#nefret duygusu
Explore tagged Tumblr posts
Text
Aşkın içinde merhamet olmalı, yoksa dünyanın en güzel duygusu, felakete ve en iğrenç sonuçlara neden olabilir.
Âşıksan, aşkın kin ve nefret barındırmamalı, bu duygulardan sıyrılan sevgi ve aşk duygusu, dünyanın en güzel anlarını yaşatır, seni korur, kollar ve ısıtır.
Sahipsiz bırakmaz. Sevdiği kişinin mutluluğuyla bile mutlu olur, ona zarar vermemek için, onu ürkütmemek için, kendi mutluluğunu bir kenara bırakır. Aşk, zaten fedakarlık ve kendinden vazgeçmek değil midir?
Notre Dame'ın Kamburu
Nerdeysen orası benim cennetim_💙💙
Sen bilmesen de_🥀🥀
İyi ki varsın__💙💙
Sarılamadığım sevdiğim 💙🥀
85 notes
·
View notes
Text
Gâvurda adalet, işbirlikçide şahsiyet olmaz!
Avrupa futbol şampiyonasında, milli takımın maruz kaldığı haksızlıklar hepimize unuttuğumuz bir gerçeği bir kez daha hatırlattı.
Bahsini ettiğimiz gerçeği merhum Cemil Meriç şöyle ifadelendirmiş.
“Bütün Kur’an’ları yaksak, bütün camileri yıksak, Avrupalının gözünde Osmanlıyız; Osmanlı yani İslam!”
Bizim açımızdan bu, sadece şeref duyacağımız bir şeydir.
Yani, her hal ve şartta ‘İslâmî’ olmak, ‘İslâm’ gibi görünmekten daha büyük bir şeref olabilir mi?
Batılıların, bizim şeref duyduğumuz bu bakış açısı, bir tanımlama olsaydı eğer, elbette ki hiçbir sorun olmazdı lakin onların bakış açılarını motive eden yegâne unsur İslâm’a olan tarihi düşmanlıklardır. Yani bize baktıklarında öldüresiye nefret ettikleri bir düşman görüyorlar.
Bu gerçek, futbol gibi malayani bir meselede de kendini gösteriyor.
Daha doğru bir tabirle, düşmanlıklarını açık edecek hiçbir vesileyi ıskalamıyorlar.
Bunun için kendi elleriyle yaptıkları ‘demokrasi’ ve ‘evrensel insan hakları’ putunu da hiç tereddüt etmeden bir hamlede yutuveriyorlar.
Milli maç vesilesiyle bir kez daha gördük ki, söz konusu Türkiye olunca, ne nezaket kalıyor batılılarda ne ahlak ve ne de hak hukuk…
Koydukları kurallar ve belirledikleri norm bize gelince bir anda buharlaşıveriyor.
Azıcık da olsa vicdanı olan batılılar da gördüler bu gerçeği.
Kimi açık açık ifade etti, kimi mahcup bir edayla kem-kümlerin ardına sığındı.
“Futbol asla sadece futbol değildir” demiş İngiliz yazar Simon Kuper…
Hatta adam kitabını da yazmış bu olgunun.
Güçlü olanların, yönetim erkini ellerinde bulunduranları kendi çıkarları doğrultusunda kullandıkları bir enstrümandır futbol.
Bunu, ekonomik gerekçelerle kullandıkları gibi sömürü aracı olarak da kullanırlar ve bize karşı uyguladıkları şekliyle de tamamen siyasi bir mahiyete de büründürürler.
Eminim ki, herkesin ve hepimizin adalet duygusu incindi maruz kaldığımız haksızlıklar vesilesiyle. Bunu öylesine nobranca ve kör parmağım gözüne bir kabalıkla yaptılar ki, sadece haksızlıkla yetinmeyip stadı dolduran on binlerce taraftarı bir kez dahi ekrana getirmediler.
Maçı seyretmeye giden Sayın Cumhurbaşkanı bile göstermediler diyeyim de gerisini varın siz hesap edin.
Batılının, bahse konu Türkler/Müslümanlar olunca takındığı adalet anlayışı bu.
Tamam, bunu anlıyoruz diyelim, peki, bu memleketin ekmeğini yiyip de tıpkı batılı efendileri gibi yaşadığı ülkeye düşmanlık edip gavurların saflarında yer alanlara ne diyeceğiz?..
Bakınız bunun tarifi yoktur işte!..
Bu psikolojiyi anlamak mümkün değildir ve hiçbir zaman da mümkün olmayacaktır.
Anılan güruh, batılıların kendilerine de aynı tarifeyi uyguladığı gerçeğine gözlerini kapayarak uşaklıkta devam ederler ilginç bir biçimde…
Köle desen değil, esir desen değil… Zira netice itibariyle kölenin de esirin de bir şahsiyeti vardır. Bunlarda şahsiyetin zerresine tesadüf edemezsiniz…
Batılılar nezdinde, Müslüman bir topluluk içerisinden çıkan ‘ateistler’ de sorunludur.
Bu işbirlikçileri, düşmanlarını yani bizleri vurmak için bir silah olarak kullanırlar ama asla güvenmezler. Hatta zamanı geldiğinde buruşturup çöpe atmaktan da imtina etmezler.
İşin tuhaf tarafı, bizim şahsiyetsizlik ve dahası ihanetle suçladığımız bu kesim, öteden beri kendisini bu toplumun asli unsuru olarak görürler.
Kendilerini bir tür efendi, geri kalanları da parya gibi niteledikleri bir sır değil.
O yüzden gelişen her hadiseyi muhakkak surette siyasete indirgeyip bu bağlamda hakaretler savururlar/savurdular hep…
Kendi istedikleri partiye oy vermedikleri için bu millete ‘bidon kafa’ ve ‘göbeğini kaşıyan adam’ aşağılamasında bulunan bunlar değil miydi sahi?
Maç vesilesiyle batılıların adaletsiz davranışlarına maruz kalmadık sadece, mezkûr kesimin de aşağılık davranışlarına muhatap kaldık.
Voleyboldaki başarı üzerinden malum bir oyuncunun sapkınlığını kutsallaştırıp mütedeyyin insanlara hakaret eden güruh, kendi ideolojilerine uymayan bir sembolü yerden yere vurarak hem sporcuların muazzam başarılarını hiçe saydılar ve hem de bu halka ve halkın değerlerine saldırdılar.
Yaşadığımız tüm bu hadiseler bize gösterdi ki, dünyanın hiçbir yerinde bizdekine benzer halk düşmanı bir kitle yok.
Her ülkede ve coğrafyada kendi halkıyla kavgalı tıynetsizler mutlaka vardır ama bizdekine benzer, memleketin kaymağını yemekle kalmayıp milletin asli unsuru olduğunu iddia eden halk düşmanları bulunmaz.
Şu bir gerçek ki, hariçten gelen tehlikeyle savaşmak ve onu bertaraf etmek, dâhilîdeki düşmanlara nispetle çok daha kolaydır.
Gavuru canınız pahasına yenersiniz de bu gavurdan daha beter işbirlikçi gavurları ne yapacaksınız?..
Çok açık bir biçimde ifade etmeliyim ki, bu aşağılık güruhun tasallutundan kurtulamadığımız sürece gerçek bağımsızlığa kavuşmamız da asla mümkün olmayacaktır.
HABER7 YAZARI: NİHAT NASIR 11.07.2024 08:57
Kayısı 📍 Malatya 📍 Türkiye 🇹🇷
78 notes
·
View notes
Text
Siz hiç saf nefreti hissettiniz mi? Saf korkuyu? Saf hüznü? Acizlik duygusunu? Cesareti? Güveni? İhaneti? Pişmanlığı? Peki ya sevgiyi, yani en acımasız duyguyu, hiç hissettiniz mi?
Neden sevgiye öyle dediğimi biliyor musunuz? Çünkü sevgi, kendisiyle birlikte tüm bu duyguları da hırçın dalgalarıyla size getirir. Sevgiyi bir kez hissetmiş biri, tüm bu duyguları da hisseder. Mecburdur hissetmeye, çünkü saf sevgi yoktur; hep içinde başka bir duygu saklanır.
Nefret eder, sevdiği kişilere zarar verenlerden. Korkar, sevdiklerinin zarar görmesinden. Onlar zarar görürken hiçbir şey yapamamanın verdiği acizlik duygusu kalbini parçalar. Canı acıyan sen olmamana rağmen, senin canın onlardan daha çok yanar. Ve onları korumak için canını hiçe sayacak bir anlık deli cesaretidir sevgi.
Maske.
#tumblr yazılı post#benim postum#post#postlarım#my post#benim yazım#yazı#tumblr yazıları#güzel yazılar#yazılarım#book#books#alıntı#kitap#yorgun#alınti#bıkkınlık#bıkmışlık
16 notes
·
View notes
Text
İkiryo Nedir?
Yaşarken ruh, bedenden kaçabilir mi? Japon efsanelerinde bu soruya cevap verilmiştir.
İkiryo'yu Japon inancında, yaşayan bir kişinin görülen hayaleti olarak tanımlayabiliriz yani bedensiz bir ruhu temsil eder. Genellikle nefret, birisini öldürme arzusu gibi hisler intikam almak istenilen kişilere musallat olmak amacıyla ikiryo'ya neden olur, bu nedenle ikiryo'ya intikamcı ruh da denir. Ayrıca ikiryo'nun, aşk duygusu nedeniyle de ortaya çıktığıda görülür. Sevdiğine kendini gösterme, onun yanında olma arzusunun da musallat olmaya sebep olabileceği söylenir. Sevgi-aşk odaklı bu durum intikam odaklı olana göre genellikle ölmeden önce yaşanan bir durum olduğuna inanılır.
Ikiryo, vücudu terk ettiğinde bazen kişinin bilincini de beraberinde alabilir denilir. Bu durumda sahipleri, bilinçsiz ve ne yaptığını farkında olmadan kalır.
23 notes
·
View notes
Text
Hayvan katliamına başladılar. Vazgeçmeyecekler. Dünyanın en aşağılık insanları bunlar. Hiçbir din temize çıkarmaz bunları. Hiçbir ırk üstünlüğü duygusu o lağım çukurundan kurtarmaz bu alçakları. Bu ülkeden, dininden, ırkından nefret ediyorum. Tiksiniyorum. Hiçbir aidiyet duygusu hissetmiyorum. Ve bu mutlak kötülük karşısında elimden hiçbir şey gelememesi kahrediyor beni.
18 notes
·
View notes
Text
özür dilemesi gereken birini daha affettim, amannnn nolacaksa olsun. en fazla lütuf olur miss gibi iş. kalbimde nefret duygusu barındırmama değmez, anlarsa anlar hatasını, anlamazsa da napim. insan olma eylemi içinde hareket etmek bunu gerektirir. kalbime teşekkür ederim ❤️
16 notes
·
View notes
Text
Nefret duygusu nedir bilmezdim ama son iki yıldır her hücreme işledi etimle kemiğimle miğdemi bulandıran insanlar varrr
8 notes
·
View notes
Text
Acınında tatlınında üzüntününde her şeyin mavi olduğu bir dünya isterdim. Mavi. 4 harften oluşan böyle bir kelimenin beni bu kadar etkisi altına alacağını düşünmemiştim. Ne kadar kolay öyle değil mi? Sadece 4 harften oluşan bu kelimenin beni bu kadar etkisi altına alması. Huzuru saflığı ve sakinliği temsil ediyor. Tıpkı küçüklüğümde olduğu gibi. Keşke küçüklüğümde kalabilseydim. Belki hayat o zaman bana daha güzel ve mavi gözükebilirdi. Şuan hiç bir durumu ve olan olayları mavi olarak göremiyorum çünkü kararmışız içimiz dışımız ruhumuz bedenimiz her yerimiz kapkara olmuş. Hepimizi kaplayan bir kin nefret duygusu içerisindeyiz. Maviliğin saflığını yerine siyahın kin duygusu ele geçirmiş yüreğimizi.
#anlamlı yazılar#my text#yazılarım#benim yazım#text#blog yazısı#günün yazısı#güzel yazılar#my writing#text post#tumblr yazılı post#yazılı postlar#edebi yazılar#tumblr yazıları#söz yazarı#sözler#günün sözü#güne bir söz bırak#kitap sözü#maviyenot#my tumblr#texture#writing#my post
15 notes
·
View notes
Text
Hayvanları sevin, çünkü Tanrı onlara düşüncenin başlangıcını, saf bir sevinç duygusu bağışlamıştır. Bu duyguyu bozmayın, hayvanlardan sevinçlerini alarak hırpalamayın. Tanrının kuralına karşı gelmeyin. Insanoğlu, hayvanlara hükmetmeye kalkışma, onlar günahsızdır; oysa sen, büyüklüğüne rağmen yaşadığın yeryüzü toprağını çürütüyor, arkada sadece bu çürümenin izlerini bırakıyorsun. Yazık ki hemen hemen hepimizin yaptığı bu!..
1879 yıllarında yazılan bir eserdeki bu sözler bugünün durumunu düşününce çok ironik ama bir hayli üzücü bir hâl alıyor, tam nefret sebebi. Sevin her şeyi sevin demesine rağmen üzgünüm ama tam bir nefret sebebi.
10 notes
·
View notes
Text
“ben varlığa bir türlü alışamadım - dünyanın varlığına ya da öbür şeylerin varlığına - kendi varlığıma da alışmadım. içini, özünü boşaltmakta olan biçimlerle karşılaşıyorum durmadan; gerçek gerçek değil, sözcükler yalnızca anlamsız sesler… kendimi gözden geçiriyorum, anlaşılmaz, nedeni bilinmez bir acıya gömülmüşüm. adı konmamış üzüntüler, gereksiz pişmanlıklar içinde boğuluyorum. bir çeşit aşk, bir çeşit nefret, bir neşe gösterisi, tuhaf bir acıma duygusu… neye? kime?
ionesco - günlük
#kitap#edebiyat#blogger#felsefe#kitaplar#blog#kitap kurdu#şiir#poems#charles bukowski#friedrich nietzsche#yusuf atılgan#aylak adam#sabahattin ali#franz kafka#milan kundera#oğuz atay#tutunamayanlar#tehlikeli oyunlar#eugene ionesco#günlük#jean paul sartre#albert camus#düşüş#yabancı#bulantı#frederick nietzsche#emil cioran
18 notes
·
View notes
Text
İçimdeki bu nefret duygusu gün geçtikçe beni ele geçiriyor
7 notes
·
View notes
Text
Bir şey azalarak da birikebilir... Sevginin azaldığı yerde nefret birikir, hoşgörünün azaldığı yerde ilgisizlik birikir, cesaretin azaldığı yerde korku birikir, takdir edilmenin azaldığı yerde yetersizlik duygusu birikir, anlayışın , anlaşılmanın, duyarlılığın azaldığı yerde öfke birikir,sarılmanın,gülümsemenin azaldığı yerde yalnızlık birikir...
11 notes
·
View notes
Text
Yaklaşık altı ay kadar önce romantik ilişkim sona erdi. Son zamanlarda içimde karşı taraftaki kişiye karşı yoğun bir nefret duygusu barındırdığımı fark ettim. İçimden bir ses sürekli olarak karşı tarafın kötü şeyler yaşamasını, pişmanlık duymasını hatta ayaklarıma kapanmasını istiyordu. Ki ayaklarıma kapanmasını fakat reddetmeyi arzuluyordum. Yani ayaklarıma bile kapansa bir değişiklik olmayacak olmasına rağmen sırf öfkemden bunu yaşamak istiyordum. Ve kötü bir şeyler yaşadığına dair en ufak bir işaret bile haz duymama neden oluyordu. Ki bu şekilde düşünmeden evvelde ilk ayrıldığımız zamanlarda sürekli iyi bir insan olduğunu tekrarlıyordum. Bir türlü orta yola gelemiyorum sanırım. Karşı taraf ya çok iyi ya da çok kötü. Aradan geçen altı aydan sonra aslında ilişki sürecindeki beni ve onu daha objektif olarak görebilmeye başladım. Benimde onunda yaptığı yanlışları, doğruları, hataları, hisleri, çabaları, koşturmaları. Kendimin çok fazla fedakarlıklar yaptığını ancak şimdilerde görebiliyorum. Çok fazla çaba sarf ettiğimi ve benzer bir çabayı görememenin beni sinirlendirdiğini. Elbette karşı tarafta hiç çabalamıyor değildi fakat benim kadar yoğun bir gayrette de bulunmuyordu. Yeni yeni sevgi dillerimizin, paylaştığımız hislerimizin farklı olduğunu idrak ediyorum. Aslında ikimizde az ya da çok çabaladık, elimizden geleni yaptık. O da hiç sevmiyor hiçbir şey yapmıyor değildi. Fakat bir nokta da frekanslarımız aynı değildi sanırım. Birbirimizi anlamakta, sevgi şeklimizde, oldukça farklıydık. Belki benim her şeyin yolunda gitmesi için gösterdiğim yoğun çaba olmasa çok daha önce bitmiş olabilirdi bu ilişki. Benim gösterdiğim bu haddini aşan çabanın da onun suçu olmadığını yeni yeni idrak edebiliyorum. Hâlâ kızgınlığım ve kırgınlığım tam olarak geçmiş değil fakat zamanla aslında ikimizin de büsbütün iyi ya da kötü insanlar olmadığını anlamaya çalışıyorum. Ve sanırım sonsuza dek mutlu devam eden ilişkilere, aşka olan inancım azalarak daha gerçekçi bir hâle evriliyor.
26 kasım 2024
6 notes
·
View notes
Text
''benim için yaşam yirmi yaşındayken bitti. sonraki yaşamım uzatmalardan başka bir şey değildi. loş karanlık, kıvrım kıvrım, hiçbir yere ulaşmayan bir koridor gibiydi. fakat yaşamak zorundaydım. her gelen günü tüm sahteliğiyle kabullenip yaşadım yalnızca. o günlerde birçok hata yaptım. hayır, daha doğrusunu söylemek gerekirse, hatalardan başka bir şey yapmadım. bir dönem, tek başıma kendi iç dünyama kapandım. derin bir kuyunun dibinde tek başına yaşamak gibi bir şeydi. dışarıdaki her şeyden nefret ettim, her şeyi lanetledim. bir dönem de dışarı çıkıp yaşarmış taklidi yaptım. her şeyi kabullenip duygusuzca yaşadım. fakat tümü anlamsız şeylerdi. hepsi göz açıp kapayıncaya kadar geçti gitti, arkalarında hiçbir şey bırakmadan. içimdeki suçluluk duygusu ve açılan yaralardan başka.''
22 notes
·
View notes
Text
”Umutsuzluğa kapılmayın.
Üstümüze çöken bela, vahşi bir hırsın insanlığın gelişmesinden korkanların duyduğu acının sonucudur.
İnsanlardaki bu nefret duygusu geçecek ve diktatörler ölecektir ve halktan aldıkları güç, yine halkın eline geçecektir.
Son insan ölene kadar özgürlük asla yok olmayacaktır…”
• Charlie Chaplin
14 notes
·
View notes