yalnizlikjargonu

[yalnizlikjargonu]

Ya bir telaşla yetişmeye çalıştığın yerde beklenmiyorsan artık? Hiç düşündün mü?

[yalnizlikjargonu]

Aynı değiliz, ben nasıl yalnız kalınacağını biliyorum!

[yalnizlikjargonu]

Oysa ki o gün ben onun için bir düzine çiçek öldürmüştüm.

[yalnizlikjargonu]

Biz bu zor zamanları atlatamayacağız galiba.

[yalnizlikjargonu]

Acıyla büyüyen, acıtmadan sevemiyormuş. Hem kendisini hemde karşısındakini.

[yalnizlikjargonu]

Yaşanmamış hayaller müzesi oldu kalbim.

[yalnizlikjargonu]

Ancak her şeyini kaybettikten sonra canının istediğini yapmakta özgür olursun.

.

[yalnizlikjargonu]

Sabrederken, birden vazgeçtiğimin farkına vardım.

.

[yalnizlikjargonu]

Diz çöktürdü "düşünce".

[yalnizlikjargonu]

Beni darmadağın eden fırtınalar, meğer yolumu da temizlemiş.

[yalnizlikjargonu]

Acı geçicidir, pişmanlık kalıcı. Bana acıyı yaşat ama pişman ettirme...

[yalnizlikjargonu]

Uzaklaşmak için uğraşırken, tam gidecekken, kalmak için bir neden buluyorum. Neden?

[yalnizlikjargonu]

Nasıl tam tarif edebilirim bilmiyorum ama “Gölgesinde hiçbir zaman oturamayacağını bile bile o ağacı dikmek.” gibi bir şeydi benimki.

[yalnizlikjargonu]

Dünya ilk adımı atmaktan korkan yalnız insanlarla dolu.

[yalnizlikjargonu]

Aynı yolda yürümek zorunda değilsiniz ama her adım atana engel olmaya çalışmakla da bir yere varılmaz.

[yalnizlikjargonu]

Eleştirerek yaşayıp, aşağıladıkları şeyleri kendi hayatlarında birebir yapıp uygulayandan korkun.

[yalnizlikjargonu]

Ben çok iyi bir insan da olabilirim, çok kötü bir insan da. Bu benim değil, karşımdakinin seçimidir.