#psikolojik gerilim
Explore tagged Tumblr posts
rayhaber · 2 months ago
Text
Sydney Sweeney ve Amanda Seyfried, 'The Housemaid' Filminde Başrolleri Paylaşıyor
Sydney Sweeney ve Amanda Seyfried “The Housemaid” Filminde Sydney Sweeney ve Amanda Seyfried, Freida McFadden‘ın çokça ilgi gören romanı “The Housemaid”‘in sinemaya uyarlanan versiyonunda başrolleri paylaşacaklar. Bu psikolojik gerilim filmi, Bridesmaids ve A Simple Favor gibi başarılı yapımların arkasındaki isim olan Paul Feig tarafından yönetilecek. Film, Lionsgate ile iş birliği içinde hayata…
0 notes
linusbenjamin · 7 months ago
Text
the people who watched the walking dead season 7 episode 1 when it first aired - are they ok???
17 notes · View notes
livinwithmee · 1 month ago
Text
FİLM
TRIANGLE 2009
2009 yapımı olan bu film Gerilim / psikolojik türünde. Bir grup arkadaşın tekneyle beraber okyanusa açılmasını konu alıyor. Sonrasında ise gerçekten "beynim yandı" diyebileceğimiz türden olaylar gerçekleşiyor. İçinden çıkılmaz bir döndügü anlatan film, izlerken kendinizi gerim gerim gerilirken bulacağınız türde. Sonuyla beraber "keşke" dememek için her anımızı sevdiklerimizin kıymetini bilerek yaşamamız gerektiğini aktarıyor bence. Puanım 8/10
Tumblr media
0 notes
pampikgibidik-blog · 9 months ago
Text
Christopher Nolan İlk Efsanesi: "Memento" İnceleme/BujoPunch
"Memento" Filmini izlemeye karar verenler inceleme yazısındaki Kurgu Tekniği kısmına bir bakıp çıkarlarsa filmin zevkini yaşayabilirler :)
Christopher Nolan İlk Efsanesi: “Memento” İnceleme/BujoPunch Christopher Nolan’ın 21.yüzyılın en iyi 100 filmi listesinde yer alan ve 2000 yapımlı 8.4 Imdb puanlı filmi “Memento” eşini tecavüz ederek öldüren suçluları yakalamaya çalışan Leonard ve onun karmaşık hafızasında çıkılan yolculuğun ilginç senaryo, sıradışı kurgu tekniği ve zamansal algılarımızı alt üst etmesi ile Neo Noir’e farklı bir…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes
hopeordeath · 1 year ago
Photo
Tumblr media
Kibrit Ateşi - DÖRDÜNCÜ BÖLÜM (on Wattpad) https://www.wattpad.com/1375178702-kibrit-ate%C5%9Fi-d%C3%B6rd%C3%BCnc%C3%BC-b%C3%B6l%C3%BCm?utm_source=web&utm_medium=tumblr&utm_content=share_reading&wp_uname=beyzaltintas1&wp_originator=mokM3RdLr5bmZ9p082CVc4x%2F6%2FJlCv5JYi4bBq4cheRNB2%2Bc5gwS%2F%2B1s8Jl%2Fb%2BXDupsgqFQUuweklw7LoZzGsrrocK7PWQeuIlAp5jK4m9%2F67CurBR%2FR779ows%2FrHimD Herkesin bir kibrit ateşi gibi küçük bir alevle yanmaya başlayan acı hikayesi vardır. Zaman geçtikçe alevler her yanımızı sararlar ve biz de cayır cayır yanmaya alışmak zorunda kalırız. O alevler bizimle birlikte büyürler sanki. Küçülmelerini hatta yok olmalarını isteriz, bunun için çabalarız ama inatla büyümeye devam ederler. Öyle bir noktaya gelirler ki bir gün, artık alevler dışında hiçbir şey göremeyiz. İşte Miray Asım'ın hikayesi de tam olarak böyle hissettiğim 2017 yılında düştü kalbime. Miray Asım, benim korkak ama bir o kadar da cesur kızım ve bu kızın hikayesine serin meltemler getirmek istediğim için bir yola çıktım. Bu yolda hem onu hem de beni yakan ilk kibrit ateşini söndürmem gerektiğini fark ettim. Bu yüzden size kitabın isminin anlamını en baştan veriyorum. Hem siz, hem Miray hem de ben bir yolculuğa çıkıyoruz. Bu yolculukta asla istemediğimiz şeyler yaşayabiliriz ama Miray çok inanıyor bir şeylerin güzel olacağına. Ben de inanmak istiyorum ama korkuyorum da tabii. Siz de korkuyorsanız eğer, el ele tutuşup da birlikte Miray'ın hikayesini izleyerek ilham alalım mı?
1 note · View note
yaralanma · 4 months ago
Text
of bu arada bana pick me demeyin ama gerçekten gece bu kitabı okurken tek başıma kaldığım için korkuyorum ve okuyamıycak gibiyim rüyama giricek diye gerilim tarzı ve psikolojik şeyler var görünmeyen şeylerde bahsettiği için korkuyorum daha olayı çözemedim belki çözülünce buna mı korktum aww diyebilirim ama şu an bu belirsizlik içimi kararttı gece gitmedi bu kitap
10 notes · View notes
remainingkenobi · 1 year ago
Text
Don't Breathe
Tumblr media
"Don't Breathe," Fede Álvarez'in yönettiği psikolojik gerilim ve korku türündeki bir film olup, 2016 yılında vizyona girmiştir. Hikaye, genç bir grup hırsızın, bir kör adamın evine girmeye karar vermesi ve ardından beklemedikleri zorlu bir mücadeleye girişmelerini konu almaktadır.Film, gerilim dolu atmosferi, yoğun sahneleri ve beklenmedik dönemeçleri nedeniyle olumlu eleştiriler almıştır. Stephen Lang, kör adam rolünde performansıyla özellikle takdir toplamıştır."Don't Breathe," gerilim severleri tatmin eden ve sürükleyici bir hikayeye sahip bir korku filmi olarak değerlendirilebilir.
25 notes · View notes
kedilimedi3 · 3 months ago
Note
Anna izlediğin psikolojik gerilim filmlerinden önerir misin bende sayende bu tür kitap ve film sevmeye başladım
raw(grave)
2 notes · View notes
otadam · 8 months ago
Text
Sevilemeyecek Kadın:
Bu yazdıklarımızı bir aşk hikayesi sananlara cevap olmasına yönelik:
Sizi temin ederim ki bu bir aşk hikayesi hiç olmadı.
Arka planda çokça Yıldız Tilbe ve Müslüm Gürses çalmış olsa da yaşananlar daha çok bilim kurgu, psikolojik gerilim, zaman zaman gençlik komedisi, zaman zaman aksiyon türlerine kaymış ve bu yüzden de genel hatlarıyla (benim için tam) bir underground klasiği olmuştur.
Gün ışığından ve gözlerden gece yaratıkları gibi kaçtık ve sadece karanlıkta yaşadık uzunca bir süre. Birlikte güneşte görünmemiz bizden daha çok diğerlerine zarar verecek gibiydi.
Ki verdi de.
Aynı anda bizi gören, tanıyan birkaç azınlığı infaz etmek zorunda kaldık.
Açıkçası ikimiz de hiç hümanist olacak kadar olmadık.
Onun sır gibi saklanan adı, 7 kat ipekten yorganlara sarılıp örtünen ben, yan yana geldiğimizde resetlenen zaman ve ayrı ayrı şelalelerce akan yaşamlar arasında nasıl bir kesişim kümesi oluşturduk da görüştük şu an tam kestiremiyorum bile. Ama bilinenden çok, tahmin edilenden daha az olduğu kesin.
Bu kesişim kümesine sıkışan en değerli eleman @bihunimeksik senden ayrıca özür dilemek isterim. Gerçekten neler çektiğini bir sen bilirsin. Ama dünya üzerinde daha değerli bir dış eleman yok senden başka. Her şey için çok teşekkürler.
Otadam - Not: Çay var mı?
3 notes · View notes
yantekerlek · 5 months ago
Note
yante ablam canım ablam
bana verdiğin bir kaç nasihati anneme okudum. dedi ki kim bu kız gelsin çay yapayım kek yapayım benim de konuşmaya ihtiyacım var bu kız şuurlu birisi dedi. biraz bozuldum dedim ben senin neyine yetmiyorum, o da dedi ki sen kendine bile yetemiyorsun.. hak verdim
anlayacağın bir çay davetin var bizden.
dedim aney belki gelir belki gelemez, en iyisi senin derdini yazayım
yante abla annem bir yıldır vesvese ile uğraşıyor, hikaye çok çok uzun buradan da anlatamam. özü; işin ehilleri anneme bir soru soruyor, annem de soruya tamam siz bilirsiniz cevabını veriyor. sonra içi içini kemiriyor; her Allah'ın günü 'tamam dememeli miydim, yanlış mı yaptım' diye hayatı kendine zehir ediyor. fetvalar alıyoruz yüz farklı kişiden, işin ehilleri ile tekrar tekrar görüştürüyoruz. bir ikna olur gibi oluyor sonra yeniden başlıyor. o soruyu soran kişileri bulmayı dahi teklif ettim (çok zor bir ihtimal olsa da) olayı o kadar büyütmek istemiyorum diyor. aney bir yıldır hayatta değilsin diyorum, yok aslında doğru yaptığımı biliyorum diyor.
yante abla denecek şey değil ama durumun düzelmesi için verdiğim sadakalar bütçemi zorlamaya başladı. bize dua eder misin? bir de vereceğin cevabı anneme okusam, bize ne önerirsin?
beni sadece çayla tavlayabilirdiniz ya bir de kek demişsiniz. anonimliğime zeval gelsin istemediğimden bütün tavlanabilirliğimi askıya alıyorum. sadece evlenme teklifi söz konusu olursa anonimliğimi bozabilirim dktkyş. öhm ne diyordum. analı kızlı beni övdüğünüz için çok teşekkür ederim. annenizin ellerinden öperim veya duruma göre ellerini öpmeyip direkt sarılırım. öpmenin şekli spontane gelişiyor.
hikayeyi hiç anlamadım. işin ehillerinden kasıt kimdir, valide sultan neye tamam demiştir oraları hiç anlamadım ya maalesef. vesveseye kim ne fetva veriyor. neye dayanarak hangi uzmanlık alanları üzerinden hangi ilimle fetva veriliyor bunlar önemli. din ve psikoloji işin içine giriyor vesvese denince. tek başına islami ilimlerde yetkin olmak yetmeyebiliyor çözüm için destek olmaya. sadece psikoloji alanında yetkin olmak da yetmeyebiliyor rahatsızlığı yaşayan kişinin dini inançları, dini pratikleri bir köşeye ittirilirse. o yüzden işin ehillerinden kasıt kimdir o önemli. vesvese denilen şey öyle şunu yap geçer cinsinden bir şey değil. temelinde ne var. vesvesenin sebep olduğu davranış nasıl değiştirilir, düşünce nasıl yönlendirilir, düzenlenir sıkıntıyı yaşayan insanla çalışılması gerekiyor.
mesela gusül abdestim oldu mu olmadı mı vesvesesine/takıntısına/obsesyonuna sahip bir kişinin Allah'a sığınması, yapılması gerekenleri yaptıktan sonra kendi acziyetini bilip eksiklikten münezzeh olanın sadece Allah olduğunu kabul ederek kusurlarının olabileceğini kabul etmesi yeterli gibi görünse de yeterli olmayabilir. çünkü problem kişinin sadece bunları bilmemesi, unutuvermesi veya kabul etmemesi değil problem daha derinde daha farklı bir şey olabilir. Allah'ın varlığı birliği, kulun acziyetini kabul etmemesi değildir kişide mesele ama yaşadığı psikolojik gerilim bir ibadet alanında (mesela gusülde) ortaya çıkıyordur davranışsal olarak kişiyi etkiliyordur. bu kişiye her seferinde tamam guslün olmuştur fetvası verilse de vesvesesi gitmeyebilir. anlatabiliyorumdur inşallah. Allah'a sığınmayı her türlü sorunda çözümü Rabbimizden beklemeyi dua etmeyi asla ve asla hafife alamam ikinci plana da itmem haddim değil zaten. fakat dertlerin devası çok çeşitli ve Allah yaratmış. ulaşmak için doğru kanallardan gitmeye dikkat etmek lazım. bununla beraber her şey için "psikolojiktir ya" deyip insanın dinini, inancını yok sayarak seküler bir çözüm silsilesi sunan insanlara/mercilere yönlendirmeyi de doğru bulmuyorum.
böyle şeyler anonim. Allah yardımcınız olsun. annenize okutup okutmamak size kalsın. siz bilirsiniz. 🌸
sadaka güç yetirebildiğiniz kadardır yoksa olduğu kadar verirsiniz zaten. orada da kendinizi çok sıkmayın. az da olsa devamlı şiarınca ilerlemeye devam.
5 notes · View notes
rayhaber · 2 months ago
Text
Joker: İkili Delilik - Psikolojik Derinlikler ve Müzikal Unsurlar
Joker: İkili Delilik – Bir Devam Filminin Derinlikleri 2019 yılında Venedik Film Festivali’nde büyük ödül olan Altın Aslan’ı kazanan ve 2020’de Joaquin Phoenix’e en iyi erkek oyuncu, besteci Hildur Guonadottir’e ise en iyi müzik Oscar’ını kazandıran Todd Phillips’in Joker filmi, izleyiciler üzerinde derin bir etki bıraktı. 60 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen bu yapım, dünya genelinde 1…
0 notes
bookandparadise · 2 years ago
Text
Tumblr media Tumblr media
Gece izlesem mümkün değil uyuyamazdım. Dram, gerilim,korku, psikolojik ne ararsan var.8/10
22 notes · View notes
korelist · 11 months ago
Text
Tumblr media
HAPPINESS // KDRAMA DİZİ YORUMU
UYARI : Yazılar genel olarak spoiler içerebilir. İçermeyedebilir.
İmdb: 7,9 Benim Puanım: 8
Drama: Happiness
Hangul: 해피니스
Director: Ahn Gil-Ho
Writer: Han Sang-Woon
Date: 2021
Genre: Thriller
Language: Korean
Country: South Korea
Cast: Han Hyo-Joo, Park Hyung-Sik, Jo Woo-Jin, Song Ji-Woo, Lee Joon-Hyuk
In the Soop: Friendcation izledikten sonra Park Hyung-Sik’i ne kadar özlediğimi fark ettim. O kadar dizi ve aktör arasında benim için” Strong girl Do Bong Soon” dizisinin Bong Bong & Min Min çiftti hala en birinci çifttir. Her seferinde ikisini de görmekten mutlu oluyorum. ( Park Hyung Shik ve Park Bo Young ). Bu dizide Park Hyung-Sik’e eşlik eden kadın oyuncumuz Han Hyo-Joo oluyor. Kendisini W : Two part apart dizisinden tanıyoruz. Zaten oyuncu, W’den sonra Kore sinemasına dönüşünü Happiness ile yapıyor. W’deki oyunculuğunu hiç beğenmemiştim ama burada role de diziye de cuk oturmuş. Tek eksik Park Hyung-Sik ile aralarında hiç romantizm hissedilmemesiydi. Çift olarak diziye yakışmışlardı ama aralarında hiç romantik çekim yok gibiydi. Abi kardeş rolünde olsalardı aynı havayı bize verebilirlerdi. Hatta belki daha bile farklı şekilde ikna edici olabilirdi. Yoon Sae-Bom (Han Hyo-Joo) dizide terörle mücadele birimindeki bir dedektiftir. Jung Yi-Hyun  (Park Hyung-Sik) ise cinayet masası dedektifidir. Liseden beri tanışan çiftimiz, ev alabilmek için anlaşmalı bir evlilik yapmaya karar verirler. Korede ev sahibi olmak, saygın bir muhitte oturmak için evlilik önemli bir rol oynamaktadır.
Bu sıra da korona sonrası Kore’de yeni bir salgın hastalığın ortaya çıktığını tespit ediliyor. Hastalık insanlarda susuzluk ile belirti göstermeye başlıyor. Arkasından ise beyne giden sinyaller bir süreliğine engellenip, kana susamışlığa dönüşüyor. Kuduz mutasyonu olarak betimledikleri bu yeni salgına yakalananlar zaman zaman normale dönüp, susadıklarında ya da kan kokusu aldıklarında tekrar canavarlaşıyorlar. Başka birini ısırmaları veya tırmalamaları hastalığın bulaşmasına neden oluyor.
Ordu hastalığın ilk ortaya çıktığı apartmanın olduğu siteyi karantinaya alıyor. Dizide, 15 katlı binalardan oluşan bu sitedeki 101 nolu binada ikamet eden karakterlerimizin hastalık ile olan mücadelesini izliyoruz. Dedektif çiftimizin de aldığı ev bu binada olduğundan olaya birinci elden dahil oluyorlar. Burada kana susamışlık ön planda olduğu için zombiden çok vampiri andıran bir mutasyon söz konusu. Tabi yine, her zaman olduğu gibi Koreliler oyunculuk ve makyajda şov yapmışlar.
Apartmandaki tuhaf karakterleri göstermeye başladığı dakikada aklıma ilk gelen Stephen King’in The Mist filmi ve aynı isimli dizisi oldu. Akabinde yine apartmanda geçmesinden ötürü Sweet Home dizisini çağrıştırdı. Tam beni ufaktan afakanlar basıyordu ki, King’in o insan psikolojisi ile döven tavrı olmadığını fark ettim. The Mist’in dizisini sonuna kadar izleyememiştim. Ruhum daralmıştı. Bu dizide öyle olacak diye çok korktum. Dediğim gibi neyse ki King kadar sert bir giriş yapmadılar. Tabi bu demek değil ki her şey şeker şerbet ilerliyor. Salgın hastalık konusunun hemen arkasından gelen psikolojik gerilim, üzerine eklenen sosyal sınıf ayrımcılıkları derken karanlık bir hava hakim oluyor. İkili ilişkiler ve iç hesaplaşmalar da eklenince fokur fokur bir şey çıkıyor ortaya. Bu kadar mevzunun ortasına da Park Hyung-Sik’i yerleştirmesinler mi! Üff..
Dizi genel olarak benzerlerinden sıyrılmayı başarıyordu. Özellikle zombi gibi başlamasına rağmen aslında temelinde vampire daha yakın bir şekilde salgın bir hastalık olması ve bunun covid gündeminin üzerine gelmesi zekiceydi. İşlenen sınıf ayrımcılığı daha önce görmediğim bir konu değildi ama benim düşündüğüm kadar sert bir dille anlatmamalarını sevdim. Yalnızca yarattıkları o salgın hastalık dünyasını çok daha etkili ve gösterişli ele alabilirlerdi. Kullanılabilir unsurlar daha keskin olmaya müsait görünüyordu. Hastalığın yayılma noktası için güzel çıkış yapıp altını dolduramadıklarını düşünüyorum. Bunlara rağmen dizi seyirciyi bağlamayı başarıyor.
Eksik ve eksi olarak ikiliye çok daha fazla sahne yazılabilirdi. Aralarındaki anlatılmaya çalışılan o bağı göstermeyi çok başaramamışlardı. Ortada bir şey vardı ama aşktan ziyade akraba ilişkisi gibiydi. Salgın üzerinde durulması ve gösterilen neden diziyi fantastik yapıdan çıkarıp daha gerçekçi bir hale sokmuştu. Aparmanda kapalı kaldıkları karantina sürecinde en çok vurgulanan alt metin ise dışardaki canavarlar ile kıyaslandığında kapana kısılmış insanların daha korkutucu olduğu şeklindeydi.
Bir diğer bahsetmek istediğim karakter, Han Tae-Seok (Jo Woo-Jin). Ordudaki konu ile ilgili yetkilendirilen rütbeli abimiz. Jo Woo-Jin ismini;  Goblin ve Mr. Sunshine gibi iki inanılmaz diziden tanıyoruz. İkisinde de biraz komik biraz eğlenceli çok da ciddi olmayan rollerdeydi. Bu dizide ise izlediğim diğer rollerine göre çok ciddi ve karizmatik bir karakteri canlandırıyordu. Çok beğendim. Az çok tanıyanlarında benimle aynı fikirde olacağına eminim.
Ve kötü karakterler… İzlerken hepsini bir odaya kapatıp ateşe veresim gelmedi değil. Hepsinin nedenleri, sonuçları güzel güzel anlatıldı. Boşta kalan bazı detaylar olduğu için izleyici olarak hıncımı alamadım. Yan karakterlerin hikayelerinde sonunu söylemedikleri mevzuları kaldı. İlk üç bölüm tempolu ilerlerken bir noktada merak düşmese de çok durağanlaştı. Bölüm sayısı bence yeterliydi ama boşlukları biraz daha doldurabilirlerdi.
Sonuç olarak bence dizinin artıları eksilerinden daha çoktu. Diziyi beğendim, Park Hyung-Sik’i özlemişim, oynadığı karakter Jung Yi-Hyun ise bence inanılmaz karizmatikti. Verdiği kararlardan emin, aldığı aksiyonlarda gözünü bile kırpmayan waow bir karakter izletti bize. Aldığı kilolarda ayrıca yakışmıştı. Sevdiğimiz canımız Min-Min’imiz bu dizide olmuş Mon-Mon. Ayrıca ufak bir not ile bitireyim; dizide belli periyodlar ile genelde gergin bir sahne sonrasında çıkan “Happiness” yazısının ironisi beni çok eğlendirdi.
OST:
Joe Layne - Portrait
Raven Melus
BAŞKA NELER VAR ?
FOTOĞRAFLAR
4 notes · View notes
tuhaf1kadin · 2 years ago
Text
Nerede kalmıştık ?
Hani demiştim ya benim hayatımdan ancak sanat filmi olur diye, yedirmedim kendimi-hayatımı. İşte o popüler filmlerde hızlı geçilen sahneye geldim. Filmin ne filmi olacağına bundan sonraki adımlarım karar verecek. Ama mağdur bir kadını anlatmayacak benim filmim. Psikolojik gerilim kısmı olan, kazanılan bir savaşı anlatacak.. Kadın olmayı , insan olmayı, aşık olmayı, aşktan vazgeçmeyi, aşkın bitişini ve tekrar aşık olmayı , yanılmayı, sevmeyi , çabalamayı, vazgeçmeyi anlatacak.. Belki hikaye vazgeçmekten başlayacak.. Hikaye bitmedi, belki şimdi başlıyor. Ben boşanıyorum. Herkes boşanabilir.. As I said before, shit happens.. Bazen boktan sandığımız şey başımıza gelen en güzel şey olabilir.. En güzelleri ise en boktanları ..
6 notes · View notes
1blogibi · 2 years ago
Note
Gen diye psikolojik, gerilim filmi vardı.
netflix de var mı ve konusunu açar mısın biraz ne anlatıyor
2 notes · View notes
life-kaan · 4 hours ago
Text
taxi driver (1976), martin scorsese 'nin yönettiği ve robert de niro 'nun unutulmaz bir performans sergilediği bir başyapıttır. film, new york'ta taksi şoförlüğü yapan travis bickle 'ın yalnızlık ve yabancılaşma içinde karanlık bir dönüşümünü anlatır.
travis bickle (robert de niro), vietnam savaşı'ndan dönmüş, travma sonrası stres bozukluğu yaşayan ve toplumdan tamamen kopmuş bir bireydir. geceleri new york'ta taksi şoförlüğü yaparak hayatta kalmaya çalışır. travis, şehrin karanlık yüzüne şahit oldukça, insanlara ve çevresine karşı derin bir nefret geliştirmeye başlar. toplumdaki yozlaşma ve ahlaksızlık onu, kendi adaletini sağlamaya karar veren bir anti-kahramana dönüştürür. travis, yalnızlık içinde boğulurken taksi şoförlüğü yaparak sürekli şehrin karanlık yüzüyle karşılaşır. bir politikacının kampanyasında çalışan betsi 'ye ( cybill shepherd) aşık olur, ancak garip davranışları ilişki kurmasını imkansız hale getirir. travis, 12 yaşındaki seks işçisi iris (jodie foster) ile karşılaşır ve onu bu hayatın içinden çekip çıkarma görevi üstlenir. travis'in zihinsel sağlığı giderek kötüleşir ve bir kurtarıcı olarak toplumu “temizlemek” için şiddet dolu bir plana girişir.
you talkin' to me ?”: travis'in aynada kendisiyle konuştuğu bu sahne, sinema tarihinin en ünlü ve doğaçlama çekilen anlarından biridir.
şehrin karanlık yüzü film, 1970'lerin new york'unun karanlık, yozlaşmış ve çürümüş atmosferini tüm çıplaklığıyla gözler önüne serer.
müzik bernard herrmann'ın bestelediği melankolik ve gerilim dolu müzikler, travis'in zihinsel durumunu yansıtır. yabancılaşma , travis, toplumla bağ kuramayan, yalnız bir karakterdir. yalnızlık, onun hem en büyük zayıflığı hem de şiddete yönelme sebebidir.
adalet arayışı, kendi ahlak anlayışına göre “yozlaşmışları” temizlemeye çalışır. ancak bunu yaparken şiddeti kullanması, ahlakını sorgulatır.
psikolojik çözülme, travis'in ruhsal çöküşü, şehrin kaosuyla birleşerek onu patlamaya hazır bir bomba haline getirir.
Jodie Foster filmi çekilirken 12 yasındaydı ve filmdeki bazi sahneler için uygun degildi. Bu sahneler için dublörü olarak 19 yaginda olan ablası Connie Foster kullanildi.
film, hem sinematik anlatımı hem de robert de niro'nun performansıyla bir kült klasik olmuştur.
travis'in hikayesi, toplumun dışına itilmiş bireylerin çaresizliği ve şiddetin altında yatan psikolojik dinamikleri anlamak için bir bakış açısı sunar.
Tumblr media
0 notes