#yapamayacak
Explore tagged Tumblr posts
Text
b-ben senin sıcaklığını yastık-yorganda aramaktan bıktım..
4 notes
·
View notes
Note
Ömer bey yayınınız süper olmuş
Ama maalesef uygulayan yok kahrolsun israil...:(((
Hazreti İbrahim Aleyhisselâm’ın ateşini söndürmek için su taşıyan karınca ile alay ettiklerinde “olsun ateşi söndüremesem bile bu yolda ölürüm” demiş. Tıpkı bizim israil ürünlerine yaptığımız boykot gibi !
israil’i bitiremeyecek olsak bile melekler bu duruşumuza şahit olacaktır. Bugün bir şey yapmayanlar ile bir şey yapamadığı için bir şeyler yapmaya çalışanlar mahşerde aynı kefeye koyulmayacaktır. Biz burada kendimizi Mevlamıza ispat etmek gayreti içerisindeyiz.
Bugün boykot için birilerini ikna etmeye çalışmaktan çekiniyoruz. Zira biz kardeşlerimiz gibi can vermiyoruz, evlatlarımızın cenazesini taşımıyoruz, her bir parçasını toplamıyoruz. Şu an yapabildiğimiz sadece konforumuzdan taviz vermek. Bunu bile yapamayacak isek yuh olsun bize !
Nitekim birkaç kişi ile başladığımız boykot çalışması şu an yüz binlere ulaştı. Evet tek çiçekle bahar gelmedi ama açılan bunca çiçek baharın müjdecisi.
Zaten aklı olan tüm kardeşlerimizin çok daha önceden bu malları boykot etmeleri lazımdı. Zira her fırsatta L*BT için destek veren, israil ordusunun yemek masraflarını karşılayan firmalar biz tepki göstermeden ne Kahramanmaraş depremine ne de Filistin mazlum halkına destek vermediler. Bununla beraber israil Gazze’ye kimyasal silahları ile saldırırken bu firmalar da gıdalarımıza, temizlik malzemelerimize yerleştirdikleri kimyasallar ile bizleri, özellikle de nesillerimizi ifsad ediyor.
Yediğimiz gıdaların içinde erkeklerin göğüslerini büyütecek kadar kadın hormonu olan östrojen içeriyor. Böylelikle genetiği bozulmuş, cinsiyetsiz bir nesil üretiliyor. israil’e destek vermiyor olsalar bile sadece bu ifsatlar boykot için gerekli sebeplerdir.
Zamanında ülkemizde sarıkla gezmek yasak olduğunda Mahmut Efendi Hazretleri Kuddise Sirruhu “Evlerinize girdiğiniz gibi sarıklarınızı kafanıza sarın ki Mevla da sokaklarda sarıkla gezmenizi nasip etsin” buyurmuştu. Nitekim müslümanlar söz tutmuş ve bugün sokaklarda isteyen rahatça İslam kisvesi ile dolaşabiliyor. Aynı bu şekilde evlerimize yahudi mallarını sokmayıp fıtratlarımızı koruyalım ki Allah da Celle Celâlühü Kudüs’e giden yollarımızı açsın !
Boğazına bile söz geçiremeyen ümmet yahudiye söz geçiremez !
🇹🇷🇵🇸🔻🇵🇸🇹🇷
#türkiye#filistin#kudüs#kudüsmüslümanlarındır#islam#gazze#kudüsbizimdir#free gaza#boykot israil#boykot
29 notes
·
View notes
Text
Hiçbir hesap yapamayacak kadar yoğunum, senle doluyum cancağzım.
Peki ama sadece seninleyken içimdekinin ne gibi bir edepsizliği olabilir ki?
İnan hiçbir şey görmüyorum. Ne seni şekillendiren dışsal şeyleri ne de içinde bulunduğum durumu.
Ben sadece seni hissediyorum.
23 notes
·
View notes
Text
"Biz İslam iddiasıyla yeryüzünde dolaşırken vaatler üzerinden konuşmuyoruz. Denenmiş ve uygulanmış, sonucu alınmış bir din pratiğini konuşuyoruz. Bugün iman ettiğimiz din, bütün imkânsızlıklara rağmen medeniyeti yirmi üç yılda kurulmuş din ise eğer, bugünkü bütün imkânlara ve Müslümanlar'ın elindeki fırsatlara rağmen bütün insanlığı Allah'ın önünde secde ettiremiyorsak; bu elimizdeki dinin bunu yapamayacak olmasından değil bizim yapamıyor olmamızdandır."
24 notes
·
View notes
Text
Birtakım değişiklikler
🌟 Yenilikler
Yanıtlara yanıt verme özelliği getiriyoruz. Bu özellikle beraber yorumlar 1 kat basamaklı olmaya başlayacak. Detaylar Yardım Merkezinde! Özellik herkese açıldığı zaman bu konudan tekrar bahsedeceğiz.
Uygulamalarda, önerilen bloglar kısmının üç nokta menüsündeki "Yok et bunu hemen" seçeneğini "Bu blog ilgimi çekmiyor" olarak yeniden adlandırdık. Ayrıca bu seçeneği kullandığında, ilgili blogun sana yeniden gösterilmesi mümkün olmadan önce geçmesi gereken minimum süreyi epey uzattık.
Henüz e-postasını doğrulamamış olan arkadaşlarımız artık topluluklarda gönderi yollama ve RB'leme yapamayacak. Hadi e-posta doğrulamaya!
Bir toplulukta moderatöre yükseltilenlere bundan böyle anlık bildirim ve etkinlik öğesi gidecek. Ayrıca bu kullanıcılar moderatör yetkileriyle ilgili bir tanıtım ekranıyla karşılaşacak. Bunun dışında, moderatörlükten çıkarılan kullanıcılar da bununla ilgili bildirim alacak.
iOS uygulamasının son sürümüyle beraber artık uygulamanın tam olarak hangi sürümünü kullandığını görebiliyorsun: Profil > Ayarlar adımını takip edip en alta inmen yeterli.
🛠 Düzeltmeler
Filipinler'deki kullanıcılarımızın şimdi yeniden Tumblr'a erişebiliyor olması lazım. Oley!
Android uygulamasının renk paletini değiştirirken yaşanabilen çökme sorunu, uygulamanın son sürümüyle beraber ortadan kalkıyor.
Android uygulamasının son sürümünde ayrıca, Tumblr Premium satın alırken meydana gelebilen çökme sorunu da ortadan kalkıyor.
🌱 Yakında sunulacaklar
Topluluklara daha da çok özellik eklemek için harıl harıl çalışmaya devam ediyoruz!
Bir sorun mu yaşıyorsun? Destek Talebi gönder, en kısa sürede sana geri dönelim!
Geri bildirimini paylaşmak ister misin? Üzerinde Çalıştıklarımız bloguna göz at ve aklındakileri topluluğumuzla masaya yatır.
Bu gönderileri başka dillerde takip etmek istersen diğer ülkelerin Ekip bloglarına göz at!
Tumblr'a doğrudan maddi destek olmak ister misin? O zaman TumblrMarket'e yeni gelen Destekçi rozeti seni bekliyor!
20 notes
·
View notes
Text
Her şeyi yapabilecek aynı zamanda hiçbir şey yapamayacak güçteyim
20 notes
·
View notes
Text
Bir adam yaptığı iyiliğin, iyilik yapılan tarafın buna alışması sonucunda sürekliliğe vardığını ve yardımı yapamayacak duruma geldiğinde onların nezdinde "kötü" olduğundan bahsederken aklıma şey geldi, bir elin verdiğini diğer el görmesin derken karşı tarafı mahcup etmemek tamam ama öte yandan mevzubahis durumun da önüne geçilmesi maksadıyla mı söylendi acaba? O yardımın konforuyla rehavete kapılıp sürekli talepkar bir statüye geçiş sağlanıyor da bunu engellemenin basit bir yolu mu olsun isteniyor? Amaan öyle kafamda sorular.
24 notes
·
View notes
Text
Heaven Official's Blessing▪︎
201. BÖLÜM - Cennete ve Dünya'ya hükmetmek; Ocaktan bir şeyler çıkıyor - 3
İlk dağ ruhu çöktüğünde dev taş heykel yerden yavaşça ayağa kalkmaya çalışıyordu.
Xie Lian, önceleri TongLu Dağı’nda bulunduğunu söyleyen Hua Cheng’e seslendi, bu üç büyük dağ onları takip eden bir tehdit oluşturuyordu ve hafife alınmamalıydı. Xie Lian devasa heykeli kaldırıp çevirmeyi planlamıştı ancak bu zamana kadar hiç böylesine muazzam devasa bir heykeli kontrol etmemişti. Bu kadar karmaşık hareketleri yapamıyordu ve yapmadığından her şey daha da karışıyordu. Tekrar yukarı atlamaya çalışsa da başaramadı ve bir kez daha yere devrildi.
Gümbür gümbür! Neredeyse cennet ve dünya sarsılmıştı. Devasa taş heykel WuYong kraliyet şehri yakınlarına düştü ve tüm meydanı ezip enkaza çevirdi. Sadece hafif bir hareketle bile devasa taş heykelin altındaki göz kamaştırıcı evler ve saraylar toz dönüyor, parçalanma sesleri kulaklarda çınlıyordu. Bütün bu sarsıntılar devam ederken Xie Lian neredeyse yine havaya uçacaktı ama Hua Cheng onun elini sıkıca tuttu ve bağırdı: "Benimle gel!"
Xie Lian'ı alarak birkaç adımla o dev ilahi heykelin başına atladı. Görünüşe göre, bu devasa Çiçek Taçlı Savaş Tanrısı saçını bağlamak için adeta orada küçük bir balon varmış gibi küçük bir taç takıyordu. Böylece ilahi heykelin elinde veya omzunda durmaktansa daha düzgün durabilecekleri bir yer bulmuşlardı.
Henüz dinlenmeye fırsatları dahi olmadan Dağ ruhu geri gelmiş ve devasa taş heykelin birkaç adım geri gitmesi için sertçe vurmuştu. Neyse ki Xie Lian buna hazırlıklıydı ve düşmedi ancak kazara başka bir dizi evi ayaklar altına almış ve parçalamıştı. Xie Lian bu olanlar için üzülse de elinden gelen bir şey yoktu, içinden bağışlanmak için dualar etmişti. Xie Lian ilahi heykelin bu evlere zarar vermesinden kaçınırken ve beceriksizce kayıp gitmesini önlemeye çalışırken şaşkınlıkla ve merakla sordu, “Neden beni alt etmek için sürekli gelip duruyorlar? Bir şey mi yaptım?”
“Özellikle Gege’yi kovalamıyorlar, herkesi kovalarlar. Ve şu anda Gege özellikle onlar için dikkat çekici görünüyor.”
“O kadar büyük bir yaratık ki oldukça dikkat çekici...” daha düşünmesini bitirmeden heykeli parçalara ayırmak ve doğrudan merkeze doğru ezmeye çalışarak 3 dağ ruhu bir araya gelip etraflarını sarmıştı. Xie Lian hareket edemezken devasa taş heykel de bir parmağını bile oynatamıyordu. Heykeli geri çekmek için tüm gücünü kullansa da bir milim bile hareket ettiremedi, heykel artık savunma yapamayacak gibiydi!
Kaçmak için bir şeyler düşünmeye çalışıyordu ki istemsizce birkaç adım gerileyerek bir göğse çaptı. Arkasında duran Hua Cheng’di, ona baktığında Hua Cheng Xie Lian’in omuzlarını kavradı, “ Her şeyi boş ver ve savaş! Merak etme onlar sana rakip bile olamaz. Bu dünyada sen bir adım attığında seni durdurabilecek tek bir şey bile yok!”
Hua Cheng’in göğüsleri Xie Lian’e tüm kalkanların en güçlüsü gibi geliyordu. Xie Lian’in içi özgüvenle dolmuş, vücudundan tazeleyici bir akım geçmiş gibiydi. Böylece o da karşılık vermek ve kuşatmayı kırmak için elinden geleni yaptı!
Gümbür gümbür! Üç dağ ruhunu zorla birkaç kilometre öteye ittirdi, her yer toz, dumanla kaplandı. Enkazlar ve kayalar etrafta yuvarlanıyordu. Ancak geri itildikten hemen sonra bir kez daha saldırmak için ileri çıkıp tekrar saldırıya hazır hale geldiler. Xie Lian hızlıca eliyle yeni mühürler oluşturmaya başladı, “YOLUMDAN ÇEKİL!!!”
O devasa taş heykel havaya sıçradı ve ayaklarını dağ ruhlarından ikisinin başına indirdi, geri kalan eli kılıcının kabzasındaydı –Kılıcını çek!
Tüm bu hareketler bulutların ve suyun akışı gibi akıyordu, dev ilahi taş heykel eylemlerini akıcı bir şekilde tamamlandı. Gerçek bir insandan farkı yokmuşçasına hiç tereddüt etmeden uzun bir gökkuşağı gibi uzandı. Bir nefes çekerek Xie Lian bağırdı, “SENİ PARÇALAYACAĞI… Ah! dur bekle, henüz değil!”
O, görkemli bir kılıcı sallamaya ve dağları vadilere ayırmaya çoktan hazırlanmıştı ki beklenmedik bir şekilde, kılıç çekildiğinde içinde bir şeylerin doğru olmadığını hissetmişti. Yukarı baktığında aniden soğuk soğuk terlemeye başladı. O devasa taş heykel kesinlikle kılıcı çekmişti ama… elinde sadece kılıcın kabzası vardı. Neler oluyor?
Kılıç nerede?
Xie, Lian şaşkına dönmüştü, bu arada Hua Cheng de yanında duruyordu. Yüzü düşmüştü, iki eliyle alnını destekledi, “… Gege, üzgünüm. Sana söylemeyi unuttum. Bu ilahi heykele kılıç oymadım. Benim ihmalim.”
“…”
Doğru ya!
Hua Cheng bu heykeli ocağın iç taş duvarlarının üzerine oymuştu, ilahi heykel ayakta duruyordu ve belindeki kılıç kollarının ve katmanlı cübbesinin altında kalmış, gizlenmişti, bu yüzden sadece oyulmuş bir kılıç kabzası vardı. İlahi heykele ruhsal güçler verilmeden ve hareket etmeye başlamadan önce özel olarak oyulmuş bir bıçağı olmadığından, doğal olarak bir bıçak büyülü bir şekilde öylesine ortaya çıkmayacaktı.
Hua Cheng hafifçe kaşlarını çattı, ifadesi ciddiydi, "Yanlış hesapladım. Bu heykel yeterince zarif değil, Bir dahaki sefere her ayrıntıyı oyacağım.”
Xie Lian oldukça ciddiydi ve hızlıca şöyle dedi, “Hayır, hayır, hayır! Gerçekten çok zarif. Cidden!”
Sonuç olarak ortada bir kılıç yoktu dolayısıyla dağları kesemeyecekti. Xie Lian hemen savaş taktiklerini değiştirdi—Süngü!
Aceleyle iki dağ ruhunun başları üzerinden atlaması için ve işe yaramaz kabzayı arkasına atıp delicesine koşması için ilahi dev heykele emir verdi.
Vahşi rüzgarlar yüzlerine doğru eserken, siyah saçları, beyaz cüppeleri ve kırmızı kolları sallanıp uçuşurken ikisi o ilahi heykelin başının tepesinde duruyordu. Kaçıyor olmalarına rağmen beraber çok güzel bir resim çiziyor gibiydiler. Bir gümüş kelebek Xie Lian’in kulağına yaklaşıp birkaç insan sesini ona iletti. Anında kelebeği yakaladı ve seslendi, “diğer taraftakiler Feng Xin ve Mu Qing mi? General Pei ve Yağmur Ustası da orada mı?”
Peşindenhemen bu tarafa da tanıdık sesler gelmişti.
“ekselansları, bir şey söyleyeyim.” Dedi Pei Ming. “soru sorarken bu kadar bağırmaya hiç gerek yok”
“ah, kusura bakma. Şu an kontrol etmeye çalıştığım çok fazla ruhsal güç var bu yüzden…” dedi Xie Lian.
“...”
Ardından Mu Qing’in sesi de geldi, “Ne? Az önce çok fazla ruhsal gücün olduğunu mu söyledin? Sen mi?”
“hepiniz bir araya geldiniz mi?” Xie Lian sordu, “neredesiniz?”
“General Pei, General Küçük Pei ve diğerleriyle buluştuk. WuYong nehri yakınındaki bir ormandayız. Dışarı çıkmak üzereyiz.” Dedi Mu Qing.
Feng Xin seslendi, “orada neler oluyor? Güçlü, alışılmadık bir hareket sanki ocaktan gelmiş gibi görünüyordu! geri dönüp yardım edelim mi?”
Xie Lian hızlıca cevapladı, “gerek yok! Siz orada kalın biz hızlıca gelip sizi alacağız. Orada konuşuruz, neredeyse geldik!”
İleride kurumuş WuYong nehri vardı. Dev taş heykel vadiyi geçip yoğun ormanın yanına çömeldi. Tesadüfen Xie Lian, Mu Qing ve Feng Xin’in ormandan çıktığını gördü ve etrafına bakınarak muhtemelen onları aradığını düşündü. Ancak yanlış yöne bakıyorlardı ve yukarıya bakmak akıllarına gelmemiş, Hua Cheng ve Xie Lian’i hiç görmemişlerdi. Feng Xin kelebeğe doğru konuştu, “Ekselansları henüz gelmediniz mi? Neredesiniz?”
Xie Lian ellerini ağzına götürdü ve aşağıya doğru bağırdı. “KAFANI KALDIR! YUKARIYA BAK! ÇOKTAN GELDİK!”
“…”
Ancak o zaman ikisi de devasa bir gölgeyle örtüldüklerini fark ettiler ve aynı anda yukarıya baktılar.
Böylece ikisi de aynı zamanda kıyaslanamaz derecede devasa bir şey gördüler. “Xie Lian" şu anda ormanın yanında çömelmiş, aşağıya doğru onlara bakıyordu. Yüzünde çok arkadaş canlısı bir gülümseme bile vardı.
Hua Cheng aşağıdaki ikisine bir göz atmaya tenezzül etmedi ve kenarda durup kollarını birbirine bağladı, tavırları tembeldi. Xie Lian aşağıya doğru el salladı, “BİZİ GÖRDÜNÜZ MÜ? BURADAYIZ!!!”
Ancak “Xie Lian”in bu devasa versiyonu o kadar muhteşemdi ki ondan başka bir şeyi fark etmek çok zordu. Mu Qing’in tüm görüş alanı bu yüzle kaplanmıştı, yavaşça mırıldandı, “delirmedim ben değil mi? Yoksa delirdim mi?”
Feng Xin’in gözleri de bu görüntü ile boyanmıştı ve o da mırıldandı, “Bu ne lan? Bu nasıl bir şey? Ne s*kim şeyler oluyor bu dünyada?”
Xie Lian, “Ah…”
Hua Cheng kaşlarını kaldırdı ve kahkahasını tutmak için muazzam bir çaba gösterdi.
Doğruyu söylemek gerekirse bugüne kadar bu derecede gerçekçi, devasa ve inanılmaz zariflikle oyulmuş bir ilahi heykeli kimsenin görmüş olması mümkün değildi. Geçmişte en büyük ilahi heykel Jun Wu'ya aitti, ancak o bile bu heykelin yanında yarısı kadar bile gelmezdi.
Feng Xin ve Mu Qing, ikisi de şok olmuştu. Xie Lian, gerçek olan kendisinin onlar nerede olduğunu bulana kadar birkaç kez bağırmak zorunda kaldı. Diğerleri de birbiri ardına ormandan çıktılar, yukarı baktıklarında neredeyse hepsi bu devasa ilahi heykel karşısında o kadar şok oldular ki az kalsın secde edeceklerdi. Xie Lian gülse mi ağlasa mı bilemedi ve o devasa ilahi heykelin elini yere koymasını sağlayıp avcunu açtırdı, “Yanardağ patladı, yakında buralar ateşler içinde kalacak. Ayrıca üç dağ ruhu da bize yetişebilir. Hadi çabuk olun! Sizi buradan uzaklaştıracağız!”
Grup ilahi heykelin eline tırmandı ve her biri kendine yerleşmek için bir yer buldu. Xie Lian havadaki boğucu kükürt konusunu hissetti ve geriye baktığında kara duman ve uçan tozların hızla yayıldığını gördü, ilahi dev heykelin avcunu kapatıp ayağa kalktı ve geniş adımlarda ilerlemeye devam etti.
Pei Ming ve diğerleri yaşadıkları şoku atlattıktan sonra kendilerine gelmişlerdi. Ama Feng Xin ve Mu Qing’in kafası hala yerinde değildi. Sebebi muhtemelen bu ilahi heykel sahibinin yüzünü, tavırlarını ve görünüşünü çok iyi bilmelerinden kaynaklıydı. Ve bu kadar devasa halini gördüklerinden dolayı şokları da bir o kadar devasaydı.
Feng Xin bu ilahi heykelin omzunun üstünde duruyordu ama hala hareketsizdi, inançsızlıkla sordu, “Bunu kim yapmış olabilir. Kimin eseri bu? Nasıl oldu da bu zamana kadar hiç görmedim? Ya da nasıl daha önce hiç duymadım?”
Hua Cheng sahte bir şekilde güldü, “Bu dünyada daha görmediğin o kadar çok şey var ki.”
Her ne kadar kim olduğunu açıklamasa da neredeyse herkes, özellikle de Feng Xin ve Mu Qing çakmıştı ve aynı anda bağırdılar, “BUNU! BU HERİF YAPTI!”
“Neredeyse inanamadım…” dedi Mu Qing. “Bu şeyi nasıl hareket ettiriyorsun? Bunun için ne kadar çok güce ihtiyaç var?! yeterince gücün var mı ki? Hiç gücün olmadığını sanıyordum.”
Hua Cheng cevaplamadı. Xie Lian ona bir bakış attı ve yumruğunu ağzına bastırarak belirsiz bir şekilde cevap verdi, “um, şey…”
“Eğer yeterince yoksa ödünç alabilirsin. Yanlış mıyım? Çok basit bir şey.” Dedi Pei Ming.
“hahahha, evet…”
Yol boyunca çeşitli canavarlar ve iblisler lavların yağdığını, alevler saçtığını, çılgınca estiğini görünce işlerin ters gittiğini anladılar ve insanların o dev taş heykele tırmandığını gördüklerinde hepsi çığlık attı. “BENİ DE BEKLEYİN!”
“BENİ DE BENİ DE BENİ DE! BEN DE GELİYORUM!”
“BİZİ DE ALIN, BİZİ DE!”
Ama “geri çekilin.” dedi Hua Cheng. Gümüş renkli bir kelebek dalgası tüyler ürpertici bir ışık saçarak uçtu, sonrasında aşağıdan feryatlar ve ulumalar duyuldu.
Yin Yu, öylece uyuyan Gu Zi'yi kucaklıyordu ve aşağıdan seslendi. “CHENGZHU! Ekselansları! boş kabuklu insanlar ve daha önceki ceset yiyen fareler birdenbire gürültücü hale geldiler ve büyük gruplar halinde hareket etmeye başladılar, sanki TongLu Dağı'ndan çıkıyormuş gibi görünüyorlardı.”
Yağmur Ustası bir yandan kara öküzünü sürerek diğer yandan dikkatlice gökyüzünü izliyordu, “kara bulutun içindeki yaratıklar dışarıya doğru çıkmak istiyor gibi görünüyor.”
Dedikleri doğruydu. Kara bulutların içinde kıvranan yaratıkların hepsi taze, canlı ete susamış ve insanın yüz hastalığı haline gelmiş kederli ruhlardı. TongLu dağında yaşayan bir tane canlı yoktu. burada yalnızca nüfuz edemedikleri canavarlar, hayaletler ya da cennet mensupları vardı, bu yüzden elbette dışarı çıkmak istiyorlardı.
Milyonlarca buruşmuş, eğri büğrü hale gelmiş insan yüzü gökyüzündeki şekli bozulmuş yılan ve solucanlar gibi dönen girdabın içinde sürükleniyordu. Xie Lian’in elleri hafifçe titrese de ağzından şunlar dökülüvermişti, “TongLu Dağı’nın bir bariyeri var ne içerdeki dışarı çıkabilir ne dışarıdaki içeriye girebilir. Bu acı içindeki kederli ruhlar şu anda buradan çıkamazlar.”
Daha lafını bitirmeden beklenmedik şekilde Hua Cheng onun elini sıkıca kavradı. Xie Lian’in kalbi bu hareketle aniden kasıldı ve o da onun ellerini sıkıca tuttu, “Ne oldu? Çok fazla mı güç kullandım? Üzgünüm, üzgünüm. İdareli kullanmam gerekirdi.”
Hua Cheng bir eli ile sağ gözünü kapatıyordu, “Hayır tabii ki, Gege bunun hakkında endişelenmesin. Sorun TongLu Dağı bariyeri. Kırılmış.”
Xie Lian sersemlemişti, “Ne? Kırılmış mı?” endişelenmemelerini söylemişti çünkü bariyer vardı, ama şimdi kırılmıştı! Neler oluyordu?!
“kırılmış.” Dedi Hua Cheng. “muhtemelen yüzü olmayan beyaz açtı. O şeyler artık dışarıya kaçabilirler.”
18 notes
·
View notes
Text
günlerdir şu uygulamaya girip boş bile yapamayacak kadar üzgün ve yorgun hissediyroum
48 notes
·
View notes
Text
Normalde içli köfte açmayı bilmiyordum. Çünkü annemin tek açıp yapamadığı yemek. Öğretemedi bana.Teyzem ve anneannem bana öğrettiler. Ama onlara göre çok yavaşım. Ben de ailede hep elim ince işe yatkın olarak bilinir. Anneannem ile teyzem yavaş yapmama rağmen "sen beceriklisin yapamayacak ne var" diye bir söz ile gazı verdiler bugün daha hızlı yaptım. Sevgi ve destek içli köfte bile actirir
52 notes
·
View notes
Text
Günler oldu olacak sosyal medyayı izliyoruz. Okuyoruz. Görüyoruz.
Ama... Fakat.. Söyle olsaydı... Böyle olsaydı...
iki yumurtayı kırıp omlet
yapamayacak kadın, minicik dünyasını ancak yöneten adam, kinini kelimelere bulaştırmış hain, kusmuğunu devlete silmeye çalışan ünvanlı satılık kalem, ağzının kokusunu siyasi arenaya sindirmeye çalışan zevat
utanmasalar terör!ste iyi ettin sayende rahatladık diyecek...
Ayıp ...!
Bu toprakları yatay değil de dikey çevirsek, okyanusa götürüp ada yapsak, Afrika’nın eteğine diksek kıymeti belki azalır
ama yine de 'kurdun ananı da sevmezdim mazereti ile kuzuyu yemesi gibi
TÜRKSÜNÜZ
diye yine aynı şer@fsizl!ği yaparlar...
Ezik, büzük, çizik olma.
Amasız, fakatsız ve hiçbir gerekçesiz devletine,
askerine, polisine sahip çık...
Hele böyle bir günde ya sus ya hayr konuş…
Şehitlerimize Rahmet yaralılara acil şifalar diliyorrum
SEL_GİDER_KUM_KALİR
El_GİDER #GARDAŞ #KALIR
#bubayrakinmez🇹🇷
#Tusaş
#ankara
#terörülanetliyoruz
9 notes
·
View notes
Text
Bilmiyorum, bir şeyler farklı artık. Herkesin kahkahalar attığı yerde asık suratla oturan kişi oldum. Artık mutluymuş gibi yapamayacak kadar yorgun bir haldeyim.
30 notes
·
View notes
Text
Bazen öyle bir an gelirki yapmak istediğin her şeyde, hiç bir şeyi yapamayacak boyuta ulaşırsın. O şeyin olmasını istersin ama olmayacağını bilirsin ya, yinede inanmak istersin olacağına. Sırf korkundan yapamazsın kalırsın öyle yapmak istediğinle. Bilirsin yarının belkide olmayacağını ama sonucunun seni üzmesi kadar korkmazsın ya hani belkide iyi olurdu sonu diye kalır anılarında. Bu yüzden umut gerçekten insan öldürürmüş :)
7 notes
·
View notes
Text
Belki de kalbinin en temel görevi buydu. Sessizliği taşımaktı. Hiçbir şey yapamayacak kadar yorgun yapsa bile bir şey fark etmeyeceğini bilmenin hüznüyle mahzundu. Hapsolduğu sadece bu duvarlar değildi. Kendi içinde tüm yenilmişliklere prangalanmıştı. Tüm hücrelerinde artık gitmesi gerektiğini hissediyordu. Yanlış zaman, yanlış insanlar, ait olmadığı bir yer hepsi bir araya gelmişti. İçinde ve dahi tüm ruhunda gitme arzusu büyürken kimse onu anlamıyordu. Hiç kimse ruhundaki acıları fark etmiyordu. Zaten bunun bir önemi yoktu. Fakat onu engellemeye çalışıyorlardı. Her şeye ama her şeye karşılardı. Ruhundaki yaralar iyileşmiyordu. Onu artık ne yapsa iyileştiremiyordu. İyi düşünmek istiyor hatta çok çalışıyordu. Her şeyi değiştirmek için bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Tüm bunlara rağmen bir bataklıktaydı ve batıyordu. Tutunacak hiçbir şeyi yoktu. Güvendiği ve sevdiği herkes ve her şey çok uzaktaydı. Kendini sevmeye ve kendine sarılmaya çalışıyordu.
M.
#sessizlik#kalbim#yorgun#hüzün#duvar#yenilmişlik#gitmek#acı#edebiyat#ölü ruh#yazılarım#yazar#yaralar#yorgunluk#değiştirmek#tutunamayanlar#güven#uzaklar#sevmek#yorgunum#susuyorum#bitkin#suskun#canım acıyor#suskunluk#içim acıyor#acı çekmek#acı çekiyorum#benim kalemimden#jupiterliyazar
84 notes
·
View notes
Text
Ben anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum. Kızlarının erken yaşta evlenmesine karşı çıkan ebeveynlerin, kızları üzerindeki baskı kurma çabası neyin nesi? "Kariyerini yap, mesleğini eline al." ve "Kız başına yapamazsın, gezemezsin evlendikten sonra kocanla yap ne yapacaksan." cümlelerini nasıl aynı anda savunabiliyorlar? Ben kariyerimi yaptıktan sonra bile, birisine ihtiyaç duymadan istediğim bir şeyi yapamayacak mıyım? Farkında bile değiller ama çoçuklarında "Erkenden evlenip evden kaçma, kurtulma" düşüncesini aşılıyorlar. Ah sanırım kafayı yiyeceğim
8 notes
·
View notes
Note
Nejita,
Senin mantığına ve dürüstlüğüne ihtiyacım var.
Resitim öncelikle. 18 yaş bir ilişkide çok sorun çıkarabilecek bi fark mı ya? Kafalar, ilgi alanları uyuyorsa? Geçmiş ilişkilerini her detaylarıyla anlatıyor
Takıldık dediği birinden örnek verdi bugun. Takilmistik bir ara onunla ve şöyle demişti, diye felsefi bir argumanini söyledi laf arasında.
Son ilişkileri hep böyle fark olan kadınlarla yaşamış. Bu kısım garip geliyor.
Toplum gözünde nasıl göründüğüyle ilgilenmiyorum ama ilerleyen süreçte bir şeyler rahatsız eder mi?
Arkadaşım yok konuşabileceğim. Akil verir misin, lütfen
cook fazla. arada gercekten bir jenerasyon var, kafalar ilgi alanlari uymaz uyuyor mus gibi yapilir. yasitlari ve kendi skalasinda kadinlari elde edemeyecek, onlarla yapamayacak erkekler citir, gozu acilmamis kiz avina cikiyor. bir geleceginiz olsa bile cokk sansliysan ancak thorphy wife kategorisinde olursun... kisiliginin, bir birey oldugunun hic kabul edilmeyecegi, hatalarinda kucumsenecegi bi atese bi insan bile isteye atlamamali. iliskide birlikte yurumek guzel, yol arkadasligi guzel, onun on kere gelip gittigi yollardan ilk defa gitmen saglikli degil.
bahsettigin redflaglare deginmiyorum bile sadece yas genellemesi yaptim
kac
32 notes
·
View notes