#süper bir gündü
Explore tagged Tumblr posts
Text
#haftalık#1mayıs-7mayıs2023#yine güzeldi ama son günlerini yalnız geçirdim iki gün ağlayarak uyudum çok yalnız hissettim#nur kahvaltıya geldi sonra kilitbahire gittik suat abiyi sevdi o da#balık ekmek yedik birlikte deniz kabuğu topladık#insanlar çok değişik ve komikti feribotta komik öğretmenler vardı#pamuk şeker yedik#kızlarla pikniğe gittik ben mercimek köftesi yaptım#parkta bir çocukla sallandık elimi tuttu öyle sallandık tatlıydı annesi de öyle#rüvoyla iskelede tüm dükkanları dolaştık şort ve tişört aldım#pizza yedij çok küçüktü çekmeye utandım#ordan ucuz tatlıcıya gidip çilekli magnolya aldık ımmmm çilek iki taneydi de neyyseeee#süper bir gündü#bu kedoş da pizzacıda uyuyordu koca bebe#erene kurabiye ve börek yapıp götürdüm kurabiyeden yiyemedik olsun#birlikte ilk defa gece yürüyüşü yaptık#dondurma yedik#cipsi yerken belgesel izledik normalde hiç sevmem ama keyifliydi#ereni otobüse bindirdim iskelede yaşlı turistler vardı truva atına kadar onları takip ettim aklımda bir sürü şey dolandı#hava mükemmeldi tam şarkıyla yürümelikti#zeyneple avmye yemek yemeye gittik#bir de hayatımda ilk defa fasulye seçtim artık fasulye yemeği yapmasını biliyorum
8 notes
·
View notes
Text
Genelde çok güzel geçen günün ertesi günü hep az güzel geçer. Let me rephrase it. Ertesi günü normal rutin geçer ama bir önceki gün çok güzel geçtiği için sanki o gün kötü geçmiş gibi gelir. Bugün de normal rutin bir gündü. İş konusunda süper verimli değildi ama some emails, some teaching prep and some meetings yaptım. daha verimli olabilirdi. biraz saçma sapan beslendim. uyku düzenim de daha iyi olabilirdi. ama çoğunlukla dünkü güzel günü hatırlayıp yasini tutuyorum.
ay bir de döneceğim zamanı düşündükçe kafayı yememek için çok çaba harcıyorum.
bu hafta iki farklı konu anlatacağım, birini hiç bilmiyorum ve başlamak da içimden pek gelmiyor. god help me. neyse ki diğerine baktım.
11 notes
·
View notes
Text
Hayatımda ilk defa allık aldım kendime bugün. Ekstra başka far paleti de. Tatlı yedim kahve içtim dedikodu yaptım. Arkadaşlarla mağaza gezdik. Süper ötesi bir gündü.
4 notes
·
View notes
Text
Selam Cecem öncelikle nasılsın iyisin umarım. Bende iyi olmaya çalışıyorum her zamanki günlerden farksız bir gündü dövme yapmam dışında. Bugün bir fikirle sana geleceğim hoşuna giderse tabi. Sen de bir tumblr hesabı açabilirsin ve içini dökebilirsin nasıl fikir bence güzel yapmanı isterim. Bacağın nasıl oldu? Çanakkaleye döndün mü? Ve birçok sormak isteyeceğim soru daha..
Yazın için de süper bir fikir buldum :) Beraber tatil yapmak. Cuma ve cumartesi günü geç saatlerde yazacağım çünkü sabaha kadar çalışıyorum :( çok kalabalık oluyor 3 4 saatte bir sigara içiyorum. Neyse tutmayayım daha fazla şimdi sana atıyorum ki gör diye tumblr açarsan burdan atarım direkt :)
Senii çook seviyoruumm 💜🫀
0 notes
Text
Sevgili Günlük - 06:18 20/09/2023
Dün bomboş bir gündü. Uyandığımda saat 16:15 falandı sanırım. Kalkar kalkmaz ilk iş yine her zaman ki gibi bilgisayarın başına geçmek oldu. Çok sıkıldım artık. Marketten aldığım 65 liralık dandik ama doyurucu pizzalardan yiyip bilgisayarın başına döndüm. Sonra gece 12'ye kadar LoL oynayıp (ve bir sürü maç kaybedip hayatı sorgulamaya başlayıp) saat 1:30 gibi ''Catch Me If You Can'''i izlemeye karar verdim. Süper film. 4/5 verebilirim. Spielberg'e olan gıcıklığım ve hikayenin pek de gerçek olmaması harici (ne var ki gerçek hikaye de yalanlarla dolu) sevdim filmi, keyifliydi. Tabi ki geç uyanmamdan mütevellit oluşan uykusuzluktan ötürü uyuyamadım ama tek sorun o değildi. Diş sıkmamdan ötürü suratımın sol tarafında hafif ama can sıkıcı bir ağrı var, ağrı kesici içtim, umarım düzelir. Neyse, 1 saate babamlar da kalkar, o zamana kadar uyumazsam (hatta gün içinde uyuya kalmazsam) çok iyi olur, göz altlarımın mosmor olması harici tabi. Böylece gece daha iyi uyuyabilirim, yani ümit ettiğim şey o en azından. Neyse, öpüldünüz.
Günün şarkısı: Eye In The Sky - The Alan Parsons Project
1 note
·
View note
Text
Saat gecenin 02.21i ben bu saatte napıyorum bi önceki gelişimde eniştenizin önce askere gitmesi lazım demiştim enişteniz gitti şuan ağrı da askerlik yapıyor birazcık o günlerden bahsetmek için geldim ve emin olun ki kimse görmüyorken kendi kendime konuşmak kadar güzel bir şey yok hadi bakalım ne yaşamışız şu 2 ayda ilk önce sivasla başladı askerlik maceramız 07.05.2023 birliğine teslim oldu daha önceden o kadar çocuk olduğumu farkettim ki çok boş şeylere taktığımı ilk defa o zaman fark ettim sorunlarıma koşucak süper kahramanım gitmişti ayrıydık ama aynı şehir bile o kadar huzur veriyordu ki anlatamam her neyse gitti konuşmalarımız azaldı her istediğimde arayamadım çokça kez geceleri özledim diye ağlayarak uykuya daldığım zamanlar olmuştur sivas da tamı tamına 20 gün geçirdik en zoru da o ilk 20 gündü 26.05.2023 yemin töreni oldu bir sürü işlem derken ağrıya geçti asıl askerlik o zaman başlıyordu bizim için 1883 km öteden canı canıma yine yoldaş oluyordu o ordayken doğum günüm geçti aylar oldu 42 gün de ceza yedik oldu mu askerliği 7 ay 15 gün ve şuan biz şafağımız azaldı derken şafak ekledik ama cezasız atarsa 97 cezayı karıştırmayalım son olarak gelme tarihi 10.12.2023 şuan için ama ben bir çok ilki onunla yaşadım bi ilk daha beklemek sabretmek gözü kapalı güvensin diye tüm çabayı göstermek cann parçam bunların hepsini birlikte okuyacağız ve ben şunu bilmeni istiyorum ki verdiğin değer gösterdiğin sevgi için sana çok teşekkür ederim az kaldı 1. senemiz olucak umarım 1 değil 11. senemiz ve hatta daha fazlası nasip olur seni her şeyden çokkk seviyorummm :)))
1 note
·
View note
Text
Sen benim için çok özelsin. Kelimelerle ifade edilmesi çok zor olan, Türkçe'min yetemediği kadar. Evet daha önce, yüzünü fotoğrafların hariç başka hiçbir yerde görmedim. Seninle görüşen arkadaşlarının şansından çok isterdim. Üstelik Dilan'ın şansından.
o seni zahiri olarak görebilir, ama ben seni maneviyatıma işlettim.
Evet sevgilim, bir kış sabahıydı. Bir gün cesaretimi toplayıp, eninde sonunda ağzımda ekmek varken seni sevdiğimi sana söyledim. Oldukça korkak ve çekingendim. Çünkü tüm umudum şu şekildeydi: "o benden hoşlanmayacak, arkadaşı olarak görüyor". Ama sonradan, "Sonunu düşünen kahraman olamaz Aleyna, en fazla seni reddeder". diye düşündüm ve parmaklarımı, ağzımdaki ekmekle büyük bir heyecanla, titrek ellerimle yazdım. -"Yaman, senden hoşlanıyorum"- diye. Çok geçmedi, hemen yazdın. "En azından deneyelim" dediğinde, bu Dünya'nın en mutlu kızı yapmıştın beni. İlk defa, (-ki diğerleriyle hiç ciddi düşünmüyordum, İstanbul'da olmalarına rağmen-) seninle yapabileceğimi, sanaldan cidden birisini sevebileceğimi düşündüm. Oysa, sanalı aşıp, kilometrelerce öteden kalbimi saracak olan ellerinden habersizdim.
İlk zamanlar oldukça öküz, çekingen ve bir o kadar da tedirgindim. Diğer konuştuğum hiçbi' erkeğe benzemiyordun. Nasıl bir tavır takınacağımı, nasıl bir üslupla konuşacağımı karıştırmış bir vaziyetteydim. Oldukça şımarık davranıyordum, çünkü o zamanlar 14'ünden çıkmış, 15 yaşında bir kızdım. Gerçi hâlâ çok büyük olduğum söylenemez, 16 yaşındayım. Ama tek bir farkı var yaşımın: ben senin Galata'lı kız çocuğunum. Şu 365 günde, seninle büyüdüm, hâlâ da büyümeye devam ediyorum. Her neyse, öyleydi işte sevgilim, oldukça dağınıktım. Seninle düzene girdim. Sonra, günlerden bir gün ayrılmak istediğini söyledin. Haklıydın, çünkü girip sana zaman harcayamıyordum, malûm bir ameliyat geçirmiştim. Sen, her zamanının benimle geçmesini isterken ben elimin uzaklığındaki telefonu alıp sana yazmaktan acizdim bile. İşte o zaman, yıkılmak, yok olmak, bitmek, hüzün, aşk, hâyâl kırıklığı gibi duyguları bir anda hissettim. Ki ben, hiçbir şeyi genelde kafaya takmazdım. İşte o zaman kaybettiğimi, ve hayatından bir hiç olup gittiğimi sandım. Sessiz ve habersiz kız çocuğu ölmüş gibi bir şeydi.
ama sonra nereden bilebilirdim ki bir gün ailenin beni evin kızı olarak görüp seveceğini?
Hayatlarımız ihtimaller ve kararlar üzerine kurulu. Bizim ileride karşılaşmamız kader, fakat yan yana kalmak ise bizim irademizdir.
Neyse, o gün çok durgun hissediyordum, ama unutup geçeceğini sanıyordum. Ama bir insan, unutulmayacağını seninle öğrendim. İlk ayrıldığımızda canım o kadar yanmamıştı, ve bir gün tekrar barıştığımızda seni daha çok sevmeye başlamıştım, yıl 2020. İşte sana deli gibi bağlandığımın yılı. Seninle bir yıl daha atlatıyoruz sevgilim.
Hatırlıyor musun? Sana bir ara sürekli yazıyordum. 'Özledim' diyemememin farklı bir yoluydu bu da. Ama bana 29 Nisan'da, "Sanırım Rüya ile barışmak bana en güzel hediye oldu" dediğinde, yer yarılsa da yerin içine girsem diye düşündüm ve direk ayrıldım sohbetten. İşte o gün çok ağlamıştım. Seni resmi olarak tamamen kaybettiğim gündü. Beni tamamen aklından çıkarmış, o öpülesi kalbine başka bir kadını almıştın. Tüm güzel iltifatlarını artık o alıyordu, sevginden o besleniyordu. Bense aç bir çocuk gibi kalmıştım, yemeği başka bir çocuk tarafından kapılmış bir, kız çocuğu.
Bir ara da, seninle sürekli sesli konuşuyorduk hatırlıyor musun? Sana ex aşklarımı anlatıyordum kfnvşdpfm :) sana hayallerimden bahsediyordum, daha doğrusu seninle olmak istediğim ama sadece hâyâlmiş gibi anlattığım şeyler. Bir akşamda konuşuyorduk öyle, öyle bir gülmüştün ki içim gitmişti. İlk defa bir erkeğin gülüşüne bu kadar içten gülmüştüm, fark etmiş miydin? Sen güldüğünde bende gülüyordum.
ama yine nereden bilebilirdim ki birbirimize küllerimizden yeniden doğacağımızı?
Bir gün yine ayrılmıştık, bana "en büyük hâyâl kırıklığımsın" dediğinde, yerle bir olmuş vaziyetteydim. İşte o zaman çok uzun ayrı kalmıştık birbirimizden. Sana acı çektiğimi asla hissettirmedim, yapım buydu ve hâlâ bir gururum vardı. Sonra bir gün, pişman olduğunu söyledin. Kalbim ne kadar seni istese de mantığım "hayır" dedi. İlk kez mantığımı dinlemek istedim, ve seni geri çevirdim. O gece, sohbetten gözlerim dolu çıktım. Zira: yediremememiştim o sözleri kendime.
Ve bir gün yine ayrılmıştık, bu sefer benden nefret ettiğini düşündüm, ettiğin tüm laflarının kalbinden gelmediğini umud ederek yanında kalmaya çalıştım. Biz çok acı çektik Yaman. Bir şey için ne kadar uğraş verirsen, ne kadar zahmete girersen o kadar kıymetlenir. Ben, bizim ilişkimizi tek bir kalemde silip atamam. Zira: bunun için fazlasıyla emek verdim/verdik. Kendi dünyamızda oldukça acı çektik, mutlu olduk. Sadece, seninle acı bir gerçek olan tek imkanım telefonla görüşmek gerçeği beni yakan tek nokta. İstanbul'daki tüm gereksiz insanları görürken en kıymetlimi sadece fotoğraflarda görmek oldukça sinir bozucu, ve üzücü oluyor. Ama geleceğini biliyorum, göz göze, el ele olacağımız vakitlerinde geleceğini biliyorum. Çünkü sana güveniyorum, yapar beni bırakmaz diyorum.
çünkü beni bırakmak için oldukça sahiplenici ve sevicisin.
Babamdan sonra, sevgisine inandığım tek erkeksin. Babamdan sonra, hayallerime hapsettiğim tek erkeksin. Babamdan sonra, elini tutmak istediğim ilk erkeksin. Babamdan sonra, sarılmak istediğim tek erkeksin. Babamdan sonra, 2. süper kahramanımsın.
Biliyorum sevgilim, önümüzde oldukça şeyler var. Biz birbirimize güvendiğimiz ve birbirimizin arkasında durup sevdiğimiz sürece önümüzde ki bütüüün engeller, küçük bir taş parçasından ibaret bile olmayacak. Biraz sabır ve zaman sevgilim, her şey çok güzel olacak, zira ben seninle her şeye varım.
Yaşım daha 16, ama nice yaşlı yaşlara seninle girmeye nasip olsun. Saçlarım seninle beyazlasın.
Allah bir kuluna her şeyin hayırlısını verir. Öyle bir hayırlım ol ki, ahiretime kadar beraber olalım.
herz schöne liebling.
6 notes
·
View notes
Text
Sevgili Günlük
Her günüm bir başarısızlık hikayesi olarak sana yansıtmanın heyecanlı ile bu hesabı açtım. Sakın benden muhteşem başarı hikayeleri bekleme. Ne mutlu bir evliliğim, ne olağanüstü başarılarım ne de kendime ait bir hayatım var. Tek yaptığı kendine acımak olan bir zavallı olan bu faniyi başka herkes dinlemekten bıktığı için bu sayfayı açtım. Her adımı bir fiyasko olan beni belki de gerçekten tek seven annemin yanında süper kahraman olarak hissetmem belki de ezikliğimin en güzel örneğidir. Annem demişken bugün çok güzel bir gündü. Annem ile biraz alışveriş yaptık. Malum bayrama az kaldı. Ben yine her gün başladığım diyet savaşını annemin aldığı o muhteşem badem şekerleriyle ödüllendirirken günün sonunda ne kadar da iyi hissettiğimi düşünerek kendimi yine kötü hissettim. Bu nedensiz lanetlenmiş hissi üzerime ne zaman çöktü hiç hatırlamıyorum. Hani gülünce korkar ya insan bu kadar güldüm başıma kesin kötü bir şey gelecek diye... İşte o his hep benimle... Yanıbaşımdaki komidinin üzerine yerleşmiş bir şekilde bekler. Bir çizgi filmde vardı karakterin tepesinde devamlı yağmur damlalarını saçan ufak bir bulut gezerdi. Ben o bulutu her gün kalbimde ve beynimde taşıyorum adeta. 30 yaşında ailesinin yanında hedefi olan kiloya ulaşamamış en büyük gücü çalışmak olduğunu düşünürken aslında çalıştığı hiçbir şeyi anlamadığını ve hayattaki en büyük sanslarını gereksiz duyarlılıkları yüzünden kaybeden biri olarak fazlasıyla bu durumu hakketmiş bile olabilirim düşüncesi beni her gün biraz daha dibe vurmaya itiyor. Hayali aşklar, nefes kesen düşlere sadece bir düşünce uzaktayken gerçek hayat kimin umrundaydı ki! Zaten kendimden beklenen tüm görevleri yerine getirmişken daha fazlasını neden yapmam gerektiğini biri bana açıklasa çok mutlu olacak hale gelmiştim.Hayatta başarı ve mutluluk kriterlerini sayarken ego ve mükemmeliyetçilikten kurtulmaması söylerken aynı anda acımasız, egomanyak ve mükemmeliyetçi olmamı söyleyen tüm o öğretiler arasında kendimi kaybetmek en büyük suçum olabilir. 13 yaşımda regl olduğumda bünyeme otomatik olarak yüklenen o yetersizlik hissi her gün beni biraz daha mahvederken sanki bir bataklığa düşmüş gibi çırpınıp duruyordum. Buraya yazdıklarım kadar sıkıcı ve korkutucu hayatımı ufak zevklerle renklendirmek istesem de tüm o zevkler aslında beni o korkutucu hayata hapsediyor gibiydi.
Neyse ilk gün için biraz fazla oldu sanırım. Tanıştığıma çok memnun oldum.Bugün değişim için ilk günüm. İzlediğim bir videoda yaptıklarınızı kimseye anlatmayın diyordu. Ama kendimi tanıyorum herkese ağlamadan bir günümü bitiremeyeceğim için bu günlüğü açtım. Her gün bir bir tüm günahlarımı buraya yazacağım. Kendimi hastalıklı bir manyak olarak görmekten sıkıldım. Bazılarını buraya bile yazamayacak olsam da en azından insanları biraz rahat bırakmak istiyorum. Zira onları rahatsız ettiğim düşüncesi gereğinden fazla üzücü
1 note
·
View note
Text
bu yazıda ünlü bir müzisyenle tanışıyorum!!! ve gereksiz paragrafları biraz siliym diye tekrar okurken yazıyı daha uzun hale getirdim!!
8 eylül
İbonun ibo showu şarkı söyleyerek açması gibi çılgın replerlle açmak isterim asında postları!
Şu an çok sıcak hissediyorum adamım/ sanki başarısız olmam imkansız gibi/ ve seyirci kenarda bira içip muhabbet etmeyi bırakıp bir anda tüm dikkatni sana vermişse/ abi bi dk sahnedeki repırs neler dedi öyle farkında mısın çok hasta repler bunlar diyerekten/ işte o zaman asla durma/ BEn hala en iyisiyim , orospu çocukları sinirimi bozuyor ama ben dürtüsel bir şekilde pantolon ütülemeye devam eddiyorum/ evet elimdeki demir çok sıcak ve pantolonum jilet gibi ütülü!
Bilmiyorum anlattım mı 2-3 birada gevşeyip içimdeki ilgi orospusunu biraz serbest bıraktığımı, 4-5-6 derken ortalığın çok karııştığını saldırgan dürtüler ve mutsuzluk falan da serbest kalıyor ve mesela normaldeki özgüven azlığını 2 bira çok güzel yenerken 4-5 birada istenmeyecek seviyeleree çıkıyor özgüven. başta çok güzel muhabbeteim varken içtikçe içtike tiksiniyor insanlar muhabbet felaketle bitiyor.
Sonracıma! sinema ookuyan arkaddaşımın evini taşımasına yardım etmiştim. Bu çağırdı ev sıkıntıları çekerken yardım eden herkes gelsin die. Kırmayim gideyim falan derken en erken ben gitmişim boş salonda oturuyorum tek başıma bi adam geldi meğer ünlü bir müzisyenmiş! öyle karşılıklı ovkvırd ovkvırd duruoduk öysa.
Cemiyette pişiyorumun basçısıyla tanıştım! süper adamdı. biraz fazla içince sosyal ortamda, bi tane adam bulup ona sürekli yalakalık yaptığımı, sürekli ismiyle hitap eddip, masadaki bütün konuşmaların ortasına dalıp o adamın ismini söyleyerek halit güder bence bu anlattığınız şeyi daha iyi yapar çünkü çok ilginç bir insan falan, bi noktada işte beyin ölümü de başladıkça, saddece adamın adını söyeyip ehehe diye gülmeye dönüşüyor. bu yalakalığım aslında sanki cemiyette pişiyorumun basçısıyla tanışmışım gibi gayet düzz adamlara çok iyi davranmak olarak ifade edilebilir. Cemiyette pişiyorumun basçısına ise sanki düz bi adammış da sarhşş olunca düz adamlara yürüyormuşum gibi yaklaşmış gibi oldu. Sonuçyta ona biraz dahaekstradan yalakalık yapmam lazımdı bence yapamadım, inceden taşak geçer gibi olmamıştır umuyorum. Son derece mütevazi sessiz sakin mizahlı bi adamdı. Evinin manzarasını falan anlattı awkward silence esnasında. gereksiz detaylarla. BEnce saçma bi soruya samimi ve kişisel bi cevap vermesi hoştu!
NEyse işte haziran gibi kanka olduğum iki eski sevgilimdden biriyle kavgalıyız, öteki beşiktaştaydı çağırdım ve o da tusa girdi genel cerrahi falan yazcak sanırım o geldi. Şimdi evini taşdığım kızın ilginç bi özelliği ise şu, hangi kız arkadaşımla tanıştırsam, ya da mesela bi kız arkadaşım varken ona uğrasam, o kız arkadaşla kısa süre sonra ayrılıyoruz. 2-3 kere oldu bu. Sonracıma, ama bu seferki eski sevgilim yani en büyük takıntım olan insan falan. o zaman olay noldu bu sefer o arkadaşla küsmemle bitti gece!
sarhoşken götün teki olduğum icinsevgilim konuşunca utandım boş konuşcak falan die, muhabbetinden utandım falan hiç mingle olmasına yardımcı olmadım, ona rağmen kaynaştı insanlarla. biz sevgiliyken de şöyle seviyorum böyle seviyorum ayağına ayıp ettiğim bir insan. bi yandan dda benim çenem düşmüştü sik sok konuşuyorum. felakete doğru gidiyoruz!
böyle olunca tribe girip içime kapanıyorum.e içime kapanıp yukarda uyiym ddedim. Tuvalette işemeye çalışırken hop pantolonun süstüne işedim komple, sonra yatağa uzandım o halde. arkadaşım kız geldi, tam ne dededi hatırlamıyorum ama yersiz yere zavallı bi sarhoşa çok kızdı, zaten beyin e gidikti, ben biliosunuz akıl hastanesindeyim paso ve biraz fazla etkilenddim, beyin fonksiyonları azalınca kedi gibi lan bunlar diyerek sevdiğim hastalarıma bağladım tamamen, arada onlar gibi konuştuğum falan oluyor normaldde de, bu sefer tam aşırı ilaçlanmış akıl hastanesi sakini gibi keddi gibi ben altıma işemiş yatakta yatarken buldu.
beni azarlıyor soğuk bir şekilde siktirgit evimden falan demeler, o da baya enteresan bi insan bu sert tarafları falan baya enteresan bence herneyse ben eve gidecek halde değilim ve çişli halimi aldı eski sevgilim ve bana sahip çıktı! evime götürdü. Ama çiş az buz değil pantolon ful çiş sırılsıklamm. NAsıl beceremediysem işemeyi. SOnracıma annem açtı kapıyı ben duşa girddim bunlar byle annemle tatlı bir muhabbet. Karşılıklı güzl sözler. öyle bir hal aldı ki durum annem kız gittikten sonra diyor ki bana yunus sen bunla evlen işte tatl kız seviyor seni de (annem sanırım benden iyice umudu kesti.) sonra ben birtakım insanlara anlaşılmaz karışık mesajlar attım mesela ilker kankime:
[9/8, 4:33 AM] Yunus: Olkef
[9/8, 4:33 AM] Yunus: Nemok usuluyorum
[9/8, 4:33 AM] Yunus: Irmakka evlenmek istiyorum.
[9/8, 4:34 AM] Yunus: Ban abyard m it
şeklinde bir mesaj! kıza da benzer şeyler.
Cemiyette pişiyorumun basçısına ne oldu diyceksiniz peki?? yada ortamda başka deişik tipler yok muydu? vardı tabi boş salonda öle oturup yerlere falan muhabbet ediolardı. bi ane çook garip bir adam, böyle tuhhaf ortamcı addam olurya garip şeyler söyleyen, bir abla var ablanın genç ve tuhaf ortamcı arkaddaşı, geldi yanıma bana mesela altıma işeddikten sonra güzel bişiler söyledi takma kafana falan. Herhalde kız alt katta beni ktülüyordu üzüldü:( sonra ben eski sevgilime de ağladım baya teselli etti beni.
cemiyette pişiyorumun basçısına en son dede donu isimli şarkımı söyledim ama beğenmedi sanırım. Sonra büyük ev ablukaddayı kötülüyordum. Bir ara soğumuş olabilir. Evini taşımasına yardım ettiğim arkadaşımı ise kınıyorum. ev taşıma çok acaip bi gündü ama yazısını yazmadım.
18 notes
·
View notes
Text
mükemmel bir gündü tek eksik spor ama onu dizim ağrımayınca yapıcam kitabımı bitirirsem ve webtoonda ilerlersem daha da süper müper olacak
1 note
·
View note
Text
Hakan Kutlu: Bizim adımıza şanssız bir gündü
Hakan Kutlu: Bizim adımıza şanssız bir gündü
Süper Lig’in 27. haftasında Denizlispor, deplasmanda karşılaştığı Beşiktaş’a 3-0 mağlup oldu. Karşılaşmanın ardından beIN Sports’a açıklamalarda bulunan Denizlispor Teknik Direktörü Hakan Kutlu, maça iyi başladıklarını ancak devamını getiremediklerini söyledi. Hakan Kutlu, şanssız bir gün yaşadıklarını söyledi. Maçla ilgili fazla detaya girmeyeceğini belirten Hakan Kutlu, “İyi başladığımız bir…
View On WordPress
0 notes
Photo
7KasımSalı’dan yani dün😄 dün dedim ki hem işlerimi halledeyim doktora falan gitmek istiyordum,bot almam gerekiyordu vesaire hem onları halledeyim hem de Muhammet’le (en büyük kardeşim) bir şeyler yapalım. İşlerimi hallettim sonra da onunla kahve içtik, sohbet ettik. Güzel bir gündü genel olarak bir de ders çalışmış olsaydım süper bir gün olacaktı. Birkaç hedefim vardı onları yapamadım ve bu da akşam çok başımın ağrımasına neden oldu galiba fazla kafama taktım😕 neyse. Bu arada Mecidiyeköy’deki Cevahir avm nin karşısındaki starbucks’ı çok sevdim, baya iyi. Oraya mutlaka ders çalışmaya gitmeliyim!
8 notes
·
View notes
Photo
Okan Buruk: Bugün bizim için kritik bir gündü Süper Lig’in 3. haftasında Medipol Başakşehir, deplasmanda Gençlerbirliği’ni 2-1 mağlup etti. Maçın ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan Medipol Başakşehir Teknik Direktörü Okan Buruk, “Bizim için zor bir gündü, bugün buraya gelirken hem eksik kadromuz hem de bundan önceki dönemde geçirdiğimiz dört maçlık periyot, burada biraz öz güven eksikliği, bugün bunu yenmek istiyorduk.
0 notes
Photo
Okan Buruk: Bugün bizim için kritik bir gündü Süper Lig’in 3. haftasında Medipol Başakşehir, deplasmanda Gençlerbirliği’ni 2-1 mağlup etti. Maçın ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan Medipol Başakşehir Teknik Direktörü Okan Buruk, “Bizim için zor bir gündü, bugün buraya gelirken hem eksik kadromuz hem de bundan önceki dönemde geçirdiğimiz dört maçlık periyot, burada biraz öz güven eksikliği, bugün bunu yenmek istiyorduk.
0 notes
Text
Giden 2019 ve Geçen Hayat
Yazıya her sene daha erken yazmak isterken nasıl daha geç yazıyorum diyecektim ki geçen sene bu tarihten de geç yazmışım (18.05.2019). Ancak bu durum yine de hedeflediğimden daha geç yazdığım gerçeğini değiştirmiyor tabi. Sonuç olarak bu yazıdaki hedefim esasen önceki senenin özeti olması ve yazıyı yazdığım dönemdeki son birkaç olanı da eklemekti. Neyse anlaşılan yine çok uzatacağım, direkt konuya gireyim.
Her sene biraz da hayatımı özetlediğim bu yazıda bu sene genel olarak ruh halimin geçen sene ile benzer olduğunu söylersem yanlış olmaz sanırım. Sadece kendimi çok daha yorgun hissediyorum. Ve tabi ki bu durum psikolojik, yoksa hala hızımdan taviz vermediğim inancındayım. Öte yandan genel olarak bu yorgunluğun beni çok daha üşengeç hale getirdiğini söylemem gerekli. Lisede 8:30'da başlayan okula 7:45'te okula gelen benden derse geç kalan bene. İlginç ama kendi içinde gerekçesi var sanırım.
Tabi derin derin ne olduğuna gireceğim ama konuları kronolojik olarak aldığımdan bu kuralı bozmayalım. Geçen seneki yazıyı yazdığımda en son Eurovision finalinde kalmışım. O kadar çok şey olmuş ki nerede kaldığımı hatırlamak için yazıyı yeniden okumam gerekti. Çok da uçuk kaçık olmayan Eurovision finali sonrası girmiş olduğum hayatımın en stresli dönemi devam etti. Yoğundu ama daha çok stresi hissettim diyebilirim. Öncelikle aynı anda hem lisans hem de açıköğretimden önlisans okuyan biri olarak ilk başta Aöf finalleri karşıladı. Tıpkı lisansta olacağı gibi burada da son sınavlarım olacaktı. Sevgili Anadolu Üniversitesi yine beni uzaklara atmayı sevdiğinden hikayenin en başında olduğu gibi Göztepe taraflarında son sınavıma girdim. Çıkmış sorular taktiğini uyguladım ve artık sonuçların gelmesini bekledim.
Aöf sonuçları açıklanmadan beni karşılayan şey ise lisanstaki son finallerimdi. Tertemiz 9 sınavım olduğundan germiyor değildi. 2 hafta içinde her gün sınav yoruyor. Eskiden 2-3 günde bir sınav olunca çok daha rahat oluyordu. Son sınavlar olması nedeniyle daha fazla gerilince ikinci hafta kendimi telefona kelime oyunu indirip 400'ten fazla seviyesini çözmüş olarak bulmuştum. Sınav dönemi sırasında mezuniyet cübbelerini almamız ve Aöf sonuçları açılanıp orada mezun olduktan sonra (evet orada lisanstan sonra başlayıp daha önce mezun oldum) kafada bütünlemeye kalma riski olan birkaç dersle o süreci tamamladım.
Sınavların bitişini takip eden ilk Pazartesi (24.06.2019) mezuniyeti kutlamak namına kepleri attık. Tabi mezun olup olmayacağımızın garantisi olmadan bunu yapmak garipti ama güzel bir gündü. Ama çok çok uzundu. Bir süreden sonra insan sıkılmıyor değildi. Öte yandan fakülte binasına gidip fotoğraf çektirmediğim gibi amfi tiyatro (mezuniyetin Tınaztepe'de orada oldu) içinde çekilenleri de atmadım. Olaylara karşı hızlı tepki göstermeyen bendeniz için şaşırtıcı değil. Zaten fotoğraflarla aram pek iyi değil malum. Konu dışı olacak ama hızlı tepki göstermeme huyum ileride çok sinir bozucu bir hal alacakmış gibi hissediyorum.
Ve tüm bu sürecin sonunda lisedeyken asla orada okumam dediğim, sonra kaderin cilvesi olarak okuduğum ama en tepesine çıkmadığım için kendimi teselli ettiğim Tınaztepe maceramın sonuna geldik dememi bekliyorsanız yanılıyorsunuz. Büyük konuşmamam gerektiğini en net şekilde öğreten Tınaztepe ile bir işim daha vardı. Geçen seneden ne olabileceğini yazmıştım aslında. Bir yüksek lisans mevzumuz vardı kendileriyle daha. Tabi bunun anlamı ne kadar mezun olsam (ki o da Temmuz'un başı gibi belli oldu aslında, bütünlemeye kalmadan verdim dersleri) da ders çalışmamın bitmediğiydi. Zira 16 Temmuz'da sınav vardı. Kepleri attıktan 10 gün sonra anca kendimi ders çalışmaya verebildim ama. Zira bıkkınlık vardı. Sonrasında sınava girdim ve sonuçarı beklemeye başladım. Açıkçası benim için senenin bütün yoğunluğu o an bitmişti. Ama sonuçlarla ne yapacağımı kestirecektim. 22 Temmuz'da ise sonuçlar açıklandı. Hayatım bana hala büyük konuşmamam gerektiğini hatırlatmak için Tınaztepe'de okumama devam etmemi istiyor olacak ki kendimi yüksek lisans sınavını kazanmış olarak buldum. İşin garibi ilk başta özel hukukta giren diğer arkadaşlarımı aratmaya çalıştığımda soyadı "Özel" olan birini ilk gösterdi. Ne hikmetse o da kamu hukukunda olduğundan sonuçlara dair ilk gördüğüm şey kendi adım oldu. Garipti ama en sonunda bitmişti. Hiç değilse bir süreliğine. Aslında birçok şey yeni başlıyor da denebilirdi.
Şimdi bu noktada ruh halimi anlamak için geçen seneki yazının ortalarına dönüp olanları hatırlatmakta fayda var. 2019 Aralık'ta ilk vizelerim bittikten sonraki ilk Pazartesi II. DEÜMBM için 45-50 gün aralıksız çalıştım. Başvurular, atamalar, etkinlik ihtiyaçlarının temini, etkinlik sırasında hem UAD'nin olması hem de genel işlerle ilgilendim. Etkinlik hazırlık sürecinde aldığım yüksek lisans kararı doğrultsunda YÖKDİL'e başvurdum ama çok da çalışma fırsatım olmadı. Sonrasında ikinci dönem başladı, ondan 3 hafta sonra YÖKDİL oldu(10 Mart). Yökdil bittikten sonra Hukuk Ezgi Topluluğu konseri ve onun hemen ertesi iki gün Aöf vizeleri vardı(14-15 Nisan). Tabi bu sırada dersler devam ediyor. Ayrıca aktif organizasyon ekibi üyesi olmasam da III. DEÜMBM toplantıları oluyor ve onlara da katılıyorum. Aöf sınavlarından 3 hafta sonra ilk başta ALES (5 Mayıs) ve sonrasında hukuk fakültesi vizeleri( 6-17 Mayıs) oldu. Sonrasında seçimler nedeniyle bir hafta erkene kayan Aöf finalleri (25-26 Mayıs). Sonrasında hukuk fakültesi finalleri (10-21 Haziran) ve mezuniyet oldu (24 Haziran). Ve tüm bunlarla birlikte yüksek lisans sınavı süreci. Tamam herkes için çok abartılı olmayabilir ama ben bu süreçte gerçekten çok yoruldum. Üçünüc sınıfta 7 gün durmadan Aöf sınavlarına girmiştim ama o zaman okul da erken bitmişti ve o yaz çok güzel dinlenmiştim. Bu sefer Yüksek Lisans sınavları ile birlikte Temmuz'un ortasına kadar yüksek bir tempom oldu.
Yukarıda uzunca anlattığım süreç sonrası hiçbir şey yapmak istemiyordum. Ama dinlenmeye fırsatım olmadığı gibi yüksek lisans kayıtları geliyordu ve avukatlık stajım için de bir şeyler yapmam gerekliydi. Fotoğraf çekimi, kimlik yenileme sonrası yüksek lisans kaydımı aldım ve sonrasında süper yavaştan alacağım staj belgelerini toplama sürecine geçtim. Ama o Kasım'da bittiği için ona sonradan değineceğim. Bu noktada geçici mezuniyet belgesini alırken onur belgemi almayı unutmam ve onun için bir hafta sonra gitmem tatsızdı. O gün kafam iş yapmak için kafam uygun değildi.
Yüksek Lisans kayıt günü ortalığın kalabalık olmasının yanı sıra internetten kayıt için ön işlem yapılması gerekliydi ama kimlik seri numarası bilgisi de isteniyordu. Ama önceki hafta yenilediğim kimliğim o gün geleceği için uzun süre çıkamadım. Çıktığımda da anca belgeleri onaylattım. Kayıt işlemlerini ertesi gün hallettim.
Ayın sonuna doğru da yüksek lisans başladı. 4 sene boyunca kalabalık bir eğitimden sonra çok az kişiyle eğitim görmek ilginç bir his. Kimi derslerde 3-4 kişiye kadar düşebiliyor. En fazla 25 oluyor. Ortalama hukuk fakültesi dersi için (seçmelilerden bahsetmiyorum orada da 3 kişiyi gördüm) çok komik bir rakam. Öte yandan birkaç hafta sonra herkes birbirine ısındı ve eğlenceli geçmeye başladı. Tabi zor dersleri ve ödevleri saymazsak.
Yüksek lisansa başladığımdan beri söylediğim bir şey varsa o da kesinlikle lisansta yatarak geçtiğim hissidir. Bir kere her ders için ödev yapmak zorunlu. Lisansta 3 kere ihtiyari makale ödevi verildi. Bunun dışında bir üç-dört kere de basit ödevler verildi. Şimdi her derste belli bir akademik araştırma sonrası makale tipi ödev yapmak zorundayız. Yukarıda hiçbir şey yapmama isteğimden bahsetmiştim değil mi? Hayat benimle dalga geçiyordu adeta. İlkokulda ve lisede proje ve performans ödevlerinden nefret eden benim için ceza gibi bir şeydi. Ya da yine hayat büyük konuşmamamı istiyordu. Proje ve performans ödevleir ile ilişkimi şöyle açıklayayım; 6.sınıfta bir performans ödevinden az kalsın 50 alıyordum, 10. sınıfta bir hocam proje ödevime 70 verdi ama sınavların iyi olduğu için 70 verdim yoksa 70 etmez demişti. İstisnalar olmakla birlikte genel isteksiz yaptığım ve sevmediğim ödevlerdi. Aynı isteksizlik burada olduğundan deli gibi gece mesaisi yaptım zaten. Lisans hayatında sınavlar için Ramazan hariç (ki onda bile tam değil) gece 2'den sonrasına kalmadım. Yüksek lisansta 4'te yatıp 7'de kalmak hayat alışkanlığı oluyordu az kalsın.
Derslerde ödevleri bu kadar zorlaştıran başka bir konu da avukatlık stajımı başlatmış olmamdı. Gerekli belgeler ve ödemeler için İzmir turları attıktan(Vergi dairesi, adliye, baro, avukat) sonra 8 Kasım'da stajımı başlattım. Gerekli belgelerde tanıtma kağıdını yüksek lisans sınıf arkadaşlarıma imzalatmam komikti. Ancak stajın başlaması derslerin yanında -ne kadar aktif olarak avukat yanında çalışmasam da- mahkemeler için imza yoğunluğuna girmeme neden oldu. Bu en üst seviyede şöyle bir sonuç doğurdu. 10 Aralık günü iki derste de sunum vardı ve ben de tabi ki ödevleri son geceye bıraktım. O gece 4'e kadar uyanık kaldım. Sonra yatıp 7'de uyandım. Hazırlandım ve mahkemeye gittim (kimileri her mahkeme günü gününe imza istemiyordu diyebilir ama ben o her mahkemelerin birinde değildim). Sabah imzamı attım, okula döndüm ödevin kalan kısmını bir şekilde hallettim ve sonra derse girdim. O dersten sonra (ki tam da sunmadık o ayrı) ikinci dersin de ödevini teslim ettim. İlginç bir gündü. Son dakikaya bırakılan işler can sıkıyor ama ben de daralmıyor değilim.
İlk dönemin sonuna doğru DEÜMBM eksenin ekstra bir iş daha takvime girdi. Aslında ekip daha farklı birkaç etkinlik işleri ile de uğraştı ama ona ben katılmadım. Zaten yüksek lisans olmasaydı çok daha pasif bir konumum olacaktı. Ne şans ki girdim. Paragrafın ilk cümlesinde bahsettiğim iş, eğitim konferansı idi. 2014'ten beri gözlemci olarak katıldıklarım dışında ilk defa bir etkinlikte organizasyon ekibinde değildim. Saf içerik ekibinde yer aldığım tek etkinlik olabilir. III. DEÜMBM için resmi olarak organizasyon ekibinde değildim ama katkım vardı. Burada sadece içerikti. Bir şekilde o süreci de tamamladık. Güzeldi. Eğitim konferansının bir ayrıntısı daha sonra ilginç bir olaya da neden olacaktı.
Bu arada hakimlik sınavı için Ankara'ya gittim. Aynı hafta sonu iki otobüs yolculuğu. Arada bir sınav. Dönüş sonrası eve geldikten 2 saat sonra derse girmek gibi ilginç bir iş çıkardım. Zevkine gitmiştim, zaten okuldan arkadaşları görmekti bir bahanem. Ondan çalışmadım. Ama arkadaşlarla görüşme fikrinin uygulamada pek başarılı olduğunu söyleyemem. Organizasyon kurmak zor oldu. Zaten sadece idari yargıdan girdiğim için beni herkese göre farklı bir yere yollamışlardı. Ama ulaşımı kolaydı. Sıkıntı yaşamadım. Sonuç da tahmin ettiğiniz gibi düşüktü. Ama iyiydi.
Hakimlik sınavı geçtikten ve ilk dönem bittikten sonra stajın yanında III. DEÜMBM işleri devam ediyordu. İşin garibi bu sene yine bir şeyler oluyor ama önceki iki senede olduğu kadar sorunlu değildi. Belki son kez olacağı için hayat acımıştı bize, bilmiyorum. Ve evet bu arada DEÜMBM son kez gerçekleşti. Ve topluluk tarihinin bence en sorunsuz etkinliği oldu. Ben oldukça rahattım. Komite sayısının azalmasının etkisi de vardır muhakkak ama yine de şaşırtıcı. Mükemmel değildi ama iyiydi. Zaten MBMTR'lerden sonra hiçbir etkinlik bizim için mükemmele ulaşamaz, o ayrı. Bu arada benim geçen sene tek başıma yaptığım ve az kalsın kafamı yememe neden olacak başvurununh toplanması ve atamaların yapılması işini bu sene 4 kişi yaptı. Sanırım bu durum neden geçen sene kafayı yeme raddesine geldiğimi açıklar.
Neden son DEÜMBM oldu sorusunun yanıtına kısaca değinmek gerekli sanırım burada. Ekip yorulmuştu. Ben zaten emekli x emekli idim. Okulda etkinlik yapma süreci çok çok zorlaşmıştı. Önceki sene topluluk yönergesindeki değişiklik ücretli etkinliği bile yasaklamıştı. Bizimkiler zar zor çözmüştü dilekçe ile. Onun dışında okul özelinde de birkaç durum olunca son etkinliği yapıp topluluğu kapatma kararı aldık. Bunu tabi ki de gizlememiz gerekliydi.
Tüm bu sürecin sonunda kapanışı açıklamamız "Unutulmaz" bir vedanın olmasını sağladı. Kapanış videosu sonrası insanların en az 6 saniye tepki verememesi, videonun vuruculuğu, insanların kapandığına üzülmesi videoda yer alan Mirkelam'ın şarkısı gibi "Unutulmaz" bir iş yaptığımızı gösterir gibiydi. Bu noktada o videonun çıkışını da anlatmak gerek. Etkinlikten yaklaşık bir hafta önce staj işleri sonrası eve dönerken otobüste şoför Unutulmaz'ın Göksel versiyonunu dinliyordu. Sonrasında "ya bu şarkı Mirkelam'ındı" diyerek onun versiyonunu dinledim ve etkinliğe kadar aklıma takıldı. Sonrasında ise bunu büyük finalde videoda kullanma fikrini sevgili iş ortağım ve aynı zamanda "Koordinasyon Kurulu video yapar" lanetinin ortaya çıkmasında birlikte etkimin olduğu Ferhat'a söyledim. O da bunun yanına Levent Yüksel - Bu Gece Son'u ekleriz çok güzel olur dedi ve ortaya bu iş çıktı. Ve etkinlik herkes için "Unutulmaz" oldu.
Yeri gelmişken arada paylaşalım. Mirkelam - Unutulmaz https://www.youtube.com/watch?v=lYQ0LME3Tqc
Bunun bu kadar etkileyici olacağını beklemiyordum. Ama hoşuma da gitti. Minik bir unutulmaz akımı yaratmış olabilirim. Tabi sevgili Ferhat'ın katkılarıyla. Tabi ben nakarattan direkt giriş yapmasını tercih ederdim daha vurucu olsun diye ama o şartlarda anca bu kadar oldu. Tabi bu karar sonrası birçok kişi haklı olarak üzüldü. Birçok kişi ağladı, bize kızdı söylemediğimiz için. Ama söylesek de etkinlik o seviyede olmayacaktı. Bu kadar unutulmaz kalmayacaktı. Video girdiğinde odak noktam genel olarak şarkıydı. Zaten Buca'ya taşındığımdan beri yarı robot modunda birçok olaya tepkisiz kaldığımdan pek de üzülmedim. Hatta tam bitti psikolojisine girdim desem de yalan olur. Zira yine kapanış öncesi ve sonunda aklımda okulun düzeni vardı. Ve ben yine onlarla uğraştım. Belki de bir nedeni odur. Sonrası ise klasik toplantı süreci.
Tabi bu etkinliğin sonunda benim için beklenmedik bir sürprizi oldu. Beklenmedik olduğu kadar da güzel bir sürpriz. Aslında sonradan genel bir düşününce aslında sürpriz geliyorum diyormuş ama ben beklemiyormuşum. Benim için en "Unutulmaz" kısım o oldu sanırım. Ama devamında işleri istemeden batırma yeteneğine sahip olan ben yine yapacağını yaptı. Enis Kirazoğlu'nun deyimi ile "İşler beklediğimiz gibi gitmedi".
Sonrasında ikinci dönem başladı. Yüksek lisans özelinde dönem arası da gelenler oldu. Eğlenceli ortamımız devam ediyordu. Hatta etkinlik planları falan yapılıyordu. Ama o da ne? Bir anda sanki bir filmdeymişiz gibi bir senaryo çıkageldi. Covid19, Korona, Wuhan virüsü veya her ne zıkkımsa bütün her şeyi değiştirdi. Düşününce hala garip geliyor. Okullar başta tatil oldu, sonra uzaktan eğitime geçildi. Adliyeler, avm'ler neredeyse her yer tatil oldu. Ligler ertelendi, webcam değere bindi. Geçen sene final gününde yazdığım Eurovision bile iptal edildi. Hayat durma raddesine geldi. Sokağa çıkma yasakları ile ilk kez karşılaştı birçok kişi. İnsanlar eve kapanıp kafayı yeme raddesine geldi. Açıkçası benim düzenimde değişen çok bir şey olmadı. Ben zaten büyük ölçüde evde olan biriyim. Tek garipsediğim herkesin evde olması. Ama ona da alıştım diyebilirim. Umarım mümkün olan en kısa zamanda bu süreç atlatılır.
Tabi böyle bir durumda ödevlerle uğraşmak pek de hoş olmadı. Zaten isteksizken insan daha bir isteksiz oluyor. Bulunduğumuz hafta zarfında iki ödevi araştırmalarla bir hafta sıkıştırmak can sıkıcı ve yorucuydu. Ellerim yazmaktan harap ve bitap düştü (50-60 sayfa yazdım zira). Aslında şu an bu yazıyı yazmak istemiyorum ama şimdi yazmazsam hiç yazamayacağım. Hem Haziran'da "Ah Eshot Ah!!!!" var. Bu yazı ondan önce gelmeliydi.
Neyse ki şu an daha rahat olduğum bir dönemdeyim. İki ödevim var ama yaptıklarım işin zor kısmıydı. Staj nedeniyle dinlenir miyim bilmiyorum ama geçen seneden beri gelen yoğun tempo biraz ivme kaybedecek. Tabi tez yazmaya başlayana dek bu durum gidecek gibi.
Öte yandan önceki iki sene yazdığımda hep kendime kızgın olduğumdan bahsetmiştim. Bu sene o kadar da kızgın değilim kendime. Hiç değilse o dönem kızdığım şeyler pek dert olmuyor. Ama kendimi kızdırmak için yeni yollar buluyorum dersem yalan olmaz. Bir şekilde aynı döngüye sokuyorum kendimi. Bazen o an önemsenmeyen bir şey sinir bozucu etkilere neden olabiliyor. Sonucunda bazı şeyleri yapabilmek için gerekli yetkinliğe -belki olgunluğa- sahip değilmiş gibi hissedebiliyor insan.
Sonuç olarak geçtiğimiz yıldan beri süreç bu şekilde işlemiş. İlk başta daha kısa sürer dedim ama yine ekleyecek zibilyon şey buldum. Daha uzun yazılarım olmuştu muhtemelen. Öte yandan geçen sene okul bitince yazı nasıl olacak demiştim ama bendeki eğitim aşkı yine benzer bir yazının doğmasını sağlamış. Hiç değişmeyeceğim sanırım. Her zamanki gibi buraya kadar sabrınız yettiyse teşekkür ediyorum.
Yazıyı bitirmeden önce bu sene için de şarkı önerim var. Evet arada Mirkelam-Unutulmaz'ı paylaştım ama o III. DEÜMBM'ye özel. Buraya özel başka bir parça fikrim var. Son dönemde keşfettiğim ve aslında Grup Vitamin'in sadece absürt komedi işleri yapmadığını gösteren bir parça var bu sefer. Grubun solisti Gökhan Semiz'in vefatı sonrası onun anısına hazırlanmış farklı bir uyarlaması var ama ben ilk halini koyacağım. Bakalım önümüzdeki seneye kadar neler olacak? Umarım bu yazıyı yazma şansım olabilir. Dünya pek de tatlı bir hal almıyor zira. Dikkat edin kendinize. Grup Vitamin - İstanbul'da https://www.youtube.com/watch?v=T3OMZbU6d7w
0 notes