#şehit haberleri
Explore tagged Tumblr posts
Text
Veli Ağbaba İkizce Mahallesi'nde Açıklamalarda Bulundu
CHP’li Veli Ağbaba’dan İkizce Mahallesi’nde Açıklamalar Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Malatya’nın Yeşilyurt ilçesine bağlı İkizce Mahallesi’nde TOKİ tarafından inşa edilen, ancak hala birçok eksikliği bulunan konutlarda vatandaşlarla bir araya geldi. Burada yaptığı açıklamalarda Ağbaba, DEM Parti’nin ‘çözüm süreci’ ile ilgili olarak “CHP olmadan olmaz”…
#çözüm süreci#İkizce Mahallesi#şehit haberleri#chp#DEM Partisi#Devlet Bahçeli#siyasi meşruiyet#Türkiye Büyük Millet Meclisi#TOKİ#Veli Ağbaba
0 notes
Text
Polis Memuru Malatya'da Toprağa Verildi
Diyarbakır'da, trafik kazasında hayatını kaybeden polis memuru Kemal Güleç (32) için memleketi Malatya'da cenaze töreni düzenlendi.
Törene Malatya Valisi Hulusi Şahin, Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, İl Emniyet Müdürü Ercan Dağdeviren, sivil toplum kuruşlarının temsilcileri ve Güleç'in yakınları katıldı. Cenazede Kemal Güleç'in oğlu Bedirhan Güleç (3) ağlarken, eşi Hilal Güleç (27), babası Ahmet Güleç ve annesi Saime Güleç ise ayakta durmakta güçlük çekti. Kılınan namazın ardından Kemal Güleç'in Türk bayrağına sarılı tabutu, polislerin omuzlarında cenaze aracına taşındı. Polis olarak 2016'dan bu yana görevli olan Kemal Güleç'in cenazesi, Malatya Şehir Mezarlığı'nda toprağa verildi. Read the full article
0 notes
Text
Ülkede her gün başka bir olaya uyanıyoruz. Şehit haberleri, t@ciz, t@cavüz, c@nayet haberleri... Neye üzüleceğimizi şaşırdık artık. Şehitlerimiz, Narin Güran ve Sıla bebek, Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner... Ülkede psikopatlar kol geziyor. Kendi insanımızdan, hatta akrabalarımızdan ve ailelerimizden korkar olduk. Daha bir kadının iki erkek müsveddesi tarafından c@nsel istismara uğramasını aşamamışken, bir de bu olaylar... Üzgünüm ama kendimizi çok iyi korumak zorundayız kızlar. Kimseye güvenemeyeceğiz maalesef. Kişisel bilgilerinizi, ev adreslerinizi ve buna benzer bilgileri kesinlikle sosyal medyada paylaşmayın, savunma teknikleri öğrenin... Toplumdaki sosyal çürüme engellenmedikçe ve caydırıcı cezalar gelmedikçe maalesef bu haberleri çok duyacağız. Kitap okuma oranı çok düşük. Kendimizi geliştirmiyoruz ve sonuçlarını tüm toplum ödüyor. Dünden beri olayın şoku içerisindeyim ve ne yapacağımı, ne konuşacağımı bilmiyorum artık... Askerler, kadınlar, çocuklar ve hatta hayvanlar olarak düzgün güvenlik önlemleri ve yasalar istiyoruz. BİZ YAŞAMAK İSTİYORUZ.
#dizyarasi#kadına şiddet#kadına şiddette hayır#ayşenur halil#ikbal uzuner#şehitler#çocuğa dokunma#kadına dokunma#tacize hayır#taciz#tecavüz#tecavüze hayır#kadın hakları#insan hakları
12 notes
·
View notes
Text
BERLİN’E GÖNDERİLEN YETİMLER
Nisan 1917.
Berlin’deki gara bir tren yanaşır. İçinden 14-16 yaşlarında 314 çocuk iner şaşkın ve meraklı bakışlarla. Almanya’ya zirai alanlarda çırak olarak çalışmaya gelen bu çocuklar, Osmanlı’nın yetim çocukları idi.
Darü’leytamlarda her geçen gün sayısı artan 1.Dünya Savaşı sırasında şehit düşen vatan evlatlarının çocukları idi onlar.
Madenlerde ve zirai alanlarda çalıştırılmak için Almanya’ya gönderilen, Avrupai pelerinler ve kepler giydirilmiş 14-16 yaş arasındaki yetimlerimiz.
Türkiye’den Almanya’ya işçi gönderilmesinin miladı olarak, Türk-Alman İşçi Alımı Anlaşması’nın imzalandığı 31 Ekim 1961 tarihi kabul edilse de Almanya’ya ilk gidenler Birinci Dünya Savaşı’nda yetim kalmış çocuk işçilerdi. 1917-1918’de zanaatkâr çırağı, tarım çırağı ve maden işçisi olarak Osmanlı’dan Almanya’ya gönderilen yetimler, Türk, Ermeni, Arap, Yahudi asıllı yüzlerce öğrenci/işçi çocuktu. 314 kişilik grup Nisan 1917 sonunda Sirkeci’den askeri bir trene bindirilip on günde Berlin’e ulaştı. Gönüllü olan ancak gittikleri yerde maden ocaklarında çalışacaklarından haberi olmayan, 200 çocuktan oluşan ikinci gruptaki yetimlerse Maraş, Antep, Kilis, Ankara, Söğüt, Niğde, Konya, Bursa, Manisa, Karahisar ve Edirne’den gelmişlerdi.
En küçüğü 7 en büyükleri ise 15-16 yaşlarındaki bu çocukların Almanya’ya gönüllü gittiği söyleniyordu ancak muhtemelen oraya vardıklarında üç yıl ücretsiz çalışıp, dördüncü sene maaş almaya başlayacaklarından haberleri yoktu.
Çocukların sağlık, beslenme, kıyafet, hijyen sorunları vardı. Dil bilmiyorlardı Çocukların tavrı da bir sorundu. Yöneticiler çalışmak istemediklerini, kaçtıklarını, kavga ettiklerini söylüyorlardı.
Neden savaşın ortasında yetimlerin Almanya’ya gönderilmesine karar verilmişti? Osmanlı açısından iyi eğitilmiş, iş becerisi olan işçi yetişmesi ve ülkeye dönüp sanayileşmeye katkı sunması olarak, Almanya açısından ise işgücü eksiğini karşılaması olarak açıklanıyordu. Ama Osmanlı açısından ekonomik açıklama yeterli değil. Hem Alman hem Osmanlı arşivlerinde gördüğüm, Osmanlı bu çocuklara iyi bir hayat ve eğitim vermekle değil, olabildiğince çok çocuk yollamakla ilgiliydi çünkü hazineye yük oluyorlardı. Almanların da tek dürtüsü ekonomik değil, yarı sömürgeci bir dürtüydü.
Osmanlı Devleti’nin Dar’üleytamlara iaşe vermekte zorlandığı bir dönemde yetim çocukların Almanya’ya gönderilmesi bir çare olarak ortaya atılmıştı. Fakat bazı şeyler istenildiği gibi gitmemişti.
Zirai alanlarda çalışan Alman ustaların değil daha çok madenlerde çalışan Alman ustaların yanına verilmişti Osmanlı’nın yetim çocukları. Madenlerdeki şartların ağırlığı, çocukların hastalanıp ölmesine neden oluyordu. Yemeklerdeki kültürel farklılık, çocukların en çok zorlandığı konuların başında geliyordu.
Domuz etinin ucuzluğu nedeni ile Alman ustaların sık tükettiği domuz çorbalarına Osmanlı’nın kara bahtlı yetimleri el sürmüyordu.
Ekmekle karınlarını doyurmaya çalışıyorlardı. Tuvaletlerde taharet musluğunun olmaması da çocukları zorlayan bir diğer faktördü. Şartların ağırlığı, yetersiz beslenme, kıyafetlerin kifayetsiz olması gibi nedenlerden dolayı birçok çocuk hastalanıp ölüyordu.
Fırsatını bulanlar, kaçıp Berlin sokaklarında başıboş dolaşıyorlardı. Fakat Alman polisi çocukları yakalayıp tekrar Alman ustalara teslim ediyorlardı.
Bunun bu şekilde yürümeyeceği anlaşılınca bir kısım çocuk, trenlerle İstanbul’a geri yollanmış bir kısmı da yaban ellerde yitip gitmişti.
Gurbet ellerde anasız, babasız ve vatansız bırakılmış bu çocuklar bu topraklarda yaşanmış ya da yaşatılmış bir acı olarak kaldı.
(Kaynak: Turkishnews. com, Toplumsal Tarih Sayı 243-Yıl 2014, Mavi Kep ve Pelerin: Cihan Harbi Yıllarında Almanya’da Osmanlı Yetimleri)
27 notes
·
View notes
Text
Danya 17 yaşında Filistinli bir kızdı. Bir gün okuldan eve dönerken yanından geçtiği Siyonist bir askerin kahve içtiğini görür. Danya’nın bakışlarından rahatsız olup şüphelenen asker hemen oracıkta Danya’yı kurşun yağmuruna tutar ve Danya’yı şehit eder. Kızcağızın mübarek kanı etrafı sarar. Şehit Danya’nın şehadet sonrası resimleri her yere yayılır.
Bu haberleri duyup, resimleri gören Filistinli Raid adındaki bir genç bunu sosyal paylaşımlarda yaygınlaştırır. Şu cümlelerle Müslümanları duyarlı olmaya davet eder: Bu sizin kız kardeşiniz olsa ne yapardınız?
Daha sonra Raid, Danya’yı şehit eden askeri bulur ve bıçaklar. Siyonistlerde Raid’i tek kurşunla alnından vurup şehit ederler. Raid’in alnından misk kokulu kanlar akmaya başlar…
Raid’in cenaze törenine Danya’nın babası da iştirak eder. Hiç kimsenin ummadığı bir anda Şehit Raid’in babası kalkıp, Şehit Danya’nın babasına hitaben:
- Şehit kızın Danya’yı şehit oğlum Raid’e istiyorum, der…
Daha sözünü tamamlamadan Danya’nın babası;
- Şehit kızımı, şehit oğlunuza verdim. Tebrik ediyorum, hayırlı olsun. Firdevs-i a’la’da düğünleri olsun, der...
🔻
🇹🇷🇵🇸🇹🇷
49 notes
·
View notes
Text
Eski Türkiye/Yeni Türkiye
Biliyor muydunuz?
Türkiye Cumhuriyeti dışında hiç bir devlet bağımsızlığını 6 ülke ile savaşarak kazanmamıştır.
YIL 2002
17. Dünya kupası
A milliler Güney Kore ile 3.’luk maçına çıkmış ve alınların aklarıyla Dünya 3. olmuşlardı.
Tüm Türkiye işte o gece sokaklara dökülmüş. Ellerinde ki bayrakları sallayarak coşku ile kutladılar.
Yeşil sahanın çocukları yense de yenilse de hep gururu oldular bu ülkenin, Eski Türkiye’ye gülle güle…
Yıl 2021
Hollanda:6 Türkiye: 1
07.09.2021 A milliler grup birincisi olduğu halde büyük bir hezimete uğrayarak tüm Türkiye’yi şaşkına uğrattı. Yorumcuların hakaretleri, taraftarların küfürleri, olmayan takım ruhu ve izlenmeyen A milli maçları Yeni Türkiye’ye merhaba…
YIL 2007
21 Ekim 2007
“Saat 00.20’de PKK’nın Hakkâri ilinin Yüksekova ilçesine bağlı Dağlıca Köyü’nde konuşlu Türk Silahlı Kuvvetleri Komando Taburu’na karşı ağır silahlarla gerçekleştirdiği saldırıdır.
Saldırı sonucu 12 askerin şehit edildiği ve 10 askerinde kayıp olduğu bilgisi alınmıştır.”
Şehit haberi olduğu zaman gözlerden yaş akan bir millet, sabahlara kadar sokaklarda “ŞEHİTLER ÖLMEZ VATAN BÖLÜNMEZ” diye haykıran bu millet, günlerce TV’lerde gündemi şehit olan bu millet, Eski Türkiye güle güle…
Yıl 2021
07 Eylül 2021
“Suriye’nin El Bab kentinde üs bölgesine PKK/YPG’li teröristler tarafından düzenlenen roketatarlı saldırıda Uzman Çavuş Muammer Yiğit (31) şehit oldu, 4 asker yaralandı.”
“NEFES” Filimin den ufak bir kesit;
“Asker: Hakan Atakan, Hatay. Emret komutanım!
Yüzbaşı: Öldün sen Hataylı. Annenizin gözü yaşlı, hüngür hüngür ağlıyor kadın.
Komşularınızın kolları arasında.
Bileklerini ovuyorlar kolonyayla. ‘Evladım’ diye ağlıyor.
Babanız da ağlıyor.
Göstermiyor ama yıkılmış bir köşeye içten içe ağlıyor adam.
Ama ağzında bir cümle, ‘Vatan sağolsun, memleket sağolsun, bir oğlum olsa onu da gönderirim’ diye ağlıyor.
Aldılar hepinizi, aldılar.
Gönderdik cenazeleri ailenize, kurşun izlerini silerler, yıkarlar sizi.
Bir güzel de bayrağa sararlar.
Böyle öldü.
En değer verdiğim adam böyle öldü.
Ama uyuduğu için değil, buraya erken gelelim diye.
Koydular helikoptere, gönderdiler memleketine.
Televizyona bile çıkarsınız. 45 saniyeliğine kahraman olursunuz.
Çıkar süslü bir karı, hüzünlü sesle anlatır.
Hekim Bulut, karakol baskınında şehit düştü.
45 saniye.
Sonra da magazin haberleri.”
Peki şimdi 45 saniye bile gösterebilecek bir haber kanalı görebiliyor musunuz? Ne ara böyle olduk ne ara bu kadar Türklüğümüzden benliğimizden çıktık.
Belki de;
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, “Senin Bilal’in de böyle bayrağa sarılı gelirse bizi anlarsın. Senin oyların azaldı diye bizim çocuklarımızın, ağabeylerimizin bedel ödemesi mi lazım” dediğini ve Erdoğan’ın da yanıt olarak “Ağabeyin de bu mesleği seçmeseydi” dedi…
Belki de tamda bu yüzdendir, Yeni Türkiye’ye merhaba….
#Eskitürkiye#yenitürkiye#türkiye#tbmm#meclis#İstanbul#Ankara#gündem#köşeyazısı#mustafa kemal atatürk#recep tayyip erdoğan#devlet bahçeli#özgür özel#Ümit özdağ#ak parti#CHP#MHP#Zafer partisi#yildirimkemal#siyaset#siyasiistikrar#tumblr yazarları#black tumblr#artists on tumblr#ülkemde mülteci istemiyorum#ülke
3 notes
·
View notes
Text
Morali bozuk, kalbi kırık, tükenmişlik sendromu yaşayan, hayatın zorladığı, mutluluğun kendisine haram olduğunu düşünen, benim yüzüm hiç gülmeyecek mi diye söylenen, ölmediği için yaşayan, planlarının tutmadığı, günahlarının her gün arttığı sana, bana, bize birkaç kelam edeyim.
Bir isim düşünün ki yakın arkadaşları tarafından “ondan daha fazla tebessüm eden kimseyi görmedik” diye şahitlik yapılıyor. Bu isim kim mi; Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem). Peki, bu kadar tebessüm eden Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) hayatına baktığımızda bir eli yağda bir eli balda mıydı? Cevap; hayır!
Doğmadan babası öldü, 6 sene sonra annesi öldü, emanet edildiği dedesi 8 yaşında öldü. Başına işkembe konuldu, yoluna dikenler serildi, sihirbazlıkla suçlandı, yerini yurdunu bırakmak zorunda kaldı, hanımlarının vefatını gördü, 7 çocuğunun 6 sını kendi elleriyle toprağa koydu.
Yedinci çocuğunun vefat haberi de ölmeden kendine verildi. Çocuğu ölmeden onun sa ölüm acısını hissetti. Karnına taşlar bağladı, evinde aylarca yemek tütmedi, hanımları tarafından bunaltıldı, sahabesinin sorunlarıyla uğraştı, münafıkların entrikalarıyla baş etmeye çalıştı.
Bu ve bunlara benzer binlerce olay oldu ama O, yine de tebessüm etmeyi bırakmadı. Umudunu yitirmedi. Kızı, mübarek yüzünde ki kanları silerken, O dünyaya bu dinin yayılacağını müjdeledi. Medine kuşatma altında, karnında taşlar bağlanmışken ileride yapılacak fetihleri haber verdi.
Nefesler tükendiğinde insanlara nefes oldu. Morali hep yüksekti. Melankolikliğe hayatında yer yoktu. O kadar morali yüksekti ki, kıyamet koparken ağaç dikmeyi emir buyurdu. Kıyamet koparken ağaç dikmek bir yürekte taşınacak maksimum umudun göstergesidir. Biz O’nun ümmetiyiz.
Yorulunca daha fazla koşarız. Moralsizliğe, umutsuzluğa hayatımızda yer olmaz. Düşsek bile kalmayız, ayağa kalkar işimize bakarız. Biz, Peygamber öldürmeye giden Ömer’in, Hz. Ömer radıyallahu anh olduğunu gördük. O yüzden gün gelir bülbül de öter, dertler de biter.
Bu ümmetin Firavununun yani Ebu Cehil’in oğlunun yani İkrime radıyallahu anh’ın şehit olduğu bir dine iman ediyoruz. Üstelik kaç kez Resulullah’ı (sallallahu aleyhi ve sellem) öldürmeye çalışmıştı. Hiçbirimiz Peygamber öldürmeye çalışmadık. Evet, büyük çamlar devirdik ama umudumuz baki olmalı.
Öleceksek de moralli ölürüz. Allah’a gitmeyecek miyiz ya! Rahman ve rahim olan, tevvab ve settar olan, rauf olan bir Allah’a gideceğiz. En merhametliye gideceğiz. Her sınavda başarılı olamadığımız doğru. Çok günahlar da işledik, yaşımız da geçiyor ama umudumu kimselere vermem.
Biz değil miyiz namaz kılan, Resulullah’ı (sallallahu aleyhi ve sellem) görmek için servetini vermeye razı olan? Biz değil miyiz ya tesettürlü olan, harama düşse de haramdan nefret eden, zikir çeken, Kur’an okuyan, anne baba duası almaya çalışan? Amelimize güvenmiyoruz elbette ama Allah’a güveniyoruz.
Puta tapmadık biz. Çocuklarımızı diri diri gömmedik. İçkiyi su gibi içmedik. Ve daha birçok günahı yapmadık. Mesela Hamza radıyallahu anhı öldürmedik. Bunları sahabenin yaptığı sıçrayışı yapalım diye söylüyorum. Yoksa onların ayağının altındaki toz bile olamayız.
Yapabiliriz, umudumuzu diri tutabiliriz. Umudumuz kadar imanımız, imanımız kadar umudumuz vardır bizim. Ağlayanlar gülecek bir gün. Geceler sabah olacak, güller açacak bir gün. O gün için umutlu olmaya değmez mi? Umudumuzu kaybettik mi biz de kayboluruz. Kaybetmeyelim umudumuzu!
Umudumuzu kaybetmemek için birkaç formül verip dua ile bitireyim.
1. Yalnız kalmayalım. Umudumuzu diri tutacak arkadaşlar edinelim. İnsan görüştüklerinin ortalamasıdır. Derbeder tiplerle oturup kalkarken umutlu olmak hayaldir. Dikilecek fidanı olanlarla yolumuzu yürüyelim.
2. Sesimiz güzel olmasa bile komşuları rahatsız etmeyecek şekilde Kur’an okuyalım ama sürekli. Bir hafta hiç okuma sonra bir cüz oku değil. Antibiyotik gibi her gün belli bir miktar Kur’an ilacımızı alalım. Çünkü bu Kur’an’dır, Resulullah’ı (sallallahu aleyhi ve sellem) ayakta tutan.
3. Haberleri dinlemeyelim. Kendi gündemimizi oluşturalım. Üçüncü sayfa haberlerini, siyasetin çalkantılı halini dinleyerek umutlu olunmaz. Siz dinlemeseniz de olacak olan oluyor, dünya dönüyor, ülke gideceği yere gidiyor. Bari bizim umudumuz bir yere gitmesin.
Daha birçok madde yazılır, yeter ki umudumuz olsun. Allah kalbimize ferahlık versin. Kendisine hüsnüzan beslemekten geri bırakmasın. Rahmetini celbedecek işler yapmayı nasip etsin. Umduklarımıza nail eylesin. Yolumuzu açsın. Hayatın içinde boğulmayacak enerji nasip etsin.
Fatih Sultan Semiz
7 notes
·
View notes
Text
Yeni yıl yaklaşıyor;
Hiçbir yeni yıla hevesle umutla girmedim.
Ama yeni yıl bana yeni guvenilir arkadaşlar
Bir Ruh ikizimi ,Bolca gidebileceğim tiyatro,sinema,konser,sergi etkinlikleri getirsin ve kariyer açısından başarı getirsinve ailemle daha çok vakit geçirmeyi beraber getirsin lütfen...Bu kendim için istediklerimdi..Ülkem için istediklerimse
Kadınların şddet görmediği ve taciz edilmediği,şehit haberleri duymayacağımız,
Ülkemizi spor başarısı açısından daha iyi temsil edecek ve tanıtacak bir yıl olsun lütfen.
2 notes
·
View notes
Text
"Suriye ile yeni sayfa".
Avrupa ve batı ülkelerinde 3. Dünya savaşı tehlikesi gündem olurken, Suriye ile yeni bir sayfa mı açılıyor? Güney sınırımızda tehlike her geçen gün azalacağına büyüyor, her gün şehit haberleri gelmeye devam ediyor, elbette böyle devam edemez, büyük ihtimalle çok yakın bir zamanda Beşar Esad'ın dostumuz müttefikimiz olduğunu üstü kapalı açıklayabiliriz.
0 notes
Text
Hareketiyle tüm Türkiye’nin takdirini kazanmıştı; Tural Şahbazlı, 24 Tv’nin canlı yayın konuğu oldu
https://pazaryerigundem.com/haber/179607/hareketiyle-tum-turkiyenin-takdirini-kazanmisti-tural-sahbazli-24-tvnin-canli-yayin-konugu-oldu/
Hareketiyle tüm Türkiye’nin takdirini kazanmıştı; Tural Şahbazlı, 24 Tv’nin canlı yayın konuğu oldu
Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde PKK’lı teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan Piyade Astsubay Çavuş Mehmet Ali Horoz’un “Afrika’da su kuyusu açılması” vasiyeti, Azerbaycanlı hayırsever, Gazeteci Tural Şahbazlı tarafından yerine getirildi.
ANKARA (İGFA) – Gazeteci Şahbazlı, bu önemli adımı 24 TV’de Kaan Yakuphan’ın sunumuyla yayınlanan Akşam Haberleri programında anlattı.
Üniversite eğitimi için geldiği Kahramanmaraş’ta yaşamını sürdüren Şahbazlı, Kurban Bayramı tatili ve kardeşinin düğünü için gittiği memleketinde, şehit haberini aldı ve Piyade Astsubay Çavuş Horoz’un Afrika’da su kuyusu açılması vasiyetini öğrendi. Azerbaycan’daki ailesiyle istişare eden Şahbazlı, Afrika’nın Kamerun bölgesinde daha önce babasının adına başlattığı ve yapımı tamamlanmak üzere olan bir su kuyusu projesine şehit Piyade Astsubay Çavuş Mehmet Ali Horoz’un ismini verme kararı aldı.
Şahbazlı, “Ben yıllardır Kahramanmaraş’ta yaşıyorum. Bu şehre bir vefa borcum var. Şehidimizin vasiyetini yerine getirmek benim için büyük bir onurdu. Babamın adına yaptırmayı planladığımız su kuyusu projesini şehidimizin adıyla tamamlamak hem onun hatırasını yaşatmak hem de Afrika’daki insanlara faydalı olmak istedik. Babam da hiç tereddüt etmeden, ‘Sağ ol oğlum böyle bir düşüncen varsa sen benim adıma yapmış kadar oldun ve sen bir evlat olarak babaya verilebilecek en büyük hayrı yapmış oldun. Şehidimizin adına su kuyusunu açıp ailesine taziye dileklerimi iletin dedi.’ Türkiye’ye döndüğümde şehidimizin ailesine taziye dileklerimizi ilettik ve onların büyük acısını paylaştığımızı belirttik” dedi.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
Photo
Protokol İftarında Buluştu: Şehit Aileleri ve Gazilerle Anlamlı Buluşma | CeBoz.com
Çanakkale Gündem Haberleri
0 notes
Text
Şehit Gaffar Okkan'ın 23'inci ölüm yıl dönümünde Mezarı Başında Dualarla Anıldı Ali Gaffar Okkan (24 Şubat 1952; Hendek, Sakarya - 24 Ocak 2001; Diyarbakır), faili hâlen meçhul olan bir suikast sonucu öldürülmüş eski Diyarbakır emniyet müdürüdür. Diyarbakır halkı tarafından "Gaffar Baba" olarak bilinir ve hatırlanır. Diyarbakır'ın "Gaffar Baba"sı olarak anılan, hizmetleriyle gönüllerde taht kuran ve 21 yıl önce uğradığı silahlı saldırıda şehit düşen İl Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan'nı Sakaryalı'lar unutulmadı Katılanlar arasında Sakarya Valisi Yaşar Karadeniz, Hendek Belediye Başkanı Turgut Babaoğlu, Hendek Kaymakamı Halil İbrahim Acır, Gaffar Okkan'ın Eşi, Ablası, Kızkardeşi .Kuvayi Ve Mücahitler Derneği Polis Şehitleri Ve Emeklileri Derneği Başkanı Beşir Aslan, Fısıltı Haberleri Haber Müdürü Aslı Kılıç ile tüm sevenleri katıldı. https://www.fisiltihaberleri.com/haber/sehit-gaffar-okkanin-23inci-olum-yil-donumunde-mezari-basinda-dualarla-anildi-10224.html
#GaffarOkkan #Sakarya #şehit #türkiye #asker #vatan #polis #jöh #pöh #jandarma #türk #komando #özelharekat #bordobereliler #çevikkuvvet #bozkurt #afrin # #mhp #bayrak #şehitlerölmezvatanbölünmez #uzmançavuş #izmir #atatürk #ülkücü #asena #islam #jandarmaözelharekat #polisözelharekat #turkey #15temmuz
0 notes
Text
CHP Lideri Özgür Özel Şehit haberleri üzerine MYKyı olağanüstü toplantıya çağırdı http://dlvr.it/T1L9Xd
0 notes
Text
Şehitlerin acı haberleri ailelerine ulaştırıldı
Irak’ın kuzeyindeki Pençe-Kilit Harekatı bölgesinde bir üs bölgesine sızmaya çalışan teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan Piyade Uzman Çavuş Serkan Sayın’ın şehadet haberi Adıyaman’daki ailesine ulaştırıldı. Askeri yetkililer, Sayın’ın Bahçelievler Mahallesi’nde yaşayan babası Hacı annesi Emine Sayın’a şehadet haberini verdi. Şehidin ailesinin evine Türk bayrağı asıldı. Serkan Sayın’ın 5…
View On WordPress
0 notes
Text
ırak'tan şehit haberleri geliyor baba, senin haberini bana getirdikleri gibi. ne meseleymiş değil mi sınırlar. öldürmek kolaydı sana, ölüm zor. sınırların bu kadar netti. sen zorun adamısın biliyorum, zoru seçtin. herkes için zor olanı seçtin ama. asker adamla harbiden evlenilmezmiş, doğru söylemişler zamanında anneme. şimdi kimse bir şey söyleyemiyor. baş sağlığını veren çoktan çekildi. sen olsan kalk ayağa derdin, şimdi her gördüğüm yüz düş yere diyor. ben düşmedim henüz ama bir gün düşeceğim, çok yakında biliyorum. senin düştüğün gibi alnım ak düşmem ben o toprağa, bunu da biliyorum. üstüm başım çamura bulandı çoktan. en kötüsü de temizleyecek yağmur üstüme yağmıyor eskisi gibi, daha çok boğuyor. senin boğmanı tercih ederdim, içime dolan suyun merhameti yok.
1 note
·
View note