pembebirkrizantem
pembebirkrizantem
Krizantem
567 posts
Bloğuma Hoş Geldiniz :) Eserlerimin telif hakkı bana aittir.
Don't wanna be here? Send us removal request.
pembebirkrizantem · 3 hours ago
Text
Tumblr media
MARİA
Çiçekler Maria!
Ne denli muhtaçsa bahara,
İnsanlar da sevmeye
sevilmeye o denli muhtaç...
Ama kimse sevmiyor Maria!
Kimse sevmeyince
Kimse de sevilmiyor...
Bu yüzden insanlık,
kuruyor git gide.
Nefret tohumlarının boy verdiği bir çağda
Zehirlenmiş topraklardan,
Güçlü fidanlar bekliyoruz...
Yaprağın kirlenmese bile
damarlarına işliyor
bir kere insanın soğukluk...
Ruhun kirleniyor Maria,
Zihnin, bakışın
Hatta yürüyüşün bile değişiyor.
Sen sokakları aramıyorsun artık Maria!
Sokaklar seni arıyor...
Yalnızlık uğradı mı semtine
Adres sormuyor artık adama...
Ziyan edilmiş bir ormanın,
Ayakta kalan tek ağacı gibi
hissediyor insan
Mesela sağ yanından esen rüzgara
Sol yanını bile siper edemiyorsun
Kendine hayrın yok!
Orman yanmış,
Diğer ağaçlar uçmuş gitmiş...
Çok mu umurumda sanki?
Fakat umurumda Maria!
Her gece rüyama giriyor,
İnsanlığın tutuştuğu yangın,
Gövdem cayır cayır yanıyor,
Çıtırtılarını duyuyorum
duygusuz insanların...
Sessiz çığlıklarla,
Eriyip gidiyor her biri;
Arkalarında yalnızca
Tozla kaplı birer mezar taşı bırakarak...
Fakat o bile kalıcı değil Maria!
Nice düşler, fikirler ve idealler
İnsanla beraber karışırken toprağa,
Soğuk bir taş parçasının,
Kalıcı olduğunu düşünmek
Tıpkı ahmak bir adam gibi
Sıkıca tutuyor yakamdan.
Biriktirdiğin hisler,
Sevilmek için sarf ettiğin onlarca çaba
Ve başarısız bir sevme macerası bile
Mevzu bahis olamıyor artık
Düşünsene Maria!
Ağlayarak doğuyorsun,
Gülerek yaşıyorsun,
Ama böyle bir çağa denk geldiğin için
Severek ölemiyorsun bile...
Ne kadar korkunç değil mi?
-PembeBirKrizantem
Yorumlarınızı esirgemeyin lütfen...
149 notes · View notes
pembebirkrizantem · 3 hours ago
Text
BİR DEMLİK PAPATYA
Acı, buhranıyla vurunca boş duvarlara,
Kaynamaya başlardı bizim evde,
Bir demlik Papatya...
Kokusu ortalığı doldurdu mu?
Bir damlası yüreğimize dökülür,
Kalanı ise ince belli çay bardaklarına...
Sarı rengiye pek iç açıcı olmasa da,
Bal katardı annem içine tatlanırdı...
Bazen de bal yerine,
Sessiz bir gülümseme çiceklenirdi yüzünde,
Şekersiz de olsa çay,
Annem gülünce tatlı gelirdi bize...
E papatya çayı da,
Boşuna demlenmez bir evde,
Nihayetinde;
Vardır demleyenin de bir demleteni,
Söyleyenin bir söyleteni,
Ya da annem gibi üzülünce gülümseyen bir kadının,
Elbette vardı bir gülümseteni...
Mutluluktan olmasa da.
Eskiden papatyayı sadece
saçlarına sürmek için
demleyen bir kadın,
Artık çayını içmeye baslamışsa...
Hayat ona pek de iyi davranmıyor demekti.
En azından annem için.
Artık biliyordu,
Gözyaşıyla pişen yemekleri,
Tül perdesinin kolasına eklenen,
Tükenmez çileleri ve evlatları
umutla bakarken yüzüne...
Papatya çayı içip hayata sanki,
hiç üzülmemiş gibi bir şevkle devam edebilmeyi...
Annem diye demiyorum ama,
Güzel yürekli bir kadındır.
Papatya çayı içmediği günlerde bile,
Ellerinin değdiği her yer mis kokar...
Gözleri hep merhametle bakar,
Koşturur durur oradan oraya,
Hayat ise ona katlandığı bunca şeye ragmen
Yalnızca iki armağan verebilmişti...
Biri bendim ablamla,
Biri de tıpkı gözyaşları gibi
Bardaklara doldurup boşalttığı
Bir demlik papatya.
-PembeBirKrizantem
J.A
(Sıcacık bir şiirle geldim. Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.)
123 notes · View notes
pembebirkrizantem · 4 hours ago
Text
Tumblr media
Ben seni nasıl unutacağım şimdi?
Gün henüz batmamış,
Ve karanlık tüm iştahıyla,
Yutmamışken koca bir şehri...
Sokaklar kötü bir kadın gibi
Düşmemişken gecenin koynuna,
Üstelik asfalt bile ıslanmamışken,
Yokluğunun yağmurlarıyla...
Ben seni nasıl unutacağım şimdi?
-Pembe Bir Krizantem
16 notes · View notes
pembebirkrizantem · 5 hours ago
Text
Tumblr media
GÜLEN ADAMIN ÖLÜMÜNE DAİR
Bir gün alırken canını bir faninin,
Ansızın geçmişti önünden, Azrail'in,
Yine gülüyordu kuşlara,
Yine bakıyordu insanlara,
Ve yine geziniyordu sokaklarda...
Azrail çıkarken ölüm getirdiği evden,
Gülen adamdı kapıda, onu bekleyen...
Geçti Azrail gitti adamın önünden,
Arkasından bir kahkaha duyuldu hemen,
"İnsanlar senden kaçar hep,
Sense benden kaçıyorsun demek,
İnsanlara göre deliyim ama,
Senin içinde pek iyi biri olmasam gerek"
Azrail döndü baktı ardındaki mezcuba,
"Sen kötü biri değilsin ey fani!
Ama vaktin gelmedi henüz,
Hak icazet vermediyse
Ne yapsın sana Azrail!
Öyleyse git yoluna,
Ölüm vadesi dolmadan,
Gelmez insanoğluna"
Adam güldü yeniden,
Ardından hiç bozuntuya vermeden dedi ki
"Müsade etmezsin seninle gelmeme,
Ama alırsın sevdiklerimi de bir bir,
Madem istemezsin beni,
Bana bu zulmün niyedir?"
Bu kez gülen azraildir adama,
"İmtihan benim olsa
Getireyim sana sevdiklerini...
Hak cenneti nasip edecekse kuluna,
Uğruna elbette bir şeyler kaybetmeli"
Yanağından bir damla döküldü yere gülen adamın,
Sonra acı bir inilti duyuldu.
Yürekten dile düştü ateş.
Gülen adam ağlıyordu,
Ağlıyordu hıçkıra hıçkıra ilk kez...
"İmtihanım başım gözüm üstüne,
Ama hasret, bu hasret yok mu?
Yanında hafif kalır getirdiğin ölüm bile
Yine de gelemezsin mi diyorsun benimle?
Ben gitmeye bu kadar gönüllüyken hem de,
Dem bu dem değilse,
Ne sen bana görünürsün
Ne de ben sana rastlarım bu evin önünde.
Bu kader değil de nedir öyleyse"
Azrail ağlayan adama baktı,
"Ey insanoğlu
Ömür sabır demektir.
Varsa nasibin bu dünyada,
Sabır ölümü vaktiyle beklemektir.
Bir sonraki karşılaşmamızda,
Söz veriyorum!
Seni almadan,
Dönmeyeceğim semaya."
Gülen adam başı önde,
Kurularken gözyaşlarını öylece,
Azraille dostlukları başlamıştı o gün
İşte tam da böyle...
Sonra gecelerden bir gece,
Yeniden karşılaştı,
Bu iki eski dost,
Azrail sözünün eriydi belli ki!
Aldı gülen adamın canını,
Karanlık bir harabede,
Nasır tutmuş ayaklarından,
Permeperişan saçlarına kadar...
Sinsi bir soğuklukla gezindi,
Tâkatsiz bedeninde...
Yalnızca yüzüne dokunmadı,
O kaygısızca gülmekte olan yüzüne,
Kan çekildi, ten bembeyaz kesildi,
Ama gülmeye devam etti gülen adam,
Kıyamete kadar da
Gülmeye devam edeceği gibi...
-PembeBirKrizantem
(Şiirin bu kısmını paylaşmak konusunda kararsız kaldım ama asıl kararı okuyucunun vermesi gerektiğini düşünüyorum. Yorumlarınızı bekliyorum.)
145 notes · View notes
pembebirkrizantem · 5 hours ago
Text
Uyanmak istemediğim her rüya seni karşımda sanki hiç ölmemişsin gibi gördüğüm anlara tekabül eder. Rüya olmasından korktuğum, yalnızca bir rüya olduğunu anladığımda ise gözyaşlarıma sığındığım ziyaretlerdir bunlar.
O an ben de en az senin kadar ölü olmayı dilerim bir süre. Dilerim yalnızca. Korkma ama. Bilirsin tatlıdır benim canım. İntihar edecek bir insan değilim pek. Ama sen yine de buna çok güvenme. Ne olursa olsun gel olur mu? Hiç değilse...
Rüyalarıma...
(Gülen Adama)
-PembeBirKrizantem
79 notes · View notes
pembebirkrizantem · 5 hours ago
Text
Tumblr media
Ömür Ağacının Körpe Tohumu
Yuvarlandı,
Yuvarlandı,
Ve düştü...
Toprağa,
Suya,
Havaya,
Ateşe
Ve kalbe
Ömür ağacının körpe tohumu...
Böylece başladı,
Mevsimler.
Henüz icat olunmamışken
saatler...
Akıp durdu zaman
Doğumdan,
Ölüme doğru...
Önce filizlendi hayat,
Sonra boy verdi,
Düştüğü yerden.
Topraktan semaya doğru...
Uzadı da uzadı,
Nihayetinde
Tohumun kaderiydi büyümek...
Koca bir ağaç olmak!
Ve gölgesinde tüm insanlık.
Henüz yaprakları bile
Kendine yeterli gelmezken
Üstelik...
Fakat ne zamanı kabil gelirdi buna...
Ne de henüz tanışmadığı
Sert ve soluksuz mevsimleri,
Zira büyüdükçe
Anlayacaktı;
Çiceklenmek için
Ağır kışlar geçirmek
Gerektiğini...
Anlamıştı da!
Öncelerde zavallı bir tohum,
Şimdilerde heybetli dalları ile
Göğü kucaklayacak bir ihtişama
Erişmişken,
Anlamıştı...
Toprağa gömülen acıları,
Suya dökülen gözyaşlarını,
Havanın zehrini,
Ateşin yakıcı vehmini
Ve kalbin yıkamakla çıkmayan
İnatçı kirlerini...
Nefret gibi, riya gibi, zul gibi
Yaşadıkça anlıyordu artık
Bazı şeyleri,
Ömür ağacı olmak!
Ne de zor işti değil mi?
Geçiyordu zaman,
Tıpkı daha öncekiler gibi,
Döndükçe mevsimler,
Gücü azalıyodu
Ağacın...
Kalın dallarını,
Derinlere sarılmış güçlü köklerini
Bir bir kemiriyordu hayat,
Hele bir de yaz geldi mi?
Vay haline,
Kuruyan dallarına mı dert yansın?
Yoksa gün be gün eksilen
Vakt-i saatine mi?
Biliyordu artık ömür ağacı,
Ya bir densizin kıvılcımına
Kurban gidecekti!
Ya da çürüyecekti,
Toprağında can bulduğu
Bu tenha köşede,
Biliyordu artık...
Gidiciydi.
Ölümü beş geçeye kurulmuştu,
Tüm saatler...
Belki dönmek de,
Gelmek kadar önemli bir işti...
Ama şu hiç ölmeyecek gibi
Yaşamalar yok muydu?
Ömür ağacı da olsan
En çok o koyuyordu
Bu dünyadan
Bir rüzgar gibi esip gittiğine...
-PembeBirKrizantem
(Şiirle ilgili görüş ve düşüncelerinizi belirtmeyi unutmayın lütfen🌸🙏)
191 notes · View notes
pembebirkrizantem · 4 days ago
Text
46 notes · View notes
pembebirkrizantem · 5 days ago
Text
O kadar çok duymak istememiştim ki seslerini, kendi çığlığıma bile sağır olmuştum.
-Pembe Bir Krizantem
Tumblr media
115 notes · View notes
pembebirkrizantem · 5 days ago
Text
Ben bir süre daha inanmayacağım göstermelik insanlıklarınıza. Bir süre daha reddedeceğim sinsilikle takındığınız iyilik maskelerini ve direkt yüzünüze bakacağım. Gerçek yüzünüze. Sonra bir şekilde unutur yine kanarım ben biliyorum. Kimseye göstermediğim o saf yanıma denk gelirsiniz yine bir şekilde. Ama şimdi değil.
-Pembe Bir Krizantem
Tumblr media
84 notes · View notes
pembebirkrizantem · 9 days ago
Text
Geceye bir söz bırak...
77 notes · View notes
pembebirkrizantem · 26 days ago
Text
70 notes · View notes
pembebirkrizantem · 1 month ago
Text
Oysa gönlümün neşesiydin sen neden gidip de kapanmaz bir yara olmayı seçtin ki?
Tumblr media
87 notes · View notes
pembebirkrizantem · 1 month ago
Text
İsimsiz Bir Not;
Hüzümle sarıp sarmaladığım
Bir demet gül bıraktım kapına...
Seni unuttuğum günlerden birindeyim yine
Lütfen kendini bugün benim yerime de hatırla.
-Krizantem
103 notes · View notes
pembebirkrizantem · 2 months ago
Text
Güllerim vardı bir zaman toprağımda. Bilirsin, sen dikmiştin onları ellerinle...
-PembeBirKrizantem
Tumblr media
123 notes · View notes
pembebirkrizantem · 2 months ago
Text
Leyla'yı kaybetmek Mecnun olmaktan eskidir...
110 notes · View notes
pembebirkrizantem · 2 months ago
Text
BİR DEMLİK PAPATYA
Acı, buhranıyla vurunca boş duvarlara,
Kaynamaya başlardı bizim evde,
Bir demlik Papatya...
Kokusu ortalığı doldurdu mu?
Bir damlası yüreğimize dökülür,
Kalanı ise ince belli çay bardaklarına...
Sarı rengiye pek iç açıcı olmasa da,
Bal katardı annem içine tatlanırdı...
Bazen de bal yerine,
Sessiz bir gülümseme çiceklenirdi yüzünde,
Şekersiz de olsa çay,
Annem gülünce tatlı gelirdi bize...
E papatya çayı da,
Boşuna demlenmez bir evde,
Nihayetinde;
Vardır demleyenin de bir demleteni,
Söyleyenin bir söyleteni,
Ya da annem gibi üzülünce gülümseyen bir kadının,
Elbette vardı bir gülümseteni...
Mutluluktan olmasa da.
Eskiden papatyayı sadece
saçlarına sürmek için
demleyen bir kadın,
Artık çayını içmeye baslamışsa...
Hayat ona pek de iyi davranmıyor demekti.
En azından annem için.
Artık biliyordu,
Gözyaşıyla pişen yemekleri,
Tül perdesinin kolasına eklenen,
Tükenmez çileleri ve evlatları
umutla bakarken yüzüne...
Papatya çayı içip hayata sanki,
hiç üzülmemiş gibi bir şevkle devam edebilmeyi...
Annem diye demiyorum ama,
Güzel yürekli bir kadındır.
Papatya çayı içmediği günlerde bile,
Ellerinin değdiği her yer mis kokar...
Gözleri hep merhametle bakar,
Koşturur durur oradan oraya,
Hayat ise ona katlandığı bunca şeye ragmen
Yalnızca iki armağan verebilmişti...
Biri bendim ablamla,
Biri de tıpkı gözyaşları gibi
Bardaklara doldurup boşalttığı
Bir demlik papatya.
-PembeBirKrizantem
J.A
(Sıcacık bir şiirle geldim. Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.)
123 notes · View notes
pembebirkrizantem · 2 months ago
Photo
Tumblr media
Nasıl anlatayım ki acımı . Dile yük , kelimelere eziyet .
128 notes · View notes