Tumgik
#2018 sevgisi
akgezercom · 2 years
Text
Senin İçin Değişmek İstemiyorum, Seninle Büyümek İstiyorum
Birçok insan, romantik bir ilişki sürdürmenin, ilgili insanlardan en az birinin hayatındaki bazı şeylerden vazgeçmesini gerektirdiğini kabul eder ve inanır. Hatta bazıları onlardan partnerlerinin kişiliğine “uyum sağlamalarını” ve böylece kendi bazı......
Birçok insan, romantik bir ilişki sürdürmenin, ilgili insanlardan en az birinin hayatındaki bazı şeylerden vazgeçmesini gerektirdiğini kabul eder ve inanır. Hatta bazıları onlardan partnerlerinin kişiliğine “uyum sağlamalarını” ve böylece kendi bazı yönlerini değiştirmelerini bekler. Bir çiftin parçası olmanın ve uzun süreli istikrarlı bir ilişki sürdürmenin bazen küçük fedakarlıklar…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
susumblog · 1 year
Text
Tumblr media
Bana diyorlar sana ne oldu bilmiyorlar ki bana İslamın nuru dokundu...
2018 kendimi arayışımın yılıydı.
Hissettiğim o büyük boşluğu hiçbir şeyle dolduramadım gün geçtikçe arttı Müslümanmış gibi yaşıyordum Evet müslümandım
Namaz yok , Tesettür yok,Haram helal yok... ama Müslümandım işte.
Araştırmaya başladım okudum, dinledim öğrendim sanki içimdeki o boşluk yok oluyordu. Çok açık biriydim ve düşüncelerim uçtu ama Bismillahirrahmanirrahim dedim ve namaza başladım 2 sene açık bir şekilde namaz kıldım .Bu süreçte kendi ruh âlemim öyle bir değiştiki Rabbimin ve Resulünün sevgisi kalbime ilmek ilmek işlendi sanki. Ne zaman tesettürün farz olduğunu anladım ve kapanmak istedim yakınlarım bu durumu kabul etmek istemedi . Öyle kırıldım ve yoruldumki anlamadılar beni anlamak istemediler...
Ne zaman islamın yoluna girmek istedim herkes bana karşı çıkmaya başladı.Sadece Rabbimden istedim ve elhamdülillah zorda olsa Rabbim tesettürü nasip etti.
Bu sefer şunlar başladı. Çok abartıyorsun, Siyahlara bürünmüşsün,sen eskiden güzeldin,senin eski günahlarından biliyoruz...
O An anladım insanlar hep konuşacak onları razı edemem Sadece ve sadece Rabbimi razı etmeliyim.
Bu şiirin birçok noksanlığı vardır belkide hiçbir değeri yok belki ama benim için o kadar kıymetli ki araştırma sürecinde aklım ve kalbim mütmâin olmuştu gece kalkıp yazdığım kalemimden dökülen bir şiir işte...
Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı. Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok." 
21 notes · View notes
sagoolove · 6 years
Text
☆ΓΣCΣƤ☆ƬΔΨΨİƤ☆ΣΓDΘĞΔ∏☆
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
Ölümüne #DEVAM Türkiyem! 🇹🇷❤💪🏼
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
İnşaAllah..
Vatanımıza..
Milletimize..
Hayırlı Uğurlu Olur..
Âmin! 🤲🏻❤🌹
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
Senin Davandan Vazgeçmem Liderim!!!
☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆☆
84 notes · View notes
ebrubircakedebali · 3 years
Text
Devlet Bahçeli - Erken seçim
KAM SPİKER: MUHALEFET PARTİLERİ ERKEN SEÇİM ÇAĞRILARINI ARTIK DAHA YÜKSEK TONDAN DİLE GETİRİYOR. KILIÇDAROĞLU ÇAĞRIYI BAHÇELİ'YE YAPTI. DAHA ÖNCE TÜRKİYE'Yİ DEFALARCA ERKEN SEÇİME GÖTÜREN BAHÇELİ'YE "BU DRAMI SONA ERDİRMEK İSTİYORSAN ERKEN SEÇİMİN KAPISINI AÇ KARDEŞİM" DİYE SESLENDİ. BAHÇELİ ŞİMDİLİK ERKEN SEÇİMDEN YANA DEĞİL AMA ERKEN SEÇİM OLMAYACAĞI KONUSUNDA VERDİĞİ NET MESAJLARA RAĞMEN O MESAJLARDAN 6 AY SONRA ERKEN SEÇİM ÇAĞRISI YAPMIŞLIĞI DA VAR... TÜRKİYE ŞİMDİYE KADAR BAHÇELİ'NİN HAMLELERİYLE 3 KEZ ERKEN SEÇİME GİTTİ.                                                                                                                                                           /////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////////                                                                                                     SES/KILIÇDAROĞLU: 00.59--01.15
"HALKTAN TÜMÜYLE KOPMUŞ OLAN SAYIN BAHÇELİYE SESLENMEK İSTERİM İÇİNDE BİR DAMLA YÜREĞİNDE BİR DAMLA MİLLET SEVGİSİ VARSA SEÇİMİN YOLUNU AÇ KARDEŞİM. BU DRAMI SONA ERDİRMEK İSTİYORSAN ERKEN SEÇİMİN KAPISINI AÇ KARDEŞİM"
 CHP LİDERİ KEMAL KILIÇDAROĞLU DÖVİZ KRİZİ SONRASI "ERKEN SEÇİM" TALEBİNİ YİNELEDİ... ERDOĞAN'A DEĞİL BAHÇELİ'YE SESLENDİ... ZİRA BAHÇELİ TÜRKİYE'Yİ DAHA ÖNCE DEFALARCA ERKEN SEÇİME GÖTÜRDÜ...
 SES/BAHÇELİ ARŞİV1: 00.34--00.46
"1 EYLÜLDE MECLİSİ TOPLAYALIM. 3 EYLÜLDE ERKEN SEÇİM KARARI ALALIM"
 YIL 2002... DEVLET BAHÇELİ O DÖNEM DSP VE ANAP'LA KURULAN KOALİSYON HÜKÜMETİNDE BAŞBAKAN YARDIMCISI... 7 TEMMUZ 2002 GÜNÜ, PARTİSİNİN BURSA'NIN KELES İLÇESİNDE DÜZENLEDİĞİ 11. KOCAYAYLA TÜRKMEN KURULTAYI'NDA YAPTIĞI AÇIKLAMADA ERKEN SEÇİM YAPILMASINI İSTEDİ...
 SSES/BAHÇELİ ARŞİV1: 00.14--00.34
"GELİN SİYASİ İSTİKRARSIZLIKTAN NEYİ KASTEDİYORSANIZ Kİ BU 57. HÜKÜMETİN BOZULMASIDIR. O ZAMAN BU AMAÇLARINIZI MİLLET İRADESİNE DAYALI OLARAK YAPMAYA CESARET EDİNİZ"
 TÜRKİYE BAHÇELİ'NİN BU HAMLESİYLE 3 KASIM 2002'DE AKP İKTİDARIYLA TANIŞTI...
 EFEKT
 ÜZERİNDEN 13 YIL GEÇTİ... AKP HÜKÜMETİ, 7 HAZİRAN 2015'TE YAPILAN GENEL SEÇİMLERDE İLK KEZ TEK BAŞINA HÜKÜMET KURACAK OY ORANINA ULAŞAMADI. BAHÇELİ YİNE SAHNEDEYDİ. KOALİSYON FORMÜLLERİNE KAPIYI KAPATTI. "HÜKÜMET KURULAMAZSA ERKEN SEÇİM OLUR" DEDİ. TAM DA ÖYLE OLDU. TÜRKİYE 1 KASIM 2015'TE ERKEN SEÇİME GİTTİ.
 EFEKT
 2017'NİN SONLARINA DOĞRU YAPILAN ERKEN SEÇİM ÇAĞRILARINA İSE KARŞI ÇIKMIŞTI BAHÇELİ...
SES/BAHÇELİ ARŞİV1: 01.15--01.31
"16 NİSANIN GEREKTİRDİĞİ UYUM YASALARI SAĞLANMADAN. YENİ SİSTEMİN TAŞLARI OTURMADAN YAPILACAK ERKEN SEÇİMİN SİYASİ BELİRSİZLİK GETİRME İHTİMALİ YÜKSEKTİR. AKIL KARI OLMADIĞI AÇIKTIR."
 BU SÖZLERİNİN ÜZERİNDEN 6 AY SONRA İSE ERKEN SEÇİMİ KENDİSİ DİLE GETİRDİ... O  KRİTİK ÇIKIŞI 16 NİSAN 2017 REFERANDUMUNUN YIL DÖNÜMÜNDEN BİR GÜN SONRA YAPTI. 2018'DE CUMHURBAŞKANLIĞI VE MİLLETVEKİLİ GENEL SEÇİMLERİNE YAKLAŞIK 1,5 YIL KALA, SEÇİMLERİN ERKENE ALINMASI ÇAĞRISINDA BULUNDU... TÜRKİYE YİNE ERKEN SEÇİME GİTTİ...
 SES/BAHÇELİ ARŞİV2: 02.34--02.53
"ÖNÜMÜZDE 2 SEÇENEK VAR. YA SEÇİMİ NORMAL TARİHİ OLAN 3 KASIM BEKLENECEK YA DA MİLLİ MECBURİYETLE ORTAYA ÇIKAN GEREKÇELERDEN SEÇİMLER ERKENE ÇEKİLECEKTİR"
 HAL BÖYLE OLUNCA ERKEN SEÇİMİN MUHATABI BAHÇELİ GİBİ GÖRÜLÜYOR... ERKEN SEÇİM ÇAĞRILARI İÇİN GÖZLER BAHÇELİ'YE ÇEVRİLİYOR... HER NE KADAR BAHÇELİ ERKEN SEÇİM KAPISINI ŞİMDİLİK KAPATMIŞ OLSA DA MUHALEFETİN BU KONUDAKİ ISRARI SÜRÜYOR...
 SES/DAVUTOĞLU: 01.49--01.52
"BEN ERKEN SEÇİM DEMİYORUM. HEMEN SEÇİM DİYORUM. ŞİMDİ SEÇİM DİYORUM."
 SES/ AKŞENER: 01.06--01.13
''HEMEN SEÇİM ÇAĞRISINA KATILIYOPRUM ÇÜNKÜ SEÇİMDEN BAŞKA YAPACAK ÇARE YOK''
  SES/ERDOĞAN: 00.01--00.19
''HALA ERKEN SEÇİM ERKEN SEÇİM YAV OLMAYACAK ERKEN SEÇİM HAZİRAN 2023...''
 SES/BAHÇELİ: 00.02--00.15
''EKONOMİDEN ANLAMAYAN CAHİLLERİN TEK SÖYLEDİĞİ ERKEN SEÇİMDİR. TEKRAREN SÖYLÜYORUM, ERKEN SEÇİM FALAN YOKTUR, SEÇİM 2023 YILININ HAZİRAN AYINDA YAPILACAKTIR.''
0 notes
osadecebiri · 6 years
Text
Söyleyemediklerimiz Birikir, Susturur, Durdurur ve Bakar İnsan
İnsanlar sahte. Dışarıda yürüdüğümüzde yanınızdan gelip geçen insanlara bakın. Yüzlerine bakın, size kısa süreliğine bakan o gözlere bakın, o kadar yabancı ki. Sözde hepimiz kardeşiz öyle değil mi? Sadece öyle biliyoruz, geriye kalanı yalan. En yakınınız, öz kardeşiniz, anneniz, babanız ve bazen kendiniz bile saklarsınız bazı şeyleri, gün yüzüne çıkmaz, derinlere bırakılır ve zamanla birikir. Bir ifade, bir tavır, yapılması doğru olan bir davranış. İnsanı değiştiren yapamadıkları ve edemedikleri olur, tıpkı hayaller gibi. Bizi devam etmemizi sağlayan bu süreçte değişmemize sebep olan o tatlı hayallere yenik düşeriz, yenik düşeriz derken yeniliriz yani, insan en çok hayal kırıklığıyla yaşar. Öyle sistem var ki insanın her istediği olmuyor, her şeye ulaşamıyor. 
Hep bir şey öğrenmemiz gerekiyor, bu hayat, bu dünya çok uzun ve o kadar büyük ki hayat kısa dediğimiz şeylere ömür sıkıştırma derdindeyiz, yeter ki güzel anlar olsun. Neşeli, anlamlı, devamlılık getiren mutluluklar isteriz. İnsan duygularıyla, hisleriyle, düşünceleriyle, dünya gibi bir varlık. Her şeyi olan, yeniklere karşı savunmasız, her birimiz dünyayız aslında. Bu yüzden sığdıramıyoruz, sığamıyoruz birbirimize. Kendi güneşimiz, kendi yağmurlarımız, fırtınalarımız var,  esiyoruz, estiriyoruz. İnsan dayanamıyor bu kadar kocaman olunca dünyası, keşfetmek istiyor, her buluş yeni bir arayışı oluşturuyor, birikiyor. Sevgisi, neşesi, hayalleri, hedefleri, her şeyini paylaşmak, dökmek ve bırakmak istiyor. İnsan bu yüzden seviyor fakat ne yazık ki iki dünya yan yana durmuyor. Bu yüzden insan yalnız doğuyor, ikizler bile aynı benzer bedende ayrı ruhlar oluyor. Büyük karmaşanın içinde bir bütün olmak ve kalmak imkansız. Vay halimize. İnsan yaratılırken bencilliği bu yüzden eklenmiş, kontrolü sağlamak için ve farkında olmak için. Ben düşüncesi, benlik dünyamızın kapısını açan bir anahtar, bazen öyle bir şey oluyor ki insan o anahtarı başka birisine, bir şeye teslim ediyor. Buna aşk deniyor, delice sevmek deniyor, kara sevda ya da adını ne koyarsanız koyun aslında bu da benlik için. İnsan daha fazlası için her şeyini vermeye hazır, daha büyüğü için bırakmaya alışkın. Bu bizim en insani özelliğimiz. İnsan bazı şeyleri bırakmazsa, vermeye hazır olmazsa, bu büyük bir sorun. Kazanmak için kaybetmesi gerektiğini öğrenmezse, ki eni sonunda öğrenecek fakat bu geç olacaktır. Kendini gözyaşlarının içinde bulacaktır, ki derine inersek bu da bir vermektir, kendi dünyasının yağmuru ve aynı zamanda kaybetmek. Bu yüzden ağlamanın gülmekten daha gerçekçi, daha verimli ve daha iyi olduğunu söyleyebilirim. İnsanların beni ağlarken görmelerini isterim, o sahte gülüşlerimin arkasında kalmamış haldeyken beni izlemelerini isterim, benliğimin en görünen kısmıyla dürüstçe bilsinler beni. İnsanlar ağlamalarını gizlerler, kimse görmesin ve kimse bilmesin isterler bunun zayıflık olduğunu düşünürler, ki bu yanlış. Söyleyemediklerimiz birikir, susturur, durdurur ve bakar insan, sahte gülüşlere, sahteliğe, insan kendisi de sahte olur o an, kara bulutlar sarar dünyasını ne güneşe izin verir ne de yağmura, durur dünyası. Sadece bakar, bakar ama göremez ve bu en zayıf halidir insanın. Oysa ağlamanın en zayıf hali olduğunu söylerler, onlar ne biliyor ki? 
İnsan başkalarının ne düşündüğüne bakar çoğu zaman, kendini ifade edemez, konuşacak birisine ihtiyaç duyar, kendi dünyasını açacağı kişilere. Sevgisini, saygısını, neşesini, her şeyiyle açılacağı tek kişiye ve en çokta ‘benliği’ dediğimiz o anahtarı paylaşabilecek birisine. Eğer ilişkiniz iyi gitmiyorsa o anahtara ulaşamamışsınız demektir, insan kendi dünyasında karmaşadır, her buluş yeni bir arayışı getiriyorsa, yeni bir buluş ise sahip olduğu her şeyi götürüyor, gitmesine izin veriyor, kaybetmeden kazanılmıyor... 
14 Haziran 2018 
13 notes · View notes
adnanoktaryorki · 6 years
Text
Akıllı bir insan her şeyi sadece Allah’ın sevgisi ve Allah’ın dostluğu için ister. (Adnan Oktar; 26 Nisan 2018)
1 note · View note
mehmmehm · 6 years
Text
Yollarda-2:                        Erzincan’da bir gün...
Mehmet Yayla, 4-5 Ekim 2018 
Dağlarla çevrili temiz kuru bir havası var. Ekim başında, gündüz tişörtle güneşte hafif pişer, gölgede hafif üşürsünüz... Çok kalabalık değil, bol kafe ve öğrenci dolu bir kent. Merkezde bir park ve yanında Erzincan saat kulesi var. İzmir saat kulesinden büyük, ama nedense o kadar görkemli durmuyor, çevre alanının düzeninden sanırım.
Tumblr media
Tam karşısında, Valilik önünde yüksek bir heykel var, başını İnönü'nün omzuna yaslayıp ağlayan bir kadın (bu arada ilk defa İnönü heykeli gördüm). Hikayesine tesadüfen internette rastladım, aşağıda ortadaki siyah-beyaz fotoğraf.. 1939 Erzincan depreminden sonra çekilmiş. Heykel, bu fotoğraf referans alınarak yapılmış.
Tumblr media
Erzincan depremi ile ilgili başka bir tanıklığa da Erzincan Müzesi’nde denk geldim. Erzincan Müzesi derken; etrafta müze olduğunu belirtir hiç bir işaret yok, yerini yalnızca Google maps 20-30 metrelik bir hatayla gösteriyor. Giriş ücretsiz, içinde Urartu, Roma, Ermeni, Selçuklu, Akkoyunlu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinden heykel/lahit ve benzeri bulgular gelişigüzel dizilmiş sergileniyor, neyse en azından açıklamalar var. 
Depremle ilgili gördüğüm eser, 1939 Erzincan Depreminden sonra onarılan bir camiden tarihe düşülmüş bir not: 
Tumblr media
Üzerindeki yazı, okuyabildiğim kadarıyla: 
"Bindokuzyüzotuzdokuz zelzelesinde yıkıldı Erzincan / Bu meşum ve feci hadisede şehit oldu onbeş bin can / Şehi(?) halkın gayret ve himmetiyle yapıldı ol camii şerif / Ol halkın hörmetine cümlesinden razı olsun ol Latif. "
Müzedeki diğer eserler tam anlamıyla yerel tarihten, İstanbul veya başka bir yerde göremeyeceğiniz kalıntılar. En etkileyicileri arasında Akkoyunluların mezar taşları var:
Tumblr media
Bölgede koyun şeklinde mezar taşı yapma geleneği Osmanlı döneminde de bir süre devam etmiş. Ne zaman bittiğini bilmiyorum, büyük olasılıkla Hilafet için Suudi uleması İstanbul'a getirildikten sonra, bu tarz mezar taşları "put" sayılıp gelenek durdurulmuş olmalı. 
Çıkışta Valilik önündeki anıta tekrar baktım, şehrin neredeyse yarısının hayatını kaybettiği 1939 Erzincan depremi, o günkü nüfusu göz önüne alınca aslında 1999 Gölcük depreminden daha ağır bir felaketmiş. Valilik önündeki anıtın arkasındaki yazı: 
Tumblr media
Daya biçare kadın bağrına yorgun başını / ona anlat yıkılan yurdu ölen yoldaşını / ebedi milletinin sevgisi kaynar orada / bu mukaddes ateş üstünde kurut gözyaşını. 
1939 yılında deprem sonrası acaba yıkılan binaların sağlamlığı, müteahhitleri vb. soruşturulmuş muydu? Cumhuriyetin başlangıç döneminde kent merkezinde nasıl bir yapılaşma yaşandı, köyden kente büyük bir göç oldu mu? Bölgede eskiden duvar ustalığını, inşaat sanatını icra edenler Ermeniler idi. Onlar kaybedilmeseydi/tehcir edilmeseydi, Kurtuluş Savaşı sonrasında 1939′a kadar süren yapılaşma onların yerel teknikleri kullanılarak yapılsaydı, acaba bu kadar bina çöker miydi, bu kadar çok insan ölür müydü? ne yazık ki bunlar hala tabu sorular. Hatta bugün daha bir tabu! 
Erzincan'da bir gece kalarak bu sorulara cevap aramak tabii ki imkansız, kent hakkındaki ilk izlenimlerim bu kadar. Gezimin esas duraklarından biri olan Eğin/Kemaliye için yola çıkılacak ve Eğin vasıtalarının nereden kaçta kalktığını, yer olup olmadığını  öğrenmek gerek. İnternette ve bu tip bloglarda bulduğunuz bilgilere çok da güvenmemek gerek ne de olsa :-)
1 note · View note
detay2024 · 6 years
Photo
Tumblr media
Bir insanı yaralarıyla kabul etmek, onu sarmayı istemek ve onu iyileştirirken en çok kendinin yara alacağını bilmek. Onu sararken çok güçsüz kalacağını, yorulacağını kabullenmek. Olduğu gibi sevmek, olan yaralarına sarılmak. Sizi kusurlarınızla seven, severken gözünüzün içine bakan, baktıkça kıyamayan, sonuna kadar güvenen, sonsuz anlayış gösteren, sustuklarınızdan bile anlayan, sizi sizden daha iyi tanıyan insanlar için çabalayınBir insanı sevmek kendini yeniden var etmek gibi. Onun huylarını edinmek, onun sevdiği incelikleri sevmek, onun takıldığı detaylarda kaybolmak gibi. Kırılacağı noktayı bile hesap etmek, olaylara vereceği tepkiyi bilmek. Ve sevmek, sevdiğin insana tanıdıkça daha çok benzemek. Seven insan her zaman sevmesini bilir. Çıkarsız, hiçbir engel tanımadan. Olmasını istediği gibi değil, olduğunuz gibi kabul eder. Kusur aramaz, bulmaya çalışmaz. Tüm içtenliğiyle sever. İnce yanlarınızı bilir, hep yanınızda olur. Sığınaktır, dermandır. Sevgisi iyi gelendir.                                                             .                                                                                                                          29:TEMMUZ 2018.İSTANBUL BEŞ SIFIR BE�� AKMERKEZ
2 notes · View notes
eserozetlerim · 3 years
Text
Yeni Hayat Şiir Özeti – Ziya Gökalp
New Post has been published on https://eserozetleri.com/yeni-hayat-siir-ozeti-ziya-gokalp/
Yeni Hayat Şiir Özeti – Ziya Gökalp
Tumblr media
Yeni Hayat Şiir Özeti – Ziya Gökalp
Yeni Hayat şiir kitabı Karbon Kitaplar etiketiyle 2018 yılında basılmıştır. 68 sayfalık kitap Ziya Gökalp’in şiir kitabıdır. Ziya Gökalp Yeni Hayat kitabında vatan sevgisi, dini hayat, Türk dili gibi özellikle milliyetçi konuları işlemiştir. Fikirlerini ve çalışmalarını Türk halkına şiirleriyle anlatmayı seven yazar Türk edebiyatının en önde gelen kalemlerindendir. Yeni Hayat özeti okuduğunuzda aslında hiçbir şiirinin sanat kaygısı taşımadığını yalnızca halkı bilinçlendirmek için yazılan bir eser olduğunu görebilirsiniz.
Ziya Gökalp’in savunucusu olduğu ve fikirlerinde de önem verdiği yeni hayat demek; yeni iktisat, yeni aile, yeni felsefe, yeni, ahlak, yeni siyaset, yeni hukuk demektir. Ona göre eski hayatı değiştirmek, yeni bir yaşayış yaratmakla mümkündür. Bu nedenle de Yeni Hayat hareketini şiir kitabıyla anlatmıştır.
Türü:
Şiir
Önemi:
Yeni Hayat manzum eserler arasında yer almaktadır. Halka hitap etme fikri ile yenilikçi bir yaklaşımla yazılan bu şiir kitabı edebiyatının önemli eserlerindendir.
Yeni Hayat Özet
Ziya Gökalp’in Yeni Hayat şiir kitabında 32 şiir yer almaktadır. Bu şiirlerde sosyal inkılap hakkındaki düşüncüler manzum bir şekilde işlenmiştir. Ziya Gökalp, kitabın başındaki ifadede kendisinin şair olmadığını, ancak devrinde meydanın şairlik iddiasında bulunan kişilere kaldığını ifade etmektedir. Fikirlerini şiir yoluyla halka ifade etmenin bir pratik olduğunu söyler.
İlk şiiri olan “Din” şiirinde, Yunus Emre’nin tasavvuf anlayışına benzer bir tasavvuf kullanır. Allah’a cehennem korkusundan değil, sevdiğinden dolayı inandığını ifade eder. “Dinle İlim” şiirinde ise, dinin peygamberler döneminde hikmete vesile olan bir yol olarak çıktığını, ancak daha sonraki yaşanan devirlerde din ile hikmetin yollarının ayrıldığını anlatır.
Kitapta yer alan “Vatan” şiirinde Ziya Gökalp, Türklerin ideal ülkesini anlatır. Burada, ezanın ve Kuran’ın Türkçe olması gerektiğini, böylece herkesin anlayabileceğini söyler. Ayrıca şiirdeki ülkede, mecliste yabancı milletvekilleri yoktur. Dönen sermaye Türklere aittir ve Türkler, tersaneleri, trenler, fabrikaları kendileri işletmektedir.
“Millet” adlı şiirinde, Türklerin birliği konusu işlenir. Şiirin ilerleyen kıtalarında şair, Orta Asyada yer alan Türklerin Rus ve Çin esaretinden kurtularak kendi devletlerini kuracağı ve tüm Türk devletlerinin bir gün birleşeceği kehaneti de bulunmaktadır.
“Ahlak” adlı şiirinde, yeni toplumun ahlakı anlatılmaktadır. Bu toplumda hak kelimesi yer almamaktadır. Toplumun fertleri bireysel değil, toplumcudur. Şiirde, devlet ve millet bireyin hayatının önüne konulmaktadır. Önemli olan millet ve devlettir. İnsanlar ölmelidir ki millet yaşamalıdır.
“Köy” adlı şiirinde, köylerden mültezimlerin ve faizcilerin kaldırılarak her yere ziraat sendikalarının kurulması talep edilir. Çünkü köylerin bozulmasını engelleyebilecek tek çare budur.
“Lisan” adlı şiiri, bu kitapta yer alan en önemli şiirlerden birisidir. Ziya Gökalp bu şiirde, yeni toplumda Türkçe’nin yabancı dillerden nasıl kurtulacağını dair bazı önemli yerlere değinir. İstanbul Türkçesi, Türkçe’nin en saf hali olarak benimsenmektedir.
0 notes
Photo
Tumblr media
“Akıllı bir insan her şeyi sadece Allah’ın sevgisi ve Allah’ın dostluğu için ister.” Adnan Oktar - 27 Nisan 2018
2 notes · View notes
elansooth · 7 years
Text
Yeni Yıl 2018...
Sanırım yeni bir yıla hiç bu kadar heyecansız bir ruh haliyle girmemiştim. 31 Aralık ne ise 1 Ocak da o oldu benim için. Aslında genel olarak nötr noktasindayım son zamanlarda. Beni yukarıya çeken, coşkulandıran bir şey olmadığı gibi; aşağıya çeken, olumsuz bir şey de yok. Bilhassa iş ve ev hayatımda uzun zamandır beklediğim güzel değişiklikleri tattıran 2017, aşk hayatımda zincirleme hüsranlar yaşattı. Bunun neticesinde, hayat terazimde mutluluklarım kederlerime denk olunca, statükocu tutum devam eder oldu.
Uzaktan bir bakınca, birbirinden şaşırtıcı, çıtayı hep yukarı taşıyan, duygusal anlamda eşsiz hayal kırıklıklarıyla dolu bir yılı arkamda bıraktım diyebilirim. Kaç tane ilişkiye giden flörtüm tarafından sessizce terk edildim, şöyle bir saymaya çalıştım, ama yok tam sayı veremiyorum. İnsanların derdi ne, en ufak bir fikrim de yok. Neden ilişki ister (gibi) görünürler ve bu amaçla görüşürler; sonra karşılarındaki kişiye yükselirler ve tam adı konacakken toz olurlar? Nasıl bir travma, korku veya ruh hastalığıdır bu? Hadi bunu geçtim, neden bu semptomlar bu kadar çok kişide mevcut? Asıl son soruyu soruyorum; neden bu modeller hep bana denk geliyor!?
Önce bir uygulama üzerinden tanışılıyor, sonra karşılıklı çekim ve hoşlaşma var ise muhabbet ilerliyor. Muhabbetin derinliği ve karşılıklı çekimin kuvvetine bağlı olarak aynı gün içerinde veya en fazla bir hafta içerisinde telefonlaşılarak yakınlaşmada yeni bir adım atılıyor. Bundan sonrası ise riskli. Mesajlaşmalarda veya konuşmalarda gecikmeler yaşamadan ve yaşatmadan iletişim kurduğunuzu kabul edersek -ki eşzamanlı bir diyolog kurulamadığı için kopan muhabbetler sık görülmektedir- bir sonraki adım olan instagram paylaşmaya gelinir (bazı kişilerin instagramını zaten profillerinde paylaştığını biliyoruz, bunun dışındakiler -ben mesela- için geçerli bir durumdan bahsediyorum). Instagramda sizi görünce karşı tarafın sizden hala hoşlandığını veya artık hoşlanmadığını anlayabilirsiniz. Birçok samimiyetsiz eşcinsel ilişkide olduğu gibi, bu durumda da karşı taraf düşüncesini açıkca paylaşmaz. Siz de hala onun sizden hoşlandığını düşünürsünüz. Flörtleşmede son aşama olan "buluşma" için adım atarsınız. Karşı taraf fotoğraflarınızı görünten sonra da sizi beğenmiş gibi yapmaya devam eder, buluşma teklifinize de olumlu yanıt verir ve dün & saat belirlenir. Buraya kadar her şey güzel ve akıcıdır. Siz, duyguların karşılıklı olduğu inancıyla, artan bir coşkuyla buluşma gününü beklersiniz. Lakin, kişinin cesaret seviyesine göre, buluşma günü sabahında veyahut buluşmaya birkaç saat kala, üzerine düşünülerek karşı tarafı gücendirmeyecek ve ikna edecek bir bahane bulunarak "buluşma iptali talebi" gelir. Sonuç hayalkırıklığı, çözümü kayıtsız razı oluş. Şahsen ben bu durumda gayet anlayışlı bir tavır sergileyerek, kısa, öz bir cevapla konuyu kapatmayı yeğliyorum. Drama Queen olmanın lüzumu yok, belli ki karşı taraf sizinle olan ilişkinizi iletmek arzusunda değil. Zorla güzellik olmayacağını da bir sürü tecrübe ile öğrenmiş biri olarak, "gelene hoşgeldin, gidene hoşçakal" mottusunu benimsemiş durumdayım. Ha, sağlıklı flörtleşmenin arından ilişkiye geçiş evresinde golü doksana atan forvetler de var. Tanışma aşamasında, yani ilk kez mesajlaşılan, ilk kez telefonla konuşulan süreçte, heteroseksüel insanlarla olan ilişkilerinizde ciddi takdir gören "yüksek incelikli" tutum ve cümleler, eşcinsel kişilerde iritasyona sebep olur. Karşı tarafı soğutur, uzaklaştırır. Sebebini ben de halen tam olarak çözemedim ama hem soğuyan hem de soğutan taraf olarak hatırı sayılı miktarda tecrübe biriktirdim ve neticesinde "ilişki - aşk - sevgi" gibi hassas, duygusal ve şeffaf olguların oluşumda "soğuk, katı ve mesafeli" bir duruş sergilemek kabul görür hale gelmiş durumda. Bizzat benim de üyesi olduğum bir "iki yüzlü samimiyet arayıcılar" kulübü. Eşcinsel erkekler, söz konusu flörtleşmeden ilişkiye geçiş aşaması olduğunda, sergiledikleri tutumlara göre ikiye ayrılıyor: 1. grup, flörtten ilişkiye geçiş ve sonrası süreçte hızlı, yoğun ve hatta vıcık vıcık olanlar. Karşı taraftan 1 haftada 5 yıllık ilişki dinamiği bekleyenler. Flörtleşmenizin 2. haftasında grip olursa, nasıl AKUT'a haber vermez, orduyla kapısında belirmezsiniz diye ortalığı birbirine katanlar. Drama Queen modeller. Direkt kaçın.
2. grup mantıklı, oturaklı, içten görünen sahtekarlar grubudur. Sizi sürekli yükseltirler; isteklerinizi sorgusuz sualsiz, geciktirmeden yerine getirirler; aralara gelecek planları serpiştirip, sizden habersiz, sizi de içeren tatlı planlar yaparlar; tam evlenme teklifi edecek galiba(!) dediğiniz anda da tozzz! Ara ki bulasınız. "Hayırdır ya 200 km/h ile gidiyorduk, ne oldu?" diye sorarsanız gelen cevap: "Yhaa ben senin kadar yüksek diyilim, kıps" Tam bir ölür müsün, öldürür müsün durumu.
Eninde sonunda hep aynı görünmez duvara toslar Türkiye'de gay, ilişki arayıcıları. Görünmez diyorum çünkü neden bir duvar var, o duvarın adı ne, kim yaptı, bilinmiyor. Herkes, istisnasız bir şekilde o duvara tosluyor. Çarptıkça nasır tutuyor. Euro NCAP testlerindeki mankenler gibi farklı arabalarda aynı duvara çarpıp duruyoruz yıllardır.
Sorunu kendinizde aramazsınız. Bir yaştan sonra karşınızdaki kişinin tutarsız, histerik davranışların sizden kaynaklanmadığına dair, yaşla beraber kazanılan tecrübelerin ağırlığına denk bir özgüven vardır çünkü bünyede. Sonra sizden 1, 3, 5, 7 diye ardışık rakamlarla hayatınızdan geçip giderken adamlar, "hayırdır neden hep aynı şeyleri tekrar tekrar yaşıyorum ben?" dersiniz; hoop ayna yine size döner. Ama sorun şu ki, o yıllardır baktığınız aynada fark edemeyeceğiniz kadar SİZ olmuştur kusurlarınız. Onları gören kişi de siz olamazsınız, hayatınızdan çıkıp gidenler de gitmeden önce asla yüzünüze bu kusurları söylemek istemezler. Daha önce de dediğim gibi, başında ayrı sahtekarlık, sonunda ayrı samimiyetsizlik ve umursamazlık vardır ilişkimsi deneyimlerimizin...
“...yorgun bir köpeğim ben ki, hangi aşk cümlesini söylesem korktu birileri. Göç sohbetidir aşk, ölümcüldür tek başına, çift kişi uzlaşamaz. Uzaktır en yakındaki, yakınken uzaklaşılamaz. Neden sizin hiç sevgiliniz olmuyor? Bir: Siz kimseyi istemediğiniz için. İki ve genellikle daha doğrusu: Kimse sizi istemediği için. Tabii sizin istemedikleriniz sizi isteyebilir ya da siz, sizi istemeyenleri isteyebilirsiniz. Aslında hiçbir şey bu cümleler kadar karmaşık değil. Zaten bu yazıda, karşı tarafın ne istediği hiç de önemli değil. Sevgilisi olmayıp da buna dertlenen bir insan, neden başkalarının ne yaptığını, niye onu isteyip istemediğini düşünsün ki? Sevgililer gelip de kimseyi bulmaz. Bazen önünüze çıkarlar ama sonsuza kadar orada kalmazlar. Onları siz var edip, yine bizzat siz yaşatırsınız. Bazılarımızın bunun için çok vakti vardır, bazılarımızsa buna çok az zaman ayırır. Sevgili nedir, kimdir? Mesela biriyle sevgili olduğunuzu ne gösterir? “İlişkimiz başladı” demesi mi, sizi öpmesi mi ya da “Benimsin” demesi mi? Peki ya “Benimsin” dedikten hemen sonra çekip giderse? O zaman bitmiş mi demek size duyduğunu düşündüğünüz sevgisi? Peşinden gider misiniz? “Doğru düzgün” bir adamsa, “Evet” dersiniz. Peki ya doğru düzgün adamlara inanmayanlar ne yapar? Onlar hiçbir erkeğin peşinden gitmezler mi?..
Artık aşık olmayı özlemediğimi fark ettim. aşkı aramakmış olayım, anladım bir kez daha. Eskiden yastığa başımı koyduğumda kurduğum o hayali erkekler ve aşklar artık aklıma gelmiyor başım yastıktayken. Gelse de eskisi gibi uykusuz geceler yaşatmıyor, uykularıma yenik düşüyorlar.
Beklentisizlikten ziyade, umursamazlık hali bu. Kayıtsızlık. Ki bence daha tehlikelidir beklentisizlikten. Biri geçicidir, değişebilir. Diğeri tecrübelerle gelmiştir, gelirken hep acıtmıştır, kanatmıştır ve anılarla beraber sağlam yer etmiştir bilinçaltında. Bilinç üstüne yansımadır kayıtsızlık. Bir nevi bünyeyi koruma halidir bu eskiden sevgi dolu olan insanlarda.”
Uzun bir aradan sonra gay bara gittim arkadaşlarımla. Çoğunluğu hetero olan arkadaşlarımla. Hetero insanlarla hep daha çok eğlenmişimdir. Ortamdaki eşcinsellere baktığımda gördüğüm şeylerin en başta sahtelik ve ego olduğunu söyleyebilirim. Aşırı hareketlerde de, küçük jestlerde de samimiyetsizlik var. Dikkat çekme çabası; bastırılmış bazı dürtülerin patlaması... Ancak bu durum bile o kişilerde ruhsal veya zihinsel bir rahatlama sağlayamıyor. Kişiler hala egolu; o dışa vurulan aşırı jest ve mimikler yine de tam olarak onlara ait değil. Bir çeşit rol gibi.
Keyifli bir gece geçirdim ama çoğunlukla insanları izledim, sonrasında, daha bir gece kulübünde bile kendi olamayan insanlardan, samimi aşklar, sevgiler, saygılar bekleyerek nasıl bir hata yaptığımızı düşündüm. Ele ele tutuşarak yürüyen çiftler vardı, ama önden giden ve arkadan sürüklenen(!) arasındaki bu el tutuşma da samimi değildi. O, bir gövde gösterisiydi. Belki ortamdaki eski sevgilisiye, eski flörtüne ya da onu çekemediğini düşündüğü bazı hasımlarına yapılan... Arkada sürüklenen bir çocuk. Durum str8 bir kare gibi canlanıyor kafalarda, ancak kategoriler dışı bir sahne idi. İmrenmedim. İğrendim.
Konun özetini bir kenara bırakıp şunu söylemek istiyorum, hala arsızca umudum var ve sanırım ölene kadar da bu umudu yüreğimde taşıyacağım. Denemeden, istediğin şeyleri elde edemeyeceğimi biliyorum. Hayatın, oturduğum yerdeyken de bana istediğim adamı verebileceği ihtimalini düşünüyorum, ama işi şansa bırakmayıp dümenin başına geçmeyi seçiyorum. Durum umutsuz gibi görünse de, kendime dair neyi değiştirmem gerektiğini bilmesem de, olduğum gibi, öylece, aramaya devam edeceğim.
"City lights fade out to the edge, underneath this darkened romance. 
I wonder why the stars come to an end, there is no one here and I am so insignificant."
Gemini Rising - Stars Come to an End
11 notes · View notes
aliskanorganizasyon · 4 years
Text
ORMANIN GÜZELLİKLERİ
Tumblr media
                                         ORMANIN GÜZELLİKLERİ   Ormana zarar vermeyi alışkanlık haline getiren tilki birkaç tavuk için kamil ile işbirliği yaparak ormana zarar vermekten çekinmez. Sincap ve ayı da ormanda tilkinin bu yaptıklarını görünce engel olmaya çalışırlar. Bu arada tilkiye de ormanın güzellileri hakkında iyi bir ders verirler. Orman canlıları, ekolojik denge, ormandaki endemik bitki türleri,  tıbbi ve aromatik bitki türleri, temiz hava , çevre ve ses kirliliği , ormanda yaşam , ormanların milli bir değer ,süs ve zenginlik oluşu ile orman yangınlarını önleme bilgileri anlatılarak nesillere orman sevgisi kazandırılmaya çalışılmıştır. Kurnaz tilki ,akıllı sincap ve eğlenceli ayının karakter olarak canlandırıldığı oyunumuz hareketli ve trajı komiktir. Not: oyunumuz TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI ,orman genel müdürlüğü bünyesinde çeşitli orman bölge müdürlüklerinde (isparta-istanbul-bursa )2018-2019 sezonunda sahnelenmiştir. Oyuncu sayısı : 3+1= 4 Hedef kitle  : 5-10 yaş gurubu Süre : 40 dk. Read the full article
0 notes
Text
Allah’ın Varlığının, Birliğinin Ve Yaratılışın Delilleri Olan İman Hakikatlerini İnsanların Dikkatine Sunmuştur
Sn. Adnan Oktar, çalışmalarında Darwinizm’in geçersizliğini ortaya koyduğu gibi, canlıların Allah tarafından yaratıldığı gerçeğini bilimsel deliller ışığında gözler önüne sermiştir. Yaratılış’ı ispatlayan iman hakikatlerini anlatan eser ve sözlü anlatımlarında;
- Tüm evrende, Samanyolu galaksisinde, Güneş sisteminde ve üzerinde yaşadığımız dünya gezegeninde sayısız kanun, denge ve ölçü olduğunu,
- Bu kanun, denge ve ölçülerin her birinin canlıların yaşamına imkan sağlayacak şekilde özel olarak hesaplanmış ve düzenlenmiş olduğunu,
- En temel kozmik kanunlardan en kritik fiziksel değerlere, en küçük dengelerden en ince hesaplara kadar evrendeki her detayın ayrı ayrı son derece hassas ölçülere göre ayarlanmış olduklarını,
- Tüm evrende karşılaştığımız denge ve düzenin, Allah’ın eşsiz ilmini, kudretini ve sanatını ifade ettiğini bilimsel olarak ortaya koymuştur.
- İman hakikatlerini anlattığı eserlerinde ‘içinde yaşadığımız uçsuz bucaksız evren nasıl var oldu?’, ‘evrendeki denge, ahenk ve düzen nasıl ortaya çıktı?’, ‘dünya yaşamımız için nasıl bu denli uygun bir barınak olabildi?’ gibi, tarihin başından bu yana insanların ilgisini çeken soruların cevaplarını bilimsel veriler ışığında yanıtlamıştır.
- Yaratılış gerçeğinin tüm dünyaya duyurulması Adnan Oktar’a nasip olmuş, dünyanın dört bir yanında insanlar Adnan Oktar’ın eserlerinde ve anlatımlarında dile getirdiği iman hakikatlerine tanıklık etmiş, tüm evrenin ve canlılığın Yüce Allah tarafından yaratıldığı bilgisine vakıf olmuşlardır.
İnsanların Allah’ı Unutmamaları, Allah’ı Çok Sevmeleri ve Sürekli Allah’a Yönelmeleri İçin Büyük Uğraş Vermiştir
Sn. Adnan Oktar’ın 40 yıllık fikri mücadelesi boyunca en çok üzerinde durduğu temel konu Allah sevgisidir. Allah sevgisini her zaman esas konu olarak ele almış, Allah sevgisinin tüm dünyaya hakim olması için gece gündüz çalışmalar yapmış, eserler kaleme almıştır. TV programlarında ve sosyal medya paylaşımlarında da Allah sevgisinden sıklıkla bahsetmiştir.
Adnan Oktar, Allah sevgisini anlattığı eser ve anlatımlarında;
- Allah’ın sevgiyi sevdiğini, tüm kainatı sevgi için yarattığını,
- Sevginin ve dikkatin tamamının Allah’a yöneltilmesi gerektiğini,
- Sevginin yalnızca Allah için olması gerektiğini,
- Allah’ı ve Allah’ın yarattıklarını sevmenin bu dünyanın en önemli vasfı olduğunu,
- Evrendeki dengelerin Allah tarafından kusursuz bir şekilde düzene konduğunu,
- İnsanın hoşuna giden her şeyi; ailesini, arkadaşlarını, yakınlarını, tüm sevdiklerini, çeşit çeşit hayvanları, rengarenk çiçekleri, küçücük bir tohum tanesine varana kadar tüm güzellikleri ona verenin Allah olduğunu,
- Allah’ın Kendisine karşı derin bir sevgi, derin bir dikkat ve ilgi istediğini,
- Allah’ı unutmanın ve Allah’ın büyüklüğünü takdir etmemenin en büyük günah olduğunu,
- İnsan bedeninin Allah’tan uzak yaşamaya dayanamadığını ve Allah’tan uzak insanların çok hızlı çöküp yaşlandıklarını,
- Allah’ın farkında olmamanın, O’nun sevgisini yaşamamanın insanda manevi bir boşluk ve çöküntü meydana getireceğini, böyle bir insanın gerçek sevgiyi, gerçek dostluğu hayatı boyunca bulamayacağını,
- Şeytanın insanların bir kısmına Allah’ı unutturarak yaşamın anlamını ellerinden aldığını,
- Allah’ı unutan insanların sevgi güçlerini ve yaşama arzularını kaybettiklerini,
- Allah’tan uzak yaşayan insanların sevgisizliğin acısı içinde kavrulduklarını,
- Gerçek mutluluğa erişmenin maddiyatla değil, yalnızca Allah sevgisiyle mümkün olduğunu,
- İnsanların yaşam sevinciyle dolmalarının yalnız ve yalnız kalplerinin Allah sevgisiyle ve imanın nuruyla aydınlanması ile mümkün olduğunu,
- Allah’ın kendisi için yarattığı tüm bu detayları fark etmesi, etrafını saran güzelliklerin onun için özel olarak var edildiğini görmesi durumunda ise insanın hayatının her anından büyük bir zevk alacağını,
- Allah’a coşkulu bir sevgiyle yönelen insanın hayatının çok anlamlı hale geleceğini,
- Tüm insanların Allah’a aşkla, sevgiyle yönelmeleri durumunda dünyada hiçbir sorun kalmayacağını, bütün anlaşmazlıkların, bütün kavgaların, problemlerin Allah sevgisiyle çözüleceğini,
- Allah sevgisi hakim olduğunda neşeli, huzurlu, sağlıklı bireyler ve sağlıklı toplumlar meydana geleceğini,
- Allah sevgisinin hakim olduğu yerde birlik, beraberlik, kardeşlik, güvenlik ve bereket olacağını ve herkesin birbirini dostu ve kardeşi gibi göreceğini dile getirmiş, Allah sevgisinin önemine yönelik daha pek çok hususun tebliğini gerek Türk toplumuna gerekse tüm dünyaya ulaştırmıştır.
Kuran ahlakını, Kuran mucizelerini, İslam’da temel kavramları ve Peygamberlerimizi anlattığı eserler insanların İslam’ı çok daha akılcı, bilinçli ve net bir şekilde tanımalarına vesile olmuştur
Sayın Adnan Oktar, Kuran’ı ve İslam’ı Müslümanlara en güzel şekilde tanıtmak amacıyla yaklaşık 90 adet eser yazmıştır. Bunlar arasında;
“Resullerin Mücadelesi”, “Sinsi Bir Tehlike: Gaflet”, “Şeytanın Enaniyeti,” “Dinsizliğin Dini ile Mücadele”, “İmtihanın Sırrı”, “Ölüm Kıyamet Cehennem”, “Müslümanca Konuşmak”, “Münafığın Sırları”, “Kuran’da Şevk ve Heyecan”, “Kuran’da Sabrın Önemi”, “Müminlerin Cesareti”, “Müminlerin Mutluluğu”, “Kuran’da Tebliğ ve Tartışma”, “Kötülüğün Sessiz Dili”, “Cahiliye Toplumunda İnsan Karakterleri” ve 3 ciltlik “Kuran Mucizeleri” gibi eserlerini saymak mümkündür.
Kuran’daki temel konuların ve Müslüman düşünürler tarafından bugüne kadar değinilmemiş bazı önemli hususların ele alındığı bu eserler, ahlaki dejenerasyonun son derece şiddetlendiği 20.yy ve sonrasında insanların manevi hayatlarına yönelik çok önemli ihtiyaçların giderilmesine vesile olmuşlardır.
SAYIN ADNAN OKTAR’IN BU KONUDAKİ ÇALIŞMALARI OLMASAYDI, İNSANLAR DİNİMİZİ TANITMAK İÇİN ÖZLÜ, ANLAŞILIR, AKILCI VE HURAFEDEN UZAK BİR ÜSLUPLA YAZILMIŞ OLAN VE İNTERNETTEN ÜCRETSİZ OKUNABİLEN BU TARİHİ ÖNEME SAHİP KIYMETLİ ESERLERDEN MAHRUM KALACAKTI. BUNUNLA BİRLİKTE BAŞKA İSLAMİ KİTAPLARDA ÖNEMLİ GÖRÜLMEDİĞİ, FARK EDİLMEDİĞİ YA DA GÖZARDI EDİLDİĞİ İÇİN İŞLENMEMİŞ OLAN, ANCAK KUR'AN'DA ÖNEMLE VURGULANAN, İSLAM AHLAKINDA VE DİNİ YAŞAMADA ÇOK HAYATİ OLAN KONULARI ÖĞRENEMEYECEKLERDİ.
İnsanlar Arasında Sevgi ve Kardeşliği Yerleşik Kılmak İçin Büyük Bir Uğraş Vermiştir
Sn. Adnan Oktar eserleri ve sözlü anlatımlarında insanlar arasında sevginin, barışın, dostluğun ve kardeşliğin hakim olması gerektiğine yoğun olarak dikkat çekmiştir. Öyle ki Adnan Oktar, hiç tartışmasız, sevgiyi en çok dile getiren insandır. Bugüne kadar kimsenin savunmadığı kadar sevgiyi savunmuş, sevgi politikalarının uygulanması gerektiğini ısrarlı bir şekilde anlatmış, sevginin tüm dünyaya hakim olması için gece gündüz çalışmalar yapmıştır. Sevgi ile ilgili birçok kitap yazmış, makalelerinde, canlı yayınlarında sık sık insanlar arasında sevgi üslubunun hakim olması gerektiğine dikkat çekmiştir. Eserleri, canlı yayın programlarının deşifreleri ve sosyal medya paylaşımları incelendiğinde bu durum açık bir şekilde görülebilmektedir.
Sn. Adnan Oktar sevginin önemine vurgu yaptığı eser ve anlatımlarında;
- İnsanların gerçek sevgiyi yaşamaları halinde tüm yeryüzünde müthiş bir dostluk ve kardeşlik ortamının hakim olacağını, sevgisizliğin yol açtığı düşmanlıkların, dargınlıkların tamamen ortadan kalkacağını,
- Sevgiyle çözülmeyecek hiçbir sorun olmadığını,
- En köklü düşmanlıkların bile sevgiyle, güzellikle, halimlikle, şefkatli yaklaşımla çözüleceğini, uzaklıkların yakın dostluklara çevrileceğini,
- Çatışma, öfke ve nefretin sadece yıkım getirdiğini, dolayısıyla her konunun sadece sevgi ile çözümlenebileceğini,
- Toplumlardaki manevi dejenerasyonun sevgi ile düzeltilebileceğini,
- Ülkeler arasındaki diyalogun temelinde sevgi olması gerektiğini,
- Allah’ın sevmeyi, sevilmeyi, sevginin beraberinde getirdiği şefkati, merhameti, dostluğu, kardeşliği, barışı sevdiğini ve tüm insanlığı bu güzel hasletlere teşvik ettiğini,
- İslam’ın sevgi dini, Kuran’ın sevgi kitabı, Müslüman’ın da sevgi insanı olduğunu,
- Kuran’ın özünde hep sevginin olduğunu,
- Sevginin Allah'ın insanlara şart koştuğu bir farz olduğunu,
- Sevginin dinin temeli olduğunu,
- Sevginin imanın başlıca göstergelerinden biri olduğunu,
- İnsanın sevgi duyarlılığının imanı ile doğru orantılı olduğunu,
- Sevginin Yaratılış’ın temel vasfı, dünyanın anlamı, hayatın en önemli gayesi olduğunu,
- Sevginin yaşanmadığı bir dünyanın varolmasının bir anlamının kalmayacağını,
- Din ile sevgi kavramı arasında kopmaz bir bağ olduğunu,
- Dünyadaki imtihanın asıl amacının sevgi olduğunu,
- Son derece asil ve yüce bir duygu olan gerçek sevginin ilminin yalnızca dinde mevcut olduğunu,
- Sevgiyi en yüksek düzeyde yaşamak gerektiğini,
- Gerçek sevgi için sabır, fedakarlık, şefkat, merhamet, koruyuculuk, affedicilik gibi şartların oluşması gerektiğini, bunun da ancak din ahlakı ile mümkün olduğunu,
- İmandan kaynaklanan coşkulu sevginin insana verilen en büyük nimetlerden biri olduğunu,
- Allah’a ve Kuran’a gönülden bağlı bir insanın gerçek bir ‘sevgi insanı’ olduğunu,
- Sevginin verdiği neşe ve enerjiyle insanın ruhunun can bulup dirileceğini
... dile getirmiştir.
- Öte yandan Sn. Adnan Oktar nefreti önlemek için anayasaya kanun maddesi eklensin önerisinde bulunmuş, sevgisizliğin kanunla yasaklanması gerektiğini savunmuştur. Böyle bir teklifte bulunan dünya üzerindeki tek kişidir: “Gaddarlık ve sevgisizliğin kanunla yasaklanması lazım. Tüm müesseselerin sevgiyi esas alması gerektiği, hayat amacı olarak sevginin anlatılmasının şart olduğu, devletin tüm kurumlarının sevgiye göre hareket etmesi gerektiği Anayasa’ya kısa bir madde olarak eklenmeli.” (Adnan Oktar, 4 Temmuz 2018)
- Sosyal medyada sevginin hakim olması, nefretin yasaklanması ve sevgi cümleleri kurulmasının mecbur hale getirilmesini savunmuştur.
- ‘Sevgi politikası’ sözünü ve tanımını ilk olarak gündeme getiren kişi Sn. Adnan Oktar olmuştur.
- Ayrıca Sn. Adnan Oktar okuyucularına ve izleyicilerine hayvan sevgisi aşılamış, tüm dünyaya hayvan sevgisini telkin etmiştir. Sokak hayvanlarına eziyet eden kişileri yayınlarında sert şekilde eleştirmiş, bu kişilere kanunen en ağır cezanın verilmesi gerektiğini dile getirmiş ve konunun ehemmiyetine tekrar tekrar dikkat çekerek kamuoyunda farkındalık oluşmasına vesile olmuştur.
Sn. Adnan Oktar 40 yıldır ortaya koyduğu eserleriyle ve son yıllarda aralıksız her gün günde 7-8 saat yaptığı TV yayınlarıyla sevgi dolu olma, sevecen olma, affedici olma, sevgi dili kullanma konularında gerek Türk toplumuna gerekse tüm dünyaya çok yoğun ve geniş çaplı bir tebliğ ve telkin faaliyetinde bulunmuştur. Çünkü sevgi dinin esası, İslam’ın ve Kuran’ın temel konusudur. Evrenin yaratılış amacı sevgidir; Allah’ın tüm evreni ve dünya hayatını yaratma sebebidir. Dünya, sevgiyi öğreten, sonsuz sevgi yurdu olan cennete gitmeden önce muhabbet, dostluk ve kardeşlik eğitimi alınan bir kurstan ibarettir. Sn. Adnan Oktar insanların bu gerçeklere göre yaşamaları, birbirlerini çok sevmeleri, birbirlerine her zaman şefkat ve merhamet hisleriyle yaklaşmaları durumunda dünyanın cennet gibi güzel bir ortama dönüşeceğini hatırlatmış, bu konuyu ısrarla gündeme getirmiş, insanları öfke, nefret ve sevgisizlik batağından alıkoymaya çalışmıştır.
Dünya Üzerindeki Müslümanların Kurtuluşu, İslam Birliği'nin Gerçekleşmesi İçin En Akılcı ve Etkili Fikri Mücadeleyi Yürütmüştür
Sn. Adnan Oktar eserlerinde ve sözlü anlatımlarında dünya üzerindeki karmaşanın temel sebebinin dinsizliğin zalim, sevgisiz hakimiyeti olduğunu, dünyanın dört bir yanında Müslümanların maruz kaldıkları dinsiz zulümden kurtulmanın ise tüm dünya Müslümanlarının kardeş oldukları bilinciyle el ele vermeleri, birlik olmaları ve İttihad-ı İslam’ı oluşturmalarıyla mümkün olacağını anlatmıştır.
Sn. Adnan Oktar eserlerinde ve sözlü anlatımlarında;
- Bütün Müslümanların Kuran’ın tavsiyesine uyarak birbirlerini öz aileleri kabul etmeleri, birbirlerine öz kardeşten daha yakın olmaları ve birbirlerine kenetlenmeleri gerektiğini,
- İslam toplumundaki tüm muhtaç insanların mağduriyetlerinin giderilmesinin Müslümanlara farz olduğunu,
- Müslümanlar arasında ayrılığın haram olduğunu,
- Hangi ırktan, hangi milletten veya hangi soydan olurlarsa olsunlar bütün Müslümanların birbirlerinin velileri ve kardeşleri olduklarını, Müslümanların tüm zerreleriyle birbirine bağlı tek bir vücut gibi olmaları gerektiğini,
- Müslüman aleminin sorununun Müslümanların birbirlerine göstermeleri gereken sevgi ve velayetteki eksiklik olduğunu,
- İslam ülkeleri arasında birlik sağlandığında Müslümanlara karşı uygulanan zulmün anında son bulup dağılacağını,
- Kuran’daki velayet gereği dünyadaki bütün Müslümanlardan; Suriye’de, Filistin'de, Keşmir'de, Doğu Türkistan'da, Afganistan’da, Bangladeş’te, Patani’de, Moro'da ve daha pek çok yerde zulümden kurtarılmayı bekleyen insanlardan sorumlu olduğumuzu,
- Kuran’daki velayet ahlakı yaşandığında yeryüzünde yoksul, fakir diye bir sınıfın kalmayacağını dile getirmiştir.
- Filistinli Müslümanların uğradığı zulme son vermek için, Jerusalem Post gibi İsrail’in önemli gazetelerinde köşe yazıları yazmış ve iki devletin birbiriyle savaşmak yerine ittifak etmesi gerektiğine, hem Musevilik’te hem İslam’da öldürmenin haram olduğuna dikkat çekmiştir.
- Filistinli kardeşlerimizin yaşadıkları zorluklara değinen Filistin Zulmü isimli eseriyle Filistin sorununa dikkat çekmiştir. Eser hem Avrupa hem de Ortadoğu dillerine tercüme edilerek dünyanın her yerinde ücretsiz dağıtılmıştır.
- Rohingya Müslümanlarının yaşadıkları baskı ve zulümler henüz Türkiye’de duyulmamışken Rohingyalar Güzeldir adlı bir eser yayınlamış, zor durumdaki kardeşlerimizin sorunlarından tüm dünyayı haberdar etmek için Jakarta Post, Pravda.ru gibi yüksek tirajlı uluslararası medya organlarında makaleler yayınlamıştır.
- Müslümanların zulüm gördüğü Doğu Türkistan konusuna sessiz kalmayıp Komünist Çin’in Zulüm Politikası ve Doğu Türkistan adlı bir eser yayınlayarak Arakanlı Müslümanların sorunlarına dikkat çekmiş, eserini en yetkili mercilere göndererek Müslümanlara sahip çıkmıştır. Öte yandan bu konuda belgeseller hazırlatmış, televizyon yayınları yapmıştır.
- Yemen, Keşmir, Bosna Müslümanlarının sorunlarının çözümü için de kitaplar yayınlamıştır.
- Mültecilere Yardım isimli bir eser yazarak Suriye, Afganistan, Somali, Myanmar, Irak, Sudan, Yemen ve daha pek çok ülkede yaşanan mülteci sorununa değinmiş, bu sorunun üstesinden gelmek için acilen İttihad-ı İslam’ı oluşturmak gerektiğine dikkat çekmiştir.
Sn. Adnan Oktar tüm bu çalışmalarıyla Müslüman coğrafyada tesanüdü ve dayanışmayı pekiştirmeye gayret etmiş ve bu hususta büyük bir başarı ortaya koymuştur.
Bağnazlığa Karşı En Büyük ve Tarihi İlmi Mücadeleyi Vermiştir
Sn. Adnan Oktar eserlerinde ve anlatımlarında bağnazlığın dünyadaki en büyük tehlikelerden biri olduğuna, dünyada pek çok taraftarının olduğuna ve taraftarları tarafından adeta bir din gibi benimsendiğine, gerçek dinle uzaktan yakından alakasının olmadığına, tam tersine dinin tam zıttı olduğuna dikkat çekmiş, bağnazlığın önüne ancak gerçek din ile geçilebileceğini anlatmıştır. İslamofobi’ye karşı mücadele vermiş, dinimize yönelik yanlış algıları bertaraf etmek amacıyla yazdığı eserlerin ücretsiz olarak dünyanın dört bir yanındaki devlet yetkililerine, akademisyenlere, sporculara, sanatçılara gönderilmesine vesile olmuştur. Öte yandan, Sn. Adnan Oktar bağnazlığın ilmi ve felsefi eleştirisini Kuran’la yapmış, El Kaide ve DEAŞ gibi radikal terör örgütlerinin Türkiye’de zemin bulmasını engellemek için büyük bir hizmet ortaya koymuştur.
Sn. Adnan Oktar bağnazlık tehlikesine dikkat çektiği eser ve anlatımlarında;
- Bağnazlığın tüm dünyayı etkileyen genel bir sorun olduğunu,
- Dünyanın her yerinde, her dinden, her düşünceden bağnazların varolduğunu,
- Hiçbir hak dinin özünde ve temelinde olmayan, dahası hak dinlere tümüyle karşı ve uzak olan sapkın bir zihniyet olduğunu,
- Bağnazlığın kendisinin apayrı bir din olduğunu, nitekim taraftarlarının bağnazlığı adeta bir din gibi benimsediğini,
- Her din, her düşünce içinde bağnazlık dininin temsilcilerinin olduğunu,
- İslam’da, Musevilik’te, Hıristiyanlık’ta olduğu gibi Marksizm’de, faşizmde, ateizmde de bağnazlar olduğunu,
- Gerçekte İslam'dan son derece uzak bağnaz bir anlayışa sahip oldukları halde İslam adına ortaya çıkan ve kendilerini İslam'ın temsilcileri olarak lanse eden radikal terör örgütlerinin insanlık dışı eylemleri nedeniyle Müslümanların tüm Batı'da potansiyel şüpheli olarak görüldüklerini, kişilik haklarının zedelendiğini ve aşağılayıcı muameleye maruz kaldıklarını,
- Bağnazlık ve radikalizm ile İslam’ın birbirine tam anlamıyla zıt olduğunu,
- Kelime anlamı dahi barış ve esenlik anlamına gelen İslam’ın, radikalizm gibi vahşi ve korkunç bir zihniyetle birlikte anılmasının çok büyük bir yanlış ve çelişki olduğunu,
- İslam’ın yegane kaynağı olan Kuran'da radikalizme en ufak bir dayanak bulmanın mümkün olmadığını,
- Kuran ayetlerinin inanç ve düşünce özgürlüğünü günümüz modern toplumlarından bile daha ileri düzeyde savunduğunu,
- Kuran’ın insanlara dünyanın en güzel, en kaliteli, en özgür, en konforlu, en modern yaşamı sunduğunu,
- Bağnaz felsefenin düşman olduğu özgürlüğün, kalitenin, sanatın, bilimin ve kadın hak ve özgürlüklerinin en büyük savunucusunun Kuran olduğunu,
- Kuran’ın özgürlüğü, demokrasiyi, huzur, sevinç, kalite gibi kavramları savunduğunu,
- İslam’ın sanat, sevgi, dostluk, güzellik, kalite dini olduğunu,
- Kuran’ı doğru yorumlamak için Kuran’ın ruhunu kavramak gerektiğini,
- Gelenekçi, bağnaz, Ortodoks İslam anlayışının dünyayı cehenneme çevirdiğini,
- Bağnazlığın ortaya koyduğu dehşet dünyasından kurtulmak için Kuran'ın anlattığı gerçek İslam'a sarılmak dışında başka bir yol olmadığını,
- Kendilerini Müslüman gibi gösteren radikallerin tüm dünyaya, ama en çok İslam alemine zarar verdiklerini,
- İslamofobi’nin temel sebeninin hurafeci radikal zihniyet olduğunu,
- Radikallerin gerçek dini bilmediklerini, hurafelerle eğitildiklerini, hatta çoğunun Kuran’ı hiç okumadıklarını ve eylemlerinin temelini hurafelerin oluşturduğunu,
- İslam’da her ideolojiye, her millete, her etnik gruba, her düşünceye, her dine saygının öngörüldüğünü,
- Bağnazlığa ve radikalizme cephe almak isteyenlerin İslam'a cephe alarak büyük bir hataya düştüklerini,
- Kuran’a dayalı gerçek İslam yaşanmış olsa İslam’ın öngördüğü güzel ahlakın dünyaya hızla yayılacağını,
- İslam adı altında dünyaya yayılan radikal din anlayışını Kuran ile yok etmek gerektiğini,
- Batı’nın karşı olduğu dinin İslam değil, İslam adına dayatılan bağnazlık olduğunu,
- Tüm dünyaya Kuran’a dayalı gerçek İslam’ın anlatılması durumunda İslamofobinin ortadan kalkacağı ve dünyanın zevkle İslam'a yöneleceğini,
- Kuran’ın en temel prensiplerinden birinin sevgi, saygı, her dinden, her fikirden insana şefkat ve koruyuculuk olduğunu,
- Kuran’ın demokrasiyi ve fikir özgürlüğünü şart koştuğunu,
- Kuran’ın fikir ve inançlara saygılı olmayı emrettiğini,
- İslam’a göre kimsenin dini, dili, ırkı, soyu, etnik kökeni nedeniyle ayrımcılığa uğratılmaması gerektiğini,
- Laikliğin Kuran’ın bir hükmü olduğunu, gerçek İslam’ın yaşanmasında laikliğin önemli bir rol oynadığını,
- Kuran’da nefrete, çatışmaya, kavgaya, zorbalığa, dayatmaya, tehdide yer olmadığını,
- Kuran’a göre Müslüman’ın modern, bakımlı, asil, akıllı, kültürlü, demokrat ve sevgi dolu olması gerektiğini,
- Kuran’a göre kardeşlik, barış ve sevginin esas olduğunu,
- Kuran’ın Müslümanlara savaşı, zulmü, kin, öfke ve çatışmayı yasakladığını,
- ‘Cihad’ın karşı tarafı ‘bilgilendirmek’, ‘güzel ahlakı öğretmek’, ‘insanları kötülükten uzaklaştırmak’ anlamlarına geldiğini,
- Kuran’ın hayatı, toplumları, şehirleri, mekanları, insanların davranışlarını; kısaca her şeyi güzelleştiren hüküm ve anlatımlarla dolu olduğunu,
- Kuran’ın sevgiyi, samimiyeti, hoşgörüyü, merhameti, tevazuyu, fedakarlığı, iyiliği, güzelliği, temizliği, sanatı, bilimi emrettiğini, bunlarla mükemmel bir yaşam düzeyine ulaşmayı teşvik ettiğini,
- Bağnazlık yoluyla insanların dinden alıkonulmaya çalışıldığını,
- Bağnazlığın İslam’ı içten çökertmek için şeytanın planladığı bir sistem olduğunu,
- Gerçek İslam’ın kadının özgür olduğu, sanatın, bilimin, estetiğin serbest olduğu Kuran İslamı olduğunu,
- Gelenekçi bağnaz zihniyetin kadına bakış açısının hastalıklı bir dünya anlayışının gelişmesine yol açtığını,
- Kuran’a uymanın hayatı kolaylaştırdığını,
- Müziğin, dansın, sanatın Kuran’a göre helal olduğunu,
- Kuran’a dayalı gerçek İslam’ı herkesin, hatta komünistlerin dahi kabul edeceğini dile getirmiştir.
- Dövmesi olduğu, hızma taktığı, farklı bir saç rengi/modeli olduğu ya da metal müzik dinlediği için bazı kesimler tarafından kınanan gençlerimizin de toplumun kıymetli birer ferdi olduklarını hatırlatmış, kıyafetin ya da aksesuar tercihinin imanı ölçmede bir kriter olmadığını, bu davranışların samimi dindar olmaya bir engel teşkil etmediğini açıklamıştır.
- Başörtüsü taktığı için üniversiteye alınmayan ve dekolte giydiği için şiddete maruz kalan genç kızlarımızın mağduriyetlerine dikkat çekmiştir.
- Kadının kısıtlanması gereken bir varlık olduğu inancının İslam’a değil, bağnazlığa ait olduğunu, bağnazl��ğın kadın düşmanlığını körüklediğini anlatmış, her koşulda kadınları koruyan ve kollayan bir tavır göstermiştir.
0 notes
oylebirsarilki · 7 years
Quote
Değmiyor Gülümseyin, gezin, kitap okuyun kimi zamanda anlamsızca kahkahalar atın ama üzülmeyin. Üzülmeyin arkadaşım, kimse için kendinizi üzmeye değmiyor.  Uğruna gözyaşları döktüğünüz, her şeyinizden vazgeçtiğiniz, hayatınızı adadığınız insanlar değil midir sizin güveninizi yıkan? Güvendiğiniz, hiç bırakmaz dediğiniz insanın da günü geldiğinde sizi bıraktığını görmediniz mi? Sizi uçsuz bucaksız bir yerde bırakan ve çekip giden insanlar için sizce de bu kadar acı çekmek fazla değil mi? Müslüm Gürses ne güzel söylemiş: 'Herkesin acısı sevgisi kadar.' diye. Sizden giden  o insana bakın, çektiği acıdan anlarsınız size verdiği o sevgiyi. Anlarsınız sevginizi hiç haketmeyen insanlar için harcadığınızı ve anlarsınız bütün sevginizi değmeyecek insanlar için tükettiğinizi.
İbrahim Dalfidan
Bu da 2018 tavsiyesi olsun.
11 notes · View notes
tekbasinavals · 7 years
Photo
Tumblr media
3 Ocak 2018.Anneannem.Hayatımda yaşadığım en büyük kayıp, hiç unutamayacağım tarih. Annemden daha çok anne bildiğim beni büyüten, sabahları yumurtamı bölüp, çayıma kadar şekerimi atan, masayı kurup yola bakakalırdı okuldan geleceğim günlerde ve hiç aksatmazdı. Sabahları erken kalkar yanına koşardım, çocukluğumun neredeyse tamamıydı. Bir kere olsun bana bakışında ki o sevgisi,şefkatı eksilmedi. Bir dediğimi iki etmez, canım ne çekse önüme sererdi. Dert ortağımdı, dertleşirdik,ağlaşırdık annemden daha çok bilirdim hayatını eskiden neler yaşadığını. Sarı papatyam derdi bana,ömrün uzun,düğünün güzün olsun derdi. Ömrümün daha çeyreğini bile tamamlayamamışken bıraktı ellerimi. Son iki yılında bebek gibi bakmıştım ona, o nasıl bölerek yedirirdi yumurtamı, bende onu öyle yedirdim. Hiçbir söz onun bendeki yerini tam anlamıyla yansıtmıyor. Geçenlerde rüyama girdi konuşması imkansızken yüzüme baktı "Ben seni çok seviyorum kızım o güzel yüzün hep gülsün" dedi ağlarken annem uyandırdı şimdi böyleyken, birgün gidişine nasıl alışırım demiştim. Karanlık çökmüşken üzerime, gasilhanede buldum kendimi, buz gibiyken vücudu, benim içimi yaktı, çok sevdiğin birini toprağa verilişini izlemek ne zormuş. Hissettiğin en büyük duygu ise çaresizlik.Son kez görevimi yaptım, son kez yıkadım onu öptüm, gözlerini kapattım biran olsun korkmadım bıraksalar ayrılmazdım bile yanından. O beyaz çarşafı kapattıklarında birdaha göremeyecek miyim dedim hayır der gibi kafasını salladı gasal. Hala sanki o yoğun bakımda, sanki yarın kalkıp 12'de onu görmeye gidecekmişim gibi. Seni çok seviyorum anneannem. Kabullenemiyorum, inanamıyorum ama bildiğim bir şey varki çok özlüyorum. Fotoğrafın tarihi 15 Mayıs 2013. " Birgün anneannelerde ölür, kalır geriye yasemin çiçekleri. "
4 notes · View notes
marksist68 · 7 years
Photo
Tumblr media
Demirtaş'ın 3.Olağan Kongremize ilişkin mesajı Diyarbakır’da, Eş Genel Başkanımız Serpil Kemalbay, MYK üyelerimiz ve milletvekillerimizin katıldığı basın toplantısında, Kemalbay tarafından kamuoyuyla paylaşılan Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş’ın 11 Şubat’ta yapılacak HDP 3. Olağan Kongresi ile ilgili mesajı: Çok değerli arkadaşlar, saygıdeğer partililerimiz, ülkenin değerli kamuoyu; Öncelikle Edirne Cezaevi’nden her birinize ayrı ayrı selam, sevgi ve özlemlerimi iletiyorum. Bir yılı aşkın bir süredir yasadışı bir şekilde binlerce arkadaşım ile birlikte siyasi bir rehine olarak tutuluyorum. Hakkımda açılan 30’dan fazla davanın tek birinde bile hakim karşısına çıkarılmadan, zorbalıkla ve adeta siyasi bir intikam saiki ile karşı karşıya bulunuyorum. Hepinizin bilmesini istiyorum ki, ben, arkadaşlarım ve partim demokratik siyasete yürekten inandık. Türkiye’nin birliği içinde Cumhuriyet’in demokratikleşmesi; barış, adalet, eşitlik ve özgürlük değerlerinin hayat bulması, ezilen emekçilerin, kadınların, gençlerin sömürüsünün son bulması, Kürdün, Türkün, Sünninin, Alevinin bir arada kardeşçe huzur içinde yaşaması için mücadele ettik, ediyoruz. Elbette ki, siyasi çizgimiz de, duruşumuz da, söylem ve eylemlerimiz de diğer birçok partiden farklıdır. Biz siyaseti rant için, koltuk için, ailemize ve yakın çevremize menfaat sağlamak için yapmadık. Bizler de her birimiz, Türkiye ezilenlerinin bir parçasıyız ve ezilen yoksul halkımızla birlikte bedel ödeye ödeye partimizi bu güçlü noktalara getirdik. İktidar merkezli kirli propagandaların bize yönelik temelsiz, hukuksuz ve ahlaksız ithamlarına, saldırılarına rağmen “ne bölücüyüz, ne teröristiz”. Türkiye’nin her santimetrekaresinde demokrasiyi geliştirmek için mücadele eden, Türkiye’nin asli unsuru ve parçası olan halkın evlatlarıyız. İktidar etrafında kümelenmiş birçok siyasetçi, belediye başkanı yolsuzluk, hırsızlık ve rant batağında rüyasında bile göremeyecekleri trilyonları götürürken yargılanmıyorlar; ben ve binlerce arkadaşım ise haksız ve hukuksuz hapishanelerde tutuluyoruz. Halkımız için bu bedeli ödemekten hep gurur duyduk, bizim için büyük bir şereftir dedik. Halka yönelik hırsızlık, alçaklık ve zulüm yapmaktansa; halk adına tutsak olmak bizim açımızdan evladır. Türkiye’nin OHAL gibi anti-demokratik bir baskı rejimi ile yönetildiği bu günleri de bütün Türkiye toplumu olarak el ele verip demokrasi içinde aşacağımıza yürekten inanıyorum. Eş Genel Başkanlığını yürüttüğüm partim HDP’nin, Türkiye’nin bu demokrasi yolculuğuna her zamankinden daha fazla katkı sunacağından kuşkum yoktur. Partimiz 11 Şubat’ta gerçekleştireceği Olağan Kongresi’nde demokratik siyasette yeni bir hamlenin başlangıcını yapacak; karamsarlığa karşı umudu büyütecek ve “yine, yeniden HDP” diyerek yoluna güçlenerek devam edecektir. Kongre sürecimiz artıları ve eksileriyle son iki yılımızı masaya yatırmak için bizlere önemli bir fırsat sunacaktır. HDP, ana siyasi hattı, programı ve çizgisinden taviz vermeden yeni söylem, yeni eylem ve yeni kadrolarıyla önümüzdeki iki yıla en hazırlıklı parti olarak girecektir. Ben de şahsen, bin bir emekle var edilmiş olan partimiz HDP’nin başarısı için elimden geleni yapmaya devam edeceğim. Koşullarım ne olursa olsun, partimin ve halkımın emrinde demokrasi mücadelesinin hizmetkarı olmaya devam edeceğim. 11 Şubat’ta gerçekleşecek olan Olağan Kongremizde, Parti Meclisimiz, Merkez Yürütme Kurulumuz ve diğer yönetim organlarımızda güçlendirme amacıyla değişikliklere gidilecektir. Yeni siyasal mücadele dönemini daha güçlü karşılamak, demokratik siyasete demokrasi kültürünü kazandırmak, koltuk ve makam için değil halk adına siyaset yapma bilincini geliştirmek ve yeni arkadaşlarla, yeni bir heyecanla yola devam etmek için bu kongrede Eş Genel Başkanlığa aday olmayacağımın şimdiden bilinmesini istiyorum. Bizler mevki, makam insanı değil, görev ve sorumluluk insanlarıyız. Partimizdeki resmi konumum, hukuken üyeliğe bile izin vermese, ben yine de Eş Genel Başkan sorumluluğu bilinci ve heyecanıyla HDP’ye ve siz değerli halkımıza hizmet etmekten bir an bile geri durmayacak, şimdiye kadar olduğu gibi, elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışacağım. Demokratik siyasete inanan, ilgi duyan ve kendine güvenen gençleri ve kadınları HDP’de görev almaya, sorumluluk üstlenmeye davet ediyorum. Unutmayın ki, 27 yıl önce yoksul bir işçinin çocuğu olarak özgürlük mücadelesine girmiş olan benim gibi biri, sadece halkın desteği ve inancı ile 8 yıl boyunca Eş Genel Başkan olarak görev yaptı. Partimizde siyaset yapmanız için paranızın, gücünüzün, aşiretinizin olmasına gerek yok. Yüreğinizde halk sevgisi ve cesaretin olması yeterlidir. Gerçek bir halk partisi olan HDP’nin her türlü saldırı karşısında dağılmadan, dimdik ayakta durması ve güçlenmesi HDP’nin yıkılmayacağının en iyi ispatıdır. HDP kişilerin, liderlerin değil, ilkelerin partisi oldu. Bundan sonra da yoluna bu şekilde devam edecektir. Kongreye doğru giderken, bütün partililerimizi ve halkımızı gerek yerel konferanslara gerekse kongre sürecinde en güçlü şekilde öneri ve eleştirileriyle tartışmalara dahil olmaya davet ediyorum. Büyük bir moral ve coşku ile seçime hazırlanır gibi, bayram telaşı içinde partimizi Büyük Kongre’ye götürmeye hepinizi davet ediyorum. 11 Şubat’ta bütün HDP’liler Türkiye’nin her bir yanından Ankara’ya akacak, barış, özgürlük, kardeşlik ve faşizme karşı büyük bir direniş mesajı verecektir. Bu düşüncelerle sizleri en sıcak duygularımla selamlarken, HDP’nin Büyük Kongresi’nin Türkiye’ye ve halklarımıza şimdiden hayırlı olmasını diliyor, ‘Mutlaka Kazanacağız’ diyorum. Selahattin Demirtaş HDP Eş Genel Başkanı Edirne Cezaevi 4 Ocak 2018
1 note · View note