#var mıyız?
Explore tagged Tumblr posts
aciya-gulmekk · 4 months ago
Text
Doğduğunu herhalde annesinden başka kimse fark etmemiştir;
yaşadığını da pek az kimse bilir;
fakat ölümünü kimse fark etmeyecek,
öldüğüne kimse sevinmeyecek,kimse acımayacaktır.
Onun düşmanı,dostu yoktur,yalnızca birçok tanıdığı vardır.
Ivan Gonçarov,Oblomov
Tumblr media
2 notes · View notes
civcivwq · 8 months ago
Text
" - Bazen yok olmak hiç olmaktan daha iyidir Olric.
+ Yok mu olalım efendimiz?
- Var mıyız ki Olric? "
28 notes · View notes
aglayankahkahaa · 10 months ago
Text
Tumblr media
İçimden geçenler ve cevaplar çok farklı :((
8 notes · View notes
sensussinyor · 1 year ago
Text
Kendime türk kahvesi yapmak için mutfağa geldim. Kahvenin kaynamasını beklerken ocağın başında ellerimi arkada bağlayıp volta attığımı, daha absurtu o sırada Goebbels propagandasını düşündüğümü fark ettim. Aklım o kadar saçma sapan seyle dolu ki stresten, uzak ufukları kaygılı adımlarla düşünecek kadar kopmuşum.
Hani bu "tmm ya sakin ol" kahvesiydi :/
İçimdeki küçük nazi şansölyö rahat bırak beni
18 notes · View notes
filkadin · 4 months ago
Text
eve dönüyorum.
ev neredeydi, ev nasıldı, ev var mıydı sorularının ardından, yine trende, yine yanlış seçilmiş bir cam kenarında. üç sene önce dinlediğim bir şarkının hâlâ tam ortasında, mümkün değil. bu kez zihnimden konuşmak, basamakları ikişer ikişer inmek, sigarayı yarısında bırakmak zor geldi. gerisin geriye bakarken, sayfaları tersten okumak, ne önemi var, bu da benim şansım. kafamı her kaldırdığımda bir anının tebessümünü hatırlıyorum. hayır mutsuz değilim, evet huzurluyum. şikayet edilecek bir şey kalmadıysa hâlâ kafamızı kaldırmadan yürümeyi anlamlandırmalı mıyız? yoksa yol sadece yol mudur? yol sadece yoldur. zihninde çalan müziği hiçbir ses bastıramaz. tam ortasındayım. her şey değişse de insanın gözleri hiç değişmiyormuş ne kadar doğru, hiç kaybolmadım. ne kadar çok sevdiğimi ve sevildiğimi, bunun bir lütuf olmadığı bir evrende yaşadım. bozkırdan sonra, deniz hiç fena olmadı. boğulmadım, nefes alıyorum.
anlıyorum ve devam etmek istiyorum.
143 notes · View notes
selin-n · 10 months ago
Text
Ne zaman yağmur yağsa bu şehre,
Seni çok özlüyorum...!
Tumblr media Tumblr media
.....Ah biz mutluluğu böyle aranıp duracak mıyız
Yağmur hep böyle yağacak mı hatıralara
Eksik olan bir şey var sana bana dair
Belki bir rüzgar belki rüzgardan da hafif
ama kalbimiz yine uzak bir deniz gibi boş...!
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
💙🥀🕊️
Tumblr media
219 notes · View notes
kadir01sblog · 1 month ago
Text
Tumblr media
Ben aslında bir hiçim. Hiçten var oldum. Bir hiçle geri gideceğim. Cebimdekiler bana ait değil, üstümdeki hırka, başımdaki saç.. hepsi benim gibi topraktan geldi, yine toprağa dönecek. Arada bir sigaram, yakarım zehirli belki ama en çok keyif verende o. Yoklukta varlıktada hep cebimde durur. Hele yağmur yağınca bir tüttürmesi var sanırsın o güzel havanın hepsini ciğerlerime çekiyorum. Yüzümde görülmemiş bir tebessüm. Arada evlere insanlara bakarım herkes bir kaçış peşinde. Sanki yağmur yağınca Islanmak ne güzel diyen onlar değil. Ben iliklerime kadar ıslanırım. Nasıl olsa bir gün hiç olmayacak mıyız. Bari diyorum yeri geldiğinde alev alev yanayım, yeri geldiğinde sırılsıklam olayım üşüyeyim. Hayatın her tadını alayım. Arada aşık olayım, arada aşk,arada acı duyayım, arada sevinç. Bunlar hepsi sonuçta hayat değilmi. Yok olmadan güzel ne varsa herşey olayım istiyorum. Bir hiç olmadan...
45 notes · View notes
aylakadaminiz · 9 months ago
Text
Tumblr media
Benim artık takatim yok.
Hevesim yok.
Günüm yok.
Bir daha karşılaşmayacak mıyız?
Elli yıl sonra olsa bile dünya gözüyle görmeyecek miyiz birbirimizi?
Kemal Varol - Ucunda Ölüm Var
125 notes · View notes
nevzatboyraz44 · 4 months ago
Text
Adam öldürmeyi oyun mu sandın?
Suriyelilere karşı Kayseri’de başlayan olaylar Türkiye’nin birçok iline yayıldı ve Antalya’nın Serik ilçesinde, 17 yaşındaki bir çocuk, Ahmet Handan el Naif 3 kişi tarafından sokakta bıçaklanarak öldürüldü.
Ölümünün ardından el Naif’in trajik hikâyesi de ortaya çıktı: Deyrizor’daki ailesi, YPG (PKK) tarafından zorla askere alınmasın diye el Naif’i Türkiye’ye göndermiş. Yani el Naif Suriye’de kalsa, YPG tarafından zorla silah altına alınacak, eğitilecek ve Türkiye’ye karşı çocuk asker olarak savaştırılacakmış. Ailesi, YPG’nin eline düşmesin, terör örgütü tarafından istismar edilmesin, Türk askerini öldürmesin diyerek çocuklarını Türkiye’ye göndermişler.
Ahmet el Naif, Türkiye’de, ırkçılar tarafından katledildi. Hem de 17 yaşındayken, sokakta, ne olduğunu dahi anlamadan hayata gözlerini yumdu.
Cinayetin bir de katiller tarafı var: 3’ü de çocuk. İkisi 17 yaşında, biri 15 yaşında.
Katillere, hem de 3 kişi savunmasız bir çocuğun üzerine çullanmış, dövmüş, vahşice bıçaklamış katillere, çocuk olduklarını öğrenince, az da olsa üzülmemek mümkün mü?
O meşhur Rumeli türküsünde diyor ya: “Mezar taşlarını Hasan, koyun mu sandın? Adam öldürmeyi Hasan, oyun mu sandın? Drama mahpusunu evin mi sandın?”
Üç çocuk, evet, belki de adam öldürmeyi oyun sandılar. Gözü dönmüş, sokakta Suriyeli avına çıkmış büyüklerinin oyununa dâhil olmak istediler. Kitlelerin belki de arkalarında olduğunu, ne yaparlarsa yapsınlar onlara sahip çıkacaklarını sandılar. Suriyeli öldürmenin cezasının olmayacağını zannettiler. Yakalanmayacaklarını, yakalansalar bile ellerini kollarını sallayarak karakoldan “kahraman” gibi çıkacaklarını düşündüler.
Eğer mahkeme ölenin Suriyeli olmasını “hafifletici sebep” olarak görmezse bu 3 çocuk en az 10’ar yıl hapis yatacak. Çetin bir hapis hayatı geçirecekler. Çıktıklarında topluma uyum sağlayamayacaklar. İş bulmakta zorlanacaklar. Belki suç örgütlerinin eline düşecekler. Belki hapiste düşünmeye fırsat bulacak, 17 yaşında bir çocuğu vahşice öldürmüş olmakla yüzleşecek, ırkçılık adına öldürdükleri Ahmet’in YPG’den kaçtığı yani Türkiye için ailesini terk edip Antalya’ya geldiği gerçeğiyle kavrulacak, belki delirecek, belki intihar edecekler.
Suriyeli Ahmet Handan el Naif’in hayatı daha 17 yaşındayken söndü;
Onu öldürenlerin hayatı da daha 15,
17 yaşındayken karardı.
Bunun üzerinde durmayacak mıyız? Adi bir cinayet vakası deyip geçecek miyiz?
Bu 3 çocuğa ırkçılık virüsü bulaştıran, kalplerini karartan, vicdanlarını körelten, bütün zerrelerine nefret pompalayan, akıllarını devre dışı bırakan, beyinlerini süngere çeviren, bu çocukları kışkırtıp birer vahşi katile çeviren ve çocuk yaştan itibaren hayatlarını ebedi karartan sebepleri görmezden gelmeye devam mı edeceğiz?
“Ümit Özdağ ve Zafer Partisi milli güvenlik sorunudur” derken, silahlanıp iç savaş çıkaracaklarını değil, işte bu tür vakaları kastediyoruz. Ergenleri, gençleri, iki adım sonrasının muhasebesini yapabilecek akli melekesi olmayanları nasıl zehirlediklerine, nasıl kışkırttıklarına, Türkiye’nin bütünlüğü için nasıl büyük bir tehdide dönüştüklerine dikkat çekmeye çalışıyoruz.
Türkiye turizmini baltalamaya çalışıyorlar. İstanbul’daki olayda gördüğümüz gibi, Arap sermaye ve yatırımlarını ürkütmeye çalışıyorlar. Türkiye’nin dünyada 7’nci sıraya yükseldiği ve yılda 3 milyar dolar kazandığı yabancı öğrencileri kaçırıyorlar. Her bir eylemlerinde Türkiye’ye ağır zarar veriyor, Türkiye’nin rakiplerinin değirmenine su taşıyorlar.
Türkçülük maskesi altında Türklüğe, Türkiye’ye saldırıyorlar.
Ancak bugün Suriyelilere yönelen, yarın, sırası geldiğinde, Kürtlere yönelecek olan kışkırtmalarıyla, Türkiye’ye maddi olanın ötesinde bir tehdit teşkil ediyorlar: Türkiye’nin uluslararası iddialarını, gücünü, etkisini, hatta Türkiye’nin bütünlüğünü hedef alıyorlar. Hepimizin gözü önünde genç nesillere zehir zerk ediyorlar.
Selçukluyu da, Osmanlıyı da güçlü birer cihan devleti yapan, Türklerin Kürt ve Araplarla kurduğu ittifaktı. Potansiyel bir Türkiye “tehdidini” önlemenin yegâne yolunun Türkleri Kürt ve Araplardan uzaklaştırmak olduğunu Batılılar çok iyi biliyorlar ve buna çalışıyorlar. Dün PKK, FETÖ bunun için kullanıldı; şimdi de Ümit Özdağ ve Zafer Partisi’ni bu kirli hedefleri için kullanıyorlar.
Polis ve yargı, sokakta Suriyeli
avına çıkmak yerine, ırkçılık maskesi altındaki bölücülük tehdidiyle ilgilense, Türkiye’nin çok daha hayrına olacak.
Yeni Şafak Yazarı: Aydın Ünal
8/07/2024 Pazartesi
31 notes · View notes
kumsal-thingss · 5 months ago
Note
Buluşacak mıyız
Var olmayan biriyle buluşma gibi bir fantezim yok
26 notes · View notes
savasbitti · 6 months ago
Text
Tumblr media
"tarih değişir, zâlim değişmez."
katliam sözcüğü "toplu öldürme olayı; toptan katletme; toplu kıyım; kırım; soy kırımı, toplumun ya da halkın tamamının öldürülmesi" anlamlarına gelir. cahit zarifoğlu "mavi gök orada mı?" şiirinde "kim bilir her biri hangi dünyaya sağır?" diye sorar. ismet özel ise "içimden şu zalim şüpheyi kaldır ya sen gel ya beni oraya aldır" başlıklı şiirinde "insanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır" diye yanıt verir. günümüzde yaşadığımız durum bu. geçmişten beri dünya üzerinde katliamlar yaşanmış ve katliamı yapan da bunlara hep (kendince) haklı sebepler bulmuş. geçmişten yakın tarihimize oradan da günümüze kadar uzanıyor bu. ne garip değil mi? insanlar uzayın derinliklerine kadar bakabiliyor. bunu da yüzyıllardır takip eden bilim ve teknoloji sayesinde yapıyor ama bu bilim ve teknoloji aynı zamanda kundaktaki bir bebeğin kafasının kopmasına, vücudunun parçalanmasına da sebep olabiliyor. aslında demek istediğim elimizde büyük bir güç var: akıl. insan aklını faydaya kullandığında birçok insanın yararına olabilecek metalar üretebiliyor. geçmişte kıyımlara neden olan hastalıklara çözüm üretebiliyor mesela. veya geçmişte günlerce hatta belki yıllarca süren yolları birkaç saate veya birkaç güne indirebiliyor. ama dünyaya gözlerini daha yeni açmış bir çocuğu öldürmek? teoman'ın "çoban yıldızı" adlı parçasında "yüzme bilmeden daha, deniz görmeden/hiç güneşte yanmadan/şimdi ölmek istemem bir kalbi sarmadan/aşkı tatmadan daha, onla sarhoş olmadan/hiç sevişmeden daha/şimdi ölmek istemem, daha hiç gülmeden" sözleri geçiyor. şimdi bir katliam yaşanırken, çocuklar daha "bir aşkı tatmadan, daha hiç gülmeden" neden ölüyor? peki, biz hangi dünyaya kulak kesildik de yaşanan katliamı görmezden geliyoruz? daha doğrusu neden görmezden geliyoruz? onlar bizden değil diye mi? bizim vicdanımız bu kadar küçük mü? geçmişte yapılan hatalardan dolayı mı? devlet büyüklerinin yaptığı hataları çocukların mı çekmesi gerekiyor? bizim vicdanımız sadece bir katliama karşı çıkacak kadar mı? aynı anda zulüm olan birçok yerdeki olaylara karşı duramaz mıyız? bu toprağın adının önemi var mı? biz hitlere de ukrayna'da yaşanan savaşa da hocalı, srebrenitsa, doğu türkistan, filistin, afrika… yani bütün bu yerlerde olan katliamlara karşı çıkamaz mıyız? çıkınca ne olur? karşı taraftan mı oluruz? onlar savunuyor diye biz de mi onların safına geçmiş oluruz? ideolojik fikirlerimiz mi bizi engelleyen ya da bana ne demek daha mı kolayımıza gidiyor? onlar zamanında şunu yaptı, onlar bize şöyle davrandı demek tartışılacak başka konular, dediğimiz gibi bu siyaset, o arenada tartışılacak konular. biz bugün binlerce çocuğun öldürülüşüne karşı çıkıyoruz. dünkü katliamlara da bugünkü katliamlara da yarınki katliamlara da karşı çıkmak elimizde. tartışmak ve ayrışmak yerine bir şekilde karşı çıkmak, elimizden geleni yapmak da elimizde.
20 notes · View notes
japonyamesken · 6 months ago
Text
CHATGPT 4o hakkında konuşmalıyız!!!
Buraya Chatgpt ile ilgili bi gönderi yazdıktan sonra gidip ücretli versiyonunu satın aldım. Ve pek memnun kalmadım açıkçası.
Geçen hafta rüyalarımı chatgptye gönderip resimlemesini istemiştim. Tabii ki promt çok önemli, ben rüyalarımı prompt düşünerek değil kendim için not aldığımdan chatgpt’nin zorlanması normal ama bazı yerlerde de feci saçmaladı. Şimdi aynı rüyaları yeni versiyona resimleteceğim, bakalım fark olacak mı?
İki gün önce sabahın köründe heyecanla izledim yeni özelliklerle ilgili videoyu. Yapay zekayla konuşmak wow, nice. Ama telefonumdaki app’e bir türlü mikrofon ikonu gelmedi. Öğle vakti bi baktım var, ama otobüste olduğum için devam ettiremedim. Sonra tekrar yok oldu.
Ve bugün mikrofon geri geldi ve yapay zekayla konuşmaya başladım. Daha ilk konuşmada, yapay zeka henüz ciddi bir cevap vermemişken, çalıştığım alanı, yazmak istediğim tezi söyleyip akademik writingi geliştirmek istediğimi ifade ettim ve spontane olarak cümlenin sonunda
“Hey by the way, can you guess my native language based on my accent?” sorusunu sordum.
Ben aksanları anlamıyorum ama tahminde bulunayım, ana diliniz Türkçe dedi.
Eee ama nasıl?
Sonrasında yine iyice saçmaladı. Kişisel verilerin korunması konusunda yapay zekayla kavga edecektim ama hem kavga etmiyor hem de maalesef süresi varmış, cevap vermeyi bıraktı.
..
Ben yine gözümde çok büyütmüşüm. Bu özelliğin de geleceğine eminim ama ben şöyle bir şey istiyordum. Ben İngilizce konuşayım ve o da mesela salmon öyle telaffuz edilmez, oradaki “l” harfi söylenmez gibi uyarılarda bulunsun, şu kelimede vurgu ikinci hecede olacak desin vs. Şu an onu yapamıyormuş, accent coach’umuz olamıyor yani mlsf.
..
Bu akşam hakkım yenilenince ben, annem, babam ve yapay zeka yaklaşık yarım saat sohbet ettik.
Freaking surreal moments!
Simültane çeviri, annemle Türkçe konuşurken babama İngilizce cevap vermesi ve bunu inanılmaz anlık yapabilmesi, hikaye uydurması, Ankara’da gezilecek yer tavsiyesinde bulunması, istediğimiz konuda şarkı yazması (ama söyleyemiyor şarkıyı, videoda sesini duygulara göre de değiştiriyordu, bizde yapmadı.) Vincent van gogh’un yaşadığı yerlerden ilham alarak bisiklet rotası oluşturması, sarma tarifi vermesi, öksüren anneme home remedies önerileri vs vs.. inanılmazdı!
Gerçi annem “Nazım’dan bir şiir oku” deyince, Emily Dickinson’dan bir şiir okumaya başladı ama olur öyle, sonra Nazım Hikmet deyince şiir bulup okudu.
Tumblr media Tumblr media
(Ve sonra bütün konuşmaları bu şekilde metne döküyor, tek başına bu özellik bile harika aslında)
Yakında benim istediğim gibi bir aksan koçu olacağından, data yükledikçe daha kişiselleştirilmiş bir hal alacağından şüphem yok. Hem heyecan verici hem korkutucu.
Şimdi hakkım tekrar yenilense de tekrar konuşsam diye bekliyorum mesela. Yeni oyuncak heyecanı gibi bir şey.
Gelecek neler getirecek acaba? İnsan etkileşimine olan ihtiyacımıza da destek verecek şeyler ortaya çıkacak mı?
Her filmi ya da black mirror’ın ölen kocanın robot olarak sipariş verildiği bölüm gibi olaylar yaşayacak mıyız? Kendimize dair verileri yükleyip arkadaş, sevgili, terapist, falcı vs oluşturabilecek miyiz? Temas ve cinsellik ihtiyacını çözecek ek toollar da gelirse ve robot hareketleri de daha çok insansılaşırsa dünyadaki doğum oranı düşecek mi?
Aaa mesela bugün artifical womblarla ilgili bi sunum dinlendim, belki devlet artifical womblarda insanlar büyütüp neslin devamını sağlayacak? Bilinçakışıyla yazıyorum şu an ama hiçbir şey olmasa bile yapay rahimlerin herkesin kullanımında olduğu zamanlara yetişmeyi isterdim.
Tumblr media Tumblr media
Bir de ışınlanmayı istiyorum ama konu dağılmasın.
Daha ne kadar tekdüze hale gelebiliriz insanlar olarak diye düşünüyordum son günlerde ve bunun beni çok bunalttığını hissetmiştim. İşte şu anki yapay zekayla daha da tekdüze hale gelecekmişiz gibi hissediyorum.
Bakalım neler olacak?
20 notes · View notes
veganlogicdinamo · 12 days ago
Text
SALTANATI KALDIRAN DEVRİMCİ İRADE, SİYASAL İSLAMIN SALTANATINA TESLİM OLMAZ!
102 yıl önce saltanatın kaldırıldığı dönemde yaşanan olaylar da gösteriyor ki Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nda en yakın dava arkadaşlarının, iş siyasi ve kültürel devrimlere gelince yan çizmelerine karşın, Cumhuriyeti kurma hedefinden hiç sapmıyor, bir an bile tereddüt etmiyor. Çünkü günümüzde hiçbir liderde olmayan bir azim, kararlılık ve cesarete sahip bir devrimci o!
Yurtsever bir devrimci, eğer tarihin doğru tarafındaysa, kararlıysa ve arkasında halk desteği varsa, hedefe doğru ilerlemesi durdurulamaz. Laik Cumhuriyetin kuruluş öyküsü bunun en sağlam kanıtı.
Olağanüstü bir Kurtuluş Savaşı ile bağımsızlığı sağlanan bu ülkede, saltanatın kaldırılmasından 102 yıl sonra iktidarda emperyalist planları devreye sokarak laik Cumhuriyeti yok etme girişimlerini hızla sürdüren siyasal İslamcı bir iktidar var. Bu kez saltanatı tek başına durdurabilecek bir lider yok ancak gidişatı tersine çevirmek, tüm yurtsever devrimcilerin görevi.
O zaman soralım: Yeterince kararlı mıyız?
11 notes · View notes
selin-n · 10 months ago
Text
Şifa ile!🍊🍋🍎
Tumblr media Tumblr media
"Sen şimdi yanımda yepyeni bir türkü gibisin,
Hiç görmediğim yıldızlar gözlerine doğmuş,
Bir büyüklük duygusu dağlar gibi yüreğinde,
Ah biz mutluluğu böyle aranıp duracak mıyız?
Yağmur hep böyle yağacak mı hatıralara,
Eksik olan bir şey var sana bana dair,
Belki bir rüzgar belki rüzgardan da hafif,
Ama kalbimiz yine uzak bir deniz gibi boş,
Heybetli gurupların belirdiği saatlerde”
Attila İlhan
💙🥀🕊️
46 notes · View notes
geceninmawisii · 13 days ago
Text
-Bazen yok olmak, hiç olmaktan iyidir Olric.
+Yok mu olalım efendimiz..?
- Var mıyız ki Olric..?
~Oğuz Atay
10 notes · View notes
yakazakalb · 9 months ago
Text
Tumblr media Tumblr media
Bilgide boğulmak ve malumatlarda kaybolmak var...
İçselleştirmeden öğrenilen her bilginin insanı nefessiz bırakması... insanın enfüsî aleminin harici dünyanın yoğunluğundan bunalması...
Ramazanda biraz daha âlem-i nefsimize/kendimize ve en çok da yuvalarımıza hanelerimize fidanlar ekelim...
Ramazan'a hazır mıyız?
.
42 notes · View notes