#15 kişi yaşamını yitirdi
Explore tagged Tumblr posts
Text
Eskişehir'de vinçten düşen 35 yaşındaki işçi hayatını kaybetti!
Eskişehir'de inşaatta çalışan 35 yaşındaki Recep Özer adlı işçi, vinçten düşerek yaşamını yitirdi. Vinçten düşen işçi hayatını kaybetti! Kentte bir inşaatta çalışan Recep Özer (35), vinçle yaklaşık 15 metre yüksekliğe çıktı. Özer, çalıştığı esnada vincin kabin kısmının kırılması sonucu beton zemine düştü. Çevredekilerin durumu bildirmesi üzerine bölgeye sağlık ve polis ekibi sevk edildi. Sağlık görevlileri, olay yerinde yaptıkları ilk müdahalede Özer'in yaşamını yitirdiğini belirledi. Cenaze, olay yeri inceleme ekibinin çalışmasının ardından Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sağlık, Uygulama ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. Eskişehir iş güvenliği raporu Eskişehir'de yaşanan iş kazaları ve meslek hastalıkları Eskişehir iş sağlığı ve güvenliği verilerine göre; 2013’den bu yana 78.231 iş kazası, 187 iş cinayeti yaşanmış, 87 kişiye meslek hastalığı tanısı konmuştur. 2023 yılında iş kazası geçiren kişi sayısı 11.039 olmuş, kayıp gün sayısı ise 86.570 olarak kayıtlara girmiştir. Bununla birlikte 2023 yılında 1‘i kadın 25 kişi iş cinayetleri sonucu yaşamını yitirmiştir. Yine 2023 yılında 12 kişiye meslek hastalığı tanısı konmuştur. Eskişehir, 2023 yılında 11.039 kişi iş kazası ile, tüm zamanların, iş kazası rekorunu kırmıştır. Read the full article
0 notes
Text
Kaygının Meramı
Güncelliğin kaygılara çıktığı bir eşikteyiz. Zamane değerlerinin, mutlak teslimiyetçi daim bir halde insani mefhumun kökünün kazıldığı bir düzlemde hayatın bambaşka tahayyüller ile kesiştiği bir güncelliğin içindeyiz. Gündelik yaşam zora koşuluyor. Erk, muktedir kati ve kalıcı iktidar pratiği olarak var edilmiş her şey gündelik yaşam eyleminin sınırlarını da enikonu bariz belirsizleştiriyor. Her şey toz duman. Her gün daha açık bir biçimde terörün esiri. Her güne içkin kılınan denetim, gözetim ve tahakküm silsilesinde hayat mefhumuna taarruzlar güncelleniyor. Güncellik bütünüyle sıradan olanın kaygılarını çoğaltarak, arsız ve umarsızca çekiştirerek zulmü her güne içkin kılarak yinelenerek şekillendiriliyor. Her dem ölüm gösterilip sıtmaya razı gelinmesine çalışılıyor. Oysa gerçeklik yaşam tahayyülü ve isteminin hiçleştirildiği bir zeminde hayat zulme prangalarla esir edilir. Devlette daimi olan cürüm, cerahat ve çürüme üçlüsüyle bütün bu hayat isteminin üstüne çökülür bir kere daha. Kaygılar o aralıktan yaşamsal idenin eksik kılınmasında kendini belirginleştiriyor. Cürüm ile bağ kuran iktidarın / devletlinin tezahürü her dem normatif olanın yıkımını bir biçimde açığa düşürüyor. Yaşam sıradan insanlar için zor / bet, bir harabeye sayelerinde ulaştırılır.
Tümüyle nobran bir iktidar pratiğinin, bir jeneriğe dönüştürülmüş olagelen Türk, Sünni, Müslüman döngüsünün ortasında ol parametrelerin dışında kalanlar için hayatın ehvenle olan kesişimi namümkün kılınır. Sürekli güncellenen propaganda karşısında sıradanların hayatının tarumar edilmesine devam olunur. Bir zümrenin hayatı bambaşka yaşamaktan, var etmekten ötesine geçtiği güncelliği normal diye paylaşırlar. Sürekli on binlerce liranın havalarda uçuştuğu bir sömürü düzeninin imali misal böyle bir kaygılar cumhuriyetinde bir biçimde var edilir. Günlüğü on beş bin liraya çıkagelen kişiye özel plaj localarından bir kerede, bir kalemde birkaç yüz bin liranın / milyon sınırlarına kadar ödemelerin var edilebildiği vur patlasın çal oynasın hallerine bir devinim, o mutlak iktidara biat edenlerin önüne Alis Harikalar Diyarında, Baş efendi edisyonunda karşımıza çıkartılır. Ekmeğin her ne kadar olduğundan bihaber, bir aylık geçimin nasıl zora koşulduğundan bihaberlik olmalarının dumur ötesi halleri bir yanda, iktidarımız başımızda, biz de yolumuzdayız gibi kadük tavırların ortasında can yakıcı bir güncelliği idame eder koca ülke. Bir avuçtan çok olagelen eline kan oturmuş sermaye, onların bile isteye köleleri, bir de bu kiralanan hayatların figürü olagelenlerin var ettiği ülke sıradanın açmazlarından ne kadar uzaklarda olunduğunu görünür kılar. Sahiden bir memleketin yarası her gün kanasın diye çabanın biri bitmeden bir başkası sarf edilirken yıkıcılık / yok etme diskuru ve farazi değil kalıcı olagelen cerahat hiç mi dert edilmesin nedir ki yani!
Mezopotamya Ajansından aktaralım: “Kurdistan’da yaşanan yangınlara karşı takınılan çifte standart yaklaşıma tepki gösteren ekolojist Cemil Aksu, “Devlet için ‘en iyi Kürt ölü Kürt’, dolayısıyla Kurdistan coğrafyasının çoraklaşması bir kayıp anlamına gelmiyor” dedi.
Amed’in Xana Axpar (Çınar) ile Mêrdîn’in Şemrex (Mazıdağ) ilçeleri arasında 20 Haziran gecesi çıkan yangın sonucunda 15 kişi yaşamını yitirdi, 78 kişi ise yaralandı. Yangında, ayrıca yüzlerce hayvan can verirken, bir o kadar da hayvan yaralandı. Amed Büyükşehir Belediyesi Kırsal Kalkınma Dairesi Başkanlığı, uydu üzerinden yaptığı tespitle 66 kilometrelik alanın yangından etkilendiğini açıkladı. Ancak Türkiye’deki basından sivil toplum örgütlerine, siyasetçilerden aydınlara, yazarlardan ve sanatçılara tepkiler yetersiz kaldı.
Polen Ekoloji Hareketi’nden Cemil Aksu, Batı’da ve Kurdistan’da yaşanan yangınlara karşı takınılan çifte standart yaklaşıma dair değerlendirmelerde bulundu.
Devlet İhmali
Sıcakların artmasıyla birlikte birçok kentten yangın haberlerinin geldiğini belirten Aksu, buna karşı iktidarın batı kentleri için aldığı önlemleri Kurdistan’da göremediklerini söyledi. Amêd ve Mêrdîn arasında çıkan yangına benzer birçok yangının daha önceleri de yaşandığını hatırlatan Aksu, “Köylüler genellikle bu yangınları kendi imkanlarıyla söndürdü. Ancak bu seferki yangın, daha geniş bir alana yayıldı. Burada esas mesele, her yıl yaşanan yangın felaketleri karşısında devletin, valiliklerin ve kamu idaresinin yangın söndürme uçakları bulundurmamasıdır. Ayrıca köylülerin dikkat çektiği gibi elektrik iletim hatlarının özelleştirilmesinden sonra rehabilite edilmemesidir. Bu açıkça bir ihmaldir” ifadelerini kullandı.
'Sorumlu İktidar ve Dedaş'
Devlet ve DEDAŞ şirketinin iletim hatlarını yenilemeyerek yangına zemin hazırladığına dikkat çeken Aksu, “Şirketin bu konudaki savunması da trajik bir nitelik taşıyor. Herhangi bir yangın çıktığında ya da tarım sezonunda elektrik kesintileri yaşandığında halk tepki gösteriyor ve şirket kayıp kaçakları gerekçe gösteriyor. Şirket, kaçak elektrik kullanımı bahanesiyle bölgeye yatırım yapmamayı savunuyor. İktidar ve onun yandaşı olan DEDAŞ şirketi, bu durumun bir numaralı sorumlusudur. Tüm bu ölümlerden sorumlu olanlar, iktidar, yerel bürokrasi ve şirkettir. Dolayısıyla bu felaketin hesabı onlardan sorulmalıdır” diye belirtti.
DEDAŞ'ın iktidardan aldığı güçle pervasızca hareket ettiğinin altını çizen Aksu, “Yangının ve can kaybının asıl nedeni şirketin altyapı yatırımlarını yapmaması ve gerekli önlemleri almamasıdır. Şirket, iktidardan aldığı güçle pervasızca hareket ediyor ve altyapı yatırımlarını yapmıyor. İktidarın güvenlikçi ve savaş politikalarından güç alarak ve devletin desteğiyle sorumluluklarını yerine getirmiyor” dedi.
‘Devlet İçin Kayıp Değil’
Kamu sorunu olan doğal afetlerde devletin herhangi bir öneminin kalmadığına işaret eden Aksu, devletin şirketlerin çıkarlarını savunan bir mekanizmaya dönüştüğünü belirtti. Aksu, devamında şunları belirtti: “Devlet, yalnızca şirketlere kar getirecek işleri ve projeleri geliştiren bir organizasyon haline gelmiştir. Bu nedenle ne depremde ne yangında ne de pandemide halkın yanında olan bir devletten söz edemiyoruz. Tam aksine halkın karşısında, halkına düşman bir devlet olgusu ile karşı karşıyayız. Bölgede ise bu durum Kürt sorununun yarattığı ek bir boyut kazanıyor. Kürtlerin yangın, deprem vb. nedenlerden dolayı yaşamını yitirmesi devlet için bir anlam ifade etmiyor. Çünkü devlet ‘en iyi Kürt, ölü Kürt'tür’ yaklaşımıyla hareket ediyor. Dolayısıyla Kürtlerin hastalıktan, yangından ölmesi veya Kurdistan coğrafyasının çoraklaşması, ormanlarının yok edilmesi devlet için bir kayıp anlamına gelmiyor. Devlet, bunları sermayeye kar sağlayacak birer yatırım aracı olarak görüyor.
‘Çözüm Örgütlü Mücadele’
Devlet, Kürt halkının her türlü demokratik, ekonomik veya siyasal taleplerine ‘terörist’ yaftasıyla yaklaşıyor. Kürt halkının taleplerini ‘terör eylemi’ olarak nitelendirerek baskı altına almaya çalışıyor. Bugün karşılaştığımız kayyum meselesi de buna benzer bir durumdur. Halkın iradesini kendi kanunlarını ve anayasasını bile hiçe sayarak gasp ediyor. Buna karşı verilecek mücadele, demokrasi, halk güçlerinin örgütlü ve birleşik mücadelesinin yükseltilmesiyle mümkündür. Devleti ve iktidarı geri adım attıracak, halkın kazanımlarını artıracak olan tek şey örgütlü mücadeledir.”
Kaygıların nasıl da peyderpey var edildiğini, dahası yaşamın her nasıl ucube bir hale terk olunduğunun nişanesi günlerdir aralıklarla yakılan / yok edilen Kürdistan coğrafyasından belirgin olacaktır. Tümüyle mobilize edilmiş bir inkarcılığın, ırkçı ve ayrımcı damarın bir ucundan tutulup, kendileri yakmışlardır bahsinden, oh olsun diye yazmalara bir ülkenin, o ülkeye ait olan bir sahnenin yerle yeksan edilmesi göz ardı olunur. Birkaç satırlık haberler ve tümüyle yargıların tespih tanesi gibi dizildiği bir zeminde yıkımın kim nasıl farkına varacaktır! 2013 Gezi Direnişi sırasında farkına varıldığı bildirilen Kürd gerçekliğini bir kere daha onca yıl sonra sil baştan yeniden belirleyebilme gayretine kim düşecektir Türk ve kısıtlı bir sahayı tutmaya devam diyen akıl sahipleri dışında her nasıl? Biteviye bir hal yıkımın katarında ilerlerken yıkımın her yere taşındığı bir zeminde şüphesini devlete değil de orada yaşama tutunmaya çalışan insanlara böyle kolayca yönlendirebilen, nefret ve kinle soluk alabilenlerin arasında bir hayat ihtimali söz konusu edilebilir mi?
Rojhat Abi imzalı Artı Gerçek haberini aktaralım: “Yangından en çok etkilenen yerlerden olan Mazıdağı ilçesine bağlı Yücebağ ile Diyarabakır'ın Çınar ilçesine bağlı Köksalan ve Yazçiçeği köylerindeki yurttaşlar tanıklıkları Artı Gerçek'e anlattı.
Yangının ilk görgü tanıklarından olan Diyarbakır'ın Çınar ilçesine bağlı Köksalan Mahallesi muhtarı Hüseyin Çelebioğlu yangının onarılmamış elektrik tellerinden kaynaklandığını vurgulayarak yangından DEDAŞ'ı sorumlu tuttu.
Alevlerin rüzgarın etkisiyle hızla yayıldığını ve karadan müdahalelerin yetersiz kaldığını söyleyen Çelebioğlu, yangının ardından DEDAŞ ekiplerinin sabah erken saatlerinde gelerek elektrik tellerini onardığını söyledi ve şöyle konuştu:
"Nasıl olduğunu anlamadık. Bir baktık yangın çoktan çıkmış bile. Yangın çıktığı zaman, yangın alanına sadece traktörler gitti. Ben de yangın alanına gittim, kolumda ve sırtımda yanıklar oluştu. Kimse o yangına yaklaşamazdı. Köye yaklaşık 100 metre yakın bir baktık ki 40 dakika da 20 kilometreye yakın arazi yanmış. Bu yangın elektrik direğinden dolayı çıktı. Belliydi zaten. Yangından sonra sabah erkenden, saat beşte DEDAŞ ekipleri gelip onu onarmışlar."
Yangın sırasında yetkililerden gerekli yardımı alamadıklarını da anlatan Çebioğlu o gece yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Başvurmadığımız hiçbir yetkili kalmadı. Biz dört muhtar bütün her yere başvurduk ama bir çare bulunmadı. Kimse yaklaşmadı, kimse yardım etmedi. İtfaiye aşağıda duruyor yangına müdahale edemiyordu. Biz müdahale ettik ama önüne geçemedik"
'DEDAŞ Bunu Bilinçli Yapıyor'
Mardin'in Mazıdağı ilçesine bağlı Yücebağ Köyü can kaybının en fazla olduğu nokta. Bu köydeki yangının tanıklarından biri olan Bedirhan Kaya da yangından DEDAŞ'ı sorumlu tutarak şöyle konuştu:
"Çevre köylere DEDAŞ elektrik paylaşımı yapıyor. 10-20 köyün elektriği kesildiği zaman elektrik akımı besledi, patlama oldu ve yangın başladı. Önce ekin alanları sonra meralara sıçradı gençlerde ne yapacağını bilemedi hayvanlarını kurtarmaya çalıştı. Aniden yangın tüm bölgeye yayıldı. Giden geri dönemedi yangının içinde kaldı. Bunu da ben tekrar söylüyorum DEDAŞ bilinçli olarak yapıyor. Sadece burası için konuşmuyorum Mardin’de, Urfa’da, Diyarbakır’da bütün ilçelerden bu yıl en az 80’e yakın yangın çıktı. Sebebi bir bölgede elektrik kesildiği zaman aniden akım verilince patlama oluyor. Bu tesadüf değil bilinçli olarak yapıldı. Bu yıl DEDAŞ bilinçli olarak bunu çoğu yerde yaptı. Milletin başına bela olmuşlar. Çetedirler. Ne yapacaklarını kestiremiyoruz. Bu milletin hakkını savunan hiç kimse yok. Biz hepimiz bu coğrafya da yaşıyoruz hep sıkıntı çekiyoruz. Zaten ekinlerden de pek bir kazancımız yok. DEDAŞ yüklü miktarlarda faturalar gönderiyor ama 24 saatin sadece 6 saati bölgeye elektrik veriyor. Örneğin 40 köyden 20 köye elektrik verilmiyor. Yangın sebebi DEDAŞ’tır."
'Yetkililerin Sesi Çıkmıyor'
Köksalan Mahallesinde yaşayan yurttaşlardan Hasan Çelebioğlu da yangının ilk tanıklarından.Çelebioğlu, köy olarak uzun süredir DEDAŞ ile ilgili sorun yaşadıklarını belirterek hiçbir yetkilinin kendilerine yardımcı olmadığını söyledi ve şöyle konuştu:
"Bütün Türkiye bunu duysun ve bilsin. Bizim köyde, asıl yaramız elektriktir. Bu yangında elektrikten dolayı ortaya meydana gelmiş, kasırgalı bir havada ve çok fazla fırtına olduğu için köylülerin müdahalesine rağmen dumandan etkilenenler, yoğun bakımda olanlar yani hepimiz köy olarak, çevre köyler olarak ve yardımımıza koşanlar bizim gibi yangında yandılar. Ama hiçbirimiz bu topraklara hakimiyet kuramadık. Bir tane itfaiye geldi ,40 dakika sonra Çınar itfaiyesi geldi. Beni aradı dedi ki "nereye müdahale edeceğimi ben de bilmiyorum." Ben de "nereye gidebiliyorsan oraya git" dedim. Ondan sonra yangın devam etti, rüzgar yönünü değiştirdi. Bütün çevre köylerine dağıldı. Şu an mesela şu karşıdaki köyümüz sağ olsunlar bize yardıma gelerek canları pahasına yardıma geldiler ve hiçbir şey elde edemeden canlarından oldular. Biz artık hayatta kalmaya çalışıyoruz. Son iki aydır zaten doğru düzgün elektriğimiz yok. Köyün sondajları bile çalışmıyor. Biz suyu çevre köylerden alıyoruz. Çevre köylerden artık 2.5 litre- 5 litre bidonlarla suyu bize buzluğa koyuyorlar, bizi hayatta tutmaya çalışıyorlar, ama hiç bir yetkilinin 2 aydır bu sorunları yaşadığımıza rağmen sesi çıkmıyor"
'Biz Ateşle Mücadele Ediyoruz'
Çelebioğlu, "DEDAŞ şu teli şu direğe kadar yetiştiremiyorsa bu ülke bitsin, bu ülkeyi istemiyoruz. Biz insan gibi yaşamak istiyoruz. Eğer biz bu yüzden bu kadar acı çekiyorsak bu kadar hem maddi hem manevi… biz bu ülkenin vatandaşıyız ama bu tellere layık görülmüyoruz. Bizde insanız bizde insanca yaşamaya çalışıyoruz. Herkes çoluğu çocuğu, rızkı için yaşamaya çalışıyor ama biz rızkımız için ölüyoruz, ölüme gidiyoruz. Niye çünkü ateşle biz mücadele ediyoruz. Şu tellerin haline bakın. Bilirkişi gelsin buraya, baksın bu teller bu köye oluyor mu? Olmuyor mu? Bizim yaşantımız değil. Biz bu halde bırakıp gitmişler. Bu insanca yaşamak değil" diyerek yaşananlara da tepki gösterdi.
Daha nicesi o yangınların hemen ardında çıkagelen hakikati bildirme çabasında sunuldu. Bütünüyle kaygıların nasıl da güncelliğin başat ögesi kılındığını gördüğümüz bir zemin, bir istikamette yaralara yenilerinin her nasıl eklendiği de az çok belirgin kılındı. Amed – Merdin arasındaki yangınların gösterdiği şey bütün bu kaygı halini imal eden kurumların her nasıl halka karşıt bir biçimlendirme ile yönlendirildiğidir. Devletin başı, her şekilde müdahale edilmiştir diye buyururken, Amed’in kent suçlarıyla dönüştüren malum aileden bir temsilin “şerefsiz” çıkışına sahne olagelen mecliste olan biten kendiliğinden ayyuka çıkar. Irkçı hiziplerin, nefret taşıyıcısı tiplemelerin, Batı’da yükselen neo-nazi tiplemesini eleştirirken kendi yurttaşı olageleni göz ardı etmeye devam ettiği bir sarmalda on beş insanın canı hiçe sayılır. Küfür, kıyamet, akla seza hale gelmiş nefretin cismanileştiği bir zeminde Çanakkale’de, Antalya’da veya herhangi bir başka yerdeki yangına verilen ki bu en doğal haldir, tepkimenin çeyreği dahi gösterilmez. Kürd ve Mezopotamya halklarının tamamının canının yakılmasında pay sahibi olanların görmezden gelindiği yerde, onca can, onca doğanın katledildiği bir dehlizde kaygılar bir yere gitmez. Burnumuzun ucunda kalmaya devam eder. Büyür, türer ve çoğalır. Yaraların bu menzilde her nasıl hayatın tam da ortasına demirbaş kılındığının bilindiği bir zeminde onca ahın hesabını kim verecektir, sahi ama sahiden de!...
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Anadolu Ajansı – Rudaw
Meramda Paylaşılan Haberler
Kürt'e De Coğrafyasına Da Çifte Standart Yaklaşım https://mezopotamyaajansi.net/tum-haberler/content/view/245563 15 Kişinin Öldüğü Yangının Tanıkları Anlattı: 'Elektrik Akımından Çıktı, DEDAŞ Yangından Sonra Telleri Onardı' https://artigercek.com/guncel/14-kisinin-oldugu-yanginin-taniklari-anlatti-elektrik-akimindan-cikti-dedas-308782h
#yara#bakur kürdistan#amed#merdin#yıkım#doğa#kırım#kırılganlık#hayvan#insan#çürüme#yerle yeksan#tahakküm etme#başkalaşmış#kötülük#nefret#kaygılar#2024#yok etme#dehşet#şiddet sarmalı#dedaş#akp
1 note
·
View note
Text
İHD'nin zırhlı araç raporu: 15 yılda 44 kişi yaşamını yitirdi
http://dlvr.it/SqM1Sq
0 notes
Text
Bu yıl çığ nedeniyle 15 kişi öldü
🇨🇭SESİ- İsviçre'de bu kış mevsiminde çığ nedeniyle 15 kişi yaşamını yitirdi. WSL Enstitüsü tarafından bugün yayınlanan verilere göre; bu yıl yaşamını yitirten 15 kişinin güvenlik kurallarına uymadığını belirtti. Ölenlerin dokuzu yürüyüş, altısı ise pist dışındaydı.31 Mart itibarıyla kayıp olduğu bildirilen bir kişi de öle sayıldı. Son 20 yılda İsviçre’de ortalama 17 kişi yaşamını yitirdi. WSL bu kışın ayrıca olağanüstü bir kar eksikliği ile karakterize edildiğini de ekledi. Şubat ayının ikinci yarısında, orta rakımlarda kar derinliği açıkça tüm zamanların en düşük seviyesindeyken, 2000 metrenin üzerinde 50 yıldır hiç bu kadar az kar yağmamıştı. Read the full article
0 notes
Text
Kiev'de Helikopter Kazası Meydana Geldi; Ukrayna İç İşleri Bakanı Hayatını Kaybetti!
Kaza sonucu, üçü çocuk olmak üzere toplamda 18 kişi yaşamını yitirdi. Bölge valisi 15'i çocuk 29 kişinin yaralandığını ifade etti.
Tüm emareler, olayın bir kaza olduğunu gösteriyor. Ukrayna güvenlik servisi, sabotajın yanı sıra teknik arıza ya da uçuş ihlalleri gibi olası nedenlerin araştırıldığını duyurdu. Yetkililer ölü sayısını önce 18 olarak duyurmuştu. Ancak daha sonra yürütülen çalışmaların ardından 14 kişinin öldüğü belirtildi. Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy, “tarif edilemez bir acı yarattı” dediği kazayı “korkunç bir trajedi” olarak tanımladı. Kiev Valisi Oleksiy Kuleba helikopterin, içinde çocukların da bulunduğu bir kreş yakınında düştüğünü söyledi. Helikopterde Bakan Denys Monastyrsky haricinde sekiz kişi daha bulunuyordu.
Emniyet Genel Müdürü Ihor Klymenko, Facebook'ta yaptığı paylaşımda helikopterin Ukrayna ulusal acil servisine ait olduğunu yazdı. Kiev'in Brovary semtinde yaşanan kazanın ardından kreş yakınında yangın çıktı. Kreşte bulunan çocuklarla birlikte personel binadan tahliye edildi. Kaza sırasında havanın karanlık ve sisli olduğu bildirilirken, helikopterin önce bir apartmana ardından da kreşe çarptığı belirtildi. Klymenko, 11'i çocuk olmak üzere 25 kişinin hastaneye kaldırıldığını söyledi.
Cumhurbaşkanlığı Ofisi Başkan Yardımcısı Kyrylo Tymoshenko, Monastyrsky’nin savaştaki “sıcak bir bölgeye” doğru giderken helikopterin düştüğünü söyledi. Kazanın neden yaşandığına dair herhangi bir açıklama henüz yapılmadı. Zelenskiy, Telegram'da paylaştığı mesajında olayın aydınlatılması için yetkili kurumlara talimat verdiğini kaydetti. Bölge sakinlerinden biri BBC’ye yaptığı açıklamada, havanın çok sisli olduğunu ve elektriklerin olmadığını, bunun neticesinde de binaların da karanlıkta kaldığını söyledi. 42 yaşındaki İçişleri Bakanı, Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy hükümetinin önde gelen kabine üyelerinden birisiydi. Monastyrsky, Şubat 2022’de başlayan savaşın ardından, Rus saldırıları nedeniyle gerçekleşen kayıplar hakkında kamuoyunun bilgilendirilmesinde kilit rol oynadı. Ukrayna basınında çıkan haberlere göre helikopterde altı bakanlık yetkilisi ve üç de mürettabatın bulunduğu bildirildi. Bakan Yardımcısı Yevhen Yenin ve bakanlık sekreteri Yurii Lubkovich de kazada ölen önde gelen yetkililer arasında.
Tymoshenko, bakan ve yetkililerin ölmesinin bakanlık çalışmalarını etkilemeyeceğini söyledi. Ukraynalı milletvekili Mariia Mezentseva, Monastyrsky'nin kaybından dolayı duyduğu üzüntüyü ifade etti. BBC’ye konuşan Mezentseva, “Gerek meslektaşlarına gerek arkadaşlarına, gerekse de ailesine yedi gün 24 saat karşılık verdi. Cumhurbaşkanı Zelenskiy’e de seçim kampanyasının ilk gününden beri çok yakındı” dedi.
Görgü tanıklarından ve kreşte öğretmen olduğu belirtilen bir kişi, büyük bir patlamanın yaşandığını dile getirdi ve şöyle devam etti: “Olay öncesinde havada uçan bir şeyin sesini duyduk. Hepimiz de sustuk. Ardından da büyük bir patlama duyduk. Yere yattık, ardından bir sığınağa geçtik.” Read the full article
0 notes
Text
Fransa'da Strep A bakteriyel enfeksiyonu nedeniyle 3 kişi hayatını kaybetti
Fransa’da Strep A bakteriyel enfeksiyonu nedeniyle 3 kişi hayatını kaybetti
Fransız basındaki habere göre, dün Sağlık Genel Direktörlüğü (DGS), sağlık çalışanlarına gönderdiği acil mesajda çocuklarda Strep A bakteriyel enfeksiyona bağlı vakaların arttığını duyurdu. Son 15 günde bu enfeksiyona bağlı olarak hastaneye kaldırılan 8 çocuktan 2’si yaşamını yitirdi. Ayrıca enfeksiyonun görüldüğü 3 yetişkin vakadan 1’i de hayatını kaybetti. DGS vakaların birbiriyle bağlantılı…
View On WordPress
0 notes
Text
BANGLADEŞ'TE TREN KAZASI: 15 ÖLÜ
BANGLADEŞ'TE TREN KAZASI: 15 ÖLÜ #banglades #tren #trenkazası #haber #dünya
Bangladeş‘in doğusunda iki trenin çarpışması sonucu meydana gelen kazada en az 15 kişi hayatını kaybetti.
Bangladeş basınında yer alan haberlere göre, başkent Dakka’nın 100 kilometre doğusundaki Brahmanbaria bölgesinde. Güney kenti Chittagong ve Dakka’ya gitmek üzere hareket eden iki tren, yerel saatle gece 03.00’te çarpıştı.
Olay yerine ulaşan arama ve kurtarma ekipleri, 15 kişinin cansız…
View On WordPress
1 note
·
View note
Text
Beyrut’un Hadat semti aslında Lübnan'da kökleri uzun bir geçmişe dayanan etnik ayrımcılığın küçük bir örneği... ABD'nin Lübnan'a çıkarma yapması, İsrail'in kurulması ve Suriye'nin ülkeye müdahalesi gibi olaylar sonucu 1975 yılından 90'lı yılların başına kadar binlerce Filistinli Müslüman Lübnan'a akın etti. Bu göç dalgası etnik yapısı hızla değişen ülkede farklı gruplar arasındaki sürtüşmeyi hızlandırdı ve Müslümanlarla Hristiyanlar arasında büyük bir savaş çıktı. İki grup arasında yaşanan ve yaklaşık 15 yıl süren iç savaşta 150 bini aşkın kişi yaşamını yitirdi... Hadat'ta Müslümanların ev kiralaması ve emlak satın almasına getirilen yasak 2010 yılından beri halen yürürlükte. Ve günümüzde Müslüman nüfusun hızla artması, Hristiyanları en çok tedirgin eden konuların başında geliyor. Bazı Hristiyan aileler kendilerini Müslümanlar tarafından kuşatılmış hissettiklerini söylüyor. Yasak sonrası bölgedeki Müslüman nüfusu yüzde 65'in aşağısında kalmış.
Müslümanların barınma hakları ellerinden alınıyor. En doğal haklarından mahrumlar. Peki neden? Rabbim Allah'tır dediklerinden! Müslüman neslin artması kâfirleri korkutuyor. Çünkü onlar da biliyorlar ki bu nesil İslam için çalışacak! Bu nesil İslam davasının bekçileri olacak! Kafirler ne kadar uğraşsada İslami yeryüzünden asla silemeyeceklerdir. Rabbimizden niyazımız bizlere en kısa zamanda müslümanların huzur, refah ve sağlıklı günlere kavuşacağı İslam Devleti’ni görmeyi nasip etsin.
#islam#islamiyet#allah#la ilaha illa allah#allahuekber#ayet#hadisler#tevhid#hilafet#halife#halifelik#beyrut#bu ülke#ülkem#ülke#ülkeler#islam devleti#islami#allahaşkı#allahﷻ#hakimiyet#hak#hakikat#mümine#müminler#mümin#demokrasi#kapitalizm#kapitalist#devlet
10 notes
·
View notes
Text
"Doğu Türkistan" yalanları ve gerçekler-6
Suriye'de Türk ordusuna kurşun sıkmaktan çekinmeyen ABD destekli ayrılıkçı terör, Çin'in Sinciang Uygur Özerk Bölgesi'nde 1990-2016 yılları arasında onlarca terör saldırısı düzenlendi. Başta Uygurlar olmak üzere yüzlerce sivil, memur ve din görevlisini katledildi.
Eğitim Merkezleri sayesinde 40 aydır terör yok
Çin Devleti, Sinciang Uygur Özerk Bölgesi’ndeki bölücülüğün ve aşırı dinciliğin kökünü kazımakta sadece güvenlik tedbirleriyle yetinmiyorlar. Ekonomik kalkınma hamleleri, eğitim ve kültür hayatında çığır açan ilerlemeler, sağlık ve ulaşım alanlarında yapılan büyük yatırımlarla beraber Sinciang büyük bir dönüşüm yaşıyor. Bu süreçte ise kritik yapılanmaların başında Eğitim Merkezleri geliyor. Halkın eğitim merkezlerinde toplanarak eğitim ve çalışma içinde dönüştürülmesi, Çin’in geleneksel yöntemlerinden biri. Ancak bu modeliyle Eğitim Merkezleri, Çin’de sadece Sinciang Uygur Özerk Bölgesi’nde var. Eyalette birçok ilçede faaliyet yürüten merkezlerin kuruluşunda her bölgenin ve ilçenin kendi ihtiyacı esas alınıyor. Radikalliğin hedef alındığı eğitim merkezlerinde müfredat resmi dil bilgisi, hukuk ile mesleki becerileri kapsıyor. Merkezlerden mezun olanlar kendi işlerini kurabiliyorlar. Çin'in suçu oluşmadan önlemeyi hedeflediği sistemle vatandaşını aydınlatarak kazanıyor. Aydınlanmış Uygur, ayrılıkçı ve şeriatçı fikirlere kapılmıyor. Hakkını, hukukunu korumayı biliyor. Kendi ayakları üzerinde duruyor ve özgür yurttaş oluyor. Kamu güvenliğini tehdit eden olaylarda ciddi bir düşüş yaşandı. Sinciang’da halk mutlu ve kendini güvende hissediyor. Yönetime güveniyor. İşte bunun sonucu 40 aydır Sinciang Uygur Özerk Bölgesi’nde terör saldırısı yapılamıyor. İşte o eylemlerden bazıları:
- 5 Nisan 1990: Doğu Türkistan İslam Partisi üyesi bir grup terörist, hafif makineli tüfekler, tabancalar, patlatıcı cihazlar ve el bombalarıyla Kızılsu Korgoz Özerk Bölgesi, Akto İli, Baren Kasabası’nda 10 kişiyi kaçırdı, 6 polisi öldürdü ve 2 aracı havaya uçurdu. Hükümet binasına da saldırdı. - 5 Şubat 1992: Çin’in tamamı Bahar Şenliğini kutlarken bir grup terörist Urumçi’de 30 ve 52 numaralı otobüslerde patlattıkları bombalarla 3 kişiyi öldürdü, 23 kişiyi yaraladı. - 24 Ağustos 1993: Kaşgar ili, Yecheng ilçesinde 2 terörist Büyük Camii Başimamı Molla Abulizi bıçaklayarak ağır yaraladı. - 22 Mart 1996: 2 maskeli terörist, Aksu ili Şinhe kasabası İslam Derneği Başkanvekili ve bir caminin ikinci imamı olan Akemusidike Aji’yi vurarak öldürdü. - 12 Mayıs 1996: Çin İslam Birliği Başkan Yardımcısı ve Sinciang İslam Birliği Başkanı Aronghan Aji ve Kaşgar’daki Id Kah Caminin hatibi camiye giderken 4 terörist tarafından 21 kez bıçaklandı ve ağır yaralandı. - 27 Ağustos 1996: 6 terörist Kaşgar ili Yecheng kasabası, Jianggelesi idaresine gelerek telefon hattını kesti ve bir başkan yardımcısıyla görevli polis memurunu öldürdü. Daha sonra 3 güvenlik görevlisi ve bir tesisatçıyı kaçırıp on kilometre uzaklıktaki çöle götürüp katlettiler. - 5-8 Şubat 1997: Doğu Türkistan İslam Partisi üyeleri Yining ayaklanması sırasında 7 kişiyi öldürdü ve siviller, kamu güvenliği görevlileri ve polis memurları da dahil 64'ü ağır 198 kişi yaradı. Saldırılarda 30'dan gazla araç hasar gördü ve 2 ev yakıldı. - 25 Şubat 1997: ‘Doğu Türkistan’ teröristleri Urumçi’de 2, 10 ve 44 numaralı otobüsleri havaya uçurarak 9 kişinin ölümüne, 68 kişinin ağır yaralanmasına neden oldu. - 6 Kasım 1997: Yurtdışında konuşlu ‘Doğu Türkistan’ örgütünün komutası altındaki bir grup terörist, Çin İslam Derneği üyesi, Aksu İslam Derneği Başkanı ve Baicheng İlçesi Büyük Cami Başimamı Molla Younusi Sidike’yi vurarak öldürdü. - 27 Ocak 1998: Aynı grup, Baicheng İlçesi Büyük Cami İmamı Abulizi Aji’yi ibadet için giderken vurup öldürdü. - 23 Mayıs 1998: Doğu Türkistan Kurtuluş Örgütü tarafından ülke dışından Sinciang’a gönderilen eğitimli teröristler, Urumçi’deki alışveriş merkezleri, toptancılar ve oteller gibi kalabalık yerlerde kendi kendine ateşkes donanımına sahip 40’dan fazla yangın çıkaran cihazı yerleştirerek 15 mekanı kundakladı. - 24 Ekim 1999: Silahlar, bıçaklar ve patlayıcı cihazlarla donatılmış bir grup terörist, Kaşgar ili, Zepu Kasabası, Saili idaresinde polis karakoluna saldırdı. Karakolda yangın çıkarmak için molotof kokteylleri ve patlayıcı cihazlar attılar. Bir polis ve bir güvenlik görevlisi yaralandı ve polis karakolundaki 10 oda, 1 arazi aracı ve 3 motosiklet yandı. - 7 Mart 2008: Teröristler Urumçi’den Pekin’e giden CZ6901 sayılı uçuşa patlayıcı yerleştirdi. Saldırının son anda önlenmesiyle büyük bir faciadan son anda dönüldü. - 4 Ağustos 2008: Teröristler Kaşgar ili, Seman yolunda tatbikat yapan silahlı polis birliğinin üstüne çalıntı çöp kamyonunu sürerek atıkları el yapımı bombalarla 16 kişiyi öldürdü, 16 kişiyi de yaraladı. - 5 Temmuz 2009: Teröristler Urimçi'de tüm dünyayı şok eden kalkışmayı başlattı. Binlerce terörist Urumçi'de sivillere, hükümet organlarına, kamu görevlilerine ve polis memurlarına, konutlara, mağazalara ve toplum taşıma araçlarına saldırdı. 197 kişinin hayatını kaybettiği saldırılarda 1.700’den fazla kişi de yaralandı. - 18 Temmuz 2011: 18 terörist Hotan şehrinde bir polis karakoluna silahlı baskın yaptı. Bir güvenlik görevlisi ve iki kadın rehineyi bıçakladılar ve bir bomba ile başka bir güvenlik görevlisini öldürdüler. Saldırı, güvenlik görevlilerinin 14 saldırganı etkisiz hale getirmesiyle sona erdi. Türkistan İslam Partisi daha sonra saldırının sorumluluğunu üstlendi. - 30-31 Temmuz 2011: Kaşgar şehrinde bir dizi terör saldırısında en az 18 kişi öldü. Teröristler iki Uygur şoförü bıçaklayarak bir kamyonu kaçırdı ve kalabalık bir caddeye soktu. Kamyondan inerek insanları bıçaklamaya başlayan teröristler 8 kişiyi öldürdü. Saldırganların hedef aldığı sokaktaki vatandaşlar saldırganları püskürttü. İkinci gün, silahlı terörist grubu bir lokantaya saldırdı ve sahibi ile garsonu öldürdükten sonra lokantayı ateşe verdi. Daha sonra 6 sivili daha öldürüldü. Çıkan silahlı çatışma polisin müdahalesiyle sona erdi. Türkistan İslam Partisi (TİP) saldırının sorumluluğunu üstlendi. Şüphelilerden birinin Pakistan'da bir TİP eğitiminde yer aldığı görüntüler ortaya çıktı. - 28 Şubat 2012: Şingfu Yolu isimli terörist, Kargar'ın Yecheng ilçesinde vatandaşlara bıçakla saldırdı. 15 kişinin hayatını kaybettiği saldırıda 20 kişi de yaralandı. - 29 Haziran 2012: Altı terörist Tianjin Havayolları'nın GS7554 uçuşunu Hotan'dan Urumçi'ye kaçırmaya çalıştı. Kalkıştan on dakika sonra kokpite girmeye çalışan teröristleri mürettebat ile yolcular engelledi. 10 yolcu ve mürettebat yaralandı. - 23 Nisan 2013: Kaşgar ili, Bachı kasabası, Selibuya idaresine evlerinde patlayıcı üreten teröristler kendilerini ihbar eden üç işçiyi katletti. Olay yerine gelen güvenlik görevlilerine saldıran teröristler 15 kişiyi daha katletti, 2 kişi ağır yaralandı. - 26 Haziran 2013: Teröristler, Turfan İli, Shanshan kasabası, Lukekin idaresinde karakola, devriyelere, yerel yönetim görevlilerine ve inşaat şantiyelerine eş zamanlı saldırdı. 24 kişi öldü, 25 kişi yaralandı. - 26 Haziran 2013: Lukqun’da 17 terörist polis karakolu ve hükümet binasına saldırdı. 35 kişi hayatını kaybetti. - 28 Ekim 2013: 3 teröristi, 31 varil benzin, 20 ateşleyici, 5 bıçak ve çokça demir çubuk yüklü bir arazi aracını, Tiananmen Meydanı’nın doğusundaki yaya yolunda vatandaşların ve turistlerin üzerine sürdü. Altın Nehir Köprüsü’nün korkuluklarına çarparak duran teröristler, burada aracın üzerine benzin dökerek ateşe verdiler. Biri turist 5 kişi yaşamını yitirdi, 40’tan fazla kişi yaralandı. - 1 Mart 2014: 8 terörist Kunming Tren İstasyonu Meydanı ve bilet lobisinde yolculara saldırdı, 31 kişi öldü, 141 kişi yaralandı. - 30 Nisan 2014: Urumçi tren istasyonunun çıkışında 2 terörist kalabalığa saklandı. Biri bıçakla insanlara saldırdı, diğeri bavulun içindeki bombayı patlattı. 3 kişi öldü, 79 kişi yaralandı. - 22 Mayıs 2014: Beş saldırganı taşıyan iki spor aracı (SUV), Urumçi'de kalabalık bir pazarına girdi. Araçların pencerelerinden alışveriş yapanlara 10'dan fazla patlayıcı atıldı. Araçları, alışveriş yapanların üzerine sürdüler. En son birbirleriyle çarpan araçlar patladı. Saldırganlardan 43 kişi öldü - 28 Temmuz 2014: Bıçak ve balta taşıyan teröristler, Kaşgar ili, Ailiksihu kasabası, Shache idaresi binasına ve polis karakoluna saldırdı. Yoldan geçen araçlar ateşe verildi. 37 kişinin öldüğü saldırıda 13 kişi yaralandı. 31 araç kullanılamaz hale geldi. - 30 Temmuz 2014: Sinciang İslam Derneği Başkan Yardımcısı ve Idgah Caminin imamı 74 yaşındaki Kıdemli Molla Juma Tayier’i sabah namazından sonra eve giderken 3 terörist tarafından vahşice katledildi - 21 Eylül 2014: Bayingol Moğol Özerk Bölgesi’nde bulunan Yangksia kasabasında polis karakolu ve çiftçi pazarı, Tierekebazha kasabasının polis karakolunu ve Luntai kasabasındaki bir mağazaya yapılan bombalı saldırıda 10 kişi yaşamını yitirdi, 54 kişi yaralandı, 79 araç hasar gördü. - 28 Kasım 2014: Yarkent’te bıçak ve patlayıcı madde kullanan militanlar sivilleri hedef aldı. 15 kişi öldü ve 14 kişi yaralandı. - 6 Mart 2015: Ellerinde pala taşıyan üç saldırgan Guangzhou tren istasyonunda sivillere saldırdı, 13 kişi yaralandı. - 24 Haziran 2015: Kaşgar’a bağlı Tahtakuruk’ta bir trafik kontrol noktasında polise saldıran teröristler 18 kişiyi öldürdü. - 18 Eylül 2015: Teröristler Aksu ili Baicheng kasabasında kömür madenine saldırarak aralarında polislerin ve işçilerin olduğu 50 kişi öldürdü. - 29 Aralık 2016: Moyu’daki Çin Komünist Partisi merkezine bombalı araçla saldırı düzenlendi. 3 kişi yaralandı ve bir kişi öldü. - 28 Aralık 2016: Dört terörist Hotan ili, Moyu kasabası hükümet binasına araç içinde el yapımı patlayıcıyla saldırdı, 2 kamu görevlisi öldü. 3 kişi de yaralandı. - 4 Ağustos 2018: Teröristler, Kaşgar İli, Seman yolunda tatbikat yapan polis birliğinin üstüne çalıntı çöp kamyonunu sürerek attıkları el yapımı bombalarla 16 kişiyi öldürdü, 16 kişi de yaralandı.
Yarın: Sosyal medyadaki yalanlar ve gerçekler
9 notes
·
View notes
Text
Makarna fabrikasındaki patlamada hayatını kaybeden sayısı 5 oldu!
Sakarya’nın Hendek ilçesindeki makarna fabrikasında 15 Eylül’de meydana gelen patlamada ağır yaralanan Naim Karagüzel, tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Makarna fabrikasında hayatını kaybeden sayısı 5 oldu
Patlamada yaralanan ve ilk müdahalesinin ardından sevk edildiği Kocaeli Şehir Hastanesi'nde tedavi gören Naim Karagüzel, 30 günlük yaşam mücadelesini kaybetti. Karagüzel'in cenazesinin Hendek ilçesi Çağlayan Mahallesi'nde bugün ikindi vakti defnedileceği öğrenildi. Patlamada hayatını kaybedenlerin sayısı 5'e yükseldi.
NE OLMUŞTU? Hendek ilçesindeki makarna fabrikasında 15 Eylül'de meydana gelen patlamanın ardından yangın çıkmıştı. Soğutma çalışmaları sırasında işçilerden Mesut Şimay'ın (27) cansız bedenine ulaşılmıştı. Yaralanan 30 kişi sağlık ekiplerince Hendek ve Akyazı ilçeleri ile Düzce, Kocaeli ve İstanbul'daki hastanelere kaldırılmıştı. Patlamada ağır yaralanan Eray Kızıldağ (22) 4 Ekim'de, Güven Albayrak (24) 9 Ekim'de, Merve Menteş (26) de 10 Ekim'de tedavi gördüğü hastanede yaşamlarını yitirmişti. Hendek Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında aralarında fabrika sahipleri ve yöneticilerinin de bulunduğu 7 zanlı ifadeye çağrılmış, sorgu ve işlemlerinin ardından şüphelilerden 6'sı gözaltına alınmış, 1'i salıverilmişti. Sulh ceza hakimliğine sevk edilen şüphelilerden fabrika müdürü V.U. tutuklanmış, aralarında fabrika sahiplerinin de bulunduğu 5 şüpheli adli kontrol şartıyla salıverilmişti.
Read the full article
0 notes
Text
Cendere Meseli
Edilgen, teslimiyetçi, biatten ötesini düşünmeyen, koşul var etmeyen bir cenderenin tam da ortasındayız. Toplumsal dönüşümünü önce asmalı kesmeli sonra canım cicim kapsama ve kucaklama eksenli ele alan farklı kişilikler imal eden ekranı muktedirin var ettiği her şey tastamam bambaşka uçurumları beraberinde getiriyor, ne eksik ne fazla. Tahakkümü, yönetim anlayışının temelinde bir yapıştırıcı / bütünleştirici olarak ele alan, kodlayan işte o muktedir için birleştirmek / bütünleşme, kucaklaşmak tam anlamıyla teslimiyet bahsini ihtiva eder. Bununla bir devinimi var ederek her dem ölümü gösterip sıtmaya razı getirme çabasıyla bir toparlama ülke, toplama kampına benzeş bir yeni sahne var edilir. Hep, daim olduğu üzere muktedirler için sıradan insan teferruattır. Düzeni var eden tüm öteki temsili yönetimler gibi son yirmi bir yılı elinde tutan, dönüştüren mazlumluğu terk edip de erkanı muktedir olan, taşınan / kalıcılaşan akımın baş amirle birlikte yönlendirdiği şey derin bir kırılmayı var etmektedir. Edilgen, teslimiyetçi, çoktan hayatta umudunu zayi etmiş her an ve her dem masallarla avutulan buna bile isteye razı gösteren bir toplumun binası devam olunandır.
Demokrasi, biyopolitik, yeni liberal hükümranlığın tezgahında artık alenen un ufak edilir, ettirilir. Umudun çürütülmesi bu raddede çıkagelen o bahisten türetilen her şeyle birlikte, bir girdabın ta kendisiyle imal edilendir. Bedene yönelik politik tavrın, nesnelliğin afaki bir halde giyotin kılındığı, buna dönüştürüldüğü yerde her ezber / her tekrar / her yönelim bir cehennem tahayyülüdür. Teslim olmayanlara reva görülenlerin seçim gümbürtüsü ve tüm kazandık / bu ülke kazandı şatafatlı uydurmalarının kenarında çürümeye sevk edilen insanın hali / hallerimizdir mesele. Bir cehennem tahayyülünün etraflıca yinelene geldiği her anın daha da kalıcı bir baskılama / tehdit / terörle buluşturulduğu yerde soykırım hali ve pratiklerinden dem vurulabilen bununla bir hizada tutma çabasına düşülen yerin halidir cehennemî olagelen. Dur, duraksız biteviye ezberlerin nakledildiği, iktidarın ve zorbalıkta buluşan bileşenlerin ayrı, onca gayrete rağmen muhalefet nam çatının istisnalar hariç, ol iktidarın en güçsüz zamanında var ettiği dermansızlık halleri ve birbirleriyle didiş didiş hallerini göz önüne getirdiğiniz rıza üretilmeye çalışılan şey fecaatler toparlaması bir yer / bir memlekettir, bu da mı olur, bu da mı sineye çekilir.
Dilan Temiz’in Evrensel Gazetesindeki haberidir: “Kürt illerinde kolluk gücünün kullandığı araçların birçok çocuğun ölümüne sebep olması son yıllarda giderek artıyor. Bu ölümlerin çoğu ise cezasız kalıyor. İHD Diyarbakır Şubesinin “zırhlı araç çarpması sonucu meydana gelen yaşam hakkı ihlalleri araştırma raporu”nda yer alan bilgilere göre, son 15 yılda zırhlı araç ile asker ve polislerin kullandığı araçların çarpması sonucu 21’i çocuk toplam 44 kişi yaşamını yitirdi. Mihraç, Efe, Berfin... ve yaşamını yitirenlerden biri de Erdem Aşkan oldu. 5 yaşındaki Erdem Aşkan Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde 7 Haziran’da Uzman Çavuş A.K.P’nin kullandığı aracın çarpması sonucu yaşamını yitirdi. Onun ölümüne sebep olan Uzman Çavuş ise 8 Haziran günü adli kontrol uygulamasıyla serbest bırakıldı.
Bu cezasızlığı Hakkâri Barosu Başkanı Av. Ergün Canan ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Hakkâri Şubesi Başkanı Medya Çallı ile konuştuk.
İçinde kolluk gücünün bulunduğu bu tür kazaların ilk olmadığını belirten Hakkâri Barosu Başkanı Av. Ergün Canan, son yıllarda artan vakalara ve cezasızlığa dikkat çekti. Canan, “Biliyorsunuz ki Bölge’de son yıllarda özellikle yaklaşık 22 çocuk bu şekilde adeta katledilmiştir ve bu kazaların yüzde doksanında da güvenlik kuvvetlerinin kullanmış olduğu araçlardan kaynaklı kazalar ve maalesef yüzde doksan dokuzu ölümle sonuçlanmıştır. Özellikle bu tür olaylarda yargıdaki büyük boşluğun failleri cesaretlendirdiğinin altını çizmek isterim” dedi.
"Kaza Anında Mobese Kameralarının Çalışmadığı İddia Edildi"
Yüksekova’da 5 yaşındaki Erdem Aşkan’ın ölümüne sebep olan Uzman Çavuş A.K.P’nin serbest bırakılmasına dair Canan şunları söyledi : “Olayda şahıs yine güvenlik gücü ve evet zırhlı bir araç değil ama kendisinin kullandığı bir araç. Kaza esnasında MOBESE kameralarının ne yazık ki o an çalışmadığı iddia ediliyor hep öyle oluyor zaten. Böylesi işlek bir caddede İpek yolunda, uluslararası bir yolda MOBESE kamerasının o anda çalışmaması zaten bize olayın hangi noktaya gittiğini göstermektedir. Kazada hız sınırına uyulmadığına dair görgü tanıklarının beyanı var buna rağmen şahıs tutuklanmıyor. Ve maalesef kaybettiğimiz 5 yaşındaki çocuk asli kusurlu sayılıyor, çok ilginçtir.”
"Sivil Yapsa Tutuklanırdı"
Bu kazaların önlem alınmadıkça ve sonucunda cezasızlık pratikleri sergilendikçe önlenemeyeceğine dikkat çeken Canan, yargının kolluğa bir zırh olmaması gerektiğini belirtti. Canan, yargının tarafsız olması gerektiğini vurgulayarak, “Failler yargıdan cesaret alıyor. Ceza alınsa bile erteleme kapsamında alınan cezalar oluyor. Aslında bu bir zırha bürünmedir kolluğu savunma, arka çıkmak gibi görüyorum. Çünkü bunu yapan sivil bir vatandaş olduğunda en azından 5-6 ay tutuklu kalıp yargılanıp cezaya mahkum edilen bir sürü örnek var. Ama işin içinde bu tarz kazalarda güvenlik güçleri olunca maalesef yargıda biraz farklı bir bakış açısı söz konusu bölgede de öyle” diye konuştu.
"Yargı Önünde Herkes Eşit Olmalı"
Canan, yargı sisteminin değişmesi gerektiğini söyleyerek şu çağrıda bulundu: “Olaylarda fail kim olursa olsun ister sivil olsun ister kolluk gücü olsun fark etmeksizin yargı önünde herkesin eşit olması gerekiyor. Aynı şekilde Edirne’de İstanbul’da böylesi bir kazada failin tutuklanması söz konusu iken Hakkâri’de de bu hukukun uygulanması gerekir. Kanun herkes için eşit olmalı, her yerde aynı uygulanmalıdır. Hakkâri Barosu olarak hukuki mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Bu yargı sistemi içerisinde nasıl bir sonuç elde edilir bilmiyoruz ama elimizden gelen her şeyi yapacağız.”
"Kesinlikle Bir Koruma Var"
İnsan Hakları Derneği (İHD) Hakkâri Şubesi Başkanı Medya Çallı, ise Hakkâri Yüksekova’daki 5 yaşındaki çocuğun ölümüne sebep olan Uzman Çavuşun bırakılmasına dair failin hız yaptığının kesin olduğunu belirtirken, buna rağmen yanlı bir rapor hazırlandığını söyledi.
Çallı, “Kaza tespit tutanağına itiraz edeceğiz. Yeniden bir delil tespit yapılması ve tespit tutanağının yeniden düzenlenmesi için. Baronun Çocuk Hakları Merkezinden avukat arkadaşımız savcıyla görüşürken neden ısrarla uzman çavuş olduğunu belirtiyorsunuz, neden sürekli uzman çavuş ismini kullanıyorsunuz tepkisiyle karşılaşmış biz bunların hepsini bir araya getirdiğimiz zaman kesinlikle bir koruma var. Birçok suçta hırsızlıktan en basit suça, hakaret suçundan birçok konuda tutuklama çıkan bir bölgede yaşıyoruz. Birçok konuda tutuklama kararına gerek olmadığı halde tutuklama kararı verilirken ama bu dosyada herhangi bir tutuklama yok. 5 yaşındaki çocuğun ölümüne mal olmasına rağmen fail yanlı raporlarla serbest bırakılıyor” şeklinde konuştu.
"Zırhlı Araçları Önlemek Yerine Cezasızlığı Zırh Edinmişler"
Bölgede kolluk gücünün kullandığı araçların, zırhlı araçların güvenliğimizi sağlamaya yönelik olması gerekirken canılara mal olduğunu belirten Çallı, bu araçların sokaklarda olmaması gerektiğini söyledi. Çallı, “Bölgede adım başı zırhlı araçlar, adım başı kolluğun kullandığı araçlar var. Ve bu kolluk kuvvetleri de kesinlikle kullandığı araçlar da trafik kurallarına uymuyorlar geçiş üstünlüğü sağlıyorlar kendilerine herhangi bir hukuki dayanağı olmamasına rağmen. Çocukların can güvenliği yok sayılıyor. Biz bunlarla ilgili başvurular yapıyoruz, raporlar hazırlıyoruz ancak bu raporlar devlet tarafından kesinlikle dikkate alınmıyor. Özellikle Kürt coğrafyasında zırhlı araçları önlemek yerine cezasızlık politikasını bir zırh gibi giyinmişler” dedi.”
Bir cenderenin her nasıl imal edilebildiğinin de kısacık bir örneğidir, Colmerg’te henüz 5 yaşındaki Erdem Aşkan’ın katledilmesi. 5 yaşındaki bir çocuğun dahi, kimliğinden ötürü düşman addedilebilmesinin garabetlik dolu suretidir mesel biraz da. Teslim alınamayan bir türlü de yola getirilip hizaya çekilemeyen Kürd halkının Bakur Kürdistan’ında var ettiği o mücadele, devletin boyunduruk çabalarına karşı hak mücadelesinin varlığı böylesi kırımlarla / cinayetlerle önlenebilir mi, sahiden? Erdem Akşan’ın ölümün ardından ‘taksirle öldürme’ suçundan gözaltına alınan uzman çavuş A.K.P, çıkarıldığı nöbetçi hakimlik tarafından adli kontrol şartı uygulanarak serbest bırakılır. Uzman çavuşun serbest bırakılma gerekçesi ise olay yeri ile ilgili hazırlanan kaza tespit tutanağa dayandırılır. Tutanakta araç çarpması sonucu ölen 5 yaşındaki Erdem Aşkan yaya geçidi kullanmadığı gerekçesi ile “asli kusurlu” sayılır. Gerek ajanslara düşen haberdeki gibi, gerekse de Evrensel Gazetesinden aktardığımız gibi bir canın çalınabilmesinin hemen ardılı çıkagelen devletlinin cerahatli yüzü, katillerin sırtını sıvazlayan suretinin var ettiği ayrım her ne olarak okunabilir? Erdem Aşkan katledildi. Fail, yıkımı var eden temsilin ardında devletin eli belirdi. Bütünüyle kucaklaşma, helalleşme, birbirini sarıp sarmalama ve bu çukuru bir ev olduğuna ısrarda kalakalan devletin şimdisinin, akp ve beraberindeki temsillerin ortaklığını bu cinayet boşa düşürmüyorsa ne düşürebilir ki?
Bütün bu teslimiyetçiliği vazeden, kötürüm ülkenin demokrasi, eşitlik ve adalet kavramlarını nasıl da boşa düşürdüğüne örnekler çoğaltılabilir. Misal, “Şirnex'te gözaltı ve tutuklamalar hız kesmeden devam ediyor. 14 Mayıs ve 28 Mayıs'ta yapılan seçimler sonrası da gözaltı ve tutuklamalar sürdü. Birçoğu Şirnex merkez, Cizîr (Cizre) ve Silopiya'da (Silopiya) olmak üzere seçim sonrası en az 100 kişi gözaltına alındı ve bu kişilerden bazıları tutuklandı. Bunların yanı sıra 14 Mayıs'tan bu yana Cizîr'in Cudi ve Nur mahalleleri abluka altında. Her sokakta bir zırhlı araç bekletilirken, mahalleye sık sık gaz bombaları atılıyor. Yaşananları değerlendiren Halkların Demokratik Partisi (HDP) Cizîr İlçe Eşbaşkanı Mesut Nart, baskıların seçim sonuçlarıyla bağlantılı olduğunu söyledi.
Kenttin "deneme laboratuvarı" olarak görüldüğünü ve 2015-2016 sürecinden bu yana özel savaş politikalarının hiç durmadığını söyleyen Nart, "Cizîr 2023 Newrozunu büyük coşkuyla kutladı ve net bir mesaj verdi. Newroz’dan sonra seçim çalışmalarını başlattık. Bizim kentimiz Kürt hareketi için önemli bir yer. Devlet bunu bildiği için tutuklama, baskı ve gözaltılara başvuruyor. Neredeyse her yıl gençlere, kadınlara, kurumlara ve siyasi partilere operasyon adı altında baskınlar yapılıyor. Ama buna rağmen Kürt halkı, siyasi parti ve kurumlar daha da güçlendi. Kürt halkı hiçbir zaman diz çökmedi. Devlet Newroz’dan bu yana bizi halkımızdan uzaklaştırmak için tüm yollara başvurdu” diye konuştu.
"Cizîr şuan abluka altında" diyen Nart, baskınlarda şiddet ve kötü muamelenin olduğunu söyledi. Nart, "Ev baskınları sırasında hamile bir kadını yüz üstü yere yatırıp sırtına basmışlar. Bazı evlere köpeklerle girmişler. Yaşlı insanları yüz üstü yere yatırmışlar. İnsanlara silah doğrultmuşlar. Bu saldırıların nedeni intikam duygusudur. Cizîr 2015-2016'da diz çökmedi. Cizîr halkı göçle, öldürmeyle geri adım atmadı. Ne zaman bir seçim olsa Cizîr halkı iradesine sahip çıkıyor. Halk kimliğine sahip çıkıyor. Cizîr'e yapılan saldırılar, sadece Cizîr'e yapılmıyor. Hedef sadece Botan bölgesi değil. Cizîr'in zayıflaması tüm demokratik kitleyi ilgilendiriyor" ifadelerini kullandı.” Farqin’de polis şiddetine maruz kalan, M. Kolakan, Kobane’ye doğrudan var edilen Siha saldırısı, Tel Rifat’tan bomba, Kilis’e düştü bahanesi ardından çıkagelen saldırganlık ve nicesi ve nice yeni yara, yeterli kanıtı sunar mı acaba? Kim, kiminle ne halde, nasıl etle tırak gibiyiz bu haller her neyin nesidir allasen?
Bir cendere yeniden ve yeniden imal ediliyor. Ne eksik, ne mübalağa bitimsiz bir biçimde ol sükunet değil topyekun mahva meyil vermek için en olmayacak işler olur addediliyor. Bir siyasi parti / çatı / mevzinin desteklenmesinin sonrasında nice yeni yıkımlar tezgahta işlenir. Herkesi kucaklayacak olduğunu zikreden muktedir baş efendinin yine oyunu tersten kurmaya devam ettiğini göstere gelir. Bir cürüm halinin ortasında yaralar hemen hiç eksiksiz güncelleniyor. Ne yol ne yordam, varsa yoksa yıkım, hep / daimi bir azabın ta kendisini hayat diye yutturma tahayyülü. Duraksamayan, yenildiler, ezdik geçtik bahsileri arasında kan akıtılmaya, cürümler yeniden var edilmeye / güncellenmeye devam olunur. Ne bir yana, ne öteki yana, hayatın kapsamı, güncenin köşe taşları, yaşamı var eden hemen tüm irade beyanları / duruşlar / söz hakları yerle bir ediliyor. Bir yarını bırakılmamış olanın suna geldiği şey bariz bir cürüm eksen bütünüyle zorbalığa rehin bir yerdir. Bunca şeyden sonra halen ne var işte her şey güllük gülistanlık demeye devam etmeyenler için, bir kalk borusudur, sınavın ta kendisidir başlayan. Tahakküm hamlelerine alışmadan, hayatı geri kazanmanın yollarını arayabilecek miyiz, meselemiz o’dur.
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Uğur KAYMAZ – Serpil ODABAŞI – Yokluğum Varlığına Sergisinden... - Bianet
#erdem aşkan#kürdistan#kırım#cinayetler#devlet nedir?#şiddet sarmalı#yok etme kültü#döngü#fasit daire#tekillik#tektip#hayat nerede#demokrasi#söz hakkı#yıldırı#insan hakları#tahakküm#yönelim#kötülük sarmalı#cahillik#başka türkiye vardır#yok etme#siyaset#hakkaniyet#yüzleşme#kürd sorunu
1 note
·
View note
Text
Rusya'da bir haftada ikinci uçak kazası... İrkutsk 'da Su-30 savaş uçağı düştü: 2 ölü
Rusya'nın İrkutsk şehrinde Su-30 tipi savaş uçağının test uçuşu esnasında bir evin üzerine düşmesi sonucu 2 kişi hayatını kaybetti. Rusya Acil Durumlar Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, Su-30 tipi savaş uçağı, test uçuşu esnasında İrkutsk kentindeki evin üstüne düştü. Kaza yerinde, 200 metrekarelik alanda yangın çıkarken, bölgeye itfaiye ekipleri sevk edildi. Nedeni henüz belirlenemeyen kazada 2 pilot yaşamını yitirdi. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. 1 HAFTADA İKİNCİ UÇAK KAZASI Olay son bir haftada Rusya'da gerçekleşen ikinci savaş uçağı kazası oldu. Geçtiğimiz pazartesi günü SU-34 tipi bir savaş uçağı Yeysk kenti yakınlarında bir apartmana düşmüş olayda en az 15 kişi yaşamını yitirmişti. Read the full article
0 notes
Text
Antep'teki trafik kazasında 15 kişi yaşamını yitirdi
ANTEP- Antep-Nizip otoyolunda meydana gelen trafik kazasında, 15 kişi hayatını kaybetti. Antep-Nizip otoyolunda bir otobüsün itfaiye, ambulans ve bir canlı yayın aracına çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında, ilk belirlemelere göre 15 kişi yaşamını yitirdi. Hayatın kaybedenler arasında 3 itfaiye, 2 sağlık personeli, 2 gazeteci de bulunuyor. Olayda yaralanan 10 kişi ise çeşitli hastanelere kaldırıldı. Yaşamını yitirenler arasında İhlas Haber Ajansı çalışanları Muhammed Abdulkadir Esen ile Umut Yakup Tanrıöver’in olduğu belirtildi. Read the full article
0 notes
Video
tumblr
İşgal devleti İsrail, savaş uçakları ile abluka altındaki Gazze'de bir kez daha çocukları ve masum insanları hedef almaya başlamıştır.
İsrail'in dün Gazze Şeridi'ne başlattığı hava saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 15'e yükseldi. Açıklanan son verilerle birlikte İsrail saldırılarında aralarında 5 yaşında bir çocuğunda bulunduğu 15 kişi yaşamını yitirdi, 125 kişi de yaralandı.
Hukuk ve ahlaktan yoksun bu işgalci zihniyet ‘güvenlik' politikası adı altında zulümlerini tüm dünyanın gözü önünde sürdürmeye devam ediyor. Kendini insan hakları savunucusu olarak ilan eden batı sessiz, insanlık sessiz, zulüm karşısında hiç susmaması gereken Müslümanlar da sessiz!
Saldırılarda çocuklar dahil, sivillerin yaşamlarını kaybetmelerini kabul edilemez buluyorum.
İsrail’in bu zulmü, Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in “Yıkılasın İsrail enkazını göreyim, sana ülke diyenin yüzüne tüküreyim” dizelerinin haklılığını tekrar tekrar ortaya koyuyor.
Saldırıları sürdüreceğini açıklayan işgal rejiminin aralarında çocukların da bulunduğu mazlum Filistinlileri hedef alan bu katliamlarını şiddetle kınıyorum. Saldırılarda vefat eden Filistinli kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Çocuklar uyurken susulur, ölünce değil! Ya Kahhar!
Allah'ın, meleklerin ve tüm masumların laneti, zalimlerin üzerine olsun. Amin.
#GazzeAteşAltında #GazaUnderAttackk #FreePalestine
https://youtube.com/shorts/UkmxvfDABiM?feature=share
0 notes
Text
Haftalık Kovid-19 Verileri Açıklandı: 226 Bin Kişinin Testi Pozitif Çıktı https://saglikagi.net/kovid-19-verileri-aciklandi-226-bin-pozitif/?feed_id=30480
0 notes
Text
Haftalık coronavirüs tablosu açıklandı vaka sayısı artışı ürküttü
Haftalık coronavirüs tablosu açıklandı vaka sayısı artışı ürküttü
Sağlık Bakanlığı, 4-10 Temmuz 2022 tarihli haftalık coronavirüs tablosunu açıkladı. Haftalık tabloya göre, 117 bin 95 kişinin testi pozitif çıktı, 31 kişi yaşamını yitirdi, iyileşenlerin sayısı ise 61 bin 47 oldu. Önceki hafta vaka sayısı 57 bin 113 olarak açıklanmıştı. Türkiye’de ilk Covid-19 vakasının tespit edildiği 11 Mart 2020’den bu yana görülen vaka sayısı 15 milyon 297 bin 539’a…
View On WordPress
0 notes