#nefret duygusu
Explore tagged Tumblr posts
Text
Siz hiç saf nefreti hissettiniz mi? Saf korkuyu? Saf hüznü? Acizlik duygusunu? Cesareti? Güveni? İhaneti? Pişmanlığı? Peki ya sevgiyi, yani en acımasız duyguyu, hiç hissettiniz mi?
Neden sevgiye öyle dediğimi biliyor musunuz? Çünkü sevgi, kendisiyle birlikte tüm bu duyguları da hırçın dalgalarıyla size getirir. Sevgiyi bir kez hissetmiş biri, tüm bu duyguları da hisseder. Mecburdur hissetmeye, çünkü saf sevgi yoktur; hep içinde başka bir duygu saklanır.
Nefret eder, sevdiği kişilere zarar verenlerden. Korkar, sevdiklerinin zarar görmesinden. Onlar zarar görürken hiçbir şey yapamamanın verdiği acizlik duygusu kalbini parçalar. Canı acıyan sen olmamana rağmen, senin canın onlardan daha çok yanar. Ve onları korumak için canını hiçe sayacak bir anlık deli cesaretidir sevgi.
Maske.
#tumblr yazılı post#benim postum#post#postlarım#my post#benim yazım#yazı#tumblr yazıları#güzel yazılar#yazılarım#book#books#alıntı#kitap#yorgun#alınti#bıkkınlık#bıkmışlık
16 notes
·
View notes
Text
“ben varlığa bir türlü alışamadım - dünyanın varlığına ya da öbür şeylerin varlığına - kendi varlığıma da alışmadım. içini, özünü boşaltmakta olan biçimlerle karşılaşıyorum durmadan; gerçek gerçek değil, sözcükler yalnızca anlamsız sesler… kendimi gözden geçiriyorum, anlaşılmaz, nedeni bilinmez bir acıya gömülmüşüm. adı konmamış üzüntüler, gereksiz pişmanlıklar içinde boğuluyorum. bir çeşit aşk, bir çeşit nefret, bir neşe gösterisi, tuhaf bir acıma duygusu… neye? kime?
ionesco - günlük
#kitap#edebiyat#blogger#felsefe#kitaplar#blog#kitap kurdu#şiir#poems#charles bukowski#friedrich nietzsche#yusuf atılgan#aylak adam#sabahattin ali#franz kafka#milan kundera#oğuz atay#tutunamayanlar#tehlikeli oyunlar#eugene ionesco#günlük#jean paul sartre#albert camus#düşüş#yabancı#bulantı#frederick nietzsche#emil cioran
18 notes
·
View notes
Text
İkiryo Nedir?
Yaşarken ruh, bedenden kaçabilir mi? Japon efsanelerinde bu soruya cevap verilmiştir.
İkiryo'yu Japon inancında, yaşayan bir kişinin görülen hayaleti olarak tanımlayabiliriz yani bedensiz bir ruhu temsil eder. Genellikle nefret, birisini öldürme arzusu gibi hisler intikam almak istenilen kişilere musallat olmak amacıyla ikiryo'ya neden olur, bu nedenle ikiryo'ya intikamcı ruh da denir. Ayrıca ikiryo'nun, aşk duygusu nedeniyle de ortaya çıktığıda görülür. Sevdiğine kendini gösterme, onun yanında olma arzusunun da musallat olmaya sebep olabileceği söylenir. Sevgi-aşk odaklı bu durum intikam odaklı olana göre genellikle ölmeden önce yaşanan bir durum olduğuna inanılır.
Ikiryo, vücudu terk ettiğinde bazen kişinin bilincini de beraberinde alabilir denilir. Bu durumda sahipleri, bilinçsiz ve ne yaptığını farkında olmadan kalır.
23 notes
·
View notes
Text
Anlaşılmak istedin bir zamanlar, belki bir anlık saf bir umutla.
Kendini açtın, damarlarındaki kanı bile koydun masaya, içindeki cehennemi tüm çıplaklığıyla gösterdin.
Karşı taraf baktı...
Anladı mı?
Anladı.
Ama işte anlamak merhameti getirmiyor.
İnsan bazen anlamayı silah yapıyor.
Nereden vuracağını, hangi yarayı tekrar tekrar kanatacağını bilerek...
Bilerek ve isteyerek.
Çünkü can yakmak, güç hissettiriyor onlara.
Şimdi geriye ne kaldı?
Harabeler.
Ellerine aldıkları hayatını lime lime edip yere attılar. Sen susuyorsun artık.
Ses çıkarmıyorsun.
Çünkü anladın: Anlaşılmak, kırılmak demek.
Sana "nasılsın" diyen birine "iyiyim" diye yalan söylemekten değil, gerçeği söylediğinde boğazına dolan ellerin izinden bıktın.
Anlaşılmak istemiyorsun artık, çünkü bu insanlık denen boktan düzende bir lüks.
Bir hediye değil, bir lanet.
Herkes seni kendi yansımalarını görmek için dinler. Herkes seni kendi kusurlarını örtmek için anlar.
Ve herkes seni sadece canınla beslenmek için kabullenir.
O yüzden sustun.
O yüzden dişlerini sıktın.
Ama biliyor musun?
Sustukça daha çok batıyorsun bu çamura.
Sen sustun diye kimse durmayacak.
Suskunluk, karşı tarafta zafer duygusu yaratıyor. Onlar seni susturdular diye daha güçlendiklerini sanıyorlar.
Çünkü onların dünyasında haklılık, sadece sesin yüksekliğiyle ölçülür.
Ama bilmedikleri bir şey var: O suskunluk var ya, o da bir çığlık aslında.
İçinde patlayan, köklerini zehirleyen, damarlarını çürüten bir çığlık.
Ve o çığlık, bir gün tüm o sahte yüzlerin, o iki yüzlü bakışların duvarlarını yıkacak.
Kaos, onların ta göğsünden patlayacak.
Sana ne mi kaldı geriye?
Öfke.
Nefret.
Kusma isteği.
Her bir yüz, her bir kelime, her bir dokunuş tiksindiriyor seni.
Ve haklısın.
İnsanlar seni anlamak için değil, seni tüketmek için var.
Ama unutma: Onların tüketebilecekleri son şey, senin o içindeki lanetli sessizlik olacak.
Kaosun olsun artık rehberin.
Nefretin aydınlatsın yolunu.
Çünkü bu dünya, sevgiyle değil, cehennemle yürür.
Ve o cehennemi ateşleyen şey, senin içindeki öfke olsun.
7 notes
·
View notes
Text
Hayvan katliamına başladılar. Vazgeçmeyecekler. Dünyanın en aşağılık insanları bunlar. Hiçbir din temize çıkarmaz bunları. Hiçbir ırk üstünlüğü duygusu o lağım çukurundan kurtarmaz bu alçakları. Bu ülkeden, dininden, ırkından nefret ediyorum. Tiksiniyorum. Hiçbir aidiyet duygusu hissetmiyorum. Ve bu mutlak kötülük karşısında elimden hiçbir şey gelememesi kahrediyor beni.
18 notes
·
View notes
Text
özür dilemesi gereken birini daha affettim, amannnn nolacaksa olsun. en fazla lütuf olur miss gibi iş. kalbimde nefret duygusu barındırmama değmez, anlarsa anlar hatasını, anlamazsa da napim. insan olma eylemi içinde hareket etmek bunu gerektirir. kalbime teşekkür ederim ❤️
16 notes
·
View notes
Text
Nefret duygusu nedir bilmezdim ama son iki yıldır her hücreme işledi etimle kemiğimle miğdemi bulandıran insanlar varrr
8 notes
·
View notes
Text
Acınında tatlınında üzüntününde her şeyin mavi olduğu bir dünya isterdim. Mavi. 4 harften oluşan böyle bir kelimenin beni bu kadar etkisi altına alacağını düşünmemiştim. Ne kadar kolay öyle değil mi? Sadece 4 harften oluşan bu kelimenin beni bu kadar etkisi altına alması. Huzuru saflığı ve sakinliği temsil ediyor. Tıpkı küçüklüğümde olduğu gibi. Keşke küçüklüğümde kalabilseydim. Belki hayat o zaman bana daha güzel ve mavi gözükebilirdi. Şuan hiç bir durumu ve olan olayları mavi olarak göremiyorum çünkü kararmışız içimiz dışımız ruhumuz bedenimiz her yerimiz kapkara olmuş. Hepimizi kaplayan bir kin nefret duygusu içerisindeyiz. Maviliğin saflığını yerine siyahın kin duygusu ele geçirmiş yüreğimizi.
#anlamlı yazılar#my text#yazılarım#benim yazım#text#blog yazısı#günün yazısı#güzel yazılar#my writing#text post#tumblr yazılı post#yazılı postlar#edebi yazılar#tumblr yazıları#söz yazarı#sözler#günün sözü#güne bir söz bırak#kitap sözü#maviyenot#my tumblr#texture#writing#my post
15 notes
·
View notes
Text
Hayvanları sevin, çünkü Tanrı onlara düşüncenin başlangıcını, saf bir sevinç duygusu bağışlamıştır. Bu duyguyu bozmayın, hayvanlardan sevinçlerini alarak hırpalamayın. Tanrının kuralına karşı gelmeyin. Insanoğlu, hayvanlara hükmetmeye kalkışma, onlar günahsızdır; oysa sen, büyüklüğüne rağmen yaşadığın yeryüzü toprağını çürütüyor, arkada sadece bu çürümenin izlerini bırakıyorsun. Yazık ki hemen hemen hepimizin yaptığı bu!..
1879 yıllarında yazılan bir eserdeki bu sözler bugünün durumunu düşününce çok ironik ama bir hayli üzücü bir hâl alıyor, tam nefret sebebi. Sevin her şeyi sevin demesine rağmen üzgünüm ama tam bir nefret sebebi.
10 notes
·
View notes
Text
İçimdeki bu nefret duygusu gün geçtikçe beni ele geçiriyor
7 notes
·
View notes
Text
Bir şey azalarak da birikebilir... Sevginin azaldığı yerde nefret birikir, hoşgörünün azaldığı yerde ilgisizlik birikir, cesaretin azaldığı yerde korku birikir, takdir edilmenin azaldığı yerde yetersizlik duygusu birikir, anlayışın , anlaşılmanın, duyarlılığın azaldığı yerde öfke birikir,sarılmanın,gülümsemenin azaldığı yerde yalnızlık birikir...
11 notes
·
View notes
Text
Olur da bir gün bir mesaj gelirse telefonunuza yabancı bir numaradan, " Napıyorsun Konuşmamız lazım çok kötüyüm, sana ihtiyacım var" gibisinden, o an içiniz de ki aşk ve merhamet duygularını içinizden silin atın. O mesajı okurken de hiç duygulanmayın. O mesaja da sakın cevap vermeyin, çünkü siz numaranın kime ait olduğunu merak ederken ikinci bir mesajı atacak. O ikinci mesaj geldiğin de anlayacaksınız, tilki kürkçü dükkanına dönmeye çalışıyor. Hani hayatımızı mahvedip giden var ya; gündüzlerinizi geceye çeviren, hayatı bize zehir eden, hani mesaj attığınız da "Yeter artık rahat bırak beni" diyen kişiliksizler var ya; bir gün size dönmek istediğinde ona karşı acıma duygusu değil de, nefret etme duygusu besleyin. Unutma ki; sen ona mesaj atıyorsun diye, hattını değişti. Sen onu deli gibi özlerken, o başkalarını mutlu etti. Şimdi sakın ola, ben ona kıyamam deme. O sana dönmeye çalışacak, senin yokluğunu fark ettiği zaman, aradığı mutluluğu bulamadığı zaman deli gibi isteyecek seni. Sakın onun masumluğuna inanma, yalvarsa bile. Ben artık çok değiştim, istersen baştan deneyelim dediği zaman ona "Beni bıraktığın zaman mutluluğu kimde aradıysan ona siktir git" diyeceksiniz. Bak bu kelimeyi dediğiniz zaman, direk ağlama moduna geçer onlar.Hatta hatta daha ağır konuş ki, ağlamaktan konuşamayacak hale gelsin. Sen onun yokluğun da ölmüşsün; o senin yokluğur da ağlamış çok mu? Bir de utanmadan şöyle derler bakın "Acımasız olma bu kadar" o an onun yüzüne tüküresin gelir. Sanki her şeyi biz yapmışız da.. Sakın onlara bir şans daha vermeyin. Biliyorum, belki de çoğunuz bu yazdıklarımı onlar dönünce onlara karşı yapmayacaksınız. Şimdi size ne desem boş. Çünkü seviyorsunuz, istiyorsunuz, özlüyorsunuz. Belki de çoğunuz, onlar size döndükleri zaman ikinci bir şansı vereceksiniz, eminim. Belki her şey düzelir diyeceksiniz, onları yine kollarınızı açacaksınız.Ama şunu unutmayın; Kimse sizi sevdiği için dönmez. Maymunlar bir dalı tutmadan, diğer dalı asla bırakmazlar. Diyeceğim o ki; onlar döndüğün de, sakın onlara tutunacak bir dal olmayın.
#mektup#sevgiliye mesaj#writing#love quotes#my writing#hatırlatma#takip edilesi bloglar#kronika#writers on tumblr
6 notes
·
View notes
Text
"
..Her şey sallantıda olduğu ve hiçbir şey işlemediği zaman, bir şeyin eşiğinde olduğumuzu kavrayabiliriz. Bunun çok hassas ve nazik bir yer olduğunu ve hassaslığın her iki yana da gidebileceğini kavrayabiliriz. Suratımızı asıp kendimizi kapatabilir veya nabız gibi zonklayan bu niteliğe dokunabiliriz. Temelsizlikte kesinlikle hassas ve zonklayan bir şey vardır.
Bu bir tür sınamadır, ruhsal savaşçıların yüreklerini uyandırmak için ihtiyaç duyduğu türde bir sınamadır. Bazen hastalık ya da ölüm yüzünden kendimizi bu yerde buluruz. Bir kayıp duygusu yaşarız - sevdiklerimizin kaybı, gençliğimizin kaybı, hayatımızın kaybı.
AIDS'den ölen bir arkadaşım var. Ben kısa bir yolculuğa çıkmadan önce konuşuyorduk. Şöyle dedi, "Bunu istemedim, şundan nefret ettim, şundan korktum. Fakat artık o hale geldi ki bu hastalık benim için en büyük armağan oldu. Şimdi her dakika benim için o kadar değerli ki. Hayatımdaki bütün insanlar o kadar değerli ki . Tüm hayatım benim için o kadar anlamlı ki." Bir şey gerçekten değişmişti ve kendisini ölmeye hazır hissediyordu. Korkutucu ve dehşet verici olan bir şey bir armağana dönüşmüştü.
Her şeyin darmadağın olması bir tür sınama ve aynı zamanda bir tür şifadır. Meselenin bu sınavı geçmek veya bu sorunu alt etmek olduğunu sanırız, ama gerçek şu ki meseleler gerçekten çözülmez. Bir araya gelirler ve darmadağın olurlar. Tekrar bir araya gelirler ve tekrar darmadağın olurlar. İşte böyle olur. Şifa, bütün bunların olması için yer bırakmaktan gelir: keder için yer, rahatlama, bedbahtlık, sevinç için yer bırakmak.
Bir şeyin bize zevk vereceğini düşündüğümüz zaman, gerçekten ne olacağını bilmeyiz. Bir şeyin bize bedbahtlık vereceğini düşündüğümüz zaman da bilmeyiz. En önemlisi bu bilmeme için yer bırakılmasıdır. Yardımcı olacağını düşündüğümüz şeyi yapmaya çalışırız. Fakat bilmeyiz. Asla yere mi serileceğiz, yoksa dimdik ayakta mı duracağımızı bilmeyiz. Büyük bir hayal kırıklığı yaşandığı zaman, bunun hikayenin sonu olup olmadığını bilmeyiz. Bu büyük bir maceranın başlangıcı olabilir.
...
Hayat böyledir. Hiçbir şey bilmeyiz. Bir şeye kötü deriz; bir şeye iyi deriz. Fakat gerçekte bilmiyoruzdur . Her şey darmadağın olduğu ve neyin eşiğinde olduğumuzu bilmediğimiz zaman, hepimizin vereceği sınav kıyıda kalmak ve somutlaştırmamaktır . Ruhsal yolculuk cennetle ve nihayet gerçekten mükemmel bir yere gitmekle ilgili değildir. Aslında, bu şekilde bakmaktır bizi bedbaht kılan. Daimi bir zevk bulabileceğimizi ve acıdan kaçabileceğimizi düşünmek Budizm'de samsara denilen, sonsuz bir şekilde dönüp duran ve bize büyük ıstırap veren umutsuz bir döngüdür .
Pema Chödrön, Herşey Darmadağın Olduğunda
4 notes
·
View notes
Text
''benim için yaşam yirmi yaşındayken bitti. sonraki yaşamım uzatmalardan başka bir şey değildi. loş karanlık, kıvrım kıvrım, hiçbir yere ulaşmayan bir koridor gibiydi. fakat yaşamak zorundaydım. her gelen günü tüm sahteliğiyle kabullenip yaşadım yalnızca. o günlerde birçok hata yaptım. hayır, daha doğrusunu söylemek gerekirse, hatalardan başka bir şey yapmadım. bir dönem, tek başıma kendi iç dünyama kapandım. derin bir kuyunun dibinde tek başına yaşamak gibi bir şeydi. dışarıdaki her şeyden nefret ettim, her şeyi lanetledim. bir dönem de dışarı çıkıp yaşarmış taklidi yaptım. her şeyi kabullenip duygusuzca yaşadım. fakat tümü anlamsız şeylerdi. hepsi göz açıp kapayıncaya kadar geçti gitti, arkalarında hiçbir şey bırakmadan. içimdeki suçluluk duygusu ve açılan yaralardan başka.''
22 notes
·
View notes
Text
”Umutsuzluğa kapılmayın.
Üstümüze çöken bela, vahşi bir hırsın insanlığın gelişmesinden korkanların duyduğu acının sonucudur.
İnsanlardaki bu nefret duygusu geçecek ve diktatörler ölecektir ve halktan aldıkları güç, yine halkın eline geçecektir.
Son insan ölene kadar özgürlük asla yok olmayacaktır…”
• Charlie Chaplin
14 notes
·
View notes