#parıl parıl ya
Explore tagged Tumblr posts
Text
kendime nazar değdiricem az kaldı
3 notes
·
View notes
Text
Arkadaşın nişan sonrası partisi için kendime parlak yeşil sırt dekolteli bir elbise aldım. İlk giydiğimde çok hoşuma gitti, az önce bir daha denedim ve iç sesim resmen ikiye bölündü:
“Oa ne güzel yakıştı renk ya bir de parıl parıl!” vs “ama biraz da folyoya sarılmış fok balığına benzemedin mi?”
“Sırt dekoltesi de şahane, çok seksi” vs “hıı katlanan sırt yağlarınla da aynen öyle oldu baksana ele geliyorlar”
“Ya kendini güzel hissetmek, öyle bir enerji yaymak diye bir şey var neticede. Evet fiziği daha düzgün birine daha çok yakışabilirdi ama sana yakışmadığı anlamına gelmez bu?” Vs “bu da biraz kendini kandırmak değil mi şekerim? Baya göt göbek ortada işte”
Yılmıyorum yine de. Fazla kilolarım değerimi azaltmıyor. Hem elbiseyi giyeceğim hem de deliler gibi dans edip eğleneceğim oh olsun.
27 notes
·
View notes
Text
30 Ocak 2024
Soyunma odasında Nagiş'le otururken telefon çaldı.
"Çıktım ben."
"Tamam ben de çıkıyorum o zaman."
Danışma masasında Mete Bey duruyordu.
"Ali geldi!" dedi beni görünce heyecanla.
"Biliyorum." dedim.
"Haberleştiniz yani?" diye sordu Mete Bey.
"Evet evet." Dedim. Gülümsedik.
Bütün dünya biliyordu ona ne kadar aşık olduğumu.
Kafeye girdiğimde barın önünde içecek alıyordu. Işıl ışıldı her zamanki gibi sevdiğim adam. Kocaman gülümsedim. Selamlaştık. Sarıldım tek kolumla. Uzun zaman sonra kokusu doldu içime.
"Sen bir şey içiyor musun?" diye sordu.
"Yok, teşekkür ederim." dedim.
Bunu söyledikten sonra aklıma ilk defa birlikte sigara almaya gittiğimiz gün geldi.
"Sen de alacak mısın?" demişti. Teşekkür etmiştim yine. Sonra utanmıştım. Adam ısmarlayayım mı diye sormamıştı. Sormuştu sadece.
Bu defa utanmadım. Alıştık birbirimize.
Oturduk sonra. Siyah cap'ini takmış.
Bir şeyler öğretti bana her zamanki gibi. Arada biraz dalga geçtim onunla. Bolca güldük. Hayatımı sordu, arkadaşlarımı sordu. "Kimse kalmadı." dedim. Neler olduğunu anlattım. Recep'in bana "egoist" dediğini anlattığımda "Sana?" diye şaşırdı Ali. Yine de konuyu sadece benden dinlediğini söyleyerek objektif olmaya çalıştı.
"Annemsin şu an. O da asla beni haklı bulmaz. Anne! Anne!" dedim gülerek. O da güldü. "Annen haklıymış o zaman." dedi.
"Evet, her zaman öyledir."
"Her zaman olamaz da..."
Gülümsüyorduk hâlâ.
"Eğer çevrende hiçkimse kalmadıysa o zaman kendini sorgulaman gerekir. Öz eleştiri, önemlidir. Yapılması gerekir. Ama eğer gerçek dostların duruyorsa çevren bir azalmaya gitmişse o zaman bir yükseliş dönemindesin demektir. Geliştiğin anlamına gelir. Çevrende tabii ki azalma yaşanır çünkü artık o insanlarla aynı vizyonu paylaşmıyorsundur. Bu yaşanır. Sen yükseldikçe çevren azalır."
Bu sözleri duymak geçirdiğim koca bir dönem boyunca anlamlandıramadığım her şeyin kafamda oturmasını sağlamıştı.
Biraz daha konuştuk. İngilizceden, hayallerden, hedeflerimizden...
"Spora yoğunluktan mı gelemiyorsun?" diye sordum fırsatını bulduğum bir ara.
"Evet ya..." dedi yüzünde gözleri parıl parıl hüzünlü bir gülümsemeyle.
O an anladım Ali'nin geldiği gün neden spor hakkında konuşmaya katlanamadığını. Üzgündü. Ama o normal insanlar gibi üzgün görünemez. Gergin olur, sinirli görünür, ters konuşur. Tıpkı ben gibi...
"Ama olsun. Bu benim için bir ara. Şu an yapmam gereken şeylere odaklanmalıyım ki ileride istediğim hayatı yaşayabileyim. Sporuma gidebileyim."
Neler yapmak istediğini anlattı bir ara.
"Ne istiyorum biliyor musun?" diye cümleye başladığında kalbimde uçmayı unutmuş bütün kuşlar kanatlandı sanki. Sevdiğim adam vardı karşımda. Araya giren uzun bir ayrılığın sonunda, tanıdığım, özlediğim adamı bulmuştum.
Bana geçmişini, geleceğini, gününü anlatan adam... Arkadaşım olan Ali vardı karşımda.
Annem yine haklıydı. Arkadaş kalmamız gerektiğini söylemişti. Acele etmiştim.
"Aşk, arkadaşlıkla başlar.
Güçlü bir arkadaşlık...
İkinizin de birbirinize karşı tamamen açık olabileceğiniz bir arkadaşlık...
Sonra arkadaşlığı en güzel şeye dönüştüren romantizm gelir."
Az şey gördüğümü söyledi bana Ali. İnsanlarla yaşadığım karmaşanın buradan geldiğini söyledi.
"Bu şehirde görebileceğin insan çeşidi tek tip."
"Sana daha önce söylemiştim. Bildiğim her şeyi on altı yaşımda oturtmuştum diye. Şimdi öyle bir dönemdeyim ki bildiğim her şeyi baştan sorguluyorum. Her şeyi yeniden öğreniyor gibiyim. İkinci ergenliğe falan girmiş olmalıyım." dedim gülerek.
"Zaten ergenliğin çıkışı başka bir şey. Bi tam o ergenlik dönemi var. 16-17 yaşlar. Bir de çıkışı var işte 20-21 yaşları. O dönem daha zor." dedi.
Sonra 22,23 yaşlarından bahsetti. Okul bitince ne yapacağım stresinin iş bulunca geçmediğini, daha da katlandığını söyledi.
"Ben meseleyi para sanıyordum." dedi. "Şu an mesela çok iyi para kazanıyorum. Yani bana yetiyor. Ama daha stresliyim mesela. Çünkü bir iş kurmaya çalışıyoruz. Olacak mı, olmayacak mı, nasıl olacak korkuları... Para değilmiş yani mesele."
"İş büyüdükçe stres artıyor değil mi?" diye sordum.
"Evet." diye onayladı.
Burak'ın çıkmasına yakın mail geldi telefonuna. Tabletini çıkardı çizim düzenlemek için. Ben de günü tadında bırakmak istedim.
"Ben kalkayım yavaştan. Hem senin çizim yapman gerekiyor, Burak da gelecek siz erkek erkeğe oturursunuz."
Ali biraz düşündü.
"Sen bilirsin." dedi.
Tabletini kenara çekti. Beni yolcu etmeye hazırlandı. Ayağa kalktık. Bu defa iki kolumu boynuna dolayıp sırtını sıvazladım.
Tıpkı eskisi gibi...
Çok uzun zaman olmuştu. Özlemişim. İyileşiyormuşuz hissinden fazlasıydı. Daha ne kadar aşık olunabilirdi ki bir adama? Olunurmuş. Üç mevsim geçirdik. Şimdi bahar kapıda.
İkinci defa hayatıma girer mi acaba yeni baharda?
✨Günümüz✨
Onunla geçirdiğim günleri çok az yazdığımı fark ettim zaman geçtikçe. İlaç kullanmaya başladığımda unutma korkusundan sık sık yazmaya başlamıştım. Hafızam her günün sonunda siliniyordu sanki. Ben de unutmak istemediğim bir şey olduğunda yazıyordum mutlaka.
Ama onunla geçirdiğim günler öyle değildi. Benim antidepresanım oydu. Unutmak da mümkün değildi. Yazmadığım günleri bile taptaze hatırlıyorum hâlâ.
Bahar geldiğinde hayatımdan tamamen çıktı. Ben iyileşiyoruz sanarken günün birinde yok oldu. Altı ay geçti. Ben hâlâ neye üzülsem onun gidişine ağlıyorum.
#güz yarası#iyi ve güzel kadınlar hep ağlar#bu kalp seni unutur mu#umut bitti sigara ver#umutbittigezegeniyakin#günlüğüm
5 notes
·
View notes
Text
NASIL BAŞLADI-7
Akşam olunca babam geldi. Yemekler yenildi. Çaylar içildi. Televizyonun karşısına Fikret abiyle sohbete daldılar. Abim direk odasına geçti. Babam lafa girdi
-nasıl bizim kız sana iyi bakabildi mi
-Allah razı olsun ondan her şeyini verdi bana hiçbir eksiğimi boş bırakmadı
-iyi bari bş boka yaradı bizim kız desene diye güldü. Bugün Fikret abinin son günüydü yarın eve gidecekti içimde bir üzüntü yok değildi. Babam istemeden ben atıştırmalık bir şeyler hazırlamaya gittim. Fikret abi de arkamdan geldi. Sarıldı sikini dayadı
-bu an bana tanıdık geliyor Gül
-evet abi öyle aynı şeyleri giydim o zamankiyle. Şöyle uzun uzun bana bakıp
-uf ne günlerdi be çok özleyeceğim
-niye öyle dedin ki Fikret abi
-e kızım askerden geldim babamın iş yerinde bana işte var bizimkiler de bana namuslu eli yüzü düzgün bir kız bulmuşlar. Yakında düğün olur evleniriz. Ama seni unutmam arada gelir sikerim öyle kolay kolay bırakmam seni. Bugün de seni son kez sikeyim de gözüm arkada kalmasın.
-babam evde nasıl olacak ki o dedim babam bağırdı nerde kaldınız diye. Hazırladıklarımızı getirdik. Babam yine öküz gibi saldırdı. Ordan Fikret abi yine su istedi ne yapacağını anladım. Gittim mutfağa o dökmeden önce ben memelerimi amımı su ile ıslattım. Giydiklerim dapdardı. Su dökmemle meme uclarım ortaya çıktı. Amımın dudakları bile belli oluyordu. Suyu Fikret abiye getirdim. Üstümün ıslak olduğunu görünce suyu yarıda bırakıp sinsi sinsi güldü. Sonra
-amca müsaadenle Gül bacımın bana rövanş sözü vardı boyunun ölçüsünü bi alayım.
-amk koyayım bu seferde yenilirsen bir daha seni eve almam ha diyerek güldü babam. Ordan Fikret abi benle boğuşmaya başladı. Yine babamın arkasına geçtik. Babamda televizyonun karşısında televizyon izlemeye başladı yine. Fikret abi beni bu sefer direk devirdi ve üstüme çıktı. Sikini hızlı hızlı sürtüyordu. Suya attığım azdırıcı işe yaramıştı. Bakalım babam bu manzara karşısında da Fikret abiyi sevecek miydi. Beni sikip bozduktan sonra beni beğenmeyip namuslu kızla evlenecekti buna izin veremezdim. Fikret abi kudurmuş boğa gibi hırlıyordu. Ordan babam
-yavaş olun amk evi yıkacaksınız diye bağırdı. Fikret abiyi durdurana aşk olsun hayvan gibi abanıyordu. Daha ileri gitmesini bekliyordum oldu da. Azdırıcı baya kuvvetliydi herhalde taytımı ortadan ikiye ayırdı. Şimdi amım kabak gibi ortadaydı. O kadar sulanmıştı ki parıl parıl parlıyordu amım. Fikret abi bu manzaraya daha fazla dayanamayıp şortunun kenarından çıkardığı müptelası olduğum yarrağı löp diye amıma soktu. Ben bastım çığlığı. Babam arkasına dönünce şok geçirmişti. Ama Fikret abinin umrunda değildi beni sikmeye o koca yarrağını pompalamaya devam ediyordu.
-noluyon lan burda kızımı mı sikiyorsun olum sen
-bu orospu ayarttı beni Muhsin amca dayanamadım derken bile sikiyordu.
-ulan amk orospusu abinin başını mı yakacaksın sen ha. Babama inanamıyordum bu haldeyken bile onu savunuyor suçlu beni görüyordu. Ben tabi bağrıyorum hem acıdan hem zevkten.
-bağırma orospu komşular duyacak. Fikret olum sende çabuk bitir işini
-tamam Muhsin amca az kaldı. Diyerek popmalamaya devam ediyordu. Ama bu sefer öncekiler gibi değildi. Memelerimi sertçe emip ısırıyor bağırmıyım diye ağzımı kapatıp öyle sikiyordu. Babam odasına çekildi belli ki bu kadarını da beklemiyordu Fikret abiden. Fikret abinin canına minnet işine geldi. Beni kaldırıp havada sikmeye başladı. Ben artık acı ve zevkten ağlamaya başladım.
-Fikret abi nolur boşal dayanamıyorum.
-sus orospu hepsi senin başının altından çıktı dimi. 5 dk öyle siktikten sonra hönkürerek boşaldı. O anda babam içeri girdi oturun dedi yüksek sesle. İkimiz de hızlı hızlı nefes alıp veriyorduk. Babam söze girdi
-naptın olum sen
-Muhsin amca benim suçum yok bu orospu ayarttı beni. Beni hemen satmıştı piç.
-baba valla ben bir şey yapmadım. Yine yan oturmuş bacaklarımı kendime çekmiştim. O sulu amımdan Fikret abinin dölleri akıyordu. Babam onu görünce
-olum bari amına boşalmasaydın ya hamile kalırsa.
-tutamadım kendimi Muhsin amca hem sen bilirsin kaç aydır karı görmedim ben de erkeğim sonuçta dayamadım artık
-neyse bu aramızda kalsın. Kız 18 ine gelince evlenirsiniz çözülür. Ordan Fikret abi hemen atıldı
-amk ben evlenmem kızınla kim siktiyse o evlensin bak kanı da akmadı benim başıma kakamazsınız orospuyu. Fikret abiye inanamıyordum. Sanki beni siken beni bozan o değilmiş gibi konuşuyordu. Babam o zaman ilk defa amıma baktı ama biraz uzun baktı büyük ihtimalle görüntü cezbetmişti . Kan akmıyordu sadece Fikret abinin dölü akıyordu. Babam bir hışımla kalktı bana tokat attı.
-ulan orospu kime siktirdin kendini He. Çocuğun başına mı yakacaksın. Niye ayartıyorsun çocuğu orospu mu olacaksın başımıza. Fikret abi araya girdi.
-tamam oldu bitti Muhsin amca cahilliğine ver yapmış bir hata.
-onu öldürecem bırak Fikret
-amca yapma etme ben kimseye bir şey demem. 18 e girince biriyle evlendirirsin konu kapanır elini kana bulama onun için.
Fikret abinin bu konuşmasıyla biraz da olsun sakinleşmişti babam.
-vay orospu git kendini siktir sonra bu adama çamur at He. Niyetin neydi senin He.
Ben ağlayarak odama çekildim. Sabaha kadar da çıkmadım. Sonra abim geldi bir de o dövdü beni. Ulan amk bir engel olamadın seni sikmesine orospu başımıza ne işler açtın diye bağırarak gitti. Sabah oldu herkes evden gitti. Ben oturup ağlamaya başladım. İlk hoşuma giden anlar şimdi hayatımı bok etmişti. Tam bunları düşünürken yine azmaya başladım. Fikret abi alıştırmıştı şimdi o da yoktu. Evden çıkmama da izin yoktu. Kara kara düşünmeye başladım.
117 notes
·
View notes
Text
Mesela manolya, susuyorsun ama istediğin tek şey konuşmak. Lakin cümlelerinin ne denli eksik olduğunun da farkındasın. O yüzden susuyorsun. Yarım yamalak olsun istemiyorsun. Oysa boğazına yapışıyor kelimeler. Peşini bırakmıyor. Anlatmak istediğin bir şeyler var ama kelimeler birleşmiyor. Aklında bir manzara var ama cümleler yetmiyor. Susuyorsun. Elinden bir şey gelmiyor. Zihnini işgal eden görüntüsü susmana izin vermezken yine de anlamlı tek bir cümle kuramıyorsun. Gözleri mi güzel bakışları mı diyorsun. Elbette gülüşü. Tartışmaya açık olmayan muğlak bir bakışla gülümsüyor. Ne hissettiğini anlamıyorsun. Yalnızca merak ediyorsun. Ne hissettiğini. Bir sonucu yok. Henüz adını bilmediğin bir his. Tanımlamak imkansız. Gözleri, bakışı, gülüşü aynı ışıkların olmadığı bir gecede parıl parıl parlayan yıldızlar gibi. Bakmaktan vazgeçemiyorsun. Buna tanıklık edip bunu tanımlayamıyorsun. Hadi anlat bana, her şeyi. Hakkındaki her bir detayı. Gözlerindeki o bakışı anlat. Nasıl öyle bakabildiğini. Nasıl öyle gülebildiğini. Diyorum ya her bir detayı en ince ayrıntısına kadar. Belki asırlar, belki milenyumlar. Sen yeterki anlat.
3 notes
·
View notes
Text
"ALLAH'ım, güçsüzlüğümü, zaafımı ve insanlar nazarında hakir görülmemi sana şikâyet ediyorum. Ya Erhamerrahimîn! Sen hor ve hakir görülen biçarelerin RABB'isin. Benim de RABB'imsin... Beni kime bırakıyorsun? Kötü sözlü, kötü yüzlü uzak kimselere mi, yoksa işime müdahil düşmana mı? Eğer bana karşı gazabın yoksa, çektiğim mihnetlere, belâlara hiç aldırmam. Ancak afiyetin arzu edilecek şekilde daha ferah-feza, daha geniştir. İlâhî, gazabına giriftâr yahut hoşnutsuzluğuna düçâr olmaktan, senin o zulmetleri parıl parıl parlatan dünya ve âhiret işlerinin medâr-ı salâhı Nûr-u Vechine sığınırım. İlâhî, Sen razı olasıya kadar Senin affını muntazırım! İlâhî, bütün havl ve kuvvet sadece Senin elindedir."
6 notes
·
View notes
Text
şu havalar tam benim havalar ya, güneş yok ve esiyor. ne öyle gay gibi parıl parıl delikanlı dediğin kasvetli ve leş gibi hava sever
18 notes
·
View notes
Text
Bir yol-Bir aşk hikayesi
İlham geldi bir kere durmuyor kalem
Durmadan, bitmek tükenmek bilmeden yazıyor da yazıyor
Zor ve uzun bir gün geçirdim dostlar
Sabah 5'te aydı mesela gün bugün bana
6'da çıkılan yol ve gidilen uçsuz bucaksız otoban
Aslında 450 km bir şey değil ama
Gidişi-dönüşü aynı gün yapınca basıyor afakanlar
Şerit, şerit, şerit, kamyon, şerit, şerit, kamyon
81,59,77,34,06,16,41 Ankara yolu plakaları
//
Yol sıkıcı ama bir çift mavi göz zihnimde eşlik etti bana
Aklımdan hiç çıkmayan
Ay gibi bir yüzün tam ortasında
Parıl-parıl parlayan bir çift mavi göz
Işık tuttu yoluma, yol gösterdi aslında bana
Aşık da değilim ona aslında ama
Çok hayranım bu kadına
Hani vardır ya, bir dizi karakterine aşık olunma
İşte böyle bir aşk benimkisi
İmkansız olduğunu bildiğim halde
Ölümüne sevilen bir aşk hali bende
//
Hatta ona da bir çift sözüm var buradan:
Biliyorum bazen çok geliyor sana sözüm
Ne yapayım, elimde değil çok güzel bakıyor bir çift mavi gözün
O kadar güzel ki özün
Başka bir dine dahi mensup edebilir tek bir sözün
Öyle bir kadınsın ki hayallerimi süsleyen
Durmuyor kalem seni düşününce
Akıp gidiyor kelam öylesine en derine
Bir gurbet hasreti misali uzakta da olsa gönül istiyor görmeyi
Gönül diyor ki; yaz bunu, dök şiire
Yükselsin şiir adıyla, sözüyle, gülüşüyle
//
Çok isterdim inan bende başkasına şiir yazmayı
Olmuyor işte, denedim çıkmıyor bu kadar güzeli
En güzeli de sen olduğuna göre
Yazmaya devam edecek @biredebi sana
Yazacak en güzel sözü, en güzeline
Dökecek göğsünde ne var ise ortaya
Sonunda çıkacak işte öyle bir şeyler
#edebiyat#yazmak#blog yazısı#blog yazıları#tumblr şiir#edebi yazılar#şiir#aşk şiiri#şiirhayattır#şiirler#biredebi#Okyanus ruhlu kadın
4 notes
·
View notes
Text
Hünerli Adam (Handy Man)
Orijinal Sanatçı: Perfume Vokal: Perfume View the official MV here
Asla motive olamıyorum, olamıyorum. Ah canım, hiç de ilgi çekici değil. Birazdan o zaman gelecek olsa da Nasıl heyecanlı olunacağı bana anlatılmadı.
Salla, salla, sallanan da sallanan hislerim Hâlâ yok olmuyor. Her nasılsa hiçbir şey yolunda gitmiyor. Bu kesinlikle, hiç şüphesiz, benim suçum.
Her nasılsa, her nasılsa bu kötü, çok kötü. Aşktan uzak olduğumdan mı? Hey, hünerli adam. "Bana herhangi bir şeyde, her şeyde gelebilirsin." demeni istiyorum. Ya öyle ya da böyle, lütfen hünerli adam.
Her nasılsa, her nasılsa bu son derece samimi. "Bu aşk çok ağır." gibi şeyler diyebilmek istiyorum. Gerçek aşkı gerçekten deneyimlemek istiyorum. Ya öyle ya da böyle, lütfen hünerli mi hünerli adam.
Hey, baksana, o "kız" gibi biri olursam Dilediğim her şey gerçek olur mu? Parıl parıl parlayan aksesuarlarımla Işıldayabildiğim kadar ışıldayacağım.
Ara sıra sen olmak istiyorum. Seni taklit etmeye çalışıyorum fakat Her nasılsa hiçbir şey yolunda gitmiyor. Bu kesinlikle, hiç şüphesiz, benim suçum.
Her nasılsa, her nasılsa bu kötü, çok kötü. Aşktan uzak olduğumdan mı? Hey, hünerli adam. "Bana herhangi bir şeyde, her şeyde gelebilirsin." demeni istiyorum. Ya öyle ya da böyle, lütfen hünerli adam.
Her nasılsa, her nasılsa bu son derece samimi. "Bu aşk çok ağır." gibi şeyler diyebilmek istiyorum. Gerçek aşkı gerçekten deneyimlemek istiyorum. Ya öyle ya da böyle, lütfen hünerli mi hünerli adam.
Her nasılsa, her nasılsa bu kötü, çok kötü. Aşktan uzak olduğumdan mı? Hey, hünerli adam. "Bana herhangi bir şeyde, her şeyde gelebilirsin." demeni istiyorum. Ya öyle ya da böyle, lütfen hünerli adam.
Her nasılsa, her nasılsa bu son derece samimi. "Bu aşk çok ağır." gibi şeyler diyebilmek istiyorum. Gerçek aşkı gerçekten deneyimlemek istiyorum. Ya öyle ya da böyle, lütfen hünerli mi hünerli adam.
Hünerli mi hünerli adam. Hünerli mi hünerli adam.
Hünerli mi hünerli adam.
0 notes
Text
nars - orgasmx yanak paleti
uzun süredir annemin revlon 3lü yüz paletine özenerek benzer bir şeyler bakıyordum. bronzer ya da kontür çok yapmadığım için allık ve aydınlatıcı bir arada olan bir ürün olabilir diye düşünüyodum. makyajtrendi sitesinden bu ürünü uygun fiyata bulunca aldım. her biri 3,33gr ürün içeren 3 pan mevcut. ilki orgasm aydınlatıcı, ikincisi orgasm allık ve üçüncüsü de orgasmx allık. paletin kendi aynası ve lastik bandı var, iyi ki de var, çünkü bir süre sonra menteşelerinden kırıldı. şimdi bir yere götürecek olursam bandına sarıp götürüyorum.
#1_orgasm (aydınlatıcı)_/ genel olarak paletle alakasız bulduğum bir renk. orgasm allığın kendisi açık-orta tene hitap ederken bu kadar altın rengi parıl parıl bir aydınlatıcı kime göre yapılmış bilmiyorum. orta derecede sıcak tonlu, inci kaplamalı açık bakır renkte olan, markanın sonradan çıkardığı aydınlatıcı bile daha iyi kombinlenir allıklarla. thebalm mary lou'ya benzeteceğim ama haksızlık olacak mary lou'ya... ancak far ya da vücut aydınlatıcısı olarak kullanacağım sarı renkte bir aydınlatıcı.
#2_orgasm_/ sıcak, altın ışıltılı ve soluk mikro ışıltılı, daha parlak, açık-orta pembe bir renk. doku olarak daha sıkı, sert ve kuru. dokusu, her kullanımla yumuşuyor, bu yüzden büyük ve daha yoğun fırçalar uygulaması için daha iyi olabilir. rengin uygulanmasında ve dağıtılmasında herhangi bir sorun yaşamadım. gözle görülür şekilde solmadan önce 8,5 saat boyunca güzel bir şekilde yüzde kalıyor.
#3_orgasmx_/ parıltılı, orta-koyu pembe-mercan bazlı ve baştan sona ince, altın ışıltılı bir allık rengi. daha parlak bir görünümü var. orijinal Orgasm allığa kıyasla çok daha sıcak, daha derin ve daha pürüzsüz bir parlaklığa sahip. dokunuşta biraz daha kuru, neredeyse kâğıtsı bir his veriyor. kalıcılığı orgasm allıkla aynı.
0 notes
Text
4 Aralık
Telefondan başlık atmayı bulamadım. ikinci günüme göre oldukça istikrarlıyım. henüz ikinci günden yapmaktan sıkıldığım ya da unuttuğum tecrübelerim olduğu için ikinci günüme göre diyorum. Ekrana bakmaktan artık gözlerim ağrıyor umarım yaşlandığımda çok pişman olmam. Olacağıma da emin gibiyim bi yandan. Hiçbir zaman geleceğimi düşünmeden yaşıyorum ama aynı zamanda sürekli geleceği düşünerek yaşıyorum. Nasıl oluyo bu? Böyle bi şeyler işte.
Bugün de işte hayat bu ya da yaşamak ne güzel şey dedirtecek kadar yükselten bi aksiyon yaşamadım. Mevsim kış doğa öldü. Çiçek kokusu, cıvıldayan kuş sesleri, parıl parıl bi deniz, bronzlaşmış bi cilt ya da sararmış saçlarım yok. Bunlardan biri olsa evet hayata tutunma hissim büyük ölçüde artardı ama yine de ördek gördüm yeşil başlı. Bi sürü arasından ağzındaki küçük ekmeği slolom yaparak kaçırdı. Bi de ölü yavru kedi gördüm. Bu ikisi birbirini nötrledi. Bu metinleri justify etmenin bi yolu yok mu?
İşte slolomcu o yeşil başlı ördek
0 notes
Text
geçen yıl mı önceki yıl mı bilmiyorum, yine acıdan iki büklüm olduğum ciğerime nefes geçmeyen bir gece idi, -artık böyle bir his yok hayatımda- balkonda oturup ızdırabımı körükleyen şeyler okuyor dinliyor bakıyordum. sonra, saat üç suları, karşıdaki iki dağın ortasından ay, dolunay, tepsi gibi parıl parıl. yükseldi. durdum aya baktım baktım baktım. galiba o geceden sonra bir daha balkonda o saatlere kadar oturmadım. galiba o geceden sonra ızdırabın korları bir daha alevlenmedi. galiba o geceden sonra acıyı bıraktım. ya da o beni. galiba.
8 notes
·
View notes
Note
Yüzünü yıkamıs da foti çekmiş çünkü
yo diyorum ya güneş gibiyim parıl parıl parlıyorum diye kendi ışığım o benim inanmıyon mu
4 notes
·
View notes
Text
Montaigne’den Denemeler’i bitirdim dün. “Ölüyoruz” diyor, aslında yaşadığımız her an. Doğduk. Her gün ölüme doğru yürüyoruz. Bir gün varacağız. Çıkmıyor aklımdan. Bir gün varacağım. Ve diyeceğim ki: “Göz açıp kapayana dek geçti, hiçbir şey anlamadım.” Şimdiye dek nasıl hiçbir şey anlamadıysam, zamanın akışından.
Eğer yaşlanana dek yaşarsam, yüzümde derin çizgilerle, belki ellerim titrerken; cılız beyaz saçlarımın altından iki göz parıl parıl parlasın istiyorum. Çok istiyorum. Belki sadece bunu istiyorum. “Yaşadım” diyebilsem ben de Bedri Rahmi gibi...
Yıllarım geçerken bu arayış ile ulaştığım hiçbir kapının olmayışı, duraklar arasındaki bu savruluşum beni öfkelendiriyor. Korkuyorum. Ya dolduramazsam göğsümdeki bu boşluğu yaşamakla? Ya bedenim yıllar görüp geçirdiğinde içimdeki o küçük kız, tırnaklarını kemirip durursa, nefretle bakarsa bana?
Günün, anın, zamanın, devrin içinde yaşamak. Tamam. Ama ömrün içine hiç kavuşulmayacak fakat daima peşinden koşulacak, nefes tadında bir anlam sıkıştırmak... Burada tıkanıyorum.
Bazen tüm bunlar üzerinde bu kadar düşünüyor, kafa yoruyor olmanın zararlarını da görüyorum. Sadece yaşamak, hatta biraz cahil kafayla yaşamak gereken çok şey var. Bunu da biliyorum.
Henüz bir dengede değilim, ipin üzerinden düşüp duruyorum, korkuyla sıçrıyorum yatağımdan, bir rüyaya dalıyorum.
Dengeyi bulacak mıyım?
Yaşadım, diyecek miyim?
“Yaşadım
Yıldızlar şahidimdir
Erik ağaçları şahidimdir
Yaşadım avuçlarımın gücü yettiği kadar
Dağları, meyveleri ve kadınları.
İncir dallarına yürüyen su
Yonca tarlasından gelen nefes
Yollar ve türküler şahidimdir.”
Bedri Rahmi EYÜBOĞLU
67 notes
·
View notes
Text
Saat bilinmez , zaman geceyarısı bir küçük sokak ışığı... Kimsecikler yok , herkes evde, herkes uyuyor. Işıklar kapalı , kapkaranlık her yer. Bir tek o sokak ışığı , bir tek o sokak ışığı altın sarısı ışığını parıl parıl kendisini aydınlatıyor. Bir tek o görünüyor sokakta ama kimse onu görmüyor. Herkes evinde uyuyor. Kimse bu güzel ışığı görmüyor. Bu ışık tek başına , karanlıkta , her türlü kötülüğe savunmasız . Tek amacı güzel ışığını saçmak saf ve temiz bir şekilde. Sonra sabah oluyor. Işığı sönüyor. Çünkü ortaya Güneş çıkıyor. Güneş tüm ihtişamını ortaya koyuyor. Herkes uyanmaya başlıyor. Kimileri işine, okuluna ya da herhangi bir yere gidiyor; kimileri dışarısını izliyor , kimileri hala evdeki işlerle uğraşıyor ama insanlar ne yapıyor olsalar bile Güneş'i seviyorlar. Güneş'in ışığına hayranlar ama kimse o sokak lambasını fark etmiyor. Çünkü ışığı sönük. İşte kendini buna benzetiyor gibi , tıpkı küçük sokak lambası gibi...
4 notes
·
View notes
Text
Hep yıldızlar abartıldı. Ben de severim yıldızları, parıl parıl göz kırpıyorlar. Ama ben bomboş ya da bulutlu bir gökyüzünü daha çok severim. Gökyüzü, özgür bir yerdir. Bir gün özgür olduğumda çıkacağım oraya...
8 notes
·
View notes