#radon gazı
Explore tagged Tumblr posts
Text
“Akciğer kanseri 50-70 yaş arasında daha sık görülüyor”
VM Medical Park Samsun Hastanesi Göğüs Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Volkan Yılmaz, akciğer kanserine ilişkin önemli bilgilendirmelerde bulunarak bu ciddi sağlık sorunuyla ilgili farkındalığın artırılması gerektiğini vurguladı. 50-70 Yaş Arasında Daha Sık Görülüyor Op. Dr. Yılmaz, akciğer kanserinin genellikle 50-70 yaş arasında daha sık görüldüğünü ve kanser kaynaklı ölümler arasında en yaygın neden olduğunu belirtti. Yaşla birlikte artış gösteren bu kanser türü, kardiyovasküler hastalıklardan sonra dünya genelinde en sık ölüm nedeni olarak dikkat çekiyor. Sigara Tüketimi En Önemli Risk Faktörü Akciğer kanserinin başlıca nedeni sigara kullanımı. Dr. Yılmaz, sigaranın kansere yakalanma riskini 20 kat artırdığını ifade etti. Pasif içicilik, asbest, ağır metal maruziyeti, radon gazı solunması ve hava kirliliği de diğer önemli risk faktörleri arasında yer alıyor. Sigaranın etkisini artıran unsurlar arasında başlama yaşı, tüketim süresi ve günlük miktar yer alırken, erken yaşta sigaraya başlanmasının ve uzun süreli kullanımın riski ciddi oranda artırdığı belirtiliyor. Belirtiler ve Erken Teşhisin Önemi Akciğer kanseri, erken dönemde teşhis edildiğinde tedavi başarısı büyük ölçüde artıyor. En sık karşılaşılan belirtiler arasında: - Öksürük - Nefes darlığı - Hemoptizi (kanlı balgam) - Göğüs ağrısı Bunun yanı sıra halsizlik, kilo kaybı ve ateş gibi non-spesifik şikayetler de görülebiliyor. Dr. Yılmaz, bu belirtileri yaşayan bireylerin vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmasının hayati önem taşıdığını ifade etti. Modern Tanı ve Tedavi Yöntemleri Son yıllarda akciğer kanseri tedavisinde önemli ilerlemeler sağlandı: - Torakoskopik (VATS) Kapalı Cerrahi: Daha az ağrı ve hızlı iyileşme süresi sunuyor. - Hedefe Yönelik Tedaviler: İmmünoterapi ve radyoterapi gibi gelişmiş onkolojik tedaviler, tedavi sürecini destekliyor. - Cerrahi Müdahale: En uzun sağkalım süresini sağlayan yöntem olarak öne çıkıyor. Uzmanlardan Öneriler Op. Dr. Yılmaz, bireylerin akciğer kanseri riskini azaltmak için sigaradan uzak durmaları gerektiğini vurguladı. Erken teşhis için düzenli sağlık kontrolleri ve şüpheli belirtiler görüldüğünde hızlı hareket etmek büyük önem taşıyor. Akciğer kanseri riskini artıran çevresel faktörlerin kontrol altına alınması ve hastalıkla mücadelede multidisipliner yaklaşımların uygulanması gerektiği belirtiliyor. Erken teşhis ve modern tedavi yöntemleriyle akciğer kanseri hastalarının yaşam kalitesini artırmak ve hastalığın yayılımını kontrol altına almak mümkün. Read the full article
0 notes
Text
Akciğer Kanseri Nasıl Oluşur?
Akciğer kanseri, akciğer dokularında başlayan ve genellikle hava yollarını kaplayan hücrelerde gelişen bir kanser türüdür. Dünya genelinde en yaygın ve en ölümcül kanser türlerinden biri olarak bilinir. Sigara içmek, akciğer kanserinin başlıca nedenidir, ancak sigara içmeyenlerde de bu hastalık görülebilir. Diğer risk faktörleri arasında asbest ve radon gazı maruziyeti, genetik yatkınlık ve hava kirliliği sayılabilir. Akciğer kanseri genellikle ileri evrelerde belirtiler gösterdiği için erken teşhis zordur. Tedavi seçenekleri arasında cerrahi müdahale, kemoterapi, radyoterapi ve hedefe yönelik tedaviler yer alır. Erken teşhis ve uygun tedavi yöntemleri ile hastalığın seyri ve yaşam süresi önemli ölçüde iyileştirilebilir.
0 notes
Photo
AHŞAP EV VİLLALARI NEDEN SAĞLIKLIDIR?
Ahşap, duvar ve döşeme aksesuarlarında kullanılan doğal bir malzemedir. Doğal malzemeden kaynaklanan üstün ısı ve nem tutma özelliği sağlığın korunmasını sağlar. Betonarme yapılarda olduğu gibi radon gazı emisyonu tercih nedenidir.
Ahşap toz çekmez, görev sizsiniz mekandaki nemi emerek ve serbest bırakarak aradığımız bir çeşit nemdir. Ahşabın ısı transferini sağlayan hava dolu hücreler sayesinde alternatif koruyucu daha yüksek ısı yalıtımı sağlar. Ahşabın ısı iletkenliği 0,13 W/mK gibi çok düşük değerlerdedir. Bu nedenle ahşap, kibrit tutmak, mekanik ekipmanların kulpları, tavan ve duvar süslemelerinde kullanılmaktadır. Ahşabın görünen sıcaklığı oldukça yüksektir. Bu, bir kilogram ahşabın ısısını kullanmak ve azaltmak için çok fazla enerjiye ihtiyaç duyulduğu anlamına gelir. Odun, taş ve betondan neredeyse iki kat daha fazla ısı enerjisine sahiptir; Benzer şekilde, çeliği ısıtmak ve soğutmak için kullanılan üç geçişli ısı enerjisine ihtiyaç duyar.
Ahşabın insan psikolojisi ile rakipsiz ve doğal bir uyumu vardır. Ahşaba dokunmak, hatta aynı dünyada olmak, ahşabın elektrostatik yükü ve doğal ısısı nedeniyle olumlu duygular uyandırır. Elektrostatik yük taşıyan, yakıldığında insana ve doğaya maliyeti yüksek gazlar çıkaran PVC ve MDF gibi sentetik esaslı malzemelerde bu etkileşim genellikle negatiftir. Ahşap pencereler ve pencereler evin rahat ve huzurlu hissetmesini sağlar.
Ormanda öne çıkan unsur temiz ve sağlıklı olmasıdır. Ormandaki ağaçlar sayesinde nefes alma, rahatlama, stresten uzaklaşma, mutlu olma gibi etkileri ile iç huzuru bulmak mümkündür. Bu sadece bir kuşkonmaz olasılığı değildir. Ahşap evler en sağlıklı malzemelerden birini oluşturur. Ağaçların, kütüklerin ve ahşap evlerin yuvaları, ortamı birincisi üzerine düzenleyerek rahat nefes almayı, ortamdaki nemi emmeyi ve uzaklaştırmayı sağlar. Nemi belirli bir oranda tutar, gözlemlerdeki havayı filtreler ve temizler, solunum yolları, romatizma ve benzeri ağrılardan kurtulmanıza yardımcı olur.
Ağaçlar, kütükler, ahşap evler, evdeki kullanıcıların stresinden vücut sakinliğini koruyan birer evdir. Kişinin doğrudan ihtiyaç olarak gördüğü organik ihtiyacı ahşap evler sayesinde karşılanmaktadır.
Ağaç, kütük, ahşap ev grupları soğuk havalara karşı koruyucu, parlak bir görünüme sahiptir ve oldukça dayanıklı bir yapıya sahiptir. Modern malzemelerin yansıtmadığı zaman kavramının deposunda siz de var olacaksınız.
AHŞAP YAPILAR NE KADAR ÖMRÜNÜZE SAHİPTİR?
Ahşap yapıların ömrü diğer tüm yapı malzemelerine göre çok daha uzundur. Ahşap yapılar gerekli bakımları yapılmasa bile 200 yıl ayakta kalan yapılardır. Dünyanın en eski ve en dayanıklı yapı malzemesi olan ahşaptan yapılan yapılar günümüzden 800 yıl öncesine kadar ayakta kalmıştır. Norveç, Almanya, Finlandiya ve Türkiye'de 800 yaşın üzerinde yapılar var.
AHŞAP NEDEN EKOLOJİKTİR?
Dünyada enerji tasarrufunun bu kadar önemli hale geldiği şu günlerde ahşap evlerin üstünlüğü tek hükümdür. Ahşap yapıların hem yapım aşamasında hem de kullanım sürecinde enerji dostudur.
Kullanılan ürünlerin üretim örneklerine bakıldığında ahşap evlerin üretiminden yerinde montajına kadar farklı yapı malzemelerinin kullanım oranlarında daha az enerji tüketilmektedir. Ahşap evlerin kullanımı sırasında iklimlendirme maliyetlerinin farklı tasarlanmış yapılara göre daha düşük olduğu birçok araştırma ile kanıtlanmıştır. Ahşap tutucu doğal bir ürün olduğu için zaten çevre dostu bir malzemedir.
AHŞAP EV VİLLA BAKIMI NASIL YAPILIR? BAKIM MALİYETİ NE KADARDIR?
Tüm ahşap yapılarında ahşabın doğal görüntüsünü koruyan, Finlandiyalı, İngiliz ve Hollandalı boya sahipleri tarafından ahşap evler için özel olarak üretilmiş su bazlı Vernik ve Boyaları kullananlar.
Bakım için kabinin bulunduğu iklim şartlarına göre 5-8 yılda bir dış cephe boyası yapılması yeterlidir. Bu süreçte rahatlıkla kullanabilirsiniz.
DEPREMDE EN DAYANIKLI BİNA NEDEN AHŞAP EVLERDİR?
Depremde büyük olan kale hafiftir. Deprem anında yapıda oluşan kuvvetlere ek olarak; Bir çarpışma durumunda can kaybı minimuma indirilir.
Depremde duvarların yıkılma sebebi, betonarme yapıların deprem dalgaları deprem dalgalarının son hareketi olduğu için deprem dalgalarına dayanamama sonucu taşıyıcı kolon ve kirişlerin kırılmasıdır. , uzama için çabuk kırılırlar,
Ahşap plastik bir malzemedir, deprem dalgaları ile aynı yönde hareket edebilir bu nedenle ahşap duvarlar depremlerde en dayanıklı duvar türüdür ayrıca kütük evlerin duvar sistemi birbirine geçmeli olması gereken yığma sistemdir, 9 son olarak depreme dayanıklı yapılardır.
kütük ev yapımında kullanılan ağaç ve tomruk çeşitleri
Beyaz Çam Ağacından Kütük Ev Villaları
White Pine, genellikle Kuzey Amerika çıkışında inşa edilen kütük evlerin seyrinde kullanılır. Beyaz çam kütüklerinin ağırlığı büyük ölçüde azaltılmıştır. Beyazçam kütüğünün enine kesitinin hareket etmesine, çekmesine ve yamulmasına karşı oldukça dayanıklı bir yapıya sahiptir. Ve maliyet oldukça ucuz bir miktardan oluşmaktadır. Ayrıca en çok tercih edilen logdur. Termal özelliğinin sağladığı bozulmalara karşı dayanıklıdır. Beyaz çam kütükleri zamanla turuncu renk içerir. Bu sebeplerden dolayı insanlar tercih edilmektedir.
Kırmızı Sedir İle Yapılan Kütük Ev Villaları
Kırmızı sedir, yumuşak ve aromatik kokulu bir ağaçtır. Bu nedenle kırmızı sedir ağacından yapılan kütük evlerin ömrü daha kısadır. Ancak bir kütük ev inşa etmenin pratik bir yolu. Kötü hava koşullarına ve zararlılara karşı oldukça dayanıklı bir kütüktür. Reçineli bir yapı olmadığı için nemli iklimlerde tercih edilebilecek en iyi kütüktür. İyi koruma sağlar ancak diğer kütüklerden daha pahalıdır.
Sarı Çam Ağacından Kütük Ev Villaları
Sarıçam oldukça sert bir yapıya sahip bir ağaç türüdür. Soluk sarı renk görüşü ile kütük ev görünümü oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır. Sarıçam, beyazçamdan çok daha serttir ve daha fazla koruyucu içerir. Diğer çamlar gibi dayanıklı olmasına rağmen sedir kadar plastik değildir. Sarıçam oldukça düşük seviyededir. Kullanılan kütük evlerde kat, kapı ve mobilya seslerinden yararlanılır.
Meşe Ağacından Yapılan Kütük Ev Villaları
Kütük ev yapımında genellikle meşe kullanılmasa da dış etkenlere ve eskimeye karşı oldukça dayanıklı, ağır, dayanıklı bir yapıya sahiptir. Kütük ev yapımında en iyi seçeneklerden biridir, ancak çok hızlı gerçekleşir. Meşe üzerindeki işlemler oldukça zordur. Bu yüzden kısıtlamaları olan kirişlerle çalışmalısınız. Meşe kütük evler çok büyük yapılara sahiptir.
Ladin Ağacı İle Yapılan Kütük Ev Villaları
Bu tür kütük evler Amerika ve Kanada'nın kuzey kesiminde bulunur. Bu tür kütükler hafif, yumuşak ve yapı özelliklerine sahiptir. Ancak ladin kütükleri oldukça sağlam yapılardır. Kuru bir iklime sahip olduğu için tercih edilen ladin tomrukları oldukça ucuzdur. Ancak diğer hava koşullarının pek koruyucu olduğu söylenemez.
AHŞAP EVLERDE VE VİLLALARDA Solucan, Mantar ve Böcek BULUR MU?
Almanya, Finlandiya'dan ithal lamine edilmiş ve CE normlarında kütük evlerde üretilen ladin ve çam kereste ürünlerinin tüketicisi. Ahşap panel evlerde Rusya ve Almanya'dan ithal edilen Ladin ve Çam kereste ürünleri tüketicisi.
Ahşabı çürüten içindeki özdür ve bu özü çıkarmanın tek yolu fırınlamadır, pişmiş ağaçta kurtlanma ve mantar oluşmaz.
Orman alanına dikilen ağaçların bir kısmı, oduna zarar veren haşereler, kütükler kesildiğinde içeriye yerleşen bu haşereler içeride gizlenir ama her kerestede haşere olmaz, haşere riskini ortadan kaldırmanın tek yolu pişiyorsa, tahılın içine yerleşmiş bir haşere varsa pişerek ölür. Ancak, fırınlanmamış ahşap ev muhafazaları kullanılırsa, bu haşere içeride ürer ve yavaş yavaş diğer kerestelere yayılır ve sonunda ahşabı 15-20 yıllık bir süre içinde kullanılamaz hale getirir.
AHŞAP EV VİLLALARIN YANGIN DAYANIMI NASILDIR? HANGİ ÖNLEMLER ALINIR?
Gerekli yangın payları bırakıldıktan sonra artık ahşap yapının ne kadar süre sonra yanarak çökeceği hesaplanabilmektedir.
Ahşabın rakipsiz teknik özellikleri olduğu için: Malzemeler sıcaklık ayarlarıyla genişler.
Genleşme malzemeleri mukavemette azalmaya neden olur. Çelik inorganik ve yanmaz olduğu için yanmaya karşıdır. Ancak binada sıcaklık artışı sonucu maliyetler genişler ve çöker. Ahşap ısıya karşı neredeyse hiç genleşmez. Tam şartlar, ısının korunması, kurur ve mukavemet kazanır.
Genel kanının tersi, ahşabın yangına ve darbeye dayanıklı betona göre daha üstün olduğu yönündedir. Bugün ABD'de kapalı spor salonları gibi büyük kalabalığın bulunacağı yerler yangından korunmak için ahşap karkas olarak yapılırken, Almanya'da da aynı nedenle çelik konstrüksiyonlar ahşapla kaplanmaktadır.
Yangınlar üzerine derlenen ve derlenen istatistikler, yol gösterici olarak kullanılan ahşabın en güvenli ortamlardan biri olduğunu ortaya koymaktadır. Yangının başlama sebebi asla ahşap değildir ve ahşap karkas evin ısı geçirmezlik ve karbonizasyon özelliğinden dolayı büyük yangınlara ne kadar dayanabileceği kesin olarak hesaplanabilir. Ahşap yapılar 30–90 dakika dayanacak şekilde tasarlanabilir. Ancak açık çelik konstrüksiyon (çeliğin genleşmesinin etkisiyle) normal bir yangına ancak 10 dakika dayanabilir, inşaat uyarısı anında çöker.
Savaş Duman İnside Bodrum İç Mimar Muğla Türkiye
#savasduman#bodrum#bodrumiçmimar#tasarı#proje#marmaris#gocek#fethiye#köycegiz#datça#mutfak#banyo#dolapları#ev#konut#villa#tadilatı#dekorasyon#yapı#malzemeleri
1 note
·
View note
Text
Gıda Güvenliğinde X-ray Gıdalara Zarar Veriyor mu?
Gıda güvenliğinde X-ray gıdalara zarar veriyor mu diye merak edenler özellikle gıdaya etkisinden şüphe etmektedir. Son derece önemli olan bu sistemlerin endüstrisindeki yabancı cisimlerin tespiti için x-ray kontrol sistemlerinin avantajları çoktur ancak hala gerçekten güvenli olup olmadığını merak edenler var. Ağırlıklı olarak tıp alanında kullanıldığını düşünmeye alışmış olsak da, gıda endüstrisi tarafından ürünlerde yabancı madde tespiti için x-ray muayenesinin kullanımı giderek artmaktadır. Aslında, x-ışınları gıda ürünlerine de nüfuz edebilir, farklı iç özellikleri vurgulayabilir ve kusurları veya kontaminasyonları keşfedebilir. Ancak biz vurgularız ki, ürünü değiştirmeden bırakır. Ve faydaları çoktur.
Koruma ve Garanti Nasıl?
Her şeyden önce, tüketicinin korunması ve kalite güvencesi, üretim süreçlerinin doğruluğuna rağmen, kontaminasyon her zaman mümkündür. Metal, cam, taş, kemik, yoğun plastik, seramik tespiti. Bunların tümü, alüminize paketleme gibi özellikle “zor” uygulamalarda bile x-ray kontrol sistemlerinin tanımlayabildiği unsurlardır. Ayrıca ilaç sektöründe her tür, yoğunluk, şekil ve renk içeriğine sahip blister, zarf, flakon ve cam ve plastik şişeler gibi kaplardaki kontaminantların muayenesi ve tanımlanması için üç tip makine ile mevcuttur. En son çözümleri sağlamak için inovasyona yapılan büyük yatırımlarla sürekli gelişen teknoloji söz konusudur. X-ray kontrol sistemlerimiz farklı bağlamlara yerleştirilebilir. Bu nedenle, ortak sistemlerle görülmeyen kirletici nesneleri ve yapısal kusurları tespit etmek için çok çeşitli sektörler olan giyim, spor malzemeleri, ortopedik protezler, yarı bitmiş ahşap ürünler ve diğerleri için X-ray kontrol makineleri geliştiriyoruz.
Röntgen Güvenli Midir?
Gıda sektörü için kullanılan x-ray kontrol sistemleri, doğası gereği sağlık için tamamen güvenlidir. Emisyonları, radon gazı, yayılan gama ışınlarının bozunması gibi diğer doğal kaynaklardan doğal olarak yayılan radyasyondan önemli ölçüde düşüktür. Denetlenen ürünler, x-ışınları ile tarandıkları tünelin içinde yaklaşık 0,4 saniye harcıyor. 1997'de Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 10.000 Sv'ye kadar radyasyon seviyelerinin beslenme ürünleri ve tüketici güvenliği üzerinde hiçbir etkisi olmadığını doğrulayan bir çalışma yaptı. X-ray Gıdalara Zarar Veriyor mu? Sorusunu içerik yazarlarımızın araştırarak yazdıkları makaleden okuduysanız güvenle gıdaları tüketebilirsiniz. Read the full article
0 notes
Text
Radon Gazı
Amerika’daki pek çok betonarme binada olduğu gibi bodrum katında yirmi dört saat çalışan radon gazı tahliye aspiratörleri vardır.
Radon, radyoaktif bir gazdır. Akciğer kanserinden ölenlerin %14’ü bina içi radona maruz kalanlardır. Bu yüzden Amerika’da özellikle kurumsal binalarda radon gazı tahliye aspiratörleri vardır.
Amerika’da konutların ortalama yüzde doksanı ahşaptan yapılıyordu. Deprem sigortası priminin beton evlerde ahşap eve göre beş misli fazla olması, ahşap evlerin depreme dayanıklılık açısından betonarme binalardan daha sağlam olması, ayrıca betonarmelerin yüksek ölçülerde radon gazı salgılaması ve ahşabın çok daha sağlıklı olması ve maliyet fiyatının da daha ucuz olması nedeniyle, evlerin yüzde doksanı ahşaptan inşa edilmişti.
Alein Kentigerna, Halüsinasyon
###
http://www.yesilbinadergisi.com/yayin/264/binalarda-radon-ve-saglik-uzerindeki-etkileri_7919.html#.Xjfx0iNLdPY
6 notes
·
View notes
Text
Rutin Testten Rutin Olmayan Sonuç: Görünmez Tehlike
Rutin Testten Rutin Olmayan Sonuç: Görünmez Tehlike
Rutin Testten Rutin Olmayan Sonuç: Görünmez Tehlike Nükleer Santralde çalışan Stanley Waters her zamanki gibi rutin bir testten geçmekteydi. Waters’ın üzerinde taşıdığı radyasyonu ölçen alete bakıldığında durumun rutin olmadığı hemen anlaşıldı. Alet normal değerin 800 katını gösteriyordu. Hemen bir araştırma yapıldı. Fakat Waters radyasyonu Santralde almamıştı. Adres hiç umulmayan bir yerdi.…
View On WordPress
#Bir Hikaye Bir Soru#Görünmez Tehlike#radon#radon gazı#Rutin Testten Rutin Olmayan Sonuç#Rutin Testten Rutin Olmayan Sonuç: Görünmez Tehlike
0 notes
Text
Akciğer Kanseri Riskini Artıran Bu Faktörlere Dikkat!
Akciğer kanseri nedeniyle bildirilen ölümlerin yüzde 62’si ise 65 yaşın altında gerçekleşiyor. Ülkemizde görülen akciğer kanserlerinin yüzde 90’ı sigara nedeniyle ortaya çıkarken; erkek cinsiyete sahip olmak, aile öyküsü bulunması, mesleki ve çevresel anlamda radon ve astbest gibi kimyasallara maruz kalmak ve tüberküloz ile KOAH gibi hastalıklar akciğer kanserine yakalanma riskini artırıyor.Uz. Dr. Selda Kaya, akciğer kanseri ve risk faktörleri ile ilgili bilgi verdi. Erken teşhis tedavi başarısını artırır Akciğer kanseri, normal akciğer dokusu içinde bazı hücrelerin kontrol dışı çoğalarak akciğer içinde kitle oluşturmasıdır. Hastalığın ilerlemesi ile çevre dokulara veya dolaşım yoluyla diğer organlara da yayılabilen akciğer kanseri, kanser kaynaklı ölümlerin birinci nedenini oluşturmaktadır. Erken evrede tanı alan akciğer kanseri hastalarında sağ kalım oranı yüksek olurken, ileri evre kanserlerde ise bu oran düşmektedir. Bu sebeple akciğer kanserinde tanının erken evrede yapılabilmesi oldukça kritiktir. Uzun süre sigara içen her 7 kişiden 1’inde akciğer kanseri gelişir Hiç sigara içmeyenler veya sigara içmeyi bırakmış olanlara göre, halihazırda sigara içen kişilerde yeni akciğer kanseri vakası görülme oranı daha yüksektir. Günde içilen sigara miktarı ve içilen yıl sayısı artıkça akciğer kanseri olma riski artmaktadır. Uzun süre (ortalama 30 yıl ) sigara içenlerin yaklaşık 1/7’sinde akciğer kanseri gelişir. Ancak sigaranın bırakılmasını takip eden 10 yıl içinde akciğer kanseri gelişme riski normal popülasyona göre yüzde 50 oranında azalır. Sigara içimi yaygınlığı açısından ülkemizde akciğer kanseri görülme oranlarında halen erkek cinsiyet ön plandadır. Kanserin evresi tedavi şeklini belirler Akciğer kanserinin tanısı için öncelikle göğüs hastalıkları konusunda uzman bir hekim tarafından fiziki muayene gerçekleştirilir. Muayene ile birlikte akciğer röntgeni, bilgisayarlı tomografisi, balgam sitolojisi, bronkoskopi, ince iğne aspirasyonu, torasentez, torakoskopi, ve torakotomi gibi tanı testleri istenebilir. Akciğer kanserinin evresinin saptanması tedavi şeklini belirleme ve hastalığın ağırlığını tespit etmek açısından önemlidir. Hastalığın başka organlara yayılıp yayılmadığı, hastanın efor kapasitesi ve günlük yaşam içindeki hareketliliği de evreleme kadar tedavi başarısını etkiler. Bu faktörler akciğer kanseri riskini artırabilir Akciğer kanseri için genel risk faktörleri arasında genetik ve çevresel faktörler bulunmaktadır. Akciğer kanseri açısından yüksek risk taşıyan gruplar ise şu şekilde sıralanabilir: - Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanmış olduğu üzere, ülkemizde görülen akciğer kanserlerinin yüzde 90’ı sigara kullanımına bağlı ortaya çıkmaktadır. Etkin bir tütün kontrolü sağlandığında, akciğer kanserleri dahil olmak üzere tütün kullanımına bağlı her yıl yaklaşık 110 bin ölüm önlenebilecektir. - Erkek cinsiyet ön planda görülmesine karşın son yıllarda kadınlar arasında sigara içiminin yaygınlaşması sonucu cinsiyet farkı azalmaktadır. Akciğer kanseri; ülkemizde her iki cinsiyet için yıllık yüz binde 61,2 görülme sıklığına sahiptir - Ailede akciğer kanseri hastası olması, toplumdaki diğer bireylere göre akciğer kanseri olma riskini artırır. - Mesleki veya çevresel anlamda kimyasal madde maruziyet öyküsü akciğer kanseri için riski iki kat artırmaktadır. Bununla birlikte, çevresel radyasyon kaynaklı radon gazı maruziyetinde yüzde 8-11, asbest maruziyetinde 1,5-5,4 kat oranında risk artışı bulunmaktadır. Radon gazı, akciğer kanserinde sigaradan sonra en önemli etken olup, akciğer kanserinin yüzde 3 ile 15’inden sorumludur. - Kanserleşme açısından tüberküloz, pulmoner fibrozis veya KOAH gibi yüksek risk grubunda yer alabilecek hastalıklara sahip olunması akciğer kanseri riskini artırır. - Fazla alkol tüketimi akciğer kanseri riskinin artmasına neden olur. Read the full article
0 notes
Text
Akciğer Kanseri Nedir? Belirtileri ve Nedenleri Nelerdir?
Akciğer Kanseri Nedir? Belirtileri ve Nedenleri Nelerdir? Kanser kaynaklı ölümlerin yüzde 25’inin sorumlusu olan akciğer kanseri önemli bir halk sağlığı problemi… 2020 yılında, dünya genelinde 2.7 milyon kişi akciğer kanseri tanısı alırken, 1 milyon 76 bin kişi aynı sebepten hayatını kaybetti.
Akciğerler vücuda oksijen almasını ve zararlı olan karbondioksitin atılmasını sağlayan yaşamsal öneme sahip bir organdır. Akciğer kanseri ise akciğer dokusundaki hücrelerin kontrolsüz çoğalması sonucunda oluşur. Bu kontrolsüz çoğalma, akciğerlerin bir bölümünü kaplar, kitle oluşturur ve uzak organlara da yayılabilir (metastaz). Yapılan araştırmalarda sigarayla akciğer arasında kuvvetli bir bağ kurulmuş olsa da vakaların %15’lik kısmını sigara içmeyenler oluşturuyor. En sık görüldüğü yaşlar 50-70 yaş aralığıdır.
Akciğer kanserinin belirtileri nelerdir? Akciğer kanseri hastalarının %90’ı hekime başvurduğunda semptomatiktir. Belirtiler kanserin bölgesel, metastatik veya yaygın olmasına göre değişir. Akciğer ve bronş sisteminin ağrı duyusundan yoksun olması ve genellikle ilk semptom olan öksürüğün sigara içen hastalar tarafından bir belirti olarak değerlendirilememesi sonucu akciğer kanseri tanısı çoğunlukla ileri evrelerde konulmaktadır. Akciğer kanserinde görülen başlıca belirtiler ve nedenleri şunlardır:
Öksürük: Vakaların %75’inden fazlasında vardır. Hava yolunda tıkanma, enfeksiyon ve akciğer dokusu üzerinde bası etkisinden dolayı gelişir. Özellikle 3 haftayı geçen ve şekil değiştiren öksürük, hemen göğüs hastalıkları uzmanı kontrolü gerektirir.
Kilo kaybı: %68 oranında görülen bu belirti, ilerlemiş kanser ve karaciğer metastazı durumunda görülür.
Solunum sıkıntısı: % 60 oranında görülen bu belirti büyük hava yollarının tümör ile tıkanması, plevra denilen akciğer zarlarının arasında sıvı birikmesi ve diyafram kasının felç olması sonucu oluşabilir.
Göğüs ağrısı: % 50 oranında görülür. Kanser göğüs duvarına yayılmış ya da sinirler tutulmuş olabilir.
Kan tükürme (hemoptizi): Bu belirtiler hastaların yaklaşık %25’inde görülür. Hava yolu tümör tarafından tutulur ve nekroze olursa ortaya çıkar.
Baş ve kemik ağrısı: %25 oranında ve kemik metastazı olduğunda ortaya çıkar.
Çomak parmak: Oksijenlenmenin azalması ve kemik reaksiyonları nedeniyle oluşur.
Ses kısıklığı: Ses tellerinin tutulumu nedeniyle olabilir.
Yutma güçlüğü: Yemek borusuna bası sonucu oluşur.
Nefes darlığı
Hırıltılı solunum
İştah kaybı
Ateş
Yüz ve boyunda şişme
Omuz, kol ağrısı
Sırt ağrısı
Yorgunluk, halsizlik
Akciğer kanserinin nedenleri nelerdir? Sigara: Akciğer kanseri hastalarının % 80-90’ında sigara öyküsü vardır ve akciğer kanseri riskini artıran faktörlerin başında yer almaktadır. Kanser gelişme riskini, sigaraya başlma yaşı, sigara içme süresi, içilen sigaranın tipi ve günlük tüketilen sigara miktarı etkilemektedir. Sigara içmeyenlere kıyasla kanser riskini 10-30 kat artırmaktadır. Özellikle 20 paket/yıl’dan sonra bu risk belirgin artmaktadır. Sigara içimi kadınlarda %90, erkeklerde %79 oranda akciğer kanseri ile direkt ilişkili bulunmuştur. Çevre: Endüstriyel ve çevresel faktörler akciğer kanseri gelişimi açısından önem arz eder. Radon gazı, asbest, hava kirliliği, radyoizotoplar, ağır metaller ve hardal gazı gibi maddelere maruz kalmak ile akciğer kanseri arasında ilişki kurulmuştur. Genetik: Kalıtsal etkenlerin akciğer kanseri gelişiminde etkili olduğu öne sürülmektedir. Ailede akciğer kanseri olan birey varsa yakalanma riski 2,4 kat artmaktadır. Virüsler: HIV enfeksiyonu olan kişilerde akciğer kanseri daha yüksek olasılıkla ortaya çıkmaktadır. Radyasyon: Herhangi bir kaynaktan gelen radyasyon akciğer dokusuna zarar vererek bronş hücrelerin yapısında bozulmalara ve karsinogeneze neden olabilmektedir.
Akciğer kanseri genetik midir? Solunum yollarındaki hücreler kanser yapıcı etkenlerle uzun süre akciğer bronş hücrelerinde bazı mutasyonlar gelişebilir. Bu kronik maruziyetler bir dizi mutasyonlarla hücrelerde kanseröz değişiklikleri meydana getirebilir. Bu tip anormal hücreler herkeste gelişebilir. Ailesinde akciğer kanseri olan hastalarda bu tip anormal hücreler daha sıklıkla gelişir. Ancak yeterli bir immün sistem bu hücreleri tanır ve ortadan kaldırır veya tamir eder. Organizmanın immün sisteminde bir zaafiyet olması sonucu veya aileden gelen yapısı bozulan bu hücrelerde kontrolsüz çoğalma artar ve kanser kitleleri oluşur. Yine biyolojik yapısında başka değişikliklerin de gelişmesi ile metastaz özellliği kazanır ve uzak organlara yayılmaya başlar. Bütün çalışmalar da göstermiştir ki ailede akciğer kanseri olan birey varsa yakalanma riski 2,4 kat artmaktadır.
Akciğer kanserinde erken tanı Son birkaç yıldır akciğer kanseri tanısı almış kişilerde yapılan reseptör ve genetik mutasyon taramaları ile tedavide aşama kaydedildilmiş ve sağ kalımda başarı sağlanmıştır. Tüm kanser türlerinde olduğu gibi akciğer kanserinde de erken tanı koymak, daha yüksek tedavi başarısı olasılığı veriyor. Hayatta kalma oranları kanserin türü ve tanı anında ne kadar yayıldığına bağlı olarak büyük ölçüde değişiyor. Akciğer kanseri tanısı almış her 3 kişiden biri en az 1 yıl yaşarken, 20 kişiden biri 10 yıl yaşıyor.
Bazı kanser türlerinde önceden fark edilen belirtiler erken tanıya götürebiliyor. Ancak akciğer kanserinde durum her zaman bu şekilde gerçekleşmiyor. Akciğer kanseri semptomlarının ve belirtilerinin oluşumu birkaç yıl sürebiliyor ve bazen hiç belirti vermeden sinsice ilerleyebiliyor. Çoğunlukla akciğer kanseri, doktora başvuracak kadar şikayet ve belirti verdiğinde geç kalınmış ya da ileri evre akciğer kanseri ile karşı karşıya kalmış oluyoruz. Hastalığın bu seyri, hastalık oranı ve ölüm oranının da neden bu kadar yüksek olduğunu açıklıyor. Bu yüzden tüm dünyada erken teşhis için akciğer kanseri taramaları yapılıyor. Erken evrede tanı konulan hastalar, cerrahi şansını yakalayarak hastalıkta kür sağlanabiliyor.
Bu nedenle akciğer kanseri taramalarını 40 yaş üstü herkesin, tüm risk faktörlerinden bağımsız olarak yaptırması gerekiyor. Sigara içmeyenler, yılda bir kez akciğer röntgeni çektirmeli ve şüpheli lezyon görülmesi durumunda akciğer tomografisi ile taranmalıdır. Sigara içenler ise her yıl bir kez direkt düşük doz akciğer tomografisi çekilerek yıllık taramalarını yaptırmak üzere göğüs hastalıkları kliniğine başvurmalıdır. Akciğer tomografisi erken tanıda en önemli tanı yöntemidir.
Küçük hücreli ve büyük hücreli akciğer kanseri nedir? Akciğer kanserlerinin iki ana türü vardır. Bunlar küçük hücreli ve küçük hücreli olmayan (büyük hücreli, adenokarsinom, yassı hücreli) akciğer kanseridir. Her iki kanser de akciğerleri etkilemekle birlikte tedavi edilme şekli ve hastalığın seyri de dahil olmak üzere birkaç önemli farklılığa sahiptir.
Küçük hücreli akciğer kanseri, mikroskobik incelemede hücreleri yuvarlak ve küçük olduğu için bu ismi almaktadır. Büyük hücreli ismi de benzer şekilde hücre yapısının görüntüsünden bu ismi almaktadır. Küçük hücreli akciğer kanseri tüm akciğer kanserlerinin %15’ini oluşturur. Büyük hücreli kanser türü daha az orandadır. Benzer belirtiler verebilirler. Tanısal yöntemler de benzerdir.
Küçük hücreli akciğer kanserinde evreleme, büyük hücreli akciğer (küçük hücreli dışı) kanserinden farklıdır. Daha agresif seyreder, hücreler daha hızlı bölündüğü ve farklılaştığı için lenf nodu veya uzak organ metastazı yapma ihtimali daha yüksektir. Bu yüzden küçük hücreli akciğer kanseri sınırlı (sadece göğüs duvarında lokalize) ve yaygın evre (uzak metastaz yapmış) olarak evrelendirilir. Hastanın sınırlı evrede cerrahi şansı olurken, yaygın evrede cerrahi tedavi uygulanamaz.
Büyük hücreli akciğer kanserinin evrelemesi ise tipik küçük hücreli dışı akciğer kanseri evrelendirilmesi yapılır. TNM dediğimiz tümörün boyutu, lenf nodu tutulumu ve uzak organ metastazına göre yapılır. 4 evresi vardır, ilk 3 evrede cerrahi şansı olurken, evre 4'te cerrahi uygulanamaz.
Her ikisinin tedavi farklıkları olmakla beraber benzer yanları da vardır. Küçük hücreli akciğer kanserinde daha az olmakla beraber her ikisinde de cerrahi tedavi vardır. Radyoterapinin, kemoterapinin, palyatif bakımın her iki akciğer kanserinin tedavisinde yeri vardır. Bununla birlikte immunoterapiler ve genetik değişimleri hedefleyen moleküler tedaviler sadece küçük hücreli dışı akciğer kanserinde etkindir.
Küçük hücreli akciğer kanseri, büyük hücreli akciğer kanserine göre kemoterapiye daha duyarlı olma eğilimindedir. Tümörün evresine göre cerrahi, kemoterapi, radyoterapi, immunoterapi veya kombinasyonları uygulanabilir. Küçük hücreli akciğer kanserinin beyne metastaz yapma ihtimali yüksektir.Bu nedenle, beyinde henüz hastalık bulgusu olmasa bile, beyin koruyucu amaçla ışınlanabilir (radyoterapi). Bu uygulamaya profilaktik radyoterapi denir.
Akciğer kanserinin evreleri Akciğer kanseri evre olarak dörde ayrılır. Evre 1: Tümör sadece tek taraflı akciğer içindedir. Evre 2: Kanser tek taraflı akciğer içinde ve aynı taraftaki lenf bezlere yayılmıştır. Evre 3: Tümör tek taraflı akciğer içinde ve plevra veya iki akciğer arasındaki (mediasten) lenf nodlarına yayılmıştır. Evre 4: Hastalık uzak organlara yayılmıştır (kemik, böbreküstü bezi, karaciğer, beyin vs.)
Akciğer zarı kanseri (mezotelyoma) nedir? Dünyada görülme sıklığı 1 milyonda 1-2 iken, ülkemizde yılda ortalama 500 kişiye tanı konulmaktadır. Hastalığın temel nedeni halk arasında beyaz toprak olarak bilinen asbest maruziyetinden kaynaklanmaktadır. Hastalık, asbest maruziyetinden 20-50 yıl sonra ortaya çıkmaktadır. Mezotelyoma genellikle göğüs boşluğuna (akciğer zarı arasına) sıvı birikmesiyle bulgu veren bir hastalık olupi en sık yakınmaları şiddetli ağrı ve ilerleyici nefes darlığıdır. Bunun yanı sıra hastalarda öksürük, ağızdan kan gelmesi, kilo kaybı, iştahsızlık, yorgunluk, halsizlik gibi bulgular da görülür. Tanı, torasentez dediğimiz yöntemle alınan sıvının sitolojik incelenmesi veya akciğer zarı biyopsi sonucuyla konur. 3 tipi vardır; epitelyal, sarkomatoid ve mixt. Sadece epitelyalde cerrahi şansı varken, diğer tiplerinde kemoterapi ve radyoterapi uygulanır.
Mezotelyomalar 4 evreye ayrılır. Evre 1 ve evre 2'de cerrahi şansı varken, diğer evrelerde kemoterapi ve radyoterapi uygulanır. Kemoterapi ve radyoterapi başarısı genellikle sınırlı kalmakta ve akciğer zarında toplanan sıvı, plörodezis işlemi ile azaltılmaya çalışılır ve ilerleyici nefes darlığının düzeltilmesi amaçlanır. Cerrahi tedavide ise akciğer zarlarının tamamen soyulmasına (dekortikasyon) dayanan bir yöntem ile yapılır.
Akciğer kanseri tedavisi Tedavi planlanırken tümörün hücre tipi ve diğer organlara yayılımı dikkate alınarak evrelendirme yapılır. Temel olarak akciğerde 4 evre vardır ve hastalık ne kadar erken evredeyse tedavi olma şansı o kadar yüksektir. Erken dönemde tanı konulan hastalar cerrahi ile uzun yıllar yaşayabilmektedir. Hastalığın tedavisinde evre durumuna ve hücre tipine göre cerrahi, kemoterapi, radyoterapi, immunoterapi moleküler, hedefe yönelik tedaviler veya değişik kombinasyonları uygulanabilir. Uzun süren kemoterapi, hedefe yönelik tedaviler veya immunoterapiler bu evrelerde hastalığı uzun kontroller sağlayabilmektedir. Ancak tedavilere direnç gelişme ve ilerleme riski nedeniyle belirli aralarla radyolojik kontroller gerekmektedir. Sonuç olarak erken evrede yakalanan ve cerrahi olarak çıkarılabilen kanserlerde sağ kalım daha fazladır.
Akciğer kanserinde yaşam süresi Çok merkezli tüm çalışmaların sonucu, erken evre akciğer kanseri tanısı koymak tedavi ve yaşam süresi (sağkalım) şansını artırmaktadır. Küçük hücreli dışı akciğer kanserinde bu süre daha uzundur. Bütün gelişmeler ışığında akciğer kanseri tedavisinde hala alacak çok yol var. İmmunoterapi ve akıllı molekül tedavisi akciğer kanseri tedavisinde yeni bir umut olabilir. Ne kadar erken evrede tanı konursa, o kadar cerrahi şansı ve sağkalım şansı yükselmektedir. Hastalığa erken tanı koymak için risk gruplarını belirleyip tarama testleri yapılması, hastaları belirlemek ve tedavi etmek amaç olmalıdır.
0 notes
Text
Türk Bilim adamı kanserojen radon gazının seviyesini ölçen cihaz üretti!
Türk Bilim adamı kanserojen radon gazının seviyesini ölçen cihaz üretti!
Konya Ticaret Odası Karatay Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Optisyenlik Bölümü Öğr. Gör. Dr. Serkan Ceylan, ortamın radon gazı seviyesini ölçebilen yeni bir cihaz geliştirdi. Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumunun (TENMAK) yurt dışından aldığı radon ölçüm cihazından esinlenen Dr. Serkan Ceylan, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının TÜBİTAK Teknogirişim Sermaye Desteği…
View On WordPress
0 notes
Text
Tektonik Göllerde Su Seviyesindeki Ani Artış “Depremin Habercisi” Olabilir
Fırat Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Aksoy, tektonik göllerde su seviyesindeki ani artışın "depremin habercisi" olabileceği uyarısında bulundu. Prof. Dr. Aksoy, Meteoroloji 13. Bölge Müdürlüğü verilerine göre bölgede yağışların son birkaç yılda azalması ve kuraklığa rağmen, Elazığ'ın Sivrice ilçesindeki Hazar Gölü'nün su seviyesinin 24 Ocak 2020'deki depremin öncesinden itibaren yükselmeye başladığını söyledi. Bu yükselmenin Doğu Anadolu Fay Zonu'ndaki tektonik hareketle bağlantısı olup olmadığını anlamak için Devlet Su İşleri (DSİ) 9. Bölge Müdürlüğünden, Hazar Gölü'nde son 17 yılda ölçülen su seviyesine ilişkin detaylı bilgi alarak inceleme yaptığını belirten Aksoy, şöyle konuştu: "Göl seviyesinin 1990'ların sonlarına doğru 1241 metre civarında olduğunu görüyoruz. Daha sonra bir HES firması tarafından enerji üretimine başlanmasıyla bir miktar düşüş görüyoruz. 2006'da enerji amaçlı su kullanımı durdurulduğunda göl seviyesinde yeniden bir toparlanma olduğunu görüyoruz. 24 Ocak 2020'deki 6,8 büyüklüğündeki depremle göl seviyesinde hızlı bir yükselme görülüyor ve bu yükselme 1241 kotuna ulaşıyor. Bunu göl çevresinde yaşayanlar ve ziyaretçiler de fark ediyor. Bir zamanlar gölgesinde piknik yaptıkları ağaçlar şu an suların altında." GÖLBAŞI, AZAPLI, İNEKLİ VE YENİÇAĞA GÖLLERİNDEKİ DEĞİŞİMLER İZLENMELİ Prof. Dr. Ercan Aksoy, 3 yıl önceki Sivrice merkezli depremin hemen öncesinde Hazar Gölü'nün anlık su seviyesindeki değişimi de detaylı incelediğini dile getirerek, şunları kaydetti: "24 Ocak 2020'deki depremden 2-3 saat önce göl seviyesinde 14 santimetrelik ani yükseliş var. Göl yüzeyini göz önünde bulundurduğumuzda 14 santimetrelik yükselme için 30 milyon metreküp su gerekiyor. Anormal bir yağış ya da karadan göle ulaşan bir su olmadığına göre geriye tek bir kaynak kalıyor, o da yer altı suyu. Depremin hemen öncesinde biliyoruz ki kayalarda kılcal çatlaklar hızla artmaya başlıyor ve bu çatlaklar yardımıyla bu kadar büyük hacimli bir suyun yüzeye ulaştığını söyleyebiliriz. Tektonik göllerde bu gibi değişimlerin dikkatli bir şekilde izlenmesi gerekir. Elazığ depremi bize bunu gösterdi." Aksoy, "Doğrultu atımlı (çok az düşey hareket bileşenine sahip) karakterdeki Doğu Anadolu Fay Zonu üzerinde yer alan Hazar Gölü, Adıyaman'daki Gölbaşı ile Azaplı ve İnekli gölleri ile Kuzey Anadolu Fay Zonu üzerinde yer alan Bolu'daki Yeniçağa Gölü var. Ancak fay zonu sadece göllerle sınırlı değil, kuzeydoğuya ve güneybatıya doğru yer altı su seviyesindeki değişimlerin de hassas şekilde izlenmesinde yarar görüyorum. Sivrice'ye bağlı Kürkköy'de de bazı kuyularda deprem öncesinde su seviyesinin yükseldiği, suyun bulanıklaştığı bilgisini aldık." ifadelerini kullandı. Fay hatlarının geçtiği bölgelerde yer altı su seviyesindeki değişim ve suyun kimyasal özelliklerinin, kaynak sularının bileşimlerindeki değişimlerin de önemli olduğuna işaret eden Aksoy, buna ek olarak radon gazı çıkışı ve değişimlerinin de düzenli izlenmesi gerektiğini belirtti. İZNİK, SAPANCA, BEYŞEHİR VE EBER GÖLLERİNDEKİ OLASI DEĞİŞİMLER DE İZLENEBİLİR Aksoy, fay hareketlerinden direkt etkilenen Hazar, Gölbaşı, Azaplı, İnekli ve Yeniçağa gölleri gibi doğrultu atımlı fay hatları üzerinde yer almamakla beraber diğer fay hatlarına yakın bölgelerde bulunan Bursa'daki İznik, Kocaeli ve Sakarya sınırlarındaki Sapanca, Konya ve Isparta arasındaki Beyşehir, Afyonkarahisar'daki Eber gibi tektonik kökenli göllerin de fay hareketliliğine bağlı olarak olası su seviyesi değişimi, göl suyunda fiziksel veya kimyasal değişim, radon gazı çıkışı gibi farklı parametrelerle çok disiplinli olarak araştırılmasının yararlı olacağını dile getirerek, "Tektonik göllerde su seviyesinde ani artış bir depremin habercisi olabilir." dedi. DSİ 9. Bölge Müdürü Sebahattin Şamcı ise Hazar Gölü'nde su ölçümlerine 1996'da başlandığını, göldeki su seviyesinin sürekli ölçüldüğünü söyledi. Read the full article
0 notes
Photo
Konya'da Türk akademisyen, kansorejen radon gazının seviyesini ölçen cihaz geliştirdi https://ift.tt/3g1QGZX
Konya'da Türk akademisyen, kansorejen radon gazının seviyesini ölçen cihaz geliştirdi Konya Ticaret Odası (KTO) Karatay Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Optisyenlik Bölümü Öğr. Gör. Dr. Serkan Ceylan, CR-39 katı hal nükleer iz dedektörü ile pasif yöntemle ortamın radon gazı seviyesini ölçebilen yeni bir cihaz geliştirdi.
January 27, 2022 at 12:41PM
0 notes
Text
Evlerdeki Gizli Tehlike Radon Gazı
youtube
View On WordPress
0 notes
Photo
⚠️Çocuklar tomografi cihazına girmesin⚠️ ☢️Günlük hayatımızın her alanında; gerek doğal yollardan, gerekse teknolojik gelişmelerin getirdiği kolaylıkların bedeli olarak, sürekli radyasyona maruz kalıyoruz. ☢️Unutmayın ki radyasyonun tüm formları, özellikle iyonize radyasyon; yaşamımız boyunca kansere yatkınlığımızı artırıyor. ☢️Güçlü gama, beta ve X ışınlarının elektromanyetik spektrumunda iyonize olmayan enerjiler bulunur ve bunlar çoğunlukla yapay kaynaklıdır. ☢️Radyo dalgaları, mikro dalgalar, mobil ve cep telefonları, radyo ve TV vericileri, radarlar, trafolar, mikrodalga fırınlar, bilgisayarlar ve akım taşıyan kablolar; bu gruba giriyor. ☢️İyonize radyasyonun tıbbi kullanımına da özellikle dikkat edilmesi gerekiyor. ☢️Meme kanseri taraması için kullanılan mamografi, X ışınları, bilgisayarlı tomografi (BT) taramaları ve nükleer tıpla ilişkili diğer uygulamalar; maruz kaldığımız radyasyon kaynaklarının yüzde 90'ını oluşturur. ☢️Tüm tıbbi X ışınları ciddiye alınmalıdır. Özellikle çocukların, bilgisayarlı tomografilere çok gerekmedikçe maruz kalmamasına dikkat edilmelidir. ☢️X ışınlarıyla temas etmeniz önerildiğinde ise; maruz kalacağınız dozla ilgili bilgileri iyice öğrenmelisiniz. ☢️Ayrıca genital organların dikkatlice korunduğundan ve radyasyona maruz bırakılmadığından da emin olmalısınız. ☢️Bu arada kadınlar; tarama mamografisi yerine termografi gibi iyonize olmayan radyasyon alternatiflerini talep edebilirler. ☢️Bir doğal iyonize radyasyon kaynağı olan radon gazı, doğal olarak bulunur. Bazı tip kayalardan; evlerimize düşük seviyelerde gaz olarak ve suya karışarak ulaşabilmektedir. ☢️Amerika'daki 50 eyalette; yüksek miktarda radon gazı saptandığı için, hükümet evlerde yıllık radon gazı ölçümleri önermektedir. -Prof.Dr.Erkan Topuz- #ciltgüzelliği #uyku #zayıflamakistiyorum #Kanser #sağlıklıbeslenme #annesütü #yemek #estetik #ciltlekeleri #zayıflama #kiloalmakistiyorum #sağlıklıyaşıyoruz #detokssuyu #sağlıklıbeslenme #sağlıklıyaşam #güneş #ciltbakımı #dolgu #diyet #saçdökülmesi #sağlıklıbeslen #zayıflama #erkantopuz #yaz #botoks #kollajen #güzelliksırları #güzellik #sağlıkhaberleri #türkkahvesi #yemektarifleri (Medistate Kavacık Hastanesi) https://www.instagram.com/p/CRTTennsZRq/?utm_medium=tumblr
#ciltgüzelliği#uyku#zayıflamakistiyorum#kanser#sağlıklıbeslenme#annesütü#yemek#estetik#ciltlekeleri#zayıflama#kiloalmakistiyorum#sağlıklıyaşıyoruz#detokssuyu#sağlıklıyaşam#güneş#ciltbakımı#dolgu#diyet#saçdökülmesi#sağlıklıbeslen#erkantopuz#yaz#botoks#kollajen#güzelliksırları#güzellik#sağlıkhaberleri#türkkahvesi#yemektarifleri
0 notes
Text
Gıda Güvenliğinde X-ray Gıdalara Zarar Veriyor mu?
Gıda güvenliğinde X-ray gıdalara zarar veriyor mu diye merak edenler özellikle gıdaya etkisinden şüphe etmektedir. Son derece önemli olan bu sistemlerin endüstrisindeki yabancı cisimlerin tespiti için x-ray kontrol sistemlerinin avantajları çoktur ancak hala gerçekten güvenli olup olmadığını merak edenler var. Ağırlıklı olarak tıp alanında kullanıldığını düşünmeye alışmış olsak da, gıda endüstrisi tarafından ürünlerde yabancı madde tespiti için x-ray muayenesinin kullanımı giderek artmaktadır. Aslında, x-ışınları gıda ürünlerine de nüfuz edebilir, farklı iç özellikleri vurgulayabilir ve kusurları veya kontaminasyonları keşfedebilir. Ancak biz vurgularız ki, ürünü değiştirmeden bırakır. Ve faydaları çoktur.
Koruma ve Garanti Nasıl?
Her şeyden önce, tüketicinin korunması ve kalite güvencesi, üretim süreçlerinin doğruluğuna rağmen, kontaminasyon her zaman mümkündür. Metal, cam, taş, kemik, yoğun plastik, seramik tespiti. Bunların tümü, alüminize paketleme gibi özellikle “zor” uygulamalarda bile x-ray kontrol sistemlerinin tanımlayabildiği unsurlardır. Ayrıca ilaç sektöründe her tür, yoğunluk, şekil ve renk içeriğine sahip blister, zarf, flakon ve cam ve plastik şişeler gibi kaplardaki kontaminantların muayenesi ve tanımlanması için üç tip makine ile mevcuttur. En son çözümleri sağlamak için inovasyona yapılan büyük yatırımlarla sürekli gelişen teknoloji söz konusudur. X-ray kontrol sistemlerimiz farklı bağlamlara yerleştirilebilir. Bu nedenle, ortak sistemlerle görülmeyen kirletici nesneleri ve yapısal kusurları tespit etmek için çok çeşitli sektörler olan giyim, spor malzemeleri, ortopedik protezler, yarı bitmiş ahşap ürünler ve diğerleri için X-ray kontrol makineleri geliştiriyoruz.
Röntgen Güvenli Midir?
Gıda sektörü için kullanılan x-ray kontrol sistemleri, doğası gereği sağlık için tamamen güvenlidir. Emisyonları, radon gazı, yayılan gama ışınlarının bozunması gibi diğer doğal kaynaklardan doğal olarak yayılan radyasyondan önemli ölçüde düşüktür. Denetlenen ürünler, x-ışınları ile tarandıkları tünelin içinde yaklaşık 0,4 saniye harcıyor. 1997'de Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 10.000 Sv'ye kadar radyasyon seviyelerinin beslenme ürünleri ve tüketici güvenliği üzerinde hiçbir etkisi olmadığını doğrulayan bir çalışma yaptı. X-ray Gıdalara Zarar Veriyor mu? Sorusunu içerik yazarlarımızın araştırarak yazdıkları makaleden okuduysanız güvenle gıdaları tüketebilirsiniz. Read the full article
0 notes
Text
Maden Sektöründe Tehlikeler ve Riskler
Maden sektöründe tehlikeler ve riskler, kimyasal, fiziksel, ergonomik ve biyolojik olarak sınıflandırılabilir.
Türkiye’de Maden Sektörü
Ülkemizin karmaşık jeolojik ve tektonik yapısı çok çeşitli maden yataklarının bulunmasına olanak sağlamıştır. Dünyada 132 ülke arasında toplam maden üretim değeri itibarıyla 28‘inci sırada yer alan ülkemiz, maden çeşitliliği açısından ise 10‘uncu sırada bulunmaktadır. Başta endüstriyel ham maddeler olmak üzere, bazı metalik madenler, linyit ve jeotermal kaynaklar gibi enerji ham maddeleri açısından ülkemiz zengindir. Ancak birkaç maden dışında dünya ölçeğindeki rezervlerimiz kısıtlıdır. Dünyada üretimi ve ticareti yapılan 90 çeşit maden ve mineralden sadece 13‘ünün ekonomik ölçekteki varlığı henüz saptanamamıştır. Ülkemiz 50 çeşit madende kısmen yeterli kaynaklara sahipken, 27 maden ve mineralin günümüzde bilinen rezervleri ve kaliteleri ekonomik madencilik için yetersizdir. Ülkemizin, maden kaynakları ve çeşitliliği bakımından kendi kendine kısmen yeterli olan ülkeler arasında yer aldığı söylenebilir. Dünya endüstriyel ham madde rezervlerinin %2,5‘i; kömür rezervlerinin %1‘i; jeotermal potansiyelinin %0,8‘i, mermer rezervlerinin %33’ü ve metalik maden rezervlerinin %0,4‘ü ülkemizde bulunmaktadır. Ülkemizin zengin olduğu madenler arasında ilk sırayı dünya rezervlerinin %72‘sini oluşturan bor mineralleri almaktadır. Bor dışında trona (doğal soda), kaya tuzu, sodyum sülfat, perlit, ponza, feldspat, bentonit,barit, manyezit, alçı taşı, stronsiyum tuzları, zeolit, sepiyolit, mermer ve doğal taşlar, kuvars, kuvarsit, zımpara taşı gibi endüstriyel ham maddeler ile boksit ve krom gibi metalik madenler ve linyit gibi enerji ham maddeleri ülkemizin zengin kaynaklara sahip olduğu başlıca madenlerdir. Maden Sektöründe Tehlikeler ve Riskler Fiziksel Tehlikeler
Yeraltı madenlerinde ortam koşulları olarak sıcaklık ve nem önemli sorunlardır. Yeraltına inildiğinde her 100 metrede sıcaklık 1°C artar. Özellikle derinliği fazla olan madenlerde ortam sıcaklığı 40°C veya üzerinde olabilir. Ağır bedensel çalışma ve ortamın nem doygunluğunun da yüksek oluşu dikkate alındığında, yeraltında termal konfor koşullarının kısa zamanda bozulacağı tahmin edilir ve buna bağlı olumsuz etkilerin ortaya çıkması beklenir. Bunun dışında galeri açılması sırasında delme-patlatma işlemleri nedeniyle gürültü de sorun olabilir. Gürültünün başka bir nedeni de yeraltındaki materyali yüzeye taşımak için kurulmuş olan sistemdeki motorların çalışması sonucu oluşan seslerdir. Ayrıca, delici cihazları kullananlar açısından vibrasyon etkisi de söz konusudur. Yeraltı madenlerinin karanlık ortamlar olması nedeniyle aydınlatma ile ilgili sorunlar da olabilir. Öte yandan bazı madenler dağlık bölgelerde ve yüksek rakımlı yerlerde olabilir. Bu durumda da hipoksiye bağlı sorunlar yaşanabilir. Kimi zaman da yeraltı kayaçlarından yayılan radon gazı nedeniyle radyoaktiviteye bağlı sorunlar yaşanabilir. Yüksek rakımlı yerlerdeki madenlerde soğuk yönünden sorunlar da olabilir. Tozlar Madencilikle ilgili en önemli sorun toz maruziyetidir. Hangi tür madencilik olursa olsun, istenen maden damarına ulaşılıncaya kadar çok miktarda toprak ve kayanın parçalanması ve taşınması zorunluluğu vardır. Bu işlem de tozlu bir işlemdir. Tozun niteliği ve ortamdaki yoğunluğu ile bağlantılı olarak toza bağlı solunum sistemi rahatsızlıkları veya diğer etkiler görülebilir. Kömür madenlerine özel olan toz, kömür tozu olmakla birlikte, bu maden ocaklarındaki yan kayaçlarda bulunan silis nedeniyle silis tozu maruziyetine bağlı sorunlar görülür.
Kimyasal Tehlikeler Madencilikte kimyasal madde kullanımı söz konusu değildir. Ancak madenler içinde bulunan metan gazı, madenlerde büyük bir tehlike kaynağıdır. Özellikle kömür madenlerinde fosil ürünü olarak oluşan metan gazının ortamdaki yoğunluğu %5-%15 dolayında olduğunda patlama meydana gelir. Madencilik sektöründe “grizu” olarak da bilinen bu gazın patlaması, madenlerde meydana gelen felaketlerin en önemli nedenidir. Bunun dışında madenlerde kendiliğinden veya bazı işlemler sonucunda da çeşitli gazlar oluşabilir. Biyolojik Tehlikeler Toprakta bulunan bazı mikroorganizmalar ve parazitlere bağlı biyolojik sorunlarla karşılaşılabilir. Yer altında madenciler dar mekanlarda kalabalık şekilde bulunur ve çalışırlar. Bu yakın temas nedeniyle pek çok enfeksiyon hastalığının kişiler arasında yayılma olasılığı vardır. Ayrıca yeraltında kancalı kurt yumurtaları bulunabilir ve yumurtaların vücuda girmesi ile parazit enfestasyonu olabilir. Ancak su geçirmeyen botların kullanılmaya başlamasından sonra bu sorun büyük ölçüde azalmıştır. Öte yandan fare idrarı ile kontamine olmuş sulardan Leptospira enfeksiyonu geçme olasılığı da söz konusu olabilir. Ayrıca tetanoz riski de bulunmaktadır. Ergonomik Tehlikeler Madenlerde termal konfor, aydınlatma, havalandırma vb. koşulların yetersizliği ve ağır bedensel aktivite zorunluluğu önemli ergonomik sorunlar yaratır. Ayrıca yeraltında dar alanlarda uygun olmayan vücut postürü ile çalışma zorunluluğu, ağırlık kaldırma ve taşıma gibi çeşitli ergonomik problemler de olabilir. Kaza Riskleri Herkes tarafından bilindiği gibi madenlerde yaşanan patlamalar, yangınlar ve göçükler gibi büyük kazalar, felaketlerle sonuçlanmakta ve onlarca insanın ölümüne neden olmaktadır. Her ne kadar günümüzde kullanılan teknolojiler bu tip kazaları önleme konusunda oldukça büyük yol almış olsa bile madencilik, kaza ve ölüm riskinin en yüksek olduğu sektörlerin başında gelmektedir. Madenlerde kullanılan taşınabilir makineler, dizel benzin ve hidrolik sıvılar içermekte olup; bunlar patlayıcı ve yanıcıdır. Elektrikli aletler ve dizel motorlar ise ateşleme ve yanma için birer kaynaktır. Yanabilme ve patlayabilme özelliğine sahip bu maddelerle, bunları ateşleyecek olan ekipmanların birlikte bulunması oldukça risklidir. Bunlarla birlikte bu yanıcı maddelerin yanında sigara içilmemeli, ateş yakılmamalı ve makinelerin aşırı ısınarak kısa devre yapması engellenmelidir. Tersi durumda, patlamalar ve yangınlar kaçınılmaz olacaktır. Kömür madenlerinde ise yukarıda anlatılan risklerin hepsi vardır ve bir de metan ve kömür tozu gibi alev alan ve patlayabilen tozlar ve gazlar ortamda bulunur. Metan diğer madenlerde de bulunmakla birlikte yerel cebri çekişli havalandırma ile seyreltilebilir ve yoğunluğu azaltılmak yoluyla tehlikesi sınırlandırılabilir. Kömür madenlerinde, kömür tozunun oluşmasını engellemek için, her türlü önlemler alınmasına karşın yine de patlama kaçınılmaz olabilir. Yerde 0,012 mm kalınlığında bile oluşacak kömür tozu havada asılı kalırsa patlamaya neden olur. Bu gerçekten çok büyük bir risktir. Ancak dolomit, alçıtaşı ve kireçtaşı gibi alevlenmeyen maddeler toz haline getirilerek yere serpilirse patlama riski azaltılmış olur. Bütün bu yanma ve patlama risklerini azaltmak konusunda alınabilecek yukarıda sayılan önlemlerle birlikte sızıntı olduğu zaman uyarı veren cihazlar, alevlenme olduğu zaman yangını anında haber veren ve müdahale eden otomatik yangın söndürücü sistemlerin kullanılması hem kazaları önleme hem de can kurtarma konusunda büyük bir öneme sahiptir. Madencilik Sektöründe Meslek Hastalıkları Kimyasal Tehlikelerden Kaynaklanan Hastalıklar Kristal kuvars (silis tanecikleri) madenlerde ve taş ocaklarında çalışanların en çok karşı karşıya kaldıkları tozdur. İçinde silis bulunan taşlar kırıldığında, parçalandığında ve ufalandığında solunabilir silis tozları ortaya çıkar. Bu işlemler yapılırken dibe doğru derin çukurlar açılır ve bunun için ister elle olsun ister büyük makineler yardımıyla olsun toprak kazılır. Bu sırada ortaya bol miktarda silis tozu çıkar. Bunun solunması gerçekten çok tehlikelidir. Belirli bir süre (miktarına bağlı olarak aylar ya da yıllar) boyunca bu toza maruz kalınırsa silikoz adı verilen bir tip pnömokonyoz gelişir. Tüberküloz, akciğer kanseri ile artrit gibi otoimmün hastalıklara da neden olmaktadır. Silis tozu, toprak yeni kazıldığında çok daha tehlikelidir. Daha önce ortaya çıkmış ve bir yerde kalmış silis tozunun yeniden solunması yeni kazılarak taşlardan ortaya çıkan taze tozun solunması kadar tehlikeli değildir. Solunabilir kömür madeni tozları da son derece tehlikelidir. Bu tozların içinde silika, kireç ve kil de bulunur. Madencilik operasyonları sırasında kullanılan makineler ve teknikler ortamda sürekli olarak tozun bulunmasına neden olmaktadır. Ayrıca madenlerin yerin altında olması ve çalışılan alanın dar olması bu tozlarla teması arttırmaktadır. Bu tozlara maruz kalmanın sonucunda kömür madencileri pnömokonyozu oluşur. Bu tozları yoğun olarak solumak kronik bronşit ve amfizem hastalıklarına neden olabilir. Fiziksel Tehlikelerden Kaynaklanan Hastalıklar Madencilik sektöründe birçok makine kullanılmaktadır. Bu makineler yaptıkları iş gereği oldukça yüksek seviyede gürültü çıkartmaktadırlar. Ayrıca madenlerin yerin altında, derinlerde olma durumunda ise kapalı ortam, gürültünün açık havada olduğu gibi yayılmasını engellemekte ve kulaklar için ciddi tehditler oluşturabilmektedir. İyonize radyasyon da madencilik sektöründe var olan önemli tehlikelerden biridir. Radon, madenlerde sert kayalıkları kazmak için kullanılan patlatıcıların, taşları eritmesiyle ortaya çıkabilir. Ayrıca madenlerin derinliklerine sızmış da olabilir. Radon, bir gaz olduğu için solunması ve uzun süreler maruz kalınması durumunda akciğer kanserine neden olabilir çünkü radon kanserojendir. Isı da madencilik sektörü için önemli risklerden biridir. Madenlerde her 100 metrede ortam ısısı 1°C yükselmektedir. Dolayısıyla bazı derin madenlerde duvarların sıcaklığı 40 dereceye kadar yükselmektedir. Buna ek olarak, kullanılan makinelerin yaydığı ısı da ortamın sıcaklığını arttırmaktadır. Havalandırma koşullarının kötü olması ve nemli ortamın hissedilen ısıyı arttırması bir de işçilerin dar alanda çalışırken terlemeleri durumu iyice kötüleştirmektedir. Aynı zamanda bazı madenlerde 4000-5000 metre gibi çok yükseklerdedir. Buralarda çalışan madencilerde ise düşük hava basıncına bağlı yükseklik hastalığı görülür. Kaynaklar Ernst&Young Türkiye, Dünyada ve Türkiye’de Madencilik Sektörü p://muhendislik.istanbul.edu.tr/maden/wpcontent/uploads/2013/10/MadenMuhendisligineGiris1.pdf Erişim Tarihi: 05/10/2016. ÇSGB kaynakları Read the full article
0 notes