#o kadar tuhaf hissediyorum ki
Explore tagged Tumblr posts
Text
Çok yorgunum uyuyayım en iyisi
#fotoğrafları falan yarın düzenlerim#kafam o kadar dolu ki arkadaslar#o kadar tuhaf hissediyorum ki#bir yandan mutluyum çünkü küçükken hayranı olduğum oyuncuyla tanıştım#yeni oyuncular tanıdım sohbet ettik tiyatrocu olmak istediğimi anlattım çok güzel bir anı çok güzeldi gerçekten#bir yandan da okulda olanlar#aklıma geldikçe kalbim acıyor
1 note
·
View note
Text
Beni yargılamadan,benden şüphe duymadan,beni koşulsuz-karşılıksız sevmene ihtiyacım var. Ama sen çoktan gittin şu an çok fazla ihtiyacım olduğunda yanımda yoksun. Gideceğim şehiri bile bilmiyorsun eğer bilseydin mutluluktan havaya uçacağına yemin edebilirim. Ben çok özledim çok hasret kaldım sana,gittiğinde gözlerin açık gitmiştin 13 yaşındaydım gözlerini ben kapattım hissettin mi bilmiyorum ama ben senin o soğuk bedenini hissedip sana sarılmıştım belki birazcık ısınırsın diye. Seni yıkarken saçından o tokayı çekip almıştım saç tellerin duruyordu ve hâlâ da duruyor. Yanımdaymışsın gibi hissediyorum üzüldüğüm de güldüğüm de hep o yanımda oluyor çünkü sen yoksun. Ölmeden önce bana çikolata almıştın o da duruyor ama çok küflü,olsun senden kalan bir şey en azından. Aldığın çikolatalı sabun,çikolatayı çok sevdiğimi bildiğin için almıştın. O gün o beyaz çarşaf içinde o kadar güzeldin ki sadece bakıp gülümsedim ilk başta korkma dediler ama ben zaten asla korkmamıştım dünyanın en güzel insanı olarak orada uyuyordun. 7 yıl olacak ama ben hâlâ dünmüş gibi hissediyorum,söz veriyorum isteklerini bir bir yerine getireceğim. Seni her şeyden çok seviyorum.
İlk defa böylece uzun bir yazı yazdım kendimi tuhaf hissediyorum
38 notes
·
View notes
Text
HAK, HUKUK, CİNNET
Ülkedeki son günümde Mado'da tüketici hakkımı sonuna kadar savunduğum için kavga ettim. Bi anda Mado'nun avukatıyla telefonda konuşurken buldum kendimi. Araba sürerken tekrar aradı ama açamadım. Mailini bulursam bi mail göndereceğim.
Söke söke hakkımı aldım tabii ki bir şey yapacağımı anlayınca da "barışalım kırgın ayrılmayalım" diyor, iğreenççççç. Avukatı tekrar arayıp biz hanımefendinin istediği şekilde yaptık ama tüketici hakem heyetine gitmeyeceğim demiyor hala falan dedi. (Avukat nazikti ama yetmez orada sen o adama hukuku uygulatmayacaksan napıyosun???)
Tüketici hak mücadelesinde kendimi @uzuunyollar 'ın Mado şubesi gibi hissediyorum şu anda.
Bir de okumamış insanların okumuş insan nefreti çok enteresan ve kendini tuhaf söylemlerle belli ediyor, yazarsam bunu da anlatıcam şimdi bavul hazırlamam lazım.
Gelirken felaket trafik vardı ve sağa dönecek olan 14 ve 16 plakalı iki arabaya yol verdim, sinyal verdikleri için. Arkamdaki araba nasıl korna çalıp el kol hareketi yapıyor onlara yol verdiğim için. Oha yaa!!
Arkadaşlar ben köyümde ne kadar huzurluymuşum. Eve yakın bi kolej var, veliler kocaman arabalarıyla gelip yolun ortasında durup trafiği kilitliyor ve üstüne şak diye yola doğru kapı açıyorlar, buna kimse korna çalmıyor. Niye?
Ve son caddeye ulaştığımda sollama yasağı olan yerde karşı şerit tamamen kilit olmuşken, benim şeridimden bildiğiniz ters yönden yardırarak gelen dobloya sadece ben uzun uzun korna çaldım. Böyle şeylere niye korna çalmıyorsunuZ? Nefret ediyorum hepinizden.
Sadece korna yetmedi, sabrıma ayrılan sürenin sonuna geldiğimiz için bir de "ORRRRRRROSPUUUUU ÇOCUĞUUUUUUU" diye bağırdım. Öncelikle bu lafa çok üzülecek annemden, sonra da kendim başta olmak üzere tüm kadınlardan özür diliyorum bu cinsiyetçi küfür için. Böyle bir durumda stressiz relieve için "PEZEVENK ÇOCUĞU" diye bağırmaya çalışacağım bundan sonra.
Annecim ve içimdeki hanım hanımcık japoncameskencim siz iki durumda da çok üzüleceksiniz ama en azından ikincisi kadınlara ve cinsel yaşamlarına karışmayan bi ifade. Peki diyeceksiniz, babasının suçu ne? Suç bireyseldir elbette ama bazen de prezervatif zorunlu olmalı.
Off neler diyorum. Bi an önce minik şehrime, sakinliğime ve edebime geri dönmeliyim. Şaka bi yana Hollanda'da edepli olmak kolay, sen hiç iş ve okul çıkışı Ankara trafiğinde araba sürmek zorunda kaldın mı diye sorarlar insana.
Seni hiç özlememem için bana böyle bi uğurlama hazırladığın için teşekkür ederim Türkiyem.
32 notes
·
View notes
Text
12 yıllık arkadaşımla aylar sonra tekrar konuşmaya başlayınca içimdeki boşluk hissinin tam anlamıyla olmasada gittiğini hissediyorum belki de boşluk hissi tamamen budur geçmişteki insanların hayatınızdaki yeridir benim için çok özel birisi ve yazdığına o kadar mutlu oldum ki konuşurken ağladım hatta hâlâ konuşuyoruz ve ben hâlâ ağlıyorum çok tuhaf hissettirdi onunla konuşmak ama güzel bir tuhaflık kendisi adına mutlu olduğum çok şey yaşamış ve onun için gururlanmayı özlemişim onun sevinciyle sevinmeyi özlemişim
56 notes
·
View notes
Note
insanların kendini önemsemeni, düşünmeni bencillik ve ego olarak adlandırmaları sence de tuhaf değil mi? hani kastettiğim kötü anlamda söylüyorlar bunları. insan kendini düşünmezse kimi düşünecek? bazen gerçekten kendimi önemsediğim için tuhaf hissediyorum.. hatta sırf bu yüzden değil aptal normallik yargıları yüzünden, bu "elalem" yüzünden sürekli kendimi tuhaf ve yaftalanmış hissetmekten yoruldum. ama sonra bakıyorum ve diyorum ki bu insanlar ve yaptıkları normalse ben normal olmak istemiyorum
Birkaç yıl önce linç yediğim zaman çok üzülmüştüm ve haksızlığa uğradığımı hissetmiştim, birisi bana dedi ki “bunları görecek kadar boş zamanın var mı?” ne demek istediğini hemen anlamadım ama sonra düşününce atıyorum magazinsel bir olaya bakmak yerine yapabileceğim bin tane şey var en basitinden güzel bir film izlemek ya da bana yazılan ve kontrol edemeyeceğim şeylerle zaman harcamak yerine de yapacağım çok şey var. Diyeceğim o ki ne başkaları hakkında bu kadar yani öyleymiş böyleymiş diyecek kadar boş zamanınız olsun ne de sizin hakkınızda söylenenleri duyacak kadar. Zaman çok kıymetli, her saniye öyle benim bildiğim tek şey bu
143 notes
·
View notes
Text
anneme hayatımdaki beyefendiyi artık anlatma vakti geldi. maalesef bazı durumlardan dolayı bu zamana kadar erteledim fakat çok şükür artık düzlükteyiz. bu yüzden de doğru zamanı kolluyorum. tabii o an gelene kadar da sürekli içimden nasıl anlatacağımı, nelerden bahsedeceğimi geçiriyorum. bulaşık yıkarken, evi süpürürken, dizi/film izlerken, yolda yürürken, arabada giderken. haliyle içim dolup dolup taşıyor ona doğru. çünkü bir insan nasıl bu kadar güzel sevebilir bilmiyorum. aklımdan her seferinde onunla ilgili başka bir şey geçiyor ve ben her seferinde bir şeyleri yeniden fark edip mutluluktan havalara uçuyorum. şu an yazacaklarımı yazmayacaktım bazı şeyleri tetiklememesi ve belki okuyanlar için kötü şeyleri hatırlatmaması açısından ama özellikle anlatacağım bu olayda daha çok iyi anlamıştım, onun bana yuva benim de ona yuva olduğumu. gece 4.17 de hatay'daydı malum gecede ve o bana 4.25te iyi miyim diye mesaj atmış, aramış. can havliyle çıkıp kurtulduğu anda beni aramış. hâlâ düşündükçe öyle tuhaf hissediyorum ki. o an aklına nasıl gelebildim, bilmiyorum. çok zor bir süreçti ama onun bana davranışı hiç değişmedi her an beni haberdar etti merakta kalmamam için. bu benim için çok büyük bir şey.
sonra muğla'da çalıştığı dönem. saatlerce ayakta bulaşık yıkardı. bakın ben o yorgunluğa dayanamazdım. gece onbirde gelip mesajlaşmaya devam etmek isterdi ama yorgunluktan "sen yazsan ben ses atsam olur mu, böylece daha uzun konuşuruz" derdi. normalde kafada kurulacak bir dönemde bana öyle güzel vakit ayırıyordu ki şüphe duymaya fırsatım olmuyordu. vize/final dönemlerimde artık çalışamayacağımı, yorulduğumu söylediğimde hemen arayıp hadi bir de bana anlat derdi. gece bir, ben research konularımı anlatırdım. en çok sıkıldığım dersi o uykusunun arasında dinleyip bir de gidip araştırır şöyle bir şey de varmış, derdi. ertesi gün sınavdan çıktıktan sonra "şöyle şöyle soru çıktı" dediğimde cevabı bu mu derdi. yani nasıl beni o kadar iyi dinlemiş olabilirsin o saatte?? çıldırıyorum bunları düşündükçe. sonra dersin pdfini isterdi benim yorulduğum yerde o okuyup anlatmaya başlardı. sevgi gerçekten emek isteyen ve o emeği verdiğinde çok çiçek açtıran bir şey. çok seviyorum ve çok çiçek açıyorum, sayesinde. anneme de bu yüzden anlatırken çok rahat ve güvenerek anlatacağım. tek bir pürüz var o da sanal olarak tanışmış olmamız. sanal ama öyle selam naberle başlayan bir sohbet değildi olsaydı bugünlere gelemezdi zaten. neredeyse 5 ay birbirimizin ismini, yaşını, hiçbir şeyini bilmiyorduk ve merak da etmiyorduk. (tamam birazcık ediyorduk da amacımız flört olmadığı için konu oralara gitmiyordu) sevdiğimiz konular hakkında her gün sohbet ediyorduk sadece. (bir de sizli/bizli konuşuyorduk :d çok tatlı dönemlerdi 🥺) böyle çok yavaş ama ilmek ilmek oluşturulan bir ilişkiydi. hoof bilmiyorum ama asla gizlemeyi düşünmüyorum bu konuyu. umarım korktuğum kadar tepki vermez bu duruma.
bu arada sadece bana olan davranışları değil, ailesine, yeğenlerine, başka insanlara olan davranışları da beni çok etkiliyor. kısacası çok seviyorum, anlatmalara kelimelerim yetmiyor. annemi de sabah ezanıyla yürüyüşe mi çıkartsam acaba, yatsıya anca biter çünkü :d buraya kadar okuduysanız, maşallah deyip dua edip, güzel dileklerinizi gönderin lütfen, inşallah güzel geçsin bu süreç 🥺💖💖
24 notes
·
View notes
Text
Kafede oturuyordum. Yan masada da bir hanımefendi kızıyla oturuyordu. Okuduğum kitabı bitirmiştim. Altını çizdiğim yerleri okur defterine yazıyordum. Hanımefendi " afedersiniz ne çalıştığınızı merak ettik de , çok imrendik kızımla" dedi ( o sırada kalbimin içine mutluluk doldu ). Ben de defterimi gösterdim. Nasıl kullandığımı anlattım. " o kadar odaklanmıştınız ki bir şey çalışıyorsunuz diye düşündük " dediler. Güldüm. Sonra bunu neden yaptığımı sordular. Okumayı eğlenceli yapıyor ve belki ileride çocuklarıma bırakırım diye yapıyorum böyle şeyler dedim. Evli misiniz dediler, hayır dedim. Ne güzel düşünmüşsünüz dediler. Teşekkür ettim. Sonra gittiler. Şuan tuhaf bir huzur hissediyorum hüzünle karışık. O yüzden yazmak istedim. Burada dursun.
31.07.2013/ 16.11
Not: şuan jane maryam çalıyor :))
66 notes
·
View notes
Text
Bir insana güvenmek sevgiden daha önemlidir. Bir insana güvenin kırılırsa, eskisi gibi nasıl tekrar güvenirsin. Bazen aşk, sevgi yetmiyo ilişkiye. Sen o kadar çabala güvenmek için canını dişine tak kendinden şüphe duy ama karşın da ki insana 'o yapmaz' de. Yapıyomuş arkadaşlar, ben bunu çok acı şekilde öğrendim. Herşeye rağmen yine denedim, yine çabaladım. Sonuç ne mi yollarımız ayrıldı. Çünkü ben ümidi kestim. İsteyerek yapmadım beni buna o itti. Çabaladım, direndim, ona kendim olmak istedim. Ne zaman çabalamaya başlasam, sorun çıkardı tartıştık, kavga ettik, canım yandı ya haksız olsa bile onu üzdüm diye içim koptu benim. Siz hiç başınıza silah dayanmış halde sevdiğinize yazmak için başınıza silah dayayan kişilere yalvardınız mı son kez yazayım yoksa merak eder beni diye. Ben yaşadım daha bugün yapmam dediğim bişeyi yaptım. Tuhaf evet silahların içinde büyümüş biriyim çok kez babamın düşmanları yüzünden tehdit edildim başıma silah dayandı babamı ailemi bu şekilde tehdit ettiler. O zamanlar öldürün beni diye yalvarırdım. Hayata tutunacak bi dalım yoktu. Bu kez vardı ama o bende değildi. Hayatımda değil ama kalbimde. Ruh gibi kalbimde duruyo siz görmezsiniz ben hissediyorum. Öldüreceksen önce izin ver sevdiğim kıza yazayım bilsin merak etmesin dedim. Hiç kimse bunun acısını bilemez. Ölmekten çok ondan gidecek olmam kalbime acı verdi. Ama o zaten benden çoktan gitmişti. Sizi sevmeyen birisinin peşinden gitmeyin. Çok çabaladım kalbini kazanmak için. Anladım ki onun kalbinde bi yerim olmayacak. Bu sözüm kızlara. Kızlar siz diyosunuz ya erkekler sevmekten ne anlar diye. Benim gibi erkekleri sizin sevmekten anlamaz dediğiniz erkeklerin kız versiyonları üzüyo işte. Konu o bu şu değil konu cinsiyet değil. Konu karakter. Karaktersiz birisini sevmeyin. Kendinize yazık edersiniz. Ben ettim:) .
17 notes
·
View notes
Text
Regl: Kadınlar Neden Adet Görür?
Bugün de bilim olsun😊 farkındayım tuhaf bi konu gibi! Ama değil. Hissediyorum ve duyar gibiyim şimdi diyorsunuz ki bu deli din'i bıraktı şimdi hangi delilik peşinde😂 napim bana deli, sıradışı, çok farklısın,değişiksin diyen sizlersiniz o halde hakkını verelim😊 videoyu sonuna kadar dinlediğinizde aslında benim değil de sizlerin değişik olduğunuzu göreceksiniz!🙃😊 ve kadınlar kendilerine erkekler de karşı cinse daha farklı bi gözle bakıp hayranlık duyacak/duymalı ki, bazı dinler de olduğu gibi bu özel ve inanılmaz olayda kadınlara pis gözüyle bakıp, kurana dokunamaz, namaz kılamaz, oruç tutamaz vs diyerek aşağılamak yerine hayranlık duyup el üstünde tutasınız. Olmasaydınız olmazdık iyi varsınız, inanılmazsınız 🙏 gelin hep birlikte bu olağünüstü hikayeye kulak verelim. İyi seyirler, esenlikler.
youtube
Karanlığı bilimle yen..
İyi ki varsın evrim ağacı iyi ki varsın çağrı🙏
Bilim bildirir cehalet öldürür.
Bilimle kalın esen kalın.
29 notes
·
View notes
Text
Önce karımla aramda bir eğlence, sonrasında ise bir fantezi haline gelen; karımın bir başkasına vermesi hayali git gide büyüyordu.
Her ne kadar bu iş zevk için olsada, duygusuz bir zevk olsun istemiyordum. O yüzden karımın sikilişini bir jigolo tarafından izlemek istemiyordum.
Bir iki defa tatilde niyetlendik, ya bu işe olur (benimde izlemem) diyen çıkmıyordu ya da zaman yetmiyordu.
En sonunda çok samimi arkadaşımız fantezilerimizi süsler oldu. Evliydi, güvenilirdi, eşinden ve anasından korkar ama aynı andada hem yakışıklı hemde karımı beğendiğini gizleme gereği duymazdı.
Ama ikiside sohbetten öte gidemezdi. Temkinliydiler!
Bunlar bir seferinde iddialaşıp, kazanan diğerini yemeğe götürmüştü. Yemekte ben, eşim ve arkadaşım olacaktık.
Hazırlandık, restorana geldik. Tam imeceğiz derken ben birden karımın sütyenini çıkarttırıyorum. İtiraz etsede karşı koyamıyor.
O indi, ben arabayı başka yere park etme bahanesiyle önce beklemesini, ardındanda telefon açıp, “beni bekleme, bensiz gir, benim işim çıktı diye bahane uydur ve günün tadını çıkar” diyerek öfkesini dinlemeden telefonu kapatıp eve gidiyorum.
Eve varınca “Ben evdeyim, ne yapmak istersen yap, özgürsün. Hatta sanki benim arkadaşla başka bir yere gittiğimi söyleyerek evde kimse olmadığını anlamasını sağla.” yazarak onu daha da tahrik etmeye çalışıyorum.
Neyse saatlerce evde bekliyorum, ne gelen var ne mesaj atan var. Saat gece 2 gibi sessizce kapının açıldığını duyuyorum. Gelen tek karım olduğunu görünce planımın boşa gittiğine üzülüyorum.
Şimdi fırça yeme zamanı, karım yatak odasına girince uyumadığımı belli ediyorum ve hoş geldin diyerek konu açıyorum.
Beni neden yalnız, üstelik neden o halde bıraktığıma kızıyor. “Ne oldu ki?” diyerek ortamı yumuşatmaya çalışıyorum.
Soyunup yanıma uzanıyor ve onu sikmemi, sikerken anlatacakları olduğunu söylüyor.
Sikim zaten heyecandan taş gibi, amına girmemde çok kolayca oluyor, şaşkın halde bir ıslaklık hissediyorum ve anlatmaya başlıyor:
Beni görmeyen arkadaşım önce şaşırıp sonra ise keyifleniyor. “Arkadaşın bütün yemek çekinmeden memelerime bakıp durdu.” diye devam ediyor, kötü düşünmesin diye evin boş olduğunu demeden yemeği bitirdik. Tam eve doğru yola çıktık, bu birden bir otelin önünde durdu. Neden durduğunu soramadan birden elini memelerime attı. Şaşırıp, kızamadım bile. Sonra otele girip oda numarasını vererek beni içeri davet edip odaya gitti. Meğer yemekte ben lavaboya gidince oteli reserve etmiş.
Ben neye uğradığımı şaşırdım. Fantezi tamam ama gerçeği asla olamazdı, hazır değildim. Biran seni aramak istedim. Fakat belkide fırsatı değerlendiremedim diye dalga geçersin diye düşündüm.
Ama o an bende tuhaf hissetmeye başladım, bir taraftan peşinden gitmeyide arzulamaya başladım. Tam o anda “İstemiyorsan geliyorum ve seni eve bırakayım” diye mesaj gelincede “tamam, geliyorum” dedim panikle.
Mecburen gittim odaya, yatağa uzanmış ve çıplaktı. Siki elinde, kalkmış bir vaziyette. “Duş alıp geliyorum” dedim. Sonra gittim yanına. Tam yatağa uzanayım, ne yapacaksa kendi yapsın derken, birden beni tutup, ağzımı sikine yönlendirdi ve ağzıma verdi sikini. Mecburen yaladım. Sonra beni yatırıp amımı güzel bir yaladıktan sonra sikini getirip yavaş ve zorlayarak içime girdi. Sırasıyla önce üstüne çıktım ve finalıda önünde domalıp siktirerek yaptım.
Bunları anlatırken saçının, makyajının dağıldığı ve içine boşalmış olduğunu farkettim. Önceleri hayali bile iğrençken o anda çok tahrik ediciydi.
Bir sonrakini üçl�� yapacağız deyince şaşırdım, sevindim, peki basıl olacak dedim.
Meğer arkadaşım ya kocan anlarsa diye sorduğunda, “bu onun hayaliydi, bir sonrakinde ikiniz beni aynı anda sikin istiyorum” diyerek anlaşıyor.
Karıma soramadım ama “ikiniz aynı anda sikin beni” diyerek acaba tam olarak neyi kastettiğini anlamaya çalışıyordum…
41 notes
·
View notes
Text
Oyun Kartları | Gül ve Kayıp Çocuk (3)
Hiiro: (Az önce çitlerin arasından beyaz bir şey geçti!)
Hiiro: (Uzanırsam ulaşabileceğime eminim!)
Hiiro: Yakaladım!
Hiiro: ...ha?
Hiiro: (Hiçbir şey yok? Öyleyse elim az önce neye dokundu?)
Hiiro: Beyaz bir gülün... dalı.?
Hiiro: ...
Hiiro: Çiçekler açmaya devam ediyor. Acaba şimdiki rüzgar yüzünden kırıldı mı... Çiçekler de buruşmuş hâlde.
Hiiro: ...Aah, belki de o duyduğum ses, çiçek dallarının birbirinr çarpmasıydı.
Hiiro: Kırılan dal kalın olduğu için çıkan ses ben yaklaştıkça yükselmiş olmalı.
Hiiro: Bir tavşan veya kuş olduğunu sanmıştım, ama canlı bile değilmiş.
Hiiro: Bir daha sürüklenip ses yapmasın diye uygun bir köşeye koyayım. Seni korkuttuysam üzgünüm, Mayoi-senpai...
Hiiro: Mayoi-senpai?
Hiiro: (Etrafta görünmüyor.)
Hiiro: (Belki de ben çitlerin arasından atladığım için birbirimizi kaybetmişizdir?)
Hiiro: Heeeey, Mayoi-senpai?!
Hiiro: ...Cevap yok. Çok tuhaf. O kadar uzaklaşmış olamam.
Hiiro: Acaba yanlışlıkla Mayoi-senpai'nin bahsettiği labirente mi girdim? Nasıl geri döneceğim?
Hiiro: Hmm...
Hiiro: Ah, ona mesaj atmalıyım! Eminim bir anda kaybolduğum için endişelidir.
Hiiro: Akıllı telefonlar sayesinde insanlar ne kadar uzakta olursa olsun iletişim kurabiliyor. Medeniyet ne kadar gelişmiş♪
Hiiro: Tek yapmam gereken Hold-hands'i açmak ve... ha?
Hiiro: (Bu mesajın başlığı yanıp sönüyor... Parlayan Mesaj mı bu? Ne oldu?)
Hiiro: (...Tenshouin-senpai mi göndermiş?)
Hiiro: Bu... "Önce hangisini duymak istersin: iyi haber mi, kötü haber mi?"
Hiiro: (Mesaj bu kadar mı? Ne hakkında konuştuğunu bilmiyorum ki? Bu cümle tanıdık geliyor, ama şakaya benziyor.)
Hiiro: (Ama bu kişisel bir mesaj değil, sadece grup liderlerine gönderilen bir mesaj türü. Öyleyse...)
Hiiro: (Bu mesajın arkasında daha derin bir anlam olmalı.)
Hiiro: ...!
Hiiro: ...Alo?
Eichi: "Selam. Mesajımı okuduğun için teşekkürler♪"
Hiiro: Ha? Okuduğumu nereden anladın?
Eichi: "Sistemi bana mesajlarım okunduğunda bildirim atacak şekilde ayarladım. Ve daha az önce okuduğun için telefonunun elinde olduğunu anlayıp aradım."
Eichi: "Konuşmak için vaktin misin?"
Hiiro: Evet, ama... kısa kesersen sevinirim.
Hiiro: Arkadaşlarımdan ayrıldım, endişelenmiş olmalılar, en yakın zamanda onları bulmam gerekiyor.
Eichi: "Ah, kayıp mı oldun? Öyleyse seçim yapmak için seni bekletmeyeceğim. İyi haberlerle başlayayım."
Eichi: "Az önce sağlık kontrolümü yaptırdım, ve durumum iyi görünüyor♪"
Hiiro: Sağlık kontrolü mü...?
Eichi: "Evet. Maalesef geçen ay hastaneye gönderilmek zorunda kalmıştım, bu yüzden kaygılıydım."
Eichi: "Neyse ki korktuğun başım gelmedi. Doktorlar iyi olduğumu ve yakın zamanda işime geri dönebileceğimi söyledi."
Hiiro: Tamam. Senin adına sevindim, ama benim bu konuyla ne alâkam var?
Hiiro: Bana özellikle mesaj attığın için beni de ilgilendiren bir konu olduğunu sanmıştım.
Eichi: "Tabii. Bu senin için de iyi bir haber."
Eichi: "Benim ajansta olmamam, oradaki hiçbir şeye göz kulak olmamam demektir."
Eichi: "Mesela... Star Pro'da kararları veren diğer insanlar gibi."
Eichi: "Yeniden yapılandırma ve grup dağıtma gibi kararları veren insanlar."
Hiiro: Yoksa—
Eichi: "Şimdi ise kötü haberler. İsteğin üzerine lafı uzatmayacağım."
Eichi: "Sana bir kaç gün önce sorduğum soruya cevap bulabildin mi?"
Hiiro: ...Daha değil. Günlerdir aralıksız düşünüyorum, ama hâlâ bir yanıt bulamadım.
Hiiro: Ne dediğini düşündükçe kafam daha da karışıyor, başladığım noktaya geri dönmüşüm gibi hissediyorum.
Eichi: "Hmm, yani hem gerçek hayatta, hem de düşüncelerde mi kayboldun? Neyse, artık lafı gevelemeyi bırakman için aradım."
Eichi: "Senin cevabın için beklerken yetkili kişileri kızdırmak istemem. Özellikle de kendi yetkileriyle harekete geçmelerini. Bu yüzden sana bir ipucu veriyorum."
Hiiro: İpucu mu?
Eichi: "Evet. Geçen gün bir Star Pro çalışanı ile konuşuyordun, değil mi? ALKALOID'in geleceği hakkında?"
Hiiro: Öyle. Bana ne tür işler denemek istediğimi sordular... Ve o an aklımda bir şey olmadığını söyledim.
Hiiro: Aslında cevap bulamamamın bir diğer nedeni daha acemi olmamdı, bencil davranıp kendim bir iş seçmek istemedim.
Hiiro: Tabii ALKALOID ile beraber yeni deneyimler edinmek istiyorum, ama...
Hiiro: Sanırım Mayoi-senpai'nin dediği gibi bize verilen her tür iş ile memnun olmalıyız.
Eichi: "...ah, asıl kaynağından duyuyorum. Şimdi acemi bir idol olduğun için alçakgönüllü davrandığını anladım, ama..."
Eichi: "Eğlence endüstrisinde çalışan insanların sözleri kulaktan kulağa gezer, anlamını kaybeder ve yanlış anlaşılmalara neden olabilir."
Hiiro: ?
Eichi: "Şöyle düşün, birisi seni duymuş ve hiçbir şey istemediğini sanmış."
Eichi: "Yanlızca 3 ay içinde ünlenen, sonsuz potansiyeli olan bir idol..."
Eichi: "Aslında hiç hırslı değil ve daha kendi kararlarını veremiyor. Dediklerin böyle anlaşılmış olabilir mi?"
← Önceki bölüm ◆ Sonraki bölüm →
2 notes
·
View notes
Text
Bir Garip Günlük Meselesi
Uzun zamandır yoktum sevgili günlük. Hatta o kadar uzun zamandır yoktum ki ellerim kalemi tutup ruhumu dinlemeye bile üşendi. Ama seyans ücreti hakkında anlaşmaya varabildiğimizde artık gönül rahatlığı yazmaya başladım. Geldim işte sonunda. Belki Ferhat gibi dağları delmedim, kerem gibi yanıp kül olmadım ve mecnun gibi delirmedim ama sana gelebildim sonunda. Ruhumda uyuyan ve her gece boğazımı sıkan şeytanları yenipte geldim. Sana her şeyi anlatmaya, kalbiminde lal olanları satırlarına aksettirmeye.
Sevgili günlük bu zamanlarda kendimi sanki annesi tarafından terk edilmiş zavallı bir çocuk gibi hissediyorum. Böyle diyorum çünkü yaşadığım durumu bundan daha iyi anlatacak bir tabir bulamıyorum. Zira annesi tarafından terk edilmiş zavallı bir çocuk olmadım evet ama beni terk eden kişi bir anneden bile daha hayatiydi aslında. Beni, ben terk etmişti sevgili günlük. Bundan daha vahim bir şey olabilir mi? Bu tam olarak ne zaman yaşandı bilmiyorum fakat bir sabah uyandığımda bedenimdeki ben artık yoktu. İşin tuhaf yanı zemindeki ılık gözyaşları dışında ondan yana hiç bir iz de yoktu. Yani hiç değilde kaybolup giderken bir veda mektubu bırakmalıydı ardında. Ama ben, benden ne kadar bıktıysa artık tek bir not bile bırakmadan pılını pırtını toplayıp çekip gitmişti. Sonrası mı? Sonra ne mi oldu? Dur hemen anlatayım. Çünkü hiç bir sey olmadı. Ruhundaki beni kaybetmiş birine ne olabilirdi ki zaten.
Dünya yıkılsa bile tıpkı narkoz verilmiş sünnet çocuğu gibi her şeyden bir haber olurdum herhalde. Hissetmiyorum artık sevgili günlük. Sanki katilin biri göğüs kafesimin acıyla dolu kanlı derinliklerinden kalbimi söküp çıkarmış gibiydi. Geldiğim yollar belliydi fakat gidişim nereye ait olduğum bir yer var mı onu da bilmiyorum. Sahi kimim ben sevgili günlük? Aslında kim olmam gerekiyor ve neresindeyim bu hayatın. Çıkıp bu onca filozofu ve yıllarca masa başında dirsek çürütmüş matematikçileri bile ekmeğinden edecek kahrolası soruyu avaz avaz bağırasım var. Evrene çektiğim kısa mesajların her birinde bu sorulara bir cevap arıyorum. Fakat evren denilen devasa şey her ne yapıyorsa bana bir türlü cevap vermiyor. Acaba arıyor da telefom mu sessizde diyorum ama ne gelen var ne giden. Neyse belki de asıl onun telefonu sessizde kalmıştır. Ya da öyle bir yere çıkmıştır ki şebeke çekmiyordur. Buradan sana sesleniyorum sevgili evren; eğer bir gün olurda aramalarımı ve mesajlarımı görüpte bana dönmezsen yemin ederim ödemeli çaldırır telefon sapığın olurum senin. Gerçi benimki de laf sanki bu devir de ödemeli arama kaldı da.
Beni terk eden bir çok seyden sonra bugünlerde bir de oldukça haylaz iki duyguyla uğraşıyorum sevgili günlük. Onlara ne zaman arkamı dönsem metruk bir hapishaneden firar eden iki müebbet mahkumu gibi kaçıp gidiyorlar içimden. İki yaramaz çocuk bunlar. Güven ve inanç. Biliyorum aslında inancım usludur benim. Bana haber vermeden tuvalete bile gitmez. Ah şu beş para etmez güven neler açtın başımıza. Onu da anlıyorum aslında. Ne yapsın hiç akıllı biriyle karşılaştı mı ki uslu olsun. Onu olmayacak yüreklerin anahtarını yitirmiş artık bir çilingirin bile kurtaramayacağı paslı kapılarında bırakarak bu hale gelmesine ben sebep oldum. Bu da benim yüzümden anlayacağın. Ama merak etme sevgili günlük konuşup alttan alıyorum onu ben. Ona artık onu asla benden başka kimseye emanet etmeyeceğime söz verdim. Ne yapayım yoksa benliğim gibi bir gece vakti kaçıp gidecekti gariban. Hiç değilse gönlü olsun. İşte böyle sevgili günlük,
Kısıtlı dünyamda öyle çeşit insanlarla karşılaştım ki verdiğim son karar bu insan kalabalığına görünmeden sessizce yaşamak oldu. Ama bu sefer de kendi yolumu yitirdim. Annem bir kola iki karpuz sığmaz derdi de inanmazdım. Beni ben olarak yaşatamadığım için terk edildim belki de. Aslında elimden geleni de yapmıştım ama olmadı işte. Kaş yapayım derken göz çıkarttım ve (kendimde dahil) birileri kör oldu sonunda. Ama yine de kaderimde bir agma olmak yok bunu da biliyorum. Ruhuma belki bir benlik nakli yaptıramam ama beni terk eden beni geri dönmeye ikna edebilirim. Biliyorum uzun zamandır çok yoruldu.Fakat ne kadar uzakta olursak olalım oda şunu biliyor ki artık karabulutların ardındaki güneşten daha fazla mahrum kalırsam zorlukla kalmaya ikna ettiğim sevgili duygularımda bu istirarsız hava durumuna daha fazla katlanamayacak. Bu yüzden biliyorum ki ben bana mutlaka geri dönecek. Kendi benlerinize iyi bakın ve her şeyden önce kendinizi sevmeyi unutmayın.
Dua ve selam ile
81 notes
·
View notes
Text
..
Avrupa Birliği Komisyonu paylaşmış, bugün dünya bisiklet günüymüş. O zaman gereği yapılsın diye paylaşmıştım ben de. 🚴🏻♀️ SWY alumna’dan bir arkadaş da Hollanda’da yaşıyor, “biz zaten her gün gereğini yapıyoruz” demiş. Evet, dünyanın en.en.en güzel zorunluluğu 🙃
Türk marketine gidip detaylı bi alışveriş yaptım. Eve gelip buzdolabını tamamen boşaltıp sildim. O sırada çay demleyip marketten aldığım içli köfteyi (işe daldığım için gereğinden fazla😢) pişirdim. İşimin bitmesine yakın spotfyda otomatik olarak bir podcast çalmaya başladı, expat kafasının bir bölümü ve benim bu yaz için planladığım bir şeyi yapan birisi çıktı ve anlatmaya başladı.
O an demlenen çay, haşlanan içli köfte, çalışan bulaşık makinesi, kısaca mutfak orkestrasıyla ve elimde temizlik beziyle tuhaf bir huzur kapladı içimi. Dün biraz stresli ve üzüntülü geçmişti. Podcastte böyle bi şeyin denk gelmesini “hala yapabilirsin, üzülme, hadi neşelen biraz” diyen bi mesaj olarak hissediyorum. Böyle hissettikçe bu mesajlar da artıyor.
Ve markete giderken geçtiğim şu yolu çok seviyorum. Arabalar için ayrılan yere bakın, bi de bisikletler için ayrılmış şeritlere. Öncelik bisikletlerde hep, arabalar bize dikkat etmek zorunda. Kendimi güvende hissetmenin ne kadar muhteşem bir his olduğunu anlatamam sanırım.
Alışveriş işleri için çıktım bugün dışarı ama birazdan sırf bu bisiklet günü için çıkıp orman yoluna gideceğim, ve bu satırları yazarken fark ediyorum ki o üzüntüm de geçmemiş aslında. Bi burukluk var içimde.
Olsun, biz nelerden geçmedik ki, bunları da halledeceğiniz elbette. …
Ps: Bu arada köfte yapıp buzluğa atacağım ama kuru ekmek yok, annemi aradım açmadı. Bunun alternatifi olarak ne koyabilirim? Bir kere bulgur koymuştum, değişik olmuştu. Ben pek ekmek almıyorum evde de yok şu an, Japonların pankosu var ama çok pahalı burada. Normal ekmek alıp fırında kurutsam ve robotta çeksem nasıl olur? Tavsiyesi ve başka buzluk tarifi olan varsa paylaşsın plzzz 🌸
25 notes
·
View notes
Note
İlk önce beni çok sevdiğini vs söyleyerek bir ilişki yaşadık daha sonrasında bir müddet vakit geçince yapamadığını denediğini sevmeyi ama sevemediğini söyledi. Ayrıldık. Bir buçuk ay sonra ise yapamadığını bensiz beni sevdiğini söyleyerek mesaj attı. Sevgimin ona ağır geldiğini alışkın olmadığı bir his olduğu için bir kaçamak arayıp ayrıldığını söyledi. Yani bunun için mi ayrıldın dediğimde ise sen fazla utangaçtın aramızda hep bir mesafe vardı kapanır diye umut ettim dedi. Ayrılmasaydık belki de kapanırdı dedi. Ama ben hüznümü çoktan bitirmiştim o gelesiye kadar. Hayatımı eski neşesine kavuşturmuştum. Hala seviyordum evet üzülüyordum da hatta aklıma geldikçe. Ama ona artık güvenip inanmadığımı söyleyerek onu hayatıma almak istemediğimi söyledim. Ama sanki kaybetmiş olan ben gibi hissediyorum yine de içimde bir şeyler kopuk gibi. Kendime olan saygımdan da barışmak istemiyorum. Çünkü biliyorum ki eğer barışırsam güvenemem. Ona da eziyet olur bana da. Ama normal mi bu davranışım tutumum bilmiyorum. Hayatıma almak istememem. Normal mi bu ?
Tuhaf bi durum anlam veremedim. Sevemediğini söyleyip aradan zaman geçince sensiz yapamadığını söylemesi sana duyduğu özlemin sebebinde bu durum oluşmuş olabilir. Sen doğru bi şekilde yaklaşmışsın, asla kendini kötü hissetme, birinci ayrılıklarda, ikinci kez birleşmek biraz güç oluyor ve aradan zaman geçmesi de duyguların yoğunluğunu azaltmış görünüyor. bu şekilde olduğu için karar yine senin olacaktır. Ama bana soracak olursan, ilk ayrılıklardan sonrasında birleşince, saygıyı ve sevgiyi kaybediyorsun bir zaman sonra. Elbette daha iyi olduğu durumlar vardır, iyi olan insanlar vardır ama bu benim fikrimdi. Kopuk durmamalısın, eğer seninde duyguların birazda olsa varsa, konuşman sana iyi gelebilir en azından kafanda ki soru işaretler bir nebzede olsa azalabilir..
2 notes
·
View notes
Note
Seninle biraz geç tanıştık, hatta ben seninle geç denkleştim diyelim çünkü muhtemelen sen beni hatırlamıyorsundur. İki kere geldim imzana ama ikisinde de pot kırdım -pot sayılmaz aşırı saçmaladım sadece- hatırlamasan daha bile iyi olur belki bilmiyorum. Krallar ve soytarıları yeni çıkmıştı sanırım 1,5 yılı geçmiştir. Ben hem adını beğendiğimden hem de belki hissettiğimdendir bilmiyorum, kitap sırasına bakmadan Dora'yı alıp çıkmıştım kitapçıdan 3 yıl önce kadar. Eve gidince kitaba başlayıp hiçbir şey anlamamıştım ve o rafta yıllandı. İki yıl kadar önce Aylema'yı aldım. O da bekledi rafta uzun süre. Sosyal medya kullanmadığım bir dönemdi ama LvV'nin ünü çok yayılmıştı o ara ki aldırmıştım zorla. Kargo gelmeden Aylema bitti. Kargo gelmeden yine gizlice Aşeka'yı sipariş ettim hâlâ haberleri var mı emin değilim bsdlabd. İkisini karışık okudum gibi bir şey oldu o dönem. Tuhaf bir zamandı ama ben de tuhaf bir dönemdeydim birbirimizi yadırgamadık o yüzden. Seni de sadece kitaplarından tanırken arkadaşım imza var dedi diye onunla gelmiştim canparka. Senin orda olduğunu bilmiyordum ama Aşeka vardı çantamda. Bana göre geç belki ama asla geç olmaması lazım, değil mi? O kadar rafta beklemesi de bir işarettir. Yine de bazen o zamanki ruhumu kaybettiğimi hissediyorum. O zamanki kadar içime alamıyorum seni ve bu beni daha çok yaralıyor. Benim sevdiğim yara bu değildi.
Bir de, sonraki imzada ya da nerde olursa, sonuna kadar yanında durmayı çok isterim. Tuyapta gerginlikten titrediğimi hatırlıyorum. Sen o zaman da çok güzeldin, parlıyordun. Parlamak en çok sana yakışıyor Nagilası✨
Ya imzalarda ben sizden saha çok geriliyorum emin olun ve aklımda hiç sandığınız gibi negatif izler bırakmıyorsunuz. Oraya gelmiş herkes benim için zaten çok önemli oluyor, benim veya benim kitabım için gelmişsiniz daha ne. Yol arkadaşlığı daimi✨
122 notes
·
View notes
Text
şu iki haftadır okulda günler nasıl geçiyor anlayamıyorum eve döndüğümde vücudum yorgun oluyor çalıştığımı hissediyorum :)))
geçen hafta anneler için hazırlandığımız bir haftaydı benimkiler hazırdı emindim yani çalıştığımız her şeyi yapacaklarından, sadece bu kadar heyecanlanacağımı tahmin etmiyordum video çekerken falan elim titriyordu tuhaf bir şekilde ama her an çok güzeldi, gurur duydum her biriyle
şimdi ise sırada yıl sonu gösterisi var, bir haziran. bütün çalışmalar çok iyi ilerliyordu ta ki bugün kemalin belirlediğimiz tarihte Rusya’da olacağını öğrendiğim ana kadar, gönlüm kalmasından yana eğer kalamazsa başka sınıftan öğrenci almak zorunda olacağım, neyse vardır olacakta bir hayır diyorum, bu arada benim ilk gösterim olacak o gün geldiğinde eminim içim kıpır kıpır olur, umarım en iyi ve en güzel anlar yaşanır, beklemek bile aşırı heyecanlııııı
5 notes
·
View notes