toparlaması zor olmuyordu. Çekmecesini karıştırdı, şansına kalmıştı bir dal sigara. Hiç tereddüt etmeden götürdü dudağına, yaktı sigarasını. Tüttürdü evin içine, koydu küllüğüne. Sonrasında yavaşça üstünü giydi. Havadaki nahoş sigara dumanını kokladı, gülümsedi. Siyah giydi yine. Nefret ederdi bu renkten. Ama ne yapsın, o ne sarı gibi hissediyordu ne de kırmızı. Siyahtı o, karanlığın kendisiydi. Küllükteki sigarasına yeltendi, sehpanın üzerindeki cüzdanını cebine attıktan sonra, çıktı evden. Ey İstanbul! Yine kalabalıktı. Hava soğuktu, ceketini üzerine daha da yapıştırdı. Salına salına yürüdü otobüs durağına. Yüzü asıktı. Saatine baktığında otobüsün gelmesine daha 10 dakika olduğunu fark etti. Sigarasını derince içine çekti. Bu sigaranın da sonuna gelmişti. Oturduğu banka bastırıp söndürdü sigarayı, kalan külleri üfledi ve ağır bir şekilde kalkıp sigarasını attı. Etrafına baktı, renkli insanlara. Hala hayatının gökkuşağı dönemlerindeki insanlara, gülümsedi çünkü biliyordu, bir çoğu hayatlarındaki huzurun farkında değildi. Onlara kalsa hepsinin vardı bir derdi. Kimisinin işi, kimisinin çocuğu, kimisinin de ailesiydi sorunu. Kıymet bilmezlerdi insanlar, bunu çok iyi bilirdi. Ailesinin kıymetini bilmezdi, sevdiğinin kıymetini bilmezdi, en ufak bir sarılmanın… Bilmezdi kıymetini. Otobüsünün geldiğini fark edip ayağa kalktı, şoförle göz göze geldi: -Yine mi son durak? -Ya neresi olacak abi, ya kime gideceğim ben.
Şoför güldü ama aynı zamanda acıdı çocuğa. Hep aynı yere giderdi. Gününü orada geçirir. Akşam dönerdi. Gül gibi çocuktu aslında. Güzel bir işi, eşi, çocukları ve mükemmel bir hayatı olabilirdi. Sitem etti kendine, defalarca uyarsa da dinletememişti sözünü. Yolcular bindikten sonra otobüse odaklandı. Salına salına yürüdü en arkaya, oturdu. Cüzdanını karıştırdı, buldu onun fotoğrafını. Fotoğrafı kokladı, gözü yaşardı. Yolu izledi, insanları izledi içi yandı. Sonra gözünü kapadı. Sallanarak uyandı. -Kalk, hadi. Geldik son durağa. Gece uyumadın mı yine? Ah, be çocuğum hayatına dön artık, her gününde böyle geçmez be. Şoförün sözlerine kulak asmadan, yalpalayarak indi otobüsten. Durağın yanındaki çiçekçiye girdi. Çiçekçi onu görünce gülümsedi, hiç tereddüt etmeden verdi bir karanfil. Yüzüne bakmadan parayı masaya bıraktı, yola ve arabaların kornalarına aldırmadan karşıya geçti. Trafiğin gürültüsü, kuşların sesi ve çocukların neşesini dinleyerek yürüdü. Durdu, adama selam verdi. Eşikten geçip mezarlığa girdi. İçini çekti, yakasını düzeltti ve her şeye, o soğuk ve solgun tenine, morarmış gözlerine aldırmadan dik durdu, gülümsedi. Köşeyi döndü, ilerledi, duraksadı. Mezar taşını okudu tekrar, dizlerinin üstüne çöktü. Ağladı, ağladı, ağladı durdu. Ne çok severdi onu, kanserden ölmüştü sevgilisi, evleneceklerdi, hayalleri vardı onların. Herkes gibi mutlu olacaklardı, ufak bir karavanları olacaktı, gezeceklerdi eğleneceklerdi ve yaşlanınca, beraber öleceklerdi.
-Dionysus
8 notes
·
View notes
Text
Bu hayatta söylemekten en nefret ettiğin kelime ne yazık ki hayatımda en çok kullandığım kelime oldu Keşke...... Hayatımda o kadar güzel fırsatlar önüme çıktı o kadar güzel yollar açıldı ki bana ama bu fırsatların hiçbir zaman Kıymetini Bilemedim. hayatımda her şey iyi gibi gözükürken hep daha kötüye gitti aslında.yaşadığım şehirdeki en iyi sesli solistlerden biriyken çok fazla alkol tüketen bir solist haline geldim. çevremdeki dostlarım dediğim insanlar beni uyardıkça onlara daha kötü gözle bakmaya başladım hiçbir zaman uyarılarını Dinlemedim. Ama yaptığım her şeyin bir sebebi vardı.şimdi durup düşündüğüm zaman sahneye çıkmadan önce bu kadar içmemin sebebinin tek nedeni Özgüven eksikliğiydi. ne kadar çok içersem kendime güvenimin o kadar çok daha iyi olacağını hissettim her zaman. çünkü sesim ne kadar güzel olursa olsun kilolu bir bayandım ve beni herkes beğenmezdi eleştirilerdi ve özgüvenim daha da yerlere düştüğü için daha çok içerdim sahneye çıkmadan önce kendime güvenim gelsin diye. Halbuki şimdi düşündüğümde ne kadar yanlış yaptığının farkına varıyorum. içinde bulunduğum müzik camiası zaten Beterin Beteri olduğu ve pislik bir camianın tekiydi bu camiada ayakta durmaya çalışırken çok sendelediğim anlar oldu çok yanlış yaptığım anlar oldu Kim kimin ayağını kaydırırsa kim kimin üstünü ezip geçerse ayakta kalanın doğru olanın iyi olanın o olduğu Kimin eli kimin cebinde de belli değildi herkes birbirinin arkasından konuştukça arkasından olaylar gerçekleştirdikçe mideniz bulanır ama elinizden hiçbir şey gelmezdi. kimin kimle yatıp kalktığı bile belli olmayan bu camianın içerisinde temiz kalmanız ya da Başarılı olmanız imkansızdı. sadece müzik camiasını suçlamıyorum asla Benim de kendime göre yaptığım çok hatalar çok keşkeler çok pişmanlıklar çok yanlışlar oldu. şu an yapabildiğim tek şey düşündükçe o iğrenç kelimeyi kullanmakta Keşke diye düşünmek. Keşke insanlara Azıcık daha fazla Hayır demeyi becerebilseydim. Bazen kulağıma geliyor arkamdan konuşulan kelimeler cümleler benim sahne hayatını kaldıramadığımı beceremediğimi ve kaybettiğimi söylüyorlar fakat sadece alkol içtiğim için mi Bunlar oldu Tabii ki de hayır ve asla kabul etmiyorum onlara göre olmadığım için ben kaybettim daha doğrusu bana kaybettirdiler aralarında görmek istemedikleri için beni.Düşünsenize ne kadar acı ne kadar ağır bir olay Abi dediğiniz bir müzisyen insan var beraber çalışıyorsunuz ve siz istemediğiniz halde size oral seks teklif ediyor ve bunu yapmaya zorluyor ve bunu yapmazsanız da size sahnede ve normal zamanda kötü davranmaya başlıyor yani başarılı olmanız onun ellerinde Ya da sizin bunu yapıp yapmamamızın elinde.Ben pandemi ile birlikte solistik hayatımı 17-18 yıllık sahne hayatı mı bitirdim pandemiden sonra bir daha sahnelere çıkmadım asla. Çünkü onlara göre ben kötüydüm ve müzisyen arkadaşlarım yüzüme gülen bütün müzisyen arkadaşlarım teker teker bana sırtlarını döndü işlerine gelmediğim için. Bu Yaşadığım travma ile başıma çok daha kötü şeyler geldi kötü olaylar sadece filmlerde olmuyor inanın hayatta en çok sevdiğim şarkı söylemeyi yeri geldi zehir ettiler bana. Halbuki bu hayatta başarılı ve mutlu olduğumu hissettiğim tek yerdi sahne ama yapayalnız yalan dostlar kazanmama sebep oldu. Maddi manevi çok şey kazandığımı zannederken Halbuki yıllarca çok şey kaybetmişim Şimdi anlıyorum.
7 notes
·
View notes
Text
Bugün ders calisirkene bir abi geldi masama çikolata bıraktı böyle eline poşet almış her masaya bırakıyor bir anda şaşırdım dönüp teşekkür ettim başını salladı .
Bende geçen bize çikolata veren abiyi bulmaya çalışıyordum buldum bu abi o abiydii djsjskskdkwmmsbdja
Gittiğim kütüphanede çoğu insan kpssye hazırlanıyor . Üni iki üç havası var ve çok ağır başlı biri . Umarım kpss illetiyke ugrasmiyordur .
5 notes
·
View notes
Text
Küçük kız birden “ Allah’ın işi zor değil mi Annecim?” Dedi. Annesi ile beraber otobüstekilerde duydu bu soruyu. Annesi gülümseyerek kızına baktı. O sırada birkaç insan kıza değişik değişik baktı hatta annesine içinden laf eden dahi oldu “ böyle soruyu sormak tövbe tövbe “
Annesi gülümsemesine devam ederken her zaman yaptığı gibi kızına soruverdi “ Ah çiçeğim nedir sana böyle hissettiren merak ettim?”
Kız heyecanla anlatmaya başladı. “ Hatılıyor musun geçen gün hepimiz bahçede otururken bir kuş yanımıza düştü. Daha yavruydu uçamıyordu. Sonra kedi onu yakalayacakken seninle onu yanımıza aldık.İbrahim abi koşup evden eski kuşuna ait kafesi getirdi. İçine yerleştirdik. Su ve yem verdik. Biraz dinlendikten sonra onu bir ağaca bıraktık. Ben bahçeden çıkmadan gidip baktım hala orada duruyordu. Minik olduğu için uçamamıştır belki de annesini bekliyordu. Sonra içimden dedim ki “minik kuş ben yarın sabah gelip sana bakacağım iyi misin diye” ama az önce fark ettim ben bir daha o kuşa bakmaya gitmedim.Onu unuttum. Ama Allah onu unutmamıştır. O kuş gibi bir sürü kuş var unutmaması gereken. Sonra başka hayvanlar var başka başka bir sürü hem de. Nasıl yapıyor Yani Allah gerçekten çok büyük diye düşündüm. Ben bir kuşa bakmayı unuttum ama O . Şimdi sen söyle annecim işi zor değil mi?
Otobüstekilerde çaktırmadan anne kızı dinliyordu.
Annesi ise çok heyecanlıydı. Aslında kızı tefekkür ediyordu.Kelimeler belki uymuyordu belki yanındakiler garipsiyordu ama o kızını anladı. O Allah’ı arıyor ve kendi dünyasında onu düşünüyordu. Elhamdulillah dedi içinden. Allah’ım kızım seni her an arayanlardan olmuş.
Sonra cevapladı “ Güzel kızım bu anımızı hatırladım. Kuşa bakmak benimde aklımdaydı ama unutmuşum. Dediğin gibi Allah unutmamıştır. Ne o güzel yavruyu ne diğerlerini.Şimdi sen söyleyince düşündüm de gerçekten Allah’ın işi zor. Yani başkası olsa yapamazdı herhalde . Ama ona ağır gelmez.Çünkü O her şeye gücü yetendir. O Kudretlidir. Sen hayvanlar , bitkiler dedin peki gökyüzü? Yıldızlar duruyor orada güneş her gün selamlamaya geliyor bizi. Ay ise kalbimizi parıldatıyor (kızı ay için hep böyle derdi) Bunlarda hep Allah’ın izniyle oluyor. İşi çok hakikaten ama hepsini çok güzel yapıyor ve hepsini bizim için yapıyor
Kızı heyecanla araya girdi “ Senin de evde çok işin var çok yoruluyorsun ama ben sarılınca yorgunluğum geçti diyorsun çünkü beni çok seviyorsun. Anne buldum “Allah’ta bizi çok seviyor,kuşları da. Ben eminim o kuşa yemekte vermiştir. Hem annesi de yanında gelmiştir. Allah onu da çok seviyor ”
21 notes
·
View notes
Text
Spiker laneti var abi yağmur yağdı lavuk ağır zemini severiz biz Türkler dedi dakikasında golü yedik
5 notes
·
View notes
Text
"Biz hayatlarımız bize ait zannediyoruz ya, büyük
yanılıyoruz Musa."
Adnan Abi asla sahip olamadığı bir hayatın ağır yükünün altından konuşuyor hep.
"Ne doğumumuz ne ölümümüz ne de doğumla ölüm
arasında can çekişerek sürdürdüğümüz hayatlar bize ait.
Başkalarının isteklerinden doğuyor,başkalarının istediği
gibi yaşıyor ve başkaları yüzünden ölüyoruz. Bizim sandığımız hayat bizim değil, bizim sandığımız beden bizim değil.
4 notes
·
View notes
Text
07.06.2024
Çok uzun zamandır adam gibi uyumuyordum. Ömrümde ilk defa yorgunluktan bayılacak mıyım acaba diye düşündüm. Bayilmadım.
Eve vardım. Yemek vardı. Bulgur, yanına kavurma ve yanına ev yapımı yoğurt. Bana bundan şirin gelecek şey yoktu ama Kuzeyli Kadın çocukları da alıp kursa gitmişti, onlarsız yemek istemedim.
Gözlüğün vidası çıkmıştı, birkaç gündür gözlüksüz geziyorum diye Kuzeyli Kadin dün onu almış gözlükçüye götürmüş. Saat altıya kadar açıklar, gidip alırsın demişti. Çıktım. Anahtarımı içerde unuttum. Artık onlar dönene kadar eve girip yatıp uyuma imkânını da yitirmiştim.
Gözlükçüye yürümek onbeş dakika. Dönüşle yarım saat. Yarım saat de ben oyalansam bizimkilerin eve geldiği saate denk getiririm varışımı.
Muhammed Ali abinin yanına gittim. Gelen giden yok ona da. Dedim abi evde kimse yok, ben de senle sohbet etmeye geldim. Bir sey içer misin dedi. Ayran alayım. Buyur dedi bir kapalı ayran verdi. Hafif ekşi ve buz gibi ayranı ağır ağır içtim. Gözüm biraz açıldı. Borcum ne kadar dedim. Yok dedi bu benim sadakadır.
Gittim gözlüğümü aldım. Muhammed abi sordu Türkiye'ye gitmedin mi hala? Yok dedim abi. Tatile gideceğiz kısmetse. Bir de içimden şey dedim, faizsiz ev alınıyorsa onu da almak istiyoruz, ama parasını tam denkleştiremedik. Dört tane ayran daha aldım koyuldum yola.
Yolda bizimkilere rastladım. Arabayla yanımdan geçtiler. Çocuklar el salladı. Durmamasından anladım ki Kuzeyli Kadın da bitikti.
Eve vardım ben iyi değilim deyip yattım. 11 saat uyumuşum. Herşeyi kaçırmışım. Uyandığımda güçlü hissediyordum. Hepsinin telafisini yapmak nasip olsun inşallah dedim ve yeni güne başladım.
2 notes
·
View notes
Text
arkamı dönüp ilerlesem, böylece geçmişte kaldığı için bittiğini sandığım şeyden uzaklaşsam her ne ise o, yok olduğunu artık bittiğini sanıyorum. halbuki bitmiyor. her şey olağancalığıyla olmağa devam ediyor. insanlar bunu da muhafaza etmeyi o kadar seviyor ki, yeni diye bir şey anca bugünlerde icat edilebilir.
dün dışarıdan eve girince tişörtümün de atletimin de çok terli olduğu gerekçesiyle annemgilde üstümü değiştim. bir tek tişörtüm kalmış orada. o da ne zamandır giymediğim pentagram unspoken tişörtü. yeah whatever diyip giydim çıktım dışarı.
sokakta gezerken çocuğun biri üstümdeki tişörtü görüp çok sevindi. konuşmak istedi. ben de çok istemedim ama yüzündeki heyecan nasıl da yüksekti. gorgoroth dinliyormuş. abi pentagram mı dinliyorsun dedi. gençliğimden gelen ağır metalci abi tavrını takınarak -bakınız ben de yeni bir hava içerisine giremedim, konuyu özgür iradenin olmadığı bir noktaya getirmeye çalışmıyorum, sadece sürüklüyorum sizi- dedim ki "gençken dinliyordum, yaşlanınca kafa götürmüyor." sanırım bu 15 yaşındaki birine söylenecek en zehirli söz. daha zehirli bir şerbet sunamazdım o süre zarfında hiçbir yerden karşıma çıkan o çocuğa.
çünkü o türe 15 sene içinde doymazsa zaten o kişi ahmaktır. evet şimdi de zehirli bir çay sundum size. zehirden başka bir şey çıkmıyor ağzımdan.
ben 15 yaşındayken metal forumlarında takılıyor, öyle sert müzikler dinliyordum. ama arkada kalınca o günler şimdi ne dinlesem diye bir şey bulamıyorum bile.
ne dinliyorum ben ya?
ne diyorum ben ya?
2 notes
·
View notes
Text
Abi tamam bak cidden hayatımdaki kötü şeyler kadar olumlu şeylerin de farkındayım. Kimse kimsenin hayatını tam anlamıyla anlayamaz evet. Kimse kimseyi anlamak zorunda degil orası da ayrı bir mesele. Buraya ne kadar yazdığımı bilmiyorum ama zor kodumun hayatı zor iste. Yine de beni merak eden kişiler için diyorum kendime bir sey yapmicam zaten fazlasıyla yorgunum. Artık bu yükü kaldiramiyacak raddeye gelsem de ilaçlar ya da sigaralar ruhuma hiçbiri iyi gelmese de yaşamaya devam edicem. Sadece çok yoruldum cidden. Ne kadar güçlü bir insan olduğumun farkında olsam da bazen kaldıramıyorum. Sadece biraz dinlenmeye ihtiyacım var. Zaten sorunlarım da buraya yazdığım gibi basit şeyler degil merak etmeyin hayatın en ağır yüklerini omzuma aldim bu zamana kadar. Ölüm ensemde, sorumlulukları kendimden aşkın bi şekilde önümde. Neyse ne bunu niye yazdım onu da bilmiyorum. İyi bakın kendinize
9 notes
·
View notes
Text
Burayı normal yazılarım için kullanırım diye düşünüyordum hep ya da en azından duygularımı akıttığım yazıları. Birilerine bir şeyler yazacağımı düşünmemiştim, hiç düşünmediğim şeyleri yapıyorum bir süredir zaten. Düşünmediğim, yapmam dediğim, asla dediğim... Hayatımdan çıkardığım kimse için pişman olmazdım ben eskiden sonra bir abi kaybettim. O kendi ayaklarıyla uçuruma gitti bense ellerimle hiç tereddüt etmeden uçuruma uğurladım onu. Tüm yazılarımı okuyor okuduğunu belli ediyor ve gidiyorsun. Ne ben gururdan sana yazabilirim ne de sen bana gelebilirsin içindeki pişmanlıkla. Her şeyini sineye çekeceğimi düşündün, sana gösterdiğim toleransın ne kadar çok olduğunu biliyorsun ve sınıra dayandın. Karşımda kim olursa olsun sınırları koruduğumu bilerek konuştun benimle. Omuzlarındaki yüklerden kurtulmak beni daha fazla kandırmamak istedin. Hak veriyorum sana, bende taşıyamazdım bunca zaman bu denli ağır bir yükü. Kızgın değilim zaten sana belki biraz kırgın. Anlıyorum çünkü ben seni, kardeşini korudun ve verdiğin sözü tutmaya çalıştın. Onu benden daha çok sevdin diye sana hiçbir şey diyemem, siz birbirinize çok ayrı bağlısınız bilirim. Çok kötüyüm ve sen gelmiyorsun bunu bildiğin halde. Sözlerini tutmanın benim için daha önemli olduğunu bildiğin gibi. Kavga etmedim, bağırıp çağırmadım, kurşun misali kelimelerimi kullanarak sana saplamadım cümlelerimi, kırmadım kalbini çekip gittim sadece. Kapıyı sertçe çarptım ve çekip gittim hayatından. Senin unuttuğun çok ufak bir ayrıntı vardı yalnızca; kapıları ne kadar sert kapatırsam kapatayım asla kilitlemeyeceğim kişiler vardı ve sen onların içerisindeydin. Söz verdin biliyorum benimle ve benimle ilgisi olan kimse sana gelene kadar gitmeyecektin ama hiç mi merak etmedin beni? Hiç mi arkana dönüp bakmak istemedin? Ne halde olduğumu bilip neler yapabileceğimi bilip nasıl kalabildin çemberin dışında? Sözlerini tuttuğun için teşekkür ederim hayatımda bulunduğun süreçte yaptığın her şey için ayrı ayrı teşekkür ederim sana :)
2 notes
·
View notes
Text
Silah Satın Alırken Önemli Olan Hususlar
Silah satın alma amacınıza göre değişecek olan hususlardır.
Ev savunması için alacağınız silah ile atıcılık sporu için alacağınız silah, avcılık için alacağınız silah ile yanınızda kişisel koruma için taşıyacağınız silah arasında arayacağınız nitelikler doğal olarak farklı olacaktır.
Silah satın alırken farklı modeller arasında kıyaslama yapılacak niteliklerden bazıları kapasitesi, kalibresi, tutuşu, mekanizması, güvenliği, boyutu, ağırlığı ve geri tepmesi gibi faktörlerdir. Tabii bu faktörler birbirlerinden bağımsız değildir; birinin artışı diğerini düşürebilir.
Bunu açıklamaya ağırlıktan başlayabiliriz. Bir örnek olarak çelimsiz bir insansınız ve silahı yanınızda taşıyacaksınız diyelim. Bu durumda öncelikleriniz, silahınızın fazla ağır olmaması ve göze batmayacak kadar küçük olması olacaktır (Smith & Wesson M&P Shield gibi). Yok, "Ben ev savunması için silah düşünüyorum." diyorsanız, av tüfeklerine de bakabilirsiniz.
Tabii ortada "Yanımda taşıyacaksam en iyisi en hafif ve en görünmez olandır." diye kestirip atılabilecek sihirli bir formül yoktur. Bir silah bir yerden alıyorsa, diğer yerden verir. Faustian bargain gibi bir şeydir bu. Siz silahınızın hafif olmasını isteyebilirsiniz; ancak silahınız hafifledikçe recoil (geri tepme) de bununla paralel olarak artacaktır.
Bunun sebebi de temel fizik kurallarıdır. Newton Hazretleri der ki: "Her etkinin eşit ve zıt bir tepkisi vardır."
m(m)m(m)m(m) merminin kütlesi, v(m)v(m)v(m) de merminin hızı olsun. Silahın kütlesi ve hızını direkt mmm ve vvv ile ifade edersek, denklemde momentumun eşitlenmesi için:
v= -m(m)v(m)/m
olması gerekir. Dolayısıyla geri tepme, silahın kütlesi ile ters orantılı olur.
Gelgelelim, göreceli olarak küçük silahlarda, küçük silahların bu konuda sahip oldukları dezavantajı kompanse etmek için çeşitli çözümler geliştirilmiştir.
Springfield Hellcat RDP için self-indexing compensator buna iyi bir örnektir. Aparatın iki yanında da yardımcı delikler bulunur. Ünitenin temel amacı gazı yukarıya doğru yönlendirmek, basıncı hafifleterek geri tepmeyi azaltmaktır. Ayrıca amatörler için red dot da büyük bir avantajdır. Tüm bu faktörler bir araya geldiğinde, Hellcat RDP ile isabetli atış yapmak basitleşebilir.
Kıyas yaparken buna benzer bir pazarlığı kalibre, kapasite ve geri tepme arasında da yapmanız gerekebilir. Bazı durumlarda kalibreyi yükseltme hırsınız kapasiteyi azaltmanızla sonuçlanabilir. (Ha, "Ben dual drum magazine ile gezeceğim." diyorsanız, onu siz bilirsiniz tabii.)
Yine temel fizik kurallarından anlayacağınız üzere kalibreyi yükseltmek, geri tepmeyi de yükseltmek olacağından, çok profesyonel değilseniz (ki kriz anında en profesyonel insan da recoili minimize edecek o optimal tutuşu yaparak ateş edemeyebilir), büyük kalibre takıntısıyla seçim yapmanız hayrınıza olmayacak, artan geri tepme isabet şansınızı azaltacaktır.
Binaenaleyh, silah alacağınızda mevzu dönüp dolaşıp sizin subjektif hedeflerinize ve yetkinliğinize gelecektir. Silah alacaksınız ama ne için alacaksınız ve ne kadar tecrübelisiniz? Aldığınız silaha herhangi bir modifikasyon yapacak mısınız?
Dikkat edeceğiniz hususlar tamamen bu sorulara vereceğiniz yanıtlara bağlı olduğundan, yapabileceğiniz en rasyonel şey, ezbere "Sig Sauer iyidir abi." diye yola çıkmak değil; silah modelleri kıyaslamalarında ele alınan temel kriterleri ve bu temel kriterlerin birbiri arasındaki ilişkileri çözümlemek olacaktır.
1 note
·
View note