#mahir çayan
Explore tagged Tumblr posts
yorgunherakles · 5 months ago
Text
düşünmek yalnızca aydınlara, üniversite gibi kurumlara bırakılamayacak kadar ciddi bir meseledir.
althusser - filozof olmayanlar için felsefeye giriş
9 notes · View notes
cinaraslan · 2 years ago
Text
Deniz Gezmiş,Yusuf Aslan, Hüseyin İnan'ın idamlarını engellemek için çıktıkları yolda katledildiler....51 yıl önce Tokat Niksar da katliam yaşandı Kızıldere de katliamı....Devrimci gençlerin çoğu öldürüldü veya katledildi.... Mahir Çayan başta olmak üzere bütün katledilen devrimcileri 51.yıl dönümlerinde sevgi ve saygıyla anıyorum..🌹
#kızıldere #niksar #tokat #mahirçayan #cihanalptekin #kadirmanga #ulaşbardakçı #thkpc #mahirçayanölümsüzdür #devrimci #denizgezmiş #yusufaslan #hüseyininan #sabahattinkurt #ömerayna #saffetalp #ertansaruhan #tkp #devrimcigençlik #gençlik #yoldaş
Tumblr media
2 notes · View notes
ruhsuzpicler · 2 years ago
Text
Tumblr media
2 notes · View notes
pateralba · 1 month ago
Text
Tumblr media
Mahir Çayan'ın Maltepe çatışmasını ve Hüseyin Cevahir'i anlatan şiiri.
0 notes
nesrin-c · 9 months ago
Text
hücredeki adalının hikayesi
Taş duvar, demir, karyola ve yerlerde sayısız izmaritler,
Helanın pis kokusu, rutubetli, sıkıntılı, nikotinli,
İnsanı serseme çeviren kurşun gibi ağır bir hava,
Duvarlar sanki soğuk dalgaları imal ediyor.
İstediğiniz kadar üzerinize kalın şeyler giyinin,
Oligarşinin hücresinde soğuğu yenmek imkansız.
Ranzanın karşısında kafesli demir kapı,
Arkasında Mehmet.
Görevi dakikası dakikasına beni denetlemek
Mehmedim utanıyor, kahroluyor.
“Askerim ağam n'aparsın” diyor.
Aslında o’ da tutsak.
Ben hücre içinde, o hücre önünde.
Günde beş kez büyük başlar bakar içeriye;
Yüzlerinde tecessüs.
“Çılgın adam, 3-5 kişi ile koskoca karanlıklar
imparatorluğuna kafa tutan adalılar”
Ama yine de “çılgın adamın” karşısında
Bir eziklik duyuyorlar, o başka,
Gündüz, gece diye bir ayrım yoktur hücrede,
Zaman ve mekan özümlenmiş artık.
Sadece koldaki saattir, geceyi gündüzü bildiren.
Işık yirmi dört saat yanar.
Bir nefes, bir dumandır yoldaşım.
Cigaramı her çekişimde duman olur,
Uçar giderim, ta uzaklara,
Çoğu kere Ada'ma giderim,
Cigaramın dumanı, beni memleketime;
Ada'ma götürür.
Kahpe İstanbul'un, kahpe bir bölgesinde,
Bir evdeyim yoldaşlarımla beraber.
Bu ev, yoldaşlık- dostluk-kardeşlik-mertlik-kazanç ve sevgi evidir.
Bu evde, her şey o kadar güzel ve o kadar anlamlıdır ki…
Ev de değil ada, ada!
Satılmışlığın, kahpeliğin, riyakarlığın, adiliğin
ve her çeşit
aşağılık ve her çeşit yabancılaşmanın karışımı olan,
karanlık denizi'nin ortasında,
Güneşi batmayan bir ada.
Ben ne şuralıyım, ne buralı,
Adalıyım adalı,
Ada’m ormanlıktır.
Dostluk, yoldaşlık, mertlik ormanı,
bütün Ada'mı kaplar.
Erdemin güneşi, yirmi dört saat aydınlatır adamı
Biz ada sakinleri bilmeyiz karanlığı.
Ben Adalıyım ey kahpe hücre, Ada'lı
Doğru ya sen nereden bileceksin Ada'mı.
asırlık, feodal,
militarist, hücre.
Ya sen, öküze benzemek için kasılan, şişen
haset kurbağa hilkat garibesi bilir misin Adamı?
Dünya karanlıktır, güneşi batmayan böyle bir Ada
yeryüzünde yoktur.
Değilmi ki karanlıklar cücesi, zavallı acuze?
Ya sen yarasalar şairi, pişkin Cacomcho?
Değil şiirlerde, masallarda bile böyle bir ada yoktur.
böyle bir ada eşyanın tabiatına aykırıdır.
Senin için değil mi karanlıkların kapkara şairi?
Senin dediğin eşyanın değil,
karanlığın tabiatına aykırıdır.
Karanlık cüceleri, acuzeler, dürzüler…
Yarının Türkiyesi'nin hayvanat bahçesinde teşhir edilecekler…
Ada’m kalabalıktır hain hücre:
Elde mitralyözüyle,
Sierra Maestra'da, Falcon'da, Vietnam'da
Mozambik'te, Angola'da, Sina çöllerinde…
Özgürlüğün türküsünü söyleyenler.
Zulme, kahpeliğe, sömürüye karşı…
Dişiyle, tırnağıyla üç kıtada karşı koyanlar
benim evlatlarımdır kahpe hücre.
Benim adamın ormanlıklarından aldıkları fideleri,
“birer birer dikiyor, kahpeler koalisyonunun dünyasına
Kel dünya, Ada'mın ağaçlarıyla ayıbını örtüyor,
güzelleşiyor artık.
İyi bak bana feodal duvar, iyi tanı beni.
Seni yerle bir edecek Adalılar'ı iyi tanı.
Ada’m ve hemşerilerinin çoğu ne halde diye
dudak bükme, o…punun dölü utanç duvarı
Evet Ada'mı karanlığın suları bastı.
Evet, benim gibi birçok Adalı çirkef suların altında,
ama boşuna sevinme, Ada’m batmaz, yok olmaz
Ada’m sadece karanlık denizinde yerini değiştirdi.
Hepsi o kadar.
MAHİR ÇAYAN.
Tumblr media
86 notes · View notes
dramatik-buluntular · 2 years ago
Text
KIZILDERE’DE BİR KÜRT : Sebahattin Kurt
1970’lerin başında Gevaş’ta öğretmenlik yapan şair Gülten Akın’ın mısralarında geçer Sebahattin Kurt sadece: "Van denizinde, Gevaş’ta / Adı Sebo, biraz dalgın / Halkını sevmekten önyazgılı / Alıp başını gittiğini duyuyorum Tokad’a"
1970’lerin başı… 12 Mart muhtırası olmuş Türkiye Cumhuriyeti Devleti her yerde devrimci avına çıkmıştı. Deniz Gezmişler’i idam etmeye hazırlanan devlet, dağ-taş demeden Mahir Çayan’ları arıyordu.
Türkiye böyle bir siyasal ve toplumsal krizden geçerken Gevaşlı Sebahattin Kurt ise Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesinde okumaya gider ve devrimci mücadelenin geldiği aşama onu da etkiler. Ama Sebahattin Kurt’u asıl etkileyen dönüm noktası Lise öğretmeni Gülten Akın’dır. O esnada Van Gevaş’ta öğretmenlik yapan şair Gülten Akın Sebahattin Kurt’u çok sever. Van Gölü’nü izlerken uzun uzun sohbet ederler.
Ancak daha ikinci sınıfta ailesi Sebahattin’den uzun süre haber alamaz. Telaşa kapılan Salih ve Saim Kurt çifti ulaşabildikleri her yere ulaşırlar ama sonuç hep olumsuzdur.
Sonra bir gün, TRT radyosundan şöyle bir haber geçer: “Tokat’ın Niksar ilçesinin Kızıldere köyünde bir evde saklandıkları tespit edilen şakiler; Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Hüdai Arıkan, Ömer Ayna, Nihat Yılmaz, Ertan Saruhan, Ahmet Atasoy, Sinan Kazım Özüdoğru, Saffet Alp ve Sebahattin Kurt ölü olarak ele geçirilmiştir.”
Haberde ismi son olarak okunan öğrenci Gevaşlı Sebahattin Kurt’tur.
Aile inanmak istemez önce, “Bu Sebahattin olamaz. Sebahattin’in ne işi olur orada” diye düşünür. Ya da bu acı gerçekle yüzleşmek istemezler ama birkaç gün sonra aileye haber verilip, ‘gelip çocuklarını morgdan almaları, aksi halde gömüleceği’ söylenir. Ailesi imkânsızlıklardan dolayı hemen gidemez tabi, ikinci bir telgraf gelir: ‘Sebahattin Kurt Tokat Niksar Şavşat Mezarlığı’nda 52 No’lu mezara gömüldü.’
Ama aile kandırılmıştır, söz konusu mezarlığa gittiklerinde öyle bir mezarın olmadığını görürler. Muhatap bile bulamazlar. Aile, tüm aramalarına rağmen Sebahattin’in nereye gömüldüğünü öğrenemez. Annesi Saime önce kör olur, Sebahattin’in acısına daha fazla dayanamaz ve kısa sürede ölür; çok geçmez baba da hayata veda eder.
Sebahattin’in ölümü resmi kayıtlara şöyle geçer: “Yapılan teşhiste alnından ve göğüs hizasından ateşli silahla vurularak öldürüldüğü tespit edilen şahsın Van-Gevaş doğumlu 20 yaşındaki Sebahattin Kurt olduğu anlaşılmıştır.”
Adı, 1970’lerin başında Gevaş’ta öğretmenlik yapan şair Gülten Akın’ın mısralarında geçer sadece: Van denizinde, Gevaş’ta/ Adı Sebo, biraz dalgın/Halkını sevmekten önyazgılı/ Alıp başını gittiğini duyuyorum Tokad’a/
DİRENGEN BİR KİŞİLİKTİ
O dönemleri hatırlayan Gevaşlı Cevdet Altındağ, Sebahattin Kurt’u şu sözlerle anlattı: “Ona sıhhiyeci Salih’in oğlu derlerdi. Nesil olarak bizden büyüktür. Ailesini yakından tanırım. Bütün Gevaş Sebahattin’i direngen bir kişilik olarak tanırdı, asla boyun eğmezdi. Çocukluğundan itibaren böyleydi. Van Gölüne girmesini engelleyenlerle kavga eder, dayak yer ama yine de Van Gölüne girmeyi başarırdı. Dayak yese dahi, kavgaya girecek kadar cesurdu. Katliamdan sonra ailesi Gevaş’tan ayrıldı. Cenazesinin getirilmediğini biliyorum. Gevaş’a getirilmedi.”
‘TÜM MAHALLENİN YARDIMINA KOŞARDI’
Yine Gevaş’ta yaşayan ve Kurt’un gençliğinde Hişet mahallesinde ona komşuluk eden Necmiye Deniz ise Kurt ile ilgili şunları söyledi: Sürekli kitap okurken görürdüm, hatırladığım kadarıyla kısa boyluydu. Cesaretliydi, mahallede ne sorun olursa duyarlı yaklaşır ve insanlara yardım etmeye çalışırdı. Herkes onu çok seviyordu, sonra Ankara’ya okumaya gitti ve bir daha göremedik.”
#anfturkce (alıntı)
Tumblr media
14 notes · View notes
06chrome06 · 2 years ago
Text
Tumblr media
BUGÜN GÜNLERDEN SİNAN CEMGİL
Bugün Sinanların ölüm yıldönümü. Sinanları düşünürken doğal olarak 68 kuşağının tüm isimleri tek tek gözlerimin önünden geçti. Sinan eğitimli bir ailede doğup büyümüştü. O zamanlar ülkenin en seçkin üniversitesi olan ODTÜ’de okuyordu. Mükemmel İngilizcesi vardı.
Mahir Çayan Tıp ve Hukuk Fakültelerini kazandıktan sonra bir süre bu fakültelere devam edip ayrılmıştı. Yeniden sınava girerek Ankara Siyasal’ı kazandı. Herkesi hayran birakan bir hitabet gücü vardı. Gençlik örgütleri kongrelerinde hiç duraksamadan sekiz saat konuştuğu ve salonu dolduran devrimcilerin hiç sıkılmadan onu dinlediği söylenir.
Hüseyin Cevahir de tıpkı Mahir gibi önce Tıp’ı kazanmış, beğenmemiş, yeniden sınava girerek Ankara Siyasal’ı kazanmıştır.
Ulaş Bardakçı ODTÜ’nün en parlak öğrencilerindendi. Esprili, zeki, şen şakrak, kahkahalarla gülen bir insandı.
Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan da tıpkı Sinan gibi ODTÜ’nün en parlak ve en zeki öğrencilerindendi.
Deniz’e gelince... Hukuk okuyordu. Anayasa profesörüne, “siz bize burjuva hukuku öğretiyorsunuz hocam, izin verirseniz ben size Proleterya hukukunu anlatayım” diyerek dersi kaynatırdı. Bir sözüyle binlerce öğrenciyi peşine takabilen renkli bir kişilikti. “Güneşi İçenlerin Türküsü”nü okuyarak, ardında binlerce öğrenciyle Taksim-Beyoğlu sokaklarından gürleye gürleye inmiş, “ya istiklal ya ölüm” sloganlarıyla Amerikan askerlerini denize atmış bir devrimciydi. Uzun-servi boylu, yiğit, gözü pek, yakışıklı bir delikanlıydı. Sözünü sakınmaz, verdiği sözden caymazdı. Sallana sallana yürür, arkadaşlarını ti’ye almaya bayılırdı. En çok Yusuf’un kısa boyuna ve Cihan’ın Laz şivesine takılırdı.
Bugün Sinanların ölüm yıldönümü diye bunları düşündüm ve bir hayal kurdum. Bu gençler ülkenin en parlak, en seçkin üniversitelerinde okuyorlardı. Ülke sorunlarına çok duyarlıydılar. Kafamda bir senaryo yazdım. Eğer bunlar katledilmesiydi, bugün nasıl bir Türkiye’de yaşardık?
Bunu düşünmemin nedeni, bugün ülkeyi bu gençlerin karşıtları olan ve “Kanlı Pazar” olaylarını tezgâhlayan güruhun yönetiyor olmasıdır. Mesela Abdullah Gül o dönem bu gençlerin karşısındaydı, Amerikan emperyalizmini protesto eden bu gençlere palalarla ve zincirlerle saldırıyorlardı. Ama cumhurbaşkanı oldu.
Bu gençler katledilmeseydi mesela... Bugün nasıl bir Türkiye’de yaşıyor olurduk? Düşündüm, akıl ve mantık süzgecinden geçirerek hayaller kurdum.
Birinci olarak, PKK diye bir şey olmazdı. Çünkü bu gençlerin içinde Kürt ve Türk devrimciler vardı. Birlikte hareket ediyorlardı. Amerikan askerlerini birlikte denize döküyorlardı. “Ya istiklal ya ölüm!” diye birlikte slogan atıyorlar ve “Güneşi İçenlerin Türküsü”nü birlikte okuyorlardı. “Akın var güneşe akın, güneşi zapt edeceğiz, güneşin zaptı yakın...”
Onlar yaşasaydı, Türkiye’de bugün Kürt-Türk kardeşiliği olurdu. Bu kanlı kavgalar, bu terör, bu PKK belası olmazdı. Yurtta barış cihanda barış olurdu.
Onlar yaşasaydı, mutlaka sosyalist ekonomiyi uygularlardı. Mustafa Kemal’in “Cumhuriyet” ile taçlandırdığı laik Türkiye’yi onlar da adil bir paylaşımla taçlandırırlardı. Cumhuriyet o zaman gerçek kimliğine kavuşurdu. Kurucu lider olarak Mustafa Kemal’i baş tacı ederlerdi. Ve Türkiye mutlaka tam bağımsız bir ülke olurdu. Amerika burnunun dibindeki Küba’ya nasıl karışamıyorsa, Türkiye’ye de karışamazdı.
Sovyetler dağıldıktan sonra belki biraz bocalarlardı, ama onlar zaten Sovyetler’i eleştiriyorlardı. Mutlaka Türkiye’nin sosyal ve kültürel yapısına uygun özgün bir model yaratırlardı. Çünkü hepsi de süper zeki gençlerdi.
Mahir Çayan cumhurbaşkanı olurdu. Hüseyin İnan başbakan olurdu. Yusuf Aslan ulaştırma bakanı olurdu. Sinan Cemgil mutlaka milli eğitim bakanı olurdu. Ulaş Bardakçı meclis başkanı olurdu. Hüseyin Cevahir köy işleri bakanı olurdu. Köylerdeki yoksul çocuklara TIR’larla ayakkabı, elbise, kitap, kırtasiye taşırdı. Nerden mi biliyorum? Biliyorum, çünkü Hüseyin Cevahir okulda biriktirdiği parlarla defter kalem alır, yaz tatillerinde köyüne gittiğinde yoksul çocuklara dağıtırdı.
Gençleri bilime ve sanata motive etsin diye Deniz Gezmiş’i gençlik bakanı yapmak isterlerdi, fakat “onun liderlik karizmasına yazık olur” diyen itirazlar yükselirdi. Hüseyin İnan başbakan koltuğunu gönüllü olarak ona bırakırdı. Çünkü Hüseyin İnan çok mütevazı bir insandı. Öyle mevkide makamda filan gözü olmazdı. Hatta gider bir köyde öğretmenlik bile yapardı. O sadece Türkiye’nin bağımsızlığına ve halkın refahına önem verirdi. Az konuşur, çok çalışırdı.
Üniversiteler şakır şakır bilim isanı çıkarır, konservatuvarlarda birbirinden yetenekli sanatçılar yetişirdi. Hastanelerde bedava sağlık hizmetleri verilir, eğitim devlet parasıyla yapılır, tarım desteklenir, işçi sınıfı adam gibi bir hayat yaşardı. Biz de böyle bir ülkede keyiflenir, ülkemizle gurur duyardık. Keyfimize hiç diyecek olmazdı.
Ben o zaman yine yazar olurdum. Ama tabii üç romandan oluşan “Adanmış Hayatlar” serisini bu şekilde yazmazdım. Mahir ve arkadaşlarını Kızıldere’de bırakmazdım. Deniz ve arkadaşlarını darağacıyla değil, nar ağacıyla anardım. Kısacası, üç romandan oluşan “Adanmış Hayatlar” serisi mutlu sonla biterdi. Bana ödül verirlerdi. Öyle altın plaket filan istemezdim. Para da istemezdim. Yakama bir kır çiçeği takarlardı. Beni onure ederlerdi. Alkışlarlardı. Mutluluktan ağlardım. “Erkek adam ağlar mı be!” diye Deniz benimle dalga geçerdi.
VEHBİ BARDAKÇI
#VehbiBardakçı #SinanCemgil #Nurhaklar #68liler
6 notes · View notes
korayaker · 2 years ago
Text
SİYASET Lenin Sol komünizm Lenin Nisan tezleri Lenin Proleter devrim dönek kuattscki Lenin devlet ve devrim Lenin Emperyalizm Lenin Burjuva demokrasisi ve proleterya diktatörlüğü Lenin Ne yapmalı Lenin Materyalizm ve Ampiryokritisizm Lenin Bir Adim Ileri Iki Adim Geri Lenin Din Üzerine Lenin Ssosyalizm ve Savaş Marx Engels Komünist manifesto Yahudi Sorunu Alman İdeolojisi Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı Ücretli Emek ve Sermaye Ailenin ve özel mülkiyetin kökeni Konut Sorunu Mao Zedong Çelişki Üzerine Uzatmalı Savaş Üzerine Seçme Eserler -ı-ıı-ııı Kızıl Kitap Josef Stalin Diyalektik Materyalizm ve Tarihsel Materyalizm Marksizm, Ulusal Sorun Leninizmin İlkeleri Anarşizmi mi Sosyalizm mi Bolşevik parti Tarihi Muhalefet Üzerine Georgi Dimitrov Faşizme Karşı Birleşik Cephe Leo huberman Sosyalizmin alfabesi Politzer Felsefenin başlangıç ilkeleri Politzer Felsefenin Temel İlkeleri Nikitin Ekonomi politik Maksim Gorki Küçük burjuva ideolojisinin eleştirisi Kalinin Devrimci Eğitim Devrimci Ahlak Che Guevara Ekonomi ce sosyalist ahlak Paul lafargue Tembellik hakkı A.Şnurov Türkiye proleteryası John Reed Dünyayı Sarsan On Gün Ellen Meiksins Wood Sınıftan Kaçış İbrahim kaypakkaya Seçme eserler Mahir çayan Bütün Yazıları Hikmet kıvılcımlı Türkiyede kapitalizmin gelişimi Emrah cilasun - Mustafa suphi ve yoldaşlarını kim öldürdü Kapitalizm, Arzu ve Kölelik, Frederic Lordon Yeryüzünün Lanetlileri - Frantz Fanon Terry Eagleton Marx Neden Haklıydı Jhon Zerzan Gelecekteki ilkel Paulo Freire Ezilenlerin Pedagojisi Kropotkin- Ekmeğin Fethi Ivan Illich'in Okulsuz Toplum Hüseyin Can Sosvyetler ve Kürtler A.Kollontai Komünizm ve Aile N. kruspkaya Halk eğitimi Platon Socratesin Savunması Arthur Schopenhauer- Eristik Diyalektik
TOPLUMSAL CİNSİYET
Friedrich EngelsAilenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni Clara Zetkin Kadın Sorunun Üzerine – Clara Zetkin Lenin'in Bütün Dünya Kadınlarına Vasiyetleri Auguste Bebel Kadın ve Sosyalizm Alexandra Kollontai Marksizm ve Cinsel Devrim Alexandra Kollontai Komünizm ve Aile Alexandra Kollontai Bir çok hayat yaşadım Sibel Özbudun Marksizm ve Kadın Emek, Aşk, Aile Sibel Özbudun Küreselleşme , Kadın ve Yeni - Ataerki Ricardo Coler Kadın Krallığı Elisabeth Badinter Biri Ötekidir Shulamith Firestone Cinselliğin Diyalektiği Diana Gittins Aile Sorgulanıyor Simon de beauvoir ikinci cins Valeri solanes -Erkek doğrama cemiyeti Judith Butler- Cinsiyet Belası
PSİKOLOJİ
Sigmund Freud Totem ve tabu Sigmund Freud uygarlığın huzursuzluğu Sigmund Freud Düşlerin Yorumu Joel Kovel Tarih ve Tin Michel Foucault Deliliğin Tarihi Jean Twenge Ben nesli Rollo May Kendini Arayan İnsan Pascale Chapaux-Morelli İkili İlişkilerde Duygusal Manipülasyon Erich Fromm Sevme Sanatı Eric Fromm- Özgürlükten Kaçış Caren Horney Çağın Nevrotik kişiliği  POSTMODERN FELSEFE john zerzan- Gelecekteki ilkel Terry Eagleton Postmodernizmin Yanılsamaları Fredric Jameson, Postmodernizm ya da Geç Kapitalizmin Kültürel Mantığı Jean Baudrillard Simülakrlar ve Simülasyon Jean Baudrillard Tüketim Toplumu Jean Baudrillard Kötülüğün Şeffaflığı Jean Baudrillard baştan çıkarma üzerine Jean Baudrillard Neden herşey hala yok olup gitmedi Rainer Funk Ben ve Biz Postmodern İnsanın Psikanalizi - Zygmunt Bauman Akışkan Aşk / İnsan İlişkilerinin Kırılganlığına Dair Zygmunt Bauman  Akışkan Modernite Jean François Lyotard Postmodern Durum Michel Foucault Özne ve İktidar / Seçme Yazılar Michel Foucault Cinselliğin Tarihi Karakter Aşınması - Richard Sennett Kamusal insanın Çöküşü Richart Sennet Guy Debort- Gösteri toplumu
VAROLUŞÇU FELSEFE
Arthur Schopenhauer Cinsel Aşkın Metafiziği Arthur Schopenhauer ,Hayatın Anlamı Arthur Schopenhauer İsteme ve Tasarım Olarak Dünya Emil Michel Cioran Çürümenin Kitabı Terry Eagleton Hayatın anlamı Fernando Pessoa Huzursuzluğun Kitabı Ferdinand celine gecenin sonuna yolculuk Jean Paul Sartre Bunaltı Cesare Pavese Yaşama Uğraşı Franz Kafka Dönüşüm Samuel Beckett Godot'yu Beklerken Hermann Hesse Siddhartha Dostoyevski Yeraltından Notlar Dostoyevski Suç Ve ceza Nietzsche Böyle Buyurdu Zerdüşt Nietzsche Ecce homo Nietzsche Decal Candide - Voltaire Albert CamusYabancı Jhon fante toza zor Terry Eagleton Kötülük Üzerine Bir Deneme
ROMAN VE KLASİKLER
Maksim Gorki Ana Maksim Gorki Benim üniversitelerim Dimitır Dimov Tütün Kropotkin Ekmeğin Fethi Jack London’ Demir ökçe John Steinbeck Fareler ve İnsanlar Harper Lee Bülbülü Öldürmek Victor Hugo Sefiller Goethe Genç Werther'in Acıları Balzac vadideki zambak Dostoyevski Suç ve Ceza Dostoyevski Kumarbaz Dostoyevski Budala Dostoyevski Ev sahibem Dostoyevski Yeraltından notlar Stefan Zweig Satranç Stefan Zweig Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu Irvin D. Yalom Nietzsche Ağladığında Lev Tolstoy Anna Karenina Vladimir Bartol Fedailerin Kalesi Alamut Amin Maalouf Doğunun Limanları Harper Lee Bülbülü Öldürmek George Orwel Hayvan Çiftliği Jhon Steinbeck Fareler ve İnsanlar
Türk Edebiyatı
Sabahattin Ali Kürk Mantolu Madonna Sabahattin Ali Kuyucaklı yusuf Sabahattin Ali İçimizdeki Şeytan Ahmet Hamdi Tanpınar Huzur Ahmet Hamdi Tanpınar Saatleri ayarlama enstitüsü Yaşar kemal İnce memed Recaizade Mahmut Ekrem Araba Sevdası Mehmet Rauf Eylül Peyami Safa Yanlızız Peyami Safa Fatih-Harbiye Peyami Safa Dokuzuncu Hariciye koğuşu Peyami Safa Bir teredüdün Romanı Namık Kemal İntibah Orhan Pamuk Orhan pamuk kırmızı saçlı kadın Yusuf atılgan Aylak adam Ahmet Ümit İstanbul Hatırası Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kiralık Konak
Yakup Kadri Karaosmanoğlu Yaban
Distopya-Ütopya
Aldous Huxley Cesur Yeni Dünya 1984 - George Orwell Ursula K. Le Guin Mülksüzler Damızlık Kızın Öyküsü
Din Tarih ve Antropoloji
Tanrı'nın Tarihi - Karen Armstrong
Ludwig Feuerbach-Hristiyanlığın Özü Marx Engels- Ailenin ve özel mülkiyetin kökeni Lewis Henry Morgan-Eski toplum Wilhelm Reich- Cinsel ahlakın boy göstermesi Freud totem ve tabu Claude Levi – Strauss  Yapısal Antropoloji Samuel NoahbKramer Tarih Sümerlerle Başlar Samuel noah Kramer Sümer mitolojisi M. İlin-İnsan Nasıl İnsan Oldu Darwin Türlerin kökeni Turan Dursun Din bu Dine Karşı Din - Ali Şerati Ataların Hikayesi Richard Dawkins Sibel özbudun -Antropoloji: Kuramlar, Kuramcilar Lenin Din Üzerine Karl -Marx Yahudilik Üzerine Hayvanlardan Tanrılara - Sapiens , Yuval Noah Harari Deccal - Friedrich Nietzsche Ahlakın Soykütüğü- Friedrich Nietzsche Peter Hopkirk İstanbulun Doğusunda Bitmeyen oyun Hans Lukaks kieser- Iskalanmış Barış
Martin Van Bruinessen Kürtlük Türklük Alevilik
Nuri Dersimi Kürdistan Tarihinde Dersim
Erdoğan Çınar Kayıp Bir Alevi efsanesi
Erdoğan Çınar Aleviliğin Kayıp Bin yılı
Ahmet Taşağıgil Gök Tengrinin Çocukları
Jena Paul Roux. Türklerin Tarihi
Tori Bir Kürt Düşüncesi Yezidilik
İrene Melikoff Uyur idik uyardılar
Hamza Aksüt Aleviler
Jean Hamilton Aanadoluda Heretik Hareketler
Faik Bulut Dersim Raporları
Mehmet Bayrak Dersim Koçgiri
Mehmet Bayrak Alevilik Kürdoloji Türkoloji Belge.
Hakkı Naşit Uluğ Dersim Medeniyete Açılıyor
4 notes · View notes
prometeatro · 4 months ago
Text
TKP Kongrelerine hariçten gazel (Yazılama Blog)
Bu yazının niyeti bir TKP analizi yapmak değil, ama Atılım Kongresi ve 12. Kongre’nin birbirine karşıt konumlarda hissettikleri aynı ihtiyaca, işçi sınıfı dışındaki halk kesimlerini partiyle organik biçimde örgütleme ihtiyacına yönelik Çayanist kuramsal anıtın çerçevesini çizmek.  Tayyip Erdoğan dinlemeyip Mahir Çayan okumak her zamankinden daha elzem. Continue reading TKP Kongrelerine hariçten…
0 notes
yorgunherakles · 8 months ago
Text
Tumblr media
Bir filozof fikirler, bir şair dizeler, bir rahip vaazlar, bir profesör ders kitapları, vs. üretir. Bir suçlu suç üretir. Fakat bu son üretim dalı ile toplumun bütün üretici faaliyeti biraz daha yakından incelenirse,insan bir çok önyargısını terketmek zorunda kalır. Suçlu yalnızca suç değil, aynı zamanda ceza hukukunu da üretir, ceza hukuku dersleri veren profesörü, hatta ve hatta profesörün içinde derslerini piyasaya bir meta olarak çıkardığı kaçınılmaz ders kitabını da üretir. Ayrıca, suçlu bütün polis ve ceza mahkemesi aygıtını, dedektifleri, yargıçları, cellatları, mahkeme kurullarını (=jüri ), vs.yi üretir ve toplumsal işbölümünün bunca kategorisini oluşturan bütün bu farklı meslekler, insan ruhunun farklı farklı yeteneklerini geliştirirler; yeni ihtiyaçlar ve onları giderecek yeni yollar yaratırlar. Bizzat işkence, işkence aletlerinin üretiminin çok sayıda dürüst işçi çalıştırarak en zekice mekanik icatların yapılmasına imkan vermiştir. Suçlu, bazen ahlaki, bazen acıklı bir izlenim yaratarak halkın ahlaki ve estetik duygularını harekete geçirmekle bir " hizmet " görmektedir. O, ceza hukuku üzerine ders kitapları ve bizzat ceza hukukunun kendisini ve böylece kanunkoyucuları üretmekle kalmaz,aynı zamanda sanat, edebiyat, roman ve (sofokles'in) oedipus ve (shakespeare'nin) richard III ' ünün, doğruladığı üzere trajik oyunları da üretir. Suçlu, burjuva yaşamının tekdüzeliğini ve güvensizliğini bozar. Böylece onu durgunluktan korur ve yokluğunda bizzat rekabet uyarısının körleneceği o dur durak bilmez gerilimi, ruh hareketliliğini yaratır. Bundan dolayı üretici güçlere yeni bir itilim verir. Suça karşı açılan savaş fazla nüfusun bir parçasını emerken, suç , emek pazarından aynı nüfusun bir başka parçasını çekip alır, işçiler arasında rekabeti azaltır ve bir dereceye kadar da ücretlerinin asgarinin altına düşmesini önler. Bundan dolayı suçlu, tam bir denge sağlayan ve bütün bir " yararlı " meslekler perspektifi açan doğal " dengeleyici güçler " den biri olarak görünür.
karl marks - 1844 felsefe el yazmaları
2 notes · View notes
gundemarsivi · 9 months ago
Text
Tumblr media
Kızıldere #şiir
✍🏻 Ali Erkan Güneri
https://www.gundemarsivi.com/kizildere-1972/
30.Mart.1972 – KIZILDERE
NİKSAR’IN FİDANLARI BÜYÜDÜLER,
KOCA KOCA AĞAÇLAR OLDULAR,
ORMAN OLDULAR,
YEŞERDİLER, ,
YENİLENDİLER
BİNLER OLDULAR,
ONBİNLER OLDULAR…
ONLAR;
SİNAN KAZIM ÖZÜDOĞRU, MAHİR ÇAYAN,
HÜDAİ ARIKAN, ERTAN SARUHAN, SAFFET ALP, SABAHATTİN KURT, NİHAT YILMAZ,
AHMET ATASOY, CİHAN ALPTEKİN, ÖMER AYNA.
YENİDEN DOĞDULAR…
EZİLDİLER, UN UFAK OLDULAR,
EKİLDİLER, FİLİZ OLDULAR,
BOY VERDİLER, FİDAN OLDULAR…
ARTIK ONLAR, ONBİNLER…
ONBİNLERİN DÖNÜŞÜ
Gün tükenir
Günler tükenir
Dün yaşar, dün tükenmez
Güneşin ortasında vuruştu onlar
Gecenin ortasından güneşin ta içine
Vurulup düştüler ak umutları gibi
Gecenin orta yerinden
Güneşe yürüdüler
Birer güneş şimdi onlar
Birer yıldız,
Gökyüzü…
Parlayan umut
Dağlanan yüreği babaların
Anaların gözü çağlayan
Susmak acılara vurmak
Ellerin tutamadığı
Kolların sarılamadığı
Birken bin yaşayan
Onlar
Ali Erkan Güneri
*
OY KIZILDERE KIZILDERE
Tam 52 yıl geçti aradan,
Bir bir isimleri geliyor aklıma,
Daha gencecik delikanlılardı,
Yaşayacak günleri vardı
Anaları, babaları, kardeşleri
Dostları, yoldaşları vardı
Çoğu gitti.
Onlar gitmedi,
Onlar yaşıyorlar hala
Hem de gencecik delikanlılar.
30 Mart 1972
30 Mart 2024
OY KIZILDERE KIZILDERE…
Offf Kızıldere of.
Bir bir isimleri geliyor aklıma
Geceden sabaha,
Onlar geliyor aklıma, gitmiyor…
On’lar:
MAHİR ÇAYAN
SİNAN KAZIM ÖZÜDOĞRU
ERTAN SARIHAN
SAFFET ALP
HÜDAİ ARIKAN
SABAHATTİN KURT
NİHAT YILMAZ
AHMET ATASOY
CİHAN ALPTEKİN
ÖMER AYNA
Tam 52 yıl geçmiş aradan,
Yaşanacak günleri vardı daha
Bir bir isimleri geliyor aklıma
Geceden sabaha,
Onlar geliyor aklıma, gitmiyor..
30 Mart 1972-30 Mart 2024 OY KIZILDERE KIZILDERE…
Ali Erkan Güneri
*
KIZILDERE-1972
SİNAN KAZIM ÖZÜDOĞRU ANISINA…
Dikmen-Ankara Atatürk Lisesi-AAL Gazetesi-Tiyatro Kolu-Şiir ve Sosyal Hizmetler Akademisinde kesişti yollarımız, hep bir adım öndeydin, buluşamadık. Yıllar sonra böyle buluştuk, unutmayacağız-UNUTTURMAYACAĞIZ…
Ali Erkan Güneri
#KızıldereKatliamı #NihatYılmaz #CihanAlptekin #SinanKazımÖzüdoğru #ErtanSarıhan #SafetAlp #HüdaiArıkan #SabahattinKurt #ÖmerAyna #MahirÇayan #Kızıldere1972 #Devrim #Şiir #KatledilenGençlereŞiir
0 notes
hetesiya · 9 months ago
Text
Onların bugün büyük görünen güçleri ve imkanları bizlere vız gelir. Onlar bir avuç, biz ise milyonlarız. Kaybedeceğimiz hiçbir şey yoktur ama kazanacağımız koca bir dünya vardır.
Mahir Çayan
0 notes
isvicreninsesi · 2 years ago
Text
SYKP İsviçre 6. Olağan Kongresi: Demokratik ve sosyal bir Cumhuriyet için birleşelim!
Tumblr media
🇨🇭SESİ- SYKP İsviçre Koordinasyonu, “Türkiye’den faşizmi defedelim, demokratik ve sosyal cumhuriyeti inşaa edelim” şiarıyla  6. Olağan Kongresi’ni gerçekleştirdi. Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP)  İsviçre Koordinasyonu 6. Olağan Kongresi’ni Bern’de gerçekleştirdi.  “Türkiye’den faşizmi defedelim, demokratik ve sosyal cumhuriyeti inşa edelim” şiarıyla  gerçekleşen kongrede yeni koordinasyon seçilirken, Yeşil ve Sol Parti’yi büyütelim çağrısı yapıldı. SYKP Eş Genel Başkanları Canan Yüce ve Cavit Uğur kongreye selamlama videosu gönderdi. İsviçre Demokratik Kürt Toplumu (CDK), İsviçre Demokratik Haklar Federasyonu (İDHF), İsviçre İnsan Hakları Dayanışma Derneği (İHDD), Bern Alevi Dergahı, MAR-DEF, İHD İsviçre Temsilciliği, Pangea Kültür temsilcileri kongreye katılırken, DİDF İsviçre, FEDA İsviçre ve Yeşiller / BastA! Miletvekili Sibel Arslan da mesaj göndererek kongreyi selamladlar. Kongrede iki yıl boyunca görev yapmak üzere Eşsözcüler, koordinasyon kurulu ve etik kurul seçildi. SYKP İsviçre’nin yeni dönem Eşsözcüleri olarak Berfin Göçer ve Memduh Özdemir belirlenirken, Koordinasyon kuruluna Ezgi Solmaz, Hüseyin Bektaş, Nehir Karataş Tandoğan, Toros Korkmaz, Berfin Köse, Tuncay Yılmaz seçildi. Koordinasyon kurulu yedek üyeleri olarak ise Demet Dursun, Gülüm Erinmez, Selim Ünay ve Adem Arslan belirlendi. SYKP İsviçre Etik kuruluna Hürü Tat, Nergiz Özdemir, Hüseyin Kürekçi seçilirken yedek olarak da Muazzez Yücel ve Ali Akkurt görev aldı. SYKP İsviçre adına önceki dönem Eş Sözcüler Çiğdem Gönel ve Memduh Özdemir’in gerçekleştirdiği açılış konuşmasının tam metni şöyle: “ÇUBUĞU TÜRKİYE’DE FAŞİZMİN KURUMSALLAŞMASININ ÖNÜNÜ KESME MÜCADELESİNE BÜKÜYORUZ” Kongrede konuşan SYKP İsviçre Eş Sözcüsü Çiğdem Gönel, “Mart ayı, devrim ve mücadele tarihinde iz bırakanları, buzu kırıp yolu açanları öfke ve hüzünle andığımız aydır. Devrimci dayanışmanın en güzel örneklerinden olan Kızıldere direnişinde Mahir Çayan ve 9 arkadaşının katledilmesi, TARİŞ direnişçileri Seyit Konuk, İbrahim Ethem Coşkun ve Necati Vardar’ın idam edilmeleri, 12 Mart darbesi sonrası hızla yükselen devrimci dalgayı kırmak için yapılan Beyazıt katliamı, Kürt halkının özgürlük mücadelesini boğmak için girişilen Halepçe katliamı, bu toprakların uslanmaz halklarından Alevilerin uğradıkları katliamlardan birisi olan Gazi katliamı ve devrimci direniş önderlerinden Mehmet Latifeci’nin katledilişi Mart ayına rastlar. Mart ayında kaybettiklerimizin şahsında, devrim ve sosyalizm mücadelesinde yitirdiğimiz tüm canları anıyorum. Ülkemizin zor ve kritik bir dar boğazdan geçtiği bu olağanüstü günlerde topladığımız kongremizin eksenini, Türkiye’de faşizmin kurumsallaşmasına karşı verilen emek, demokrasi, özgürlük ve barış mücadelesini güçlendirmek olarak belirledik.  SYKP İsviçre olarak yaşadığımız ülkenin, Avrupa’nın ve dünyanın mücadeleleriyle ülkedeki mücadeleyi birbirine bağlayan bir siyaset hattı kurmaya özen gösterdik her zaman. İçerisinden geçmekte olduğumuz olağan sürecin olağanüstülüğünü dikkate alarak deyim yerindeyse çubuğu Türkiye’de faşizmin kurumsallaşmasının önünü kesme mücadelesine büküyoruz.  Biliyoruz ki Türkiye’de faşizmin galip gelmesi sadece Türkiye’yi değil, bütün Ortadoğu ve Avrupa coğrafyasını da etkileyecek, dünya genelinde yükselişe geçen sağcı, faşist siyasetin değirmenine su taşıyacaktır. Ayrıca, uğruna mücadele ettiğimiz ‘emek, demokrasi, barış ve özgürlük’ parolaları, Dünyanın dört bir yanında savaşlar, ırkçılık, cinsiyetçilik, ekonomik kriz, ekolojik yıkım, yeni sağ dalga ve faşizm yükselirken evrensel nitelikte parolalardır” dedi. SÖMÜRÜ DÜZENİNİZİ MUTLAKA DEVİRECEĞİZ! Sermayenin ekonomik krizi, Covid salgınını ve savaşları bahane ederek işçi sınıfının kazanılmış haklarına ve alın terine göz dikmiş olduğunu vurgulayan Gönel, “Dünyanın yüzde 1’ini oluşturan zenginlerin serveti, geri kalan yüzde 99’un servetinin iki katına ulaşmışken, hala kapitalist sistemin yapısal faturası işçilere, emekçilere çıkartılmak isteniyor. Sadece Türkiye’de değil, İsviçre’de ve Avrupa’da da enflasyon yükselir, hayat pahalanırken, tekeller karlarına kar, servetlerine servet katıyorlar, sıra işçiye geldiğinde ise fedakarlık istiyorlar. Pandemiden sonra şimdi de Ukrayna-Rusya savaşı bahane edilerek enerji faturaları, market fiyatları, okul, yol, hayat masrafları artarken emeğimiz daha da değersiz hale getirilmek isteniyor. Yok öyle yağma! Emeğimizin hakkını size yedirmeyeceğiz, sömürü düzeninizi mutlaka devireceğiz! Kapitalist – emperyalist sistem çoktan dünya halkları için bir umut kaynağı olmaktan çıktı. İnsanlar bu sistemde sadece savaş, yoksulluk, ekolojik yıkım ve patriyarkayla işbirliği içerisinde cinsiyetçilik görüyorlar. Ve durumun bu sistem içerisinde düzelebileceğine zerrece inanmıyorlar artık. Sosyal Forumlar, Türkiye’de Gezi ayaklanmasıyla yaşadığımız işgal hareketleri, işçi sınıfı ve ezilenlerin yeni enternasyonal mücadele arayışları henüz yeterince güçlenmiş olmasa da sermayeye korku salıyor. Bu arayışın büyük bir öfke seli olup üzerlerine geleceğini bildiklerinden dünyanın her köşesinde aşırı sağcı, dinci, faşist örgütlenmeleri güçlendiriyorlar” ifadelerini kullandı. SERMAYENİN ANTİ DEMOKRATİK YÖNELİMİNE BİZ İŞÇİLER VE EZİLENLER SOSYALİST DEMOKRASİ PERSPEKTİFİYLE YANIT VERMEK ZORUNDAYIZ Baskıcı ve faşist yönetimlerin normalleştirilmek istendiğine vurgu yapan Gönel, “Fransa’da neoliberal Macron’la faşist Le Pen yarışırken, İtalya’da faşist koalisyona, İsveç’te aşırı sağcı Jimmie Akesson’a, Macaristan’da faşist Orban’a, Polonya’da Duda’ya iktidar teslim edilmiş durumda. Almanya’da ise bu sağcılaşma bizzat Sosyal Demokratlar ve Yeşiller eliyle yapılmakta. Adeta Avrupa’da ve tüm dünyada işçi sınıfının ve ezilenlerin demokratik kazanımları rafa kaldırılmak, baskıcı, faşist yönetimler normalleştirilmek isteniyor. İşte demokrasi talebi tam da bu yüzden bütün dünyada önem kazanıyor. Sermayenin anti demokratik yönelimine biz işçiler ve ezilenler sosyalist demokrasi perspektifiyle yanıt vermek zorundayız. Nitekim bu sağcılaşmaya karşı bütün dünyada işçiler, kadınlar, gençler, yoksul köylüler, ekoloji hareketleri seslerini yükseltiyor, hatta yarattıkları alternatifleri iktidara taşıyorlar. İşte son olarak Brezilya’da yaşadık bunu. ABD’nin desteklediği faşist Bolsonaro’ya karşı Brezilya işçi sınıfının, topraksız köylülerinin, yerli halklarının, kadınların desteklediği Lula da Silva başkanlık seçimin kazandı ve demokratik değişimi başlattı. Kolombiya, Peru, Honduras, Şili demokrasi mücadelesinin Latin Amerika’da kazandığı mevziler olurken, Fransa’da Sarı Yelekliler, İngiltere’yi her gün sarsan grevler, Almanya’da hayat pahalılığına karşı yayılan eylemler, gençlerin gelecekleri için verdikleri iklim mücadelesi, kadınların İrlanda’da, Polonya’da, İspanya’da, Türkiye’de, Rojava’da, İran’da emekleri, bedenleri ve yaşamları için yükselttikleri jin, jiyan, azadi sloganı alanı zorbalara bırakmayacağımızın en açık göstergesidir. Şimdi hep birlikte kadınca ses verelim dünyanın dört bir yanında direnenlere, jin, jiyan, azadi” diyerek sözlerini tamamladı. “BU SEÇİMLERDE KARANLIK GİDİŞATI DURDURACAĞIZ!” Burada doğan ve yaşayan insanlar olarak tek düşüncelerinin Türkiye olduğunu belirten SYKP İsviçre Koordiasyonu Eş Sözcüsü Memduh Özdemir, “Tek adam diktatörlüğüne, dinci ve ırkçı bir faşizme teslim edilmek istenen Türkiye. Savaş uçaklarının, Obüs toplarının, bombaların, silahların kuşatması altında direnen Kürdistan. Hangimiz kafamız rahat ve gönlümüz ferah bir şekilde bu yaz için ülkeye gidiş planı yapabiliyoruz? Hiçbirimiz! Henüz depremin yaralarını saramamış, yitirdiğimiz binlerce canımızın hesabını soramamışken, Türkiye tarihinin en kritik seçim sürecinin içerisine girdik. 14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleşecek seçimler, gelecek on yıllarda devlet ve toplum arasındaki ilişkilerin seyri üzerinde belirleyici izler bırakacak. Bu seçimlerle ya şimdiki karanlık gidişatı durdurarak, tek adam yönetimine son verecek ya da faşizmi kurumsallaştırma doğrultusunda iktidar blokunun önünü daha da çok açacak, ırkçılık, mezhepçilik, erkek egemenliği ve ekolojik yıkımın önüne geçilmesi daha zor bir hal alacak. Bu kaygı sadece ülkede yaşayanlar için değil, bizler için de geçerli. Kim adı sürekli kadın cinayetleriyle, çocuk istismarıyla, doğa ve tarih talanıyla, dizginsiz emek sömürüsüyle, işçi katliamlarıyla, LGBTİ+ cinayetleriyle, göçmen düşmanlığıyla, ırkçılıkla, savaşla, çatışmayla, ayrımcılıkla, cezaevleri ve tutuklamalarla anılan bir ülkenin vatandaşı olmaktan mutluluk duyar. Ülkedeki ekonomik ve siyasal kriz derinleştikçe yurtdışında yaşayan bizlere daha da çok döviz ve oy deposu gözüyle bakılıyor. Sorunlarımıza ve taleplerimize kulak veren yok! Çifte vatandaşlık, gasp edilmiş haklarımızın geri kazanılması, zorunlu askerlik, çifte vergiler, anayasal-yasal haklar, siyasal sürgünlüğün sona erdirilmesi, pasaporta el koyma, geri gönderilme, gözaltı ve tutuklanma risklerimiz ülkeyi yönetenlerin umurlarında bile değil” dedi. YAŞASIN DEVRİM, YAŞASIN SOSYALİZM Emeği ve doğanın sömürülmediği bir yaşam istediklerini vurgulayan Özdemir, “SYKP olarak, eşit, özgür, barış içerisinde, demokratik ve sosyal bir Türkiye için Halkların Demokratik Partisi’ni ve şimdi HDP’nin AKP hileleriyle baş etmek için işaret ettiği Yeşil Sol Parti’deki buluşmamızın tarihi bir şans olduğuna inanıyoruz. Aklımızı, fikrimizi, deneyimlerimizi, emeğimizi, enerjimizi, yaşamdan biriktirdiklerimizi, umutlarımızı ve gülüşlerimizi yanyana getirirsek diktatör Erdoğan’dan ve faşizm tehdidinden kurtulabilir, İkinci yüzyılında cumhuriyeti demokratikleştirme yürüyüşümüzü hızlandırabiliriz. Biz ne Türkiye’de ne İsviçre’de ne de dünyanın hiçbir coğrafyasında bu düzene mahkum değiliz. Kimsenin kimliğinden, cinsiyetinden dolayı üstün olmadığı, emeğin ve doğanın sömürülmediği bir ülke, bir dünya, bir yaşam istiyoruz. Biliyoruz, onlar da bunu bize vermek istemiyorlar. Ama bugün Salvador Allande’nin izinde faşizmi dize getiren Şili halkının söylediği gibi ‘El pueblo unido jamás será vencido’ yani “örgütlü bir halkı hiçbir kuvvet yenemez!” Öyleyse haydi ellerimizi birleştirmeye, haydi saflarımızı sıklaştırmaya, haydi SYKP’de örgütlü mücadeleye, haydi HDP’de ve Yeşil Sol Parti’de birleşmeye, haydi Emek ve Özgürlük İttifakını büyütmeye diyoruz! Kahrolsun, kapitalizm, patriarka ve doğa düşmanlığı! Yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm, yaşasın feminizm” dedi Read the full article
0 notes
nesrin-c · 2 years ago
Text
ON'LARA SAYGIYLA...
30 Mart 1972… Kızıldere’de silah elde ölümsüzleşen; Mahir Çayan, Ertan Saruhan, Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt, Ahmet Atasoy, Hüdai Arıkan, Cihan Alptekin, Nihat Yılmaz, Ömer Ayna, Saffet Alp bilincimiz ve yüreğimizsiniz!
‘ ‘Oy dere Kızıldere
Böyle akışın nere
Onlar biter mi sandın
Sana can vere vere
Dere bizim evimiz
Suyun alın terimiz
Söyle nedendir dere
Vurulur gençlerimiz
Dere böyle durulmaz
Gence kurşun sıkılmaz
Sanma faşist olandan
Bir gün hesap sorulmaz’’
105 notes · View notes
endergelisenataklar · 2 months ago
Text
bir gün mahir çayan ve celal şengör arasındaki temel farklar isimli bir kitap yazacağım. anladınız.
türkiye'yi gezin, dünya'yı tanıyın, günlerinizi kafede geçirmeyin bilmem ne şeklindeki halktan kopuk ortayolcu burjuva aydını ağızdan nefret ediyorum.
124 notes · View notes
yenicagkibris · 2 years ago
Text
Sömürgeleşme, ilhaklaşma sürecinde demokrasi oyunu - Özkan Yıkıcı
Sömürgeleşme, ilhaklaşma sürecinde demokrasi oyunu – Özkan Yıkıcı
  Siyasal taraf olmamda özellikle de sosyalist eksene yöneldikten sonraki süreçteki dalgalanmamdan belirli yere gelmemi sağlayan, önemli siyasal deyerlendirmeler, Kıbrıs alakalı da olma sonucu sömürgeleşme düşünceleriydi. Mahir Çayan eksenine yönhelmemdeki önemli iki kuram “sömürge tipi iile yeni sömürgecilik” kavramları oldu. Beraberindeki Kıbrıs katgımızla da ilhaklaşma ile klasik sömürge…
Tumblr media
View On WordPress
0 notes