Yaşama dair ne varsa, akılda kalması gereken tek kişilik bir dünyanın üçüncü penceresinden 📝🎈🐘
Don't wanna be here? Send us removal request.
Photo
Takvimler 21 Mart’ı gösterince İlkbahar Ekinoksu ve Nevruz’un gelişi ile birlikte Marteniçkamı gezmeye çıkardım bugün. Şehrin iki yakasında farklı yerlerde aynı dileği tekrar tekrar diledim. Efsanesinden mi baharın gelmiş olmasının insana verdiği enerjiden mi bilinmez olumlu düşünceler eşlik etti yoluma. Güzel günler bizi beklesin, bahar bizi yenilesin doğayı canlandırsın kalplerimizdeki tüm iyi dilekleri uyandırsın 🌱🍀💚 Marteniçka nedir derseniz; “Baharın gelişi çeşitli çoğrafyalarda farklı şekiller de kutlanır ve Marteniçka da bu kutlama ritüellerinden birisidir. Balkanlar da halk baharın gelişini kırmızı ve beyaz iplerle yapılan marteniçkaları takarak karşılar. Bu gelenek bir pagan geleneģinin hiç bozulmadan günümüze kadar gelmiş bir türüdür. Marteniçkanın çeşitli efsanelerinin olduğu bilinmekte ama en gerçekçi olanı baharın gelişini kutlamak maksadı ile bileklik,yakaya bröş şeklinde veya toka gibi de takılabilen bir totemdir. Kırmızı renk ip kanı,sağlıģı,hayatı,varlığı simgelerken beyaz renk ise ruhaniyeti,içselliği,saflığı ve güneşi simgeliyor. Bazen yeşil ip ile şans getirmesini sağlar,bazen de mavi ip ile uğursuzluğu ve kem gözleri üzerimzden uzak tumak için kullanırız. Vel-hasıl kelam Baharın ilk günü çeşitli formlar da yapılmış Marteniçkalar takılır ve bir dilek tutulur (olacağına tüm kalbimzle inanarak). Takılışı gibi bir de çıkarılması gerekilen zaman vardır. Bir leylek görmek,bir kırlangıç yada İlk çiçek açmış ağacı görene kadar üzerimzden hiç ayırmayız ve görür görmez çıkartıp çiçek açmış ağaca bağlarız. Dileğimizin gerçekleşmesini bekleriz. Bu gelenek ülkemiz de yaşamkta olan balkan halklarınca halen yaşatılmakta ve iyi niyeti,güzel dilekleri,samiyeti simgeler. Bir Marteniçka asla satın alınmaz yalnız ve yalnızca hediye alınıp hediye edilebilir.” 🔗martenicka.wordpress.com Benim marteniçkam Moldovya’dan gelmişti. Aştığı yollar anlam kazansın dilerim. 🙏🏻
4 notes
·
View notes
Photo
3 notes
·
View notes
Photo
2018 | Ocak-Şubat | Okuduğum Kitaplar 📚 İnsan verdiği tavsiyelerde kendisine de hatırlatma yapar bir nevi, buna inanırım. Toplumumuzda bir ileri çizgide olduğunu düşündüğümüz herkesten tavsiye alınması gerektiğini düşündüğüm alan ise ‘nitelikli okuma’dır. “Okuyun, çok okuyun, elinize ne geçerse okuyun” diyenlerden olmayacağım asla, bu yaklaşımı doğru bulmuyorum çünkü. Diğer yandan nitelikli okuma yapmanın rutine dönüşen okuma faaliyetinin ardından geldiğine de inanıyorum. İşte “O aradaki süreci risksiz atlatmanın yolu nedir” diye soracak olursanız; klişe olacak ama yaş grubuna göre olmak şartıyla klasikler ya da <doğru ilgi alanını bulmayı başaranlar için> yine yaş grubu dikkate alınarak ilgi alanına göre okuma yapmak derim. Ben 2.yolu seçenlerdenim. Aslına bakarsanız klasikleri orijinal tam metin halinde okumayı doğru buluyor ve bunun için edebi olgunluğa erişmemiz gerektiğini ve biraz büyümemiz <lise ve dengi zamanlar uygun olacaktır> gerektiğini hissetmişimdir hep. Her yıl geçtiğimiz yıl ne izledim, ne okudum, nereyi gördüm, ne dinledim gibi sorular sorup bir sonraki yılı bir sonraki çizgide bitirebilmek için hedefler koymayı planlıyordum. 2017’den 2018’e geçişte ise bu plan tam anlamıyla bir muhasebe halini aldı ve birtakım hedefler yazıya da geçirilerek belirlendi. En önemsediğim maddelerden biri olan “🔸okuduğum kitaplar”ın sayısı da tabii ki bir önceki seneye göre daha fazla olsun istiyorum. İlk iki ay hedeflediğim toplam sayıyı düşünerek söylemeliyim ki fena geçmedi, aşağıda okunma sırasına göre 2018 yılının Ocak ve Şubat aylarında okuduğum kitapları sıraladım. Bazıları uzun zamandır okuma listemde vardı, bazıları gözüme çarptı ve arka kapak yazısıyla ilgimi çekti, 1’i yeni çıkan raflarından benimle eve geldi. Mülksüzleri okumaya başladığım hafta Ursula K. Le Guın’i kaybettik. Talihsizlik şu ki, uzun zamandır okumak istememe rağmen doğru zaman bu deyip başladığımda yazarını bu dünyadan uğurlamak biraz üzdü beni... 📌2 ayda 1 devam eden ayın 1.günü bu içeriği tekrarlamaya karar verdim. Belki kitaplarla ilgili tek tek veya türüne göre gruplar halinde de yazı yazacağım. Ama girizgah uzun olduğu için şimdilik listesi sizinle. 📖 1- Ernest Hemingway, Yaşlı Adam ve Deniz (İhtiyar Balıkçı), Bilgi Yayınları, 107.baskı, 15₺ 2- Paul Auster, New York Üçlemesi 1 Cam Kent, Can Yayınları, 20.baskı, 14₺ 3- Paul Auster, New York Üçlemesi 2 Hayaletler, Can Yayınları, 19.baskı, 9.5₺ 4- Ece Temelkuran, Bütün Kadınların Kafası Karışıktır, Can Yayınları, 4.baskı, 10₺ 5- Sunay Akın, Kırdığımız Oyuncaklar, İş Kültür Yayınları, 35.baskı, 12₺ 6- Paul Auster, New York Üçlemesi 3 Kilitli Oda, Can Yayınları, 19.baskı, 13₺ 7- Erich Scheurmann, Göğü Delen Adam, Ayrıntı Yayınları, 24.baskı, 11₺ 8- Mahir Ünsal Eriş, Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde, İletişim Yayınları 9- George Orwell, Aspıdıstra, Can Yayınları, 2.baskı, 16,50₺ 10- Ursula K. Le Guın, Mülksüzler, Metis Yayınları, 10.baskı, 36₺ 11- Gabriel Garcia Marquez, Yüzyıllık Yalnızlık, Can Yayınları, 44.baskı, 27.50₺ 12- Füruzan, Gül Mevsimidir, YKY, 32.baskı, 9₺ 13- Aleksandr Puşkin, İş Kültür Yayınları, 6.baskı, 12₺ 14- Yekta Kopan, Komşuluk Şarkısı, İksv 15- Erdal Öz, Bir Gün Yine Allı Turnam, Can Yayınları, 7.baskı, 12₺ 16- Nevşin Mengü, İnsanın Düşünmekten Canı Yanar Mı?, Everest Yayınları, 18₺ 17- Yekta Kopan, Bir De Baktım Yoksun, Can Yayınları
#books#bookworm#booklover#bookstagram#library#reading#like if you read#ocak#şubat#2018#spring 2018#can yayınları#bilgi yayınevi#iş kültür Yayınları#ykyyayınları#iksv#iletişim yayınları#ayrıntı yayınları
1 note
·
View note
Photo
#worldstoryday18 #dünyaöykügünü “... O yıllarda anlamamıştım dediklerini. Şimdi anladım. Söyledikleri yanlış, olmaz şeylerdi biliyorum. Hayaller peşindeydi. O da yaşasaydı İzmir Marşı’nın çalındığı sokaklardan rap rap giren şanlı orduyla girseydi ve yaşlansaydı, anlardı ne olmazlara bel bağladığını. Gencecik şehit düştü... Gitmeseydi savaş yine bitecekti. Bir onla mı kazanıldı! Kazanılacak sandıydı. Tek başına ne kazanabilirdi ki ilahi Rüştü Şahin.” 📖 @yky_yayinlari Bu yıl 3.’sü kutlanan Dünya Öykü Günü’nde, son bir yıl içinde okuduğum öyküler arasından Füruzan’ın #GülMevsimidir adlı kitabını seçtim. Mehmet Fuat’ın “Füruzan edebiyatımızda bir olaydır” diyerek anlatmaya çalıştığı kendine has üslubu ile güzel Türkçesiyle, gitmediği ve görmediği yerlerde yaşamı betimlemesine hayran kaldığım Füruzan, keşke daha erken tanışsaydım dediğim yazarlardan biri oldu. Bir kez daha kutlu olsun insan öyküsü ile var, öykü kitapları iyi ki📚
#worldstoryday#worldstoryday18#story#books#bookworm#booklover#bookstagram#booksniffer#storybook#yky#ykyyayınları#füruzan#izmir
1 note
·
View note
Text
İnsanın damağında tat bırakan kitaplar #3
Tam olarak ne zaman yanlışa “yanlış!” diyemeyecek noktaya geldik, hiç düşündün mü?
Son zamanlarda en sık düşündüğüm konu bu.. Bir iç aktarması olur belki diye anlatmak niyetindeyim.
Yalanları, yanlışları, kötü niyetleri ve adımları tolere ederek çoğalmalarına izin vermek en büyük yanlışlarımızdan biriydi. Hiç unutmamalıydık affetmenin aynısını yaşatmalarına izin vermek olduğunu. İyi niyetimizi tutarlı harcamalı, ödül/ ceza dengesini sağlam terazilere kurmalıydık. Fakat yapamadık. Sen, ben, biz, toplumumuz bunu yapamadık. Sonra o adımları atmadığımız her bir günün birikimi dağ gibi toplumsal sorunlar olup çıktı karşımıza bugün. Öyle bir hal aldı ki dost sohbetlerinde bile boşverir, çözülmez der olduk.
Geriye -benim varlığından emin olamadığım bugünden temiz günlere- döneceğimiz eşiğin önünden geçeli çok oldu. Belki tam olarak bu yüzden freni patlamış bir otobüsle son sürat geriye gidiyor gibiyiz, bunu bilebilir misin?
En azından anlamaya çalışabilirsin. Anlamaya çalışanlar var, emin olabilirsin. İnsanın olduğu yerden umut kesilmiyor çünkü. Evet hala.
Kimdir anlamaya çalışanlar dersen E.M. Cioran vereceğim ilk örnek olabilir. Çünkü Çürümenin Kitabı’nı yakın zamanda bitirdim. Bu yazıyı buraya kadar okuduysan ve aklının sınırlarını merak duygusu yokladıysa bil ki sen de seversin.
Cioran kendinden vazgeçişlerin ahlak erozyonlarına çıkan yollarını kadercilikle açıklarken, “Dünya, gözyaşlarının biriktiği bir yerdir... Bu mezbahada kollarını kavuşturup durmak ya da kılıç çekmek eşit derecede beyhude hareketlerdir. Hiçbir harika zincirinden boşanma hareketi mekanı sarsamaz, ruhları da asilleştiremez... Zaferler ve yenilgiler, adı kader olan bilinmez bir yasaya göre birbirlerini izlerler; kader felsefi olarak yoksun kaldığımızda, şu dünyadaki ya da herhangi bir yerdeki ikametimiz bize çözümsüz, maruz kalınacak bir lanet gibi saçma, ya da hak edilmemiş göründüğünde başvurduğumuz sözcüktür. Kader- mağluplar terminolojisinin gözde sözcüğü...” cümlelerini kullanır. Bahanelerimizin yüzümüze çarptığı zamanlarda tekrar hatırlayabileceğimiz cümleler değil mi?
Son söz ile yine Çürümenin Kitabı’ndan alıntılayarak bitirmek istiyorum. Yerini bulmamış toplumsal düzen veya aykırı ruhlara hitaben...
“Bu dünyada hiçbir şey kendi yerini bulmuş değildir, başta bizzat dünya olmak üzere... Öyleyse, insan adaletsizliğini seyrederken hiç şaşırmamak gerekir. Toplumun düzenini reddetmek de kabul etmek de aynı şekilde abestir: Onun iyi veya kötü yönde değişimlerine, ümitsiz bir tutuculukla maruz kalmaya mecburuz; tıpkı doğuma, aşka, iklime ve ölüme maruz kaldığımız gibi. Hayat yasalarının başında çürüme gelir: Kendi kalıntılarımıza, cansız nesnelerin kendi kalıntılarına olduklarından daha yakınızdır; onlardan önce pes ederiz ve yok edilmez gibi görünen yıldızların bakışları altında kaderimize doğru koşarız.”
Değerli okuyucu #insanındamağındatatbırakankitaplar hastag’i ile benimle iletişime geçer, bu kitap veya arşivde yer alan diğer iki kitap hakkında konuşursan çok sevinirim! :) *Serinin devamı gelecek
#çürümenin kitabı#e.m. cioran#metis yayınları#metiskitap#kitap#kitap alıntıları#kitapaşkı#kitapkurdu#kitapkokusu#kitapkardesligi#kitaplar#kütüphane#library#literature#ahlak#ahlakiyozlaşma#eleştiri#kitaptanıtım#kitap tanıtımı#edebiyat#kitap eleştirisi#kitapevi#kitaptavsiyesi#kitaptavsiyeleri
1 note
·
View note
Photo
🍀 bugun ilkbahar ekinoksu gece gündüze eşit, bugun biz insanların birbirine eşitliğini hatırlatır, hatırlamak istediğimiz sürece tabii. . 21 Mart aynı zamanda Nevruz. Bahar bayramıdır gerçek ilkbaharı müjdeler. . Kutlu olsun, tazelesin, temizlesin, yenilesinler. 21.03.2017 🌱
1 note
·
View note
Text
KADINLARIN KADINLARLA VE KENDİLERİYLE SAVAŞI 👱♀️👩👵
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun. 🎉🎀💐 İyinin, bereketin kadim Anadolu simgelerinde dahi kadının elinden gelmesi onu çağrıştırmasından bugünlere nasıl geldik bilemiyorum. Kadın cinayetlerini sayı olarak görmeyi, pedofili evlilikleri ve kadınların bu yığın içinde başına gelen taciz, tecavüz, cinsel şiddet başta olmak üzere tüm şiddet türlerini,cam tavan teorisine varana dek karşısına çıkan tüm engelleri reddediyorum.
Kadına biçilen konuma, çizilen sınıra saygı duymuyorum. Doğamıza yakıştırmıyorum.
Buraya kadar olan kısmı birçok başlıkta farklı isimler daha güzel anlatacaktır eminim çünkü bu bizim derdimiz. Ancak bu yazının konusu bizim bize yaptıklarımız. Toplumsal cinsiyet çalışmalarıyla tanıştığımdan beri kız kardeşlik kavramı üzerine düşünüyorum. Ancak günlük yaşamda tecrübe etmeme gerek kalmadan dahi gözlemlerim ‘bu kavramın içini ne kadar doldurabiliyoruz?’ diye sorgulamaya itiyor beni.
10 MADDEDE BİZ BİZE NE YAPIYORUZ?
1- Tepeden tırnağa en gelişmiş mr teknolojisini gölgede bırakacak bir süzmesi var kadınların hemcinslerini. NEDEN? Kendi mevcudiyetinden daha iyi/ya da daha kötü oluşuna bakarak pardon süzerek karar verecek kadar TAM çünkü.
2- Kalıplaşmış moda formların dışında kalan veya dışında kalmayı tercih eden hemcinslerini ‘kezban, varoş’ vb nahoş kelimelerle damgalamaya meyilli olanlar var.
3- Günlük yaşam pratiklerindeki tercihleriyle (kıyafet, sosyal hayat, arkadaş çevresi vb) ahlaklılık derecesini belirleme haddini kendinde bulanlar var.
4- Eğitim durumuna erişemediği veya erişmeyi tercih etmediği kadınlar�� yozlaşmış olarak gören ve 3. kişilere göstermeye çalışanlar var.
5- Kadınların gördüğü şiddeti meşrulaştırmaya çalışan, şiddet fiiline odaklanmak yerine, kendi kusurusuzluğunu vurgulamak adına şiddet gören kadının kusuru sonucu şiddet gördüğünü irdelemeye çalışan zavallılar var.
6- Dış görünüşle, bakımlı olmamakla, kendi zevkine uygun giyinmemekle, hamilelik sonrası kilosunu verememeye varan, sınır gözetmeyen hadsizlikle hemcinsleriyle dalga geçenler var.
7- Çocuğuna varını yoğunu feda etmemesiyle, eşine kul köle olmamasıyla hemcinsini özel hayatının en mahrem noktalarına kadar eleştirme haddini kendinde bulanlar var.
8- Çamura batmış hayatlarını gözardı edip, hemcinsinin dedikodusunu yapan, yani bir insanın özel hayatını başka biri ile irdeleyecek kadar BOŞ olanlar var.
9- Kalıplaşmış estetik sınırlarında bulunmadığını anlayınca, hayatını o sınırın içinde kalan kadınlarla mücadele etmeye adayanlar var.
10- Eğitimde, sağlıkta, ulaşımda, iş hayatında, sosyal yaşamda hemcinsinin alanını daraltan; kasti olarak bunu organize eden ve bir kadının önünü tıkayan kadınlar var!
Buraya kadar hep hadsizlik dedim. Çünkü çok uzun zamandır canı ne istiyorsa onu yapmaya çalışan biri olarak 2.kişilerin bir kadının yani bir insanın hayatına doğrudan veya dolaylı olarak müdahale etme cüretini en kibar şekilde HADSİZLİK olarak tanımlayabiliyorum. Ve biraz uğraşırsam bu başlıkta değil 10, 100 madde daha yazabileceğimi biliyorum ne yazık! Hal böyle iken, kız kardeşliği savunmak her kadınla eşit motivasyon sağlamıyor bana maalesef. Ancak her kadının hakkını korumayı, mağduriyetini giderme yönünde çözüm aramayı kendime ödev olarak biliyor, elbette kız kardeşlik teorisinin kalplerimize ve beyinlerimize yer etmesini diliyorum.
10 MADDEDE KENDİ KENDİMİZE NE YAPIYORUZ?
1- Özgüvensizliğimiz herhangi bir alanda uzmanlık bilgisine sahip olamamamızdan değil de kadın olmanın toplumca biçilen “dezavantajlı konumundan” geliyormuş gibi davranıyoruz. Örneğin; 'kadınlar arabayı kötü kullanıyor’ yargısı yüzünden araba kullanma konusuna önyargılı yaklaşıyoruz. Bu bize şöför koltuğunda oturanın sürdüğü rotada ilerleme mecburiyeti olarak geri dönüyor.
2- Savunma mekanizması olarak zayıf noktalarımızı kullanıyoruz bu da güçlü yanlarımızın perde arkasına itilmesine ve yok olmasına neden oluyor. Hatalarımızla yüzleşmek yerine kendimizi affettirmek için geri adım atmayı tercih ediyoruz ve zayıflıklarımızla bu oyunu maskeliyoruz.
3- Yerli yersiz konularda 'bir bilene’ danışıyoruz. Bazen gelenek denen düğüme bağlı 'tecrübeli’ hemcinslerimiz bazen erk*kler oluyor o bilen. Etek giyip giyemeyeceğimize, giyebilmeyi başarırsak dize kaç parmak mesafede olacağına, eve kaçta dönmememiz gerektiğine “o” karar versin istiyoruz. Bunu bize biz yapıyoruz!!
4- İnsanlarla aramıza sınır çizmiyoruz. Daha doğrusu yakınlarımızla. Bize bağırmalarına, aşağılamalarına, küfür etmelerine, darp etmelerine izin veriyoruz! Kendisine saygı duyamayan zavallılar sınıfındaysak tabii!
5- Maçoluktan tahrik oluyoruz!? Romantik diye ayıla bayıla izlediğimiz filmlerde, kendisine göre baskın bir birey tarafından taşınılma tutkusu besleyen esas kızları kendimizle özdeşleştiriyor, partnerlerini arzuluyoruz.
6- Başkaları tarafından kabul görmek ve beğenilmek için çaba harcıyoruz. Karşı tarafın kendine aynı özeni göstermeyişini ise kişisel tercih olarak değil de benliğimize hakaret olarak algılıyoruz. İçi boş bir ben-merkezciliğe hapsolmuşuz çünkü.
7- Toplumun ödev gösterdiği doyurma-doğurma gibi eylemleri hayatımızın amacı yapıyoruz. A bir de evlenmek var, evlenmezsek nasıl yaşayacağımız konusunda fikrimiz yok. Evlenip çürümemiz, mutsuz olamamız önemli değil telefonumuzun galerisindeki pırlanta goals screenshotları gerçeğe dönüşsün yeter zihniyetindeyiz.
8- Yontulmamış odunlardan biblo yapmaya çalışma merakımız var. Şekillendirmek adına derimizin veya kalbimizin deforme olması umrumuzda olmuyor. Fedaiyiz ya biz normal bu sonuçlar. Karşımıza geçip oturacak, yanımızda gezdirecek bir bibloya ihtiyacımız var.
9- Kendimizden ödün veriyoruz. Kul köle olmaya meraklıyız. Kız çocuk, eş ya da anne farklı başlıklarda adanmak istiyoruz. Bir evrede eleştirildiğimizdeyse-saçımız süpürge olmuşken- hayal kırıklığına uğruyoruz.
10- Kendimizi sevmiyoruz. Geri kalan herkese her şeye daha çok yer veriyoruz kalbimizde. Hayatımızın aşkı ya da o kırmızı ayakkabı kendimize gösterdiğimiz ilginin çok daha fazlasından nasipleniyor.
İşte böyle 20 başlık. Bunları yaptığıma inanmıyorum yapmamak için çaba harcıyorum en azından. Belki sen de yapmıyorsun. Veya sen; senin eşin olan kadın, annen, kızın da yapmıyor belki. Ancak biliyorum yapanlar var. Bu başlıkları türetebilir ve örneklendirebilirim. Sadece hayatın içinde gözlemlediğim olaylar, internette fark ettiklerim, sülale içinde şahit olduğum olaylardan çıkarımlarım bunlar. Ve hep birlikte bunları düzeltebiliriz. Düzeltmeliyiz çünkü yanlış. Çünkü kız kardeşlik kazanmalı! Kadın olduğunu söylemekten utanmamakla başlayarak bile yapabiliriz bunu. Tabuların fizyolojik içeriğini kavrayarak…
Biz hep birlikte çok güzeliz :) Ama en çok birbirimize saygı duyup, kendimizi sevdiğimizde güzeliz. Kazanılacak haklarımız var. Yaşamı elinden alınan kadınlara borcumuz var. Geleceği söndürülen kız çocuklarına sözümüz var. Karanlıkta yok olmamak için kazanmamız gereken, mücadele etmemiz gereken haklarımız… Özgürce yaşamak, okumak, çalışmak, giyinmek; güvende olmak, gülmek için “kadın” kelimesinin bizi bütünleştirmesine izin vermemiz gerekiyor.
Kadınlık onurunu hep birlikte koruyacağız. Zira 8 Mart 1 hafta öncesinde ve 1 hafta sonrasında koştuğunuz izole avmlerdeki mağazaların indirim şenliği değil; Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Hakkıyla kutlamak için, layık olduğumuz refah için emek vermeliyiz. Birbirimize saygı duyarak, Kendimizi severek. 👳♀️👮♀️👷♀️💂♀️🕵️♀️👩⚕️👩🌾👩🍳👩🎓👩🎤👩🏫👩🏭👩💻👩💼👩🔧👩🔬👩🎨👩🚒👩✈️👩🚀👩⚖️🤶🤰🏋️♀️🤸♀️⛹️♀️🤾♀️🏌️♀️🏄♀️🏊🏻♀️🤽♀️🚣♀️🚴♀️
2 notes
·
View notes
Photo
📰🕯 güzel iş 👆🏼haberiniz olsun
1 note
·
View note
Photo
. ..🎄 🎁🎁 Mutlu yıllar herkes 🎈💋Daha çok yol gideyim 2017'de 🙏🏽 daha çok mutlu olalım 😇 kimse kimsenin yüzünden ölmesin, günümüz barışa uyansın ❤️
0 notes
Photo
Mezarlıklarla çevrili her yer... her yerde dini,ırkı,milliyeti fark etmeksizin yitirdiğimiz canlar ⚫️ "Ormanda iki metre boyunda ve bir metre genişliğinde, kürekle şekillendirilmiş piramit biçiminde bir tümsekle karşılaştığımızda ciddileşiriz ve içimizden bir ses 'buraya biri gömülmüş' der." Adolf Laos/ 3. İstanbul Tasarım Bienali
0 notes
Photo
Eski #potterhead ‘lerden kaç kişi kaldık 😌
Önce kitap! Yıllar önce özel koleksiyonda bulup onu da #FantastikCanavarlarNelerdirNeredeBulunurlar okumuştum diğer tüm Harry Potter kitapları gibi 😻 seride bu kitaptan bahsedilen bölümler bile hala aklımdayken filminin çekildiğini duyduğumda aşşşırı heyecanlandım💓sonuçta çocukluk anılarımıza ait şeyleri en iyi şekilde hatırlamak isteriz.
Ama film 🎥 gerçekten çok çok güzel olmuş 👍🏾çünkü büyü 🔮 hep ilgimizi çekiyor. Çünkü Harry Potter ile uzaktan bağlantılı olsa da seriye ait enstantaneleri süper kahraman filmi gibi izlemek güzel bir deneyim.
Süper kahraman filmi gibi kısmını biraz açayım; bu sefer Amerikadayız ve 1920'lerde geçiyor filmimiz. Enfes mimarisi yıkılan bir kent, bir tehlike, bir tehdit var ve bunları durdurabilecek büyücülere ihtiyacımız var. 1920'ler demişken mis gibi dönem kıyafetleri için kostüm şefi Colleen Atwood'a yıldızlar 🌟🌟 özellikle Alison Sudol yani filmde Queenie Goldstein'i izlerken gözlerimden kalpler çıktı 😍
Eddie Redmayne için bir parantez açmak istiyorum. Newt Scamender rolü ile bile gizemli bir oyunculuk sergilemeyi başarmış 👏🏾👏🏾👏🏾 belki bana öyle geliyor bilmiyorum ama hangi rolde izlesem rolünden bir parçayı kendine saklıyormuş gibi hissediyorum 😂 Kendisi(Scamender) Harry'nin ders kitabının yazarı olmasının dışında merak ettiren özelliklerini de saklıyor ama o konuya girmeyeyim spoiler olmasın😜
En çok hoşuma giden iki ayrıntıyı daha paylaşıp noktalayayım yazıyı; şimdi Harry P. serisinin anavatanı İngiltere, film ise ABD-İngiltere ortak yapımı olunca, Amerikan aksanı işin içine dahil olmuş. Bizim Muggle sözcüğü ise büyü dışı anlamına gelen No Magıc➡️No Madge➡️ No Maj olmuş 😳 yani Amerikalı büyücüler Mugglelara No Maj diyorlar. Bu bir. İkincisi ise; filmin başında geçen “FUTBOL BÜYÜ DIŞILARIN QUİDDİTCH'İ Mİ? sorusuydu. Sizce, Gerçekten öyle mi 🤔
JK Rowling'in zekasının ürünlerine bayılıyorum ✨Harry Potter'ın ucundan kıyısından hep yazsın 🙏🏽
Not: görseldeki kitap Harry'nin seride geçen, Newt Scamender tarafından yazılan ders kitabı. Filmin içeriği ile ilgili olan senaryonun yer aldığı kitap ise şu; http://www.dr.com.tr/Kitap/Fantastic-Beasts-and-Where-to-Find-Them-The-Original-Screenplay/J-K-Rowling/Foreign-Languages/Children-and-Teen/Children/urunno=0000000691314 Türkçe çevirisinin 'henüz' olmadığını umuyorum 😒
#potterhead#fantastic beasts and where to find them#muggle#no maj#quidditch#newt scamender#cinema#3d#books#booklover#bookworm
0 notes
Photo
İNSANIN DAMAĞINDA TAT BIRAKAN KİTAPLAR-2 Frankfurt Okulu Eleştirisi/ Hans Heinz Holz
Eeeenn baştan söylemek gerekirse bu kitap benim okuduklarım içinde frankfurt okulunu eleştiren en iyi kitap. 🌟📔
Eleştiri yazarlarının aksine Holz, çağdaşlarına öncü kuramcıların teorilerine saldırmak yerine onları anlamak, irdelemek ve yorumlamak üzerine odaklandığından okurda saygı uyandıran bir üslup kullanmış.👌🏽
Okulun kuramcılarının teorilerini dönemin ağır siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel koşullarında nasıl pratik ettiklerini ya da etmediklerini dolayısıyla toplumdan gördükleri tepkilere de yer verilmiş. Bunu yaparken karşı tarafın görüşüne yer vermeyi hatta empati kurmayı ihmal etmemiştir.
Örneğin kitapta Alman Sosyalist Öğrenci Birliği'nin radikal kanadının başındaki Hans-Jürgen Krahl'ın ; “Bir yıl önce Frankfurt Üniversitesi'nin yönetim binasını işgal ettiğimiz zaman, profesörlerden yalnızca Adorno öğrencilerin yanına, oturma boykotunun yapıldığı yere geldi. Sevinç çığlıklarıyla karşılandı, doğrudan kürsüye yürüdü ve tam mikrofona varmak üzereyken felsefe seminerinin olduğu yere doğru yöneldi, yani pratiğe az kala yine teoriye doğruldu. Bugün eleştirel teorinin içinde bulunduğu durum budur: Pratik karşısındaki teslimiyetçi ve bireyci ince korkusunu pratiğin bir yerde imkânsız olduğu doğrultusunda rasyonelleştirmekte, dolayısıyla felsefenin kabuğuna geri çekilmek gerektiğini söylemektedir.” görüşlerini aktarmış, Adorno'nun ise; “Birlikte marşa geçmek için yaşlıca şişman bireylerin doğru insanlar olup olmadıkları konusunda emin değilim.” şeklindeki esprili ve, “Çeşitli kollardan yapılan bir yürüyüşe katılmıyorsam, bu benim kişisel haklarım arasına girmektedir.“şeklindeki ciddi cevaplarına da yer veren Holz, bu tartışmada “Bundan kimse şüphe duymuyordu, zaten sorun Adorno'nun kendi kişisel haklarını bu dayanışmacı eylemleri reddetme yönünde kullanmasıydı.“cümlesiyle tarafını seçmekten de geri durmamıştır.
Holz kendi aktif siyasi kimliğine rağmen akademinin eylemsizliğini empatik bir gözlemle aktarmış.
Bugünün Türkiye'sinde artık memuriyet alanlarından biri haline getirilmeye çalışan akademi ve içi boşaltılan akademik özgürlük kavramının dönüşümü hakkında da ipuçları içeren kitap; pratiğe dökülemeyen teorilerin toplumsal kabul konusunda sorun yaşadığı çıkarımında bulunuyor.
Sosyal bilimlerin en çok sorun yaşadığı noktaları, bugun hala yapılan pek çok çalışmada atıf yapılan eleştirel kuram temsilcilerinin alandaki ilahlığını, uygulamadaki zayıflığı ile terazinin iki kefesine koyarak düşünme boşlukları yaratıyor bize. ⚖️💬
Not: insanın damağında tat bırakan kitaplar 📚 şeklinde kitaplarla ilgili diğer paylaşımlardan ayrı bir seri yazmaya karar verdim. Her kitap şüphesiz okuyucusu için özel, ancak bazıları çok daha fazla 😉💛 Not2: Arkaplandaki kedi görseli Felis ödülleri 2016 kitapçığından alıntıdır.
#books#bookworm#booklover#bookstagram#reading#like if you read#why am i like this#writer#writers#free write#frankfurt okulu#eleştirel teori#critisizm#hans heinz holz#evrensel basım yayın#felsefe#philosophy#sosyoloji
0 notes
Photo
İyi haftalar herkes 📖👓
0 notes
Photo
Happy halloween herkes 🎈🎃 Bu tatlış günün anlam ve önemine hizmeten😂 size cadı kavramının ortaya çıkması ile ilgili biiiirrr sürüü hikayesinin içinden en sevdiğimi anlatmak niyetim. ✍🏽️ E karanlık dönemler; kadın haklarını konuşmak bırakın, insan haklarının askıya alınmaktan ziyade hak sayılmadığı zamanlar veya yerlerde ağırlıklı olarak Salem'de yoğunlaşıyor kavramın ilk dile geldiği zamanlar. Burası değil bakın Salem. Yıl 2016 hiç değil. Öyle yani😒 Kadınlar ah kadınlar 👧����👱🏼♀️👩🏽👵🏻 yaş, ırk, renk ayırt etmeden; kadınlar erkekleri baştan çıkaran şeytana hizmet eden 'mahluklar' şeklinde tanımlanıyordu. Hatta o kadar zararlılardı ki; onları avlamak, ayinlerle içlerindeki şeytanı çıkarmak, onları Tanrı'nın buyruklarına geri döndürmek, eğer başarılamayacak bir noktaya gelmişlerse yakmak ve yok etmek gerekiyordu. Kutsal errrrrkk*kler yapıyordu bunu tabii. Genelde din adamları ve soylular.. Doğru yola döndürürenin sınıfı vardı ama soyluluk bu avdan kurtulmak için kadınlara yetmiyordu. Bu süreç ile ilgili Arthur Miller'ın kült eseri Cadı Kazanı'na göz gezdirebilirsiniz. Etiketlemenin, ötekileştirmenin, hedef gösterme sürecinin ve tabii tevkiflerin nasıl başladığını cadıcıklar ya da daha doğrusu cadılık sıfatı üstüne yapışıp kalan kurbanlar üzerinden gerçekçi, eleştirel ve açıklayıcı bir dille anlatıyor. Tatlı su balığı toplumumuzda olmaz ya belleğimizde dursun bu nasıl olmuş sorusu... (not: aynı eserin tiyatrosunu da izlemem önerildi. Fırsatını bulunca bir şans vereyim, bir şans verin🎭) Gelelim kim bu cadılar 💁🏻 efendime söyleyeyim ilk paragrafta vurgu yaptığım gibi karanlık bir devirde geçiyor olaylar. Miller'ın kitabındaki olay örgüsünde, büyücülük kavramı üzerine yoğunlaşılmış, büyü tasvir edilirken hayvanlar, çeşitli bitkiler, hatta büyünün kuvvetine göre insan bedeni dahi kullanılmış. Genellikle cadı kavramı üzerinde yazılanlar ve efsanelerde amaç fani bedenlere hükmetmek olarak açıklanmış. Ancak benim en çok ilgimi çeken açıklama bunların hiçbiri değil. Ortaçağ hakkında biraz kitap okuyup birkaç film izleyen hiçkimsenin de böyle açıklamaları dikkate alacağını sanmıyorum. 🤓👉🏻Aydınlanma, rönesans ya da reform yaşanmadan önce, bilimsel bilgi ve pozitif düşünce evet şimdiden de itibarsızken; bilimle uğraşan, teoriler üreten, evren ve varoluş hakkında din kaynaklı bilgilerden farklı olarak somut bir açıklama getiren ve şaşırmayacağımız gibi azınlık olan dönemin kadın bilim insanlarına sözlerine ve çalışmalarına itibar edilmesin diye cadı etiketi yapıştırılıyormuş. 🖇Muş! evet maalesef öyle belgeli fln anlatamıyorum, nerede okuduğumu unuttum çünkü 🙄🖇 Hemcinslerim günümüzün üniversitelerine tekabül eden eğitim kurumlarına giderken uzun cübbeler giydikleri, deney materyalleri olan kazanlar ve tüpler kullandıkları, yine ��eşitli amaçlar için (örneğin kazanı karıştırmak) sopa/süpürge taşıdıkları için bugun kafamızdaki cadı tasvirlerinde bunların hepsi var. Başlarındaki kukuletalar da aynı şekilde cübbenin tamamlayıcısı. Eski tasvirlerin hangisinde kıyafet normal ki bizim cadıcıkların kukuletaları göze batsın zaten👀 Sözün özü, bilimde kadınların yerini yok etmek ve izlerini silmek amacıyla böyle bir iftiranın atıldığını, o dönemde pozitif düşünceden uzak toplumun soylu erk*kler ve din adamlarının hedef gösterdiği bu insanları kafeslerle yakalayıp işkence ve ölümle cezalandırdığını söyleyen bir açıklama var. Bunu ben, kadın bilim insanlarını hedef alması yönünden dikkate değer buldum ve hakkında düşünüyorum 🤔 ve anlatıyorum 🗣 bir süredir. Tabii cadılar efsanelerdeki gibi yaşamış ve kadın bilim insanları da ortadan kaldırılmak için bu gruba dahil edilmiş olabilir çünkü bilime dayandırılan yenilikleri açıklayamayan bir düşünce yapısını göz önünde bulundurduğumuzda sürpriz olmaz ama büyü nedir canım kardeşim?! Bu da böyle hazır adlandırmanın anıldığı gün gelmişken, bir birikmiş anlatacağımdır bu kumbarada dursun 📍📎 Son söz hayatının bir anında cadı diye sevilen tüm kız çocuklarına 💥 umarım zekanızın minik parıltılarını yansıttığınız güzel anlarda işitmişsinizdir ✨ bana evde çenemle yarışamayınca cadısın sen cadı süpürgen eksik diye sataşıyorlar hala 😄 bu da böyle bir anımdır🙋🏻 🎃
#happyhalloween#witch#arthur miller#circle#witch hunt#books#bookworm#bookstagram#theatre#scientist#woman#girlpower
0 notes
Photo
🎒👣🍁🍂🌾
0 notes
Photo
#tbt #tb🔙 şimdilik ufuk boyunu aşıyor hatta seni korkutuyor olabilir, ama bir gün, elbet bir gün sen de hazır olacaksın tüm gücünle ufka kulaç atacaksın 🌊 #havetobelittlemermaid #ihavealittlefriend 👩🏻👧🏻 #yazdankalmabirgünden #yazhikayelerinden
#tbt#tb🔙#havetobealittlemermaid#ihavealittlefriend#yazdankalmabirgünden#yazhikayeleri#sea#seaside#bff#bffgoals#children#friends
1 note
·
View note
Photo
İyi ki doğdun üstadım. 📔🌞 Çukurova'yı senin kadar yaşayan, senin kadar yaşatan, senin kadar konuşan herkes adına saygıyla rahmetle ve minnetle anıyorum🙏😔 Senin kadar kimsenin güzel anlatamadığı topraklara takvimlerde #BugunlerdeBaharİndi . Ama havası hep yaz. Toprağa diksen insanı bir başka insan bitiren o sıcak yaz. Kalemin kadar sıcak. Seni hiç unutmayacağım, çünkü Yaşar Kemal demek memleket demek. ✍🏽
#çukurova#yaşar kemal#şiir#memleket şiiirleri#şiirheryerde#şiirçukurovada#iyi ki doğdun#iyi ki yaşadın#iyi ki yazdın#poem#books#bookworm#sunshine
0 notes