#DEM Partisi
Explore tagged Tumblr posts
alittlefurtheroutoftheway · 1 month ago
Text
TBMM 28. Dönem 3. Yasama Yılı Açılışı ve Siyasi Gelişmeler
TBMM’nin 28. Dönem 3. Yasama Yılı Başladı Haber Merkezi, TBMM 28. Dönem 3. Yasama Yılı, gerçekleştirilen özel bir toplantı ile resmen başlamıştı. Bu toplantıya Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de katıldı. Bahçeli’nin DEM Partili milletvekilleri ile tokalaşması ve arkasından yaptığı ‘barış’ vurgusu, toplantının en çok dikkat çeken anlarından biri…
0 notes
cagdasyatirim · 8 months ago
Text
4 notes · View notes
seslimeram · 9 months ago
Text
Türkiye Kime Reva Bilinendir
Tumblr media
Toplumsal dönüşümü, demokrasicilik pratiklerinden dem vurulurken, hürriyetten bahisler açılıp dururken yerle bir ederek / sınırlayarak var ediyor bir ülke. Siyaset ahvalinin suna geldiği, muktedirden sözüm ol meclisten içeri muhalif görünümlü şaklabanlara birbirilerini eyleyip, al gülüm ver gülüm bir tahakküm döngüsü içerisinde o dönüşüm mutlak yıkımın kılınır. Korkunç badirelerin arasında seyrüsefer eylemiş olan bir menzilde dönüşümü mutlak korkulara, kati kesintisiz bir teröre rehinelik olarak ele alan iktidar tahayyülü o teslimiyetçi / içten içe esir alan ve geleceği çürüten bir pratiği var eder. Birbirini tamamlayan bir kurgu ile anlamı aleni bir halde çarçur edildiği, yerine ikame edilmiş ön yargıların bir geçerlilik addedildiği cürüm bütünleşik menzil gerçek kılınır. Sene 2024 halen “istibdat” rejiminin eksiklerini tamama erdirme gayretini odağına alan bir aklın var ettikleriyle güncellik kuşatılır. Dört bir yanda, o tahayyül edilmiş olan daraltma ekseninde yepyeni cürümlere meyil eden bir menzil var edilir. Tümüyle, kesintisiz, cerahati merkezine alan, dediğim dedik bir yönetim anlayışı, duraksamadan güncellenen ötekileştirme hali içerisinde bir dönüşüm, toplumun çöküşünü simgeler.
Genel geçer değil doğrudan bir demokrasi isteminin bile isteye zehirlendiği zeminde her bir dönemeç biraz daha ağır yıkımı beraberinde getirir. İktidarın, baş efendinin sunduğu o zeminin etrafında oynamaya devam diyen muktedir yancısı tiplemelerin / çetelerin ve bir tabi alternatif oldukları iddiasını yineleyen muhaliflerin önemli bir kısmının bu bir örnek, basmakalıp dönüşümü, tekinsiz bir sınıra evrimi bir daimi hale evirme çabası bugün iş bu raddede düşündürücü değil midir? Tümüyle nobran, bizatihi kaskatı bir kötülük hali artık bitimsiz olagelen bir yadsıma, yok sayma ve eliminasyon ile birlikte dönüştürülen yerde bir hayat mefhumu çıkartılabilir mi? Kalır mı böyle bir şey. Ak parti iktidarının tüm öge, bileşenleriyle var ettiği açmazlar, kötülüğü sırtlayan, savunan hamlelerinin kepazelikleri yetmiyor gibi bir de ana muhalefet olduğu iddiasını güncelleyen, kimine göre demokrat, kimine göre atanmamış despotizmi destekleyen, bir öyle bir böyle ama illa ki tek adamın başka başka suretlerini savunagelen Cumhuriyet Halk Partisinden çıkagelen son iki çıkışı göz önüne getirdiğinizde o dönüşümün istikameti de yeterince açık bir utanç vesikasını oluşturacaktır. Hep iktidardan / kendi çetelerinden / yancı olanlarından değil ya bu defa da o iklimin değirmenine su taşımaktan kaçınmayan bir muhalifler silsilesinden iki örnek yeterince hazin olanın sağlamasını yapar. Buyurunuz!
Gazete Duvar’dan aktaralım: “Cumhuriyet Halk Partisi Afyonkarahisar Belediye Başkan adayı Burcu Köksal Seçim Koordinasyon Merkezi’nde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında düzenlenen basın toplantısında konuştu. DEM parti ile ilgili ifadeleri gündem olan CHP Afyonkarahisar Belediye Başkan adayı Burcu Köksal, "Genel başkanımızın söylediği Afyonkarahisar’ı tüm Afyonkarahisarlılarla birlikte yöneteceğiz. Genel başkanla karşı karşıya geldi, yan yattı çamura battı gibi söylemleri de kabul etmiyoruz" dedi.
Köksal’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Belediye başkanı olduğumda belediyeyi DEM ve HÜDAPAR ile yönetmeyeceğim
Tüm seçim dönemlerinde partimize yönelik yalan, sahte iddialar ve belgeler üretmekten çekinmeyen AKP, bu kez de Afyonkarahisar’da bizimle ilgili ‘terörle iş birliği yapıyor, PKK’lıları işe alacak’ gibi propagandası yapmaya başlamıştı. Kurtuluş Savaşı’nın başladığı memleketimde yalanlardan oluşan bu söylemle pirim kazanmaya çalışanlara toplu olarak yanıt verdik. Seçim süreci boyunca söylediğim gibi AKP’nin yalanlarına, montaj videolarına karşı söylemim nettir. Belediye başkanı olduğumda belediyeyi DEM ve HÜDAPAR ile yönetmeyeceğim. Afyonkarahisar İttifakı’nda DEM ve HÜDAPAR yoktur.
'Belediyenin Kapısı Herkese Açık'
Hiç kimse cümlelerimi kesip biçip cımbızlayıp başka anlamlar çıkarmaya çalışmasın. Tavrım nettir. Belediye başkanı olduğumda etnik kökeni ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan, bu ülkeyi seven, bu ülkenin birliğini ve bölünmez bütünlüğünü savunan herkese ardında kadar açık olacaktır.
'Genel Başkanla Karşı Karşıya Geldi Söylemlerini Kabul Etmiyoruz'
Belediyeler hiçbir ayrım gözetmeden tüm halka eşit hizmeti götürmekle yükümlüdür. Ataköy’den Kışlacık’a Karşıyaka’dan Dumlupınar’a kadar tüm mahallelerimiz Afyonkarahisar’da belediye başkanlığımızda eşit hizmet alacaktır. Bu türde ayrımcılık insani değildir hem de parti kültürümüze aykırıdır. Genel başkanımızın söylediği Afyonkarahisar’ı tüm Afyonkarahisarlılarla birlikte yöneteceğiz. Genel başkanla karşı karşıya geldi, yan yattı çamura battı gibi söylemleri de kabul etmiyoruz. Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı olan insanların yeri CHP’dir.
Ben bu partinin bir evladıyım. Grup Başkanvekili ve belediye başkan adayıyım. Sayın Genel Başkanımızın liderliği yapılan milli takım gol attığında ayağa kalkanların, filenin sultanları kazandığında göz yaşı dökenlerin oluşturduğu Türkiye İttifakı’nı yurdumuzun dört bir köşesinde kararlıkla kuracağımız ve büyüteceğimizi vurgulamak isterim. CHP’nin yönettiği 11 büyükşehri tekrar kazanacağız ve belediye sayımızı artıracağız. Hiç şüphem yok ki Afyonkarahisar Belediyesi’ni de kazacağız. Ben tüm Afyonlu hemşerilerime bu memleketin bölünmez bütünlüğünü savunan herkese kendimi emanet ediyorum. 31 Mart’ta bu memleketin yiğit bir evladı olarak onlardan destek bekliyorum.
Soru Almadı
Köksal, basın toplantısı biter bitmeden soru almadan masadan kalkarak basın mensuplarına teşekkür etti ve salondan ayrıldı.”
Irkçılığı var edip, yükselen tepkimeler sonrasında tornistan edip, ben aslında bunu dedim de şunu dedim halleri içerisinde bir kere daha dönüşümün her nasıl var edildiği görünür kılınır. İktidar kanadının teröristlerle birliktelik sergiliyor diye coşup durduğu, parti ismine atfen demli çay içiyorlar, beraber demleniyorlar, birlikte bu vatanı bölecekler gibi nice argüman, deli saçmasını aşmayan tahayyül karşısında bir refleksmiş gibi Köksal kendini korumaya aldığını bildirir. Afyonkarahisar gibi küçük bir ilde dahi bu bahisleri miting meydanlarında teröristlerle iş birliğine girildiği sanrısını aştığını zannetmek için yurt genelinde sekiz milyona yakın oy almış olagelen bir Kürd seçmeni hedef kılmaktan zerre gocunmaz. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisinin sunduğu perspektifi topyekun nefret sarmalında yok sayarak hakaretlerle, ötekileştirme ve bildiğiniz ayrıştırma ile kimi nasıl buluşturacaktır misal Köksal. Vatan millet sevgisinin belirli sınırlarının olduğundan bahis açıp illa ki o katı, tek tip akılla hareket edileceğini kalanların da göz ardı edilmeye devam olunacağının bildirildiği bir yerde toplumsal huzur nedir ki, bir kuru laf kalabalığından gayri değil mi? Ayrımcılığı, iktidar ve üyelerinin suna geldiği kini bir hal bir şekilde yeniden sahip çıkarak kurumsallaştıran, bunu sözüm ona muhalif bir kimliğin içine yedirebilen bir temsilde, Türk dışında kalakalan insanların hali nice olacaktır? Dönüşüm nam yenileme, giderek bir Nazi Almanyası haline savrulurken, baş efendiden, mimli nam faşistine eyledikleri yetmezken bir de kendini eşitlikçi, adil, hakkaniyetli bir demokrat olarak bildiren bir yapıdan çıkagelen bu tahayyül, şimdi şu aşağıda okuyacak olduğunuz bahis söz konusuyken bu ülke gün yüzü görebilir mi?
“CHP Grup Başkanvekili Burcu Köksal'ın ardından CHP'li Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan da DEM Parti'ye karşı ayrımcı ifadelerde bulundu. Özcan, "Ben bırakın DEM Parti ile işbirliği yapmayı, DEM Partililerle aynı kaldırımda bile yürümem" dedi.
CHP'li isimlerden DEM Parti'ye dönük ayrımcı ifadeler gelmeye devam ediyor.
"DEM Parti'lileri kapıdan içeri almam" diyen Afyon Belediye Başkan adayı Burcu Köksal'ın ardından CHP'li Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan'da milyonlarca DEM Parti'liyi hedef aldı.
Sözcü TV yayınına katılan Özcan DEM Parti ve CHP ilişkisine dair süren tartışmalara ilişkin şu açıklamayı yaptı:
"Ben DEM Partisi'yle işbirliği yapılmaması görüşündeyim. Bolu'da zaten böyle bir şey söz konusu değil, olmaz da. Başkası farklı düşünebilir, Cumhuriyet Halk Partisi'nde farklı düşünceler de olabilir. Ben DEM Partililerle bırakın işbirliği yapmayı, aynı kaldırımda bile yürümemeyi tercih ediyorum. Etnik milliyetçilik yapanlarla benim işim olmaz."
Bolu’yu daha önce başta Suriyeli olmak üzere tüm mültecilere hayatı dar ederek var etmiş bir ismin, ırkçılığında kendisine yeni eşikler açabildiği bir zemini göstermesi açısından ol dönüşümün ne kadar hazin bir istikameti beraberinde taşıyor olduğunu nihayet fark ediyor musunuz? Kürdün, Alevinin, Arabın, Ermeni’nin, Rum’un, Laz, Çerkes, Pomak’ın ve daha nicesinin hakkını göz ardı ederek onları mimleyerek, öteki ilan ederek, Bolu’nun başına gelebilecek en büyük facialardan birisi olagelen Özcan gibi temsillerin nefretiyle birlikte bir ortak yaşam söz konusu edilebilir mi? İnsanların aidiyetlerinin bunca kurcalanıp, oy verdikleri bunca tefe konmak için yeterli görüldüğü bir zeminde demokrasi neyin nesidir sahiden de? Kötülüğü bir yönetim biçimi olarak ele alanların iktidara alternatif olmak gibi bir durumları söz konusu mudur, hepsi aynısının laciverdi olmakta bunca çaba sarf ederken. Milyonlarca insanı bir anda terörün destekçisi, terörist ilan edip, akla gelen her şekilde bir hedef kılarak, CHP’yi tam da aşil topuğundan vurmak için hazır bekleşenlerin de ekmeğine yağ sürerek ne alternatifi olunabilir, her şey iktidarın mot-a-mot aynısıyken, bir bunda ısrarcı olunurken, düşünür müsünüz?
Toplumsal dönüşümü mutlak, kati teslimiyetçilik olarak ele alan bir iktidar kliği yirmi bir yıldır var ettikleriyle hayatı çepeçevre kuşattı. Ama öyle ama böyle ana muhalefet ve tüm o eski altılı masa projesine dahil olanların bugün yeniden kartlar dağıtılıp dururken var ettiği bakışım / yönelim bizatihi o iktidar şablonunun da hem onaylanmasını hem de halen sürgit devam olunan Türkün Türk’e düşmanlığını da bildirmeye devam ediyor. Ezcümle birbirini takip ede duran bir akıl, fikirle bir asırdır aşılamayan engebeli halleri yeniden imal ederek bir alternatif oluşturulmaz. Türkiye’nin asırlık demokrasi deneyimi diyerekten kestirmeden geçiştirilen o muasırlaşma hamlelerini birbirinin tıpkısı yöntemlerle içinde yaşayanlarına dar ederek var etme söz konusu olmaz, olamayacaktır. Düpedüz yalın bir ırkçılıkla, ikrah edileni ikrar ederek, kimi yerde sahip çıkarak bir ilericilik söz konusu olmaz, oldurulamaz. Yönelimini tek renkten, tekillik ısrarından ele alan, Sünni, Müslüman, Türk, Hanefi diyerek kodlanmış olagelen yapı / kümenin dışında kalanların ülkesi değil midir bu ülke? Bir kere daha dönüşüm diyerekten tarihindeki acılarını yeniden sahiplenen, yineleyen, onlarla bir yol / yön çizmeye çalışan yerdeki hayat imecesi her ne olacaktır! Türkiye kimindir, kime reva bilinendir, sahiden nedir; ev mi, mahpushane mi? Ayrımcılık, ırkçılık her seçim pratiği öncesinde gemiyi azıya alıp dururken, burası cennet midir, cehennemin ta kendisi midir, ayırtına varabiliyor musunuz! Türkiye nedir, neden bunca afaki ayrıma, ırkçılığa, sözü çiğneyen bir tahakküme rehindir, umursuyor musunuz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Illustration For An Article About A Journalist Being At War With Self-Care, Home and Abroad – ANXY Magazine – Max LÖFFLER
1 note · View note
gokhan-gulmez · 10 months ago
Text
Ali Babacan,Ahmet Davutoğlu,Muharrem İncenin oy oranları yüzde 1’in altında kaldı.
Yerel seçimlere geri sayım sürerken, anket sonuçları da bir bir paylaşılmaya devam ediyor. Son olarak Asal Araştırma, Ocak ayında yaptığı seçim anketinin sonuçlarını yayımladı. Açıklanan son anket sonuçlarında Yeniden Refah Partisi ve Türkiye İşçi Partisi‘nin yükselişi dikkat çekerken; 14 Mayıs’taki seçimlerde CHP kontenjanından Meclis’e giren Ali Babacan’ın DEVA Partisi, Ahmet Davutoğlu’nun…
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
edapostblog · 8 months ago
Text
Siyasi paylaşım yapmayacaktım ama sağda solda paylaşımları görünce yapmaya karar verdim.
Tabii nasıl herkes kendi fikrini savunuyor Bayram yapıyorsa ben de fikrimi söylemek istiyorum.
Evet bu sefer Erdoğan hak etti kaybetmeyi, özellikle emekliler gerçekten çok zor durumda.
Maaş atışlarındaki dengesizlik milleti isyan ettirdi.
Ama...
Bu yüzden kalkıp da PKK ile Birlik olanlara oy verecek değilim.
Şehitlerimin kanını isyan ettirmem. Öğretmenlerimi, askerlerimi, kundaktaki bebelerimi, öldürenlere oy vermem, verenleri de kınarım!
Topraklar bana değil milletime aittir. #Abdülhamid Han. Hazretleri benim Atamdır!
Erdoğan Bu vatanı sattı diyorlar, bunu söyleyenler kullanım hakkı nedir biliyorlar mı acaba!? Biz yabancı ülkelerde ev alırken, iş kurarken, vatandaşlıklarına geçerken, onlar bize Toprak mı satmış oluyorlar!
Bütün dünya ekonomik krizle uğraşıyor sadece bizim ülkemiz değil.
Çünkü bizim insanımız şükürsüz! Kanaatsız! Ayağını yorganına göre uzatmaz! Gözleri hep yukarıdadır! Bolluk bereket rahat yaşamak isterler! Hallerine bakmazlar halı dokurlar sözleri misali.
CHP ile DEM partisi el ele. Hadi bakalım bundan sonra bol bol heykel dikersiniz! Kar kış kıyamette balık yemeye gidersiniz, tatile çıkarsınız.
Veeee bu günleri çok arayacağız!
Tumblr media
Bu paylaşımımdan sonra isteyen beni arkadaşlıktan çıkarabilir!
80 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 4 hours ago
Text
Tumblr media Tumblr media Tumblr media Tumblr media
İçişleri Bakanlığı’nın kayyım kararıyla görevinden uzaklaştırılan DEM Parti’li Tunceli Belediye ‘eş başkanı’ Birsen Orhan, “Bunlar işgalci... Dersim’i nasıl 1938’de işgal ettilerse bugün yine belediyemizi işgal ediyorlar” dedi.
DEM Parti ‘eş’ Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Çok iyi bilsinler ki Seyit Rıza ne yaptıysa Kürt halkı da onu yapacaktır” dedi.
PKK iltisakıyla tutuklanan CHP/DEM’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in makam odasında ele geçirilen dijital kitapçıkta, “Dersim bir isyan değildi. Kendisine yapılan operasyona karşılık yapılan bir direnişti. Dersim direnişi kapsamlı askeri operasyonlarla ve büyük katliamlarla yerle bir edildi.” denildi..
Dersim isyanının 1937-1938 yılları arasında gerçekleştirildiğini.
Dönemin tek partili CHP iktidarının lideri Mustafa Kemal’in talimatıyla Tunç Eli Harekatı başlatılarak isyanın kanlı şekilde bastırıldığını.
M.Kemal’in manevi kızı Sabiha Gökçen’in kullandığı savaş uçağı vesilesiyle isyancıların havadan bombalandığını.
İsyanın elebaşı Seyit Rıza’nın yakalanarak idam edildiğini.
İsyanın bastırılmasının ardından bizzat Mustafa Kemal’in kararıyla Dersim isminin kazınarak şehre, harekatın ismi olarak Tunceli isminin verildiğini.
Tarihler uzun uzun yazar.
DEM Parti’lilerin Tunceli olaylarıyla ilgili “işgalci” ve “katil” gibi çok ama çok ağır ithamı, doğrudan doğruya Mustafa Kemal Atatürk ve “genç cumhuriyet”e yöneltilmiş oluyor.
Peki; kayyım bahanesiyle DEM Parti’li Tuncer Bakırhan ve Birsen Orhan’a, yarı DEM yarı CHP’li Ahmet Özer’e, Atatürk’e yönelik “Dersim” ithamları nedeniyle tepki gösterildiğini gören oldu mu?
Atatürk’ün kurucusu ve ölene kadar lideri olduğu CHP’den net ve sert bir ses yükseldiğini duyan oldu mu?
“Bir çift mavi gözün ışığında” yürüdüklerini söyleyen ‘düşman kardeşler’ Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş’tan ses geldi mi?
Kemalizm’in siyasi uzantıları sayılabilecek İYİ Parti, Zafer Partisi ve diğerlerinden DEM’lilere yaylım ateşi başlatıldı mı?
Haber7 Yazarı Faruk Arslan'ın yazsının tamamını haber7.com'dan okuyabilirsiniz.
15 notes · View notes
doriangray1789 · 10 months ago
Text
SEÇİM
İmamoğlu, Erdoğan’la yarışıyor Buğra Kavuncu, Azmi Karamahmutoğlu ile yarışıyor Zafer Partisi, İyi Parti ile yarışırken, İyi parti hem CeHaPe ile hem de MHP ile yarışıyor CeHaPe, İyi Parti, DEM ve Tip ile yarışırken TIP, DEM ve CeHaPe ile yarışıyor.. solcular solcularla, sağcılar sağcılarla yarışıyor
“Kız sen İstanbul’un neresindensin”
Gibi…
Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Ahmet Yener, 36 siyasi partinin 31 Mart'ta yapılacak yerel seçime katılma yeterliliği bulunduğunu açıkladı…
Bir siyasi partinin herhangi bir Seçime katılım şartları kanunda sayılmış
Buna göre;
Siyasi partilerin seçimlere katılabilmesi için illerin en az üçte ikisinden fazlasında teşkilat kurmuş ve büyük kongresini yapmış olması veya TürkiyeBüyük Millet Meclisinde grubu bulunması şarttır.
Ayrıca devlet yardımı şartı var
İncelenen Yasa ile yapılan düzenlemenin yarattığı sonuca göre, genel oy barajını aşanlar dışında, yalnızca genel seçimlerde toplam geçerli oyların en az yüzde 7'sini alan siyasal partilere Devlet yardımı yapılması ön görülüyor
Şimdi bunkadar siyasi partinin örgütlenme insan kaynağı seçim propagandası afiş vb derken — kaynak nereden? sorusu aklıma geliyor…
Tumblr media
17 notes · View notes
hamitbyd-blog · 11 months ago
Text
Tumblr media
TBMM'de AK Parti, MHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi, teröre karşı ortak bildiri imzaladı. Bildiriyi CHP ve DEM Parti imzalamadı.
11 notes · View notes
hepsigundemcom · 9 days ago
Text
Anka Haber Ajansı 19 Kasım Salı Gündemi
Anka Haber Ajansı 19 Kasım Salı Gündemi09.30 - Kemalettin Özdemir'in FETÖ'nün "emniyet imamı" olduğu argümanıyla "silahlı terör örgütü kurma yahut yönetme" kabahatinden yargılandığı dava Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edecek. (ANKARA)(10.00) - TBMM Plan ve Bütçe Kurulu'nda, Sıhhat Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçesi görüşülecek. (GÖRÜNTÜLÜ - ANKARA)10.00 - Yenidoğan Çetesi Davası'nın duruşması Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edecek. (GÖRÜNTÜLÜ - CANLI/ İSTANBUL)10.30 - Sağlık-Sen, Sıhhat Bakanlığı'nın 2025 yılı bütçe görüşmelerine ait talep ve beklentilerine ait basın açıklaması yapacak. (GÖRÜNTÜLÜ - CANLI/ ANKARA)10.45 - 12.45 - 13.30- TBMM'de MHP, DEM Parti ve CHP küme toplantıları yapılacak. (GÖRÜNTÜLÜ - CANLI/ ANKARA)11.00 - IF Wedding Fashion İzmir - 18. Gelinlik, Damatlık ve Ağabeye Giysi Fuarı, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay'ın ev sahipliğinde düzenlenecek merasimle açılacak. (GÖRÜNTÜLÜ - İZMİR)14.00 - Yeniden Refah Partisi Genel Lider Yardımcısı Suat Kılıç, MYK toplantısının akabinde basın açıklaması yapacak. (GÖRÜNTÜLÜ - CANLI/ ANKARA)(15.00) - TBMM Genel Heyeti'nde, iç güvenlik alanında düzenlemeler içeren Dahiliye Memurları Kanunu ve Birtakım Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Kararında Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi görüşülecek. (GÖRÜNTÜLÜ - ANKARA)15.00 - CHP Esenyurt'ta Demokrasi Nöbeti'ne devam edecek. (GÖRÜNTÜLÜ - CANLI/ İSTANBUL)15.15 - Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ'ın cenazesi, Mezitli Mescidi'nde ikindi vakti kılınacak cenaze namazının akabinde Akbelen Kent Mezarılığı'nda toprağa verilecek. (GÖRÜNTÜLÜ - MERSİN)22.45 - A Ulusal Futbol Ekibi, UEFA Uluslar B Ligi 4. Küme'deki son maçında Karadağ ile karşı karşıya gelecek. (NİKSİC) -Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Brezilya'nın Rio de Janeiro kentinde gerçekleştirilen G20 Önderler Tepesi'nde basın toplantısı düzenleyecek. ANKA Haber Ajansı düzgün çalışmalar diler… Son Dakikahttps://hepsigundem.com/anka-haber-ajansi-19-kasim-sali-gundemi/?fsp_sid=815#Ankara
0 notes
gundemarsivi · 12 days ago
Text
Tumblr media
İsyan Çıkaracakmış!
✍🏻 Yılmaz Dikbaş
DEM Partisi Eşbaşkanı, Siirt Milletvekili Tuncer Bakırhan, Mardin’de 4 Kasım 2024 günü şu tehdidi savurdu:
“Çok iyi bilsinler ki, Seyit Rıza ne yaptıysa, Şeyh Sait ne yaptıysa Kürt halkı da onu yapacaktır!”
Değerli Dostlar,
Şeyh Sait ve Seyit Rıza, genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı silahlı isyanlar örgütlemişlerdi.
Tuncer Bakırhan da tıpkı onlar gibi, 101 yıllık geçmişi olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı silahlı isyan başlatacağını ilan etmiştir!
ŞEYH SAİT İSYANI
Şeyh Sait isyanı 8 Şubat 1925 Pazar günü başladı.
Şeyh Sait, 1865 yılında Elazığ’ın Palu ilçesinde doğmuş, Zaza bir aileye mensup Nakşibendi şeyhidir.
Türk devleti, isyanı 31 Mart 1925 günü bastırdı, elebaşı Şeyh Sait ve yandaşlarını yakaladı. İsyancılar İstiklal Mahkemesi’nde yargılandı. Elebaşı Şeyh Sait ile birlikte 29 isyancı idam edildi.
Şimdi gelin, Şeyh Sait isyanını, 25 yıldır İmralı’da yatmakta olan PKK terör örgütünün elebaşı Abdullah Öcalan’dan dinleyelim!
Terörist elebaşı Öcalan, 1 Ocak 2000 Cumartesi günü şunları anlattı:
“Şimdi artık benim devletime hizmet için neler yapabileceğimi konuşmalıyız. Bazı hususları tek tek anlatmak istiyorum.
Boş yere akıtılan kanların, çekilen çilelerin artık son bulması lazım.
Mesela Şeyh Sait hadisesinin altında İngiliz vardır. Hem kışkırtma hem de maddi anlamda her türlü desteği vermiştir.
Şeyh Sait zaten kendisi büyük bir zengindi, toprak ağası idi. Aslen Palulu idi ama Hınıs’ta oturuyordu, binlerce davarı vardı, ticareti iyi idi. Ne oldu, ‘Gel’ dediler, ‘Kürdistan’ı kurup seni de kral yapalım.’ Hırsa kapıldı, tabii İstanbul’daki Vanlı Seyit Abdülkadir de İngilizlerle beraber bu işin militanlarındandı.
Önce Kürtçü değilim, şeriat elden gidiyor diye başkaldırıyorum dedi, ama Kürtçü oldu, yani tutarsızdı. Netice bir sürü ölüm ve acı, daha da önce söylediğim gibi, şiddet zaman zaman aşırı da olsa genç Cumhuriyet kendisini korumuştur.”
Değerli Dostlar,
Tekrar ediyorum, Şeyh Sait hakkındaki yukarıdaki sözler benim değil, PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın açıklamalarıdır!
SEYİT RIZA’NIN DERSİM İSYANI
Şimdi gelelim, DEM Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan’ın kendisine örnek olarak aldığı Seyit Rıza’ya…
21 Mart 1937 Pazar günü, Seyit Rıza Dersim İsyanı’nı başlattı.
30 Temmuz 1937 Cuma günü İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na bir mektup gönderdi.
Daktiloyla Fransızca yazılmış olan bu mektup, el yazısıyla “Dersim Generali Seyid Rıza” olarak imzalanmıştır!
Mektubun Fransızca aslı, Türkiye’de ilk kez Türk Milletine Suikast adlı kitabımda yer almıştır (Aralık 2022’de Nergiz Yayınları tarafından yayımlanmıştır).
Mektubun Türkçe Çevirisi
İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na
Dersim-Kürdistan
30 Temmuz 1937
“Sayın Bakan,
Yıllardan beridir Türk Hükümeti, Kürt halkını asimile etmeye çalışmakta ve bu amaçla gazete ve Kürt dili yayınlarını yasaklamakta, anadillerini konuşanlara eziyet ederek, Kürdistan’ın verimli topraklarından gidenlerden büyük bir bölümünün telef olduğu Anadolu’nun çorak topraklarına zorunlu göçler düzenleyerek bu halka baskı yapmaktadır.
Son günlerde Türk Hükümeti, kendisiyle yapılan bir antlaşma sonucu bu baskılardan arındırılmış Dersim bölgesine de girmeye kalkışmıştır.
Bu olay karşısında Kürtler, göçün uzak yollarında can vermek yerine kendilerini korumak için 1930’da Ağrı Dağı’nda, Zilan ve Beyazıt Ovası’nda olduğu gibi silahlara sarıldılar.
Üç aydan beri ülkemde vahşi bir savaş ortalığı kırıp geçirmektedir.
Savaş olanaklarının eşitsizliğine ve bombardıman uçaklarının, yangın bombalarının, boğucu gazların kullanılmasına rağmen ben ve yurttaşlarım Türkiye ordusunu başarısızlığa uğrattık.
Direnişimiz karşısında Türk uçakları köyleri bombaladılar, yangınlar çıkardılar ve savunmasız kadın ve çocukları öldürdüler. Böylece Türk Hükümeti, tüm Kürdistan halkına zulüm ederek yenilgisinin intikamını alıyor.
Hapishaneler yumuşak başlı Kürt halkıyla dolup taşıyor, aydınlar kurşuna diziliyor, asılıyor ya da Türkiye’nin ıssız bölgelerine sürülüyor.
Üç milyon Kürt ülkesinde bulunuyor ve sadece soylarını, dillerini, geleneklerini, kültürlerini ve uygarlıklarını koruyarak barış ve özgürlük içinde yaşamak istiyor. Kürt halkı, benim sesimden Ekselanslarına sesleniyor ve hükümetinizin manevi etkisinden Kürt halkını yararlandırmanızı sizden istirham ediyor.
Sayın Bakan, en derin saygılarımın kabulünü rica ederim.”
Dersim Generali
Seyit Rıza
Şimdi iki soru ve iki cevabımız var:
Birinci soru: Seyit Rıza bu mektubu İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na nasıl gönderdi?
Cevap: İngiliz belgelerinden öğreniyoruz, Seyit Rıza mektubunu İstanbul’daki İngiliz Büyükelçiliği’ne göndermiş ve onlardan mektubun Londra’ya ulaştırılmasını rica etmiş.
İkinci soru: Peki, İngilizler Seyit Rıza’nın mektubuna cevap vermişler mi?
Cevap: İstanbul’daki İngiliz Büyükelçiliği, Seyit Rıza’nın mektubunu İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na şu el yazısı kısa notla birlikte göndermiş:
Mektubun Türkçesi:
23 Eylül 1937
“Seyit Rıza’dan almış olduğumuz bir mektubun kopyasını ekte sunuyoruz.
Söylememize gerek yok, Seyit Rıza’ya mektubunu aldığımıza dair bir teyit göndermedik.”
Son bir soru: Seyit Rıza’nın mektubunu alan İngiltere Dışişleri Bakanlığı bir cevap vermiş mi?
Cevap: Evet vermiş, ama Seyit Rıza’ya değil! Cevabını İstanbul’daki Büyükelçiliğe göndermiş.
İşte o mektubun Türkçesi:
Britanya Büyükelçiliği, İstanbul
5 Ekim 1937
“Seyit Rıza’dan aldığınız mektubun bir kopyasını iliştirdiğiniz 23 Eylül 1937 tarihli (E 5529/466/44) mektubunuz için teşekkür ederiz.
Eğer bu mektubun varlığından Türk Hükümetini resmi olmayan yoldan haberdar eder ve bu mektubu hiç dikkate almadığımızı bildirirsek iyi bir izlenim yaratmış olacağımıza inanıyoruz.
Böyle davranmamıza sizin herhangi bir itirazınız var mı?
Seyit Rıza’nın mektubunun size hangi yoldan ulaşmış olduğunu da bilmek isteriz.”
Son Değerlendirme
Dersim isyanının elebaşı Seyit Rıza, İngilizlerden yardım dileniyor.
Tarihte, yabancılardan yardım ve merhamet dileyerek bağımsızlığını elde etmiş bir halk var mı?
İngilizlerden yardım dilenen Seyit Rıza’nın onurlu ve şerefli bir kişi olduğunu söyleyebilir misiniz?
Seyit Rıza’nın yardım dilendiği İngilizler, mektubuna cevap bile vermiyorlar! İngilizler, Seyit Rıza’nın mektubunu dikkate bile almıyorlar!
Seyit Rıza’nın o çok güvendiği İngilizler, “Seyit Rıza’nın mektubundan Türk Hükümetini haberdar edelim, böylece Türk Hükümeti üzerinde iyi bir izlenim yaratalım” diyorlar!
Onur ve şeref gibi yüce değerleri bir yana bırakalım; Seyit Rıza’nın sömürgeci İngilizleri hiç anlamamış, hiç öğrenmemiş olmasına ne diyelim?
“İngilizlerin dostları yoktur, çıkarları vardır” deyimini bile bilmeyen, bilgisiz ve bilinçsiz Seyit Rıza, silaha sarılıp Türkleri arkadan vurmakla hem çok sayıda günahsız Kürt’ün ölmesine neden olmuş hem de Türk milletine suikast düzenleyenlere uşaklık yapmıştır.
Değerli Dostlar,
Dersim İsyanı’nın elebaşı Seyit Rıza ve yandaşları Türk devletinin askerleri tarafından yakalandı. Yargılandı. 15 Kasım 1937 günü idam edildiler.
Çok büyük çoğunluğu eğitimsiz ve mesleksiz bırakılmış Kürt vatandaşlarımızı yalanlarla kışkırtmadan önce, DEM Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan’ın Şeyh Sait ve Seyit Rıza’nın başlattıkları isyanların nasıl sonuçlandığını bir kez daha okuyup öğrenmesi gerekmiyor mu?
Yılmaz Dikbaş
1 note · View note
rayhaber · 1 month ago
Text
Veli Ağbaba İkizce Mahallesi'nde Açıklamalarda Bulundu
CHP’li Veli Ağbaba’dan İkizce Mahallesi’nde Açıklamalar Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Malatya’nın Yeşilyurt ilçesine bağlı İkizce Mahallesi’nde TOKİ tarafından inşa edilen, ancak hala birçok eksikliği bulunan konutlarda vatandaşlarla bir araya geldi. Burada yaptığı açıklamalarda Ağbaba, DEM Parti’nin ‘çözüm süreci’ ile ilgili olarak “CHP olmadan olmaz”…
0 notes
bursahabermedya · 21 days ago
Photo
Tumblr media
DEM Parti Liderine İnceleme! Kayyum Tepkisi Neden? Demokratik Bölgeler Partisi (DEM) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan hakkında İçişleri Bakanlığı tarafından bir inceleme başlatıldığı bildirildi. Bakanlık, bu incelemenin sebebinin Ba https://bursahabermedya.com/dem-parti-liderine-inceleme-kayyum-tepkisi-neden/ #BursaSiyasetHaberleri #bursahaber #bursasondakika #bursahaberleri #haberler #bursa
0 notes
seslimeram · 6 months ago
Text
Hakikat Tahrif Edilirken
Tumblr media
Değişken bir tahakkümün orta yerinde herkesin bir ötekisine düşman addedildiği bir saha, bir zeminde hakikat tahrip ediliyor. Düpedüz, doğrudan bir cendere refakatinde ol iletişim işleri başkanlığının gözetiminde vurgular / bildirimler hepten o hakikatin tahribatını var ediyor. Devletli erkanı, baş efendiden başlayarak kurulan oyunun yenisi hep daha derin hep daha kalıcı bir yıkım hüzmesini var ediyor. Yıkım katara eklenirken, ayrıcalıklı kast, zümreler bina edilirken, onlar feraha erirken kalan için bir yara verme halinin aralıksız bir halde yinelendiği bir zemin projeksiyonu güncelleniyor. Her şey güllük gülistanlıktır diye söze başlanırken var edilen çöl gözlerden ırak bir biçimde zannediliyor. Normallerini zayi etmiş olagelen bir yerde hayatın un ufak edilip devlet / sermaye eline oyuncak edilmesine devam ediliyor. Erk, muktedir, iktidar tahayyülünde arsızlığı ele alıp vurdumduymaz bir hali kesintisiz devam ettirerek, her şeyi tarumar eden, belirgin bir biçimde mahpusluk hal istemini hayat diye sabitimiz kılan bir devinim var ediliyor. Bu hali sorgulayan mavi veya beyaz yakalı emekçi, vasıflı ya da vasıfsız kodlu işçi, herhangi ama herhangi bir sıradan o yurttaş iktidar elinde düşman belleniyor. Bu ötekidir denilerek hedef kılınıyor aralıksız bir biçimde. Hakikat sorgulanmasın denilerek biyopolitik bir denetim, gözetim ve tahakküm iş bu ülkenin yegane istikameti haline dönüştürülüyor.
Tahakkümü var eden siyasal merci, makam ve liderliğin sunduğu perspektifin her nasıl bir biçimde Kürd özgürlük mücadelesini, siyasal aksiyonunu hedef kıldığı daha yepyeni Kobane kumpas davası sürecinde var edilenlerden ortaya çıkabilir pekala. Doksanlı yıllar ve öncesindeki zorba Evren rejiminin var ettiklerinden, kuruluş tarihine, 1915-1920 süreci arasında memleketin yıkıcı / yok ediciliğinde bir biçimde kullanışlı addedilen bir halkın topyekun yeniden tornadan geçirilmesinin bir kere daha hürriyetinden o geçmişin, geçemeyen karanlığında hizaya çekilip, sindirilip de susturulan ötekileri gibi onların da payına aynısının düşürülmesinin azap verici serüveni bugünleri belirginleştirir. Birbirinde buluşan, birbirini tamamlayan bir sınama halinin Kürd, Alevi, Ezidi, Mıhellemi, Arapları bulmasının yolu ve yönüdür mesele. İktidar pratiklerini kullanışlı addettiği ötekisine hıncı savunarak bütünleşik bir biçimde hayatı kuşatmak var edilendir. Halkların Eşitlik ve Demokratik Partisi, Dem Partinin öncesinin iktidar eliyle mahpus kılındığı zeminde ol Kobane davasının ardından çıkagelen ülke imgesi zaten başlı başına nasıl bir cenderenin imal edildiğini görünür kılar. Suçsuzlukları kanıtlanmış, sadece siyasi beyanları yüzünden hınçla linç ettirilen, yılları mahpuslukla geçen Kışanak, Tuncel, Ata ve hatta Tuğluk için tahliyelere karşılık itirazlar var edilir. Madun siyasetin hedef kıldığı insanların ki en sonuncusu Aysel Tuğluk’un bir insanın yaşayabileceği acıları aşan bir sınamaya tabi tutulması, annesinin cenazesine “Ermeni” yakıştırması yapılarak defnedilmesi sırasında olmadık işkencelerin var edildiği bir zeminde, demans olmasının dahi hiçbir önemi yok kılınır. O kadar afaki acının yaşatıldığı bir insanın canı da üç otuz kuruşluk iktidardan çok daha değerli olduğu anlaşılır kılınmaz.
Sibel Yükler’in T24’teki haberidir: “Kobani davasında savcılık, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği tahliye kararlarına itiraz etti.
6-8 Ekim 2014 tarihlerindeki Kobani olayları nedeniyle eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında olduğu 108 sanıklı Kobani davasında dün karar açıklandı. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi, 47 ayrı suçtan yargılanan yargılanan Selahattin Demirtaş'a toplam 42 yıl, Figen Yüksekdağ'a ise 30 yıl 3 ay hapis cezası verilmesine hükmetti.
Mahkeme, yargılanan 24 sanığa toplamda 407 yıl 7 ay hapis cezası verdi. Davada, Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel'in aralarında yer aldığı 5 tahliye, 12 beraat, 13 tutukluluğa devam kararı verilirken, firari 72 sanık hakkındaki dosya da ayrıldı.
Ancak mahkeme savcısının bugün tahliye kararlarına itiraz ettiği öğrenildi. Savcılık itirazında, “Sanıklar hakkında verilen tahliye kararının gözden geçirilerek ayrı ayrı tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılması" talep edildi.
Mahkeme kararının ardından, eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak, HDP ve DBP'nin eski eş genel başkanlarından Sebahat Tuncel ile diğer siyasetçiler Ayla Akat Ata, Meryem Adıbelli ve Ayşe Yağcı tutuklu oldukları cezaevinden dün gece tahliye edilmişti.
Ne olmuştu?
Davada, 7,5 yıldır cezaevinde olan ve azami tutukluluk süresini 6 ay önce dolduran Gültan Kışanak'a ise "örgüt üyeliği" suçundan ise 12 yıl hapis cezası verildi, ancak tutuklulukta geçirdiği süre göz önüne alınarak tahliyesine hükmedildi.
Sebahat Tuncel'e "örgüt üyeliği" suçundan 12 yıl hapis cezası veren mahkeme; Ayla Akat Ata'ya da aynı suçtan 9 yıl 9 ay hapis ceza verirken, iki isminde de tahliyesine karar verdi.
Yasin Börü ve diğer tüm ölümlere beraat
6-8 Ekim 2014 tarihlerinde yaşanan olaylarda farklı kentlerde resmi kaynaklara göre, 37 kişi hayatını kaybetmiş, 326'sı kolluk kuvveti olmak üzere toplamda 761 kişi de yaralanmıştı. Davada 36 sanığa Yasin Börü’nün de olduğu 6 kişinin ölümüne yol açtıklarına ilişkin suçlamalardan beraat kararı verildi.
Davada beraat eden isimlerin tamamı şöyle: Altan Tan, Ayhan Bilgen, Aysel Tuğluk, Bircan Yorulmaz, Gülser Yıldırım, İbrahim Binici, Sırrı Süreyya Önder, Can Memiş, Gülfer Akkaya, Berfin Özgü Köse, Emine Beyza Üstün, Sibel Akdeniz.”
Topyekun bir tahakküm çemberi içerisinde ötekisine / öyle sanılana düşmanlığın her nasıl aralıksız var edildiğine bir örnektir, savcılık itirazı. Tutsaklıkları boyunca hayatlarından bir şeyler eksiltilen, canları çalınan, yaslarına dahi müsamaha gösterilmeyip, en küçük bir telafi için vakit harcanmadan, özür dilenmeden Tuğluk, Kışanak, Tuncel gibi davadan salıverilen insanların özgürlüklerinin yeniden ellerinden alınması talep olunur. Normallik, ılımlılık, normalleşme, siyaseten üslup değişikliği vesaire diye cümleler kurulurken kurucu hizip ile bugünün devletinin yegane sahibi biziz biz diyenler arasında olan biten yeniden Kürd halkına, onlarla birlikte hareket eden Mezopotamya halklarının tamamına karşıtlık olarak var edilendir. Neydi ki normalleşme? Sahiden neye yarar onca lafazanlık bunca kötülük arşıalaya çıkarken? Tümüyle doğrudan bir tehdit dili, eylemi, tahakkümün en keskin sureti ve baş efendinin işaretlemesi doğrultusunda verilmiş olagelen bir kadük yargı kararının akıbeti bambaşka acıları yeniden var etmek midir, nereye kadar?
Medyascope’tan aktaralım: “AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, 26. Dönem Adli Yargı ve 16. Dönem İdari Yargı Kura Töreni’nde, Kobani davası kararlarına ilişkin ilk kez konuştu. Erdoğan, eski HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş’a 42 yıl ve Figen Yüksekdağ’a 30 yıl 3 ay hapis cezası verilen kararlarla yüreklere su serpildiğini söyledi.
“6-8 Ekim hadisesi 37 insanımızın vahşice öldürüldüğü bir terör kalkışması”
Erdoğan, yargılamaya konu olan olaylar hakkında “6-8 Ekim hadisesi asla bir protesto gösterisi değil, 37 insanımızın vahşice öldürüldüğü bir terör kalkışmasıdır” dedi. HDP’li siyasetçilerin 6-8 Ekim 2014 tarihinde yaşanan olaylarda 16 yaşındaki Yasin Börü’nün de arasında bulunduğu kişilerin ölümüne ilişkin suçlamalardan beraat etmesine değinmeyen Erdoğan şöyle devam etti:
“Suriye’deki gelişmeleri bahane eden böl��cü örgüt unsurları doğrudan devletimizin bekasını hedef alan bir isyan girişiminde bulunmuştur. Bu isyan girişiminde 37 insanımız şehir eşkiyaları tarafından katledilmiştir. Ülkemizin 35 ili, 96 ilçesi ve 131 yerleşim biriminde sokaklar dükkanlar ve okullar ateşe verilmiş, masumların kanı akıtılmıştır. Bölücü canilerin katlettiği insanlar arasında ihtiyaç sahiplerine kurban eti dağıtan 16 yaşındaki Yasin Börü ve arkadaşları da vardır. 6-8 Ekim olaylarını kışkırtanlar yönlendirenler azmettirenler milletimize böyle bir acıyı yaşatanlar bellidir, hukuk elbette bunlardan hesap sormak zorundadır.”
“Mahkeme kararıyla ilgili haddi aşan yorumları tasvip etmiyoruz”
Erdoğan, Kobani davası kararlarına gösterilen tepkileri tasvip etmediklerini söyledi:
“Siyasi dava denilerek terör kalkışmasının aklanmaya çalışılması her şeyden önce hukuka ve demokrasiye hakarettir. 6-8 Ekim olaylarını kimse mazur ve meşru gösteremez. Mahkeme kararıyla ilgili haddi aşan yorumları tasvip etmiyoruz. Karar kayıplarının acısıyla son 10 yıldır Kerbela’ya dönmüş yüreklere su serpmiş, adaletin tecellisine olan inancı yeniden güçlendirmiştir. İsyan girişiminden 10 yıl sonra, geç de olsa hakkın yerini bulduğunu görüyor, bundan da mağdurlar ve demokrasimiz adına memnuniyet duyuyoruz. Sokaklarını kan gölüne çevirerek bu ülkede siyaset yapılmayacağını artık herkesin anlamasını ümit ediyoruz.”
Her şeyin punduna getirildiğinde nasıl da iktidar için kullanışlı bir aparata dönüştürülüp, sonuna kadar sömürüldüğünü bir kere daha görürüz. Tümüyle o güdümlü yargının dahi bir biçimde ayrıştırdığı, tutsak edilmiş siyasilerin bütün ol can kayıplarında herhangi bir sorumluluğu yoktur hükmüne rağmen halen baş efendi kendi doğrusunu zikretmeye devam eder. Başta da dediğimiz gibi, değişken bir tahakkümün orta yerinde herkesin bir ötekisine düşman addedildiği bir saha, bir zeminde hakikat tahrip ediliyor. Normalleşme, ılımlılık, hataların telafisi, yeniden yurttaşın sözünün dinleneceği zikredilen bir zamanda, yeniden Kürd halkının savunageldiği değerler, siyaset, barışa dair söylem ve eylemlerin yekunu, Kobane gibi hedef kılınmak isteniyor. Bu uğurda, asırdır var edilmiş fecaat ötesi yanlışlarda ısrarın devam olunacağı bir kere daha baş efendi eliyle teyit ediliyor. Daha ötesi olmadığı malumken, kalkıp hak gasplarına itirazların reddiyesi için cephe açılmaya çalışılıyor. Malum ırkçı hizbin başı bir siyasi çetenin lideri kalkıp milyonların iradesi olan bir temsilin ivedilikle kapatılmasını talep edebiliyor. Dahası kendi içlerindeki malumun ötesi bir ismin o ithamname kısmını kaleme aldığı gizliden değil açıktan zikrediliyor. Bu düşmanlaştırma miti devam olunurken hakikatin her ne olduğu unutturulmaya çabalanıyor. Gültan Kışanak’ın dediği gibi tahliyeye değil (bu ülkenin) özgürlük ve barışa ihtiyacı olduğuna aymak için daha kaç sınama gerekiyor. Bütünüyle korku / yıkıcılık / kin ve nefretle atılan adımlar karşısında kaç “Kobane” sınavı ülkede var edilecektir, düşünür müsünüz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2024
Görsel: Mezopotamya Ajansı via Bianet
2 notes · View notes
gokhan-gulmez · 10 months ago
Text
Demirtaş'ın adaylık çıkışı İBB Sseçim dengelerini değiştirdi
DEM Parti ile Cumhuriyet Halk Partisi arasındaki iş birliği görüşmeleri sonuç vermedi. Bu sırada Başak Demirtaş’ın adı DEM Parti’nin olası İBB adayı olarak önce kulisleri hareketlendirdi, ardından bizzat kendi yaptığı açıklama gündeme damgasını vurdu. Demirtaş adaylaşırsa rakibi olacak olan İmamoğlu yorum yapmaktan kaçınırken CHP’den konuyla ilgili çarpıcı açıklamalar geldi. Buna göre CHP,…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
pazaryerigundem · 23 days ago
Text
Siyasette İmralı çağrısı gerginliği!
https://pazaryerigundem.com/haber/191867/siyasette-imrali-cagrisi-gerginligi/
Siyasette İmralı çağrısı gerginliği!
Tumblr media Tumblr media
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bugün MHP Grup Toplantısında yaptığı konuşmada terör örgütü elebaşısı Abdullah Öcalan’ın umut hakkı çerçevesinde affını istemesi ve TBMM’de DEM grubuna hitap ederek PKK’nın lağv edilmesini istemesini tekrar gündeme getirmesi siyaseten ortamı gerdi. Bahçeli’nin söylemlerine karşı açıklama yapan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Bahçeli’ye, MHP’ye İmralı’da ilçe başkanlığı açılmasını önerdi. Özdağ’a yanıt MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman’dan geldi.
ANKARA (İGFA) – Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin partisinin TBMM Grup Toplantıs’ında sarfettiği, bebek katili Öcalan’a özgürlük çağrısı olan umut hakkı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tekrar seçilmesi sözlerine cevap verdi.
Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’ın serbest kalması için çalıştığını öne süren Ümit Özdağ, “Türkiye Yüzyılı, süper güç, gibi süslü lafların arkasına saklanarak terör örgütü elebaşısı Öcalan’ı İmralı’dan çıkarmak için mücadele etmektedir. Öcalan’a umut hakkı vermek, Türk Milletinin gelecek umudunu elinden almaktır. Öcalan’a umut hakkı vermek binlerce asker, polis, jandarma, öğretmen, savcı, hakim, korucu şehidinin ailelerinin adalet umudunu ellerinden almaktır. Öcalan’a umut hakkı vermek, bacağını, kolunu gözünü bazen hepsini kaybetmiş şehitlerimizin gazilerimizin adalet umutlarını ellerinden almaktır” diye konuştu.
“Devlet Bahçeli, terörist başının ‘TBMM DEM parti grubuna gelmesine itiraz ediyor da İmralı’da kalmasına niye tepki göstermiyor? Bu ne yaman çelişkidir’ diyor. İnanılır gibi değil” diyen Özdağ, “TBMM Gazi, İstiklal Harbi vermiş milli mabettir. İmralı ise Türk adaletinin terörist başını yolladığı hapishane. Nasıl bir akıl bahçelinin söylediğini söyleyebilir. Bunu Türk Milletinin sağ duyusuna bırakıyorum. Öcalan’ı TBMM’de konuşmaya davet etmek, Türkiye Cumhuriyeti’ni terör örgütü karşısında mağlup etmek demektir” dedi.
ÖZDAĞ’DAN BAHÇELİ’YE SORULAR
Bahçeli’ye çeşitli sorularda yönelten Özdağ, konuşmasında şu soruları yöneltti:
“Bahçeli, Atatürk’ün Şeyh Sait’i TBMM’de konuşmaya davet ettiğini duymuş mu? Bahçeli, Atatürk’ün Seyyit Rıza’yı TBMM’de konuşma yapmaya davet ettiğini duymuş mu? Türk Milleti hiç böyle rezil bir teklif ile karşı karşıya gelmedi. Bahçeli, ‘Zaman Türk ve Türkiye yüzyılı zamanıdır’ diyor. Biz de Bahçeli’ ye soruyoruz, Türk ve Türkiye yüzyılını Öcalan’ı TBMM de konuşturarak mı kuracaksınız? Bahçeli, ‘Osmanlı İmparatorluğu yerel kültürleri ve etnik toplulukları bünyesinde nasıl bir arada tutup barış ve sükunet ortamına tesis etmişse, ecdadımızın ayak izlerini takip ederek Türk barışı devrinde aynısını yaşatabilecektir ’diyor. Türkiye Cumhuriyeti milli- üniter- laik devletinin 101. yılında bahçelinin kafasında gelmiş olduğu yer burası mıdır?”
Özdağ, konuşmasının sonunda MHP’ye İmralı’da ilçe başkanlığı açılmasını önererek, “Bir oy bir oydur. Türk milliyetçilerinden alamadığınız oyu Öcalan’dan alın.” çağrısında bulundu.
ÖZDAĞ’A MHP’DEN YANIT GECİKMEDİ
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümti Özdağ’ın açıklamalarına MHP’den yanıt gecikmedi.
MHP Genel Sekreteri ve aynı zamanda Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman, Özdağ’ın Bahçeli’nin açıklamalarını çarpıttığını iddia etti.
Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin, terörü Türkiye’nin gündeminden çıkarmayı hedefleyen açıklamalarını çarpıtarak, tarihi çağrısını sulandırmak için çırpınan Ümit Özdağ şunları aklına iyi soksun; Milliyetçi Hareket Partisi ve Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli en…
— İsmet Büyükataman (@buyukataman) November 5, 2024
Büyükataman sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Ümit Özdağ şunları aklına iyi soksun” diyerek, “MHP ve Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli en başından itibaren terörle mücadeleyi kararlılıkla desteklemiş ve savunmuştur. Ve bundan sonra da aynı kararlılıkta savunacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hiçbir terör örgütü ile masaya oturmasını kabul etmemiş, etmeyecektir. Milliyetçi Hareket Partisi, Ümit Özdağ gibi birkaç bakanlık için Kandil’deki teröristlerin Cumhurbaşkanı adayıyla pazarlık yapmaz. Birkaç bakanlık alacağım diye sizin gibi gizli protokollere imza atarak Türk milletini kandırmaya teşebbüs etmez. 1937-1938’de Tunceli’de Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı isyan eden teröristlere sahip çıkan Kılıçdaroğlu ile gizli protokoller imzalayarak Türk milletinin geleceğini kumar masasında pazarlık konusu yapan Ümit Özdağ’a tavsiyemiz Kılıçdaroğlu’nun ofisinde bir oda talep etmesidir” ifadelerini kullandı.
BU Haber İGF HABER AJANSI tarafından servis edilmiştir.
0 notes
dramatik-buluntular · 1 month ago
Note
Suriye'de ABD ile işbirliği yapıyorlar. Irak'ta da ABD karışmadı. PKK'nın bugün emperyalizm ile iç içe bir gelecek planladığını söylemek mümkün mü? Buradan Kürt halkına bir özgürlük çıkar mı? Ortadoğu'nun hâli ortada. Bir de Kürt partisi hiç emekten yana bir konuya ses etmiyor. Çok az kürdü işçi eylemlerinde görüyoruz. Aslında en az Türkler kadar yoksullar. Bugün ki barış nasıl olacak, nasıl olmalı?
Emperyalizme bulaşmadan o bölgede hareket etme şansın yok. Silahlı mücadelede silahlar gökten inmiyor. Onlarla ilişki içine girmek zorundasın. Kürtlerin IŞİD ile savaşında ki onurlu bir savaştır bu, katiller sürüsüne karşı bir varolma ve yaşam mücadelesiydi, o silahlar emperyalist güçler tarafından temin edildi. İşin tuhaf yanı karşı tarafa da silahları veren yine aynı güçler. Kürtler hiçbir eylemde yer almıyor demek doğru bir tespit değil, bir çok muhalif ve sendikal eylemlerde Kürtler bireysel olarak oldukça fazlalar. Ama sen Dem partiden bahsediyorsan o konuda kısmen haklısın. Ben hâlâ birlikte olma ve barış içinde yaşama umudumu kaybetmedim. Bizim savaşımız birbirimizle değil ülkeyi esir alan ve gittikçe dibe batıran yapıyla olmalı. Bu sefalet düzeni bitmeli, ırkçılık kokan söylemler sona ermeli, ülke içinde başka halkların varlığı kabul edilmeli. Bizim kavgamız cehaletle olmalı. Ayrışmak bizi zayıflatır.
0 notes