#2 temmuz 1993
Explore tagged Tumblr posts
deniz-mehtap · 10 months ago
Text
Tumblr media
"Toplumun içindeki farklı düşünceler, farklı inanışla ne olursa olsun milli birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmesini bilen bir milletin başarama aşamayacağı engel yoktur..."
73 notes · View notes
okuryazarlar · 10 months ago
Text
Tumblr media
44 notes · View notes
insanzee · 10 months ago
Text
Tumblr media
#unutMADIMAKaklımda#
Tumblr media
28 notes · View notes
bulutluluk · 2 years ago
Text
bin kez budadılar körpe dallarımızı
bin kez kırdılar.
yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz
bin kez korkuya boğdular zamanı
bin kez ölümlediler
yine doğumdayız işte,  yine sevinçteyiz.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüz�� aşkın yüzü oluncaya dek!
Adnan Yücel
Tumblr media
52 notes · View notes
dilsel · 2 years ago
Text
Sivas katliamının üzerinden tam 30 yıl geçmesine rağmen açılan yaralar hala kapanmadı. Acıyı ve ateşi yüreğimizde hissettiğimiz, her temmuz başında olduğu gibi “Güneşin Ozanlarını” andığımız günlerdeyiz.
Oysa kim bilebilirdi ki “aydınlığın” karanlık ellerce yakılarak tutuşturulacağını?
Tumblr media
10 notes · View notes
nesrin-c · 9 months ago
Text
“Bende sönen şavkıması sürsün diye yaşamın
Bu kuşları senin için gözlerimde sakladım”
2 Temmuz 1993 tarihinde yaşanan Sivas katliamından ağır yaralı olarak kurtuldu ancak komadan çıkamayarak 9 Temmuz 1993'te Ankara'da öldü.
şair ve yazar #MetinAltıok’u saygı ve özlemle anıyorum.
Tumblr media
136 notes · View notes
elestirenadam · 20 days ago
Text
Tarafımızı seçelim.
Ben eylemlerde kullanılan tarafsız kalmamak, apolitik kalmamak üzerine yazılan yazılara, yapılan çağrılara fazlasıyla katılıyorum. O halde birkaç sorum olacaktı: -Türkiye’nin kanını emen sıcak para komisyoncularına, büyük faizcilere, dolar borsa vurguncularına, tarikat rantçılarına ve sıcak para ekonomisini savunan partilere neden sessiz kalıyorsunuz? Serbest piyasa ekonomisinden mi yanasınız, üretim ekonomisinden mi? -DEM Partiye verilen ve Mehmetçiğimize kurşun olarak giden yıllık 500 Milyar TL’ye neden susuyorsunuz? -DEM Parti’nin ele geçirdiği belediyelerde atılan işçilere neden sessiz kalıyorsunuz? -İzmir Konak’ta 115 gündür hakları verilmeyen işçiler için ne ses çıkardınız? -Gümüşhane’de grevdeki 400 maden işçisinin niye yanında yoksunuz? -Çayırhan işçisi hükûmetin özelleştirme siyasetine karşı aylarca mücadele etti, Ankara’ya yürüdü. Niye tarafsız kaldınız, niye apolitik kaldınız? Enerji güvenliğimiz sizi ilgilendirmiyor mu? -CNN International’e konuşan Özgür Özel, “Ülkemizin Batı ile güçlü bir ilişkiye sahip olmasını, NATO'ya güçlü bir şekilde bağlı olmasını istiyoruz. Ayrıca ülkemizin, tüm bu ülkelerle ilişkilerinin artmasını ve gelişmesini istiyoruz.” dedi. AK Parti zaten NATO’cu, AB’ci. Türk askerini Nâzım Hikmet’in deyimiyle 23 centlik asker yapan, 12 Mart, 12 Eylül darbelerini ve 15 Temmuz darbe girişimini yapan NATO’nun yanında mısınız? PKK ve FETÖ’yü, ASALA’yı besleyen NATO’nun yanında mısınız? 1 Mayıs 1977 Taksim, Kahramanmaraş, Erzincan, Çorum katliamları; 2 Temmuz 1993 günü Madımak’ta aydınlarımızın yakılması ve hemen üç gün sonra Kemaliye Başbağlar’da köylülerimizin kurşuna dizilmesi gibi katliamlar yapan NATO’yu mu savunuyorsunuz? Org. Eşref Bitlis’leri, Uğur Mumcu’ları, Bahriye Üçok’ları, Muhsin Yazıcıoğlu’larını, Gaffar Okkan’ları suikastle şehit düşüren NATO’nun yanında mısınız? PKK’ya yüz binlerce tır silah veren, Atatürk ve Erdoğan’ı tatbikatlarda düşman cepheye koyan NATO’nun yanında mısınız? NATO, sıcak para ekonomisinin sopasıdır. Küreselleşmenin sopasıdır. Açık konuşun. NATO’cu musunuz? NATO karşıtı mısınız? -Bankaların yüksek kârlarına neden susuyorsunuz? -Türkiye dışına çıkarılan, Türk emekçisinin alın teriyle oluşmuş 500 milyar doların Türkiye’ye getirilmesi için niye sesiniz çıkmıyor? -ABD’nin Yunanistan’ı üslerle donatmasına ve Türkiye’ye yönelen namlulara neden sessiz kalıyorsunuz? -KKTC’yi dünyaya tanıtamayan, dahası AB adaylığı için peşkeş çeken partilere neden sessiz kalıyorsunuz? -Gazze’de İsrail saldırılarına neden susuyorsunuz? -Yemen’de ABD-İsrail saldırılarına kahramanca direnen halka neden susuyorsunuz? -ABD’den fonlanan medyanın mı yanındasınız? ABD’den fonlanan LGBT örgütleri, sivil toplum örgütleri, sendikaların mı yanındasınız? Niye fonculara susuyorsunuz? -Bize “KKTC’den vazgeç, terörle mücadele yasanı değiştir, Ermeni soykırımı tanı seni öyle alırım” diyen Avrupa Birliği’nde ve AB’ci partilerden mi yanasınız? Yoksa Yükselen Asya Uygarlığından mı yanasınız? Daha çok uzar ama kafi. Ak Parti, CHP, MHP, DEM… Kim için alana çıkarsanız çıkın, çıktılarınızın programı belli. Programları, siyasetleri, stratejileri ortak. Soru şu: Hangi programdan tarafsınız? Bir bina içindeki kolondan birine mi sarılacaksınız, onu temelden mi değiştireceksiniz?
13 notes · View notes
ressam0 · 10 months ago
Text
“Şimdi bizi burada öldürseler ne olur?” dediler.
Metin Altıok:
“Kalanlar, ölenler için şiirler yazar.” dedi.
35 aydın, sanatçı ve gazeteci yakılarak öldürüldü.
2 Temmuz 1993 / Madımak Katliamı.
Tumblr media
30 notes · View notes
hetesiya · 9 months ago
Text
Tumblr media
1/24 GÜNÜN TARİHİNDEN:
11 TEMMUZ 1995, SREBRENİTSA SOYKIRIMI
Ayşe Hür
Bu paylaşımı yaptıran her ne kadar başlıktaki soykırım ise de, size önce Boşnak erkeklerinin değil Boşnak (ve Hırvat) kadınlarının başına gelenler korkunç olayları anlatacağım.
2/24 6 Nisan 1992 ile 14 Aralık 1995 arasına tarihlenen Bosna Savaşı sırasında 16 bini çocuk olmak üzere yaklaşık 250 bin kişi öldü, öldürüldü, 20 ila 60 bin arasındaki kadın ve genç erkek, cinsel şiddete ve sistematik tecavüzlere maruz bırakıldı.
3/24 Tecavüzcülerin neredeyse tamamı Sırp erkekleriydi. Tecavüze uğrayanların ezici bir çoğunluğu Bosnalı Müslüman kadınlardı. Az sayıda Hırvat kadın da tecavüz kurbanıydı. Bosna’da kadınlar, işgalin gerçekleştiği anda tecavüze uğramaya başlıyor, ardından tutuklu bulundukları
4/24 yerlerde tecavüze uğruyor, nihayet sırf bu amaçla kurulmuş kamplarda veya oluşturulmuş evlerde (Foca, Karaman, Keraterm, Luka, Omarska, Sušica, Trnopolje, Uzamnica, Vilina kampları ve evlerinde) haftalarca, aylarca, bazen yıllarca süren toplu, sistematik tecavüzle
5/24 ölümün eşiğine getiriliyordu. Bir de, halka açık alanlarda, özellikle tanıklar (yabancılar, aile bireyleri, diğer tecavüzcü namzetleri) önünde gerçekleştirilen tecavüzler vardı. Bazı olaylarda tecavüzler videoya alınıyor ve pornografi piyasasına sunuluyordu.
6/24 Avrupalı kamuoyu yapıcıları hemen burunlarının dibinde olan bu vahşetin farkına nedense bir türlü varamadılar. Tecavüzleri dünya kamuoyunun gözleri önüne ilk kez Amerikalı gazeteci Robert Fisk serdi. Fisk’in 8 Şubat 1993 tarihli The Independent gazetesinde çıkan
7/24 “Bosnia war crimes: 'The rapes went on day and night'” (Bosna savaş suçları: Tecavüzler gece ve gündüz sürdü”) başlıklı makalesinde Kalinovik kampında kalmış kadınlarla yapılan birbirinden sarsıcı röportajlara yer verilmişti. Röportajdan alıntı yapmak istemiyorum çünkü
8/24 bunlar bile pornografik malzeme olabiliyor bazıları için. Anlatılanlara bakılırsa binlerce kadının tutulduğu bu kamplarda, akla hayale gelmedik vahşetler sergilenmişti. Bu kadınlardan bazıları tecavüze direndiği için öldürülmüş, bazıları sakat bırakılmış
9/24 örneğin göğüsleri veya cinsel organları kesilmiş, bazılarının çocukları veya yakınlarına zarar verilerek cezalandırılmışlardı. Ama hepsi (aileleriyle birlikte) bir ömür boyu sürecek utanca, azaba mahkum edilmişlerdi.
10/24 Tecavüzlerin bu kadar yaygın olmasını Yugoslavya’da diğer Avrupa ve Doğu Bloku ülkelerine göre daha yaygın ve köklü bir pornografi alışkanlığıyla açıklayanlar da olmuş ama sonda linkini verdiğim yazımda da görüldüğü gibi tarih boyunca tecavüz en hafifinden "öteki",
11/24 en ağırından "düşman" (‘hain’, ‘şeytan’ vs.) olarak kodlanan grubun soyunu kurutmak için sürekli kullanılmış bir silah. Ancak Bosna örneğinde, Sırp çetecileri (Çetnikler) Boşnak ve Hırvat kadınlara tecavüz ederken onları Sırp spermleriyle hamile bırakmayı hedefleyerek,
12/24 bu ‘Sırp’ çocukları doğurmaları için onları zorlayarak bu suça "soykırım" boyutu eklediler. Ancak bu tecavüzler uluslararası hukuk tarafından henüz "soykırım" olarak tanınmadı. Srebrenitsa Soykırımı, Sırp Cumhuriyeti Ordusu'nun Temmuz 1995'te Srebrenitsa kentine yönelik
13/24 Krivaya 95 Harekâtı sırasında en az 8.372 Bosnalı'nın General Ratko Mladiç komutasındaki ağır silahlarla donatılmış Bosna Sırp ordusu tarafından öldürülmesine verilen addır. Katliamda bir kısım kadın ve küçük yaşta çocuğun da öldürüldüğü, belgelerle kanıtlanmıştır.
14/24 Sırp Cumhuriyeti Ordusu'nun dışında katliama "Akrepler" olarak tanınan Sırbistan özel güvenlik güçleri de katılmıştır. Birleşmiş Milletler Srebrenitsa'yı güvenli bölge ilan etmiş olmasına karşın 400 silahlı Hollanda Barış Gücü askerinin varlığı katliamı önleyememiştir
15/24 Srebrenitsa katliamı, İkinci Dünya Savaşı'ndan 1995'e kadar Avrupa'da gerçekleşmiş en büyük toplu insan kıyımı olması ve Avrupa'daki hukuksal olarak ilk kez belgelenmiş soykırım olması açısından önem taşır. Ortaya çıkan belge ve fotoğraflara rağmen uzun süre direnen
16/24 Hollanda Hükümeti, 2002 yılında katliamla ilgili bir raporun ardından katliamı önleyemediği gerekçesiyle toplu olarak istifa etti. Boşnak yönetmen Jasmila Žbanić'in savaş sonrasında Saraybosna'da bekar bir anne olan Esma'yı ve savaş bebeği olduğunu keşfeden kızı Sara'yı
17/24 filmi Esma'nın Sırrı, 2006 yılında 56. Berlin Uluslararası Film Festivali'nde Altın Ayı ödülünü kazandığında konu kamusal alanda yeniden tartışılmaya başladı. Srebrenitsa "katliamı" hakkında Uluslararası Adalet Divanı (UAD) 26 Şubat 2007’de açıkladığı tartışmalı karar
18/24 bu konuda yeni bir içtihat oluşturdu. UAD’nin Srebrenitsa’da soykırım suçunu işleyen paramiliter örgüt VRS (‘Republika Sırpska’ Ordusu) ve ‘Akrepler’in Yugoslav Federal Cumhuriyeti’nden doğan Sırbistan ve Karadağ’ın bir organı olmadığını kabul ettiği halde ortada bir
19/24 soykırım suçu olduğuna hükmetmesi ve bugünkü Sırbistan’ı soykırımdan değil ama, ‘Republika Srpska’ (Sırp Cumhuriyeti) ve VRS’nin politik, ekonomik ve askerî gelişimine yardımcı olarak soykırımı önlemediği için suçlu bulması, hem imhaya dair genel bir hükümet planı olmasına
20/24 gerek olmadığının altını çizdi, hem de devletin böyle bir planın olmadığı durumlarda bile sorumluluktan kurtulamayacağını gösterdi. 2013, 2014 ve 2019'da Hollanda devleti, Hollanda yüksek mahkemesi ve Lahey bölge mahkemesinde 300'den fazla insanın ölümünü önlemek için
21/24 yeterli çabayı göstermemekten sorumlu bulundu. Elbette asli failler, tali failer kadar tavizkar(!) olamazdı, nitekim Nisan 2013'te Sırbistan Cumhurbaşkanı Tomislav Nikolić, Srebrenitsa'da işlenen "suç" nedeniyle özür diledi ancak bunu soykırım olarak adlandırmayı reddetti!
22/24 Nihayet Birleşmiş Milletler, 23 Mayıs 2024 tarihinde alınan kararla, 11 Temmuz'u Srebrenitsa Soykırımını Anma Günü olarak kabul etti. Bugün milliyetçi mukaddesatçılarımız dolu dolu "Srebrenitsa Soykırımı" derken,
23/24 1992 Hocalı Katliamı için "soykırım" derken, 1915'te Ermenilerin ve Süryanilerin; 1919-1922 Pontusluların, 1925-1930'da Kürtlerin, 1937-1938'de Dersimlilerin başına gelenlere "katliam" bile diyemezler. "İsyan" derler, "olay" derler, Hatta "asıl onlar bizi öldürdü" derler.
24/24 Tecavüz tarihine ilişkin "Erkek, savaş ve tecavüz: Ayrılmaz üçlü" başlıklı 2014 tarihli Radikal yazımın linki: https://m.marmarayerelhaber.com/404.asp?404;http://www.marmarayerelhaber.com:80/Ayse-HUR/28350-Erkek-savas-ve-tecavuz-Ayrilmaz-uclu?fbclid=IwZXh0bgNhZW0CMTAAAR1ZLx9DLReSDfLsfwj8jVbxG8PssjdWZ5ryfZX96gon_Ohcmn8AGctrWW0_aem_uOrQd-5Eq0wZnX1CKy2jLQ#google_vignette
Not: Yazıyı arşivlemek veya paylaşmak isterseniz, tek bir twiti arşivlemeniz veya paylaşmanız yeterli, çünkü hepsi birbirine bağlı.
2 notes · View notes
aynodndr · 2 years ago
Text
Hani bazı şarkıları türküleri gönlümüzün istediği şekilde yorarız ya.. Aşkı düşünür sevdiceğimize hisleniriz dinlerken…
Öyküsünü dinleyince de bütün duygularımız başka, başka yerlere evrilir.İşte o şarkılardan biridir ‘’Sen Benden gittin gideli’’
Mazlum Çimen bu şiiri babası Nesimi Çimen için yazmış ve bestelemiş…
Nesimi Çimen kim mi?
Nefes, türkü ve kendi yazdığı deyişleri de okuyup söyleyen. 2 Temmuz 1993 günü Sivas’ta Madımak Oteli’nde 35 kişi ile beraber yakılarak öldürülen, halk ozanı..
Hani;
Şifa İstemem
Ayrılık Hasreti Kar Etti Cana
Daha Senden Gayri Aşık Mı Yoktur
Tan Yıldızı gibi türküleri olan ozan…İşte onun oğlu Mazlum Çimen'in babası için yazdığı bu şarkıyı bir de bu hikayeyi öğrendikten sonra dinleyin…''Sizin hiç babanızı yaktılar mı? sorusunu kendinize sorarak....
Duygularınız artık nerelere evrilir bilemem..
Öyle ağırım ki kendime
Sen benden gittin gideli
Tenim küs olmuş tenime
Sen benden gittin gideli
Öyle bıkmışım ki kendimden
Kurudum düştüm dalımdan
Sanki ruhum çıktı canımdan
Sen benden gittin gideli
Bir cefam var idi bin oldu
Aktı gözüm yaşı sel oldu
Yaz baharım döndü kış oldu
Sen benden gittin gideli...
7 notes · View notes
okan88888 · 2 years ago
Video
youtube
Tolga Sağ - Gerekmez [ Aleviler'e Kalan II © 2015 Kalan Müzik ]
bu eseri  dinledikçe cuma günü çok farkı o yüzden cuma ya gitmem gitmeye de karşıyım 2 temmuz 1993 cuma günü  her şeyi anlatıyor
2 notes · View notes
deniz-mehtap · 2 years ago
Text
2 Temmuz 1993
89 notes · View notes
okuryazarlar · 9 months ago
Text
Tumblr media
2 Temmuz 1993 günü Sivas Madımak katliamında ağır yaralanıp 9 Temmuz 1993 günü aramızdan ayrılan şair Metin Altıok'u saygı ve özlemle anıyoruz
71 notes · View notes
seslimeram · 2 years ago
Text
30 Yıl Sonra...
Tumblr media
“Fırtına, dinmeyen şiddetiyle sürse de o zamana kadar bize eşlik eden dalgaların ya da köpüklerin artık görünmediğini fark ettik. Her yer korku, koyu bir kasvet ve karanlığın kara, boğucu çölüyle sarılıydı.” Edgar Allan Poe – Kuyu ve Sarkaç / Seçme Öykülerden – Can Yayınları – 2014
Kendini mütemadiyen tekrar eden, tekrardan var eden, bütünüyle yaşam ihtimallerini her nasıl bir biçimde zapturapt altına aldığını esirgemeyen / göstere gelen bir fasit döngünün tam da ortasındayız. Edgar Allan Poe’nun geçmiş zaman bir balıkçı hikayesindeki nihai, sonun başlangıcını temsilen kurduğu cümleler silsilesi, bugünün hakikatine bir aynadır. O katran karanlığının, kara ve yıkıcı korkunun, boğucu çölüyle buluşturulan, birleştirilen bir düş kırımı sahnesi payımıza düşendir. Böyle afaki bir biçimde durum / değerlendirme ya da somut hamleleri / çözümlemeleri ihtiva etmeyecek, belki gerek duyulmayacak olan ol keskin mahvetme retoriği günümüzü tanımlamaktadır. Baş efendinin yepyeni ülkesinin o dokuz günlük bayram seyran süresinin ardından var edeceği yeni günlerin, yıkıcılıktan bir adım gerisini var etmeyeceği gerçektir, gerçekliğimizdir. Hakikat eğilip bükülürken başka şeyler yerine ikame ettirilirken her yerin korkuya rehineliği sağlama alınmak istenir. Olan biten budur.
Düpedüz, bariz bir biçimde yaşamın eksik, gedik konulmasının tezahürü artık giz değildir bütünüyle var edilendir. Tutturulup gidilen yeni yolun, yeni yüzyılın, yeni ülke tiradının daim arkasından sökün edenlerle birlikte bir mahvetme retoriği de güncellenir, eş zamanlı olarak. Bitimsiz bir döngüye rehin edilmiş olagelen ülkenin, ak partiyle kurumsallaştırılan o yeni dönemeçleri birbirinden bağımsız değil tam olarak yirmi bir yılda devamlılığı kısa, kestirmeden sağlama alınmış olan yönelimi var etmek içindir. Bir katran karanlığının açık aleni istikametinde yol / yön arayan ülkenin gerçekliği işlevsel kılınır. Yazılmış olanların, verili hakların, bütünüyle demokrasiyle ilintisi olagelen her şeyin çürümeye terk edildiği, ilerleme / yenilenme / şahlanış gibi manevra sahalarının o otokrasiyi daha da kalıcı kılıp hiçbir çıkışı bırakmamak adına yinelendiği yer gerçek kılınır. Biz ve ötekiler olgusunun, tam teşekküllü bir ayrımcılık halinin süreğen kılındığı zeminde karanlık zaten ötede değil tam da hayatın merkezindedir. Aralıksız yirmi bir yıllık dönemin, yönetim katından çıkan her hamlenin ardılı bu pervasızca ilerlenen karanlığa aşinalıktır. İyi de nereye kadar sürer bu kötürüm hal, daha kaç yıkım, sınama, yeniden uçurumun kıyısına taşınma var edilecek kaç kere daha yeniden başlanacaktır, hayata!
Geçtiğimiz hafta sonu bir anmaya denk gelir. Yası dahi tutturulamamış, faillerin handiyse çoğunluğun görmezden gelindiği 1993, 2 Temmuz Madımak Katliamının. 33 insanın bile isteye hedef kılınıp, memleketin gözleri önünde yakılarak katledilmelerinin üstünden otuz koca yıl geçtikten sonra varılan eşiğin ta kendisidir mesela karanlıkta nereleri arşınlıyor şu sahne, anlatıverir kısacıktan. Bitimsiz bir ötekileştirmenin, herkesi yaftalama çabasının her nasıl bir yıkıma daha dönüştüğünün utancı Sivas’ın ortasında var edilen katran karası kırımda görünür kılınmıştı. Yeni Yaşam Gazetesinden aktaralım: “‘Faşist akıl bu şekilde devam edemez’ diyen HDK Halklar ve İnançlar Komisyonu, Madımak Katliamı’nın 30’uncu yıl dönümünde yaptığı açıklamada, ‘Madımak ateşi hala sönmedi, devlet geçmişte yaşanılan tüm katliamlarla yüzleşmeli’ çağrısında bulundu
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Halklar ve İnançlar Meclisi, Madımak Katliamı’nın 30’uncu yıldönümü dolayısıyla yazılı açıklama yaptı. Madımak’ta tutuşturulan ateşin hala sönmediği belirtilen açıklamada, devletin geçmişle yüzleşmesi çağrısı yapıldı.
‘Sanıkları koruyorlar’
Türkiye coğrafyasında yaşayan halkların, geçmişten bugüne birçok katliama tanıklık ettiği ifade edilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Bu ülkenin katliamcı geleneği ve zamanları aşan zihniyetinin hala Aleviler başta olmak üzere öteki halklara karşı yürütüldüğünün farkındayız. 2 Temmuz, Alevi halkının inancı ve kültürünün yok edilmek istendiği gün. İnsanlığa karşı işlenen suçun günü. Cezasızlıkla, zaman aşımıyla unutturma ile katilleri korumaya çalışıyorlar. Katilleri özel afla serbest bırakıp, firari sanıkları koruyorlar.
‘Tek dil, tek millet, tek din, ikinci yüzyılda da devam ediyor’
Türkiye’de ki her halk kendi kültür ve inancını yaşama hakkına sahip olmasına rağmen bu geçmişten bugüne yürütülen ulus devlet anlayışıyla ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. İktidarların dünden bugüne taraflılığını, Sivas’ta insan yakılmasına göz yumulması ve yakanların korunmasında yıllardır görmekteyiz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yeni bir yüzyıla girerken yaşatılan tek dil, tek din, tek millet katliamlarının ikinci yüz yılda da sürdürme niyetini görüyoruz. Devletin derin milliyetçilik ve ırkçılık söylemlerinin her geçen gün arttığı, halkların birbirinden nefret ettirilmesi çabasının hız kesmediği ve bunun hem siyasi iktidar hem de muhalefet tarafından daha da yükseltilmekte olduğunun tanığıyız.
‘Faşist akıl, bu şekilde devam edemez’
Yüzleşilmeyen her katliam yeni katliamlara yol açarken, Türkiye halklarının geleceğine kötülük tohumları ekilmektedir. Bizler barışın ve yaşamın yolcuları olmaktan vazgeçmeyeceğiz. Halkların gelecek inşasının karşısında kendi iktidarını devam ettirmekte inat eden faşist akıl, bu şekilde devam edemeyeceğini bilmelidir. Tarih haksız egemenlere karşı direnenlerin mücadelesine göre sonuçlanır.”
Bir katran karanlığının ortasına demirlemiş olan ülkede, Edgar Allan Poe’nun kaleminden çıkagelen betimlemenin tam da ortasında kalakalmış yerin sureti temsili artık biraz daha ayan beyandır. Otuz küsur yıllık bir yara verme isteminin, yıkımın var edildiği ilk andan itibaren tetikçilerden, emri verenlere herkesin alenen kollandığı, yargının acizlik içerisine terk edildiği, hakkaniyetin çiğnendiği, yüzleşmenin akla dahi getirilmediği bir tahayyülün ardında hangi eşikte olunabilirdi ki, kapkaranlıktan gayrı. Bütünüyle ortaya çıkan imgenin onca can kırığıyla yaşamanın getirdiklerine rağmen bir biçimde hayata tutunmaya çalışan, mücadelesini yitirdikleri için adalet çağrılarını yinelemek olanlara reva görülen şiddet, bir bitimsiz fasit döngüdeki yok etme sistematiğinin başkaca aparat / eylem / oyuncularının elinden çıkagelenler de mi bir şeyi izah etmez, sahiden anlaşılmazdır.
Gazete Duvar’dan aktaralım: “İstanbul’un Sancaktepe ilçesine bağlı Sarıgazi Demokrasi Caddesi'nde Sivas Katliamı'nın 30’uncu yıl dönümü nedeniyle yapılmak istenen yürüyüş engellendi.
Sarıgazi Demokrasi Meydanı'ndaki anmaya katılanlar yürümek istedi. Polis daha sonra Partizan flamasında bulunan İbrahim Kaypakkaya silüetini gerekçe göstererek yürüyüşe izin vermedi ve anmaya katılanları ablukaya aldı. Bu sırada anmaya katılanlar "Sivas'ın hesabı sorulacak", "Katil polis Sarıgazi'den defol", "Faşizme karşı omuz omuza", "Bedel ödedik bedel ödeteceğiz", "Direne direne kazanacağız", "Yaşasın devrimci dayanışma", "Sivas'ın hesabı sorulacak" sloganıyla eylemi sürdürdü.
Polis yürümek isteyen katılımcılara biber gazıyla müdahale ederek çok sayıda kişiyi gözaltına aldı.
Gözaltına alınanlar arasında gazeteci Emre Orman'ın da bulunduğu öğrenildi. Gözaltına alınanlardan isimleri öğrenilenler: Diyar Sarıkuş, Metin Kaya, Deniz Ayık, Gamze Toprak ve Esra Bilici
Hanifi Zengin'den Tehdit: Var Mı Bize Laf Söyleyecek Bir Delikanlı
Protesto ve eylemlerde başta gazeteciler olmak üzere eylemcilere şiddet uygulamasıyla birçok kez gündeme gelen İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürü Hanifi Zengin, Sarıgazi'deki tavırlarıyla yine gündem oldu. Gazeteci Zeynep Kuray'ın sosyal medya hesabından paylaştığı görüntülerde Hanifi Zengin'in "Var mı bize laf söyleyecek bir delikanlı" diyerek bölge halkını tehdit etmesi dikkat çekti.”
Bir büyük yıkımın üstünden otuz yıl geçmiş. Hesap verme mekanizması kat'a işlemiyor. Adalet derseniz çoktan izi silinmiş bir mefhum. Memleketin en büyük aidiyetlerinden birisi olan Alevilere yönelik kırım hamlelerinin sonu hiç getirilmedi. Bunca organize kötülüğe susuluyor. Yuh demeyelim de ne diyelim sevgili okur! Dokunan, sorgulayan ve hakkını arayan otuz küsur yıllık geçmişte azılı tetikçilerin, kirli devlet insanlarını, hepsi ve üstü kalabalıkların var ettiği cürmün peşi bırakılsın diye her gün başka bir tirat var ediliyor, iyi de yuh demeyelim ne diyelim? Bunca afaki bir biçimde yirmi beş milyonun üstünde bir nüfuza sahip olan, bütünüyle bu toprakların çürümesinin önündeki en büyük dur ihtarını var edebilen, gel gelelim her defasında sınanan Alevilik ile yüzleşmeden geçen her gün utanç değil midir? Karanlığın içinde debelenip durulurken sahiden bu hal, şu zeminsiz değil aralıksız var edilmiş, güncellenmiş, unutturulmaya sevk olunan yıkım halleri, kırımlar ve kıtaller arasında bir hayat mefhumu söz konusu edilebilir mi? Tüm o Madımak kırımı sonrasında, otuz yıl geçtikten sonra durakladığımız bu güncellik içinde gerçekten ihtimal var mıdır, hayat her ne haldedir, her neye rehindir? Soruyor musunuz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Fırat AYGÜN – Nar Photos via Fanack.com
3 notes · View notes
aykutiltertr · 2 months ago
Video
youtube
Beni Yak Kendini Yak Her Şeyi Yak - Sezen Aksu ✩ Ritim Karaoke (Beste T....  ✔️ ➤   *𝙏𝙚𝙡𝙞𝙛 𝙞𝙝𝙡𝙖𝙡𝙞 𝙤𝙡𝙙𝙪ğ𝙪𝙣𝙪 𝙙üşü𝙣ü𝙮𝙤𝙧𝙨𝙖𝙣ı𝙯 "HAKKINDA KISMINDAN" 𝘽İ𝙕İ𝙈𝙇𝙀 İ𝙇𝙀𝙏İŞİ𝙈𝙀 𝙂𝙀Çİ𝙉 24 𝙨𝙖𝙖𝙩𝙩𝙚 𝙠𝙖𝙣𝙖𝙡𝙙𝙖𝙣 𝙠𝙖𝙡𝙙ı𝙧ı𝙡ı𝙧...* ⭐ *Video'yu beğenmeyi ve Abone olmayı unutmayın*  👍 Zile basarak bildirimleri açabilirsiniz 🔔 ⭐ *_KATIL'dan Ritim Karaoke Ekibine Destek Olun (Join this channel to enjoy privileges.)_* ✩ ╰┈➤ https://www.youtube.com/channel/UCqm-5vmc2L6oFZ1vo2Fz3JQ/join ✩ *ORİJİNAL VERSİYONU 🢃 Linkten Dinleyip Canlı Enstrüman Çalıp Söyleyerek Çalışabilirsiniz.* ⭐ 🎧  ♫╰┈➤ ✔️ ⏯ https://youtu.be/pc5SQI85Y-M ✩ (MAKE A LIVE INSTRUMENT ACCOMPANIMENT ON RHYTHM IN EVERY TONE) ✩ Aykut ilter Ritim Karaoke Ekibini Sosyal Medya Kanallarından Takip Edebilirsiniz. ✩ İNSTAGRAM https://www.instagram.com/rhythmkaraoke/ ✩ TİK TOK https://www.tiktok.com/@rhythmkaraoke ✩ DAILYMOTION https://www.dailymotion.com/RhythmKaraoke ⭐ ❤ @RitimKaraoke Müzisyenlerin Buluşma Noktası.... ➤ *SANATÇININ DİĞER ŞARKILARI İÇİN OYNATMA LİSTESİNE BAKABİLİRSİNİZ...*       ⭐ 🎧 ╰┈➤   ➤ ESER ADI                                        : ➤ SÖZ GÜFTE - AUTHOR - LYRICS : SEZEN AKSU ➤ BESTE - MÜZİK - COMPOSER     : T. Mikroutsikos ➤ USÜL                                               : ➤ MAKAM - BATI DİZİ                      : ➤ THM AYAK                                     : ➤ ARANJE & DÜZENLEME              : ATİLLA ÖZDEMİROĞLU ➤ ENSTRÜMANLAR                         : ➤ KİMLER OKUDU                            : ➤ *FİRMA - ŞİRKETİ - LABEL PUBLISHER EDİTÖR*  : ➤ KÜNYE (INFO)  BİLGİ                   : #sezenaksuşarkıları #sezenaksu #turkishpop Her Şeyi Yak (Gülümse 1991) Lyrics: Sezen Aksu Music by: T. Mikroutsikos Arranged by: Attila Özdemiroğlu                                                                     *ŞARKI SÖZLERİ / AKORLARI* Beni yak kendini yak her şeyi yak, Bir kıvılcım yeter ben hazırım bak, İster öp okşa istersen öldür, Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk, Seni içime çektim bir nefeste, Yüreğim tutuklu, göğsüm kafeste, Yanacağız ikimiz de ateşte, Bir kıvılcım yeter hazırım bak, Aşk için ölmeli aşk o zaman aşk, Allah’ım Allah’ım, Ateşlere yürüyorum, Allah’ım acı ile aşk ile büyüyorum, Beni yor hasretinle sevginle yor, Sevgisizlik ayrılıktan daha zor, Dilediğin kadar acıt canımı, Yokluğun da varlığın da yetmiyor, Gülümse Sezen Aksu stüdyo albümü Yayımlanma 29 Mayıs 1991 Kaydedilme Kasım 1990 - Nisan 1991 • (Stüdyo Gelişim İstanbul, FT Stüdyosu) Tarz Pop, dans, disko Süre 45:33 Dil Türkçe Şirket Coşkun Plak Yapımcı Kudret Çoşkun Sezen Aksu kronolojisi Sezen Aksu Söylüyor (1989) Gülümse (1991) Deli Kızın Türküsü (1993) Gülümse albümüne çekilmiş video klipler "Hadi Bakalım" Yayımlanma: 29 Temmuz 1991 "Her Şeyi Yak" Yayımlanma: 4 Kasım 1991 "Seni Kimler Aldı?" Yayımlanma: 24 Kasım 1991 "Tutsak" Yayımlanma: 11 Nisan 1992 "Ne Kavgam Bitti Ne Sevdam" Yayımlanma: 31 Mayıs 1992 "Gülümse" Yayımlanma: 21 Haziran 1992 "Namus" Yayımlanma: 29 Haziran 1992 "Vazgeçtim" Yayımlanma: 31 Ağustos 1992 Gülümse, Türk şarkıcı Sezen Aksu'nun onuncu stüdyo albümü. 16 Temmuz 1991'de Coşkun Plak ve Sahibinin Sesi tarafından yayımlandı. 2 milyondan fazla satarak Türkiye'de tüm zamanların en çok satan albümlerden biri olmuştur. Şarkı listesi No. Başlık Söz yazar(ları)ı Besteci(ler) Süre 1. "Hadi Bakalım"   Aysel Gürel Onno Tunç 4:56 2. "Tutsak"   Ece AksoyErsin SalmanOnat KutlarSezen AksuOnno Tunç Onno Tunç 6:28 3. "Ne Kavgam Bitti Ne Sevdam"   Aysel Gürel Onno Tunç 3:28 4. "Gülümse"   Kemal Burkay Arto Tunç 5:03 5. "Güllerim Soldu"   Sezen Aksu Sezen Aksu 4:31 6. "Vazgeçtim"   Sezen Aksu Ara Dinkjian 5:09 7. "Her Şeyi Yak"   Sezen Aksu Tanos Mikruçikos 5:14 8. "Namus"   Ümit Yaşar Oğuzcan Arto Tunç 3:56 9. "Seni Kimler Aldı?"   Sezen Aksu Sezen Aksu 3:28 10. "Değer mi?"   Aysel Gürel Onno Tunç 3:25 Toplam süre: 45:33 Yapım görevlileri Onno Tunç: Aşağıdakiler dışındaki tüm çalgılar ve düzenlemeler (1,2,3,4,5,6,8,10) Sertab Erener: Vokal (1,7) Levent Yüksel: Vokal (1,7) Seden Gürel: Vokal (1,7) Arto Tunçboyacıyan: Vurma çalgılar (2,3,4,5,8) Vokal (2,3,4,8) Ahmet Kadri Rizeli: Klasik Kemençe (4) Tamer Pınarbaşı: Kanun (4) Ara Dinkjian: Ud (6) Celal Bağlan: Darbuka (7) Seyfi Hayta: Def (7) Serdar Erbaşı: Hollo, Bendir (7) Reyhan Dinletir: Bongo (7) İlyas Tetik: Keman (7) Ergin Kızılay: Ud (7) Atilla Özdemiroğlu: Çalgılar ve düzenleme (7) Sevingül Bahadır: Vokal (7) Ercan Irmak: Ney, Kaval (9) Özkan Uğur: Bas Gitar (9) Fuat Güner: Akustik Gitar, Çalgılar ve düzenleme (9) Orhan Topçuoğlu: Vurma çalgılar (10) Listeler Tüm zamanların listeleri Liste Konum Hürriyet Türkiye'nin En İyi 100 Albümü[5] 5 Yayımlanma tarihleri [icon] Bu alt başlığın genişletilmesi gerekiyor. Sayfayı düzenleyerek yardımcı olabilirsiniz.
0 notes
pazaryerigundem · 2 months ago
Text
İzmir Bornova’da sanat ve hafıza buluşması
https://pazaryerigundem.com/haber/209140/izmir-bornovada-sanat-ve-hafiza-bulusmasi/ -
İzmir Bornova’da sanat ve hafıza buluşması
Tumblr media
İzmir’de Bornova Belediyesi, Madımak’ta katledilen 33 aydın ve sanatçının anısını yaşatmak amacıyla hazırlanan “Ateşe Yürüyenler 7. Uluslararası Resim Sergisi”ni Dramalılar Köşkü Galeri Hamam Sanat’ta düzenlenen açılış töreniyle sanatseverlerle buluşturdu.
İZMİR (İGFA) –Küratörlüğünü Emine Özdemir’in yaptığı 33 ressamın, 33 eserinden oluşan serginin açılışına sanatseverler büyük ilgi gösterdi.
Açılışa Bornovalıların yanı sıra Bornova Belediyesi Başkan Vekili Yağmur Yurdakul Özkan, Bornova Belediye Başkan Yardımcısı Cem Arıkan, meclis üyeleri ve bürokratlar da katıldı. Sergi, 28 Mart 2025’e kadar açık kalacak.
Bornova Belediye Başkanı Ömer Eşki, sanatın bir hafıza olduğunu ve bu hafızayı diri tutmaya devam edeceklerini belirterek, “2 Temmuz 1993’te Sivas’ta kaybettiğimiz 33 aydın ve sanatçıyı anmak, onların mücadelesini unutturmamak hepimizin görevidir. Bornova Belediyesi olarak sanatın ve sanatçının yanında olmaya, insan hakları ve demokrasi için mücadele etmeye devam edeceğiz. Bu anlamlı sergiye katkı sağlayan herkese teşekkür ediyorum” dedi.
Tumblr media
Serginin küratörü Emine Özdemir, açılışta yaptığı konuşmada; “Cumhuriyetimizin ve demokrasimizin değerini bilip sahip çıkmak çağdaş insanın, dolayısıyla da sanatçının birinci görevidir. Bu güzel amaç etrafında toplanan tüm sanatçı arkadaşlarıma ve başta Bornova Belediye Başkanı Ömer Eşki olmak üzere çabamıza destek veren herkese teşekkür ediyorum” dedi.
DAHA GÜZEL GÜNLER İÇİN ÇABALIYORUZ
Bornova Belediyesi Başkan Vekili Yağmur Yurdakul Özkan ise serginin hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ederek, “Keşke 1993’ten bu yana her şey daha iyiye gitmiş olsaydı ve bambaşka şeyleri konuşuyor olsaydık. Bizim amacımız bu günlerin aksini yeşertmek. Madımak’ta katledilen aydınlık insanlarımızı anmaya, yaşadıklarımızı unutmamaya, daha güzel günler için çabalamaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Bu arada 33 ressamın, 33 eseriyle katıldığı sergi, farklı sanatçıların da dönüşümlü olarak dahil olmasıyla toplam 33 farklı mekânda sanatseverlerle buluşacak. Ziyaretçiler, müzikologlar Adil Aslan ve Belda Gürol tarafından özenle seçilmiş klasik müzik eserleri eşliğinde tabloları görme fırsatına sahip olacak.
Tumblr media
0 notes