#taş devri
Explore tagged Tumblr posts
Text
Sene bilmem kaç gibi :)
61 notes
·
View notes
Text
Mutlu akşamlar dilerim :)
11 notes
·
View notes
Text
Taş Devrine Ait Bir Objeden İlk Kez DNA Yalıtıldı
Taş Devrine Ait Bir Objeden İlk Kez DNA Yalıtıldı 20 bin yıllık kalıtım, geyik dişinden yapılmış kolye ucunu taşıyan kişiyi hakkında bilgiler sunuyor. Taş Devrine Ait Bir Objeden İlk Kez DNA Yalıtıldı DNA analizleri artık arkeolojide ve antropolojide standart prosedür haline geldi. İskeletlerden ve dişlerden yalıtılan kalıtım, yüz yıllar hatta bin yıllar önce ölen insanlanın kökeni ve aile…
#DDNA yalıtımı#Denisova#DNA#DNA Analizleri#taş devri#Taş Devrine Ait Bir Objeden İlk Kez DNA Yalıtıldı
0 notes
Text
0 notes
Text
Andrew P. Wickens – Beynin Tarihi (2024)
‘Beynin Tarihi’ konu üzerine yazılmış ilk anlatısal kitap. İnsanlık tarihinde bugüne dek beyinle ilgili bilinen inançlar, düşünceler, keşifler, kafa karışıklıkları, yöntemler, kavramlar, deneyler, kuramlar ve tartışmalar kitapta akıcı bir dille anlatılıyor. Bütün bunlar beynin tarihine ve beyin bilimlerine katkıda bulunmuş kişilerin hikâyeleriyle paralel bir şekilde sunuluyor. Anlatıdaki…
View On WordPress
#2024#Alfa Yayınları#Andrew P. Wickens#Beynin Tarihi#Levent Öztürk#Taş Devri Cerrahisinden Modern Nörobilime
0 notes
Text
Bamm-Bamm Moloztaş Kimdir?
Bamm-Bamm Moloztaş, “Taş Devri” çizgi filminin en sevimli ve ikonik karakterlerinden biridir. Barney ve Betty Moloztaş’ın evlatlık oğludur. Bamm-Bamm, olağanüstü gücü ve sınırlı konuşma yeteneği ile tanınır. Bamm-Bamm’ın Özellikleri: Güçlü: Bamm-Bamm, Taş Devri’ndeki en güçlü karakterlerden biridir. Kolayca kayaları parçalayabilir, ağaçları sökebilir ve dev dinozorları bile yenebilir. Konuşma…
View On WordPress
#Bamm-Bamm Moloztaş#Çizgi - Animasyon#Taş Devri Karakteri#character#cinema#movie#animation#action#fantastic#entertainment
0 notes
Text
Neolitik Çağ Nedir? Neolitik Çağ Hakkında Bilgiler
#urfaloji #urfa #taştepeler #şanlıurfa #neolitikçağ #arkeoloji
Neolotik Çağ’da Günlük Yaşam Şanlıurfa yapılan kazılarla birlikte adını sıkça duyduğumuz neolotik çağ nedir? Bu kavramı iyice tanıyıp, bilgileri inceleyelim. Neolitik Çağ, insanların tarım ve evcil hayvan yetiştirmeye başlamasıyla birlikte, yerleşik hayat tarzının oluştuğu dönemdir. Bu dönem genellikle M.Ö. 10.000 ile M.Ö. 4.000 yılları arasında gerçekleşmiştir. Neolitik Çağ, Paleolitik ve…
View On WordPress
0 notes
Text
TÜRKÇE’NİN GİDİŞATI…
Yıl: 1965
“Karşıma âniden çıkınca ziyâdesiyle şaşakaldım...
Nasıl bir edâ takınacağıma hüküm veremedim, adeta vecde geldim.
Buna mukâbil az bir müddet sonra kendime gelir gibi oldum, yüzünde beni fevkalâde rahatlatan bir tebessüm vardı. Üstümü başımı toparladım, kendinden emin bir sesle 'akşam-ı şerifleriniz hayrolsun' dedim...”
Yıl: 1975
"Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım...
Ne yapacağıma karar veremedim, heyecandan ayaklarım titredi.
Ama çok geçmeden kendime gelir gibi oldum, yüzünde beni rahatlatan bir gülümseme vardı. Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle 'iyi akşamlar' dedim..."
Yıl: 1985
"Karşıma âniden çıkınca fevkalâde şaşırdım...
Netekim ne yapacağıma hükûm veremedim, heyecandan ayaklarım titredi.
Amma ve lâkin kısa bir süre sonra kendime gelir gibi oldum, nitekim yüzünde beni ferahlatan bir tebessüm vardı...
Üstüme çeki düzen verdim, kendinden emin bir sesle 'hayırlı akşamlar' dedim..."
Yıl: 1995
"Karşıma birdenbire çıkınca çok şaşırdım...
Fenâ hâlde kal geldi yâni... Ama bu iş bizi bozar dedim. Baktım o da bana bakıyor, bu iş tamamdır dedim. Manitayı tavlamak için doğruldum, artistik bir sesle 'selâm' dedim..."
Yıl: 2005
"Abi onu karşımda öyle görünce çüş falan oldum yâni...
Oğlum bu iş bizi kasar dedim, fena göçeriz dedim, enjoy durumları yâni... Ama baktım ki o da bana kesik. Sarıl oğlum dedim, bu manita senin… 'Hav ar yu yavrum?'"
Yıl: 2025
"Ven ay vaz si hör, ben çok yâni öyle işte birden...
Off, ay dont nov âbi yaa...
Ama o da bana öyle baktı, if so âşık len bu manita... 'Hay beybi...'"
Geçtiğimiz hafta, “kullandığımız kelime sayısının giderek azaldığını, Türkçe’nin zengin söz varlığının yabancı sözcükler karşısında giderek zayıfladığını” anlatan bir yazı yazmıştım.
Yukarıda okuduğunuz satırlar o yazımın devamı niteliğinde aslında…
Her ne kadar mizahi de olsa zaman içinde Türkçemizin ne hale geldiğini, nasıl bozulduğunu, nasıl gerilediğini vurgulaması bakımından bence çok daha gerçek…
İnsan devamlı gelişen bir canlı. Her an yeni oluşumlar yeni hareketler oluşuyor. İnsanoğlunun tekrar taş devri zamanlarına geri dönmesi mümkün değil.
Hep ileriye bir hareket var.
Ama dilimizin gelişmesi nasıl geriye gidiyor anlamış değilim.
Kendi dilini konuşmamakta bu kadar direnen başka bir toplum var mı bilmiyorum…
Bakın dil çok önemli…
Bir ülkeyi fethetmek, istediklerinizi yaptırtmak için topla tüfekle saldırmak yerine, kelimelerle dilini işgal etmeniz hem düşük maliyetli hem de çok daha etkili…
Bir dilin gücü, o topraklarda yaşayan insanların ortak katkılarıyla, edebiyatçısıyla, şairiyle, romancısıyla yüzlerce yılda kelime kelime işlenerek oluşur.
Her bir kelimede o insanların emeği vardır.
Dilimize, değerlerimize sahip çıkalım; iş yerlerimize Türkçe isimler verelim.
Kendi diline sahip çıkmayan toplumlar, tarihte örnekleri çokça görüldüğü gibi yok olup giderler…
Ramazan S.TOPRAKTEPE
15 notes
·
View notes
Text
Twitter da evli arkadaşıma bi şey anlatırken kocasına da anlatmış gibi hissediyorum gibi bir yazı önüme düştü. hayatta arkadaşlarımı kocama kocamı arkadaşlarıma anlatmam kusura bakmayın taş devriyse taş devri sınırsa sınır herkesin bilmesi gereken şeyler bellidir
9 notes
·
View notes
Text
Nasıl ki insanlığın ilk dönemlerine üretimlerinin niteliğinden ötürü taş devri, tunç devri, gibi isimler verilmişse, bizim dönemimize de tağşiş, tahrif, sahtecilik devri adı verilecektir.
* Paul Lafargue
5 notes
·
View notes
Photo
"İyi yetişmemiş insanların ülkesinde düzen bir bozuldu mu, mağara devri, taş devri hortluyor Minas Efendi. Bu. Bütün tarih boyunca böyle olmuş, böylece de gidecek." Tarık Buğra
59 notes
·
View notes
Text
Ben özeleştiri diye buna derim..!
Akit yazarı Abdurrahman Dilipak'tan ilginç bir yazı....
Dindar gomanist...!
😎😎😎😎
TERS KÖŞE :
“Fuhuş, uyuşturucu, marka ve lüks tutkusu derken, bizim ‘modern muhafazakarların' geldiği nokta, dudaklarınızı uçuklatacak hale geldi.
Su geçiren oje, abdeste mani olmayan rujlarımız var artık.
Helal likör, helal bira, helal şampanyalarımız var.
Yakında helal etiketli rakı da çıkaracaklar.
Hani biz başkalarına benzemeyecektik ?
Siyasilerimiz, bürokrasimiz, ahlak zafiyeti içinde.
Bebeğin cinsiyetini tahmin partisi diye bir parti duydunuz mu siz ?Bizimkilerde var.
After umre party var.
Eskiden hac ve umreden dönenlerin evinde tebrik ziyaretleri olurdu, tebriğe gelenlere tesbih ve seccade hediye edilirdi, ama bu işin bir adabı olurdu.
Rock müzik eşliğinde zikir party'si bile var artık.
Yatlarda happy birthday party gibi rezaletler de var.
Hepsi tesettürlü tabii !
Ramazan iftarını party'e dönüştürenler var, şatafat, müzik, kadınlı erkekli rengarenk giysiler içinde semazenlerle başlıyor.
Baby shower party çıkmış.
Bekarlığa veda partisi adı altında fuhuşa özendirenler bile var.
Tesettürlü ama, lüks, israf, ne istersen var.
Artık bu işler için ajanslar var, altın kaplamalı pasta sunumlarına kadar, Körfez ülkelerindeki rezillikleri aratmayacak her şey var.
Haram para cüzdanda durduğu gibi durmuyor.
Bu işlerin içinde siyasilerin, bürokratların yakınları, karıları var.
Bunlar biliniyor.
Yat partilerinde konken oynayan, tesettürlü hanımlar var.
Başörtüsü başörtüsü olmaktan çıktı, aksesuara dönüştü.
Namazı spor, orucu diyet niyetine dönüştürmüşler.
Hac da turizm olmuş.
Zaten adı şimdiden belli, hac ve umre turizmi.
Kurban da kebap bayramı olunca, bu iş tamam.
Sakal bırak, başörtüsü tak, sonra onlar ne yapıyorsa aynısını yap.
Seremoni, ritual, ikonalar, hepsi aynı.
Gay dergahlarına az kaldı.
Aşağılık kompleksi bizi mahvediyor.
Sadece makam sahiplerinin değil, her seviyenin ayağı kayıyor.
Yakında piercingli, tattolu imamlar görürsünüz.
Kimileri Lale Devri sosyetesinin yaptıklarını Osmanlı zannediyor, kimileri mevlidleri bile party'lere dönüştürüyor.
Artık ilahiyatlarda bile namaz kılanlar yüzde 50 nin altına düşmüş.
İnandığımız gibi yaşamayınca, yaşadığımız gibi inanmaya başladık.
Bunun sorumlusu kim ?”
★
Kırk günlük bebeğe tek taş yüzük takan tesettür sosyetesi var.
Ascot yarışlarındaki düşeslere, baroneslere özeniyorlar, türbanın üstüne tüylü şapka takarak, Lale Devri saraylarında, şatafatlı sofralarla mevlit yapıyorlar.
Mutaassıp yaşam biçiminden, gösteriş tüketimine sürüklendiler.
Mahremiyet duygusunun yerini, abartılı görgüsüzlük aldı, para döküp saçarak varolmaya çalışıyorlar, bedevi kültürüyle yarışıyorlar.
Maneviyattan maddiyata öylesine hızlı geçtiler, dünyevi zevklere kendilerini öylesine kaptırdılar ki, kulaklarından altınlar, pırlantalar fışkırdığını herkese seyrettirmek istiyorlar.
Nasıl bir açlıksa artık, helal etiketli şampanyalar satılıyor.
Alkolsüz mojito var.
Sodalı limonata derse, havalı durmuyor, illa mojito diyecek.
Alkolsüz bellini var.
Alkolsüz aperol var.
★
Chia tohumu eşliğinde ejder meyveli smoothie'lerin kaçınılmaz yansımasıdır bu…
Demirhindi şerbetiyle iktidara geldiler, mojitoya dönüştüler.
★
“İslami eğlence” adı altında “helal organizasyon” yapan şirketlerin sayısında patlama yaşanıyor.
Beş yıldızlı otellerde tahtırevanla düğün yapan var.
Salona tavandan sarkıtılan gondola binerek giren var.
İlahi ekipleri var, helal müzik yapıyorlar, “düğün gecenizi helal çerçevesinde şenlendiriyoruz” diye reklam veriyorlar.
Sunucusuyla beraber semazen ekipleri var.
Helal suşili düğün yemekleri, Osmanlı köşklerindeki varaklı dekorlarda, Swarovski kristalleriyle süslü padişah koltuklarında, altın kaplamalı pastalarla bitiyor, cümle alem görsün diye, videolarını internette yayınlıyorlar.
Dini düğün palyaçosu var kardeşim !
İslami animatör var.
Helal selülit kremiyle İslami esaslara uygun masaj salonu var.
Taylandlı masözlere türban taktırıyorsun, İslami esaslara uygun olmuş oluyor !
★
Bu çürüme sürecinde, tee Singapurlardaki casinolarda rulet masasında yakalanan bakan çocuğunu görmüştük…
En son, Akp genel merkezinde çalışan, lise mezunu ve henüz 27 yaşında olmasına rağmen, lüks otomobil koleksiyonu olan, kumar fişleriyle, revü kızlarıyla, elinde kadehle jakuzide poz veren, Çankaya'da lüks sitede oturan, rabia tweetleri atan arkadaşı kokain çekerken gördük.
★
17/25 Aralık lağımı patladığında, inanın, ne yakalandılar diye sevinmiştim, ne de öfkelenmiştim, hissettiğim sadece üzüntüydü.
Ait olduğum milletin başına gelenlere, koskoca Türkiye'nin düşürüldüğü hale, demokrasimize, gerçekten çok üzülmüştüm.
Rabiacı arkadaşı kokain çekerken gördüğümde de, inanın, aynı duyguları hissettim.
“Allah ile aldatma” ikliminin, Türkiyemizi ne hale getirdiğini gördüğüm için, gerçekten çok üzgünüm.
★
Ama…
Mütedeyyin (!) iktidardan medet uman sayın ahalimiz bir defa daha layığını bulduğu için, doğrusu bu defa memnunum."
Abdurrahman Dilipak
4 notes
·
View notes
Text
BENZERİM...
Hazin bir mahyam var hüzünle başlar
Kara kış misalı dağa benzerim
Yıllarım gam yüklü gözümde yaşlar
Miladı olmayan çağa benzerim
Taş devri yaşarım elimde yabam
Boş hevesle geçti buncacık çabam
Küllenmiş ocağım yanmıyor sobam
Suları çekilmiş sığa benzerim
Mevsimi şaşırmış çöl olmuş kalmış
Dalında yaprağı sararıp solmuş
Ağrıdan sızıdan dertlerden doymuş
Bağbanı bozulmuş bağa benzerim..
Zikrettin Karaca
2 notes
·
View notes
Text
Taş Devri İnsanları Flütlerle Yırtıcı Kuşları Taklit Ediyorlardı
Taş Devri İnsanları Flütlerle Yırtıcı Kuşları Taklit Ediyorlardı Ain Mallaha’daki kazılarda 12 bin yıllık flütler keşfedildi. Yakındoğunun en eski üflemeleri çalgıların olan bu flütlerin sesi çeşitli yırtıcı kuşların seslerine benziyor. İlk taş devrine ait müzik aletlerinin kalıntıları, Avrupa kültürlerinde az da olsa bulunur. Kudüs’teki İbrani Üniversite’nden Laurent Davin ve Viyana…
#Flütlerle Yırtıcı Kuşları Taklit Ediyorlardı#Taş Devri İnsanları#Taş Devri İnsanları Flütlerle Yırtıcı Kuşları Taklit Ediyorlardı
0 notes
Text
CUEVA DE LAS MANOS - ELLERİN MAĞARASI
Arjantin'in güneyindeki Santa Cruz Eyaletinde yer alan önemli bir tarih öncesi sanat alanı olan Cueva de las Manos ("Ellerin Mağarası"), bir kaya sığınağı veya kaya sığınakları serisidir.
El şablonları ve diğer el izleri, karbon tarihiyle (boya püskürtmek için kullanılan kemikten yapılmış boruların kalıntılarından) M.Ö. 7300’e kadar tarihlendirilmiş.
Aslında el izleri mağaranın içinde değil, hemen dışında, çeşitli kaya raflarında ve mağara girişini çevreleyen kaya yüzeylerinde yer alıyor.
Hayli küçük olan barınağın derinliği yalnızca 24 metre, yüksekliği ise 10 ile 2 metre arasındadır. El izlerine ek olarak Paleolitik kültürden sonra gelen ve Mezolitik ile Neolitik'i kapsayan bir dönem olan yaklaşık M.Ö. 7300 – M.S. 700 döneminde yaratıldığına inanılan, çoğunlukla av sahneleri ve geometrik soyut işaretler olmak üzere çok sayıda mağara resmi vardır.
Çağlar, Bronz ve Demir Çağları. Caverna da Pedra Pintada'daki (Brezilya) (M.Ö. 9250) ve Toquepala Mağaraları'ndaki (Peru) (M.Ö. 9500) mağara sanatının yanı sıra Cueva de las Manos, geç Taş Devri avcıları tarafından kullanılan en önemli tarih öncesi alanlardan biri olarak kabul edilir.
Güney Amerika'daki toplayıcı gruplar ve o dönemden kalma resim yazıları ve diğer kaya sanatlarını örneklemek için, barınak 1991 yılında UNESCO Dünya Mirası Alanı olarak belirlendi.
Cueva de las Manos, Pinturas Nehri vadisinde yer alır ve ilk kez 1941'de bir keşiş keşfetmiştir. Mağarayı 1949'da araştırmacı Rex Gonzalez de araştırmıştır, ancak arkeologlar bölgeyi ayrıntılı olarak incelemeye 1960'ların sonuna kadar başlamamıştır.
Katkılarından söz edilen araştırmacılardan biri de Carlos J. Gradin'di.
Cueva de las Manos'taki insan yerleşimi, radyokarbonun M.Ö. 7300 yılına tarihlendiğini gösteriyor. İlk sakinleri, ana avları guanaco olan göçebe avcı-toplayıcılardı. Stilistik Grup A olarak sınıflandırılan parietal sanatı ağırlıklı olarak av sahnelerinden oluşuyor, ancak dijital işaretler ve el kalıpları da görülüyor.
Dolayısıyla Cueva de las Manos'taki en eski sanat M.Ö. 8. Binyıldaki Mezolitik sanat dönemine kadar uzanmaktadır. İki bin yıl sonra, M.Ö. 5000'de, el şablonlarının hakim olduğu ve çok az avlanma sahnesinin olduğu - Stilistik Grup B olarak sınıflandırılan ikinci bir Taş Devri sanatı tarzı ortaya çıktı. Bu tarz, resimlerin antropomorfik ve zoomorfik figürlerin ortaya çıkmasıyla daha stilize hale geldiği Neolitik sanat dönemine, yaklaşık M.Ö. 1330'a kadar değişmeden kaldı. Cueva de las Manos'ta Stilistik Grup C olarak bilinen üçüncü ve son kültürel aşama M.S. 500 civarında başladı.
Bu, parlak kırmızı pigmentlerle boyanmış, minimalist stilize hayvan ve insan tasvirlerinin yanı sıra koyu mürdüm rengi veya siyah soyut geometrik görüntüleriyle dikkati çekiyor.
Bu tarihleme M.Ö. 25.000-18.000 dönemine tarihlenen, Kimberley kaya sanatının en eski biçimlerinden biri olan şablon el resimlerinin yer aldığı Avustralya'daki Aborijin kaya sanatından farklıdır.
Av sahneleri ancak M.Ö. 18.000'den sonra ortaya çıkıyor; söz gelimi Bradshaw kaya resimleri. (M.Ö. 15.500)
Belirtildiği gibi, bölgedeki pozitif el izlerinin ve negatif el kalıplarının neredeyse tamamı mağaranın dışındaki kaya panellerinde yer alıyor.
El izlerinin çoğu, kırmızı pigment (hematit veya kırmızı aşı boyası) kullanılarak silüetlenmiştir, ancak bazı el izleri kömür ve manganezden yapılmıştır. Beyaz ve sarı gibi mevcut diğer renkler kaolin ve natrojarositeden türetilmiştir.
Baskıların çoğunluğunun sol el olması ve boyutlarının genç ergenlerinkilerle tutarlı olması, bunların bir kabul töreninin parçası olarak yapılmış olabileceği ihtimalini artırıyor.
Cueva de las Manos, el izlerine ek olarak bolas kullanan insanların yanı sıra guanacos, rhea, kedigiller ve diğer hayvanların dinamik görüntülerinin yer aldığı av sahneleri içeren çok çeşitli başka parietal sanat eserleri de içeriyor; zikzak desenli soyut işaretler, kırmızı noktalar ve diğer geometrik şekillerin yanı sıra insan ve hayvanların stilize edilmiş bir dizi resmi.
Archeo - Histories
2 notes
·
View notes