#macit koper
Explore tagged Tumblr posts
Text
youtube
Creature Teaser
Ziya is an adventurous and rebellious young medical student yearning to be a good physician and heal many ailments that medicine cannot find a cure for. Doctor İhsan seems to be the only one who understands him. Together, the two embark on a forbidden experiment and will end up paying a heavy price.
Creature, based on Mary Shelley's Frankenstein, is created and directed by Çağan Irmak. The series stars Taner Ölme, Erkan Kolçak Köstendil, Sifanur Gül, Bülent Sakrak, Devrim Yakut, Durul Bazan, Aram Dildar, Macit Koper, Engin Benli, and Sennur Nogaylar.
Creature hits Netflix on October 20, 2023.
#creature#frankenstein#cagan irmak#tanner olme#erkan kolcak kostendil#sifanur gul#bulent sakrak#devrim yakut#durul bazan#aram dildar#macit koper#engin benli#sennur nogaylar#netflix#mary shelley#TGCLiz#Youtube
3 notes
·
View notes
Text
Macit Koper Kimdir
Oyuncu, senarist Macit Koper, 1 Mart 1944 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi.Tiyatro ile ilgilenmeye lise yıllarında Beşiktaş Halkevinde başladı.LCC Tiyatro Okulu’nda Muhsin Ertuğrul, Beklan Algan ve Ayla Algan’ın öğrencisi oldu.Şehir Tiyatroları, Dostlar Tiyatrosu gibi topluluklarda oyuncu ve yönetmen olarak çalıştı.Sinemada özellikle Anayurt Oteli filminde başrol oynadığı Zebercet karakteriyle…
0 notes
Text
Gün ismini ilk Macit Koper in oğlunda işitmiş idim. Sanatçı babanın sanatçı oğlu. Umarım uğur getirir hakikaten sevindim bebek haberine. 8 yıldır takip ediyorum adamı, bu zaman hiç de öyle yabana atılacak bir boru değil. 🎷
0 notes
Text
Ne Gemiler Yaktım
Ne Gemiler Yaktım (Serie 2023) #DenizBaysal #DevrimÖzkan #BerkHakman #ErkanKolçakKöstendil #MertDenizmen #OnuryayEvrentan Mehr auf:
Serie Jahr: 2023- Genre: Drama Hauptrollen: Deniz Baysal, Devrim Özkan, Berk Hakman, Erkan Kolçak Köstendil, Mert Denizmen, Onuryay Evrentan, Nazmi Kırık, Ata Çağan Timur, Süreyya Kilimci, Macit Koper, Çiğdem Selışık Onat, Melisa Çelik Ünal, Züleyha Yıldız … Serienbeschreibung: Die Serie beginnt mit der Kreuzung der Wege von Yasemin (Deniz Baysal) und Fidan (Devrim Özkan), die außer dem…
View On WordPress
0 notes
Link
Diziler peş peşe final yapıyor! Ne Gemiler Yaktım da ekran macerasını bitiriyor
0 notes
Photo
Gece Yolculuğu (Ömer Kavur, 1988)
5 notes
·
View notes
Text
SHOW - Ramo (26.Bölüm Fragmanı)
SHOW – Ramo (26.Bölüm Fragmanı)
View On WordPress
#25 Aralık#25 Aralık 2020#25 Aralık 2020 Cuma#25 Aralık Cuma#BKM#Cemre Baysel#Esra Bilgiç#Görkem Sevindik#İdil Fırat#İlhan Şen#İlker Aksum#Macit Koper#Murat Yıldırım#Ramo 25 Aralık#Ramo 25 Aralık 2020#Ramo 25 Aralık 2020 Cuma#Ramo 25 Aralık Cuma#Ramo 26.Bölüm#Ramo 26.Bölüm Fragmanı#Ramo 26.Bölüm Fragmanı izle#Ramo 26.Bölüm izle#Ramo 26.Bölüm Tanıtımı#Ramo 26.Bölüm Tanıtımı izle#Ramo izle#Ramo Yeni Sezon#Ramo Yeni Sezon Fragmanı#Ramo Yeni Sezon Fragmanı izle#Ramo Yeni Sezon izle#Ramo Yeni Sezon ne zaman başlayacak?#Ramo Yeni Sezon ne zaman?
1 note
·
View note
Photo
Motherland Hotel (1987)
#Motherland Hotel#Anayurt Oteli#Ömer Kavur#Macit Koper#Şahika Tekand#Serra Yılmaz#Osman Alyanak#My Stuff
18 notes
·
View notes
Photo
Kadınlar, ki yoklukları farkedilir olsa olsa. Kadınlar, bir yazma, bir renk, bir devinim... Karıncalar kadar olağan... Payları karıncalar kadar hayatta. Göçerler, trenleri tanımadan. Selvisiz ve söğütsüz bir ıssızda, katar katar gece taşları. Bekleme salonları. Ucuz tütün, mektup torbası ve bir öykü: cılız ışığıyla. Susuz ve ışıksız köylerin kapısı. Dünyayı bir durak sayanlara, örnek: "Budur payına düşen. Bekle..."
Sennur Sezer, Kirlenmiş Kağıtlar Fotoğraf: Yusuf Atılgan’ın öyküsünden uyarlanan, Ömer Kavur’un 1987 yapımı, “Anayurt Oteli” filminden, (Macit Koper & Şahika Tekand).
#sennur sezer#kirlenmiş kağıtlar#yusuf atılgan#macit koper#ömer kavur#anayurt oteli#şahika tekand#kadın#kadınlar
31 notes
·
View notes
Text
Türkiye’nin önde gelen sanatçılarından ortak bildiri:
Korkmuyoruz, reddediyoruz!
Müjde Ar’dan Levent Üzümcü’ye, Adnan Özyalçıner’den Ataol Behramoğlu’na, Müjdat Gezen’den Rutkay Aziz’e kadar birçok sanatçı ortak açıklama yayımladı.
Sanatçılar Girişimi çok sayıda sanatçı ve yazarın imzasıyla, ülkede yaşanan sorunlara dair bildiri yayımladı.
“Sevgili halkımıza” seslenişiyle başlayan ve her biri kendi alanında seçkin yazar, ressam, heykeltıraş, müzisyen, tiyatro ve sinema sanatçısının imzalarının yer aldığı bildiride, siyasal iktidarın çağdaşlık değerlerine karşı eylem ve girişimleri eleştirilirken, muhalefetteki güçler de daha cesur ve kararlı olmaya çağırılıyor.
Bildiri [email protected] adresinden imzaya açılarak destek talebi yenilendi.
Sanatçıların düşünceleri nedeniyle yargılandıkları vurgulanan açıklamada şunlar belirtildi:
"Sevgili halkımıza,
Sizlere, emeğini, yeteneğini, halkının ve ülkesinin hizmetine sunmuş sanatçılar olarak sesleniyoruz.
Mutluluğunuz bizim mutluluğumuz, mutsuzluğunuz bizim mutsuzluğumuzdur.
Mutlu olmadığınızı biliyoruz, görüyoruz, seziyoruz, izliyoruz.
Yaşadığımız koşullarda nasıl mutlu olunabilir ki!
Dünyayı sarsan koronavirüs belası ülkemizde de can alıyor. Daha da alacağı anlaşılıyor.
Yeterince ağır bu belayla savaşırken çarşıda, pazarda, günlük yaşamda fiyatlar el yakıyor.
İşçimiz, köylümüz, esnafımız, memurumuz, emekçimiz, çoğu dar gelirli, kimisi büsbütün gelirsiz insanımız, geçim sıkıntısıyla, işsizlikle boğuşuyor.
Bu gününü kurtarmaya çabalarken yarınlarının ne olacağı bir karabasan gibi, kâbus gibi üzerine çöküyor.
Yarın kaygısı, gençlerimizi ümitsizlik içinde kıvrandırıyor.
Deprem kuşağındaki ülkemizde, bir depremin yaraları henüz sarılamadan, yakın gelecektekilerin habercisi öncü sarsıntılar, sanki doğa da bu kötülüklerle yarışıyorcasına, ülkemizin her yerinde birbirini izliyor.
İnsan eliyle yapılan doğa katliamları güzelim ülkemizi mahvediyor.
Gelmiş geçmiş en büyük deprem felaketinin beklenmekte olduğu İstanbul’umuzun üzerinde kanal İstanbul denilen ölümcül rant kılıcı sallanıyor.
Cumhuriyetimizin değerleri alt üst edilmiş.
Monarşi hayranlığı körükleniyor.
Osmanlı İmparatorluğunun birkaç yüz yılı kapsayan aydınlanma çabaları göz ardı edilerek en karanlık, en gerici, en baskıcı dönemleri ve kişileri baş tacı ediliyor.
Barolar ayaklar altında.
Hukuk güvenirliğini yitirmiş.
Büyük Millet Meclisi işlevinden uzaklaştırılarak etkisizleştirilmiş.
Emekçinin kıdem tazminatı yağmalanmakta…
Sıradan ve kimileri cinayet, yaralama gibi yaşama hakkına yönelik cürümlerin sanıkları serbest bırakılırken, düşüncelerinden ötürü yargılanan aydınlar, gazeteciler, siyasetçiler cezaevlerine kapatılmış.
Ölümle, sakatlanmayla sonuçlanan, bu nedenle de daha çok cinayete benzeyen iş kazalarında ve yanı sıra da annemiz, eşimiz, kızımız, kardeşimiz, sevgilimiz, canımız olan kadınlara karşı işlenen alçakça cinayetlerde, bütün dünya ülkeleri arasında korkarız ki en ön sıralardayız.
Bütün bu haksızlıklar karşısında suskun kalamayan; duyarlı insan olma gereğini, sorumluluğunu yerine getiren, her zaman halkının yanında yer almış olan sanatçılar, yazarlar, gösteri ve dinletilerin yasaklanmış olması ve yayın dünyasının geçmekte olduğu dar boğaz nedeniyle, maddi olarak da her zamankinden daha çok sıkıntı içinde kalmış durumdadır.
Özel tiyatrolar perdelerini tamamen kapatma tehdidiyle karşı karşıyadır.
Pek çok müzisyen, ressam, heykeltıraş, çağdaş sanatçımız günlük yaşamlarını sürdürme konusunda çözümsüz sorunlar yaşamaktadırlar.
Ülkesine sevgiyle, onurla, özveriyle uzun yıllardır hizmet etmiş ve etmekte olan saygın sanatçı dostlarımız, büyük bir saygısızlıkla, değer bilmezlikle, güvenirliği kalmamış yargının önüne yem gibi, kurban gibi atılıyor.
Bir zamanların çağdaş, saygın Türkiye Cumhuriyeti’nin kendisi de, iç politikaya yönelik iktidar söylemleri bu gerçeği ne kadar örtmeye çalışsa da, uygar dünya önünde bütün saygınlığını ve güvenirliğini yitirme tehlikesi altındadır.
Paramızın değerinin dünya pazarlarında sıfırlanmış oluşu bütün bu söylediklerimizin bir özeti ve simgesi gibidir…
Orta gelirli, hatta ortanın altında geliri olan herhangi bir Batı ülkesi yurttaşı, sahip olduğu paranın bizim paramızın altı-yedi kat üstünde değeri olmasının güveniyle ülkemize bir sömürgeye gelir gibi seyahat edebilirken, bizim bir orta gelirli insanımızın ve çocuklarının bile ülke dışına seyahati artık hayal bile edilemez.
Bizler, yüreği halkıyla, ülkesiyle çarpan sanatçılar da halkımızla aynı sıkıntıları paylaşmanın hem üzüntüsünü hem onurunu taşıyoruz.
En başta söylediğimiz gibi, halkın sanatçısı halk mutluysa mutlu, mutsuzsa o da mutsuzdur.
İçimizde biriken bu acı sözleri içtenlikle ve korkusuzca dile getirmemiz, halkımızın, ülkemizin mutluluğu adınadır.
Korkmuyoruz, evet.
Korkusuzluğumuz sıradan ve temelsiz bir cesaret değil, halkımızın ve ülkemizin yüksek değerlerine inancımızın sonucu olan sevgi ve bilinç birikimiyle ilgilidir.
Korkmuyoruz. Bütün yurttaşlarımızı daha cesur daha özgüvenli, daha inançlı ve kararlı olmaya çağırıyoruz.
Türkiye büyük bir ülkedir.
Dünyanın göz bebeği ülkelerindendir.
Aydınlanma değerlerinin beşiği olan Batı ülkeleri de içinde olmak üzere, bütün dünyada aydınlanmanın yeniden doğuşuna öncülük edebilecek potansiyellere sahip bir ülkedir.
Seslenişimizde sıraladığımız sıkıntılar aşıldığında, bu gerçek bütün dünyada bir kez daha görülecektir…
Bu nedenlerle ve sonuç olarak, iktidar güçlerini başta düşünceyi açıklama özgürlüğü olmak üzere evrensel insan haklarına, ülkenin insan ve doğa kaynaklarına saygılı olmaya önemle davet ediyor, muhalefetteki güçleri de daha kararlı, daha cesur ve daha etkin olmaya çağırıyoruz.
Türkiye sahipsiz değildir.
Çünkü bu sevgili ülke, kendisinin yetiştirmiş olduğu ve her biri kendi alanında değerini bütün dünyaya kabul ettirmiş yazarlara, şairlere, müzisyenlere, ressamlara, tiyatro ve sinema sanatçılarına, sanatın her alanından seçkin, bilinçli, bütün varlıklarıyla yurduna ve halkına bağlı sanatçılara sahiptir.
***
SANATÇILAR GİRİŞİMİ
EDİP AKBAYRAM, SADUN AKSÜT, GÜLCAN ALTAN, MÜJDE AR, KORAY ARİŞ, EKREM ATAER, ENGİN AYÇA, ORHAN AYDIN, ENVER AYSEVER, RUTKAY AZİZ, TANER BARLAS, BEDRİ BAYKAM, NİHAT BEHRAM, ATAOL BEHRAMOĞLU, EGEMEN BERKÖZ, GANİ CANSEVER-HEVAL, METİN COŞKUN, MELTEM CUMBUL, NEVZAT ÇELİK, HALUK ÇETİN, MELİKE DEMİRAĞ, FÜSUN DEMİREL, ERHAN DOĞAN, UTKU ERIŞIK, YÜCEL ERTEN, TURGAY FİŞEKÇİ, MÜJDAT GEZEN, FEHİM GÜLER, TARIK GÜNERSEL, SADIK GÜRBÜZ, EMİN İGUS, GÜLSELİ İNAL, EKREM KAHRAMAN, TUĞRUL KESKİN, ARİF KESKİNER, CAN KOLUKISA, MACİT KOPER, ZÜLFÜ LİVANELİ, ZEYNEP ORAL, COŞKUN ÖZDEMİR, DENİZHAN ÖZER, ADNAN ÖZYALÇINER, ABDULLAH NEFES, VEDAT SAKMAN, ADİL SALİH, FERHAN ŞENSOY, YUSUF TAKTAK, CİHAT TAMER, AHMET TELLİ, SALİ TURAN, GÜLSEN TUNCER, DİLEK TÜRKER, LEVENT ÜZÜMCÜ, NEJAT YAVAŞOĞULLARI, ÜMİT ZİLELİ
https://www.birgun.net/haber/sanatcilardan-ortak-bildiri-korkmuyoruz-reddediyoruz-308629
69 notes
·
View notes
Text
Yusuf Atılgan / Zebercet ve babasını çocukluğumda tanımıştım
Anayurt Oteli, sinemaya uyarlanıp Venedik Film Festivali'nde önemli bir ödül kazandığında, roman da yeniden gündeme gelmişti. Roman ve filmle ilgili soruları yanıtlayan Yusuf Atılgan, kahramanları hakkında önemli bilgiler vermişti.
Kasaba ve kent insanının iç dünyasını, bilinçdışının karanlıkta kalan yanlarını sergileyen, çevresiyle uyuşamayan yalnız kahramanlarıyla yalın, iç içe çağrışımlarla yürüyen bir anlatımın önce çıktığı, iki önemli romanla edebiyatımıza damgasını vuran Yusuf Atılgan, kendi deyişiyle "65'inden sonra şöhrete kavuştu." Bu "şöhretin" nedeni, büyük ölçüde halen sinemalarda gösterilen Anayurt Oteli filmi. Ömer Kavur'un, son Venedik Film Festivali'nde bazı Yeşilçam çevrelerinin dudak bükmesine karşın, Uluslararası Sinema Yazarları Federasyonu'nun (FIPRESCI) ödülü gibi son derece önemli bir ödülü kazanan filmine kaynaklık eden romanın yazarı, edebiyat çevrelerinin dışında çok tanınmıyor. Sinemamızın son dönemdeki belki de bu en olgun filminin uyarlandığı romanın, konuşmayı pek sevmeyen yazarıyla Nokta adına Sungu Çapan söyleşti.
Edebiyatımızın benzersiz romanlarından birinin uyarlaması, sinemamızın son yıllardaki en umulmadık başarılarından birine dönüştü. Zebercet'in özel dünyasını günümüze getirerek perdede kuran Ömer Kavur'un filmini, romanın yazarı olarak siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Roman başka, film başka tabii. Kanımca, Ömer Kavur romanın havasını, Zebercet kişiliğini çok iyi vermiş, iyi bir film olmuş Anayurt Oteli.
Zebercet adının bir anlamı var mı? Bu pek rastlanmayan adı nasıl seçtiniz?
- Vaktiyle Manisa'daki "Anavatan Oteli"nin baba-oğul sahipleri olan Zebercet ile Ahmet Efendi'yi tanımıştım çocukluğumda, bu ad oradan geliyor. Zebercet, zümrüttten daha açık yeşil ama zümrüt kadar değerli olmayan bir süs taşı demek. Romanımın başında Zebercet'i doğurtan ebe, bebeğin ufak tefekliği nedeniyle "Pamuğa sarıp inci kutusuna yatırılır bu; Zebercet koyun adını" der babasına.
Romanı Kafka'nın ölüm yıldönümünde bitirmiştim
1970-71'lerde yazdığınızı bildiğimiz Anayurt Oteli romanında 12 Mart döneminin bir etkisinden söz edilebilir mi, bir baskı ve yılgı süreciyle bağlantı kurulabilir mi? Keza Aylak Adam da aydınlar üzerindeki DP baskısının epey yoğunlaştığı bir dönemin ardından gün ışığına çıkmıştı.
- 1970'in Ekim'inde başladığım Anayurt Oteli'ni hiç unutmam, 1971'in, Kafka'nın ölüm günü olan 3 Haziranı'nda bitirmiştim. Bu romanda, Zebercet'in emir erliğiyle ilgili bölümünde askerliğe biraz değinmiştim, tabuların elverdiği ölçüde. Kendimi biraz ister istemez sansür ettiğim bu bölümün dışında, romanda kesinlikle 12 Mart etkisi yok. Çünkü yazar olarak benim sorunum, anlattığım kişilerle ilgili, yoksa birtakım dokundurmaların dışında belirli dönemlerin sosyolojik araştırmasını yapmak değil. Ben "metnin" tutarlı olmasına, kronolojik sıraya filan çok dikkat ederim. Sanıyorum "Anayurt Oteli" yazdığım en iyi metindir.
Anayurt Oteli otobiyografik özellikler içeriyor
"Anayurt Oteli" adı nereden geliyor?
- Roman büyük ölçüde benim yaşadığım bir bunalım döneminden kaynaklanıyor, otobiyografik özellikler içeriyor. Çocukluğumdan kalan anılar arasında "Anavatan Oteli"nin yeri önemlidir benim için. Ancak daha sonra kitabı yazarken o dönemin simgesi otelin isminde oynayarak Anayurt yaptım.
Gerçek Zebercet'i tanımıştınız herhalde...
- Evet. Doğrusu filmdeki Macit - Zebercet, gerçeğinin yanında oldukça yakışıklı sayılır. Bu kişiliğe gerçek Zebercet'ten başka, ayrıca kendimden çok şeyler, derinlemesine yaşadığım bir bunalım döneminin kimi özelliklerini de yüklediğimi ekleyebilirim. "Metin"lerimi sanki mektup yazarmışçasına yazarım, daha çok kendime yöneliktir bu çabam ve eleştirilerden de fazla alınmam, yüksünmem.
Zebercet'in doğumu 1930'lardan 1950'lere aktarılmış, iyi edilmiş
Ömer Kavur'un filmde romandaki süreci günümüze, 80'li yılların Türkiye'si için alegorik anlamlar içerecek ölçüde canlı bir biçimde taşımasını nasıl karşılıyorsunuz?
- Filmin olayı başarıyla günümüze getirdiği kanısındayım, sözgelimi Zebercet'in doğumu 1930'lardan 1950'lere aktarılmış. İyi de edilmiş.
Doyurulmamış cinsellik bunalımlarıyla saçma bir cinayete ve giderek intihara sürüklenen Zebercet kişiliğine, günümüz Türk erkeğinin simgesi denebilir mi? Aynı benzetmeyi daha da genişletirsek, filmdeki otel - konağın da günümüzün Türkiye'sini simgelediği ileri sürülebilir mi?
- Filmi değerlendiren eleştirmenlerin böyle bir yorumu olabilir ama romanda benim böyle bir amacım yoktu.
Türk sinemasını izliyor musunuz?
- Kendimi bildim bileli sıkı bir "sinema kuşu"yumdur. Gençliğimde, İstanbul'daki fakülte yıllarımda, tüm Beyoğlu sinemalarının "müdavimiydim." Hatta okulu asıp üst üste, farklı filmlere gittiğim çok olmuştur. Hacırahmanlı'da yaşarken nerdeyse her gün bir film izlerdim, bir yazlık bir kışlık sinema vardı Hacırahmanlı'da, "La Dolce Vita", "Samuray", "Vanishing Point" gibi nitelikli yabancı filmler kışlıkta, yerli filmler ise yazlıkta gösterilirdi. O yıllarda bazı dayanılmaz Yeşilcam filmlerinde sık sık kendimi tutamaz, hiç olmayacak türden kimi sahnelerde perdeye laf atar, kasabalı yerli film seyircilerinin "konsantrasyon"unu çeşitli muzırlıklarla bozardım. Ve tabii ki tepkisini çekerdim herkesin. 1976'da, İstanbul'a yerleştikten sonra da yeni yönetmenlerimizin hemen hemen bütün filmlerini izledim.
Seyirci olmaktan öteye sinemayla ilişkileriniz nasıl? Örneğin senaryo yazmayı düşünüyor musunuz?
- Ben sinema salonunda film izlemeyi seviyorum. Zaten çok yazan biri değilim, senaryo yazımının inceliklerini de bilmem. Günün birinde senaryo yazacağımı hiç sanmıyorum kısacası.
Filmin oyuncuları romanınızın kahramanlarına denk düşmüş mü sizce?
- Evet. Macit Koper çok iyi oynuyor ama ben gerçek Zebercet'i tanıdığım için olsa gerek, fizik olarak biraz yadırgadım ilk başta. Ama Serra Yılmaz'la Orhan Çağman rollerine cuk oturmuşlardı doğrusu.
Anayurt Oteli'nin filme çekilebileceğini hiç düşünmemiştim
Sevdiğiniz yönetmenler? Anayurt Oteli'ni kimin çekmesini isterdiniz örneğin?
- Sydney Pollack, Luchino Visconti, Federico Fellini, J. P. Melville ve bizden Ömer Kavur'la Şerif Gören. Sorunuzun ikinci şıkkına gelince, doğrusu Anayurt Oteli'nin filme çekilebileceğini bile hiç düşünmemiştim.
Kendinize yakın bulduğunuz, sevdiğiniz ve etkilendiğiniz yazarlar kimler?
- Şurası gerçek ki yazdığımdan çok daha fazla okurum. "Yazarlarım"a gelince, başta Çehov'la Kafka olmak üzere Faulkner, Joyce, Onat Kutlar, Oğuz Atay ve Nezihe Meriç'i sayabilirim.
(Sungu Çapan / Nokta dergisi / 8 Kasım 1987 / Arşiv çalışması: Ferruh Yazıcı)
2 notes
·
View notes
Link
Anayurt Oteli filmi Reji: Ömer Kavur, Klasik Türk Filmleri Oyuncular: Macit Koper, Serra Yılmaz, Şahika Tekand, Orhan Çağman, Kemal İnci, Cengiz Sezici,
6 notes
·
View notes
Text
Köpek Balığı - Gillette Blue 3 - Yusuf Atılgan
Köpek Balığı – Gillette Blue 3 – Yusuf Atılgan
Merhaba sevgili okur. Bu yazıda, birbirinden alakasız üç farklı gelişmeden bahsedeceğim. Yıllar önce bu şekilde çoklu yazıları daha sık yazardım. Kendime bir zaman boşluğu uydurdum ve eski günleri hatırlatan bir şarkı eşliğinde yazmaya koyuldum.
Köpek Balığım Öldü
Akvaryumun en hızlı ve agresif sakinleri olan köpek balıklarımızdan bir tanesinin garip hareketlerini önceki akşam fark ettim. Küçük…
View On WordPress
#akvaryum#alper#Anayurt Oteli#Aylak Adam#Can Yayınları#Canistan#Güler#Gillette Blue 3#halil abi#Hazal#köpek balığı#Macit Koper#Pangasius pangasius#utku#Yusuf Atılgan#Zebercet#İmpuru
0 notes
Text
SHOW - Ramo (27.Bölüm Fragmanı)
SHOW – Ramo (27.Bölüm Fragmanı)
View On WordPress
#8 Ocak#8 Ocak 2021#8 Ocak 2021 Cuma#8 Ocak Cuma#BKM#Cemre Baysel#Esra Bilgiç#Görkem Sevindik#İdil Fırat#İlhan Şen#İlker Aksum#Macit Koper#Murat Yıldırım#Ramo 27.Bölüm#Ramo 27.Bölüm Fragmanı#Ramo 27.Bölüm Fragmanı izle#Ramo 27.Bölüm izle#Ramo 27.Bölüm Tanıtımı#Ramo 27.Bölüm Tanıtımı izle#Ramo 8 Ocak#Ramo 8 Ocak 2021#Ramo 8 Ocak 2021 Cuma#Ramo 8 Ocak Cuma#Ramo izle#Ramo Yeni Sezon#Ramo Yeni Sezon Fragmanı#Ramo Yeni Sezon Fragmanı izle#Ramo Yeni Sezon izle#Ramo Yeni Sezon ne zaman başlayacak?#Ramo Yeni Sezon ne zaman?
0 notes
Text
FESTİVAL GÜNLÜĞÜ #07 | 11 NİSAN 2017, SALI
Macit Koper: “Anayurt Oteli Türk sinemasında bir deniz feneri gibidir” / Macit Koper: “Motherland Hotel is the lighthouse of Turkish Cinema”
Please scroll down for English.
İstanbul Film Festivali ve Groupama işbirliğinde 10 yıldır devam eden “Türk Klasikleri Yeniden” projesi kapsamında bu yıl Ömer Kavur’un 1987 tarihli Anayurt Oteli filmi restore edildi ve film, yenilenen kopyasıyla 30 yılın ardından yeniden izleyicilerle buluştu. Yusuf Atılgan’ın aynı adlı romanından uyarlanan filmin gösterimine film ekibi de katıldı. Gösterim öncesi konuştuğumuz filmin başrol oyuncusu Macit Koper, Anayurt Oteli’ni sanat hayatının şahikası olarak değerlendirdi ve şöyle devam etti: “Fakat asıl önemli olan bu filmin Türk sineması için çok değerli olması. Türk sinemasında bir deniz feneri gibidir bu film.” Yine film öncesinde söyleştiğimiz, filmin oyuncularından Kemal İnci, “Anayurt Oteli’yle Ömer Kavur yabancı yapımlarla boy ölçüşebilecek bir iş çıkardı. Filmin restore edilip tekrar seyirciyle buluşması olağanüstü bir şey. Bu tarz işler sinemaya çok faydalı oluyor, gençliğe ufuk açıyor” yorumunda bulundu. Anayurt Oteli’nin bir diğer oyuncusu Şener Kökkaya’ya film hakkındaki düşüncelerini sorduğumuzda ise “Çok naif ve özgün bir film Anayurt Oteli. Hem yazarı hem yönetmeni hem oyuncu kadrosu açısından çok değerli…” dedi.
Filmin gösteriminden önce söz alan Groupama Pazarlama, Kurumsal İletişim ve Çağrı Merkezleri Direktörü Frederique Guegan Tayar, 10 yıldır süregelen “Türk Klasikleri Yeniden” projesiyle hasar görmüş sinema eserlerinin geri kazanımına destek olduklarını ve Türk sinemasının kalıcılığına katkıda bulunduklarını söyledi. İstanbul Film Festivali Direktörü Kerem Ayan’ın konuşmasından sonra bir video ile filmde emeği geçen ve hayatını kaybeden kişiler anıldı. Ardından salondaki film ekibi sahneye davet edildi. Ekip, filmin Türk sinemasındaki öneminden ve çekimler sırasında yaşananlardan bahsetti ve yönetmen Ömer Kavur’u andı. Macit Koper, Kavur’la ilgili şöyle dedi: “Türk sinemasında neyi nasıl yapmalı diye herkesin düşündüğü bir dönemde Ömer’in böyle bir film çekmesi büyük bir cesaretti.” Daha sonra, restore edilmiş Anayurt Oteli’nin gösterimi gerçekleşti.
Filmin bir diğer gösterimi, 11 Nisan Salı günü saat 19.00’da Atlas Sineması’nda yine başrol oyuncusu Macit Koper’in katılımıyla gerçekleşecek.
The project “Turkish Classics Revisited” has been an ongoing collaboration of Istanbul Film Festival and Groupama for 10 years, and this year Ömer Kavur’s 1987 film Motherland Hotel was restored and screened 30 years after its production with its restored copy. The film is an adaptation of Yusuf Atılgan’s eponymous novel, and the film crew attended the screening as well. Before the screening, we talked to the lead actor Macit Koper who considers Motherland Hotel the climax of his life: “What’s really important is that this film holds great significance for Turkish Cinema. It’s the lighthouse of Turkish Cinema.” We also spoke with the actor Kemal İnci before the screening: “With Motherland Hotel, Ömer Kavur did a job that could compete in the international scene. It’s marvellous that the film has been restored and screened once again. Such efforts really help cinema and open the horizons of young people.” Şener Kökkaya, another actor of the film said: “Motherland Hotel is a naive and original film. It is very important in terms of the writer, director and also of the cast members.”
Anayurt Oteli / Motherland Hotel
Groupama’s Director of Marketing, Corporate Communications and Call Center, Frederique Guegan Tayar presented a speech before the screening, and said that they’re contributing to the permanence of Turkish Cinema by promoting the restoration process of the damaged films with the project “Turkish Classics Revisited” which is celebrating its 10th year. Following the speech of Istanbul Film Festival’s Director Kerem Ayan, the people who have contributed to the film and passed away were commemorated with a video. Then the film crew were invited to the stage. The crew talked about the film’s significance in Turkish Cinema, shared anecdotes from the shooting, and paid their tributes to the director Ömer Kavur. Macit Koper commented: “it was a real act of bravery for Ömer Kavur to shoot such a film in a time when everyone was thinking what should be done for Turkish cinema.”
Another screening of the film will take place on April 11, Tuesday at 19:00 at Atlas Sineması, with the participation of the lead actor Macit Koper.
Fotoğraflar: Benek Özmez
#istfilmfest#istfilmfest17#istanbul film festivali#istanbul film festival#festivaldaily#festivalgunlugu#sunum#presentation#kaldirkafani#liftyourheadup#10 nisan 2017#anayurt oteli#motherland hotel#türk klasikleri yeniden#turkish classics revisited#macit koper
0 notes