#sağlandı
Explore tagged Tumblr posts
Text
TextQL ve Featureform önemli miktarda fon sağlandı
Hızla gelişen yapay zeka (AI) dünyasında, TextQL Inc. ve Featureform Inc. girişimleri veri işleme ve analizinde yeni çığırlar açıyor ve her biri yenilikçi projelerini ilerletmek için önemli fonlar sağlıyor. TextQL: Yapay Zeka Destekli Araçlarla Veri Analizinde Devrim Yaratıyor TextQL Inc. kısa bir süre önce tohum öncesi ve tohum turları aracılığıyla toplam 4,1 milyon dolar fon sağladı. Önemli…
View On WordPress
#Featureform Inc.#newslinker#TextQL Inc.#TextQL ve Featureform önemli miktarda fon sağlandı#Yapay Zeka Destekli Araçlarla Veri Analizinde Devrim Yaratıyor#Yapay Zeka Geliştirmede Özellik Yönetimini Kolaylaştırma
0 notes
Text
___Sensizim..26 Eylül 14:18
Beyefendi 3haftaligina diye gittiği yerde 1 hafta daha kalıp bana haber vermeyince....
Ben de onu yoklugumla başbaşa bırakırım tabiki...
Döner ��stanbula.... pazartesi ilk iş bana yazar...ama tabii benim cinlerim tepeme gelmiştir çoktan...
Sonra yazar yazar...soğuk cevaplar.....
Kızar sonra....benden istediği şekilde cvp alamayınca...
Whatsapta durumumu sona almalar....
Instagram da takipten çıkarmalar....
Ki benimde onu takipten çıkarmamı beklemiyordu...
{tabiii bu arada benim hangi gün hangi hastaneye gittiğimi bile araştırmış deliiii 🤭emniyetteki tanıdıkları sağolsun 😄}
Ve durup durup en sonunda......
{Artık bu hasrete ne zaman bir son vereceksin.1ekim 14:53}
Canına tak etmiş...
Tabi bende yelkenleri suya indirdim artık ..🥰
Barış ☮️ sağlandı🥰
{Burnumda tütüyorsun 1 ekim 15:29}
{Yanımda nefesini hissetmesem kendimi iyi hissetmiyorum 1ekim 15:35}
{Yanımda sen olunca herşeyi unutuyorum 1 ekim 15:46}
Sonra buluşup konuşuyoruz.
Haklı olduğumu , özür dileyip bı daha tekrarlanmiyacagini söyledi..
Bakacağız dedim....
Bakacağım ...
Beni umursamaz davranırsa benimde onu umursamaz davranacagimi söyledim...wayyy diyo😄
Seni engellemem ben kendimi tanıyorum ama görmezden gelirim.yaşadigindan şüphe edersin dedim..ooo diyo😄
Gamzemden bahsediyor...
Elimi tutuyor... konuşuyor...
Göz göze bakışmalar....
🥰🥰🥰
Güzel şey sevmek......
{___Günaydın sevgilim 3 ekim 08:26}
{__ömrüm 3 ekim 09:07}
{__Prensesim3 ekim 09:34}
Onun adını bile anmak yüzümde tebessüm oluşturuyor...
(Tabi o bana tumblri kaldır dedi..kaldirmadim.hani kaldircaktin dedi...kafamı dagitiyom orda dedim ses etmedi... Onun için yayınladıkları mi yazdiklarimi okumuştum..o Tumblr kullanmıyor çünkü.....şimdilik burdayım)
Bunlarda burda dursun... arada bakıp gülümsüyom.....
20:23
4 ekim cuma.
20 notes
·
View notes
Text
Cüneyt Özdemir, Fatih Altaylı, Nevşin Mengü gibi kitlesi geniş habercilerin YouTube kanallarında dün ve bugün yine ve hala Diamond Tema vardı. Diamond Tema’nın ürettiği içerikler veya Asrın Tok’la girdiği tartışma benim radarıma takılabilecek içerikler değil, o ve benzeri kanalları takip etmediğim / tüketmediğim için algoritmik bir şekilde de çıkmazdı karşıma yani, şu an adama her yerde maruz kalıyoruz.
Aynısı Ezhel’de de oldu, şarkılarıyla birilerini bir şeylere özendiriyor diye tutuklamadan önce şarkılarını 10 kişiden 4’ü biliyorsa, sonrasında 10’da 10’landı ve özendirici denen içeriklere daha fazla erişilmesi sağlandı. Bizim gibi mağdura destek çıkma motivasyonuyla hareket eden milletlerde yapılan müdahale, müdahale edenin kendi ayağına sıkmasından ileriye gitmiyor. DT’nın kendi YouTube kanalında paylaştığı videolar 4 saatte 700k izlenir hale geldi, daha da artacaktır. Hiç mi akıllanmazsınız ya?
39 notes
·
View notes
Text
Bok gibi gündü iyiki erken uyanıp derse bakmışım sonra fullll negatif abow neyse şu an iyi çünkü ✨️adalet sağlandı balım ✨️
7 notes
·
View notes
Text
Bir çocuk olarak sana çok az duygusal kaynak sağlandı ve şimdiye kadar hayatın hislerini saklamakla geçti, ta ki kontrol edemeyeceğin kadar güçlü bir hâle gelinceye kadar.
Kathleen Glasgow - Paramparça Bir Kız
47 notes
·
View notes
Text
Bir tarafta katledilen kadınlar diğer tarafta hangi ünlünün ne giydiğiyle ilgilenen medya. Yıllardır sosyal medya üzerinden "bir mevkide olmamama" rağmen kadınları elimden geldiğince savundum. Kara mizah adı altında zorbalık yapan yaşıtlarıma karşı çıktım. Ülkenin travmatik olaylarıyla dalga geçmeyi kendine hak gören erkeklerle sözlü şiddete girdim. Tek isteğim vardı. Tek gayem vardı. Ben kimim? Sen kimsin? Biz kimiz? Evinde güvende oturan, sıcacık yuvası olan, sosyal medyanın kirli yüzüne karşı çıkmaya çalışan birileriyiz. Ben dengim olmayan insanlara bir şeyler anlatma çabasıyla uğraşırken olan benim psikolojime oldu. Şimdi dışarıya çıkınca etrafı kontrol eden, gördüğü hassas içeriğe günlerce kafasına takan biri haline geldim. Türkiye de insanlar kaygı ve korku içinde. Canım çok yanıyor. Gelecekte annem gibi bir anne olmak istiyorum ben mesela? Bu şartlar altında mümkün müdür? Hep abla olmak istemişimdir. Kardeşimi koruyabilecek kadar güçlü müyümdür? Kendimi bir sıfata koymaksızın, birilerinin bir şeyi olmaksızın ben kendimi koruyabilir miyim? Yıllardır psikolojiye merakım, ilgim ve bu yönde araştırmalarım var. Ben hap etkisinde kalan insana bile acıyan, onun yaralarını merak eden bir kız çocuğuydum. Ama büyüdükçe, dünyanın kötülüklerini gördükçe saf kötülüğü tanıdım. Sevilmemiş, hayatı boyunca insan yerine konmamış, arzuları yerine getirelemeyince eline silah alıp sokaklara dökülen bir çok erkek gördüm. Çok büyük bir şeymiş ya insanlık. İnsanlık bir bok değil ulan. Eline silah alan erkeğim diye geziyor. Adidasları çek, sokak aralarında otlan, yolda göz göze geldiğine tak bıçağı sonra erkeğim diye gez. Kendi halinde, işinde gücünde birini görünce de zorbalık yapmaktan aman geri kalma. Taciz ne peki? Bir erkeğin bir kadına izinsiz dokunmasıyla mı başlar? Hayır. Bir kadının bir kadına yaptığı zorbalıkta tacizdir. Psikolojiden vurmak, birilerini kendi radarına çekmeye çalışmakta tacizdir. Öyle bir devire denk gelmişiz ki; kadınlar dahi birbirine şiddet uygular, zorbalık yapar hale gelmiş. Etimle kemiğimle utanıyorum. Haberlere bakmadım. Bakmayı da düşünmüyorum. Çünkü içimde barındırdığım korku ve kaygı beni hayattan soyutlar vaziyete geldi. Umarımları, umarızları geçeli çok oldu. Şimdi deseler adalet sağlandı. Yitip giden onca hayaller, onca hayatlar geri gelecek mi? Birileri açlıktan sokaklarda bayılırken, birileri sofraları donatıp storyler çekme peşinde. Dünya temiz, doğa güzel, hayat yaşamayı bilene keyifli ama insanlar saf kötü.
5 notes
·
View notes
Text
"İsrail, ateşkes anlaşmasını kabul etmesi için yoğun bir İran baskısı altında. Bunun gerçekleşme ihtimali yüksek.
Yarın Doha'da görüşmeler devam edecek ve şu ana kadar olumlu ilerleme sağlandı."
Jeo Politika
4 notes
·
View notes
Text
sabah uykusunu unutmuşum ben, bu saatlerde çoktan dernekte atölyede oluyordum şimdi kendime "yatsana vaktin var dinlen işte" telkinini veriyorum ama sanki yatak beni itiyor hiç içimden gelmiyor yatmak. annem babam uyuyor, ortanca uyuyor küçük kızçe okuluna gitti, english teacherın bugün dersi var çıkmak için hazırlanıyor bende kalkacağım herhalde. makineye çamaşır atar sonra da kahvaltı hazırlarım. bakalım bizimkiler rahat uyuyabilmişler mi? zira her türlü konfor itinayla sağlandı 🤍
7 notes
·
View notes
Text
AKSA TUFANI kazanımları
1- DÜŞMAN cephesinde ilk defa 2500 den fazla ölü düşürüldü
2- İlk defa 250 den fazla esir alındı ve aralarında önemli rütbeler var
3- Yerleşimcilerden ilk defa yarım milyondan fazlası göç ettiler
4- Mossad in hazine değerinde bilgi arşivleri ilk defa ele geçirildi
5- İlk defa biz onlara saldırdık onlar saldırmadan
6- Yenilemiyen ordu ilk defa yenilgiyi elimizden tattı
7- İnsanlık dersi veren Avrupa medeniyeti iflas etmiştir
8- Siyonistlerle iyi ilişki projesi iflas etmiş İbrahimi dinler söylemi Hedefine ulaşamamıştır
9- Asrın projesi adı altında Gazze yi boşaltma hedefi yenilgi ile sonuçlanmıştır
10 - Yahudi ülkesi ( vaad edilmiş topraklar) hezeyanı iptal olmuştur
11- Onların içindeki birlik dağılmış birbirine düşmüşlerdir
12- Siyonist medyada iflas etmiştir ( yalan karartma iftira yayınları bütün dünyada ayyuka çıkmıştır)
13- Filistin davası ümmetin gönlünde asıl yerine yerleşerek herkesin öncelikli davası oldu
14- Ümmette Cihad ruhunun dirilişi sağlandı
15- Ümmeti birlik şuuruna kavuşturdu
16- Müslümanların esirlere Muamelesini bütün dünya öğrendi
17- İşgalcilerin elindeki esirlerin kurtuluş umudu yükseldi
18- Filistinli dağınık halkının geri dönüş umudu çoğaldı
19- Arap toplumunda umut oldular
20 - Allah' ın vaadina olan inancın perçinlenmesi
Siyonist devletin sonu yakın ve Aksa nın özgürlüğü yakınlaşmış elhamdulillah
Önemli uyarı : Ümmetin umudu için paylaşımı olabildiğince çok kişiye yayalım...
#el aksa tufanı#filistin#gazze#kudüs#mescidi aksa#amerika#direnis#dünya#gazaunderattack#dua#hamas#katil israil#israil#israel
17 notes
·
View notes
Text
Heredot – Dilin Kökeni Deneyi
Dilin kökeni, insanlığın var olmasından beri süregelen, her dönemde ilgi çekmiş ve merak edilmiş bir konu olarak geçerliliğini korumakta. Günümüzün modern tetkik araçları kullanılarak geçmişi ve tarihi bulguları incelediğimizde her geçen gün farklı örneklere ve farklı işaretlere rastlamaktayız.
Dil, tarihi, incelenme yöntemleri, mitolojik ve teolojik yönleri gibi pek çok farklı noktasıyla ele alınarak yorumlanmakta. Filozoflar, dilbilimciler, araştırmacılar bu durumu değişik perspektiflerden ele alsalar da Heredot tarafından aktarılan “Dilin Kökeni” deneyinde bu konu diğer tarihi olgulardan sıyrılarak farkını akılda kalıcılığı ve kimilerine göre acımasızlığı ile ortaya koymakta.
Mısırlılar, gizemlerini tarihleriyle, dönemlerinde geliştirdikleri teknolojilerle, matematik bilimleriyle farklı noktalardan ortaya koyarken deneyin gerçekleştirildiği dönemin firavunu, onların dilinin insanlığın ve insanlık tarihinin dili olduğunu düşünmekteydi.
1. Psammatikus (Psamtik)
Antik Mısır’da firavun 1. Psammatikus (Psamtik) tarafından verilen emir üzerine gerçekleştirildi deney. Mısırlıların gizemleri, kendilerini dünyanın ilk yaratıkları, mistik evrenlerinin nadide parçaları olarak görmeleri deneyin yapılması için uygun ortamı hazırladı. Dilin nasıl ortaya çıktığı, nasıl öğrenildiği, nasıl aktarılmış olduğu; dilin kökeninin ne olduğu, insanlık tarihinin en eski dili hangisi vb. pek çok soruya yanıt aranmaktaydı.
Tüm soruların cevaplarının bulunacağı ümidiyle 2 bebek doğumlarından itibaren annelerinden alınarak bir çobana verildi. Çoban tarafından hayvanlar için yapılmış alanlardan birine yerleştirilen iki bebek, firavunun emri üzerine hiç kimse ile görüştürülmedi ve hiç kimse ile konuşmamaları sağlandı.
Deneyin gerçekliğini koruması ve dilin nasıl öğrenildiği gizeminin gün ışığına çıkarılması için bebekler konuşana dek sadece yemek ihtiyaçlarının karşılanması görevini üstlendi çoban. Firavunun en önemli amaçlarından biri bebeklerin ilk kelimelerini duymak olduğundan çobanın konuşmasını kesinlikle yasaklamıştı.
Çünkü deneydeki iki bebek Mısır firavununa ve tüm insanlığa, insanlığın ilk dilinin ne olduğunu ispatlayacaktı. Bebeklerin konuşmaya başlama süreçleri boyunca sadece beslenmeleri için orada bulundu çoban. Bir gün yine onların beslenmelerini sağlamak için alana girdiği sırada konuşmaya başladılar. Fakat deneyin sonucu firavunun beklediği gibi değildi. Bebeklerin ağızlarından çıkan ilk kelime “bekos” yani ekmek anlamına gelen Phrygia’lılara ( Frigya) ait kelimeydi.
3 notes
·
View notes
Text
KEMALİZM..(2 Haziran 2021 de yazmışım)
-KEMALİST ANLAYIŞ VE İDEOLOJİ...
Kemalizm, adını 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Ateşkesi sonrasında, Anadolu'nun işgal edilmesine karşı verilen milli direnişin önderi Mustafa Kemal'den almıştır... "Kemalist" sözcüğü ingilizlerin o devirlerde asağılama amaçlı kullandığı bir terimdi, simdi de Kemalizm bu kalıba sokulmaya calışılmakta. fikir özgürlüğünün yılmaz savunucuları da nedense Kemalizm denince duraksıyor afallıyor, istemezük tavırlara bürünüyorlar. her seyi tartışalım, her fikre yer verelim diyenler şeriat hilafet yeni osmanlıcılık 2. cumhuriyet maşallah ne varsa akıllarda yer edinsin alışılsın diye orada burada tartışırken kemalizmden neden bu kadar korkar oldular acaba? Kemalizm - demokratik ve sürekli çağdaşlaşmaya yönelik ideolojiler bütünüdür. Türkiye'de Mustafa Kemal ve Kemalizm odaklı bölünmenin sınırları artık çok net.Ben bu sınırları üç ana başlıkta tanımlıyorum.Türk siyasi haritasını, bu üç başlık üzerinden değerlendiriyorum. 1.Başlık; Mustafa Kemal'e sevgi ve saygı duyan ama Kemalizm'e mesafeli duran kesim. - Atatürk'ü memleketin kurtarıcısı olarak görüyorlar ama Kemalizm ilkelerine karşılar. -Cumhuriyet ile ilgili tavır sahibi değiller ama demokrasinin tanımında dahi takılıyorlar. -Ulusçuluğa karşı değiller ama kendi anladıkları daha katı milliyetçi ve yayılmacı anlayışa sahip bir ulusçuluk fikirleri var. 2.Başlık; Hem Mustafa Kemal'e hem de Kemalizm'e karşı olanlar. -Halifelik ve padişahlığı kaldırdığı için sevgi ve saygı duyabilmeleri söz konusu bile değil. -Sekülerizm, onlar için İslam'a savaş aşmış Jakoben ordusunun fikriyatı. -Ümmetçilik fikri dururken Ulusalcılığı savunmak şöyle dursun, dikkate almaları bile olanaksız. 3.Başlık; Hem Mustafa Kemal'e hem Kemalizm'e sahip çıkanlar. -Büyük ölçüde Türk devrim ve ideolojisini yekpare sayarlar. -Yaşadıkları topluma en uygun siyasal, sosyal ve ekonomik yaklaşımın, Kemalizm olduğunu savunurlar ama bu savunuşun doz'u ikinci bir fikri dinlemek konusunda onlara dezavantaj sağlar. -Bir kısmı Mustafa Kemal'i ve Kemalizm'i olduğu gibi, bir kısmı olması gerektiğini düşündüğü gibi, bir kısmı olmasını istediği gibi, bir kısmı olmadığı hali ile algılar, anlatır ve savunur. -Çok büyük kısmı, Mustafa Kemal'i (benim gibi) eleştiremez. devrin hal ve şartlarını iyi analiz etmelk gereklidir Türkiye'nin son kırk yılını, yüzeysel olarak bile incelerseniz karşınıza merkez sağ parti ve bu partilerin iktidarları çıkacaktır. Türkiye çok uzun süre, yazının 1.Başlığında özetlediğim bakış açısına sahip iktidarlar tarafından yönetildi. Fakat sağ, sol'un imha edilmesinden sonra ilginç bir reaksiyon gösterdi. Sivrilmesi ve keskinleşmesi için gerekli koşullar ve taraflar olmamasına rağmen, sağ tekrar sağ sapma gösterdi.Bu sapma tabii ki doğal bir yöneliş değildi. Türkiye'de 68 kuşağının sosyalist fikrini inceleyin ve günümüze bakın. Göreceksiniz ki sol bile sağ sapmış!****DAHADA SAPACAK**** demedi demeyin
Merkez sağ'ın hızla tekrardan sağ sapması, merkezden uzaklaşması ve yazının 2. başlığında özetlediğim yaklaşıma oturması gerekiyordu.
Bu ikamet değişikliğinin olması için ne gerekiyorsa yapıldı ve başarı sağlandı. Fakat dikkatinizi çekerim, Türkiyede ki siyasi konjonktür her ne olursa olsun Mustafa Kemal ve Kemalizm tarafında, kısmen tarafında veya karşısında saf tutuyor!
Sağ, yeni bir kulvar veya ideolojik yaklaşımı sağlayacak entelektüel birikimden oldukça yoksun. Dönüp dolaşıp varlıklarını, kimliklerini, duruşlarını, ifadelerini yine Mustafa Kemal ve Kemalizm karşıtlığı üzerinden izah etme yoluna gitmek zorunda kalıyorlar.Bu noktada hayati bir tezat mevcut. O da şu; Kendilerine ait pozisyonu, tarihten silmek istedikleri Mustafa Kemal ve Kemalizm üzerinden belirliyorlar.
Bakın Türkiyede sol, bu kadar aciz değildi!Sol, kimliğini kendi argümanları ile ama eksik ama yanlış tanımlama başarısı göstermiştir. '' Peki Kemalizm nedir? '' üç yazıdan oluşacak olan bilgisel serisi ile izah edeceğim.
Fakat başka bir soru ile başlayalım.
Kemalizm ideoloji midir? İdeolojiler, toplumsal gereklilikleri bir çeşit öğreti ile karşılama yoluna giden, kişi ve kurumların davranışlarına yön verebilen, kendi içlerinde tutarlı düşünce sistemleridir. Kemalizm, bu anlamda geri kalmışlıktan kurtulma istemi ile '' çağdaş '' bir toplum özlemine yanıt vermeyi amaçlayan ilerici bir ideolojidir. Kemalizm '' ilerici '' bir ideolojidir!Değişen koşulları dikkate alarak, sürekli ve rasyonel bir yenilenmeyi ve bu yenilenmenin ilkelerini içerir.
Türkiyede ki Kemalist'ler acaba değişen koşulları yeteri kadar iyi analiz edebiliyorlar mı? Ben hala '' Köy enstitüleri açılmalı. '' söyleminde bulunan bir sürü Kemalist ile karşılaşıyorum.
Köy enstitüleri dönemin koşullarına göre bence çok başarılı bir modeldi.
Türkiyede her başarının bir cezası olduğu gibi bu başarıyı da cezalandırdılar ve bitti. İki nedenden dolayı bence Atatürkçülük yerine Kemalizm terimi kullanılmadır;
1-)Atatürkçülük artık şemsiye olamayacak kadar çok yıpratıldığı için.
2-)Kemalizm uluslararası dile girdiği için. Kemalizm ideolojisinin temeli, Mustafa Kemal daha genç bir subayken kafasında oluşmaya başlamıştı.
Erzurum kongresi öncesinde, 8 Temmuz sabaha karşı Mahsar Müfit Kansu'ya aldırdığı notları biliyoruz;“Zaferden sonra şekli hükumet cumhuriyet olacaktır. Bu bir...İki, Padişah ve hanedan hakkında zamanı gelince icabeden muamele yapılacaktır.Üç, fes kalkacak, medeni milletler gibi şapka giyilecektir.” Kalem, Kansu’nun elinden düşmüştü. Şaşkın “Darılma, ama paşam, sizin de hayalperest taraflarınız var” dediğinde de, Mustafa Kemal gülmüştü: “Bunu zaman tayin eder, sen yaz...Beş,Latin harfleri kabul edilecek.”
Olayın gerisini Mazhar Müfit Kansu anılarında şöyle anlatıyor: “Paşam kafi, dedim ve biraz da hayal ile uğraşmaktan bıkmış bir insan edası ile ‘Cumhuriyet ilanına muvaffak olalım, üst tarafı yeter’ diyerek defterimi kapattım.”
7 notes
·
View notes
Text
İslam dünyasının gelmiş geçmiş en ünlü bilim insanları arasında yer alan İbn-i Sina'nın deneyleri, günümüzde dahi dilden dile dolaşmaya devam ediyor. Son olarak sosyal medyada yayılan bir deney ise günün en çok konuşulanları arasına girdi.
Buna göre İbn-i Sina, iki kuzuyu da aynı kafese koydu. Kuzular aynı yaşta, aynı kiloda ve aynı cinsteydiler. Üstelik kuzulara da aynı yem, aynı miktarda verildi. Yani ikisi arasındaki tüm şartlar, eşit olarak sağlandı.
Fakat yan kafese de bir kurt konuldu ve bu kurdu sadece kuzulardan bir tanesi görebiliyordu. Aylar sonra kafese gelen İbn-i Sina, kuzulardan birinin, diğerine göre çok daha çelimsizleştiğini ve güçsüzleştiğini gördü. Hatta bu kuzu, bir süre sonra hastalanıp öldü.
İbn-i Sina, deneyle ilgili hazırladığı raporda, kuzunun ölüm nedeni olarak yaşadığı stres ve korkuyu gösterdi. Kurdu görmeyen diğer kuzu ise mutlu ve sağlıklı şekilde gelişimine devam etti.
İbn-i Sina, bu deneyi ile birlikte zihinsel etkinin sağlık üzerindeki olumlu ve olumsuz sonuçlarını gözlemlemiş oldu.
2 notes
·
View notes
Text
RAPOR
Bu gün garipti.
Nelere inanmalıyım, neler var, olanın varolduğu zaman ne kadar soyut, sandığımdan daha gerçekçiydi bugün.
Çok zaman olarak geriye gittim bugün. Beynim sınırlarımı az olarak geçti, sınırlar geçilince siyah beyazdan renk paletine geçiyor her seferde. Atlattım ama, atlattım. Bir kere ağladım çokça kusucaktım, yine gidiyorum bir yerlere. Umarım geçen seferler de olduğu gibi beni çıkarabilirler. Gerçi onlar çıkarmıyor da, deneyebilirler, ben bilmiyorum, onları kendi haline bırakacağım yine.
Neden yazıyorum bilmiyorum. Başlangıç benim için birkaç kelime. Belki üzülüceksiniz ama -ki haklısınız, ondan sonrası doğaçlamadan ibaret. Ki Ütopik bir düzen yazmıyorsanız doğaçlama size zarar vermez.
Kimi kandırıyorum? “Atlattım” mış. Atlatmış olsam burada olmazdım heralde. Merak ediyorum cevabını bulamadığım sorulara karşı ne kadar yüzsüz olabiliyorum yazılarımda? Karşımdakilere net cevaplarım, ne kadar soru sormasalarda, o an için doğru geliyor kulağıma, ama bilmiyorlar ki zaman geçtiğinde verdiğim cevaba yine ben inanmıyorum. Belki yine sorulsa yine aynı cevabı vereceğim, peki kendime nasıl vereceğim? Sahi, hangi kendime verdiğim cevap gerçekten bir cevap oldu benim için? Ne zaman bir kez olsun verdiğim cevaptan hemen saniyeler sonra, kendime karşı, verdiğim cevapla alakalı, haklı olarak yine kendimi tutarsızlaştıran bir cevap bulamadım kafamda?
Günler öncesinden bir kesit vereceğim; bu enerjiyi şu an nereden bulduğumu sorsanız sorunuzu soruyla savuştururum, Platon’un Devlet kitabında, tam olarak hatırlayamasamda şöyle bir cümle geçiyordu:
“Yüksek olan, düzgün yetiştirilemezse normalden bile aşağı olur.”
Bu lafı görünce hemen atladım “Bu ben!” diye.
Ne kadar doğru kendime yaptığım bu tanım bilmiyorum, ki cevabın da bir önemi yok bana sorarsanız, buna rağmen, şu an cevabını bilmediğim bu atılımı o zaman niye yaptım? Bir anda, duraksamadan, “İşte bu ben!” dedim?
Umut mu? İnanç mı? Yoksa sadece bir ezilmişlik mi?
Metnin başında neden yazıyorum bilmiyorum demiştim. Hala bilmiyorum, genellikle birkaç satır yazdıktan sonra neden yazdığımı anlamış olurdum. Egolu değilim, ilgi çekmek için değil bu yazdıklarım ama yine de buraya kadar bir şeylerin olması gerekirdi.
Belki de gerçekten artık kendimi merak etmiyorum. Üç senedir verdiğim cevaplardan tatmin olamadım üzün zaman aralıklarında. Şu an boğulduğum metnin içinde senden daha fazla boğulmaktayım ellerim ve okuyacak kim varsa. Yine kendimin fikirlerini merak etmesem de onları dinlemek zorundaymış gibi hissediyorum kendimi. Ne saçmalıyorsun yarım saattir, geçen yazdıkların güzel şeylerdi en azından senin için, attığın adımların saydamlığı hoşuma gidiyordu. Ama şu an garipsin. Saçmalıyorsun. Belki de gerçekten saçmalıyorum belki de beynimin sınırlarında geziyorum, belki de girilmemiş gri bölgeleri delik deşik ediyorum. Belki de sadece bunu yaptığımı sanıp maymunlar dünyasının yapması gerektiği, uzun gelecekte gerçekten bir işe yarayabilecek, milyonlarca canlı ve zaman akışı gerektirecek zihnin oluşması için yapılması gereken boş adımları izliyorum.
Her neyse cevap, kendimde gerçekten bana garip gelen davranışım var. Yirmi dakika öncesinin öncesinde, yazıyı yazmadan önce, gerçekten çok kötü durumdaydım. Belki bir saat boyunca baş ve karın ağrısıyla beraber zihinsel olarak acı çekerek kıvranmaktaydım. Ağlayan zihnim yüzünden gerçeklikten daha çok koparken şans eseri gözüme takılan tumblr benim için sadece bir rastlantıydı. Şimdi ise belki on saatin üstümde oluşturduğu tahribatı yirmi dakikada azaltmış bulunuyorum ki bu benim için bulunamaz bir lütuf. Rahatlayabildiğim kısımı mahvolduğum kısımdan ayırdım. Bir nevi fark etmeden de olsa kendimi denemiş oldum ve şu an kendimi, kendi yazımda rapor ediyorum.
Amaç: Başta bilinmese de sağlandı
Metnin cevabı: Muallak bırakıldı, bir sonraki psikolojik buhran gelene kadar yine her zamanki gibi bencil insanoğlu tarafından merak edilmiyor.
YZ
3 notes
·
View notes
Text
Sofrada yemek esnasında her şeyin yerini değiştiren bir yerde misafirlikte ve yemekteyim. Masa düzeninde insanlar hariç her şeyin yeri değişti. Herkese " bak bundan da yiyin. X bak bu var onu da ye, sen bunu içcen mi bak bunu iç " gibi direktiflerle yardimci olunup yemek yemeleri sağlandı. Sofrada olanlari tek tek sayip yemek veya tatlı çesitllerine göre kişilere yemeleri için ısrar edildi. İnsanlar ayıp olmasın diye ağzına neyi solacağını şaşırdı. Herkes bardağını önüne almışken kendince bakıp aa bunda yokmuş diyerek başkasinin önünde olani alip al iç denildi. Ya bi sakin yani. Bebek var ona da aynı. Kadin çocuğuna mama yediriyor. Bak bunu yedir böyle yedir. Kurban olam nedir bu karışma merakı kalbim titriyor huzursuzluktan.
15 notes
·
View notes
Text
3 Mart 1924 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından,
Halifelik kaldırıldı.
Din ve Devlet işleri ayrıldı.
Eğitim ve eşitlik sağlandı.
Cumhuriyetin ve Atatürk'ün Devrimlerinin yılmaz bekçisiyiz.
19 notes
·
View notes
Text
ESKİDEN DE ÜÇKAĞITÇI İMİŞLER
" Osmanlı'da ulema "Alimin mürekkebi şehit kanından üstündür" diye bir şey icat etmişti.
Ulema uyduruk bir gerekçe göstererek mollalar, medrese talebeleri ve şeyhler askere gitmeyerek bunlar savaşta dua ederek orduya destek verdiklerini iddia ederlerdi.
Ancak dua işini zamanla paraya döktüler.
1700 lerin sonunda Rus harbinde ordu üst üste yenilgiler alınca sultan "Bunların dualarının faydası yok" diye dua parasını kesti.
Para kesilince ortalığı birbirine katıp kargaşa baş gösterdi. Devreye veziri azam girdi, ödenekler açilinca barış sağlandı."
Profesör Halil inalcik
3 notes
·
View notes