#yaşadı
Explore tagged Tumblr posts
eciftcomtr · 2 years ago
Link
0 notes
sillagen · 1 year ago
Text
Bugün çok fazla sizin kızın var mı hayırlı işleri sorusuna maruz kaldım. Annem o sıra baş başa kalınca görüştüğün biri var mı dedi. Ben de yüzüm gayet mimiksiz var dedim.
Annem: Kim bu oğlan 😲
Ben: Şimdilik bana kalsın
Annem: Memleketi neresi
Bu çok kritik bir sorudur eskiler memleket ile adam belirler.
Ben: Şaka yapıyorum yok ya
Annem: Ciddi söyledin bak yalan söyleme varsa söyle
Ben: Vallahi şaka yaptım yok
22 notes · View notes
guzortasi · 1 year ago
Text
Tumblr media
ne hissedeceğimi bilemediğim bi mesajdı
3 notes · View notes
dususbitti · 2 years ago
Text
bugün soyunma odasında ağladım sonra çıktım tekrar geri döndüm başka bi' kızla denk geldim ağlamıştı gizlemeye çalışıyordu iyi misin dedim iyiyim dedi ama sesi titedi ağladı hıçkıra hıçkıra... sarıldım birlikte ağladık sonra tekrar sarıldık teşekkür etti numaramı aldı ayrıldı yanımdan..
5 notes · View notes
solugumdasin · 2 years ago
Text
bazen uykumdan deprem oluyormuş gibi uyanıyorum sesler duyuyorum, uyanınca dizlerimin bağı çözülmüş gibi hiçbir şey hissetmiyorum çok korkunç çok..
4 notes · View notes
lemonsherbett · 2 years ago
Text
Sanırım hayatımda ilk defa bu kadar erkenden uyicam
1 note · View note
uzgunumkomikolamiyorum · 2 years ago
Text
Benim eski telefon 16 gb 5 yıllık bir şeydi şimdi bu telefon o kadar değişik geliyor ki banaa
1 note · View note
hcagla · 2 years ago
Text
Şahmeran'ın Hikayesi Nedir?
Netflix platformunda yayınlanan Şahmaran dizisinden sonra oldukça merak edilen bir konu. Şahmeran’ın Hikayesi Nedir? (more…) “”
Tumblr media
View On WordPress
1 note · View note
selin-n · 9 days ago
Text
Yıl mı bitiyor, yoksa biz mi bitiyoruz?
Yıl mı bitiyor ?
Yoksa biz mi bittik.
Bir muammadır yaşadık.
Hüzün dolu bir yıldan geçtik yine...
Korunduk, kolladık.
Sevdiklerimize üzüldük.
Sarılamadık, koklayamadık...
Toprak oldu kimileri.
Koca dünya savaşla afetle yaşadı.
Bu acılar içinde sevdiklerimizi hiç bir yere sığdıramadık.
Lütfen iyileş Dünya,
Biz çok mutsuzuz...”
Aydınlık, adaletli, uygar
Yeni bir yıl dileğiyle...🌹💙
Tumblr media
Yeni Yılda,
Tüm dileklerinizin olacağı, sağlıklı, mutlu, huzurlu bereketli günler geçirmenizi diliyorum 🙏💙🌹
Her şey gönlünüzce olsun💙
Sevgilerimle 💙
152 notes · View notes
ilkonce · 7 months ago
Text
KİYGİ - MEGA+ (2)
Tumblr media
Moda endüstrisindeki büyük beden tişört trendi, son yıllarda önemli bir popülerlik artışı yaşadı. Oversize tişörtler hem erkekler hem de kadınlar için çok yönlü ve rahat bir seçenek sunarak bireylerin kişisel tarzlarını özgürce ifade etmelerine olanak tanıyor. Bu tişörtler, bol ve rahat kesimleriyle öne çıkıyor ve bu da onları çağdaş gardıropların vazgeçilmezi haline getiriyor. Büyük beden tişörtlerin çekiciliği geleneksel cinsiyet normlarının ötesine uzanıyor ve pek çok kişi bu moda trendinin cinsiyet ayrımı gözetmeyen doğasını benimsiyor. Moda gelişmeye devam ettikçe büyük beden tişörtler, kıyafetleriyle kendini ifade etmek isteyen kişiler için zamansız ve kapsayıcı bir seçim olmaya devam ediyor.
Erkek ve kadın için oversize tişört seçimi söz konusu olduğunda Kiygi.com, farklı tercih ve tarzlara hitap edecek geniş bir seçenek yelpazesi sunuyor. Erkekler, Kiygi.com'daki oversize tişört koleksiyonuna göz atarak çeşitli kaliteli kumaşları, modern tasarımları ve geniş ürün yelpazesini keşfedebilirler. Kiygi.com'da oversize tişörtlerin yanı sıra gömlek, pantolon, takım elbise, ceket, triko, kazak, sweatshirt ve mont, alt üst takım gibi geniş bir erkek giyim ürünleri yelpazesi de sunuluyor. Bu kapsamlı ürün yelpazesi, erkeklerin kendi bireyselliklerini yansıtan şık ve çağdaş kıyafetler yaratmak için ihtiyaç duydukları her şeyi bulmalarını sağlar.
Kiygi.com, oversize tişörtlerle rahatlığı ve şıklığı deneyimlemek isteyen kadınlar için modern tasarımlar, kaliteli kumaşlar ve orijinal detaylarla zengin bir ürün yelpazesi sunuyor. Kadınlar, kişisel tarz tercihlerine ve moda duyarlılıklarına uygun parçaları bulmak için kadın büyük beden tişört koleksiyonuna göz atabilir. Hem stile hem de rahatlığa önem veren bu Erkek oversize tişört veya Oversize tişört kadın, kadınlara büyük beden giysilerin sunduğu kolaylık ve çok yönlülüğün tadını çıkarırken benzersiz moda anlayışlarını sergileme fırsatı sunuyor. İster gündelik bir görünüm için kot pantolonla eşleştirilsin, ister daha gösterişli bir kombin için aksesuarlarla süslensin, Kiygi.com'daki kadınlara yönelik büyük beden tişörtler çok çeşitli moda tercihlerine ve durumlara hitap ediyor.
359 notes · View notes
8ekizinci-harika54 · 7 months ago
Text
Çok mutluydu kadın.
Dünyanın nasıl bir yer olduğu konusunda hiçbir fikri yoktu. Sadece iyi düşünen, güzel bakan çocuksu bir yani vardı.yirmi yaşına kadar herseyden bihaber olarak yaşadı. İçinde hep saf duygular besliyor, dışarıda çocukların oyunlarına katılıyor ve hep şarkılar söyleyerek danslar ediyordu .sonra sonra aşık oldu . Saftı. Bihaberdi olacaklardan .
Kalbi gibi güzel sevdi ...
Heyecanlıydı...
Daha da çocuk oldu sevilince.
Haberi yoktu,sevgisiyle sinanacaktı.
Ve birgun yitirdi tüm cocuksu duygularını .
Büyüdü kadın....🌱
133 notes · View notes
blogbets · 1 year ago
Text
Yakabetgiris - Devasa+
Yakabet giriş, son yıllarda çevrimiçi bahis ve casino platformlarının giderek daha popüler hale gelmesiyle önemli bir büyüme yaşadı. Bu platform, bireylere, tümü kendi evlerinin rahatlığında, casino oyunları, slot oyunları ve spor bahisleri dahil olmak üzere çeşitli bahis türlerine katılma fırsatı sunar. Teknoloji ve internetin yükselişi ile online casino, çok çeşitli kişiler için kolayca erişilebilir hale geldi. Yakabet güncel giriş ve yakabet güncel adresi gibi seçenekler ile, hem birinci lig hem de ikinci lig bahis fırsatları dahil olmak üzere kapsamlı bir casino seçenekleri yelpazesi sunar. Yakabet site adresi rahatlığı ve erişilebilirliği, kullanıcılar arasında yaygın popülerliklerine katkıda bulunmuştur. Slot oyunları, çevrimiçi kumarhane endüstrisinde en popüler çevrimiçi casino biçimlerinden biri olarak ortaya çıkmıştır. Bu oyunlar, oyunculara ilgi çekici ve eğlenceli bir deneyim sağlayan çok çeşitli temalar, özellikler ve bonus turları sunar. Buna ek olarak, çevrim içi slot oyunları genellikle anında oynama avantajıyla gelir ve oyuncuların herhangi bir indirme veya kuruluma ihtiyaç duymadan oynamaya ve kazanmaya başlamasına olanak tanır. Sitemiz, çok sayıda slot oyunu seçeneğinin mevcudiyeti ve büyük kazanç potansiyeli, onları çevrimiçi casino meraklıları arasında favori haline getirdi. Çevrimiçi bahis ve casino platformumuza katılmanın çeşitli faydaları vardır. İlk olarak, genellikle hoşgeldin bonusları, bedava dönüşler ve sadakat ödülleri gibi genel casino deneyimini iyileştirebilen ve kazanma şansını artırabilen çeşitli bonus avantajları sunar. Canlı kumarhane ve spor etkinliklerine bahis yapma fırsatı sunarak bireylerin gerçek zamanlı kumar heyecanını yaşamalarına olanak tanır. Son olarak, bu platformlar, oyunculara aralarından seçim yapabilecekleri çeşitli seçenekler sunan çok çeşitli kumarhane oyunları sunar. Yakabet Twitter adresi, kolaylık, geniş bir seçenek yelpazesi ve kazançlı kazanç potansiyeli sunarak onları kullanıcılar için güvenilir bir seçim haline getirir.
2K notes · View notes
sertsiken0606 · 5 months ago
Text
Slm Hasan bey biz sizin gibi çift olarak görüşmeler yapan yeni evli bir çiftiz. Ben Sevde eşim Cevat ile 2 yıl önce grup seks partisinde tanıştık tanışma hikayemizi anlatırım daha sonra. Bu anlatacağım olay Ankara Akyurt ta geçmiş bir anımızdır. Eşim işi dolayısıyla sürekli eczane eczane gezer tıbbi malzeme ve ağırlıklı olarak tansiyon aleti satışı yapar. Ben evlenmeden önce para karşılığı seks yapardım. Eşim Cevat çok yakışıklı esmer biraz Kenan İmirzalıoğlu nu andırır. Ogün eşim hazırlan bu gece grup seks yapacağız 4 erkek 4 kadın olacak dedi. Hemen banyoya girdim etek tıraşımı koltuk altımı ve ağdamı yaptım saclarımı arkadaşım Filiz e yaptırdım kendimi çok beğenirim . Akşam üzeri bir taksi geldi içinden Cevat çıktı hemen hazırlandık bizi bekleyen taksiye bindik Akyurt ta bulunan 5 yıldızlı Hitit Anadolu hotel gittim eşim herşeyi hazırlamıştı odaya çıktık kapıyı açtı 3 kadın vardı soyunmuşlar sevişiyorlardı erkekler de kadınları izliyordu bende eşimde soyunduk bende kadınların arasına girdim sevişmelerine karıştım 2 2 ayrılıp 69 pozisyonuna geçtik daha önce kadın kadına öpüşmüştük arada bir emmiş ve emdirmiştim ilk defa lezbiyen bir kadın gibi am yalıyor ve yalatıyordum ilk orgazm ı altımdaki kadın bağıra bağıra yaşadı ay harika çok güzel diyerek bağırıyordu ben doğruldum kalktım erkekler bizi izlerken kimi 31 çekiyor kimi video ya alıyordu eşime hadi sikmiyecekmisiniz bizi diye sordum bütün erkekler kendi karılarının yanına gitti benim kocam beni öperken amını emdiğim kadının amına elini attı onun kocası da benim amımı tutup bızıklarımı oynuyordu o adam bana döndü eşim de o kadına sakso çekmeye başladık kocama sakso çekmeye başlayan kadın hemen bırakıp kocamın önünde domaldı kocası ilk anal deneyim dostum dedi kocam biraz sikini kadının göt deliğine vurarak oyalandı birden yüklendi hepsini soktu kadın zevk çığlıkları atıyordu benim sakso çektiğim adamda bıraktırdı bana domalmamı söyledi dediğini yaptım o da birden yüklendi götüme soktu diğer çiftlere göz attım onlarda aynı pozisyonda sikişiyordu kocamın siktiği kadın çok ses çıkarıyordu kocamın siki o kadar da büyük değildi 18 cm ancak beni siken adam diğer çiftle yer değişti gelen adam direkt amıma soktu pompalamaya başladı kocamda diğer kadına geçti o kadar zevk almıyordum ama ne yapmam gerekiyordu iyi biliyordum zevk çığlıkları atmaya başladım adam amımdan çıktı götüme soktu hızlı hızlı girip çıkmaya başladı durdu bütün döllerini götüme boşalttı çıktı götümden gidip kanepeye oturdu ben boşta kaldım benim ilk amını emdiğim kadının yanına gittim öpüşmeye başladık yatağa yat amını ağzıma ver dedi dediğini yaptım amımı götümü yalamaya başladı dilini o kadar güzel kullanıyordu ki bende orgazm oldum inleyerek boşalan erkekler kanepeye koltuklara oturmaya başladı tek bir erkek kaldı o da beni hiç sikmeyendi siktiği kadını bırakıp o da gitti oturdu biz kadınlar tekrar eş değiştirip 69 pozisyonuna geçtik benim kocam kalktı benim amını emdiğim kadının yanına geldi benim ağzıma verdi biraz emdirdi sonra bana sikini tutturup sokmasına yardımcı oldum sert bir şekilde girip çıkıyordu kadın amımı daha iştahlı bir şekilde emiyor göt deliğime dilini sokuyordu belli ki döl yalamayı seven bir kadındı eşim hızlanınca o da hızlı bir şekilde yalıyordu ben 2 kez orgazm oluyordum kocamla öpüşmeye başladık orgazm olurken erkeklerden birinin telefonu çaldı hemen giyindi ben çıktım arkadaşlar size bol sikişler dedi gitti karısı beni emip orgazm edenmiş aradan 3 5 dakika geçti kadında orgazm oldu yığıldı yatağa yanıma uzandı diğer erkekler oturuyordu kocam sikiyordu o gece 2 kez daha orgazm oldum kocam bütün kadınları enaz bir kez orgazm etti sabah kahvaltısı yaptık otelden ayrıldık hiç tanışmadık bunlar kimdi dedim eşime 2 erkek doktor 3 kadın eczaneci 1 diğer erkek emniyet müdürüydü aşkım dedi torpido yu aç dedi açtım ki ne göreyim 3 deste 100 lük dolar 30bin dolar bu gecenin kazananı biz olduk dedi artık kocamda jigololuk yapıyor birbirimizi satıyoruz diyebilirim.
50 notes · View notes
selcandy · 11 days ago
Text
Bugün spor salonunda bi’ PT’le konuşurken “uyandıktan sonraki iki saat boyunca kahve içmeyin sakın” falan dedi. “Ohoo hocam ben son on yıldır uyandıktan sonraki iki saat sadece kahve sigara takılıyorum” dedim, çocuğun gözleri büyüdü. “Çabuk yaşlanırsınız” falan dedi, bu vesileyle yaşımı (36) öğrenip şiddetli bir şok daha yaşadı. Ardından “tamam tipten kurtarmışız ama kan değerlerinize bakmak lazım öyle surattan anlaşılmaz sağlık” dedi, dedim “hocam bütün değerlerim mük hatta aşırı B12’m endokrin doktorunu korkuttu ama hematoloji ‘sen daha ne istiyorsun acaba ne güzel işte’ dedi yolladı beni” dedim. Önce “genler” dedi, sonra da aşırı garip bir mahkukatmışım gibi bakarak uzaklaştı. Bugün de ezber bozduk çok şükür.
*** bu gönderi kimseyi yanlış yönlendirme amacı taşımamaktadır, sakkın.
51 notes · View notes
amezhu · 3 months ago
Text
Heaven Official's Blessing ▪︎
249. BÖLÜM - Ekselanslarının Merak Uyandıran Olayı - Veliaht Prensin Hatırası Kaybolup Gidiyor 4- Seninle Yeniden Karşılaşacağız -
Hayalet maskeli kişinin verdiği talimatlar karmaşık değildi: sadece birkaç li güneye, belirli bir dağdaki belirli bir ine doğru ilerleyin. Xie Lian, normal bir insanın şu anda olduğu gibi hız konusunda kendisiyle boy ölçüşemeyeceğinden ve San Lang'ın yardımcısından daha hızlı bir şekilde o yere varacağından da emindi.
Gerçekten de bir saat sonra, dağdaki ruhların ve canavarların çığlıkları ve ulumaları eşliğinde, dağa girdiği andan itibaren çılgınca bir savaşa tutuşmuş ve birkaç canavarı öldürmüştü. Sonunda, o malum dağ ile o malum ini buldu.
Her ne kadar canavarın bir etkisi varmış gibi görünse de, üç yüz ila dört yüz güçlü uşak onun için girişi koruyor olsa da, Xie Lian’a göre bunun girişi koruyan üç veya dört güçlü uşaktan hiçbir farkı yoktu. İlk başta düşmanın son derece güçlü olacağından endişe etmiş ve aceleci davranmamıştı, ancak bir süre sabırla inin çevresini gözetledikten ve uşakların boş gevezeliklerini dinledikten sonra, canavarın son birkaç gündür gereğinden fazla şey yaşadığını keşfetti.
"... bu doğru, bu doğru, shanzhu sadece kokuşmuş bir xiulian uygulayıcıdan zorlukla kaçmayı başardı. Ölümüne korkmuşlardı ve yaralı olarak geri döndüler. Geri döndükleri anda, büyük bir panik içinde orijinal inlerini terk ettiler ve buraya kaçtılar."
"Anlıyorum! Neden aniden hepimizi çağırdıklarını merak ediyordum - demek ki uygulayıcının intikam almak için geri dönmesinden korkuyorlar!"
"Korkmaları için bir sebep yok. O uygulayıcı shanzhu tarafından birkaç kez ısırıldı. Şimdi uyansa bile, kuzey yönünün nerede olduğunu bile bulamayacak kadar kafası karmakarışık olacaktır."
"Nasıl korkmazlar? Shanzhu birkaç yüzyıl önce yaşamış ve ünlü bir canavar olmasına rağmen, bu uygulayıcının aniden ortaya çıktığını ve iki vuruşla onları burnu yamulana ve gözleri şaşı olana kadar dövdüğünü duydum. Eğer uygulayıcının vücudunda bazı yaralar varmış gibi görünmeseydi ve Shanzhu'na birkaç ısırık atma fırsatı vermeseydi, korkarım Shanzhu geri dönemezdi."
"Lanet olsun, vahşi bir uygulayıcı nasıl bu kadar güçlü olabilir!"
Buraya kadar dinledikten sonra, Xie Lian az çok yeterli olduğunu hissetti.
Rahatça dışarı çıktı ve onları sıcak bir şekilde selamladı, "Merhaba."
Küçük canavar uşaklarından oluşan kalabalık büyük bir şaşkınlık yaşadı ve "kim var orada!" diye bağırarak ayağa fırladı.
"Bu güzel çocuk nereden geldi?"
Xie Lian küçük bir gülümseme takındı ve açıklama yapmak için hiç vakit kaybetmeden doğrudan ine doğru yol aldı. Yakalamak için gelişigüzel uzandığında birkaç on tanesini yakaladı; ve gelişigüzel kenara fırlattığında birkaç on Zhang fırlattı.
Büyü olmadan bile, uşak kalabalığına öyle bir korku vermeyi başardı ki, tiz çığlıkları havayı durmaksızın doldurdu; “Bu tatlı oğlanın sorunu ne!!! Çok kibar gibi görünüyor!!! Neden bu kadar kaba ve vahşi!!!”
Ve böylece, yabani otları koparmaya benzer bu şekilde, Xie Lian ine engelsiz bir şekilde adım attı. Büyük bir canavarla büyük bir savaşa girmeye hazırlanıyordu ama ine girdiğinde gördüğü şeyin insan formuna bürünmüş, yerde yuvarlanan, karnına sarılıp inleyen ve feryat eden bir yaratık olduğunu kim bilebilirdi?
İlk başta Xie Lian bunun sadece bir numara olduğunu düşündü ama bir kez daha baktığında durumun hiç de öyle olmadığını gördü. Karnı inanılmaz derecede şişmişti, sanki inanılmaz derecede korkunç bir şey yutmuş gibiydi ve bu yüzden Xie Lian çömelip, "Neyin var?" diye sordu.
Belki de canavar o kadar acı çekiyordu ki sayıklıyordu, çünkü Xie lian'ı görünce büyük bir çığlık attı, "Doğru zamanda geldin! Sen! Artık yemeyeceğim! Artık yemeye cesaret edemiyorum! Bir daha asla cesaret edemeyeceğim! Yuttuğum şeyi sana geri vermeme izin ver! Hazmedemiyorum, hazmedemiyorum!"
Xie Lian dedi ki, "Beni başkasıyla mı karıştırıyorsun? Bana ait hiçbir şey yutmadın, öyleyse bana ne geri veriyorsun?"
Ancak canavar büyük bir acı içinde yerde yuvarlanmaya devam etti ve cevap verme zahmetine bile katlanamadı. Ne yapacağını şaşıran Xie Lian, önce bir tılsım çizerek ilerledi ve onunla bir şeyleri açıklığa kavuşturmadan önce onu yakalamaya karar verdi. Ancak ilginç bir şekilde, tılsımı taktığı anda canavar beklenmedik bir şekilde diğer budaowenglerden çok daha büyük ve yuvarlak bir mideye sahip, inanılmaz derecede komik, büyük ve tombul bir budaoweng'e dönüştü. Xie Lian bunu hem komik hem de başlangıç olarak gördü. Çizdiği tılsımı inceledi, acaba HATA İLE bu hale gelmiş olabilir miydi, birkaç vuruşu yanlış mı çizmişti?
Ancak bu da çok büyük bir sorun değildi. Bu savaş aşırı derecede kolaydı ve Xie Lian dağın derinliklerinden çıktığında gün aydınlanmıştı. Budaoweng'i kolunda tuttu ve aceleyle şehre doğru geri döndü.
Artık San Lang için bir şeyler yapmış olan Xie Lian kendini mutlu hissediyor ve yakaladığı canavarı San Lang'a nasıl sunacağını düşünmeye başlamıştı bile. San Lang'ın şaşkın bir ifade takınması durumunda, yine de çekingen bir tavır takınması ve sevincini belli etmemesi gerektiği konusunda kendini gizlice uyarmıştı. Bütün gece dışarıda dolaşıp koşturduğu için Xie Lian’ın bacakları ağrıyordu ve bu yüzden yol üzerindeki bir tezgâha oturup bedava bir kâse içki aldı.
İçerken birden arkasından birinin ona doğru koştuğunu ve "Xie Lian!" diye bağırdığını duymuş.
Ana caddenin ortasında doğrudan adını haykıracak kadar cüretkâr olan bu kişi kimdi? Kraliyet hanesi içinde bile çok az kişi bu kadar saygısız olabilirdi; herkes ona büyük bir hürmet ve saygıyla "veliaht prens hazretleri" diye hitap etmiyor muydu?
Xie Lian derhal çay kasesini indirdi.
Başını çevirip baktığında, bu kişinin beklenmedik bir şekilde halktan biri olduğunu gördü. Büyük bir tahta kutu taşıyordu ve büyük adımlarla ilerleyerek "Bekle! Bekle! Xie Lian'ı unuttun! Onu da getirin!"
Yani ona değil, onunla aynı adı taşıyan birine sesleniyordu! Ancak Xie Lian bu durumu daha da ilginç bulmuştu, her ne kadar isimlerden kaçınmak gibi tabuları pek umursamasa da, birinin kendisiyle aynı isme sahip olmaya cesaret edebileceğini düşünmek şaşırtıcıydı!
Ama hemen fark etti ki, o kişinin bahsettiği "Xie Lian" bir insan değildi.
Xie Lian'ın yanında bir adam oturuyordu. Kutuyu taşıyan kişi yürüdü ve bu adamın yanına oturdu. Tahta kutuyu okşadı ve "Xie lian'ı yanımda getirdim. Bugün ailenizin hizmet ettiği o kişiye onu götürmeyi unutmayın! Batıl inançları göz ardı etmeyin. Eğer ikisini birlikte göstermezseniz, çok fazla kötü şans olacaktır!"
"Evet, evet. Doğal olarak biliyorum..."
Xie Lian daha fazla dayanamadı ve ağzını açarak, "Affedersiniz..." dedi.
İki kişi birden başlarını çevirip ona baktılar. Xie Lian, "Lütfen küstahlığım için beni affedin. Affedersiniz, bu kutuda ne var?"
O kişi, "Ben zaten söylemedim mi?" dedi. İçinde Xie Lian var."
Xie Lian anlamadı: "Ama... Xie Lian veliaht prens değil mi, ekselansları?"
İki kişi bunu çok komik bulmuşa benziyordu: "Kimse onun veliaht prens olmadığını söylemedi. Başından beri hep öyleydi. Bakın!" Bunu söyleyerek kutuyu açtılar.
Xie Lian’ın gözleri büyüdü. Beklenmedik bir şekilde, ahşap kutunun içinde küçük bir tapınma sunağı vardı ve bu sunağın içinde sade ve rustik görünümlü bir tanrı heykelciği, beyaz giyimli ve sırtında hasır şapka olan bir uygulayıcı vardı. Onu tanıyamadı.
"..." Xie Lian bunu tamamen anlayamadı ve "heykelciğin XianLe veliaht prensi Xie Lian’a ait olduğunu mu söylüyorsun?" dedi.
"Başka kim olabilir?"
Diğer insanlar birbiri ardına etrafta toplanmaya başlamıştı ve yarısı ona sanki nadir bulunan biriymiş gibi bakıyordu: "Siz gençler gerçekten çok tuhafsınız ve siz de bir uygulayıcı gibi görünüyorsunuz, nasıl oluyor da bu kadar basit bir şeyi bile bilmiyorsunuz?"
Diğer yarısı bu "tanrı heykelciğine" bakıyordu: "Vay canına! Bu hurda toplayan ölümsüzün oyması fena değil! Yeterince acıklı görünüyor."
"Evet, trajedi ve keder dolu. Bir kez baktığınızda bunun bir talihsizlik tasviri olduğunu hemen hissediyorsunuz!"
"Harika, harika! Şimdi ne kadar çirkin görünürse, diğeri onun kaçmasına yardım ettiğinde daha da iyi görünecektir. Onları en fazla sekiz gün birlikte sergileyin ve sonuçlar ortaya çıksın."
"..."
Xie Lian cehaletle şöyle dedi: "Hurda toplayan ölümsüz mü? Nasıl hurda toplayan bir ölümsüz oldu?"
Çevredeki taç dedi ki, "Uygulayıcı, gerçekten çok tuhafsın ah! Xie Lian en başından beri hurda toplayan bir ölümsüzdü!"
"..."
Xie Lian genellikle kolay sinirlenen biri değildi ama o anda biraz sinirlendiğini hissetti.
Hurda topladığı için diğer insanların gülüp kendisiyle alay etmesini dinleyen biri bundan pek de mutlu olmazdı. Bir anda ayağa kalktı ve derin bir sesle şöyle dedi: "Herkesin Xianle kraliyet ailesine karşı bir memnuniyetsizliği mi var? Olsa bile, veliaht prense bu şekilde hakaret etmeniz görgü kurallarına uygun değil."
Kalabalık birbirine baktı ve ona gülerek, "Ne diyorsun sen? Hangi ülkenin görgü kurallarına uygun? Xianle ülkesi sekiz yüz yıldan fazla bir süre önce yok edildi!"
....
Bir saat sonra, Xie Lian ana caddede yürürken hâlâ biraz şaşkındı.
Çok korkutucuydu. Az önce aldığı her şey, ona göre çok korkutucuydu.
"XianLe ülkesi nasıl yok edildi? Kraliyet babam ve annem hâlâ hayatta ve iyi durumda değil mi? Ve benim tarafımdan nasıl yok edilmiş olabilir? Bir savaşı mı kaybettim? Ülkemi ben mi yok ettim? Ve iki kez yere mi serildim? Bir hurdacı mı oldum?"
Kendini tekrar tekrar sorguladı ve kendine tekrar tekrar söyledi: imkansız. İmkânsız!
Kendini ikna etmeye çalıştı: “tüm bunlar gerçek değil, perde arkasında sorun çıkaran bir kötü adam olmalı."
Ancak, her şey tuhaf geliyordu: tuhaf aksanlar, tuhaf kıyafetler ve tuhaf binalar ve hatta tuhaf Feng Xin ve Mu Qing, hepsi ona bunun bir kâbus olmadığını söylüyordu ve bu olanlar da bir illüzyon değildi. Hiçbir iblis ya da canavar böylesine geniş ve gerçekçi bir illüzyon yaratamazdı.
Sekiz yüz yıl gerçekten de geçmişti.
Sekiz yüz yıl gerçekten nasıl geçmiş olabilirdi? Sekiz yüz yıl sonra nasıl bu hale gelmişti?
XianLe Ülkesi yok edilmişti; kraliyet babası ve annesi ölmüştü; Feng Xin ve mu Qing yükselmişti. Ve o bir hurdacı olmuştu.
Nasıl bu hale geldi?
Böyle olamazdı. Böyle olmamalıydı!
Xie Lian daha hızlı ve daha hızlı yürüdü, sonunda koşmaya başlamıştı, sanki uçsuz bucaksız ve sınırsız bir karanlık onu yutmak üzereymiş gibi arkasından sertçe bastırıyordu. Aniden kırmızı bir siluet parladı ve gözlerinin önünde sırık gibi bir figür belirdi: "Daozhang, nereye gittin? Seni uzun süre her yerde aradım."
Bu San Lang'dı. Hâlâ gülümsüyordu ve bunu söylerken yanına gelip Xie Lian’ın elini tutmaya çalıştı, ama onu görünce Xie Lian vücudunun her yerinde tüylerinin diken diken olduğunu hissetti ve yüksek sesle bağırdı, "bana yaklaşma!!!"
Çığlığı anında etkisini gösterdi. San Lang durakladı ama yüz ifadesi değişmedi. "Sorun ne?" diye sordu.
Xie Lian yumruklarını sıktı ve soğuk bir şekilde, "Sen de kimsin? Ne yapmayı planlıyorsun?"
San Lang, "Dün oldukça iyi anlaştığımızı ve artık bu küçük rahatsızlıkları umursamadığımızı düşünmüştüm," dedi.
Xie Lian, "Bana yalan söyledin." dedi.
Bir anlık sessizliğin ardından San Lang, "Demek zaten biliyorsun," dedi.
Xie Lian, "Artık biliyorum..." dedi, "sekiz yüz yıl sonra.”
Normalde, bazı şeylerin doğru olmadığını anlaması bu kadar uzun sürmezdi ama bu kişi bazı şeyleri kasıtlı olarak ondan saklamış, hangi yönün kuzey olduğunu bile anlayamayacak hale gelene kadar onu büyülemiş, kandırmış ve kafasını karıştırmıştı: yoksa gerçeği ancak bir gün sonra nasıl keşfedebilirdi?
San Lang ona doğru bir adım attı ve "Ekselansları" dedi.
Xie Lian birkaç adım daha geri çekilerek bağırdı, "Yaklaşma!!! Biraz daha yaklaşırsan, sana vururum!" Ancak vücudu titriyordu. Xie Lian son derece korkmuştu.
Korktuğu şey bir iblis ya da canavar değildi, karşısındaki iyi ya da kötü niyetli adam da değildi. Tüm bu garip dünyadan dehşete düşmüştü. Bu dünyada gurur duyabileceği bir şanı yoktu, sadık tebaası yoktu, onu çok seven anne babası yoktu, kendi ülkesi yoktu, onu seven ve saygı duyan inananları yoktu. Hiçbir şey, hiçbir şey, kesinlikle hiçbir şeyi yoktu!
Ama San Lang ona doğru bir adım daha atarak, "Korkmayın Ekselansları," dedi.
"..."
Bu cümleyi duyan Xie Lian’ın ifadesi değişti
Birden o bölük pörçük anıların içinde, kulağının dibinde derinden gelen bir sesle " Korkmayın Ekselansları " diyen adamı hatırladı.
Bunu nasıl fark edememişti?
Her iki adamın da konuşma tarzı ve sesi aynıydı!
Xie Lian o kadar öfkeliydi ki titreyerek, "Sensin... gerçekten sensin..." dedi.
Bu kişinin onu nasıl kandırdığını ve nasıl etrafımda dolaştırdığını düşündükçe, minnettarlıktan başka bir şey hissetmediği ve iyi duygularla dolu olduğu halde, hatta ona "Gege" dediği halde -Xie Lian buna dayanamadı ve öfkesi tavan yaptı. "Seni yalancı!" diye bağırarak saldırdı.
Saldırı San Lang'ın göğsüne tam isabet etti. Xie Lian ikinci kez vurmak için kendini hazırladı ama bir şekilde hareket edemediğini fark etti.
Onu durduran kendi bedeniydi!
Xie Lian neler olduğunu anlayamıyordu ama San Lang onun elini tuttu. Xie Lian irkildi ve hemen anlamsızca bağırdı, "Bana dokunma! Sen, seni yalancı, bana yalan söyledin. Sana bir daha asla inanmayacağım. Sen..."
Ama San Lang sessizce, "Ekselansları, bana inanın." dedi.
Xie Lian öfkeyle bağırdı, "Sana asla inanmayacağım!!! İnanacağım!..."
Ancak, tıpkı saldırısının durdurulması gibi, ardından gelmesi gereken "sana asla inanmayacağım" da bir türlü dudaklarından dökülemedi.
Bu adamın gözlerindeki endişe ve acı tamamen ve bütünüyle gerçekti. Bir insanın başka bir insana böyle bir ifade sergilediğini gören hiç kimse onun samimiyetinden şüphe duymazdı.
San Lang, Xie Lian’ı kendisini dehşete düşüren bu garip dünyadan uzaklaştırmak istercesine, sonunda onu kucakladı, dudakları saçlarını hafifçe öptü ve sıcak ve nazik bir sesle, " Korkmayın Ekselansları. Hepsi geçmişte kaldı. Ekselansları. Bunu artık atlattınız."
"..."
Uzun bir süre sonra, Xie Lian’ın vücudu nihayet yumuşadı.
Şimdi, tüm aynı ve hayal kırıklığını bir kenara bırakıp dikkatlice düşündü: rüyasındaki parçalanmış sahnelerde, ona seslenen adamın sakin sesi her zaman sıcak ve son derece nazikti, en ufak bir zorlama belirtisi bile yoktu.
Kendisine gelince... her ne kadar merhamet dilemiş ve ağlamış olsa da dinlediğinde en ufak bir isteksizlik belirtisi bile olmadığını anlayabiliyordu. Sadece, şimdiye kadar bununla doğrudan yüzleşmek istemediği için bunu keşfedememişti.
En azından Xie Lian sonunda bu adamı gördüğü anda ona güvenmek istemesinin nedenini biliyordu. Ne yazık ki, sekiz yüz yıl sonraki "o", San Lang ile pek de basit olmayan bir ilişkiye sahipti.
Vücuduna karşı savaşmaktan tamamen vazgeçti ve kalbinin arzusuna uyarak yüzünü San Lang'ın göğsüne gömdü. Sesi boğuklaşarak, "Biz..." dedi.
San Lang, "hm." dedi.
Uzun bir sessizlikten sonra Xie Lian mırıldandı, "neden... bu sekiz yüz yıl içinde olan her şeyi aniden unuttum?"
San Lang, "Bu benim hatam. Önceki gün gece yarısı aniden bir dua alıp çok aceleyle evden ayrıldın. Büyünü geri kazanmana yardım edememiştim ve canavar seni ısırdığında anılarını da yutacağını zamanında söyleme fırsatım olmadı. Yani tamamen benim hatam."
Xie Lian şöyle dedi: "O zaman bu senin hatan değildi. Dikkatsiz olan bendim."
San Lang, "Ekselansları asla hatalı olmaz." dedi.
Xie Lian zoraki bir gülümsemenin ardından yine umutsuzca, "O zaman San Lang, XianLe ülkesinin yok olmasına nasıl sebep oldum?" dedi.
Ne de olsa halkına çok değer veriyordu ve XianLe'nin bin yıl daha gelişmeye devam etmesi onun en büyük arzusuydu.
San Lang ona çok daha sıkıca sarıldı ve inançla "senin hatan değildi." Dedi.
Xie Lian mırıldandı, "Nasıl bu kadar berbat bir şekilde başarısız oldum? Nasıl bu hale geldim?"
Kim gökleri ve yeri yerinden oynatacak ve çağlar boyunca yaşayacak büyük başarılara imza atmak isteyerek başlamaz ki? Belki de sadece milyonda bir kişi bu hayali gerçeğe dönüştürebilirdi ama Xie Lian kendisinin o milyonda bir kişi olacağından bir kez bile şüphe duymamıştı.
Belki de San Lang'ın sekiz yüz yılın geçtiğini fark etmesine izin vermemesinin nedeni buydu.
San Lang "Başarısız olmadın" dedi.
Xie Lian başını sallayarak, "ama artık hiç inananım yok," dedi.
"Var."
Bunu düşünmek bile Xie Lian'ı kederlendirdi. Dedi ki, "Ben hurda toplayan bir ölümsüzüm. Hurda toplarım. Elbette kimse bana inanmaz ve kimse beni tanrı olarak kabul etmez. Hurda toplayan bir ölümsüze kim saygı duyar ki?"
Bu onun hayalindekinden tamamen farklıydı.
Ama San Lang, "Sana daha önce söylemedim mi? Bir inananın var."
Xie Lian yüzünü kaldırdı. San Lang ona küçük bir gülümseme vererek, "Ekselansları, Hua Cheng ile çok yakında tanışabileceğinizi söylemiştim. Şu anda onunla tanıştınız.""..."
Xie Lian başını kaldırdı ve yüzüne bakarak biraz şaşkın bir ifadeyle, "San Lang, sen... beni ne zaman tanıdın?" dedi.
Hua Cheng, "Çok çok uzun zaman önce, hatta sen yükselmeden önce," dedi.
Xie Lian yavaşça gözlerini kırpıştırdı.
Hua Cheng tekrar, "Majesteleri, belki de şimdiki "siz", sekiz yüz yıl sonraki "siz "in büyük bir başarısızlık olduğunu hissediyor olabilirsiniz. Belki hayal kırıklığına uğramış hissediyor ve bunu kabullenemiyor olabilirsiniz. Ama lütfen bana inanın, öyle değil."
Parlak sol gözü Xie Lian’a baktı ve bu gözdeki bakış sesi kadar yumuşak ve nazikti.
"Sen beni kurtardın. Ben her zaman seni izledim."
"Bu dünyada senden daha 'başarılı' sayısız insan var, ama hiçbiri beni senin kurtardığın gibi kurtaramazdı ve hiçbiri senin yaptıklarını yapamazdı--"
"Bugünkü ben olabilmem için bana ne kadar cesaret verdiğini bilemezsin."
"Kalbimde, sen sonsuza dek benim tek tanrım olacaksın."
Xie Lian, "Ve sen de sonsuza dek benim en sadık inananımsın," dedi.
Daha konuşmasını bitirmemişti ki kendine geldi. Az önce söylediği bu cümle, sanki böyle değerli bir sözü daha önce duymuş gibi, içgüdüsel olarak o anda yanıt olarak söylediği bir şeydi. Ama San Lang gülümsemeye başladı ve Xie Lian’ın elini kaldırıp elinin arkasını öptü,"evet" dedi.
"..."
Uzun bir süre sonra, Xie Lian bir karara varmış gibi görünüyordu ve "Anılarımı yutan bu canavar da ne?" diyerek kolundan canavarın budaoweng'ini çıkardı.
Hua Cheng canavarı aldı ve "Demek ki yeni inini yok eden gerçekten de senmişşin Ekselansları" dedi.
Xie Lian başını sallayarak, "Anılarımı geri kazanmak için burada ona karşı harekete geçmeliyim, değil mi?" dedi.
Hua Cheng'in avucunun içindeki budaoweng büyük ağzını açtı.
Ağzından ateşböceklerine benzeyen birkaç ışık zerresi uçarak Xie Lian’ın etrafını sardı. Hua Cheng, "Onları yakalarsan sekiz yüz yıllık anılarını geri getirebilirsin" dedi.
Bunu duyan Xie Lian elini onlara doğru uzattı. Ancak, onlara dokunmadan hemen önce durdu.
Bu sekiz yüz yıllık anıları kurtarmak, sanki o sekiz yüz yılı yeniden yaşamak, olan her şeyi bir kez daha deneyimlemek demekti: kalbine saplanan yüz kılıcın acısı, tamamen yenilmiş olmanın utancı, güçsüz ve hiçbir şey yapamıyor olmanın öfkesi.
Tüm bunların aslında bir an içinde sona ereceğini bilse de, parmak uçları hafifçe titremeye devam ediyordu.
Hua Cheng arkasında durmuş, ona sırtını sağlam bir duvara dayamış gibi hissettiriyordu. Arkasından Hua Cheng'in sesini duydu, "Korkmayın, Ekselansları."
Xie Lian başını hafifçe arkaya eğdi, Hua Cheng kollarını onun beline doladı ve "İnan bana, ne kadar uzun sürerse sürsün, her zaman seni bekleyeceğim. Sen ise her seferinde beni bulacaksın.”
Doğru. Her seferinde birbirlerini bulacaklardı.
Ve böylece, Xie Lian elini ışıklara doğru uzattı.
Yıldızlar gibi, ışığın zerreleri parmak uçlarında eridi. Gözlerinin önünde büyük bir parlaklık vardı, sanki sıcak bir şey yaklaşıyormuş gibi. Bu parlak ışık ona ulaşmadan önce, Xie Lian "Seninle tanıştığıma çok memnun oldum" dedi.
Bu cümleyi söyledikten sonra, ışık zerrecikleri vücudunda eriyip kayboldu. Xie Lian yavaşça öne doğru devrildi ve Hua Cheng tarafından yakalandı.
Uzun bir süre sonra, Xie Lian nihayet kıpırdanmaya başladı. Gözlerini açar açmaz Hua Cheng alçak bir sesle "Gege?" dedi.
Xie Lian yavaşça hafifçe gülümsedi ve bir elini uzatarak Hua Cheng'in yüzünü okşadı ve "... Seninle tekrar karşılaştım" dedi.
Hua Cheng de gülümsemeye başladı ve "Ben söylemedim mi? İnan bana."
Xie Lian iç çekti ve "Bu birbirimizi sekiz yüz yıl daha beklediğimiz anlamına mı geliyor?" dedi.
Hua Cheng, "Ben demedim mi, ne kadar uzun sürerse sürsün, seni her zaman bekleyeceğim. Ancak..."
Xie Lian'ı yukarı çekti. İkisi yüz yüze durdular ve Hua Cheng onun elini sıkıca tuttu ve gülümseyerek, "Şu anda, bir an bile ayrı kalmamızı istemiyorum" dedi.
Geçmişi değiştirmenin hiçbir yolu yoktu.
Sekiz yüz yıl önce, herkesin gururu olan on yedi yaşındaki Xie Lian’ın geleceğin ona neler hazırladığını bilmesine imkân yoktu. Kader ona iki kapı açmıştı. Bir savaş tanrısının yolu kısa ama silinmez bir etki bırakmıştı; kısa bir an içinde bir iblis bir köprüde bir ölümsüzle karşılaşmıştı. Ve o iki kapıyı da açmıştı.
Bundan sonra, güçsüz olmanın ve göklere dönememenin çalkantılı dalgalarında yalnızdı ve o uzun ve çileli yıllar boyunca geçimini sağlamak için mücadele etti. Acı, öfke, hayal kırıklığı, nefret, umutsuzluk, delilik. Ölü küller kadar kayıtsız bir kalp.
Ve ondan sonra, ölü küller yeniden hayata döndü.
Ancak bunların hepsi çoktan geçmişte kalmıştı.
"Gege, hoş geldin."
"Hm..."
"Bak, benimle tekrar buluşacağını söyledim. Sana yalan söylemedim.
Xie Lian Hua Cheng'e bir bakış attı ve "gerçekten mi?" dedi.
Hua Cheng hafifçe gülümsedi ve "Elbette. Ekselanslarına ne zaman yalan söyledim ki? Gege, ben..."
"..."
"..."
Xie Lian elini Hua Cheng'in cübbesinin içine soktu ve bir kağıt parçası çıkarıp yüksek sesle okudu, " 'San Lang Gege'nin ilgisine mazhar olan Xie Lian’ın bunu geri ödemesi mümkün değildir ve Gege’nin sorunlarını çözmesine yardımcı olmak için sahip olduğum azıcık gücü de tüketmeye hazırım, bu yüzden bir süreliğine buradan ayrılacağım. San Lang Gege endişelenmesin, çünkü Xie Lian ayrıldıktan kısa bir süre sonra geri dönecektir."
San Lang kaşlarını kaldırdı ve ellerini arkasına götürerek konuşmadı. Xie Lian yüksek sesle okumayı bitirdikten sonra Hua Cheng'in tavrını taklit ederek kaşlarını kaldırdı ve "San Lang Gege, San Lang Gege, gerçekten iyisin ha" dedi.
Hua Cheng gülerek, "iyi olsam da olmasam da, Gege en başından beri bu konuda net değil miydi?" dedi.
Xie Lian’ın yüzü hafifçe kızardı ve belli belirsiz, "... Neden bahsettiğinden emin değilim. Her halükarda, bu birkaç gün içinde çok ileri gittin ve bunu düşünmelisin."
Hua Cheng ciddiyetle, "Gege, böyle yapma. Bu iki gün boyunca size sürekli olarak nezaket ve edep çerçevesinde davrandım ve direnmek benim için çok zor oldu."
Xie Lian, "Ne zamandan beri bana nezaket ve edeple davranıyorsun. Sen açıkça... açıkça..." diyerek açıkça onunla dalga geçti ve büyük bir zevkle alay etti. O iki gün içinde, Hua Cheng onunla oynarken bir o yana bir bu yana savrulan, saf, aptal ve şımartılmış on yedi yaşındaki küçük kuklaya nasıl dönüştüğünü düşününce... Xie Lian olanları bir kez daha tüm açıklığıyla hatırlayınca, doğrudan kendisine bakamadı ve inlemekten ve şakaklarına masaj yapmaktan kendini alamadı. İfadesi tamamen ciddi olan Hua Cheng, "gerçekten, aşağılık, utanmaz, ahlaksız bir pislik olarak azarlansam bile, San lang'ın hiçbir şikayeti veya pişmanlığı yok" dedi.
"..."
"Eğer Gege mutsuzsa, beni azarlamaya devam edebilir. San Lang için fark etmez." Xie Lian daha fazla dinleyemedi.
Şakaklarına masaj yaparak uzaklaştı. Hua Cheng başını çevirdiğinde, diğer kişi ortadan kaybolmuştu. "Gege?" dedi. Kaçma, tamam mı, benim hatam, Gegeee!!!"
Artık Gege deme!
---
san lang neden bu kadar kawaii
26 notes · View notes
sillagen · 2 months ago
Text
Erkek kardeşime tost yaptırıyorum onu da ben yapmayayım artık. Erkekler zaten menemen,tost gibi şeyde ustalaşmış olması ve hizmet etmesi lazım haksız mıyım? Haklıyım teşekkürler. Hakikaten çok güzel tost yapıyor bunu alan kız yaşadı biri de alsın da artık ben hala olayım ya kedi seviyoruz da çocuk sevelim
35 notes · View notes