#Madımak
Explore tagged Tumblr posts
okuryazarlar · 5 months ago
Text
Tumblr media
2 Temmuz 1993 günü Sivas Madımak katliamında ağır yaralanıp 9 Temmuz 1993 günü aramızdan ayrılan şair Metin Altıok'u saygı ve özlemle anıyoruz
71 notes · View notes
insanzee · 5 months ago
Text
Tumblr media
#unutMADIMAKaklımda#
Tumblr media
28 notes · View notes
hazanla · 5 months ago
Text
Tumblr media
36 notes · View notes
deniz-mehtap · 1 year ago
Text
2 Temmuz 1993
89 notes · View notes
umudunhayali · 5 months ago
Text
8 notes · View notes
aciya-gulmekk · 5 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media
"Birimize bir şey olursa ne yaparız?" ,dediler.
"Kalanlar, ölenler için şiir yazar",dedi şair Metin Altıok.
“Hangi çiçek, diğerini “sarı açtı” diye ayıplar?
Hangi kuş, “farklı ötünce” diğerine yasak koyar?
Derisinden, dilinden ötürü öldürülüyor insanlar.
…”
-Charles Bukowski
#UnutMADIMAKlımda
5 notes · View notes
perrpperrok · 5 months ago
Text
Tumblr media
Şimdi bizi burada öldürseler ne olur?” dediler, 
“Kalanlar, ölenler için şiirler yazar.” dedi Metin Altıok.
“beni hoyrat bir makasla 
eski bir fotoğraftan oydular”
#2TemmuzSivasKatliamı
4 notes · View notes
dilsel · 1 year ago
Text
Sivas katliamının üzerinden tam 30 yıl geçmesine rağmen açılan yaralar hala kapanmadı. Acıyı ve ateşi yüreğimizde hissettiğimiz, her temmuz başında olduğu gibi “Güneşin Ozanlarını” andığımız günlerdeyiz.
Oysa kim bilebilirdi ki “aydınlığın” karanlık ellerce yakılarak tutuşturulacağını?
Tumblr media
10 notes · View notes
seslimeram · 1 year ago
Text
30 Yıl Sonra...
Tumblr media
“Fırtına, dinmeyen şiddetiyle sürse de o zamana kadar bize eşlik eden dalgaların ya da köpüklerin artık görünmediğini fark ettik. Her yer korku, koyu bir kasvet ve karanlığın kara, boğucu çölüyle sarılıydı.” Edgar Allan Poe – Kuyu ve Sarkaç / Seçme Öykülerden – Can Yayınları – 2014
Kendini mütemadiyen tekrar eden, tekrardan var eden, bütünüyle yaşam ihtimallerini her nasıl bir biçimde zapturapt altına aldığını esirgemeyen / göstere gelen bir fasit döngünün tam da ortasındayız. Edgar Allan Poe’nun geçmiş zaman bir balıkçı hikayesindeki nihai, sonun başlangıcını temsilen kurduğu cümleler silsilesi, bugünün hakikatine bir aynadır. O katran karanlığının, kara ve yıkıcı korkunun, boğucu çölüyle buluşturulan, birleştirilen bir düş kırımı sahnesi payımıza düşendir. Böyle afaki bir biçimde durum / değerlendirme ya da somut hamleleri / çözümlemeleri ihtiva etmeyecek, belki gerek duyulmayacak olan ol keskin mahvetme retoriği günümüzü tanımlamaktadır. Baş efendinin yepyeni ülkesinin o dokuz günlük bayram seyran süresinin ardından var edeceği yeni günlerin, yıkıcılıktan bir adım gerisini var etmeyeceği gerçektir, gerçekliğimizdir. Hakikat eğilip bükülürken başka şeyler yerine ikame ettirilirken her yerin korkuya rehineliği sağlama alınmak istenir. Olan biten budur.
Düpedüz, bariz bir biçimde yaşamın eksik, gedik konulmasının tezahürü artık giz değildir bütünüyle var edilendir. Tutturulup gidilen yeni yolun, yeni yüzyılın, yeni ülke tiradının daim arkasından sökün edenlerle birlikte bir mahvetme retoriği de güncellenir, eş zamanlı olarak. Bitimsiz bir döngüye rehin edilmiş olagelen ülkenin, ak partiyle kurumsallaştırılan o yeni dönemeçleri birbirinden bağımsız değil tam olarak yirmi bir yılda devamlılığı kısa, kestirmeden sağlama alınmış olan yönelimi var etmek içindir. Bir katran karanlığının açık aleni istikametinde yol / yön arayan ülkenin gerçekliği işlevsel kılınır. Yazılmış olanların, verili hakların, bütünüyle demokrasiyle ilintisi olagelen her şeyin çürümeye terk edildiği, ilerleme / yenilenme / şahlanış gibi manevra sahalarının o otokrasiyi daha da kalıcı kılıp hiçbir çıkışı bırakmamak adına yinelendiği yer gerçek kılınır. Biz ve ötekiler olgusunun, tam teşekküllü bir ayrımcılık halinin süreğen kılındığı zeminde karanlık zaten ötede değil tam da hayatın merkezindedir. Aralıksız yirmi bir yıllık dönemin, yönetim katından çıkan her hamlenin ardılı bu pervasızca ilerlenen karanlığa aşinalıktır. İyi de nereye kadar sürer bu kötürüm hal, daha kaç yıkım, sınama, yeniden uçurumun kıyısına taşınma var edilecek kaç kere daha yeniden başlanacaktır, hayata!
Geçtiğimiz hafta sonu bir anmaya denk gelir. Yası dahi tutturulamamış, faillerin handiyse çoğunluğun görmezden gelindiği 1993, 2 Temmuz Madımak Katliamının. 33 insanın bile isteye hedef kılınıp, memleketin gözleri önünde yakılarak katledilmelerinin üstünden otuz koca yıl geçtikten sonra varılan eşiğin ta kendisidir mesela karanlıkta nereleri arşınlıyor şu sahne, anlatıverir kısacıktan. Bitimsiz bir ötekileştirmenin, herkesi yaftalama çabasının her nasıl bir yıkıma daha dönüştüğünün utancı Sivas’ın ortasında var edilen katran karası kırımda görünür kılınmıştı. Yeni Yaşam Gazetesinden aktaralım: “‘Faşist akıl bu şekilde devam edemez’ diyen HDK Halklar ve İnançlar Komisyonu, Madımak Katliamı’nın 30’uncu yıl dönümünde yaptığı açıklamada, ‘Madımak ateşi hala sönmedi, devlet geçmişte yaşanılan tüm katliamlarla yüzleşmeli’ çağrısında bulundu
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Halklar ve İnançlar Meclisi, Madımak Katliamı’nın 30’uncu yıldönümü dolayısıyla yazılı açıklama yaptı. Madımak’ta tutuşturulan ateşin hala sönmediği belirtilen açıklamada, devletin geçmişle yüzleşmesi çağrısı yapıldı.
‘Sanıkları koruyorlar’
Türkiye coğrafyasında yaşayan halkların, geçmişten bugüne birçok katliama tanıklık ettiği ifade edilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Bu ülkenin katliamcı geleneği ve zamanları aşan zihniyetinin hala Aleviler başta olmak üzere öteki halklara karşı yürütüldüğünün farkındayız. 2 Temmuz, Alevi halkının inancı ve kültürünün yok edilmek istendiği gün. İnsanlığa karşı işlenen suçun günü. Cezasızlıkla, zaman aşımıyla unutturma ile katilleri korumaya çalışıyorlar. Katilleri özel afla serbest bırakıp, firari sanıkları koruyorlar.
‘Tek dil, tek millet, tek din, ikinci yüzyılda da devam ediyor’
Türkiye’de ki her halk kendi kültür ve inancını yaşama hakkına sahip olmasına rağmen bu geçmişten bugüne yürütülen ulus devlet anlayışıyla ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. İktidarların dünden bugüne taraflılığını, Sivas’ta insan yakılmasına göz yumulması ve yakanların korunmasında yıllardır görmekteyiz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yeni bir yüzyıla girerken yaşatılan tek dil, tek din, tek millet katliamlarının ikinci yüz yılda da sürdürme niyetini görüyoruz. Devletin derin milliyetçilik ve ırkçılık söylemlerinin her geçen gün arttığı, halkların birbirinden nefret ettirilmesi çabasının hız kesmediği ve bunun hem siyasi iktidar hem de muhalefet tarafından daha da yükseltilmekte olduğunun tanığıyız.
‘Faşist akıl, bu şekilde devam edemez’
Yüzleşilmeyen her katliam yeni katliamlara yol açarken, Türkiye halklarının geleceğine kötülük tohumları ekilmektedir. Bizler barışın ve yaşamın yolcuları olmaktan vazgeçmeyeceğiz. Halkların gelecek inşasının karşısında kendi iktidarını devam ettirmekte inat eden faşist akıl, bu şekilde devam edemeyeceğini bilmelidir. Tarih haksız egemenlere karşı direnenlerin mücadelesine göre sonuçlanır.”
Bir katran karanlığının ortasına demirlemiş olan ülkede, Edgar Allan Poe’nun kaleminden çıkagelen betimlemenin tam da ortasında kalakalmış yerin sureti temsili artık biraz daha ayan beyandır. Otuz küsur yıllık bir yara verme isteminin, yıkımın var edildiği ilk andan itibaren tetikçilerden, emri verenlere herkesin alenen kollandığı, yargının acizlik içerisine terk edildiği, hakkaniyetin çiğnendiği, yüzleşmenin akla dahi getirilmediği bir tahayyülün ardında hangi eşikte olunabilirdi ki, kapkaranlıktan gayrı. Bütünüyle ortaya çıkan imgenin onca can kırığıyla yaşamanın getirdiklerine rağmen bir biçimde hayata tutunmaya çalışan, mücadelesini yitirdikleri için adalet çağrılarını yinelemek olanlara reva görülen şiddet, bir bitimsiz fasit döngüdeki yok etme sistematiğinin başkaca aparat / eylem / oyuncularının elinden çıkagelenler de mi bir şeyi izah etmez, sahiden anlaşılmazdır.
Gazete Duvar’dan aktaralım: “İstanbul’un Sancaktepe ilçesine bağlı Sarıgazi Demokrasi Caddesi'nde Sivas Katliamı'nın 30’uncu yıl dönümü nedeniyle yapılmak istenen yürüyüş engellendi.
Sarıgazi Demokrasi Meydanı'ndaki anmaya katılanlar yürümek istedi. Polis daha sonra Partizan flamasında bulunan İbrahim Kaypakkaya silüetini gerekçe göstererek yürüyüşe izin vermedi ve anmaya katılanları ablukaya aldı. Bu sırada anmaya katılanlar "Sivas'ın hesabı sorulacak", "Katil polis Sarıgazi'den defol", "Faşizme karşı omuz omuza", "Bedel ödedik bedel ödeteceğiz", "Direne direne kazanacağız", "Yaşasın devrimci dayanışma", "Sivas'ın hesabı sorulacak" sloganıyla eylemi sürdürdü.
Polis yürümek isteyen katılımcılara biber gazıyla müdahale ederek çok sayıda kişiyi gözaltına aldı.
Gözaltına alınanlar arasında gazeteci Emre Orman'ın da bulunduğu öğrenildi. Gözaltına alınanlardan isimleri öğrenilenler: Diyar Sarıkuş, Metin Kaya, Deniz Ayık, Gamze Toprak ve Esra Bilici
Hanifi Zengin'den Tehdit: Var Mı Bize Laf Söyleyecek Bir Delikanlı
Protesto ve eylemlerde başta gazeteciler olmak üzere eylemcilere şiddet uygulamasıyla birçok kez gündeme gelen İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürü Hanifi Zengin, Sarıgazi'deki tavırlarıyla yine gündem oldu. Gazeteci Zeynep Kuray'ın sosyal medya hesabından paylaştığı görüntülerde Hanifi Zengin'in "Var mı bize laf söyleyecek bir delikanlı" diyerek bölge halkını tehdit etmesi dikkat çekti.”
Bir büyük yıkımın üstünden otuz yıl geçmiş. Hesap verme mekanizması kat'a işlemiyor. Adalet derseniz çoktan izi silinmiş bir mefhum. Memleketin en büyük aidiyetlerinden birisi olan Alevilere yönelik kırım hamlelerinin sonu hiç getirilmedi. Bunca organize kötülüğe susuluyor. Yuh demeyelim de ne diyelim sevgili okur! Dokunan, sorgulayan ve hakkını arayan otuz küsur yıllık geçmişte azılı tetikçilerin, kirli devlet insanlarını, hepsi ve üstü kalabalıkların var ettiği cürmün peşi bırakılsın diye her gün başka bir tirat var ediliyor, iyi de yuh demeyelim ne diyelim? Bunca afaki bir biçimde yirmi beş milyonun üstünde bir nüfuza sahip olan, bütünüyle bu toprakların çürümesinin önündeki en büyük dur ihtarını var edebilen, gel gelelim her defasında sınanan Alevilik ile yüzleşmeden geçen her gün utanç değil midir? Karanlığın içinde debelenip durulurken sahiden bu hal, şu zeminsiz değil aralıksız var edilmiş, güncellenmiş, unutturulmaya sevk olunan yıkım halleri, kırımlar ve kıtaller arasında bir hayat mefhumu söz konusu edilebilir mi? Tüm o Madımak kırımı sonrasında, otuz yıl geçtikten sonra durakladığımız bu güncellik içinde gerçekten ihtimal var mıdır, hayat her ne haldedir, her neye rehindir? Soruyor musunuz?
Misak TUNÇBOYACI – İstan’2023
Görsel: Fırat AYGÜN – Nar Photos via Fanack.com
3 notes · View notes
bydpolat44 · 1 year ago
Text
Suyun yetmediği iki yer var, Biri Kerbela, biri de Madımak!
#unutMADIMAKlımda
#SivasKatliamınıUnutma
Tumblr media
#2Temmuz
4 notes · View notes
okuryazarlar · 5 months ago
Text
Tumblr media
44 notes · View notes
ruhsuzpicler · 1 year ago
Text
Tumblr media
4 notes · View notes
hazanla · 1 year ago
Text
Sivas Katliamı davasının zamanaşımından düşmesine karar verildi!
Yaşar Kemal'i hatırlayalım; " Utançtan başka ne kaldı elimizde...."
İnsanlığa karşı işlenmiş suçların, zaman aşımı olmaz. Kabul edilemez bu karar!
76 notes · View notes
umudunhayali · 5 months ago
Text
sevgi bizim dinimizdir
başka dine inanmayız
Tumblr media
1 note · View note
onderkaracay · 5 months ago
Text
🎯 Soğukluk 🎯
0 notes
gundemsivas · 5 months ago
Text
Tumblr media
CHP Genel Başkanı Özgür Özel: “Bu bir kan davası değil, can davasıdır” https://gundemsivas.com/chp-genel-baskani-ozgur-ozel-bu-bir-kan-davasi-degil-can-davasidir/?utm_source=dlvr.it&utm_medium=tumblr
0 notes