#yol azığı
Explore tagged Tumblr posts
Text
Vuslat
Eğer bir yola çıktıysan arkadaşım, Şükür, sabır ve umut olsun yol azığın… Ancak o vakit gideceğin yere kolayca varırsın. Mustafa Murat Güngör 11.07.2024
#2024 aforizmaları#2024 özdeyişleri#Aforizma#özdeyiş#Bir#eksik etmemek#Er geç#Ermek#Hayat#kolayca#Mustafa Murat Güngör#Poem#Poerty#Poet#Sabır#TASAVVUF#Umut#Vakit#Varmak#Vuslat#Yürek#Yol#yol azığı#yola çıkmak#Şükür#İnsan
0 notes
Text
Toprak olsan gezilsen
İplik olsan çekilsen
Buğday olsan biçilsen
Var edenden başkası bilemez
Gözyaşını hiçkimse silemez.
Dön Dünya sana gelen oğmadı
Kesesi dolan asla doymadı..
Bir mazlum titrer bilmem nerede
Kardeşliğe nasıl çekilir perde?
Yolculuğun bizi beklediği yerde
Yol azığı hazırlayan yolda kalmazmış...
Yüreği,büyüksevda kurtarırmış..
Aslın asaletin kimliğin hükmüne
Döndü devirler en kötü cahiliyeye.
Dövmeler faizler sararken bedenleri;
Düşünemez olduk kabrine gidenleri..🥀🍃🍂💐
132 notes
·
View notes
Text
"Kur'an ile haşir neşir olmak için önüne hangi engel çıksa onu sabırla aşar. Bilir ki inmesi yirmi üç yıl süren Kur'an, bir ömür boyu sürdürülecek bir mücadele ile elde edilebilir. Bir kelimesi için hatta bir harfi için bir gününü harcamaktan çekinmez. Onu tekrardan bıkmaz, usanmaz. İlmin ve ilmin gereklerinin düşkünüdür. Bu düşkünlüğü onu uykusuzluğa, açlığa, soğuğa-sıcağa, meşakkate sevk etse de o; ilimden kopmaz.
İlim uğruna, bilenlerden olma sevdası uğruna gözü zoru görmez. Ebeveyn rızasını almada, komşuluk hukukunu korumada sabırla yol alır. Azığı bitmeye görsün, sabır ona hemen takviye eder. Allah Teâlâ onu, dilediği herhangi bir imtihanla imtihan etmeyi murat ettiğinde o, bu imtihana hazırdır ve razıdır."
18 notes
·
View notes
Text
Çavdar Şeyhi Kalburcu Pir Ahmet Dede - Ahmet ATAM
Sunullah Gaybi efendinin büyük dedesi kalburcu şeyh Pir Ahmet dede
Çoğu Kütahyalı, Sunullah Gaybi Efendi'yi tanır; ancak Pir Ahmet Efendi'yi tanıyan pek azdır. O, Kalburcu Şeyhi Pir Ahmet Efendi olarak bilinir. Onu kısaca tanıtmaya çalışalım
Pir Ahmet Dede Kimdir?
Sunullah Gaybi'nin büyük dedesi Pîr Ahmed Efendi, 16. yüzyılda Kütahya'da yaşamış ve Müftî Derviş, Sunullâh-ı Gaybî gibi âlimlerin atasıdır. Halvetî geleneğine mensup olan Pîr Ahmed Efendi, döneminde saygın bir kişilik olarak kabul edilmiştir. Bu saygınlık, çeşitli topluluklar arasında günümüze dek sürmü��tür. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren özellikle bölgedeki Aleviler tarafından benimsenmiş ve bu durum günümüzde de devam etmektedir. Mezarının bulunduğu Sofça ve çevresindeki Alevi köylerinde hâlâ saygıyla anılmaktadır. Ayrıca, Pîr Ahmed Efendi adına kurulmuş bir ocak ve bu ocağa bağlı tâlipler mevcuttur.
Kalburcu Pir Ahmet Dede, Kanuni Sultan Süleyman döneminin alimlerindendir. Halk arasında Kalburcu Şeyhi Pir Ahmet Efendi olarak tanınır ve Çavdarlı Şeyhi adıyla da bilinir. Doğum tarihi kesin olarak bilinmese de, 1570 (H.978) yılında vefat ettiği kaydedilmiştir. İlk olarak kendi memleketindeki alimlerden ilim öğrendi, ardından Şeyh Sinan Karamânî'nin yanında hizmet etti ve Abdüllatif Efendi'nin sohbetlerinden büyük fayda gördü. Manevi haller ve makamlara erişti.
Ahmet Dede ile ilgili şu hikaye anlatılır:
Henüz öğrenciyken, arkadaşlarıyla derslere gidip gelirdi. Bir gün, iki arkadaşıyla birlikte, içlerinden geçen dileklerin gerçekleşmesi için hocasından dua istediler. Hocaları, taleplerini geri çevirmedi ve onlar için dua etti. Hocasının dualarının bereketiyle, bu öğrencilerden biri Sultan Süleyman'ın ordusunda komutan, diğeri ise bilgin bir alim oldu. Ahmet Dede ise; Hazret-i İbrahim gibi büyük servet ve mülk sahibi olarak zenginleşti ve sonrasında İstanbul'a yerleşti.
Burada, din alimlerinden Kütahyalı Merkez Efendi'nin hizmetinde bulundu. Merkez Efendi'nin yanında, İslam'ın güzel ahlakını ve Peygamberimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) yolunu öğretmek üzere izin aldı. Aynı şekilde, büyüklerden Kastamonulu Şaban Efendi'nin de takdirlerini kazandı. İstanbul'dan ayrılarak memleketine döndü. Burada inşa ettirdiği zaviyede yaşamaya başladı ve insanlara dünya ve ahiret mutluluğunun yollarını öğretti. Hocasının duasının bereketiyle zenginlik ve mülke sahip olduğundan, herkese cömertçe ikramlarda bulunurdu. Gece gündüz, gelen geçen herkese yemek verir, açları doyururdu. Zaviyesinde sofra daima kurulu olurdu. Birçok kerametlerine şahit olundu.
Ömrü boyunca hiç kimseden hediye, ya da sadaka kabul etmeyen bir kişiliği vardı. Geçimini çiftçilik yaparak sağlardı. Ürünlerinden bir kısmını misafirlerine ikram etmek ve ihtiyaç sahiplerine dağıtmak üzere ayırırdı. Hatta hayvanlar ve kuşlar için de yiyecek ve buğday kenara koyardı. Ektiği buğday ve çavdarlar, normal tohum olmasına karşın, çok kaliteli ve eşsiz bir hal alırdı. Bu yüzden halk arasında Ahmed Dede'ye "Çavdar Şeyhi" lakabını takmışlardı. Hasat ettiği buğdayı bir ambara yerleştirir ve kapısını kapatırdı. İnsanlar buğdayı ambarın altındaki boşluktan alırlardı. Ambarın hiçbir zaman tamamen boşaldığı görülmemiştir. Böylece, hiçbir zaman yiyecek sıkıntısı yaşanmamıştır.
Ahmed Dede'ye yakın köylerden ve kasabalardan birçok misafir gelirdi. Misafirlere, ayrılırken birer çörek verilir ve onlar da bunları yol azığı olarak kullanırlardı. Her zaman, "Bu nimetlerin hepsi, Ahmed Dede'nin hocası Abdüllatif Efendi'nin duasının bereketiyledir" diyerek Allah'a şükrederlerdi.
Sultan İkinci Selim, şehzâde iken Ahmed Dede'yi ziyaret etmiş ve onun zaviyesinin yakınına bir mescit inşa ettirmiştir. Kalburcu Şeyhi Ahmed Dede, 1570 (H.978) yılında memleketinde vefat etmiş ve kabri sofça köyünün hemen karşısında şimdiki baraja bakan bir tepe üzerindedir.
Kaynaklar:
Yrd. Doç. Dr., Dumlupınar Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, İslam Mezhepleri Tarihi Anabilim Dalı.
3 notes
·
View notes
Text
Dünya, cam eşya gibidir hemen kırılır;
yol azığı gibidir, hemen tükenir!..
Şeyh Ali Semerkandî Kaddesallāhu sırrahu
4 notes
·
View notes
Text
“Şöyle nakledilmiştir: Bir hekimin dostu onun yanına geldiğinde, hekim onun önüne bir yemek koydu. Ama hekimin sert huylu eşi gelerek o yemeği misafirin önünden aldı ve hekime de küfretti. O adam rahatsız bir şekilde hekimin evinden çıktı. Hekim onun ardından gitti ve ona ulaştığında şöyle dedi: “Hatırlıyor musun, bir gün biz senin evinde misafir idik. Yemek yerken bir kuş sofranın ortasına gelerek yemekleri darmadağın etti ve hiç birimiz de bundan rahatsız olmadık. Şimdi sen benim sert huylu eşimin o kuş olduğunu hayal et.” O adam bu sözü işitince öfkesi söndü ve şöyle dedi:” Hekim doğru söyledi; hilim ve yumuşak huyluluk her derdin şifasıdır.”
📖Ayetullah Muhammed Taki Misbah Yezdi, Yol Azığı, c.2, s.285
1 note
·
View note
Text
Gülümse Güzel Kızım Biz Hâlâ Çocuğuz
kıyamet sabahı, o ve tüm duygular
tıpkı sönmüş bir alev gibi küllerinden beslenmeye çalışırken biz, yaşamaya devam edebilmek için fedakarlık yapmayı seçtik.
zamanla bu tenha sokaklar dolacak tüm ırktan insanların ruhları ile,
ama bir şey değişmiş olacak bu kasvetli kıyamet gününde...
sokaklarda tuğla dahi kalmayacak.
dün gece ansızın rüzgar yalayıp geçti yüzümü ve derine indiğimi farkettiğim düşüncelerimden kurtardı beni. Minnettarım rüzgara, güneşe ve sana. Çünkü dostum olmasaydın kaybolmuştum bu sokakta.
Şimdi gökkuşağı tepesi sakinleri kıyamete hazırlanıyorken ben, durmuşum bir ağacın altında seni düşünüyorum. O gün neden öyle gülümsedin? Kıyameti haber veren sen değil miydin?
Dostum, kardeşim, her şeyim...
İzin ver yanına geleyim, beni de al, bende evinde misafir ettiklerinden biri olayım. Neden kıyameti karşılayanlar arasında beni yalnız bırakıp gittin?
Yakında 22 olacağım, hava biraz kapalı bugün. Düşüncelerimde boğulmuyorum artık, sen öğrettin yüzmeyi bana. O gün gelen rüzgar sendin, buna eminim. Hayır lütfen sus, konuşma. Bu sefer kendimi kandırmıyorum, biliyorum.
Şimdi ben bu gökkuşağı tepesinde kendime bir ev bile bulamazken, nasıl senin yanına gelebilmek için yol azığı hazırlarım ki? Hiç mi kaçarım yok ölümden? Peki sen nasıl elini tutabildin onun, beni yalnız bırakırken?
Kıyamet yaklaşıyor, bunu hissediyorum. Tam burda. Şimdi geliyor, hazır değilim gökkuşağı tepesinin kıyısında. Ufukta bir parıltı var, bu sen misin yoksa? Tabi ya sen gitmiştin değil mi, beni bırakıp gitmiştin.
Burada insanlar çok mutsuzlar. Bense hiç sonurtmuyorum. Yaşamayı seviyorum, ya da seviyo muyum gerçekten, bilemiyorum. Sanırım düzene ayak uydurmaya çalışıyorum çünkü yalnız kalmaktan çok korkuyorum.
Bundan sonra göremeyeceğim seni, bizi ve evimizi. Sahiden o kadar süre geçti mi? Ne de çabuk unutuyor insan hakikati. Yavaş yavaş siliniyor zihnim sanki. Ama biliyorum ki, buna izin veren de benim. İçimdeki küçük kız çocuğu olarak vahşi denizinde kayboluyorum.
Evet işte bak geliyor, kıyamet. Evet işte bu kıyamet! Nasıl da her şeyi içine çekiyor bak. Nasıl da şiddetli. Daha önce görmemiştim böylesini. Beni uyarmalıydın. Sesimi kaybettiğim günden beri ilk defa bağırıyorum. Duydun mu beni?
burada bahsedilen kıyamet, genç kızın kendi dünyasının sona ermesi, artık tekdüze düşünen yetişkinlerden biri olmaya başlamasından ibaret. Çünkü artık yetişkinler hayal kuramıyor.
Hayallerimiz çocuklara emanet~
december 2007
-petra
0 notes
Text
🌿Kendimi bildim bileli sayıları sevmedim. Kelimelerden daha çok can yakar;sanki duygudan yoksun , var olmak için varlar. Geçenlerde sayısı 40 üstü can yitip gitti bu alemden. Orada bir sayı vardı. Lakin o sayı anlatmadı bize herbir canın ardında kalanı. Bir can var ki anası,atası ,yoldaşı , yol azığı çoçukları , sevdikleri .... Biz birkaç gün tuttuk yasını devam ettik. Birazcık daha bilinçli olanları kardeşlerin ruhu için hediyeler gönderdi. Rabbim razı olsun hepsinden. Sonra mı? Sonra seneye kadar bitti ; Sene-i devriyesinde olanları durumlarımıza atıp geçeceğiz. Elvan sen farklı mısını sen ne yaparsın ? Ben de oturup ağlarım sonra hayatıma dönerim. Ama ama ben bir şey daha öğretmeye çalışıyorum şu nefse. Sayılardan daha fazlasıdır bir can.Şu dünya denen kuyuda bize sayın kadar var olmalısını öğretiyorlar sanki. Bunu düşünürken Küçük Prens’in serzenişi geldi sanki gözümün önüne “Büyükler sayılara bayılırlar. Tutalım, onlara yeni edindiğiniz bir arkadaştan söz açtınız, asıl sorulacak şeyleri sormazlar. Sesi nasılmış, hangi oyunları severmiş, kelebek biriktirir miymiş, sormazlar bile. “Kaç yaşında?” derler, “Kaç kardeşi var? Kaç kilo? Babası kaç para kazanıyor?” Bu türlü bilgilerle onu tanıdıklarını sanırlar. Deseniz ki, “Kırmızı kiremitli güzel bir ev gördüm. Pencerelerinde saksılar, çatısında kumrular vardı.” Bir türlü gözlerinin önüne getiremezler bu evi. Ama, “Yüz bin liralık bir ev gördüm,” deyin, bakın nasıl “Aman ne güzel ev!” diye haykıracaklardır.”
27 notes
·
View notes
Text
Yollar anlamı derin ve uzun yollar,kalbimin parçaları bulunur mu acaba yollarda , umudumdan kalmışmıdır bir parça , kendime yol azığı yaptığım sevgimden bana da kalmışmıdır?
#yollar
11 notes
·
View notes
Note
Yeni yeni bir şeylerin idrakına varıyor yeni bir yola girmeye çalışıyorum bu sırada da sizinle karşılaştım şimdiye kadar evet bir şeylerin farkındaydım ama gerçek bir farkındalık değilmiş anladım gözlerim açıldı Artık Allah rızasını gözetmek istiyorum ama çevrem arkadaşlarım onlardan nasıl uzaklaşacam nasıl bir şeyleri anlatacam nasıl rahatsız olduğumu belirtecem bir şeylerden bilmiyorum onlarda bir şeyleri farketsinler istiyorum ama bunu kendim başarmadan onlara farkettiremem biliyorum napmalıyım nasıl yapmalıyım bilmiyorum 🥺🥺
Selâmünaleyküm 🕊
Maşaallah bunlar ne güzel farkına varışlar, farkına erişler, derdine düşüşler.. Elbette ki gayret bizden tevfik Allah'tan. Tazecik bir niyet almışsınız Allah niyetinizi mübarek kılsın, hayırla ve yardımıyla tamamlasın.
Şimdi sıra gayrette. Niyeti amele dökmekte. Madem ki gaye O'na varmaktır, O'nun rızasına giden yolda yürümektir, o halde yapılacak iş O'nu dinlemektir, emrini gözetmektir, sevdiğini sevmek sevmediğinden yüz çevirmektir. Sevdiklerinin cümlesini de Habibim dediği canımız Efendimiz ﷺ de toplamıştır. Onu yolumuza nur, ışık kılmıştır. Eğer onu ve göğsüne indirilen Kur'anı takip ederseniz işte o aradığınız menzile selâmetle eriştirilirsiniz. Onu takip edebilmek için de sevmek gerekiyor, sevmek için bilmek, bilmek için okumak. O halde siyer okumalı. Siyer dinlemeli, halini anlayıp içselleştirmeli sünnetine sımsıkı sarılmalı. Bu yolun azığı ilimdir. Nasıl ki zahiri yolları yürürken bedenimizin maddi yiyeceklerden güç almaya ihtiyacı varsa o yolu yürümek için de ilim gıdası şarttır. Ehli sünnet hocaların sohbetleriyle, sohbet ortamlarıyla, hadisle, tefsirle, siyerle kalbinizi besleyin. Ama ilk iş olarak eğer ehli namaz değilseniz ilk vakitten namazlıların safına geçin. Çünkü namazla fatihayı şerife okuyarak günde kırk kez O'ndan yardımını, istikameti, salihlerin yoluna eriştirilmeyi isteriz, O'nun huzuruna çıkarız. Namazımız ki yürüdüğümüz o yol üzerinde bize ikram edilen miraçlardır, yükselişlerimizdir, yükümüzü hafifleten bir el, ruhumuzu doyuran nur, ötelerin kokusu, lezzetidir.
Elbette kişinin bu yoldaki yoldaşları salih kimselerden olmalıdır. Çünkü biliriz ki hâl saridir. Kötü huylar daha hızlı bulaşırken iyi huyların daha yavaş bulaştığını söylüyor büyüklerimiz. Kişi arkadaşının dini üzeredir buyruluyor bu yüzden. Kişi kendiyle aynı yolda yürüyenlerle karşılaşır. Siz yürüdüğünüz yolu değiştirince o yolda karşınıza çıkacak kimseler de değişecek biiznilah, Allah hayırlı salih kimseleri size dost kılsın.
Ama dediğiniz gibi evvela kendinizden başlamalısınız, sözünüzden önce halinizi değiştirmelisiniz çünkü davranışlar sözlerden daha yüksek seslerdir. Kişinin en etkin tebliğ aracı bizzat yaşayışıdır diyor Rasim özdenören. Kişinin kalinin ruhu halidir. Halinde yoksa, kali kuru bir söz hükmündedir ki cana değmez. Belki ilk olarak en yakın arkadaşınızla da paylaşabilirsiniz, belki birlikte yürümeyi kabul eder en azından denemelisiniz. En azından heycanınızı, halinizdeki huzuru hissederler. Ama ilk yükümlülüğünüz kendi nefsinizdedir. Etrafınızda kimse kalmasa bile bu yolda yürüyen yalnız de��ildir. Kendinizle birlikte sevdikleriniz için de bu konuda bol bol dua edin. Siz yola çıkın şüphesiz Allah yardımcınız olacaktır. Gayretimiz daim olsun 💫
12 notes
·
View notes
Text
Şunu bil ki namazın sana uzun gelmesi bir çeşit gaflettir; namazı çok kısa tutman da yanılmaya yol açar. Çünkü namazın sana uzun gelip ağırlaşması ondan tat almadığını ve azalarına zor geldiğini gösterir. Namazı çok kısa tutman ise, rükünleri noksan yaptığını ve namazda sana gaflet geldiğini gösterir. Unutkanlık namazı noksan yaptırır.
Namaz konusunda aranan istikamet şudur: Kul namazdan tat alarak, yüce Allah’a yalvarmanın lezzetine vararak, okuduklarını güzel anlayıp düşüncesini bir noktada toplayarak namazın ona uzun gelmemesidir. Aynı şekilde kul namazda uyanık olduğundan, farz ve vâciplerine dikkat ettiğinden ve onu hakkı ile yerine getirdiğinden namazın çok kısa olmamasıdır.
İşte bu anlattıklarımız, namaz kılanların murakabesi ve huşû ehlinin müşahedesidir.
| Kalplerin Azığı 3 - Ebû Tâlib el-Mekkî (k.s)
122 notes
·
View notes
Photo
'... Bu dünyada ne kazanırsan ver;almaya değil, elinden geldiğince vermeye çalış. Şu eskimiş dünyadan elini eteğini çek, şu kirli eteği temizle. Ya garipler gibi kendine yol azığı hazırla ya da Nizamî gibi dünyadan yüzünü çevirip bir köşeye çekil.'
Nizâmî-i Gencevî
53 notes
·
View notes
Text
⭐⭐⭐
💫💫💫
İhlas ve ızdırapla yapılan dua arşa yükselir cihad olur ayet olur.
ULBE BİN ZEYD (RA)
Hicret’in 9. yılıydı… Rumlar Müslümanları tamamen ortadan kaldırmak için 40 bin kişilik bir ordu hazırlamışlardı. Resulullah ( ﷺ ) bunu haber alınca hemen hazırlığa başladı.
Hava çok sıcaktı. Hasat mevsimiydi. Üstelik kıtlık da vardı. Böyle iken bir kaç kişi hariç bütün Müslümanlar bu orduya iştirak ettiler. Ellerinden gelen maddi manevi desteği yapmaktan geri durmadılar.
Fakirlik ve imkânsızlıkları sebebiyle iştirak edemeyen sahabiler de vardı . İşte Tebük Seferi’nden bu sebeple geri kalanlardan biri de Ulbe bin Zeyd’di (r.a.)
Hz. Ulbe fakirdi. Yol az��ğı ve binek temin edememişti. Fakat bu sefere katılmaya can atıyordu. Kendisi gibi olan arkadaşlarıyla Resulullah'ın (a.s.m.) huzuruna çıktı. Üzgündü, gözü yaşlıydı. Resûlullah’tan kendisine binek temin etmesi ricasında bulundu. Peygamberimiz, “Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum.” deyince gözyaşları içerisinde geri döndü. Biraz sonra da bu durumda olanları rahatlatan Tevbe suresi [92] âyet-i kerime nazil oldu:
Ulbe Bin Zeyd (ra) eve gelip namaz kıldıktan sonra Allah'a tazarru ve niyazda bulundu.
Allah'ım sen cihadı farz kıldın ,bense senin farz kıldığını cihada katılmak istiyorum fakat maddi imkanım yok Resulullah'ın ( ﷺ ) yanına gittim .Allah resulünden ( ﷺ ) cihada katılmak için bir şeyler istedim, onda da verecek bir şey kalmamış .
Şu an çaresizim.
Eğer benim için iffetim namusum onurum ve haysiyetim bir değer ifade ediyorsa senin için senin yolunda onurumu haysiyetimi bana yapılan zulümleri ve hakkımı helal ediyorum .Senin yolunda hepsini sadaka olarak veriyorum der.
💫💫💫
Ve bu dua ve ızdırap ile uyur.
Sabah mescide namaza geldiğinde Rasulullah ( ﷺ ) cemaate soruyor .
Aranızda iffetini onurunu namusunu şahsına yapılan zulmü haksızlığı Allah için bağışlayan ve sadaka olarak bu meydanda teraziye koyan kimdir.
Kimseden ses çıkmıyor
Allah resulü ( ﷺ ) bu soruyu üç defa tekrar soruyor . Kimse cevap vermeyince Efendimiz ( ﷺ ) Ulbe bin Zeyd'e (ra) dönerek
Müjdeler olsun .Canımı kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki senin sadakan kabul edilen sadakalar arasına yazıldı
#la ilahe illallah#muhammedenresulallah#hzömer#hzali#hzebubekir#hzosman#musabbinumeyr#hzhamza#dizifilmkesitleri#islam#dua#iman#ihlas#kuran#namaz#amel#resulallah
7 notes
·
View notes
Text
Esma Binti Ebubekir (ra)
Babası Hz. Ebûbekir annesi cahiliye karanlığında kalan Kuteyle'dir. Babası vasıtasıyla İslâmla şereflenen Esmâ (ranhâ) ilk 18 Müslüman arasında zikredilmektedir. O, baba ocağında İslâm'ın güzellikleriyle yetişti. Gür bir imana sahipti. Edeb, hizmet ve firâset gibi güzel ahlâkı hayatı boyunca ona kılavuz oldu. Akıllı, iş bilir ve becerikliydi.
O hicret esnasında gösterdiği firasetli hareketiyle tanındı. Bir gün Resûl-i Ekrem (sav) Efendimizin öğle sıcağında evlerine geldiğini gördü. Derhal kapıya koştu ve babasına: "İşte Resûlullah (sav) geliyor!" dedi. Hz. Ebû Bekir (ra) da: "Babam anam ona fedâ olsun. O önemli bir hadise olmadıkça bu saatte gelmezdi." dedi ve hemen karşılamaya çıktı. İçeri buyur etti. Efendimiz eve girdi ve: "Yanındaki kimseler dışarı çıksa!" buyurdu. Ebû Bekir (ra) da: "Yâ Resûlallah! Onlar iki kızımdır. Sır saklamasını bilirler. Bizi gözetleyen yabancı kimse yok." dedi. Bunun üzerine Efendimiz: "Allah Teâlâ'nın hicrete izin verdiğini birlikte Medine'ye gideceklerini" söyledi. Hz. Ebû Bekir (ra) kendisini refikliğe kabul ettiği için sevincinden gözyaşlarını tutamadı. Derhal hazırlığa başladı. Kızları Hz. Âişe ile Hz. Esmâ da babalarına yol azığı hazırlamada yardımcı oldular. Deriden bir torbaya azık koyup bir kırbaya da su doldurdular. Azık torbasını ve su kabının ağızlarını bağlamak için bir parça ip aradılar, fakat bulamadılar.
Esmâ (ranhâ) babacığının işâreti üzere belindeki kemeri çıkardı iki parçaya böldü. Bir parçasıyla azık torbasının, diğer parçasıyla da su tulumunun ağzını bağladı. İki Cihan Güneşi Efendimiz, Esmâ'nın bu candan alâkasını ve samîmî davranışını seyrediyordu. Son derece memnun oldu ve: "Ey Esmâ! Allah bu kuşağının karşılığında sana cennette iki kuşak versin" diye dua buyurdu. Efendimizin bu iltifatından sonra Esmâ (ranhâ) "zatünnıtakayn = iki kuşaklı" lâkabıyla anıldı.
O, hicrette hayatını hiçe sayan bir fedakarlık gösterdi. Gece yarısı evden ayrılan Resûl-i Ekrem (sav) ile babacığını müşrikler takip etmekteydi. Sabah gün ışıyınca Ebû Cehil ve avânesinden bir grub Kureyşli kapılarının önüne geldi. Esmâ (ranhâ) dışarı çıktı ve müşrikler gürühuyla karşı karşıya geldi. "Baban nerede Ebû Bekir'in kızı?" dediler. Esmâ da: "Bilmiyorum." diye cevap verince Ebû Cehil kin, nefret ve gazabından ona şiddetli bir tokat vurdu. Esmâ'nın kulaklarındaki küpeler yere düştü. Fakat o hiç telâşlanmadı. Bu uğurda her şeyi göze almıştı. Gerekirse ölecek, ama Rasûlullah (sav) ile babasının nereye gittiklerini söylemeyecekti. Müşrikler ondan bir şey öğrenemeyeceklerini anlayınca daha fazla vakit kaybetmemek için oradan ayrıldılar.
O, bir İslâm hanımefendisi olarak kanaatkârlığı ve mütevâziliği ile hayatın çilelerine sabrediyordu.
#islam#islamiyet#allah#la ilaha illa allah#allahuekber#ayet#tevhid#hadisler#hilafet#islam devleti#islamisözler#devlet#sahabeler#sahabe#recep tayyip erdoğan#türk#türkiye#resulullah#rabbim#rabb#hakikat#hakimiyet#hak#müslüman#mümin#müminler#mümine#huzur#haber#allah rızası için
13 notes
·
View notes
Text
Bu dünyayı sevmeli, şairceğizim, hem de çok sevmeli! Karun’dan çok, Hayyam’dan pek, Nâzım’dan ileri... Ne Karun gibi ona sahip olmak; ne Hayyam’da, nasın yorduğu gibi tadını çıkarıp posasını tükürmek; ne de Nâzım gibi unsurlarını yüceltip yüceltip zerrelerinde yok olmanın hüznünü gizlemek için değil! Baba ocağı, yol azığı, kamp ateşi gibi sevmek dünyayı! Seni hem yutan, hem doğuracak olan balinanın karnını kendi ellerinle okşuyor gibi ümitle dokunmak ona! Ve dayayıp kulağını karnına onun, sabırlı bir merakla dinlemek kendi tekmelerini, kendi kalp atışlarını orda! Ve belki her şeyden çok da tozlu yolların nakışı, varlığın tükenmez akışı ve ‘bey kızı ile yolun garibi’ faslında maceramızın, yârin baş döndürücü bakışı olarak hatırda tutmak onu! Hatırda tutmak, hatırda... Elini alnına siper ederek, ruhunda teptiğin mesafelere dönüp de bakmak isteyeceğin o tenha ve çapraşık akşamlar için... Bu dünyayı sevmeli, şairceğizim, hem de çok sevmeli! Ve define haritası gibi onu katlayıp koynunda götürmeli! - Cahit Koytak, Dünya Evi (Yoksulların ve Şairlerin Kitabı, İkinci Kitap) - Görsel: Heather Neill
46 notes
·
View notes
Text
🔸28.05.2020🔸
FATMA HALE SAĞIM
MESNEVİ DERSİ
♦️Mesneviye başlama Edebidir;
O Dosta gitmeye bana yol yoktur deme,Kerem sahipleri için işler kolaydır.
♦️Feridüddini Attar hazretleri:
Bir şey sana Allahtan ikram edildiyse;o senin için en kıymetli olandır.
🔸Heva ve hevesimizin istediği değil,Allah’ın bizim için takdir ettiği kıymetli..
•Biz isteriz ki herşey tatlı olsun tartışmalar olmasın..Ama bakarız ki bişeyler hiç de bizim istediğimiz gibi değil..Demek ki Cenab-ı Allah’ın bir hesabı var
🔸Kula ne yakışır?
•Sorgulamak değil..
Şu aralar böyle olacak..
•Bu süreç Sen bitti dediğin zaman bitecek;ama bu süreç içinde Sen bana merhamet etmezsen cahillerden olurum diyerek;Tevbe istiğfar Dua..
🔸Hidayet Cenab-ı Allah’ın elinde..
Siz istersiniz ki hemen hallolsun..Bu Cenab-ı Allah’ın takdirindedir..
Bakalım Cenab-ı Allah’ın muradı ne olacaktır.
♦️Kelime-i Şehadet;
Eşhedü ile başlar,Amentü ile,iman ettim ile başlamaz.
Çünkü Şehadetin zıddı yoktur.Ben şehadet ettim;zıddı yok..Ama iman etmenin;inkar etme zıddı var.
•Eşhedü:Gözümle görmüş gibi,kulağımla duymuş gibi,kalbimle,dilimle burnumla kokusunu almış gibi..Rabbim Bir olduğuna Şehadet ederim..
•Ben şehadet ederim ki(gözümle görmüş gibi)Allahtan başka ilah yoktur,Ben yine şehadet ederim ki(gözümle görmüş gibi) Muhammed sav Onun kulu ve rasulüdür.
🔸Son nefesde de Cenab-ı Allah bizlere Kelimei Şehadet nasip etsin.
•Hep derler ki:Bir işin;
Başlangıcı nasılsa;Sonu da öyle biter.
•Herşey aslına rücu eder..
•Dua edelim bu iman üzere,şehadet üzere can vermeyi Cenab-ı Mevla nasibi müyesser eylesin.
🔸Peygamber Efendimizin bir Hadisi Şerif’i var:
Nerede benim ismim anılır da ,orada bana salavat getirilmez ise bu kimsenin burnu sürtünsün.
•Çünkü rahmettir;o anda,Allah Rasülünün adı anılırken yağan rahmet yağmurlarıdır..insan yağmurdan neden istifade etmek istemesin..
•Salavatı Şerifeyi bol getirmeli..
•Allahümme Salli ala Seyyidina Muhammedin ve Ala Alihi ve Sahbihi ve Barik ve Selim..
♦️Obur Misafir;Kelime-i Şehadet getirdikten sonra:
•Vallahi ben artık nerede olursam olayım,Artık ebediyete kadar senin misafirinim..dedi
🔸Bizim de bunu söylememiz lazım..
Hepimiz Peygamber Efendimizin misafiriyiz..
•Ben ölü idim beni dirilttin,artık ben senin azadlı kölenim;
•Zaten dünya da ,ahiret de senin şefaat sofranın misafirleridir..
•Cennetin bütün kapılarında ismi geçen tek Peygamber;Muhammed Mustafa sav’dir..
♦️O gece Arap;Peygameberin misafiri oldu.Bir keçiden sağılan sütün ancak yarısını içebildi,ağzını sildi,Sofradan çekildi..
•Önceki gün ne yapmıştı;7 keçinin sütü bitmişti de adam doymamıştı..
•Peygamber Efendimiz:Süt iç dedi,yufka ekmeği ye dedi,üstüne düştüyse de;
•Vallahi ben doydum dedi;bunu ağız yapmak için,utanmak sıkılmak için yapmıyor..İnanın Ya Rasulallah dün gece doyduğumdan daha fazla doydum diyordu..
•Oradakiler :Bir damla zeytinyağı ile bu Kandil nasıl doydu diye şaşırdılar..
•Dediler ki:Ebabil kuşunun gıdası;bu Filin karnını nasıl doyurur..
•Fil vücutlu adam sivrisinek kadar yemişti..
🔸Hz Mevlana burada şöyle buyuruyor:
•Kafirlik hırsı mideyi doyurmaz.
•Kafirlik başaşağı olunca;Bir ejderha karınca gıdası ile o doydu gitti..
Ama kafirin doyması mümkün değildir;dünyadan ister de ister..İster ki herşey onun olsun..Hasistir,hasettir..
🔸Hepimiz aciziz;Cenabı Allah lutfetmese tek kelime edemeyiz..
•Allah herkesin derdine derman versin,hepimize rahmet ve şifa olsun..
♦️Cenab-ı Allah Kerem sahibidir;
Hangi hatayı işlersek işleyelim Cenab-ı Allahım kapısına gitmemek diye bişey yoktur..
•İnsanlar istemezler tabi sizin güzel yerlere gitmenizi..Ama Cenab-ı Allah’ın lütfu ve keremi sonsuzdur..
♦️Bulut ağlamayınca,yerdeki Çimenler nasıl gülsün?
Çocuk ağlamayınca annenin sütü nasıl coşsun?
Bir günlük çocuk bile yolunu bulur da,bilir de;ağlayayım da şefkatli dadım gelsin yetişsin der.
Sen bilmiyor musun ki;Dadıların dadısı Kerim olan Allah’tır.
Ağlamayınca bedavaca sütünü az verir.
🔸Hocam bu bedavaca süt dediğiniz nedir?
Huzur,sükunet,neşe,Cenab-ı Allah’ın vermiş olduğu maddi ve manevi bütün gıdalar..
Yani kul ağlamayınca;bedava rızkını az verir..
Demek ki kul isteyecek,ağlayacak..
♦️Cenab-ı Hak ‘Çok ağlayın’ diye buyurmuştur.
Bu söze kulak ver de Allah’ın İhsan’ı ve kerem sütü aksın.
▪Tevbe 82-
Onlar işledikleri günhaların karşılığında,az gülsünler çok ağlasınlar.
🔸Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:
Benim bildiğimi bilseydiniz;az güler çok ağlardınız.
🔸Demek ki çok ağlayın buyuruluyor..
İnsan zaten çok kederlendiği zaman ağlar..
Ama ağlamadan ağlamaya da yol varmış..
♦️Hz Mevlana Mesnevide,Fahrettin Razi de tefsirinde söyler:
•Yusuf’un kardeşleri ağlayarak Yakup’un yanına geldiler.Ama babalarını inandırmak için ne ağlıyorlardı,gözlerinden yaşlar peşpeşe dökülüyordu.
•Yusuf da aynı zamanda kuyuda ağlıyordu..
•İkisi de Ağlama;Ama biri Hırsın ağlaması,birisi Yanık Gönlün ağlaması..
•Hırsın ağlamasında;Gözyaşı Soğuktur
•Yanık Gönüller’in Gözyaşına bakın siz;Sıcaktır..
🔸Hırslı insan da ağlar;kaldıramıyor;sizin iyiliğinizi güzelliğinizi sevilmenizi..Ağlama ile hırsı daha beter artıyor
🔸Yanık Gönül ;boynunu bükmüş,ağlıyor..
•Ya Rabbi beni günah keçisi yaptılar..
•Cenab-ı Allah da:Biliyorum..sessizce kal..onları terbiye etmem lazım..sakince kal..senden tek istediğim şey Bana kulluk etmen..bırak geri kalan için sadece Bana tevekkül etmen..
•Bize düşen bu..
♦️Necip Fazıl:
Ağlayın;su yükselsin,belki kurtulur gemi
Anne seccaden gelsin;bize dua et emi
•Bizim dermanımız bunlar değerli kardeşlerim..
♦️Bulutun ağlayışı,Güneşim harareti Dünya hayatının direğidir.
Bunlar bükülmüş iki ip gibidir.
Sen de bu iki ipe iyi sarıl.
♦️Güneşin yakışı, bulutun ağlayışı olmasaydı bu alem nasıl gelişirdi? Bu ağlayış temel olmasaydı bu dört mevsim nasıl olur da mamur bir hâle gelirdi?
♦️Güneş’in sıcaklığı Dünya Bulutlarının ağlayışı;Dünyanın ağzını tatlılaştırır,Dünyayı güldürür.
🔸Güneşle su buharlaşıyor,bulutlarda buhar sıkılaşıyor,bulutlardan damla damla dökülüyor..Güneş olmasa yağmur olamaz..
♦️Öyle ise Sen de Akıl Güneşini yak da;parlat,Gözlerinden de Bulut gibi yaşlar saç!
🔸O yüzden ne dedik herkes ağlar;ama kimisi kibrinden ağlar,hırsından,bunu bana nasıl yapar diyerek..
🔸Kimisi de Cenab-ı Allah’a sığınarak,yardımını dileyerek,kendi acziyetini bilerek..
Hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayalım;
♦️Kibirli Akıl Ahmaktır.
Ondan hayırlı birşey çıkmaz.
Ama Merhametli Bir Akıl ise Parlaktır,işte onun gözlerinden de yaş gelir..
🔸Hocam diğerinin nefretini nasıl alırız?
Alamayız ki Cenab-ı Allah alacak..
Sen sadece Dua edersin;Ya Rabbi kalpleri nurlansın..
🔸Dikkat buyurun;
Hz. Peygamberimizin de hz. Mevlana nında anne ve babaları hayatlarının en önemli devresinde yanlarında yoktur.
•Yapayalnızdır Hz Mevlana,anne babası kardeşi eşi vefat etmiştir..
•Veren Allah alan Allah..
•Cenab-ı Allah esasında şunu söyler;
Senin Herşeyin Benim..
•Onu öğretmek için imtihan ediyor bizleri..
♦️Beden Gece gündüz ekmekle gelişmekte,dallanıp yapraklanmaktadır.
Ama Can dalı da onun yüzünden yapraklarını dökmekte Gül mevsiminde sararmaktadır.
🔸Bedevi çok yiyordu,şimdi az yer oldu neden?
Çok yemek;Can yapraklarını döker.
Ruhu zayıflatır.
♦️Beden azığı hemen Can azığını keser.
Bunu azaltmak,öbürünü çoğaltmak gerek.
♦️Allah’a borç verin buyurulmuştur.
Sen de bu beden azığından borç ver.
Yani yiyeceğini mümkün olduğunca azalt ki;Gönlünde hakikat Çimenleri bitsin.
♦️Borç ver;Şu Beden lokmasını azalt da;
Sana hiç gözün görmediği yüz belirsin,sana görünsün.
Fakirlere zekat ver,sadaka ver az yemek ye.
♦️Beden kendini fazlalıktan,içindeki pislikten boşaltırsa,Manevi miskler kıymetli incilerle dolar taşar.
Şu pislikten kurtuluşta Pak olunca beden;
‘Allah sizi temizlemeyi diler’ sırrından faydalanır.
▪Ahzab 33-
Ey ehli beyt,Allah sizden kiri riczi çıkarmak ve sizi tertemiz etmek ister.
🔸Çok yiyen kolay kolay gözyaşı dökemez.
♦️Şeytan seni korkutur;Sakın ha,yemene bak sen,yemezsen pişman olursun,bu belini taşıyamazsın,bedeninden bu arzuları hevesleri atar gider isen çok pişman olursun,gamlanırsın.
•Siz az yemek istiyorsunuz ama şeytan bişeyler söylüyor..
♦️Aman ha aç kalmaya alışma sen,bedenin bozulur,beyninde kalbinde yüzlerce illet çıkar ..
O alçak Şeytan insanı bu çeşit korkutur.
Halka yüzlerce efsun okur.
Şeytan senin hasta nefsini aldatmak için;tedavi hususunda kendisini Calinus gibi gösterir.
•Calinus eski Yunan Hekimi..
♦️Eğer bu yediği şeyin faydası olsaydı,Ademe onu yedirtmezdi.
Adem onu yemeseydi felaha erecekti,ama Ademi de böyle kandırdı,ama yedi Cennetten aşağıya gönderildi.
🔸İsrailoğullarını Hz Musa Mısır’dan çıkardı,orada köleydiler..insan hesabına konulmuyorlardı..
•Bunun üzerine Musa sen onları al Benim dediğim topraklara getir dendi..
•Firavun’un eziyeti had safaya ulaştı,Hz Musa İsrailoğullarını aldı,Kızıldeniz’i geçtiler,Tûri Sinaya vardılar..
▪Bakara 60-
Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de, "Asanı kayaya vur" demiştik, böylece kayadan on iki pınar fışkırmış, her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti. "Allah'ın rızkından yiyin, için. Yalnız, yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın" demiştik.
▪61-Hani, "Ey Mûsâ! Biz bir çeşit yemeğe asla katlanamayız. O hâlde, bizim için Rabbine yalvar da, o bize yerden biten sebze, kabak, sarımsak, mercimek, soğan versin" demiştiniz. O da size, "İyi olanı değersiz olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyle ise inin şehre! İstedikleriniz orada var" demişti. Böylece zillet ve yoksulluk onları kapladı. Onlar, Allah'ın gazabına uğradılar. Bunun sebebi, onların; Allah'ın âyetlerini inkâr ediyor, peygamberleri de haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan etmek ve aşırı gitmekte oluşlarıydı.
🔸Buradaki murad nedir?
♦️Hz Mevlana’nın bir sözü vardı:
Düşüncen hareketsiz kaldığı zaman Zikri artır.
•Zikri artırın ki Düşünceniz hareket etsin.
•Bir Halvete çekilin;Cenab-ı Allah ile başbaşa kalın,bir Dua edin Gözyaşı dökün ki Düşünceniz harekete geçsin..
🔸İsrailoğulları yıllarca ağlamıştı,oradan kurtulduktan sonra;bir halvetten bahsediliyor;sizin hafızanızdaki kötü günler bitecek,özgür bir nesil gelecek sizden..
🔸Avcılar;İstediğinin yapılması için Doğan kuşunun gözünü bağlarlarmış,neden sadece ava odaklansın diye,etrafla oyalanmasın diye..
•Aynı şekilde İsrailoğulları da bıldırcın eti kudret helvası yesinler,sabırlı olsunlar,edilmişlikleri özgürlüğe çevrilsin..
🔸Ezilen insanların birbirine saygısı olmaz..
🔸Cenab-ı Allah’ın istediği Ağıtçılık değil,Özgür bir Ruh.
•Nasıl yani?
Soğana sarımsağa ihtiyacı olmayan,Allah’ın verdiği ile yetinmesini bilen ,bilinçaltındaki arızaları temizlemiş olan..
•Ancak Özgür Ruhlu insanlar üretebilir.
🔸Bazen insanın sınırlarını belirleyip,sınırlarının içinde kalıp da Allahtan uzaklaştırmalara set çekip kendini bir izole etmesi lazımdır ki Ruhu Özgürleşsin.
•Çünkü böyle olmazsa;o oradan haset edecek o oradan nazar edecek,gıybet edecek,ondan ona haber edecek..
♦️Sadrettini Konevi Hazretlerinin;
Üvey Babası Muhiddin Arabi Hazretleridir.
Füsusul Hikemin sahibi,Fütuhatı Mekkiyi yazan..
•Annesiyle evlendiği zaman;Sadrettin Koneviye bakar ilimde zengin ancak Mânâ aleminde yol katedememiş..
•Ne yapar,Onu Çileye alır.Zembile koyar,aç kalır..
•Annesi Sadettinim yağlı ballı yiyecekler ister de yedirmez diye söylenir,üzülür..
•Muhiddin Arabi Hazretleri Hanımını çağırır,bana bir Tavuk pişir der.
•Hanım sinirlenir,evladım zembilde aç,o benden tavuk ister der..
•Tavuk pişirilir getirilir;Muhiddin Arabi Hz der ki:
Ey tavuk,Allah’ın izni ve keremi ile canlan!
•Hanım şaşar..
•Der ki :Sen sabret,Sadrettin de aynısı olacak!Ama onun bu duruma gelmesi için onun orada o şekilde olması lazım..
♦️O yüzden belki şu ada çektiğimiz acılar,kederler..
Belki Hepimizin istidadının artması içindir..
♦️Acılarımızla Pek Kavga Etmeyelim..
🔸Sadrettin Konevi Hazretleri çok büyük bir zât..Hz Mevlana cenaze namazını onun kıldırmasını istiyor ama tam namaza duracağı zaman bayılıyor..
•Diyor ki:Allah Rasul’ü ve Sahabileri namazda hazırdılar..Ben o anda gelen Feyzi coşkuyu,Mânâ aleminden gelen yoğunluğu kaldıramadım..
♦️Bunlar büyük insanlar tabi ki;
Rabbim onların üzerine inen rahmet tecellilerinden hasıl olan nûru bizlerin de kalbine indirsin..Şifa olsun,rahmet olsun..
♦️Derdimizi sevmek zorundayız;Çünkü Allah verdi..
•Ne dedik;O derviş için en kıymetli şey yamalı battaniyeydi,çünkü Allah verdi..
•Bize ne başkasının yumuşak yatağından..
•En kıymetlisi Cenab-ı Allah’ın verdiği..
♦️Kul bunu dediği zaman;
Bunu bana Allah verdi dediği zaman;İnanın..Nereleri geçer,Nereleri aşar..
🔸Cenab-ı Allah İsrailoğullarına sadece bıldırcın eti ve kudret helvası yedirerek kulluklarını devam ettirerek;
Kalplerinin rakik,akıllarının parlak,bilinçaltlarının temiz ve yeni keşiflere açık olmalarını arzu ediyor..
•Fakat onlar bunu anlayamadılar,sabırsız davrandılar..Sarımsak da soğan da mercimek de yiyeyim dediler..
•Allah’ın muradı onlar için daha hayırlı idi..
🔸Hz Musa :Siz Değerli olanı Değersizle mi değiştirmek istiyorsunuz?! Diyor..
•Kim demiş soğan değersiz,ama o an Cenab-ı Allah benim için soğan değil de Bıldırcın eti dilemiş..
•Tamam..
♦️Cenab-ı Allah’ın benim için dilediği buymuş dersek;Razı oluruz..Yeni yeni kapılar açılır bize..
♦️Ama kabullenmezsek,istemezsek,bu nasıl olur dersek o zaman “imtihan bitmiyor” ..
♦️Benim için Bunu seçmişsin demek ki Buymuş,Tamam..
•Aksi halde kafayı yeriz..
•Çünkü hevamızın hevesimizin istediği ile Allahu Teala’nın istediği aynı şeyler değildir..
🔸Peygamber Efendimizin anne babası olsaydı bu şekilde pişebilir miydi..
Hadis kitaplarına bakın;çoğu Hadis âlimi küçük yaşta anne babasız kalmıştır,çaresiz günler geçirmişlerdir..
♦️Cenab-ı Allah’ın muradı:
La İlahe illallah;Allahtan başka bir ilah yoktur..
•Cenab-ı Allah böyle olmamızı istiyor..
•Ama biz etrafımız dolsun,neşeli olalım..Bu heva ve hevesimizin istekleri..
•O yüzden kabul edemediğimiz için Sıkıntılarımızı bitiremiyoruzya..
▪Cenab-ı Allah buyuruyor ki;
•Cennet nelerle çevrilmiştir?
İnsanın hoşlanmadığı şeylerle..
Az ye,oruç tut,gıybet etme,dedikodu etme,kul hakkı yeme,her istediğini yapamazsın..
•Cehennem ne ?
Hepsi kolay..Aklına düşen Her istediğini yap oradasın zaten..
♦️Şeytan hile ve zekadan yüz türlü efsun okur da;yoldan çıkarmak istediği kişi ejderha bile olsa onu o kafese koyuverir.
•Allahım bizi onun kafesine koydurmasın..
♦️İnsan Akarsu bile olsa;onu tutar bağlar,zamanın en akıllı adamı olsa bile onu aldatır,Sonra onun haline Güler.
♦️O yüzden;
Başımıza bir musibet geldiği zaman;
Hemen:Euzubillahimineşşeydanirracim
Bismillahirrahmanirrahim..
•Guller ;
•Gul ya eyyühel kafirun
•Gul huvallu ehad
•Gul euzubirabbil felak
•Gul euzubirabbin nas
•Bu surelere Sımsıkı sarılmamız lazım..
•Gul:De ki;ile başlayan surelere dikkat etmemiz lazım..
•Gul euzu bi Rabbi:Ben sığınıyorum Rabbime
•Allah’a sığınmamız lazım
♦️Vurgun Yediğimiz Zamanlarda♦️
•Olurya eşten,kardeşten,evlattan,dosttan,anadan babadan..
•Elden gelen pek koymaz da yakınımızdan gelen fazla acıtır bizleri..
•O yüzden vurgun yeme vakti;hemen Cenab-ı Allah’a sığınma vaktidir!
•Çünkü tam o an;Şeytanın herşeyi karıştırmak istediği zamandır.
♦️Bizim elimizden de iş gelir,bizim dilimizden de laf gelir..
•Ama Cenab-ı Allah benim istediğim gibi olacaksın!
•Bıldırcın eti ve helva yiyeceksin!
•Şu an sana Soğan Sarımsak yasak!..
♦️Kul olmak;Allah’ın rızasına uygun davranmaktır;Zordur..
Rabbin yardımı gerekir..
Dua edelim bizlerden yardımını esirgemesin..
♦️Düşünebilirsin;Temize çıkamadım ben bu dünyada..Öyle mi düşünüyorsun..Sana göre öyle..
Peki ;Bu ayeti bilmiyor musun?..
▪Mücadele 7-
Farkında değil misin, Allah göklerde olanı da yerde olanı bilmektedir! Gizli gizli konuşan üç kişi yoktur ki dördüncüleri O olmasın; beş kişi yoktur ki altıncıları O olmasın. Bundan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar mutlaka Allah onların yanındadır; nihayet kıyamet günü onlara yapıp ettiklerini bildirecektir. Çünkü Allah her şeyi bilmektedir.
🔸O halde gerçek şahit Allah..
▪İsra 96-
Kul kefa billahi şehiden beyni ve beynekum, innehu kane bi ıbadihi habiren basira.
•De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter." Kuşkusuz O, kulları için Her Şeyden Haberdar Olan'dır, Her Şeyi Görendir.
🔸Yani siz bana istediğinizi diyin;
•İyi de söyleyen kötü söyleyen..
•Her ikisinin de kalbini bilen Allah..
•Allah şahitse sen zaten temizsin..
•Neyin temizine çıkmayı bekliyorsun..
2 notes
·
View notes