#yanık ülke
Explore tagged Tumblr posts
Text
When I forced myself to sh∞t, I remembered Sevda's question, which burned my heart.
«When I met you, I remembered an ancient Chinese proverb: «An invisible red thread connect those who are destined to meet, despite the time, place and circumstances. The thread may stretch or tangle, but it will never break». In ancient China, it was believed that if people at once, it was an accident, if twice, it was fate. Do you think we were destined to meet?».
I couldn't answer her question because it's a mission that will burn us.
3 notes
·
View notes
Text
probus; manisada üzüm bağlarını gezerek aldığım kıymetli şarabım. bir alkol gecesinde araya kaynadın ama bir daha aynı şekilde alıp tekrar içileceksin.
1 note
·
View note
Photo
Türkiye'nin Tek UNESCO Jeoparkı'ndaki Magma Odaları Keşfedildi! Antik dönem tarihçisi Strabon’un “Geographika” adlı kitabında “Katakekaumene” (Yanık Ülke) olarak bahsettiği Kula-Salihli Jeoparkı, tarihi mirası, doğal güzellikleri ve kaplıcala https://bursahabermedya.com/turkiyenin-tek-unesco-jeoparkindaki-magma-odalari-kesfedildi/ #BursaGündem #bursahaber #bursasondakika #bursahaberleri #haberler #bursa
0 notes
Video
youtube
Karakaş Gözlerin Elmas - Kıraç ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik - (Niğde ) ⭐ Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın 👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ✩ KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.) ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ ORİJİNAL VERSİYONU Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz. ⭐ 🎧 ╰┈➤ https://youtu.be/mb-d2WU9tBw ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ Karakaş Gözlerin Elmas - Kıraç ✩ Ritim Karaoke Orijinal Trafik - (Türkçe Rock) NİĞDE TÜRKÜSÜ SÖZ MÜZİK ALİ ERCAN Bm Karakaş gözlerin elmas Em Bu güzellik sende de kalmaz Bm Pişman olun kimseler almaz F#7 G F#7 Bm Annene bak gör halini Bm Gel güzelim beni yakma Em Seni seven kalbi yıkma Bm Allah'ın emrinden çıkma F#7 G F#7 Bm Öldürücü gözle bakma Solo: Em-Am-Em- G/F#7/Bm Bm Bm7 Ne gecem ne günüm belli Em Em7 Yaşım oldu kırkdokuz elli Bm Bm7 Bağrım yanık gözlerim nemli F#7 G F#7 Bm Yalan dünya yaktın beni Bm Bm7 Ercan söyler hakiki sözü Em Em7 Geçti bahar getirdik yazı Bm Bm7 Bir gün ölür zalimin kızı F#7 G F#7 Bm Annene bak gör halini Karakaş Gözlerin Elmas Do Re Mi Notaları Saz Kısmı: mi fa mi re mi – mi fa mi re mi – mi fa mi re mi fa mi re mi fa mi re do Re mi de do re re mi re do re – re mi re od re mi re do re mi re do si Do re do si do do re do si do – do si do re do si la- si s isi la si la do si la si la si sol la Söz Kısmı: Mi mi mi mi re re mi re mi fa re mi do – Do re re re do re do re do si Karakaş Gözlerin Elmas – Bu Güzellik Sen De Kalmaz Do do do si do do si do re od si la – Si si si la si do si la si la la si do re Pişman Olun Kimseler Almaz – Annene Bak Gör Halini "Niğde türküleri" A Ak Sinne'ye Vardım Koyun Yaymaya B Bastım Asmanın Dalına Bağa Girdim Üzüme Bebek Türküsü C Cimdallı Çarşısında E Ekin Ektim Çöllere (Niğde) Ereğli'den Çıktı Sökün Eyledi Ereğli'den Çıktı Sökün Eyledi'nin öyküsü G Gine Yeşillendi Niğde Bağları M Minarenin Alemi S Sarı Kızın Saçları Sazalca'dan Çıktım Ben de Gelirim Suzan Suzi Y Yabandan Gel Ç Çekin Halay Düzülsün Niğde (il) İl İlin Türkiye'deki konumu İlin Türkiye'deki konumu HaritaWikimedia | © OpenStreetMap İl sınırları haritası Ülke Türkiye Coğrafi bölge İç Anadolu Bölgesi İdare • Vali Cahit Çelik[1] Yüzölçümü • Toplam 7235 km² Rakım 1229 m Nüfus[2] • Toplam 343.898 • Yoğunluk 50/km² • Kır 158.114 • Şehir 185784 Zaman dilimi UTC+03.00 (TSİ) İl alan kodu 388 İl plaka kodu 51 Resmî site Niğde Belediyesi Niğde Valiliği Niğde, Türkiye'nin İç Anadolu Bölgesi’nin güneydoğusunda ve Kapadokya bölgesinde yer alan merkezi Niğde kenti olan idari birimdir. Rakımı 1.229 m olan Niğde ilinin 2022 yılı itibarıyla nüfusu 363.725'dir.[4] Aksaray, Nevşehir, Kayseri ve Konya illerine komşu olan Niğde, güneyde Bolkar Dağları ile Mersin ilinden, güneydoğu ve doğudan Aladağlar’ın oluşturduğu doğal sınırlarla da Adana ilinden ayrılır. Genel olarak İç Anadolu Bölgesi'nde olan ilin Çamardı ve Ulukışla ilçeleri Akdeniz Bölgesi'nde yer almaktadır. Kenti turizm merkezi yapan termal kaynakları, ören yerleri, tarihî dokusu, doğal güzellikleri, dağ ve kış turizmi olanakları mevcuttur.[5][6] Aladağlar ve Ketençimen Yaylası kış turizmi yapılan bölgelerdir.[7] Halkın esas geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Elma ağacı sayısında Niğde ili ülke sıralamasında ilk sırada yer alır. Ülke genelinde patates üretiminin ise % 25'lik bölümü bu ilde üretilir. Ancak Niğde Merkez Organize Sanayi, Bor Deri Organize Sanayi, halı fabrikası ve diğer küçük sanayi kolları Niğde halkı için önemli istihdam alanlarıdır. Geleneksel el sanatları bakımından Niğde önemli bir ildir. Niğde ilinde üretilen halılar dünyanın birçok ülkesinde müşteri bulmaktadır. 1992 yılında kurulan üniversite, güncel adıyla Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, personeli ve öğrenci sayısı ile kentin önemli hareketlilik unsurlarından biridir. Tarihçe Niğde ilinin en eski adının "Nahita" ya da "Nakita" olduğu öne sürülmektedir. Bu ada ilk kez İbn Bidi'nin eserlerinde rastlanmıştır. Nakida adı kimi zaman Nekide olarak da kullanılmış, 14. yüzyılda aynı sözcük Arap harfleriyle Nîkde, daha sonra da nîkde olarak okunacak biçimde yazılmıştır. Cumhuriyet'ten sonra bu ad, Niğde'ye dönüştürülmüştür.[8] İlk dönemler Roma devri eseri Gümüşler Manastırında Gülümseyen Meryem Ana Niğde'nin antik tarihine ait bilgileri bölgede yapılan Bahçeli Köşk Höyüğü, Altunhisar Pınarbaşı Höyüğü,
0 notes
Text
Ülke Sorunlarına Bir Dertleşme
✍🏻 Hayrettin Geçkin
https://www.gundemarsivi.com/ulke-sorunlarina-bir-dertlesme/
“Ne güzel insanlar vardı eskiden.
Çocukluğumuzu kaplamışlardı.
Bize masal anlatırlardı
Cinlerden, perilerden.
Büyük anneler, büyük babalar vardı.
O zaman hepsi uzaktı ölümden.
Hem sevdirir hem korkuturlardı.
Acı hikâyeleri bile tatlı başlardı.
Demek bunun için gittiler hikâyelerden.
Ne güzel insanlar vardı eskiden.
Ne güzel şarkılar vardı eskiden.
Gençliğimizi donatırlardı.
Hep iyi şeyler hatırlatırlardı
Geçip gitmiş devirlerden.
Sevgi ve ümit yaratırlardı.
O zaman her şey uzaktı ölümden.
Yanık şarkılar bile neşeli başlardı.
İster istemez saadet taşardı
Gamsız günlerimizden.
Ne güzel zamanlar vardı eskiden.
Ne güzel şarkılar vardı eskiden.
Hayâl içinde yaşatırlardı.
Güldürür ağlatırlardı
Duymadan biz, düşünmeden.
Her an bir asır kadardı.
O zaman herkes uzaktı ölümden.
Candan sevdiklerimiz vardı.
Hepsi başka güzeldi, bizi tanımazlardı.
Bütün yollarımız geçerdi gül bahçelerinden.
Ne güzel zamanlar vardı eskiden.”
Özdemir Asaf‘la başlayayım istedim. Şiirin iyileştirici ve koruyucu gününe inanmasaydım daha zordu işim.
Dertleşiyoruz işte. İyi ki varsınız.
Yaşanır kentler, adil, demokratik ülkeler ve barış içinde yeryüzü düşlerim sınıfta kaldı şimdiye kadar. Benim gibi çoğu insan��n da, belki sizlerin de…
İnsanlığın gelişmişlik düzeyi şimdilik bu kadar ne yapalım. Şarkılar, şiirler, sanat, edebiyat, okunan kitaplar bu geriliğimizi kıramadı ne yazık ki. Dünyada da işler iyi gitmiyor baksanıza. Savaş tacirleri, uyuşturucular, çeteler kına yaksınlar… Dünya onlardan yana.
Ülkemizin haline bakın: Bir zamanlar Avrupa Birliği’ne girilecek, ülkede demokratikleşme sağlanacak, özgürlükler genişleyecek diye AKP’ye oy verip iktidar edenler; şimdi de Türkiye Ortadoğu’ya dönsün, Afganistan ya da Irak gibi bir ülke olsun, çağdaş dünyayla, hukukla ilgisini tamamen kessin, ülke soygun çetelerine teslim edilsin diye AKP’yi destekliyorlar. Ne yaman bir çelişki, nasıl bir ikiyüzlülük.
Kaymakam imamı dövüyor, hutbeyi doğru okumadı diye. Bir partinin genel başkanı da, “O kaymakamın tertemiz anlından öperim,” diyebiliyor.
“Eskiden devlet siyasi cinayetler işlerdi ama mertçe yapardı bunu,” şeklinde bir cümle kuruyor. Alkıştan zor bitiriyor konuşmasını.
Pardon, ülkede muhalefet var mıydı?
Cumhuriyeti bile çok görüldü bu halka. Elbirliğiyle yaptılar bunu. Nasıl bir ülke ama.
kötüler kötü
tamam da
iyiler de karışmıyor
hiçbir şeye
Diyeceğim, kalmışım sol başıma.
Can Atalay‘ın ödediği bedele gelince: Göçük altında kalanların, hızlı tren kazasında ölenlerin, depremzedelerin davalarını savunmak…”Ağaçlar yurdumuzdur,” diyenlerle yanyana olmak. Adil, demokratik ve eşitlikçi bir ülke için düşünmek, düş kurmak… Bunun için bir şeyler yapmak isteyenlerle bir ağız olmak…
Aşk olsun ona!
Daha fazla devam edemeyeceğim. William Shakespeare konuşsun biraz da:
“Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru,
O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış,
Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş,
Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene,
Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın,
Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen’ e
Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama.”
Hayrettin Geçkin
1 note
·
View note
Text
Devlet Bahçeli şu cıa-pentagon destekli Sincan-Uygur TÜRK'lerinin sözde lideri olan kadın neydi ismi?Kafiri mi Kadriye mi Türkiyeye davet etmiş iyi halt yemiş zaten aramıza deve dikeni koymadığımız tek ülke Çin kalmıştı😤😠😈Yok canım bizde bu Türkiyeyi-Türk halkını düşünmeyen dış siyaset ve liderler oldukça başımız b...ktan kurtulmaz suriyeli-afgan -paki giderler Uygur-Çuvaş-Hakas gelirler bizi Allah kurtarsın çağırın yarın koyusu da çekik gözlüsü de inik donlusu da kalkık kıçlısı da yanık yavrusu da ayaklanınca benim evime yürümeyecekler beni hedef yapmayacaklar asker vursa uluslararası kanunlarda katil durumuna düşer sadat alsa onların kimin tarafına geçip cıa-imı6-rusyadan ne emir alacakları belli değil mit-ordu-emniyet tasfiye edildi ne emir gelir diye bekleyecekler ya da 15 temmuzda Hakan Fidanın yaptığı gibi istihare uykusuna yatacaklar neee?iftira atmadım uyumadı mı enişteden öğrenmediler mi yalan mı yazıyorum?Hayır! O halde derdiniz ne koçum olacakları söylüyorum😨bana ne çiğ yemedim ki karnım ağrısın😴"Akılsız başa çare yok"der Anadolu sözü😨
0 notes
Text
Konya Hurda Fiyatları
Konya Hurda Fiyatları, özellikle gelen güncel ve yeni zamlarla birlikte merak edilen konulardan olmuştur. Yıl içerisinde güncel zamlarla birlikte Konya Hurda Fiyatları değişkenlik göstermektedir. Fiyat araştırma platformumuzda sizler için güncel ve zamlı Konya Hurda Fiyatlarını araştırarak paylaşıyoruz. Yazımızda Konya Hurda Fiyatları ile ilgili en çok araştırılan, Konya Hurda Fiyatı, Konya Hurda, Güncel Konya Hurda Fiyatı, Zamlı Konya Hurda Fiyatı, Konya Hurda Fiyatı Ne Kadar? gibi sorularınızın cevabına yer vermekteyiz. Fiyat araştırmalarımı sağlarken Konya Hurda fiyatı bilgisinde olduğu gibi ilgili kurumların mağazaları, çağrı merkezleri ve internet siteleri gibi mecralardan bilgi alarak ilerlemekteyiz. Sitemizin kullanıcıları da kampanya, indirim vb. gibi durumlar olursa bizimle paylaşarak yayınlanmasını sağlıyor. Sizlerde güncel kampanya veya fiyat bilgisi paylaşmak isterseniz bizimle iletişime geçebilirsiniz. Konya Hurda Fiyatları güncel ve zamlı olarak hazırlanmıştır. Dönem içerisinde fiyat değişkenliği gösterebilir. Haftalık periyotlar halinde fiyat bilgilerini güncellemekteyiz. Konya Hurda Fiyatlarında güncelleme veya yeni bir fiyat listesini paylaşmamızı isterseniz bizimle iletişime geçebilirsiniz. Konya Hurda Fiyatları Hakkında Merak Edilenler? - Bu yazıdaki Konya Hurda Fiyatı Ne Kadar Güncel? Paylaştığımız Konya Hurda Fiyat Listesi en güncel haliyle yer almaktadır. Haftalık olarak güncellemekteyiz. Paylaşılan bilgi unutulup eski kaldıysa, ara zam geldiyse veya güncellenmesi gerekiyorsa yorumlar kısmından bizlere belirterek en kısa sürede güncellemesini sağlayabilirsiniz. - Konya Hurda Fiyat Listesi Doğru mudur? Bilgiye Nereden Ulaştınız? Konya Hurda fiyatları paylaşımımızda yer alan bilgiler ilgili kurumun, mağazaları, çağrı merkezi, internet sitesi veya bizzat ziyaretimizde aldığımız bilgiler doğrultusunda doğru ve günceldir.
hurda demir fiyatları konya
Konya Hurda Fiyatları
Son zamanlarda sıkça tercih edilen Konya Hurda, özellikle olumsuz ekonomi şartlarında daha fazla araştırmaya sahip olmuştur. Konya Hurda tercih eden tüketicilerin araştırması doğrultusunda bu yazımızı oluşturduk. Sizler için Konya Hurda Fiyatları listemiz güncel olarak hazırladık ve size doğru bilgiyi ulaştırmak istemekteyiz. Konya Hurda Fiyat bilgisine bu yazımızdan ulaşarak ucuz olarak yararlanabilmenizi ve tasarruf etmenizi amaçlamaktayız. Fiyat araştırması sağlayan sitemiz sizlere Güncel Fiyat Bilgilerini sunmayı amaçlamaktadır. Genel Fiyatlar kategorimizde yer alan Konya Hurda Fiyatları gibi diğer fiyat listelerimizi de inceleyebilirsiniz. Konya Hurda Fiyatı listesini oluştururken ülke geneline göre hazırlamaktayız. Oluşturduğumuz fiyat listesi herhangi bir şehre veya bölgeye özgü değildir. Ortalama ülke geneli fiyatlarıdır. Belirli şehir için oluşturulan fiyat listesi o şehre aittir, bu kapsama dahil değildir. Fiyat listemizi sürekli güncel tutmayı amaçlamaktayız. Lütfen eksik veya hatalı gördüğünüz bilgiyi bizimle paylaşınız. Bu sayede yeni ve doğru bilgiye ulaşmış oluruz. Yeni gelen zamlar doğrultusunda güncellediğimiz Konya Hurda Fiyat listesini sizler için paylaşıyoruz. Konya Hurda Fiyatı yazımızın devamında yer almaktadır. Herkesin gayesi doğru rakamdan kârlı ve uygun alışveriş yapmaktır. Sizlerde bunu istiyorsanız sitemizi takip edip her alanda fiyat araştırması sağlayabilirsiniz. Güncel ve zamlı fiyatları takip ederek ona göre mağaza, market, kuruluş tercihinizi belirleyebilir ve kâr edebilirsiniz. Ayrıca zamlı güncel Konya Hurda fiyatları aşağıdaki gibidir; Konya Hurda Fiyatı Neye Göre Değişmektedir? Güncel ekonomi durumu, zamlar ve mağaza, firmaya göre Konya Hurda Fiyatları farklılık gösterir. Konya Hurda Fiyatları Neye Göre Hazırlanmıştır? Yeni Konya Hurda Fiyatı bilgisi en çok tercih edilen ve fiyatı en uygun olan politikası ile hazırlanmıştır. HURDA BAKIR GRUBUHURDA FİYATISoyma Bakır Hurdası154.00 TLLama Bakır Hurdası imalat154.00 TLKırkambar Bakır (bobin,yanık,boru)136.00 TLKülçe Bakır 142.00 TLKırkambar Kırma Bakır142.00 TLBakır Talaşı Cu139.00 TLBakır Çamuru86.00 TL HURDA DEMİR GRUBUHURDA FİYATI Dkp Demir Hurdası7.00 TL Ekstra Hurda Demir6.40 TL Toplama Demir Hurdası6.00 TL Teneke Hurdası3.50 TL Demir Talaşı Hurdası6.00 TL Pik Demir Talaşı5.80 TL İnşaat Yıkım Hurdası6.50 TL İnşaat Demir Çubuğu (parça)6.40 TL Tufal Hurdası0.70 TL HURDA ALÜMİNYUM GRUBUHURDA FİYATIAraiş Levha Alüminyum36.00 TLProfil Boyasız Eloksal Kaplı34.00 TLProfil Alüminyum32.00 TLProfil Çıkma Alüminyum (Renkli)29.00 TLHurda Alüminyum Profil Talaşı20.00 TLSert Alüminyum (Blok)26.00 TLOfset Matbaa Kalıbı Hurdası38.50 TLKompozit Alikobant İçi Siyah8.80 TLAlüminyum Klima Radyatörü (Bakırlı Petek)65.00 TLÇatı Alüminyum Hurdası30.00 TLTel Alüminyum41.00 TLJant Alüminyum39.00 TLHurda Alüminyum CurufuFiyat Sorunuz HURDA KABLO GRUBUHURDA FİYATIKarışık Kablo Hurdası47.00 TLAntigron Hurda Kablo40.00 TLİç Tesisat Kablosu Tek Damar80.00 TLEnye Kablo Hurdası75.00 TL Bakırlı Kablo36.00 TL Bakırlı Kablo39.00 TL Bakırlı Kablo43.00 TLFare Yemez Kablo50.00 TLTek Tip Hurda KabloFiyat SorunuzYer Altı Enerji Kablosu55.00 TLÇelik Zırh ve Çelik İçli Kablo30-55 TLPtt Kablo İçi (Deşe)110.00 TLPtt Kablo İçi Yağlı (Deşe)90.00 TL HURDA KAĞIT GRUBUHURDA FİYATIBeyaz Kağıt Hurdası(1.hamur)3.10 TLKarışık Renkli Kağıt Hurdası2.00 TLHurda Karton kağıt (Koli)2.60 TLOkul Kitabı Hurdası2.50 TLA4 Fotokopi Kağıdı Hurdası2.40 TLPeçete Selpak Kağıdı Hurdası2.70 TLBardak Kağıt Hurdası2.10 TL HURDA PASLANMAZ(KROM)HURDA FİYATI304 Kalite Hurda Paslanmaz25.00 TL304 Kalite Paslanmaz Talaşı19.50 TL316 Kalite Hurda Paslanmaz46.00 TL316 Paslanmaz Talaşı40.00 TL310 Kalite Hurda Paslanmaz71.00 TL310 Paslanmaz Talaşı50.00 TL430 Paslanmaz Hurdası8.00 TL201 Kalite Paslanmaz Hurdası8.00 TL202 Kalite Paslanmaz Hurdası8.00 TL HURDA SARI GRUBUHURDA FİYATIAraiş Sarı Hurdası Ms-70114.00 TLAraiş Sarı Hurdası Ms-64113.00 TLÇubuk Ucu Parça Sarı Ms-58104.00 TLÇubuk Sarı Talaşı Ms-5896.00 TLKırkambar Sarı Hurda88.00 TLSu Saati Hurdası (Sökülmüş Temiz)88.00 TLSarı Külçe Ms5896.00 TLSarı Oto Radyatör Hurdası89.00 TLFosfor Bronz Araiş(Cusn8)160.00 TLSarı Erozyon Teli97.00 TLFermuar Talaşı Pirinç (İmalat Artığı)105.00 TL HURDA PLASTİK GRUBUHURDA FİYATIABS Hurda Plastik4.00 TLPolipropilen Moblen Hurdası4.50 TLPolistiren Kristal Hurdası3.60 TLJelatin Hurdası3.40 TLMavi Kapak Hurdası2.00 TLBeyaz Şeffaf Naylon Hurdası5.10 TLPimapen Hurdası6.20 TLPolistiren Antişok Plastik Hurdası3.10 TLPet Şişe Hurdası (Temiz)2.20 TL HURDA KURŞUN GRUBUHURDA FİYATILevha Hurda Kurşun32.00 TLÇatı Minare Söküm Hurda Kurşun31.00 TLHurda Kurşun Boru29.00 TL HURDA AKÜ GRUBUHURDA FİYATIAkü Hurdası Sulu16.00 TLAkü Hurdası Kuru16.00 TL HURDA ÇİNKO GRUBUHURDA FİYATIÇinko Hurdası Çatı Söküm39.50 TLÇinko Hurdası Levha40.50 TL HURDA ZAMAK GRUBUHURDA FİYATIZamak Hurdası İmalat46.00 TLAntimon Hurdası36.00 TL HURDA NİKEL GRUBUHURDA FİYATIŞablon Nikel Hurda365.00 TLAnot Hurda Nikel400.00 TLTurbo Nikel Hurdası140.00 TLNikel Çapağı Hurdası270.00 TL ELEKTRONİK KART HURDASIHURDA FİYATIRami İşlemci, Cep Telefonu Kartı54.00 TLUydu Modem Yazıcı Kartları40.00 TLMetal İşlemci Kartlar38.00 TLÇin Kartı36.00 TLEski Anakart Hurdaları64.00 TLServer Laptop Kartları44.00 TLPlastik Cep Tel Kartı7.00 TLEkstra Kartlar42.00 TLHarddisk Hurdaları48.00 TL DIĞER HURDA GRUPLARIHURDA FİYATIMakina Hurdası6.70 TLTorna Elmas Ucu285.00 TLKalay Hurdası265.00 TLLehim Hurdası175.00 TLTitanyum6.00 TLTitanyum Talaşı2.20 TLMotor Hurdası (Demir Kaplamalı)11.80 TLMotor Hurdası (Buzdolabı Ekovat)15.50 TLMotor Hurdası (Alüminyum Kaplamalı)17.00 TL Konya Hurda fiyatı paylaştığımız gibidir. Tekrar belirtmek isteriz ki fiyatlarda herhangi bir hata mevcutsa yorumlar kısmından bizlere bildirerek güncellenmesini sağlayabilirsiniz. Güncel Konya Hurda Fiyatları Haftalık periyotlar ile Konya Hurda Fiyatı listesi yenilenmekte ve güncellenmektedir. Fiyat Listesi sizler için sürekli güncel tutularak doğru bilgiye ulaşmanız hedeflenmektedir. Web sitemiz misyon olarak Güncel Fiyat Bilgisi sunmayı benimsemiştir. Sizler için hazırlanan Konya Hurda Fiyat listesinde hatalı veya noksan gördüğünüz bir nokta varsa iletişim sayfamızdan veya aşağıdaki yorumlar kısmından bizlere bildirebilirsiniz. Güncellenmesini, yenilenmesini sağlayabilirsiniz. Konya Hurda fiyatı gibi araştırma sağladığınız fiyat listelerini bizlere iletişim bilgilerimizden ulaştırabilir, siteye eklenmesini sağlayabilirsiniz. Konya Hurda gibi ürün veya hizmete para ödemeden önce ilgili incelemeler ve karşılaştırmaları sağlayarak en uygun, ucuz ve doğru olanı tercih etmenizi öneririz. Fiyat ve Performans altın kural olmalı ve para yönetimini sağlamak özellikle bu zor zamanlarda hepimizin amacı olmalı. Web sitemizi takip ederek istediğiniz her ürün veya hizmetin fiyat bilgilerine ulaşabilirsiniz. Sağ üstte yer alan arama butonuna aradığınız şeyi örneğin " Konya Hurda Fiyatı " yazarak ilgili listeyi bulabilirsiniz. Aradığınız fiyat listesi sitemizde yer almıyorsa bize bildirerek çok kısa bir sürede sitemize eklenmesini gerçekleştirebilirsiniz.
konya hurda bakır fiyatları Güncel olarak paylaştığımız Konya Hurda Fiyat listemizde; Sizlere doğru ve en uygun fiyatları sunmaktayız. Konya Hurda Fiyat Bilgisi güncel olarak kurumlardan, Çağrı Merkezlerinden veya ilgili mağazalarından öğrenilmektedir. Paylaştığımız Fiyat Listeleri haftalık veya aylık olarak yenilenerek Güncel Fiyat Listesi olarak belirlenmektedir. Daha erken güncellenmesini istediğiniz fiyatları yorum kısmından bizlere iletebilirsiniz. Ayrıca eklenmesini istediğiniz ürün veya hizmete ait Fiyat listelerini de bizlere ulaştırabilirsiniz. Tavsiye Ettiğimiz İçerik: Adana Hurda Fiyatları Konya Hurda Fiyatı listesini sizler için hazırladık ve paylaştık. Sitemizi takip ederek güncel ve detaylı fiyat listelerinden haberdar olabilirsiniz. Konya Hurda Takdir edersiniz ki Ekonomideki olumsuz şartlar doğrultusunda Konya Hurda Fiyatı gibi ihtiyaç olan hizmet veya ürün Fiyatını artarak tüketicilerin satın almadan önce fiyat karşılaştırması yapmasını gerektiriyor. Fiyat karşılaştırması ve araştırması neticesinde tüketiciler Konya Hurda Fiyatı gibi ihtiyaçlarda veya hizmetlerde uygun fiyatı tercih etmektedir. Uygun Konya Hurda fiyatı? Güncel Konya Hurda fiyatı ve ucuz Konya Hurda Fiyat bilgisi gibi konularda araştırma yaparak uygun fiyatı sitemizden öğrenebilir ve bilgi sahibi olabilirsiniz. Fiyat araştırması yapmak cimrilik gibi algılanmamalı. Alacağınız bir ürünün veya hizmetin uygun fiyatlısı varsa neden fazla para veresiniz ki? Bununla beraber günümüzde internetinde hayatımızın her anına girmesiyle birlikte bu gibi durumlar daha doğal hale gelmektedir. Bağlantılı olarak firmalar yayınladıkları fiyatlar arasındaki uçurum farkları kapatmak zorunda kalacaklardır. Konya Hurda Hakkında Sık Sorulan Sorular? - Konya Hurda Fiyat Bilgisi Güncel midir? Evet paylaştığımız Konya Hurda Fiyat Listesi günceldir ve haftalık olarak güncellenerek sizlere en güncel hali sunulmaktadır. - Konya Hurda Fiyat bilgisi Nasıl Temin Edilmektedir? Hazırladığımız fiyat listesini Konya Hurda hakkındaki fiyat bilgisi ilgili kurumlar, resmî web sitesi, mağazalar, firmalar veya çağrı merkezlerinden temin edilerek direk kurumdan öğrenilen bilgi paylaşılmaktadır. Zaman zaman kendimiz giderek, yerinde görerek de fiyat listelerine ulaşmaktayız. - Güncel ve Zamlı Konya Hurda Fiyatları Ne kadar? Yukarıda bulunan fiyat listesinde fiyat bilgilerini paylaştık. Ulaşabilirsiniz. https://www.youtube.com/watch?v=SXK6gshfbs8&t=4s Konya Hurda Fiyatları Konya Hurda gibi fiyat araştırması sağladığınız konularda kesinlikle tüketici ve kullanıcı yorumlarını incelemenizi de öneririz. Bu neticede Ödeme yapacağınız hizmet veya ürünün olumlu ve olumsuz yönlerini karşılaştırmış olursunuz. Daha sonrasında karşılaştırıp sizlerin daha uygun ve doğru bir sonuca ulaşmanızı sağlayacaktır. Konya Hurda Fiyat araştırmasında sitemizi tercih ettiğiniz sizlere teşekkür ederiz. Yazılarımızın hemen altında bulunan ilgili kategoriden benzer içeriklere ulaşabilirsiniz. Fiyat Karşılaştırması sağlayan fiyatınedir.net 2 yılı aşkındır sizlere hizmet vermektedir. Paylaşımlarımızla beraber kendimizi geliştirme sürecimiz devam etmektedir. Çok yakında kurumsal bir hizmet ve telefon uygulaması ile hayatımıza devam edeceğiz. Bu sayede siz değerli tüketicilerin fiyat araştırma ve karşılaştırma konusunda asistanlığı bizlerin sorumluluğunda olacak. Fiyat araştırmaları sağlamak için Fiyatı Nedir sitemizi takip edebilir, güncel fiyat bilgilerini ulaşmayı ve karşılaştırmayı sağlayabilirsiniz. Bizlere destek vererek gelişmemize katkıda bulunabilir ve bir nebzede olsa Enflasyon ile Mücadele konusunda katkı sağlayabiliriz. Yazımızı okuduğunuz için teşekkür ederiz. Read the full article
0 notes
Text
Aşk mürekkebi,
gül kokulu kalemi kuşattığı bir gecede,
Her muamma cevap bulur, çözülür birkaç hecede.
Bugün hüzün ülkesindeyim.
Bu ülkede gözyaşı yok!
Gözlerin göremeyeceği kadar uzak,
Güneşin inemeyeceği kadar derin mülahazalar var.
Bu ülkede çığlık yok, nidalara meydan okuyan sükûtlar var.
Bu ülke istiğrak ülkesi, burada konuşan sinedir,
Burada yalnızca kalp cevelân içindedir.
Bu ülkeye girmeden çözülmez kalemin dili.
Bu iklimde yaşamayan gönül laldır, konuşmayı bilmez, yazmayı bilmez.
Bu ülkeye aç gelinir, tok gidilir.
Çıplak gelinir, giyinik gidilir.
Mecruh gelinir, mesrur gidilir.
Yayan gelinir, binekli gidilir.
Bu ülkeye biçare gelinir, bin çareyle gidilir.
Ve ben de şimdi bu ülkedeyim…
Memleket yollarını kısaltırken bir can düştü aklıma, aklım bir can’a düştü.
Dağıldı cümleler, her biri bir yana düştü.
Sayfalara bir hüzün, kalem giryana düştü.
Düşünceler savruldu, kurşun olup şiryana düştü…
Özleminle bir kor büyür tenim içinde,
Ben değil, hüzün ülkesi benim içimde…
Uzaklarda, çok uzaklarda bir yerlerde atan kalp, ab-ı revan olur yüreğime.
Arada aşılması güç dağlar olsa da,
Bitmez tükenmez yollar olsa da, o nefesi hissederim her gece yanaklarımda.
Biliyorum ki vuslatı getirecek olan bu hasrettir.
Hayalleri gerçek kılacak olan kalbimdeki yanık kokusu, sevgimdeki basirettir.
Gözler konuşup, eller buluşmasa da biz rüzgâra sesimizi bırakır,
Güvercin kanadının altında gizleriz kelimelerimizi.
Hasretin külfetini çeksek de, sevgilerin en aziz olanını yaşarız.
Âşıklar parkında aşina olunmuş kalıplardan taşarız.
Nil’i perde dolar alnına, öper seni melekler
Naçizane kelimelerim yürüyemez, emekler
Yürüyorum, gözlerim hep bir noktada.
O nokta da bir ışık.
Işık da bir yıldız, yıldız da bir pencere…
Pencerede bir perde, perdenin arkasında bir çift göz…
Bu gözlerde sedef, bu gözlerde dolunay…
Bu gözlerin ardı koskoca bir diyardır, bu gözlerden bakan Aziz Yardır…
Yıllarca gönlümün okuyacağı aziz kelamsın
Nur-i ayn’ım, ezelden kalbime verilmiş selamsın
Aynı kubbe altında, aynı gecenin karanlığında açılır ellerimiz.
Her kelime dua olur, her kelime ibibik olur ulaşır merhametin merkezine.
Ulaşır hüzün ülkesine.
Aynı satırları okur, aynı kelimelerle konuşuruz.
Aynı bedende yaşar ruhumuz.
Acı duyarsak birlikte kıvranır, şad olunca birlikte coşarız.
Umutlara, güneşin doğuşuna biz el ele koşarız.
Aynı hava dolar ciğerlerimize.
Aynı musikiyi dinler, aynı şarkıyı söyleriz.
Kadim Dolunay
26 notes
·
View notes
Text
Delirmeseydik. Doğurmasaydık. Yapmasaydık. İstemeseydik. Vicdan intihar ederdi tanrım kendi azabından.
(s30)
biliyorsun, öylesine korkunç bir güzelliği vardı ki art arda geçen yetmiş yedi saatin. üstelik, birkaç ömre çok benziyorsa art arda ve birlikte geçen yetmiş yedi tane saat. buna tanıklık etti miydi bir çift göz. sadece ben değil, sadece o değil. sahibi kim olsa eğdirirdi kalbini rükuya. bunları gördüğünden sonra, bunları gördükten sebep.
bildiğini biliyoruz tanrım. bildiğini biliyoruz.
bak, ben;
coğrafyayı inkar edip, öksüz adımlarla ilerlerken bir barbar gibi; yarattığın bu garip dünya bizi yan yana getirdi tanrım.
-minnettarım sana-
ölüme çok benziyordu orada zaman. bu yüzden, birkaç defa ölüp, tekrar doğmuş gibi ve birkaç defa doğup, tekrar ölmüş gibi oldum ona yaklaştıkça.
ellerimin titremesine engel olmak bir yana dursun, kalbim, göğsümden fırlayıp yere düşecek diye korktum. acıdan kıvranan bir fil gibi ağırlaşmıştı göğsüm. göğsümü, birkaç adım daha taşıyamayacağımı biliyordum. göğsümü, birkaç adım daha taşıyamayacağımı, doğmadan öğretmiş olmalıydı bana birkaç meleğin.
tanrım, şükür ki gücümün sağladığı son adım, göğsümü, onun, beni beklediği bir kapı eşiğine getirdi.
beni bekliyordu tanrım. beni bekliyordu. izliyordun, biliyorum.
kıvranışımı fark etti. kıvranışımı fark edince, bir kapı eşiğinde, sarıldı bana annesini doksan dokuz yaşında ilk defa görmüş gibi.
tanrım, o bana öyle sarılmış olmalı ki; sancısı durdu bir ömrün. o bana öyle sarılmış olmalı ki, ben, aylarca ağlamış, yıllarca uyumamış ve asırlardır sevilmemiş gibi girdiğim kapıdan, en fazla iki adım sonra, doksan dokuz denemeden sonra hamile kalabilmiş kısır bir kadın mutluluğuna büründüm. kıvrım kıvrım kıvranan bir kalbin arlanışıydı bu. uğultunun kesilmesi, çınlamanın durması. başkaydı tanrım, çok başkaydı. güçlendim o beni kollarıyla içindeki yangına çekince. ve santigratlar öptü yorgun göğsümü.
tanrım, o bana öyle sarılmış olmalı ki; dünyanın, ekseni, kaydı, birkapıeşiğinde.
-doksandokuzderece-
ardından aylara çok benzeyen dakikalar çıktı karşıma. ki evinin yolunu unutmuş bir çocuk telaşına itti bu beni. telaşımı görmüş olmalı ki, yanıma oturup, ilk yangınımızı çıkardı sakince. aylara çok benzeyen dakikalar usul usul geçiyorken, biz, bir yangının ciğerlerimize zarar verişini gururla kutladık tanrım.. sonra sarı bir küllükte söndürdük onu. mucizeleşen bir monotonluktu bu da. bildiğini biliyoruz. bildiğini biliyoruz.
ben öyle güçlüydüm ki artık, bu kadar güçle ne yapılır bilemedim tanrım. oturdum, düşündüm. sonra dedim, bu kadar güçle ancak şair olunsagerek, ancak şiir yazılsagerek. alelacele şiirler yazdım tanrım ona. bir ömrün eliminden kayıp gidişi sırasında, ipin ucunu yakalamama yardım etmiş gibi cümleler kurdum. kendini bile sevmeyen birisine, dünyayı güzelleştirme hayalleri kurdurtabilecek hislerden bahseden kelimeleri seçtim inatla. bir hayal gibi şiirler kurdum tanrım ona. harflerden sokaklar yaptım, kelimelerden caddeler, cümlelerden kentler yaptım. duvarlarına yaşlanma istekleri kazıdım. yazdım tanrım ben hep bunları yazdım ama ne kadar uğraşırsam uğraşayım, kelimeleri ilk defa yetirememiştim gözümün gördüğü güzelliği anlatmaya.
tanrım, birkaç sancılı mısra doğurdum onun sağ gözü beni kapana kıstırdığında. ne zaman onun sağ gözü beni kapana kıstırsa, birkaç sancılı mısra daha.
bunlar ki büyütüyordu beni santim santim, sıkışıp duran bir kalbin, krizlerini öldürmesi olmalı bu, dedim. fakat bunlar beni, bir sabah gözün�� açtığında, kendisini hiç bilmediği bir coğrafyada bulan aslan gibi ürkütüyordu da. ben kendimi güçlü sanırdım zira.
farklı coğrafyaların cümlelerini doğurmaya başladık sonra tanrım. onun, bazı şiirleri şefkat kokuyordu, bazı şiirleri yanık. bazı şiirleri annem gibi kokuyordu, bazı şiirleri ceset. bazı şiirleri kuyuda kırk yıl kalmış peygamber gibi kokuyordu tanrım, bazı şiirleri boğulmuş firavun.
ben. ben yıllar sonra tekrardan karşılaştığım yaşam hevesini anlattım tanrım. güzel olma isteğini. güzelleşme isteğini. güzelleştirme isteğini.
yüzyıllık iki ayrı yolun, iki farklı yolun, sonu birden aynı şehre çıkmış gibi bir şeydi o şiirler. noktasını bulmuş bir cümle gibiydim yanında. başkaydı tanrım bunlar. çok başkaydı.
durup düşündüğümü hatırlıyorum bunlar olurken. bunlar mübalağaya bulanmış şiirlerde gördüklerimin beden bulması mı diye. çünkü bir büyünün ortasına doğmak gibi geliyordu bana olan biten.
insanların çift yaratıldığı bu hayatta, onun tek olduğuna adım gibi emindim ben. annesinden doğmuş gibi değil de, çiçek bahçesinin yeşermesi gibi. annesinden doğmuş gibi değil de, güzelliğine ortak olmuş gibi. annesinden doğmuş gibi değil de, güzel kalbinden kopmuş sanki, diyordum onun sağ gözünü gördüğümde. bağımsızlığını ilan etmiş bir ülke gibi bakıyordu o bana tanrım. başkayı bu. çok başkaydı.
tanrım! o bazen cümleleri, kelimeleri ve harfleri kullanmayı reddediyordu şiir yazarken. elime bir kelebek çizdiğinde, anlamamıştım henüz bunu. öptü beni birkaç yıla çok benzeyen birkaç dakika boyunca, büyüdüm, öğrendim.
elime çizdiği kelebeği, dördüncü kez çizgilerinin üzerinden geçmek suretiyle güçlendirirken, kelebeğin bir kanadının, diğerinden farklı olduğunu gördüm. beni içindeki yangına çekmesinden sebep, santigratların yorgun göğsümü öpmesinden sebep, kalbimin arlanışından sebep, tüm bu olanlardan sebep, gözlerim ay kadar büyümüştü zaten. gözlerim ay kadar büyükken, gördüm. gördüm ve dedim; elime harflere ihtiyaç bile duymadan somut bir şiir mısrası yazdı.
çünkü, dikkatli bakıldığında, çizgilerin hepsi, hep bir ağızdan; ‘ben çekildiğim her fotoğrafta, defolu bir kelebek gibi çıkarım’ diye haykırıyordu.
ay kadar büyük gözleri olmadan, kimse göremezdi bunu tanrım. bildiğini biliyorum. bildiğini biliyoruz.
farklıydı bu. çok farklıydı.
bir kalp kırıklığı gibi bakıyordu bazen bana. bazen de bir inilti gibi. kim kime öyle baksa, kafasını çıkartırdı elbet bir yerlerden istemek telaşı, ben de istedim tanrım. istedim, elleri olayım. istedim, mezarında bir çiçek olayım. istedim, mutluluk olayım ona. ev olayım. yuva olayım. çocuğu olayım.
zaman hep böyle istemek telaşıyla geçti onunlayken. yıllar gibi. uzun. yollar gibi. upuzun.
sonra bir kıyasın içine düştüm tanrım. böyle dakikaları, hangi evren, hangi zaman yaşatabilir bana tekrar kıyasıydı bu. bulduğum cevaplar, güzel kokmuyordu. kıyasıya bir ezber telaşı düştü sonra içime. istedim, damarlarının geçtiği yolları kazıyayım aklıma. istedim, kesiklerinden açılan kapıların renklerini kazıyayım aklıma kırmızı kırmızı.
ben, tüm şehveti şehrin uzağına itip, dokundum ona tanrım bir hayata tekrar başlar gibi. doğuma çok benziyordu orada olup biten. zira yaşayan kimse görmemişti böylesine istekli gezinen parmak uçlarını. ben dokundum ona tanrım. sırtındaki eski hayat yaralarını saydım teker teker. ezberledim. sırtındaki, eski, hayat, yaralarını, teker teker, öpebildim. tanrım, minnettarım sana.
başka bir yangın daha çıktı sonra. onu da dudaklarının arasında söndürürken, ona, onun bir yara izine benzediğini söyledim tanrım. bu duraksattı onu. bu üzdü onu. üzülünce, sırtındaki doksan tane eski hayat yarasını teker teker öptüm bir kez daha. üzülürse bazı saatlerde, saatli bir bomba gibi bakardı etrafa. pimine basmaktan ve beraber parçalanmaktan gurur duyacağımı söyledim ona. bunu duymak duraksattı onu. mutlu oldu. mutlu olmuş olmalı ki; çocukluğunu getirdi tanrım salona.
çocukluğundan öptüm onu. çocukluğundan öpebildim onu. öpünce sağ elime büyü yaptı tanrım. ninnilerle büyümüş bir büyüye çok benziyordu onun gözünün yaşına dokunmak.
kutsallaştırdı beni ve göğe yükseldik beraber.
öyle yükseldiydik ki; bunlar bir şairin yazabileceği bir şeyler değildi, dedim. bir teşekkür daha ettim sana tanrım. hatırla.
bunların hepsi, monoton ve küflü hislerin, mucizeleşmesiydi tanrım. bildiğini biliyorum. bildiğini biliyorum.
başkaydı, çok başka.
güneş ki öldü o da bu kadarına dayanamayıp, kapkaranlık oldu gök. ay da zaten gözlerimde saklandığından sebep, doğurmadık güneşi tekrar. güneş bizi affetsin.
yorulduk yılların biriktirdiği telaşı dişlerimizle parçalarken. yorulunca, asırlara çok benzeyen birkaç saat boyunca uyuduk. öyle uyumuş olmalıyız ki; öksüz ve yetim bir şiir karşıladı bizi uyandığımızda. öyle uyumuş olmalıyız ki; iki insanın, binlerce yapbozu, gözlerini senkronize kapatmasıyla tamamlar gibi uyumasının ardından, kaderinde böyle mucizeler olmayan anne ve babası, şakaklarına birer mermi patlatmış olmalı dedik. kızmadık hiç onlara.
öksüz ve yetim şiire bakıp; öksüz ve yetim kalmış olmalı ki bize sığınmış dedik. öksüz ve yetim kaldığını hatırlaması onu üzer belki diye, binlerce kelimenin boğazını sıktık koşar adım. binlercesinin de kalbini söktük. kelimeler bizi affetsin. ona, hiçbir kelime öksüz ve yetim hissettiremezdi artık kendini. gülümsüyordu bundan sebep.
öyle gülümsedi ki; öksüz ve yetim bir şiiri evlat edindik bayrak gibi bir gururla. ona, onu, harflerle besleyeceğimize söz verdik. durum böyleyken gülümsedi ve emdi bizi. karnı doyunca, yavaşça sallayıp yatırdık onu, savaş yaraları taşıyan çift kişilik bir yatağa.
tanrım, bazen bir şiire birkaç şehir sığdırdık da, birkaç şehre o şiiri sığdıramadık hiç. biz de sığamıyorduk normal şehirlere ki, kendimize edindik bir tane.
kendi şehrimizin adı otuz’du. iki odadan ibaret, koskocaman bir şehir. biz uyuyunca tüm şehir uyuyordu. sabah olunca da, bir çocuğun yirmi üçüncü nisanda uyanışı gibi, neşeyle kalkıyordu koca şehir.
biz, ne zaman otuz adındaki şehrin sokaklarında karşılaşsak, göğe yükselirdi kaldırımlar. caddeler isyan başlatıp, kıskançlıklarını bağırırdı kısık sesle. çünkü, ne zaman karşılaşsak; gökteki birkaç yıldız kadar kocaman sarıldım ona hiç aksatmadan. ilk çocuğunu doğurmuş bir cennet bahçesi gibi güzel gülümserdi tanrım ona sarıldığımda. böyle mucizeler altında ezilen şehir, haklıydı delirmekte tanrım. buna da delirmek yakışırdı zaten, biliyorsun.
*diyorum ki anlamıyorlar düzensiz cümlelerimi.
o beni tekrar tekrar doğurdu diyorum, mucizelere inanmıyorlar. asırlara çok benzeyen yetmiş yedi saat içerisinde, günde beş vakit, bir sorumluluk gibi. ilmek ilmek dokudu gözlerimin rengini diyorum, mucize sanıyorlar, mucizelere inanmıyorlar. oysa bunun bizim için sıradan bir eylem olduğunu, hiçbir yaratılan anlayamaz ve gözü ay kadar büyümeyen hiçbir varlık göremezdi.
haklılardı onlar da. bu yüzden, hiç kızmadık onlara.
zaman bir filin ölümü gibi yavaşlamıştı o sıralar. bana, bunun için yaratılmışım dedirten milyon tane anı biriktiriyorken, adını, bile isteye unuttuğumuz bir zaman diliminde, üç kez bir bütün olduk onunla tanrım. sağ gözüyle öldürdü beni milyonlara çok benzeyen birkaç kez. sonra öpüp öpüp doğurdu beni. büyüdüm. kocaman oldum yıllara çok benzeyen saniyeler içerisinde. parmaklarını kemiklerimde gezdirdi. parmaklarını, kemiklerimde gezdirdi. kürek kemiklerimde kelimeler pişirip, cümlelerle doyurdu beni. ömrüm boyunca bunu beklemişim gibi hissettirdi bana her bahar akşamını anlatan lokma.
doydum tanrım. milyon yıl yemesem olurdu artık.
bunlar yaşanırken, sana, içimden, sürekli teşekkür ettiğimi bildiğini biliyorum tanrım. bildiğini biliyorum.
sabah oldu ve bir kediyi aynı anda sevdik biz tanrım. gökkuşaklarına çok benzeyen gülümseyişler eşliğinde. o öyle çocukluğum gibi seviyordu ki bir kediyi, dayanamayıp, bir yıla çok benzeyen birkaç dakika boyunca öptüm onu.
onu öyle öpmüş olmalıyım ki; annenim rahmine düştükten sonra, kırk hafta boyunca dinlediğim şarkıyı açtı bana. ben onun sağ gözüyle iki yıla çok benzeyen birkaç dakika boyu sevişirken, kalbiyle şarkı söyledi bana.
o şarkının, benim için, o anda, yeniden yazılmış olduğunu biliyordum.
o şarkının, benim için, o anda, yeniden yazılmış olduğunu, öğretmiş olmalı birkaç melek ben doğmadan çok önce.
-adımgibibiliyordumçünkütanrım-
enstrümanı kalbiydi onun, yıllara çok benzeyen birkaç dakika boyunca çaldı bana.
enstrümanı onun kalbiydi tanrım!
bunu da biliyordum. bana bunu da doğmadan önce öğretmiş olmalı meleklerin.
-gümgümgümgümgüm-
sabahları bir ibadet gibi, böyle mucizelere anne ve baba olduk tekrar tekrar tanrım. en küçük çocuğumuzun adını yağmur koyduk. mutluluk geldi miydi, yağmur korkardı çok. mutlu sabahların cıvıltılı sesini ne zaman işitse küçük kulakları, uyanıp, mutlaka ikimizin birinin gözünden atlıyordu aşağıya.
ne zaman atlasa bir gözden bir yanağa doğru; farklılaşırdı da özel olmasından sebep.
o daha küçük diye mi ne, korkuyordu hep. tüm varlık son bulsun istiyor. tüm varoluşu reddediyordu. korkuyordu tanrım o çok korkuyordu. çok korkmuş olmalı ki birkaç sefer daha, kollarına izler bırakmış annesinin binlere çok benzeyen onlarca kez.
o öyle diye, kızmadık hiç ama ona. olsun tanrım. gurur duyuyoruz biz onunla.
istiyoruz ki büyüsün. büyüsün ve en kocaman kalbi olan o olsun tanrım. saniyeler içinde büyüsün o. en çabuk o büyüsün. büyümesi, sancısız olsun ve birkaç yıla benzemesin hiç. o özel.
annesi sağ gözüyle esir alırken beni, çoktan yaşlanmış ve bir üçlü koltukta, sevişiyor olsun bu sevmediği varoluşla.
-o bunu hak ediyor tanrım-
yaşadıkça bu hayatta ve yaşattıkça bu zamanı, anılara tekrar tekrar gebe kalalım, defalarca kez doğuralım ama hiçbirinin adı tekrar yağmur olmasın istiyoruz tanrım.
adı yağmur olursa çünkü bir çocuğun, imkansızdır, mutlu bir çocukluk geçirmesi. seviyoruz onu tanrım, çok seviyoruz.
-sen de en çok onu sevsene-
zaman geçtikçe, evsiz mucizeler karşılamaya başladı bizi tanrım. zira, rastgele açılmış sayfalarda, bir şeylerin ne kadar güzel anlatılabileceğini gördük defalarca. bize el sallayan mucizeydi bu da. biliyoruz. -birmelekbunudaöğretmişolmalıdoğmadançokyılöncebize-
gördük, etten geçip aşka ulaşmış birisi. birisi annesinin güzelliğini çalmış. birisi, etrafından dolaşmış bir yere varmanın. diğeri sokakları uyutmuş. hatta bir tanesinin çocuğu var. çocuğunun yeşil ela gözleri var.
öyle sevdik ki güzelliklerini, bir omurga, bir iade, bir mola, bir öpücük, bir de kanser ilacı doğurduk alelacele.
gurur duyuyoruz bununla.
(y11)
bir üçlü koltukta kocaman mucizeler doğurmaktı bu!.. tanrım, buna delirmek yakışırdı! minnettarız sana bundan sebep.
kendimi, dünyanın yaratılış sebebi gibi hissettiriyordu bana olanlar. asılardır aranaduran bir kalbin, ritmini bulması gibi geliyordu. geliyordu ki, kaburga kemiklerime kadar çektiğim dizlerim, ölümden kaçan bir atınki kadar hızlı kalbim, heyecanım ve hevesimle birlikte. soyundum ona tanrım. yeni doğmuş bir telaşla, annesine kanayan dizini öptürmek için koşan bir çocuk gibi, dikişlerimi söküp yaralarımı açtım ona. öylesine arındım kinimden ve kirimden. bir üçlü koltuğun sağ tarafında, soyundum ona tanrım. üzerimde kalmadı hiç yalanım.
zaman, bize birkaç metre uzak akmaya başladı ardından. karşıdan, yol kenarına park etmiş, kaputlarında insanlar yatan arabalara çok benziyorduk tanrım. kendi karanlıklarımızı izliyor ve büyüyorduk..
yaralarımı yaladı tanrım. yaralarımı yalayınca, elinden sıkıca tutup, yirmi bir yaşında bir mezarlığa götürdüm onu.. tanrım, uçurumlarımla tanıştırdım onu! cebimdeki enkazları, avuçlarına döktüm. anlattım, hangi binanın ne zaman yıkıldığından başlayıp, hangi evi kimin yaktığına kadar. paslı bıçaklar batırdı bazen geçmiş boğazıma, kanadım. kanayan yerlerimi öpüp, dikiş atar gibi baktı gözlerimin içine. birkaç ömre çok benzeyen birkaç dakikaydı bunlar tanrım.
bir kitap olsaydı anlattıklarım, adını ‘ömür’ koy bunun derdi annem. bir kitap gibi serdim önüne hayatımı. gözleri, bir kalp krizi gibi bakıyordu gördüklerine. içimin bazı cesetleri içinin bazı cesetlerine çok benziyordu çünkü. şaşırdık tanrım, çok şaşırdık. bazen aynı yerden kanamışız, dedik. bazen aynı sancıya kıvranmışız. çok sigara içmişiz karşılıklı uçurumlarda. göz açtığımız dünyada, aynı yangınlar yakmış bizi. aynı şiddetin depremleri yıkmış. aynı kalbin ağrısı tutmuş, aynı yangının külleri yakmış. gördüm bunları tanrım. gördüm ve istedim. bir ev olabileyim ona. yuva olabileyim, çocukluğu olabileyim de güzelleşebileyim. kendi kabuklarımdan bir yara bandı yapabileyim ona. bir daha kanamasın.
istedim tanrım. istedim. çok istedim. çünkü öyle güzeldi gördüklerim.
ağladık bunlara tanrım. tüm yaralarımı doksan kez öpüp, giydirdi beni binlerce kalbi olan bir anne gibi.
beni, kendi saçlarımdan bir ninniyle avuturken öptü beni, bir ömrün tüm kusurlarını örter gibi. öptü beni, kırk yıllık bir ağrıyı dişleriyle parçalar gibi.
tanrım, o beni öyle öpmüş olmalıydı ki; kimsesiz bir çocuğu kucağıma alıp, aşk koymak istedim adını.
tanrım! o beni öyle öpmüş olmalıydı ki, kimsesi olmak istemiştim yaşayan tüm kimsesizlerin.
bana kendimi her saniye farklı hissettiriyordu o şehir. hatırlamadığım bir zaman diliminde yaşamıştım bunları. hatırlamıyordum, çünkü ne zaman sağ gözü beni kapana kıstırsa, sevişiyordum onunla bir kanseri yener gibi.
onunla sevişmek bana bir sarhoş gibi, her şeyi unutturuyordu tanrım.
ben çok sarhoş, affetsene.
bu arada, bir ara, bu güzellikler, bu mucizeler, bu olan biten yaşanırken, öyle yavaşladı ki evren; sadece, gözlerimizi açtığımızda koşmaya başlıyor gibiydi.. öyle yavaşlamış gibiydi ki zaman, sadece, biz istersek yürüyordu sonsuz yollarda. zaman, yıllar kadar, yolları da iyi biliyor, dedik. bir ara, zira öyle bir geriye götürdü ki bizi kucaklayıp, milyar yıl önce ol demişsin de sanki bizim için olmuş gibi hissettik tanrım!
günahsa bu, bağışla bizi.
varoluşa da böyle böyle sancı çektirdik defalarca. varoluş da bizi affetsin.
tanrım, bu kaderimiz miydi yoksa bizi öyle görünce, birlikte yazdığımız bir şiir gibi, yetmiş yedi saat geçirmemizi karışmadan mı izledin? öyleyse, minnettarız.
ah! bir kapının eşiğinde dünyanın eksen kayması yaşamasından sonra yaşadıklarımı, yedi milyar insan, yedi milyar yılda, yaşayamazdı istese de.
tanrım, nedenini biliyorsun. bildiğini biliyoruz.
sırtındaki eski hayat yaralarını tekrar sayabilmek için onu dokunduğumda, içinde milyonlarca öksüz ve yetim olan bir çiftkişilikyatakta yaralarından bilmem kaç milyon saate çok benzer saatler boyunca öptüm ya onu defalarca ve tekrar tekrar. hepsi bu demiştim ben tanrım. hepsi bu.
onu ne zaman öpsem ve sağ gözü, beni ne zaman rehin alsa; ona, kaburga kemiklerimden ev yapıp, yuvası olmak istiyordum onun. bana sığındı’nın heyecanından, bana sığındı diye sarılmak istiyordum yedi milyar tane insana.
hepsine ve her şeye sahiptim sanki iki odalı bir şehirde. yedi milyar insana, o iki odalı şehirden hiç çıkmadan sarılabilirmişim gibi geliyordu bana. çünkü öyle güçlüydüm oradayken.
bu garip tanrım. çok garip.
o bana baktığında, tüm yaşamın kaynağı gibi hissettiğim çok oluyordu kendimi. bana baktığında, kendimi kutsal ırmaklar gibi hissettiğim çok oluyordu.
çünkü öyle güzel bakıyordu.
sadece ben değil. kim kime öyle baksa; yaşamın kaynağı gibi, kutsal ırmaklar gibi hissederdi kendini. normaldi bu.
bazenleri birkaç yıla çok benzer birkaç dakikada, olanı biteni düşündüğümü hatırlıyorum. hatta, diyorum;
geceleri, öyle korkunç güzellikteydi ki, bilmeden annemi aldattım dört defa. onun şefkatinden bir farkı yoktu çünkü bunun. dört uykuda dört kere. annemi aldattım. annemin bana artık küçük gelen kucağını evlat edinmiş yıllar evvel. yastığının altında büyütüyormuş onu tanrım. bizi kavuşturdu. çarem yoktu, annem beni affetsin.
bildiğini biliyoruz, söylesene ona.
ben varoluştan çok daha eskiye çok benzer yetmiş yedi tane saat geçirince onunla, gururlandım. ne zaman aynaya baksam, öpesim geliyordu gördüğümü. çünkü sabahları doğurmuştuk beraber. akşamları büyütmüştük. geceleri öldürmüştük.
sabahları bir buçuk kaşık kuru kahve ve bir miktar süt ile besliyordu beni. her yudum birkaç santim, her bardak birkaç metre uzatıyordu boyumu. kirpiklerimin bulutlara değmesine yakın, onları da öpüyordu. eşitleniyorduk tanrım beni ne zaman öpse.
avuçlarımda büyüyen bir kalbin ritmi gibi güzel şeylerdi bunlar.
bunlar olurken, bunlar olurken, tüm bunlar olurken, ben, ölümsüz şiir gibi hissetmiştim kendimi çünkü ancak o o kadar özel hissedebilirdi kendini.
ben onun yanında uyudum tanrım! ölene kadar böyle kalmak istiyorum, dedim ilk gece yanında uyuduğumda. sonraki gece, ölsem de kalmak istediğimi fark ettim. sonraki gece sana dua ettim, duyduğuna eminim. eğer, onunla birlikte uyurken ölme duamı gerçekleştirecek olursan, beni onunla yıldızdan bir tabuta koysana tanrım. güneş nil’e doğarken ve batarken dünyanın öbür ucunda; bizi beraber, hiç bilmediğimiz bir gezegene göm. gurur duyarız bununla.
otuz adındaki şehirde yara izlerini sevdim ben onun. bunu, defalarca kez, tekrar tekrar, adını bilmediğimiz, hiçbir şeyini bilmediğimiz bir gezegende, yıldızdan bir tabutun içinde, yapmak istiyorum.
tanrım, yara izlerinden öptüm onu diyebilmek için asılara çok benzeyen yirmi bir yıl bekledim. bunu, defalarca kez, tekrar tekrar, yapmama engel olma lütfen.
tanrım, bunu yapmamı çok seviyor. sırtındaki, doksan yarasını doksan kez saymamı çok seviyor. kaburgalarımdan bir şehir yaratırsam ona, onu da çok sever, tıpkı annesi ölmüş çocukları sevdiği gibi.
izin ver tanrım. lütfen engel olma buna.
(b1997)
zaman böyle böyle sancı çekti defalarca.
biz bir üçlü koltukta kocaman mucizeler doğurdukça, hep istedik tanrım. çok istedik. saatleri kollarından tutup çekiştirebilmeyi, boyunu uzatabilmeyi, onları ölümüz yapabilmeyi. istedik tanrım, çok istedik.
ellerimiz öğrenmişti artık nerede durması gerektiğini. gözlerimiz de biliyordu artık, nereye, neye, ne zaman bakması gerektiğini. büyütüyorduk halen birbirimizi, yeni kurulmuş bir hayal gibi.
iki kalp, tek ritimde atıyordu artık tanrım. başkaydı bu. çok başkaydı.
o, parmaklarını benim kaburgalarıma saplayıp, daha yazılmamış bir şiir gibi baktığında bana sağ gözüyle; dedim, dedim, bir ömrün kemale ermesi olsagerek bu. dedim, tanrının ettiği bir dua olsagerek bu. dedim, hepsi bu olsagerek.
anlatmak için bin dil bilsen de, bir kelime edemeyeceğin bir his bu dedim.
büyüdüm tanrım, yetmiş yedi tane saat sonra, mezarını bulmuş bir ceset gibi kalktım ayağa. sancının dinmesi, ağrının dinmesi, izlerin silinmesi, küllerin uçuşması gibi hafifletmişti beni tüm olan biten. zira, kalplerimiz tanışmıştı artık.
yaşadım tanrım! ben bunları yaşadım.
Delirmeseydik. Doğurmasaydık. Yapmasaydık. İstemeseydik, Vicdan intihar ederdi tanrım kendi azabından.
bildiğini biliyorum. bildiğini, biliyorum.
Tanrım, Teşekkürler!
not: üçbinaltmışüç kelimelik bir anlatıydı bu. aslında doğduğunda çok açtı karnı, kelimeleri bir barbar gibi yutuyor ve doymak bilmiyordu ama açlıktan öldü. anlatması tam kırkdokuz gün sürdü. bir üçbinaltmışüç kelimesi daha vardı aslında. hatta üstüne bir yirmisekizbin kelimelik hayali de vardı ama bir şeyler oldu ve olanlar hiç güzel olmadı. bazen bitmesi gerekiyormuş. bitti.
ikinci not: /watch?v=9S8iU1PYj8M
519 notes
·
View notes
Text
AİTHO OPS.
Ortalama ömrün 49 yıl olduğu, 1 milyon 500 bin metre karelik, 97 milyon nüfuslu, kaşı kara, gözü kara insanların yaşadığı yoksul Afrika ülkesi olan Etiyopya’nın adı.
“Yüzü yanık” demek.
Eski adıyla Habeşistan…
İşte bu yoksul, medeniyetten yoksun, kabile hayatının ve hukukunun epeyce geçerli olduğu ülke, seferberlik ilan etmiş.
Savaş için mi?
Evet.
Komşu bir devlete değil, erezyona, kuraklığa, iklim değişikliğine, kuraklık tehlikesi altındaki ülkelerinde, orman tahribinin neden olduğu iklim değişikliğinin kalıcı etkilerini ortadan kaldırmaya…
Okulları, devlet dairelerini, işyerlerini 1 günlüğüne kapatmışlar.
“Haydin bakalım” demişler, “ağaç dikmeye…”
Her kişiye 40 fidan.
1 günde 350 milyon ağaç dikmişler.
Dile kolay.
Bir, on, yüz, bin, milyon değil, 350 milyon…
Dünya rekoru kırmışlar.
Daha önce dünyada 1 günde dikilen ağaç sayısı 50 milyonmuş ve bu Hindistan’a aitmiş…
Bitmemiş.
#yeşilmiras adıyla yaz boyu devam edecekmiş bu kampanya.
Hedef 40 milyar ağaçmış…
“Yeşil Miras”
Bir uygarlık gösterisi.
Vatanseverlik…
Toprağa, ağaca, hayvana, hayata karşı duyulan saygı…
Sevgi.
Yaşadığı hayattan sorumlu olmak…
İnsan olmak…
600 yıllık Osmanlı, 100 yıllık Cumhuriyet tarihi olan bu ülkenin sıradan bir yurttaşı olarak, haberi okuyunca elim-kolum kesildi öylece kalakaldım.
İnanamadım.
Derelerimizi HES’e,
Irmaklarımızı zehirli atıklara,
Göllerimizi imara,
Topraklarımızı erezyona
Ormanlarımızı baltalara, yangına
Yeşil alanlarımızı AVM’lere, binalara, konutlara,
Havamızı termik santrallere terk eden bizler bu hayatın, uygarlığın neresindeyiz…
Kazdağları nöbeti devam ederken bugün Salda Gölü için ihale yapılacak. Çevresinde insan yaşamayan, koruma altında olan, “dünya mirası” sayılan gölün kenarına “Millet Bahçesi” yapacaklarmış…”
Ankara’da binlerce metre kare yer varken, ODTü’nün ormanına, bahçesine yurt yapmak gibi…
Yarın ne olacağı meçhul!
Sırada neresi var?
Bu kıyım, tahribat niçin?
Dünyanın en ünlü fosil’i 3,5 milyon yıllık “Lucy” Etiyopya’da bulundu. Etiyopya halkı insanoğlunun en eski atasının hatırasını topraklarında barındırıyor.
Topraklarını koruyor.
1 günde 350 milyon ağaç dikiyor.
Ülkesine insanlığına saygısını gösteriyor.
Biz var olanları yok ediyoruz.
Aşağılanan, hor görülen Afrika yerlisi dünyaya medeniyet dersi veriyor.
Biz tarihimizden bile utanmıyoruz.
Rivayettir, değildir; dalları köşkün çatısına zarar veriyor diye ağacı kestirmeyen, köşkü raylarla ileriye taşıtan bir Cumhurbaşkanından, ormanlarını kestiren, göllerinin kurumasına yol açacak emri veren başka bir Cumhurbaşkanı…
Ne güzel sözdür şu Kızılderili atasözü:
“Yalnızca son ağaç kesildikten, son ırmak zehirlendikten, son balık yakalandıktan sonra... Ancak ondan sonra paranın yenemeyeceğini anlayacaksınız…”
Anlayacak mıyız…
Mirza ARABACI 🖌️ 🍁 🍁 🍁
7 notes
·
View notes
Video
Batu Akdeniz - Seher Vakti (Barış Manço Cover)
Sözleri: Sabah seher vakti düştüm yola Anam sordu "nire oğul böyle?" Dedim "ana fazla sorma Bağrım yanık yeter sorma" Seher vakti düştüm yola
Günler boyu yol aldım, durmadım Pınar başlarında konakladım Dağlar taşlar geçit verdi Çayır çimen kilim serdi Seher vakti düştüm yola
Ben bir yeşil gözlü yar sevmiştim Gece gündüz başın beklemiştim Bir kış günü vakit çaldı Yarim son uykuya daldı Uyanmadı gitti uzaklara
Yıllarca kurda kuşa dert yandım Zaman geçer unuturum sandım Kerem derdiyle yanarmış Mecnun sararır solarmış Benim derdim beni vurdu yola
Gurbet ilde ülke ülke gezdim Yarim için bu şarkıyı düzdüm Gitarımdan çıkan sesler ok gibi bağrımı deler Seher vakti düştüm yola
Sorarlar "Barış ne edersin orda?" "Nasıl ağır gelmez mi ki sıla?" İşte içim döktüm dostlar Sorman artık Tanrı aşkına Benim derdim beni vurdu yola Offf offf offf
#müzik #şarkı #canlı #cover #akustik #rock #türkçerock #anadolurock #gitar #barışmanço #batuakdeniz #sehervakti
(via https://youtu.be/r_UXTm7d034)
3 notes
·
View notes
Text
kimse temizim demesin
Sonra onlar çılgınlık bitip Sürü dağılınca, yapayalnız gecelerde Durgun ve dilsiz, yastıklara çivili Bir mızıka sesiyle uyanmazlar mı Asaf'ın ateşlere karşı çaldığı?..
Bir otel odasında gencecik çocuklar Çırpındıkça bir yudum soluk için Üzerine benzin döküp oynayanlar Onlar bir gün öpmeye eğilince çocuklarını Dudaklarında duman ve yanık et kokusu Boğum boğum tıkamaz mı soluklarını?..
Sevgisiz bir Tanrının kinle büyüttüğü Ölüme tapınan o siyah adamlar Onlar bir gün yağmurlardan sonra Güneş salkım salkım dallarda yanarken Rüzgârdan utanıp sudan korkmazlar mı?..
Ayrılık herkesin kapısını çalar bir gün Dağlar kararırken ya da günün eşiğinde Onlar, saz kırıp şiir yakanlar İçlerinde gezinen kederi bir türküyle Bastırmak isterlerse derinden ve sessiz Çalmazlar mı duvarlara kirli bedenlerini?..
Kimse temizim demesin, kimse Bütün bir ülke odun taşıdı Behçet'in yangınına... Onlar, secdesi küf kıblesi korku olanlar Onlar bir gün ölüm menevişlenince içlerinde Tütmez mi kirpiklerinde "dumanı lekesiz biri"?..
şükrü erbaş
6 notes
·
View notes
Text
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Staj Yapacak Öğrencilere Müjde https://saglikagi.net/cumhurbaskani-erdogandan-staj-yapacak-ogrencilere/?feed_id=48753
0 notes
Text
THY’den Şehit Yakınları, Gaziler Ve Gazi Yakınlarına Uçak Biletlerinde İndirim https://ift.tt/zXAPB0K
THY’den Şehit Yakınları, Gaziler Ve Gazi Yakınlarına Uçak Biletlerinde İndirim
THY’den Şehit Yakınları, Gaziler Ve Gazi Yakınlarına Uçak Biletlerinde İndirim
THY Genel Müdürü Bilal Ekşi, sosyal medya hesabından baylaştı.
Şehit yakınlarımız, Gazilerimiz ve gazi yakınlarımıza iç ve dış hat biletlerimizde %50 indirim Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız ile YK Başkanımızın imzaladığı protokol ile indirimli biletler 1 Aralık’tan itibaren mobil ve Web sitemizden alınabilir hale gelecektir.
Araştırmam sonucunda da Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı web sayfasındaki açıklamayı sizinle paylaşıyorum
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Türk Hava Yolları (THY) arasında, şehit ve gazi yakınları ile gazilere uçak biletlerinde yüzde 50 indirim uygulanması ve hak sahiplerine kolaylık sağlanmasını öngören protokol imzalandı. Bakanımız Derya Yanık, THY ile veri ve bilgi paylaşımı yapılacağını belirterek, “Sistem hayata geçtiğinde, bilet alım işlemlerinde, bilgiler internet ortamına girilir girilmez indirim hak sahibi vatandaşlarımıza online olarak uygulanacak.” dedi
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Türk Hava Yolları (THY) arasında, şehit ve gazi yakınları ile gazilere uçak biletlerinde yüzde 50 indirim uygulanması ve hak sahiplerine bilet alımında kolaylık sağlanmasını öngören protokol imzalandı.
THY Genel Müdürlüğü‘nde düzenlenen protokol imza töreninde konuşan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, protokolle şehit yakınları, gaziler ve ailelerinin indirimli uçabileceğini, engelli vatandaşların ve refakatçilerinin de biletlerini çevrim içi ortamda indirimli alabileceklerini söyledi.
THY’nin, uluslararası arenada Türkiye’nin öncü markası olduğunu vurgulayan Yanık, “Protokolle elektronik ortamda veri ve bilgi paylaşımı sağlayacağız. Böylece THY ile yolculuklarında indirimden yararlanacak şehit yakını, gazi, gazi yakını ve engelli vatandaşlarımızın T.C. kimlik numarasıyla anlık sorgulama yapması mümkün olacak. Sistem hayata geçtiğinde, bilet alım işlemlerinde, bilgiler internet ortamına girilir girilmez indirim hak sahibi vatandaşlarımıza online olarak uygulanacak.” bilgisini verdi.
Acenteye gitme zorunluluğu kalkacak
Acenteye gitme zorunluluğunun ortadan kalkacağını dile getiren Yanık, engelli vatandaşlar ve refakatçileri ile şehit ve gazi yakınları ile gazilerin, evlerinden çıkmadan indirimli bilete kolaylıkla ulaşabileceklerini anlattı.
Türkiye’nin, iktidarları döneminde sosyal hizmet ve sosyal yardım alanında geliştirdiği politikalarla dünyada örnek bir ülke haline geldiğini kaydeden Yanık, “Her kesimden insanın sorunlarının çözülmesi, en iyi imkanların sunulması için hassasiyetle çalışmaya devam ediyoruz. 20 yıldır bunu hak temelli, fırsat eşitliğini ve bağımsız yaşamı önceleyen bir bakış açısıyla çalışarak yapıyoruz. Sorunları yok sayarak değil birer birer çözerek yapıyoruz.” diye konuştu.
Uçuşlarda indirim oranı yüzde 50’ye çıkarıldı
THY Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bolat, imzalanan protokolle şehit yakınlarına yönelik uçuşlarında yüzde 20, yurt dışı uçuşlarında ise sadece gazilere yönelik yüzde 40 oranındaki indirimin hem yurt içi hem de yurt dışı uçuşlarda yüzde 50 oranına çıkarıldığını söyledi.
Hak sahiplerinin bu indirimlerden faydalanabilmeleri için acentelere gitme zorunluluğunun ortadan kalkacağına dikkati çeken Bolat, şöyle devam etti:
“1 Aralık itibarıyla internet kanallarımız ve mobil uygulamamız üzerinden işlemlerini gerçekleştirebilecekler. Engelli vatandaşlarımız ve refakatçileri de kendilerine uyguladığımız yüzde 25’e varan indirimleri aynı tarihten itibaren internet kanalları ve mobil uygulamamız üzerinden kullanabilecekler. Bu protokollerle 1 milyon 400 binden fazla vatandaşımız işlemlerini internet kanallarımız ve mobil uygulamamız üzerinde gerçekleştirilebilir hale gelmekteler.”
Konuşmaların ardından Bakan Yanık ile Bolat, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile THY arasındaki protokolleri imzaladı.
THY'den Şehit Yakınları, Gaziler Ve Gazi Yakınlarına Uçak Biletlerinde İndirim 9
THY’den Şehit Yakınları, Gaziler Ve Gazi Yakınlarına Uçak Biletlerinde İndirim
from 0 554 1730000 I [email protected] / Güncel Havacılık Haberleri https://ift.tt/xql5fp7 via IFTTT
0 notes
Text
Yıkımın Adresi; Yeni Türkiye!
Bir resim ortaya çıkıyor. Resmiyet, müesses nizam denilenin var ettiği görüntü, eğrelti ve hiç kesintisiz çürük/çürüten bir ülkenin ol suretini yansıtıyor. Dört bir yanda var edilmiş olanın tezahürü bir eksik gedik hal menzili işliyor, kuşatıyor. Doğrudan, yalın ve çapaksız bir ülke sureti imal edilirken cerahat var ediliyor hemen hemen hiç kesintisiz olarak. Bir derdin üstüne eklenenler ile yaralar kanatılarak, nefret kutsanarak bir yer / saha yurt diye yutturulmaya çalışılıyor. Hala bu kadar kesintisiz, hala bu kadar doğrudan bir kötülüğün ta kendisi imal ediliyor.
Cerahatin sarıp kuşattığı şu menzilde ortaya çıkan resim bunun suç üstü halini bildiriyor. Devlet hep faildir. Bütünlüklü bir cerahatin var ettiği cüretle iş bu sahada savunduğu, var ettiği, güncellediği şey yıkımdır. Her karede biraz daha belirgin kılınır bu mesel. Her kare ve ortaya çıkan toplam her gün biraz daha dibine doğru hızlıca göçen bir menzildir. Hayat bu sahanlıkta kesintisiz yağmalanandır işte. Böylesinden ibaret bir suret ortaya çıkartılır. Memleket memleket olma halinden çıkartılırken çürük, eksik ve hep kanayan bir yara gibi bir toplamın varlığı kesintisizleştirilir. Hayat her ne haldedir, nerededir?
Bir resim güncellene gelendir. Cerahatin, kötülükle buluşan nefret söylem ve eyleminin bir uzamdaki birlikteliğinden bir ülke var edilmek istenmektedir. Adaletin kağıt üstünde, hak ve hukukun lime lime olunup herkesin kendi bildiğini açık ve yalın bir biçimde okuduğu aslında cerahatin dümen suyunda yürüyen bir çukur var edilir. Düzen bu hallerin toplamında cerahatle var edilir. Düzen diye sayıklanan mesele hep daha derin kırılmaların sahnesidir. Bir resim ortaya çıkıyor.
İçinde kalakaldığımız, dört bir yandan kuşatıldığımız ve hemen hemen hiç eksiksiz olarak taarruzlara rehin edildiğimiz bir biyopolitik cendere sureti karşımızda bina olunuyor. Hak ihlallerinden, suçun ta kendisi olan fiziki / psikolojik işkenceye kadar düzenin devamlılığı sağlama alınan bir menzil işlenmekte, aralıksız güncellenmektedir. Bir resim, tablo, suret karşımızda açıktan var edilmektedir. Cerahatin eski / yeni ülkesidir.
Cerahatin yeni, eski tanımlanmış olanın üstüne eklenmiş olunan bir surettir enikonu var edilen. Hayat bu sahnede bunca açık, bir o kadar yalın, aralıksız bir çürü(t)meye mahkum edilendir. Toplumsal devinim mutlak / kati çürüme ile var edilendir. Bugünün ülkesinde hayat mefhumu rehindir. Bugünün yenisi, tüm o bahisleri yerle bir eden, hayat meselinin köküne kibrit suyu dökmeye cüret edenlerin istenciyle biçimlendiriliyor. Ya haklar gasp, ya sözcükler darp, ya insanlık meseli ayaklar altında ezilip biçiliyor.
Etkin Haber Ajansı’ndan aktaralım: “Mamak'taki bin 312 konutluk projesinde çalışan 225 işçiden 15'i yaklaşık 2 yıldır maaşlarını alamadıkları gerekçesiyle şantiyede 22 Kasım 2018 tarihinde inşaat önünde direnişe başlamıştı. "İşçiyiz haklıyız kazanacağız", "TOKİ paramızı ver" sloganlarını atan işçiler, Meclis ziyaretçi girişinde önlüklerle yaşadıkları haksızlığı ve emek düşmanlığını protesto etmek istedi.
Polis eyleme izin vermeyerek Doğan Özkaya, Ömer Özkaya, Hasan Durgaç, M. Hanifi Durgaç adlı işçileri gözaltına aldı. İşçilerin eylemine HDP Milletvekillerinden Şevin Coşkun, Zeyney Özen, Hüseyin Kaçmaz ile CHP Milletvekillerinden Murat Emir, Gamze Taşçıer, destek verdi.
CHP'li Milletvekili Gamze Taşçıer, işçilerin gözaltına alınmasına tepki göstererek, "Hak ettikleri ücretleri almak için her türlü yolu denemeye çalışıyorlar ama bir türlü seslerini duyuramadılar. Her seferinde kapılar yüzlerine kapandı. En son bugün seslerini duyurabilmek için Meclis'in demirlerine kendilerini kelepçelediler. İşçilerin bu haklı talebinin bir an önce karşılanması için gereğinin yapılması gerekiyor. Bizler seslerini duyuyoruz, sorunlarını biliyoruz. Seslerinin duyurulması için elimizden geleni yapacağız" dedi.”
Bir resim ortaya çıkıyor. Cerahatin oluşturduğu yıkımın her nasıl hepimizi ama istisnasız hepimizi kuşattığını bildiriyor. Cürümler icat olunuyor. Konuşmak bile suç addediliyor. Yaralardan dem vurmak, onu göstermek, anlaşılır kılmak gibi çabalar ötekileştirilmeye kafi görülüyor. Ankara’daki gibi Toki İşçileri, Havalimanı İşçileri, Flormar Direnişçileri ol Yüksel Caddesi ile özdeşleşmiş olan karar hükmünde kararname ile işlerinden edilen insanların sunduğu şey de işte bu yukarıdaki tahayyüllerdir. Milletin meclisi denilen saha ve sahnenin sıradanın olmadığını afişe eden tahakküm ve yıldırı bu menzilin halini açıkça görünür kılmaktadır.
Cühela cüretinin hak gasbı ve baskılama gayretine boyun eğmemek gözaltını beraberinde getirmektedir. Onca demokrasi nutku her ne içindir? Her köşeye yazılan hak, hukuk bahsi her neye yaramaktadır sahiden? Bir tahakküm veçhesi olarak yönetilen, yönlendirilen bu yeni ülke her nedir, bilmek için alim olmaya gerek var mıdır? Cerahati ülkü belleyen tüm o terörü kırmızı çizgi belirteci kılanların sahnesinde yoksunluktur sıradana pay edilen. Yoksunlaştırma bir süreğen meselin ta kendisi kılınmaktadır. Cerahatin boyunduruğunda bir ülkenin imalinde sıradan emekçinin üç kuruşuna göz dikilip, insani yaşam standartları bahsinin topyekun lağvıdır mesele, hal budur.
Markalarla donatılmış, ışıltılar içerisinde gösterilip, duraksanmadan güllük gülistanlık diye anılan yerin hali işte şu yukarıdaki gibidir. Eskiden Ataşehir Belediyesi’nde çalıştığı belirtilen bir işçi taşeron firmadan alacaklarını tahsil edemeyince belediye önünde kendini yaktı. Evrensel Gazetesi’nden aktaralım: R. K. isimli kişinin bir taşeron işçi olduğu öğrenildi. Nisan ayında belediye şirketine geçişler sırasında işten çıkarılan işçinin tazminatının da ödenmediği belirtildi. R.K. Kartal Lütfü Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Taşeron firmada çalışırken alacaklarını tahsil edemeyen R.K. Ataşehir Belediyesine başvurdu. Yetkililerden olumsuz yanıt alınca öfkelenen R.K. belediye önüne gelerek kendini yaktı. Yangın söndürme tüpüyle müdahale sonrası ambulansla Kartal Lütfü Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Yara ve Yanık Merkezine nakledildi. İşçinin durumu ciddiyetini koruyor.
Ataşehir Belediyesi, olayın ardından bir açıklama yaptı. Açıklamada, "Belediyemiz ile çalışan bir yüklenici firmanın çalışanı, kendi firmasından alacağı olduğu için Ataşehir Belediyesine gelerek yetkililerden ödeme konusunda yardımcı olmalarını istemiştir. Belediye yetkilileri yardımcı olmak amacıyla yüklenici firma ile görüşmüş, ilgili ödemenin 11 Ocak Cuma günü yapılacağını öğrenip çalışana iletmiştir. Ardından belediye binasından ayrılan kişi bir süre sonra belediye binasına yeniden giriş yaparak elindeki yanıcı maddeyle kendini ateşe vermiştir. Belediye güvenlik görevlileri olaya anında müdahale etmiş ve çalışan hastaneye kaldırılmıştır" denildi.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Devrimci Yapı İşçileri Sendikası (Dev-Yapı-İş) üyeleri, Ataşehir Belediyesi’ne bağlı Canlar isimli taşeron firmasında çalışırken 3 aylık ücretini alamadığı için kendini yakan işçi Ramazan Karabacak için belediye önünde basın açıklaması yaptı.
Basın metnini okuyan Dev-Yapı-İş İstanbul Üçüncü Bölge Temsilcisi Hasan Oğuz, krizi fırsat bilen patronların taşeron sistemini de kullanarak para kazandığı halde ödemelerini yapmadığını dile getirerek, ücretleri ödenmeyen onlarca işçinin ya binaların tepesine çıktığını, ya da dün olduğu gibi bedenini ateşe verdiğini hatırlattı. Evine haciz gelen, çocuğuna harçlık veremeyen, ev kirasını, faturalarını ödeyemeyen işçilerin bunalıma girerek kendine zarar verme yoluna gittiğini vurgulayan Oğuz, “Krizden çıkış için patronları kurtarma derdinde olan hükümet işçilerin çığlıklarını, haykırışlarını duymuyor. Sanki krizi biz yaratmışız gibi faturayı bize ödetmek istiyorlar. Ödemeyeceğiz” dedi.
Hayat hakkının bile isteye çürütülmesi bunca kesintisiz kılınırken, var edilmiş, yahut da emek karşılığı elde edilmiş olan tüm hakların talanı da kesintisiz kılınmaktadır. Böylesi bir sığlığın ülke diye yutturulması gayreti bir kez daha, çaresizliğin onlar için değil tam da sıradan olanların ekmeklerinin un ufak edilmesi gerçeği olduğunu göstere gelmekte, bütünüyle ifşa etmektedir. Hayat yağmalanmaktadır, tüm o janjanlı sunumlar, gösterişli cümleler, boyuna alkış kıyametin arasında, iki arada bir derede memleketin hali de tüm o ahvali de bildirilmektedir, bizatihi o yıkımı, taarruzu yaşayanlar eliyle, şimdi ve burada!
The Economist tarafından gerçekleştirilen “Demokrasi Endeksi 2018: Ben De!” isimli raporda şu yukarıdaki iki kısa örnekte olanın devamlılığı duyurulur. Demokrasinin iş bu sahadaki varlığının yıkımında hangi evredeyiz bunu bildirir. Birkaç satırlık cümlenin en kestirmeden sunduğu şey bir büyük resimdir, her şeyin simsiyah kılındığı. “Euronews’ün aktardığına göre, seçim süreçleri, çoğulculuk, sivil özgürlükler, hükümetlerin işleyişleri, siyasi katılım ve siyasi kültür gibi konulardaki durumlara göre ülkelerin puanlandırıldığı raporda Avrupa’nın dünya genelindeki ortalamasını düşüren ülkeler arasında İtalya, Türkiye ve Rusya gösterildi.
Türkiye 2018’de 10 sıra birden gerileyerek 110’uncu oldu. Türkiye’nin yaşadığı düşüşe gösterilen gerekçeler arasında yeni sistemde cumhurbaşkanının yeteri kadar denetlenememesi yer aldı. Türkiye’de 2018 haziranında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin olağanüstü hal şartlarında gerçekleştiği ve “Büyük oranda adil olmadığı” belirtildi.”
Bir resim ortaya çıkıyor. Hak talanının, demokrasi mefhumunun kırıma rehin olunduğu bir güncelliğin imali süre gidiyor. Cerahat artık saklı / gizli olmadan açıktan, göstere göstere ve hiç çekincesiz var edilmektedir. Bir ülke tahayyülünün pespayeliği doğrudan doğruya canlı yayınlarla eylenendir. Cüret, cühelalık, pespaye bir rezilliğin dümen suyunda yaşam istencine kasıt biteviyedir. Yol yoktur, meram zayidir, hayat eksiktir hep eksiltilendir. Tüm ol bahislerin ışığında bir ülke dizaynı söz konusudur. Hak talanı güncel kılınırken, ol yeni ülke meseli aralıksız bir deneyi var etmektedir. Hayat böylesi bir oyun mudur?
Hayat bunca rahatça delik deşik kılınabilecek bir mesele ya da eğlence midir? Yapılandırılan yer, oluşturulan düzen, var edilen mefhum tüm bu eğreltilik üzerinden güncellenirken yaşamak her neye dönüştürülür. Bir resmin var edilmesi güncelleniyor. İçinde kalakaldığımız çürümenin en nesnel hallerinden bir yeni saha, yer, ülke güncelliği var edilmeye çalışılıyor. Cerahat artık her yeri aralıksız kuşatıyor. Görmedik, duymadık ve bilmiyoruz veçheleri güncellenirken yaratılan yıkım icraat gibi sunulmaya devam olunuyor.
Hayatın berhava edilmesi kesintisiz kılınırken itirazlar daha en başta imha olunup ses kesiliyor. Bütün mesel bir düzeni imal ederken, aykırı diye anılan tüm sesleri, sorgu tahayyüllerini yok etmek olarak biçimlendiriliyor. Geleceğin zayi olunduğu bir menzilde şimdi böyle tırpanlanıyor. Geleceği hiç kılınmış olan yerde, an’da had ve hudut tanımayan bir cüret ile zapt olunur. Demokrasi endeksinde alınan sıralama ve varılan yer ise bu bahislerin taçlandırıldığı bir utanç sertifikasıdır.
Demokrasi tahayyülünün elden çekilip, çalınan bir cismaniliğe kavuşması bu tablodaki izi ya da yeri veyahut da memleketi var edenleri hedef aldığı artık barizdir. Vaat olunan ile ol gerçekten gerçek kılınan, düzen diye anılanın icraatları ve biypolitik cenderenin her ne olduğu, kılındığı bir tek araştırmadan değil dört bir yanda avaz avaz duyurulandır. Utanç içinde yaşamaya devam eden yerin bir ülke tahayyülünden uzaklığı afakidir. Dibine doğru göçmeye devam diyen yerin hakikatidir mesele. Cehennemî olanın burada bir hayat vaat edebileceği yanılgısıdır sorun.
Her şeyi en başta da kendine dönük / dair olan hakların talanını umursamayan yerin halidir görünür kılınan. Demokrasi endeksi raporu bu hal bildirendir. Yaşam tıynetsizce çürütülmesine devam denilendir. Bu sıralama bir yarışma değildir, olan bitenin nasıl da bir karanlık olduğunu anlatandır hala ve hala. Bütünleşik, birleştirildiğinde dehşeti görünür kılan bir menzilde o güllük gülistanlık hal yıkımındır. Var edilen kapkaranlık ülke halinin her neye yol verdiği duyurulandır gerçekten işitmek isteyene.
10 Ocak Dünya Çalışan Gazeteciler Günü olarak kutlanmaktadır. Memleketin demokrasi ile teşviki mesaisinin halini görmek için yüz kırkın üstünde gazetecinin tutsak olunduğu bir menzilde gün aşırı gazeteciler için yeni tutsaklıklar dizilirken Gazete Karınca’nın ol imtiyaz sahibi Necla Demir hakkında Afrin’e yönelik işgal girişimi sırasında siteden yayınlanmış olan haberler öne sürülerek bir iddianame hazırlanır. Gazete Karınca’dan şu meramı ilintileyelim:
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu tarafından Gazete Karınca İmtiyaz Sahibi Necla Demir hakkında yürütülen soruşturma sonucunda iddianame hazırlandı. “Zincirleme şekilde örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla hazırlanan iddianame, sunulduğu İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Soruşturmanın 21 Ocak 2018 tarihinde Başbakanlık İletişim Merkezi’ne (BİMER) yapılan bir ihbar maili üzerine başlatıldığı ortaya çıktı. Gönderilen ihbar mailinde yayınlanan haberler nedeniyle gazetemizin “PYD/PKK sözcülüğü” yaptığı ileri sürüldü. Söz konusu ihbar maili üzerine İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü tarafından gazeteci Necla Demir hakkında 8 Mayıs 2018 tarihinde fezleke hazırlandı.
Demir hakkında yöneltilen suçlamaların büyük çoğunluğu ise 20 Ocak 2018’de başlayan Afrin’e dönük operasyona ilişkin yapılan haberler ve röportajlardan oluşuyor. Bu kapsamda gazetemizin internet sitesinde 13 Şubat 2018 tarihinde yayınlanan “Zihniyet 1915’tekiyle aynı; Eğer değişseydi Dink öldürülmez, Afrin hedef alınmazdı”, 28 Şubat 2018 tarihli “Afrin’den ateşkese uyulsun çağrısı: Hastanelerin kapasitesi yetmiyor, tıbbi yardımların yolu açılsın”, “57. Gününde Afrin’e operasyon sürüyor, saldırılar kent merkezine uzandı” başlıklı haberler iddianamede suçlama konusu yapıldı. Afrin ile ilgili haberlerinin yanı sıra yine KCK’nin Şengal’den çekilme kararı alması ve Irak Kürdistan Bölgesi’ne yönelik hava saldırılarına dair servis edilen haberler de iddianamede yer aldı.
Hakkında başlatılan soruşturma doğrultusunda ifadesi alınan Demir, yöneltilen suçlamaları reddedip, servis ettikleri haberlerin halkın haber alma hakkı, basın ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu savundu. Buna rağmen hakkında hazırlanan iddianamede, “Her ne kadar şüpheli suçlamayı kabul etmediğini beyan etmiş ise de verilen haberlerin bir bütün halinde incelenmesinde tek taraflı ve tarafgir bir haber ve yorumlara yer verildiği, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Afrin’e yönelik operasyonunun işgal, işkence ve sivil katliamı olarak gösterilmeye çalışıldığı, bu şekilde PKK/KCK ve bu örgütün Suriye uzantısı olan PYD/YPG lehine haber verilmeye özen gösterildiği kanaatine varıldığı, şüphelinin paylaştığı içeriklerin PKK/KCK ve Suriye uzantısı PYD/YPG silahlı terör örgütünün cebir, şiddet ve tehdit içeren eylemlerini övücü ve meşru gösterici nitelikte olduğu” değerlendirmesinde bulunuldu.
Çürümenin membası kılınan bir sahnede yaşatılan her gün, var edilen her gündem maddesi insan olma hâlini de berhava etmektedir. Sahiden bir ülke dediğiniz şeye gerçekten düşman olsanız bu kadarını yapamazdı muktedir. Yaratılan ve güncellenen bir sınırda hayat imini toptan zayi kılmaktadır. Destanlar yazıldığı öne sürülen, kimsenin ne sesine ne de sözüne müdahalede bulunulmadığı zikredilip demokrasinin beşiği tatavası yapılırken olmakta olan yitik bir ülkenin çukurlaşmasıdır.
Silinmeye yüz tuttuğu öne sürülen cerahat, cuntacı rejimlerin aklındaki menzilin birebir sureti hayatlarımıza yeniden eklenmektedir. Bir resim karşımıza çıkartılmaktadır. Cürmü ve suçu, yıldırı ve karanlığı, nefessizliği ve çürümeyi beraberinde getiren yer yeni ya da eski fark etmeksizin ülke değildir. Burası bir toplama kampı, bildiğiniz tüm insani edimin yerle bir edildiği bir menzil, gördüğünüz, duyduğunuz, anladığınız hepinizin, her birimizi ilgilendiren yıkımın vardığı “şimdilik” sonucudur. Alışıyor musunuz. Bitimsiz bir yıkımı hemen her günü kuşatan bir karanlığı içinize gerçekten sindirebiliyor musunuz. Alışıyor musunuz! Devri devranın salt yok etmek ile kurgulandığı, ötenin, yarının söz konusu bile edilmediği bir yerde aklınız bütün bu çürümeyi sindirebiliyor mu, soruyor musunuz!
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2019
Görseller: Illustrations By Daria MURAKAWA – v/Behance
#demokrasi#söz hakkı#yaşama istenci#faşizm#tayyibistan#çürük düzen#devlet zulmü#işkencehane#yıkım#yıldırı#manipülasyon#anarşizan#ses#soluk alabiliyor musunuz?#yara#biyopolitika 101#emek mücadelesi#toki#ataşehir belediyesi#insan hakları#demokrasi endeksi#the economist#afrin#gazetecilik suç değildir#yok etme hali#çürümüş ülke#kelimeler#ah#sınav
1 note
·
View note
Photo
Hayat Yolu. Terzi Fikri Sönmez in anısına Gecenin icinde kaybolmuş Yüzler belirginleşir Gün doğarken, Sanayi yollarında Sabahın ilk ışıkları Usulca silip giderken Yer yüzünden karanlığı.. Sıcak çayın buğusunda Yüzleri ağarırdı emekci insanların. Gecenin vitrinine konulmuş Büyük bir ışık yansımasıydı Gençlerin gözlerindeki umut Yüzlerinde tan yerinin ilk ışıklarıyla Başlar sömürüsü emeğinin Ki gençliğin en yoğun sömürüldüğü Ülke olarak adı geçer ülkemin.. Benimse yüreğim Kalem ile Dudağımın aradına sıkıştırılmış Gözlerin görmeyeceği Yerlerine dokunur durur kalemim Açlığın sefaletin ve satılmış namussuzlugun.. Oysa Akşamdan kalma titrek ellerim Sevecenlikle dolaştırırdı kalemi! Kirlenmemiş beyaz sayfalar üzerinde Rotorlar arasında çıtırdayan Bilya sesleri ile avunur Disleri eskimiş bir cıvata Boşluğunda bedenim. Gözlerim sersem uykuların şaşkını.. Açarım gözlerimi birden Kırık tahta masalara öykünür, Bir sigara yakar Derin bir nefes cekerim Ki çigerlerimi patlatırcasına Dudaklarıma yapışır, Yakar dudaklarımı son nefes Sonra türkü sarhoşluğuyla Avunur dudaklarım.. Gözlerim Hayat ormanında kaybolmuş İri çocuk gözü renginde Her gün pazartesi olurdu Kara sürmeli kadınların Kara apak gözleri gibi Hafta sonuna özlemim.. Hasret sürmesini çekerim gözlerime de! Yüzleri kömür karası çocuklarla Her gün el sallar dururum İskeleden gemilere Bulvar yolundan geçen otobüslere.... Küçük, nasırlı parmaklardan Avuçlarıma dökülür tüm şehir Yanık yağ eksoz gazlarıyla Rüzgarlar alır yüzüme sürer Fatsa iskelesinden eserek Kirpiklerimizin üzerinden çekip gider.. Güvercinlere emanet ederim Fatsa semalarında mavi sevdayı! Bilirim doyurmaz beton yığını ve susuz sokakları kuşlarını bu şehrin! Ve bazen çocukluğum tutsağı olur Halkım için düşüncelerim İskencelerde kalsada bedenim; Deniz kuşlarının gagalarıyla Hala adını yazarım Karadeniz dağlarına Devrimin...... Fikri Sönmez'in Anısına. Abdullah Oral.. https://www.instagram.com/p/CgrfSnuMYSC/?igshid=NGJjMDIxMWI=
0 notes