#kumandan
Explore tagged Tumblr posts
Text
Çanakkale Cephesi'nden: "Allah bizimledir."
85 notes
·
View notes
Text
DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN BAŞLICA MESELE, BİR TAKIM GELİŞMELERE ALKIŞ TUTMA DEĞİL, İSLAM'I YAŞAMANIN BAŞLICA YÖNÜ OLAN “ALLAH VE RESÜLÜ'NÜN HÜKÜMLERİNİ HAKİM KILMA" MECBURİYETİNDE OLDUĞUMUZDUR; YÂNİ REJİM PLANINA GEÇMEK, BUNUN İÇİN MEVCUDU YIKMAK, MÜSLÜMANLAR İÇİN BİR İMAN ZORUNLULUĞUDUR!
SALİH MİRZABEYOĞLU
2 notes
·
View notes
Text
#atatürk#mustafa kemal atatürk#gazi mustafa kemal#Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk#Atatürkçü#ne mutlu türküm diyene#yaşasın cumhuriyet#türkiye#liderlik#lider#Başbuğ#mustafa kemalin askerleriyiz#cumhuriyet#cumhuriyet bayramı#türkiye cumhuriyeti#baş kumandan#aşk#aşka dair#🇹🇷#🙏#saygı ve minnetle#teşekkürler
4 notes
·
View notes
Text
101. Yıl
Bir avuç Türk dünyaya meydan okudu. Sonraları, hiçbir büyük devletin aklına gelmeyecek bir kumandan, Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal gibi dünyada eşi benzeri görülmemiş bir kumandan ortaya çıktı. Realistti, hesap kitap yapmadan hiçbir adım atmaz, kesin zafer alamayacağı hiçbir yola girmezdi. Ona, yolun başındayken kimse inanmadı, ne çok yakın dostu bildiğimiz İsmet Paşa - Samsun'a çıkmadan önce İstanbul'da teklif etmiş ancak İsmet Paşa daha yeni evlendim, bir süre beni rahat bırak diyerek reddetmişti-, ne Fevzi Paşa - Fevzi Paşa'da o vakit ne kadar koyu milliyetçi olsa da devlete bağlı bir kumandandı, ilk vakitler Mustafa Kemal Paşa'ya karşıydı.- ona inanmıştı. Vakit geçti, zaman geçti, ona inanmayan bir kimse kalmadı. En umutsuz insanlara, umut oldu. Türk Halkı'na direnmesi için son bir güç verdi ve bu güç doğuda Ermenilerle, güneyde Fransızlar ve yine Ermenilerle, batıda ise Yunanlılarla çarpışmalarına olanak sağladı. Millet yine kendi istikbalini, kendi kaderini kendi kurtardı. Cumhuriyeti biz böyle kurduk, savaşarak, kan dökerek... Büyük fedakarlıklar yaparak. Elimizde bir kuruş para yokken yetiştirdiğimiz meyvelerle sebzelerle takaslar yaparak yeni kurduğumuz cumhuriyeti güçlendirmek adına teknolojik aletler aldık topraklarımıza. Şimdi ise böyle zorluklarla elde ettiğimiz şeyleri birer birer satıyorlar. Türk devletini t*rörle aynı masaya oturtmaya çalışıyorlar. Bu ülke şehitlerin kanı ile kuruldu, neredeyse her gün şehit veriyorken, onların kanı dahi kurumamışken böyle bir düşünce... Ruhumuzu parçalıyor. Ancak ben inanıyorum, Türk Halkı buna izin vermeyecektir. Cumhuriyetin 101. yılında böylesine zırvalıklar engellenecektir. Böyle güçlüklerle elde ettiğimiz bu cennet vatanı birkaç vatan haininin eline bırakmayacaktır. Ne mutlu Türk'üm diyene!
#kitapvesarap#postlarım#mustafa kemal atatürk#bokmutluyuzaqq#iyiyimlaben#kaanbubelli#kemalistbiradam#kemalistbirkadın#my post#rumll#istanbulfatihiii#tr ataturk#simseklerintanrisi#sarhoskedi#lostonyoubabe#uranophiles#uykusuzlukbelirtisi#petricorsworld
71 notes
·
View notes
Text
Hasta siempre / Nathalie Cardone (Comandante Che Guevara)
🎼🎵🎶. 💙🥀🕊️. Nathalie Cardone
Filistin halkına da Che Guevara gibi, Atatürk'ümüz gibi bir kumandan nasip etsin Allah 🤲🤲 inşaallah 🤲
59 notes
·
View notes
Text
KEŞKE SIRP GALİP GELSEYDİ
Ömer Seyfettin’in "PİÇ" adlı kitabından güzel bir hikaye..
"Ömer Seyfettin asker bir yazardır, İstiklal savaşında birçok cephede savaşmıştır. Filistin cephesinde olan hatırasını okuyalım:
"Almanların yenilmesiyle savaş bitmiş mütareke imzalanmıştı Filistin’den çekiliyorduk bir kaç arkadaş subayla karşı tarafın subaylarıyla çekilme işlerini görüşmek için görüşmeye gittik. Karşı tarafta Fransız üniformalı bir subay bana sık sık bakıyor gözünü benden ayırmıyordu. Ben buna bir mana veremiyordum.
Fransız subay yerinden kalkıp bana doğru geldi ve nasılsın Ömer Seyfettin dedi. Beni nerden tanıyorsun ben bir yüzbaşıyım öyle tanınacak kadar üst düzey bir kumandan değilim dedim.
Ömer ben seninle İstanbul da askerî lisede beraber okudum ben falancayım deyince hayretler içinde baktım hatırladım. Hep dini Kur'an-ı eleştiren Osmanlıyı devamlı kötüleyen vatan bayrak sevgisi olmayan bir öğrenci idi amma yine de Fransız subayı olması normal değildi.
Peki, nasıl böyle oldun dedim.
Dedi ki: Ne zaman bir savaş olsa Türkler galip gelse içimde üzüntü oluyordu. Türkler kaybetse zarar görse içimde bir sevinç oluyordu, çoğu zaman kendimi ayıplıyor neden böyleyim diyordum. Bir gün Anneme ısrarla bunun sebebini sordum.
- Dayanamayacağım anlatayım dedi. İstanbul hastanesinde görevli bir Fransız doktor vardı hastaneye gidip gelirken onunla birlikte oldum ve sen o Fransız doktorun oğlusun babanın bundan haberi olmadı, şimdi sen öğrendin dedi.
Zaten babam zannettiğim çoktan ölmüştü. O hastaneye gittim şu tarihte burada çalışmış şimdi Fransa’ya dönmüş olan şu isimli doktorun adresi var mı dedim, adresi verdiler. Fransa’ya gittim babamı buldum. Olanları, Annemin sözlerini söyledim. Her şeyi unutmadım, anneni gerçekten sevmiştim dedi ve beni kabul edip nüfusuna yazdırdı. Fransız okullarında eğitimimi tamamladım ve gördüğün gibi bir Fransız subayı olarak karşındayım Ömer Seyfettin dedi.
Şimdi ben milletini bayrağını dinini eleştirenleri gördükçe acaba onlar da böyle piç mi diye düşünüyorum???
Ömer Seyfettin
118 notes
·
View notes
Text
🌷 ES-SELÂM 🌷 🇹🇷EY KUTLU VATANIM🇹🇷
T Ü R K İ Y E M
"Baş koymuşum Türkiye’min yoluna, Düzlüğüne, yokuşuna ölürüm. Asırlardır, kır atımı suladım, Irmağının akışına ölürüm. Deli sular, salkım-saçak söğütler, Kışlada kumandan asker öğütler, Yaylalarda ata biner yiğitler, Bozkurt gibi bakışına ölürüm. Sevdalıyım yangın yeri bu sinem Doksan yıldır çile çekmiş hep ninem, Pınarlardan su doldurur Eminem, Mavi boncuk takışına ölürüm. Düğünüm, derneğim, halayım, barım, Toprağım, ekmeğim, namusum, arım, Kilimlerde çizgi çizgi efkârım, Heybelerin nakışına ölürüm"
Dilaver Cebeci
•••✍️Sosyal medyada dolaşıma giren temsili şu fotoğrafın bir gün gerçek olabileceğini lütfen hafızalarınızda tutun. ▪️Demografik yapımız bozulmaya başladı; nüfus istatistiklerine göre böyle giderse on beş yirmi yıl sonra Türkler azınlık olacak! ▪️Bugün göç sorununa çanak tutanların gidecek yerleri çok. Paraları da. Çocuklarını Ortadoğu ülkelerinden hiç birine göndermeyenler Türkiye’yi Ortadoğu’ya dönüştürmekteler!
🗣️Ve buna Türkler seyirci!
🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE 🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷🇹🇷
36 notes
·
View notes
Text
___<< 4 Nisan 1953>>___
— Alo Dumlu?
— Evet, Dumlu.
— Ben Üsteğmen Suat.
— Evet, efendim ben Selami
— Selami nasılsınız, biz geldik, şimdi bana durumu anlat.
— Efendim dizellerden yara aldık, manevra dairesinde yangın çıktı, bataryayı sıfıra alarak kıç torpido dairesine geçtik, şimdi manevra dairesi su ile dolu.
— Kaç kişisiniz orada?
— 22 kişiyiz.
— Diğer dairelerle irtibatınız var mı?
— Yarım saat evvel kıç batarya dairesi ile konuştum, şimdi cevap vermiyorlar.
— Merak etmeyin 'Kurtaran' geldi biz buradayız.
— Efendim manometre 267 kadem gösteriyor doğru mu?
— Selami, Kurtaran geldi şimdi kurtarma işine başlanıyor, ben biraz sonra yine gelirim.
— Peki efendim.
Denizaltındaki subay, astsubay ve erlerin tümüne korkunç gerçek söylendi; kendilerini su yüzüne çıkamayacakları, buna imkân olmadığı bildirildi. Artık kendilerine başta söylenen “gerekmedikçe konuşmayın ve sigara içmeyin '' telkininin yerine, "Galiba buraya kadar, birer cigara yakalım mı kumandan?" diye umutsuzca soran askere “konuşabilirsiniz, türkü söyleyebilirsiniz ve isterseniz sigara da içebilirsiniz'' denildi.
Bunu duyan kahraman denizcilerimizin son sözleri “Sizler sağ olun! Vatan sağ olsun! '' oldu...
O andan itibaren oksijen bitinceye kadar 72 saat hayatta kaldılar ve “Ah, bir ataş ver cigaramı yakayım… '' türküsünü söyleyerek büyük bir tevekkülle son nefeslerini verdiler.
Son sözleri “Vatan Sağ olsun!'' oldu...
4 Nisan 1953 tarihinde Çanakkale'de batan Dumlupınar denizaltısında şehit olan 81 denizcimizi rahmetle ve saygıyla anıyoruz. .. Ruhları şad Mekanları cennet olsun...
15 notes
·
View notes
Text
ülserimde arabesk, belimde kasatura. istikbali teğet geçtim, gökyüzünü yırtacağız.. ben çuvalları taşırım, açamam ama. tükendiğim gün gel, seninle düşen yıldızları toplayacağız. körebe, duvarda yüzüm. yüze kadar sayacağız. herkes saklanınca, başlayacak sinema… kınalı bir teyzeye erzak, bıyığı sarı herhangi birine tekel iki bin. boncuklar, cikletler, balonlar dağıtacağız çocuklara. herkes saklanınca başlayacak sinema. alcatraz’ı yakacağız, guantanamo bize lunapark. kamuran’a bir tane bağlama, selami’ye kehribar. neriman’a çiçek alacağız. limana yanaşmış bir gemi, sen seversin… ona da çifte izbarço atacağız. herkes saklanınca başlayacak sinema. tümden gelip, tüme varalım. bir tane kesirli sayı bulup, onu küsüratından kurtaralım. şimdi biz senle pi’yi üç alsak, bize kimse kızmaz. seninle kaçarsak adadan, yattığım gün yaşadığımdan daha az. varisimde kuantum, gözlerinde izafiyet. hükmettikçe yaşayacağız. herkes saklan��nca başlayacak sinema. santralden kumandan ulaştı, şiir bölündü. ayın dördüydü, dinamo operasyonunun yıldönümü. dunkirk’te savaşacağız, monaco’da sevişeceğiz. bilmediğimiz bir dilde zafer kutlayacağız. kaldırımlara ve şaraplara barış getireceğiz. herkes saklanınca başlayacak sinema. elini ver, göğüs kafesime koy. o kafes yükseldiğinde çok uzakta olacağız… o kafes, basit olarak turuncu bir anı. bendeki bülbül sesi, bendeki dolanıklık teorisi. her şeyden bağımsız; fazla protonun var mı? herkes saklanınca başlayacak sinema.
4 notes
·
View notes
Text
OKU BAKALIM ALİ ERBAŞ EFENDİ
Ünlü müzisyen Kemal Batanay anlatıyor,
Soğuk bir kış günü Cuma Namazı için hazırlık yaptıktan sonra erkenden Edirne de Üç Şerefeli Cami'ye gittim.
Cami avlusu Cuma için hareketlenmiş, cemaat camiye girmeye başlamıştı.
Bu ulu mabed karşısında atalarımızın büyüklüğünü bir daha derinden hissettim.
İçimde camiye girip Kur'an okumak arzusu uyandı.
Doğruca müezzin mahfilinde yer almış bulunan müezzinlere yaklaşarak hâfız olduğumu ve Kur'an okumak istediğimi söyleyerek izin istedim.
“Bir subay, hem de hâfız” diyerek çok sevindiler ve:
- “Tabii lutfedersiniz, buyurunuz, okuyunuz efendim” dediler.
Mahfile çıktım aralarında yer açtılar.
Oturdum ve Kur'an okumaya başladım.
Kısa zamanda da cami lebâlep doldu.
Cemaat huşû içinde sessizce beni dinliyordu.
Cuma saati geldi, ezan okundu ve ilk sünnet kılındı.
Müezzinbaşı iç ezanı da benim okumamı işaret etti.
Bu teklifi kabul ettim.
Bütün vücudumu dinî bir heyecan sarmıştı.
Hicaz makamında müessir bir ezan okudum.
Namaz bittikten sonra cemaatin büyük ilgi ve sevgi gösterisi arasında kalmışken bir er bana yaklaşarak:
- “Efendim, kumandanım sizi istiyor” deyince “Eyvah resmî elbise ile ezan okuduğum için usule aykırı bir iş yaptık” galiba diye endişe ve korkuya kapıldım.
Maiyeti ile avluda bekleyen kumandana yaklaştım.
Bu Anafartalar'da savaşın akışını değiştiren dâhi, efsane kumandan Albay Mustafa Kemal idi. Heyecanım bir kat daha arttı.
Ne ile karşılaşacağımı bilemiyordum...
Bana:
- “Oğlum terbiye görmüş güzel bir sesin var.
Okuduğun ezanı çok beğendim ve duygulandım.
Seni tebrik ederim
” deyince biraz rahatladım.
- “İsmin?” - “Kemal Efendim”
- “Adaşmışız. Hangi kıtada bulunuyorsun?”
- “Efendim, 16. Telgraf Bölüğü’nün hesap memuru olarak tayin+
edildim.”
Yaverine:
- “İsmini ve kıtasını yaz” dedi, sonra bana dönerek:
- “Oğlum! Edirne'de kaldığımız süre içinde ben Cuma Namazına hangi camiye gidersem sen de o camiye gelecek iç ezanı okuyacaksın.”
- “Baş üstüne efendim” diyerek kumandanı selâmladım.
Sonra Mustafa Kemal maiyetiyle beraber camiden uzaklaştı.
Hafta içinde yaveri Ali Rıza Bey beni arayarak Mustafa Kemal'in Cuma Namazı için Selimiye Camisi'ne gideceğini ve benim de orada hazır bulunmamı Kur'an ve ezan okumamı, ayrıca durumun cami görevlilerine de bildirildiğini+
söyledi.
Cuma günü erkenden hazırlık yaptım.
Selimiye Camisi’ne gittim.
Mimaride hacim, çizgi ve en güzel ölçülerin gerçekleştirildiği bir cami, dinî heyecanın en yüksek seviyeye ulaştığı bir mekân.
Bu mâbedde Kur'an ve ezan okumayı ne kadar çok arzu etmiştim.
Bu duygular içinde doğruca müezzin mahfiline çıktım.
Müezzinbaşıya kendimi tanıttım.
Bilgisi olduğunu, istediğim zaman Kur'an okumaya başlayabileceğimi söyledi.
Mânen de okumaya hazırdım.
Cuma vakti girinceye kadar Kur'an okudum.
Sesime hâkim ve rahattım.
Caminin iç mekânının güzellik ve ihtişamı, cemaatin kalabalık oluşu da beni coşturdu, okuyuşuma heyecanıma tesir etti.
Duyduğum zevk ve huzuru anlatamam.
İç ezanı da aynı hal içinde aşkla okudum.
Namaz çıkışı etrafımı saran meraklı, takdir ve hayranlıklarını ifade eden cemaat arasından yine avluda maiyetiyle beni bekleyen Mustafa Kemal'e selâm verdim.
Elini uzattı, hemen elini öptüm.
Bana: - “Oğlum! Bugün yine bizi yaktın.
Gelecek haftaya hangi camiye gidersem sen de oraya geleceksin.” Ertesi hafta Eskicami’ye gitmem emredildi.
Orada da Kur'an ve ezan okudum.
Hafta arası görev başındayken bir telefon geldi.
Yüzbaşı Ali Rıza Bey, Mustafa Kemal Paşa’nın yatsı namazından sonra ikametgâhında beni beklediğini, kendisinin de bana refakat edeceğini bildirdi.
Ali Rıza Bey'le buluşarak Mustafa Kemal'in huzuruna çıktık.
Oturmamı ve rahat olmamı söyledi.
Sonra söz mûsikiden açıldı.
Mûsikiyi kimlerden ve hangi eserleri meşkettiğimi sordu.
Sonra bana:
- “Birkaç eser oku da dinleyelim” dedi.
- “Efendim, daha çok klasik formda eserler geçtim” dedim ve Dellâlzâde İsmâil Efendi'nin, Isfahan makamında nakış yürük semâisini okumaya başladım.
"O güzel gözlerine hayran olayım, O şirin sözlerine hayran olayım.
" Sonra Tab‘î Mustafa Efendi'nin bayatî nakış ağır semâisini okudum. "Çıkmaz derûn-ı dilden efendim muhabbetin, Kurbanın olduğum, bize yok mu mürüvvetin."
Mustafa Kemal de hafif bir sesle hatasız, usul vurarak bana eşlik etti.
Kendisi, Leylâ Hanım'ın (Saz), hüzzam makamında:
"Harâb-ı intizar oldum aman gel aman gel Yeter üzme efendim her zaman gel heman gel" şarkısını usul vurarak okumaya başladı.
Benim de okumamı istedi.
Mûsiki faslı böylece gece geç vakte kadar devam etti.
Onun mûsiki bilgisi, zevki ve eserlere hâkimiyeti bende büyük hayranlık uyandırdı.
Bende derin izler bırakan bu hâtırayı hiç unutamam.
Onun Osmanlı kültürü içinde yetişmiş, yoğrulmuş bu şahsiyetine daima hayranlık ++
duymuşumdur...
Kemal Batanay II. Dünya Savaşı’nda yedek subay ve hesap memuru olarak Kilyos’ta Karadeniz Boğazı muhafızlığında on dokuz ay ihtiyat zâbiti olarak askerlik yaptı. 31 Ekim 1942'de terhis oldu.
Necdet Topçuoğlu
Kaynak:
(Prof.Dr. Muhittin Serin, Kemal Batanay, Bestekâr, Tambûrî, Hattat, Hâfız, İstanbul 2006) ...''
2 notes
·
View notes
Text
#TÜRKLÜĞÜN FEDAİSİ, #TEŞKİLÂT-I #MAHSUSA'NIN #KURUCUSU, #TURAN ORDUSU BAŞ KUMANDANI, #AZERBAYCAN VE BAKÜ'NÜN KURTARICISI, ÇANAKKALE VE KUT'UL AMARE ZAFERİ #FATİHİŞEHİTİSMAİLENVER PAŞA
ŞEHİT ENVER
Duruşun kınından sıyrılmış
Bir hançer kadar güzel
Çeğen tepesinde
Rus mitralyözüne karşı
Atını süren Yiğit Enver...
Son nefesini düşmanlar aldı
Ah iğrenç zamanlar geldi
Çağresizliğimize şimdi
Şeytanlar bile güler..
Enver Paşa'dan bir anekdot ; Erkanı Harbiyede yapılan bir toplantıda generaller Enver Paşa'ya :"kendinizi hiç sakınmıyorsunuz siperlerin üzerinde,askerin en önünde elde kılıç tabanca savaşırken canınızı tehlikeye atıyorsunuz.Size bir şey olursa yerinize kim geçecek,kime güvenirsiniz? diye sorarlar.
Enver Paşa kısa bir cevap verir: "Sadece #TENGRİKutUluğBaşBuğMKATATÜRK'e !..." .
(Falih Rıfkı Atay- Çankaya)
Sadrazam Talat Paşa sorar:
"-Enver, sana bir şey olursa yerine kimi tavsiye edersin?"
Enver Paşa tereddütsüz cevap verir:
#TENGRİkutUluğBaşBuğMKATATÜRK'i"
(Halil Menteşe'nin anıları sayfa:252)
"Türklerin Avrupadaki arazisinin kaybı neticesinde, genç bir subay olan Enver, bu fırsattan istifade ederek, Harbiye Nazırı olarak Osmanlı ordusunun başına geçmiştir. Onun ilk müspet ve büyük işi, ordunu gençleştirmek olmuştur.
Bu suretle ordu genç bilgili kimselerin eline geçince pek çabuk şekli değişmiş ve Boğazlarda İngilizlere karşı durmuş, Galiçya'da Avusturyalılara yardım etmiş, böylece de müttefik ordularına Makedonya ve Romanya'daki işbirliği ile yardımda bulunmuştur. (...)
Şu iddiada bulunabilirim ki, eğer Türk ordusu bu umumi harpte kendi hissesine düşeni yapmasaydı müttefiklerin bugün lehine gibi görünen durumum tamamen aksi olabilirdi.
Fakat can sıkıcı bir durumdur ki, hakikati birçok Türkler dahi bilmezler.." (Prof. Afet İnan, VII Türk Tarih Kongresi)
"Enver Paşa her halde zamanının en kuvvetli adamı idi. Elimizde bunun aksini ispat edecek hiçbir vesika yoktur. Bilakis, kuvvete delalet edecek bir vesika vardır ki o da, Enver Paşa'ya, mevkide iken kimsenin karşı gelmemiş ve ancak o memleketi terk ettikten sonra birtakım insanların başlarını kaldırabilmiş olmasıdır. Böyle bir şahsın kuvvetli olmadığını söylemek lüzumsuz ve manasız bir iddia olmaz mı?" (Enver Ziya Karal, #TENGRİkutUluğBaşBuğMKATATÜRK'ten Düşünceler, s: 223)
"Türkiye Umumi Harbe girmeye mecburdu ve mevcut dünya müvazenesine göre bu giriş şekli de, olandan ve görülenden başka türlü olamazdı. Belki harbe giriş zamanı, belki kuvvetlerin kullanma tarzları, hulâsa bir sürü teferruat tenkit olunabilir. Fakat esasa diyecek yoktur." (Enver Ziya Karal, Atatürk'ten Düşünceler, s: 224)
"Enver, bir alevin etrafında dönen ve en nihayet kendisini o aleve atıp yanan bir pervane gibi Turan ideali etrafında döndü durdu. Sarıkamış'ta, Galiçya'da, Kafkas Dağları'nda, hatta Irak'ta bu Turan idealinin açık tesirleri görülür."
(Kâzım Karabekir Paşa)
”…Ben Enver Paşa’nın dünya Türklerini birleştirme idealinde samimi olduğuna inanırım. Bolşevik ihtilalinden sonra da bu umudu arttı ve taa oralara giderek, bu ideali gerçekleştirmeye çalıştı.”(Sabiha Gökçen anıları/Atatürkle bir ömür )
Enver bir güneş gibi doğmuş, bir gurûb ihtişamıyla batmıştır; arasını tarihe bırakalım.”
#TENGRİkutUluğBaşBuğMKATATÜRK
Makedonya Dağlarında Türk düşmanı Çetelerle gerilla savaşı yapan, Trablusgarb'ın kızgın çöllerinde #TENGRİkutUluğBaşBuğMKATATÜRK'le İtalyanları bozguna uğratan, Kut'ul Amare'de küçük amcası Halil Kut'u görevlendirip Irak'ta İngilizleri bozguna ugratıp 4 general, 481 subay ve 13100 İngiliz askerini esir aldıran, Sarıkamışta Ruslara 40 bin kayıp verdirip haketmediği iftiralara maruz kalan, Çanakkale'de O büyük zaferde 7 Düvveli yenen Türk ordusuna başkumandanlık yapan, kardeşi Nuri Paşayı Kafkas İslam Ordusuna kumandan yapıp Azerbaycan'ı İngiliz, Rus ve Ermeni işgalinden kurtaran, #Türkistan #Türklerini örgütleyip Basmacı harekatı ile Turan Ülküsü uğruna savaş meydanında Şehit olan #TuranOrdusuBaşKumandanı,
Teşkilat-ı Mahsusa kurucusu ve başkomutanı Şehit İsmail Enver Paşa'yı şehadetinin yıl dönümünde saygı ve rahmetle anıyoruz.
Ruhu şad mekanı Cennet olsun
Tanrı Türk'ü korusun...
Belcivan
Feryâdım boğsun dünyânın bütün varlığını,
Ümîdim son ipini de koparıp atsın!
Gazaptan titreyen genç bir yiğidin
Dolmuş sînesine taş gibi.
Dağlarda özgrülük diye gezen bir geyiğin
Mâtemler inmiş kara gözlerine.
Deryâlar, dalgalar titreten bir yiğit,
yediği darbelerin kahrından yıkılıp kalmış
Kurtuluş yıldızı sanki hiçliğe karışmış
Senin son canını da düşmanlar almış.
Marmara boyları, Edirne yolu
Çatalca Ovası, Boğaz Geçidi,
Karpat Dağları, Trablus Çölleri,
Güzel Selânik'in şirin bahçeleri,
Şehitlerin yüzüne damlayan nurlar,
Bizi kan ağlattı bu kara haber.
Berlin sokakları yiğidin birini,
Dopdolu koynuna alıp sardı,
Tiflis'in havaları da bir kurtarıcı yiğidi
Kara kanlara boyayıp toprağa saldı.
Târihin rengini kanlarla karartıp dolduran
En son ümîdimizi de kana boyadı o Belcivan.
Ah nasıl uğursuz zamanlar gelmiş,
Feryâdım dünyânın varlığını boğup öldürsün,
Kapkara bahtına şeytanlar gülsün!
Semerkant -1922 Türkistan Şairi Çulpan'ın Enver Paşa'nın şehâdeti üzerine yazdığı şiir
Turan Ordusu Başkomutanı Enver Paşa'nın Şehid olmadan önceki son sözleri:
"Türkistan için mutlaka savaşmalıyız. Alın yazımızda ne varsa o olacaktır, bundan korkmuyoruz. Böyle köpekler gibi Rus zülmünde yaşamaktansa Atalarımızın yaptığı gibi şerefle öleceğiz. Bizleri takip edenlerin Hürriyet ve mutluluğunun emniyeti bizlerin ölümü göze alabilmemizle mümkün olacaktır."
1922-Belcuvan (Kaynak: O.Caroe,Soviet Empire, The Turks of Central Asia and Stalinisim, London,1967,S.124)
Tarihe İttihatçılar olarak geçen Türk Milliyetçileri emperyalizme karşı verdikleri mücadelede hepsi de ya vuruşarak, ya da kahpe pusularda şehit oldular. Dünyanın hiçbir ülkesinde böylesine önder kadro biçilmedi. Bu bile mücadelenin ne kadar çetin olduğunu gösterir. Öldüler ama asla boyun eğmediler. Vuruşarak öldüler. Türkiye Cumhuriyet'nin kuruluşunun Önsöz'ünü yazdılar.
İşte o şehit kadro: Resneli Niyazi (17 Nisan 1913 günü Arnavutluk'ta vatana dönerken şehit oldu.), Süleyman Askeri Bey (14 Nisan 1915 günü Basra'da İngilizlere karşı savaşırken şehit oldu.), Enver Paşa (4 Ağustos 1922 Tacikistan'da Ruslarla giriştiği çatışmada şehit oldu.), Talat Paşa (15 Mart 1921'de Berlin'de Ermeni kurşunu ile şehit edildi.),Cemal Paşa (22 Temmuz 1922, Tiflis'te Ermeni kurşunuyla şehit edildi.), Sadrazam Said Halim Paşa (6 Aralık 1921, Roma'da Ermeni kurşunuyla şehit edildi.) ve Dr. Bahattin Şakir (17 Nisan 1922 günü Berlin'de arkadaşı Cemal Azmi Bey ile birlikte Ermeni militanlar tarafından şehit edildi.).
Hatasız kul olmaz derler başarıları ve hatalarıyla Şehid olma payesine erişerek Vatan için ölümü bile göze alarak İttihatçılar günahlarıyla sevaplarıyla göçüp gittiler bu Dünyadan...
Her olay kendi koşullarında ve kendi zamanında değerlendirilmesi gerekir. Onlar O büyük yangında ateşten gömleklerini giydiler. Samimi olarak Vatan için mücadele ettiler. Şehit düştüler. Başka türlü olabilirdi belki...
Ama mukadderat Türk'ün yüzüne gülmedi.
Osmanlı Devleti, basiretsiz yönetim yüzünden Büyük Balkan bozgununu yaşamış, Balkanlarda yaşamakta olan 2.5 milyona yakın müslüman Türk katledilmişti. Bulgar Ordusu İstanbul Çatalcaya kadar ulaşmıştı. İstanbul'un düşmesi an meselesiydi. İşte böyle bir süreçte Enver Paşanın liderliğini çektiği Milliyetçi Türk Subayları "Babıali Baskını" ihtilali ile askeri yönetimi devraldı.
Çoğu insan eleştirse de; Talat Paşa ve ittihatçı kadro olmasaydı ve tehcir kararını almasaydı. Anadolunun 7 ilinde bugün kukla Ermeni devletçiği kurulacak. Doğu Anadoluda Erzurum ve sivas kongreleri yapılamayacak. Anadolu Türk yurdu olamayacaktı.
Yine ittihatçı paşalar olmasaydı. Milli mücadeleyi destekleyen ve silahlarını teslim etmeyen 2.Ordu ve Kazımkarabekir olmayacaktı. Milli ordu kurulamayacaktı.
İttihatçı paşalar olmasaydı Anadolunun kıyısına köşesine saklanan silahlar milli mücadele için yeraltında faaliyet yürüten Teşkilatı Mahsusacılar olmayacaktı.Ankaradaki Gazi TBMM binasının İttihat Terakkiye ait bir bina olduğunu unutmayalım.
İttihatçı savaşçı komutanlar olmasaydı;
#TENGRİkutUluğBaşBuğMKATATÜRKTrablusgarp'ta savaşçı bir subay olarak yetişemeyecek askeri sahada dahileşemeyecekti. Çünkü Trablusgarp Milliyetçi Türk subaylarının yetiştiği ve piştiği en büyük gayrinizami harp sahasıydı.
#TENGRİkutUluğBaşBuğMKATATÜRK'ün gerek Balkan cephesi gerekse Filistin ve Suriye cephesindeki uyarıları dikkate alınsaydı. Bu kadar toprak kaybetmeyeceğimiz kesindi. Ancak mukadderat böyle oldu. Öyle sürse idi sonuçta yine Osmanlı için yıkılış ve bozgun kaçınılmaz idi zira Osmanlı devleti sistemsel olarak çökmüş kendisini yenileyememiş zamana yenik düşmüştü.
Sonuçlarına baktığımızda #TENGRİkutUluğBaşBuğMKATATÜRK öncülüğünde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulması Türk milleti için en büyük başarı ve zaferidir.
Ama dediğim gibi şehit ittihatçı paşaların, teşkilatı mahsusacılarında Vatan için mücadele eden her bir neferinde haklarını da yemeyelim. Hayırla yad edelim hatalarından ders alalım yaptıkları doğruları da sahiplenelim...
#ENVERPAŞA, #TEŞKİLAT-I #MAHSUSA VE BAKÜ'NÜN KURTULUŞU:
“Bu mücadele öyle bugün yarın değil, belki beş, on ve hatta elli sene sonra neticesini verecektir. Bundan dolayı da buna hayal diyenler bulunuyor. Fakat biz bu işe biz görelim diye sarılmıyoruz.”
İsmail Enver
Trablusgarp Milliyetçi Türk Subaylarının (Enver Paşanın kurduğu Teşkilatı Mahsusa fedailerinin) gayrinizami harbi tatbik ettikleri ve kendilerini pişirdikleri bir savaş sahasıydı. Bu eğitim alanı Atatürk'ün yetişmesinde, kuvayı milliye denilen işgal kuvvetlerine karşı gerçekleşen Türk direniş hareketinin (Gerilla ve Çete savaşının) örgütlenmesinde büyük etkisi olmuştur. Azerbeycan'ın kuruluşunu sağlayan, Çanakkale,Kut'ul Amare,Kurtuluş savaşı zaferlerini kazanan kahramanlarının çoğu bu sahalarda yetişen Milliyetçi Türk Subayları (Teşkilatı Mahsusa fedaileri) idi.
Enver Paşa bu günkü Milli İstihbarat Teşkilatının kökeni olan Teşkilat-ı Mahsusa'nın yani Osmanlının parçalanmasını ve işgalini engellemek için Kafkaslardan Afrikaya, Ortadoğudan Balkanlara ve Anadoluya değin büyük bir coğrafyada yedi Düvel düşman unsurları ile en büyük ve çetin mücadeleyi yürüten Teşkilât-ı Mahsusa (işgale karşı Türk direniş savaşı ve istihbarat) örgütünün hem kurucusu hem de Başkumandanıdır. Bunu Enver Paşa'nın Bakü'nün Rus,Ermeni ve İngiliz İşgalinden kurtulması için 4.Kolordu Komutanlığına göndermiş olduğu Nuri Paşa'nın Teşkilatı Mahsusa görevlendirme emrinden bile anlamak mümkündür:
"Dördüncü kolordu komutanlığına,
Kafkasya İslam Ordusu Kumandanı Nuri Paşa Kafkasya'da ki İslam anasırından Teşkilat-ı Mahsusa-i Askeriye yapmak vazifesiyle ve kendi emrinde iki üç fıkra teşkiline kafi zabitan kadrosu verilerek gönderilmiştir. Ahval müsait olursa Bakü'ye girecek ve oradaki Teşkilat-ı Mahsusayı idare edecektir. Ordu-yı Osmaniye'de rütbesi kaymakam olup, oradaki vaziyeti hususiyeti nazarı dikkate alınarak Fahri Ferik rütbesi verilmiş ve kendisi senelerden beri bu rütbe ile Trablus Kumandanlığını ifa etmiştir.Dördüncü Kolordunun harekat-ı askeriyesi müşarünileyhi vazifesi itibariyle fevkalade alakadar edeceği cihetiyle, yapılan ve yapılacak olan harekat hakkında kendisinin daimi surette haberdar edilmesi ve daimi ve emin bir muharebe temini esbabının bilmuhabir isteğini mütemennan.
Başkumandan Vekili Enver (Genelkurmay ATASE arşivi, BDH Kol.K.51,D.243A,F.005-01)
Nitekim Enver Paşa'nın görevlendirdiği Nuri Paşa Teşkilatı Mahsusa görevlisi olarak bölgedeki Azrebeycan Türklerinden müteşekkil Türk silahlı milis direniş örgütlenmesini kurmuş, yapılan iç ve dış silahlı harekat neticesi Nuri Paşa Kafkas İslam Ordusu Komutanı olarak Bakü'yü İngiliz, Rus ve Ermeni işgalinden kurtarmıştır. Enver Paşa bu kurtuluş sevincini şu telgrafla bildirmektedir:
"....Büyük Turan İmparatorluğunun Hazer Kenarındaki zengin bir konak yeri olan Bakü şehrinin zaptı haberini en büyük meserretle (sevinçle) karşılarım. Türk ve İslam tarihi sizin bu hizmetinizi unutmayacaktır. Gazilerimizin gözlerinden öper, Şehitlerimize Fatiha'lar ithaf (hediye) ederim.
(Kafkas İslam Ordusu Komutanı Nuri Paşa(Killigil)/Ötüken yayınları sayfa:234)
ÇANAKKALE SAVAŞININ UNUTULAN KAHRAMANI: ENVER PAŞA
Osmanlı Devleti, basiretsiz yönetim yüzünden Büyük Balkan bozgununu yaşamış, Balkanlarda yaşamakta olan 2.5 milyona yakın müslüman Türk katledilmişti. Bulgar Ordusu İstanbul Çatalcaya kadar ulaşmıştı. İstanbul'un düşmesi an meselesiydi. İşte böyle bir süreçte Enver Paşanın liderliğini çektiği Milliyetçi Türk Subayları "Babıali Baskını" ihtilali ile askeri yönetimi devraldı.
Harbiye Nazırı Başkumandan Vekili olan Enver Paşa kısa sürede Edirneyi düşman işgalinden kurtardı. Ordunun kritik noktalarına savaşçı milliyetçi Türk subaylarını yerleştirdi. Kısa sürede Türk Ordusunu büyük işgal orduları ile muharebe sahasında savaşabilecek bir konuma getirdi.İngiliz donanmasının Çanakkaleyi geçmesini ve İstanbulu işgalini önlemek için Enver Paşa, Çanakkale’nin kara savunma kuvvetini iki tümenden dört tümene çıkardı.
Deniz savaşını kaybeden müttefik donanması diğer müttefikleri Rusya’nın da iyice daralması ve kendilerini sıkıştırmaya başlaması neticesinde kara harekâtı ile hedefe ulaşmayı düşündü. Bu harekât için İngiliz ve Fransızlar Limni ve İmroz adalarına asker taşımaya başladılar. Bu durum karşısında Enver Paşa ise, Yanya müdafii olarak tanınan Esat Paşa komutasındaki III. Kolordu’yu güçlendirerek 5.Ordu şekline dönüştürüp başına Alman Islah Heyeti başkanı Liman Von Sanders’i mareşal rütbesiyle getirdi. Seddülbahir, güney grubu kuvvetlerinin komutanlığına Vehip Paşa, Arıburun, kuzey grup kuvvetlerinin komutanlığına da kardeşi Esat Paşa'yı getirdi.
Enver Paşa, Çanakkale’de sonuna kadar direnişin devam edeceğini ve sonunda zaferin geleceğine emindi.
27 Nisan sabahı düşman, bir İngiliz tümeni solda ve bir Fransız tugayı sağda olmak üzere, Kirte Tepe’yi ele geçirmek için yürüdü ve ağır kayıplar verdi. Ama, Teke Burnu tarafından ilerleyerek Hisarlık-Zığındere önlerine kadar geldiler. Ünlü Yahya Çavuş siperleri işte buradadır. Bu vuruşmalar, Birinci Kirte Köyü Savaşı olarak isimlendirilir. Üç taraflı donanma ateşi altında kesin sonucu alamayan askerlerimize Enver Paşa, gece taarruzu emrederek ve buradaki asker sayısını artırdı. Büyük gece hücumu 1-2 Mayıs gecesi yapıldı fakat yine beklenen sonuç alınamadı. Durum çok kritikti bir direnç ve irade savaşı yaşanmaktaydı. İki taraf da büyük kayıplar vermektedir. Bazı komutanlar Alçı Tepe’ye kadar çekilmeyi önerirlerse de III. Kolordu Komutanı Esat Paşa ve Enver Paşa, ne olursa olsun sonuna kadar direnme emri verdiler.
6 Mayıs’ta yapılan İkinci Kirte Köyü Savaşından iki gün sonra Osmanlı Orduları Başkomutan Vekili Enver Paşa cepheye geldi Arıburun ve Seddülbahir cephelerini gezerek teftiş ve kontrolde bulundu. Birliklerin kontrolü sonrası Enver Paşa Arıburun’da saldırıya karar verdi ve 5. Ordu Komutanına emrini bildirdi. Enver Paşa Çanakkale’de karar mekanizması olduğunu bu hamlesi ile birlikte bir kez daha göstermektedir. Karar mekanizması olduğunu saldırı emirleri harici terfiiler sırasında da rahatlıkla görebilmekteyiz.
Anafartalar ve Conkbayırda İngilizlerin işgal hayalini suya düşüren ve büyük bir direniş göstererek Çanakkale geçilmez diyen büyük kahraman yarbay #TENGRİkutUluğBaşBuğMKATATÜRK’in Harbiye Nazırlığı kararı ile miralaylığa (Albaylığa) terfii sonrası Başkumandan Vekili Enver Paşa tarafından tebrik telgrafı almıştır:
‘’On dokuzuncu Fırka Kumandanı Miralay Mustafa Kemal Beye,
Rütbe-i cedidenizi (yeni rütbenizi) tebrik ederim. Bu terfi, görmekte olduğunuz büyük ve fedakârane hizmetlerinize mukabil bir mükâfat değil, ancak, memlekete daha mühim ve ordumuza daha kıymettar hidemat(hizmetler) ifa edebilecek mevakii ihraz (elde etmek) için, geçilmesi lazım bir kademedir.
İnşallah yakında bu gibi merâtibi (mertebe) de ihraza muvaffak ve muvaffakiyât-ı âliyeye mahzar olursunuz. Başkumandanvekili ve Harbiye Nazırı Enver’’
Enver Paşa'nın Almanların kuklası olmadığı, her istediklerini yapmadığı Türk milli menfaatlerini daima gözettiği Enver Paşanın emirlerinden bile anlaşılacaktır:
"Afrika Gurupları Kumandanlığı mıntıkasına bir Alman neferinin dahi girmesi minküllivücuh (her cihetle) gayri caizdir(Hiçbir suretle izin verilmeyecektir.)
Harbiye Nazırı Enver (İhsan Aksoley " Afrika Hatıraları ve Hayat Tarih Mecmuası 1970 8.Sayı 72.Sayfa
"Şark Orduları Grubu Komutanı Halil Paşa Hazretlerine Gayet acele ve zata mahsustur. 23 Eylül 1918
" Baküye gönderilmek istenilen Alman taburu hakkında Nuri merkezi hükümetten emir ve müsade almadıkça buna muvafakat edemeyeceğini, General von Kress'e bildirsin. Eğer bunu dinlemeyerek zorla kuvvet göndermeye teşebbüs ederlerse bu halde demiryolu köprüsünün attırılması ve her halde geçmelerine mani olunması muvaffıktır.
-N.441-Enver
EZİLEN DOĞU HALKLARI VE DÜNYA TÜRKLERİ
TÜRK BAYRAĞI ALTINDA BİRLEŞİN...
Turan Ordusu Baş Kumandanı İsmail Enver Paşa (MAYIS 1922/Semerkand-Türkistan Türk Müstakil İslam Cumhuriyeti Devleti Meclis açılış konuşmasından...)
BASMACI HAREKATI VE YİĞİT ENVER...
Türk Dünyasının önemli bağımsızlık hareketlerinden biriside; asrın evvellerinde Orta Asya da (Türkistan) ve Kırımda başlayıp Çar Rusyasına ve Sovyet Rusyasına karşı gerçekleşen ve yaklaşık otuz yıl devam eden Basmacı Hareketidir.
... Çar Rusyasının son döneminde özellikle Türkmenistan, Başkurdistan ve Kırım bölgelerinde küçük çaplı ayaklanmalar ve saldırılar şeklinde başlayan Basmacı Hareketi zamanla gücünü ve etkisini büyütmüş, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği zamanındada daha güçlü, kapsamlı ve organize bir hareket halini almıştır.
Çar Rusyasının 1917 Bolşevik İhtilalıyla yıkılıp yerine Komünist Sovyet Rejiminin gelmesiyle Basmacı Hareketi yeni rejime karşıda duruşunu açıkça belirtmiş ve mücadelesinin dozunu daha da arttırmıştır. Rusların “Basmaçestvo”, Başkurtların “Ayyar”, Türkmenlerin ise “Basmacı” adını verdikleri hareket, Bolşeviklerin katı, acımasız ve yayılmacı rejimleri karşısında tesir ve örgütlenme alanlarını daha da genişleterek Kırımın, Türkmenistan’ın ve Başkurdistan’ın dışına taşıp tüm Türkistan’a yayılmıştır.
Özbekistan’ın Fergana bölgesinde Basmacı Hareketi liderlerinden Mehmet Emin Bey tarafından 1917 de kurulan “Fergana Hükümeti” Kızıl Ordu tarafından gerçekleştirilen kanlı çarpışmaların ve kıyımların neticesinde 1920 yılında yıkılmıştır.
Yine Özbekistan’ın Hokand bölgesinde Basmacı Hareketi liderlerinden Korbaşı Ergaş tarafından 1918 de kurulan “Hokand Milli Hükümeti” de Kızıl Ordu tarafından 1920 yılında yıkılmıştır. Üç gün süren savaş sırasında 10 binden fazla Türk vahşice katledilmiştir. Kısa ömürlüde olsa bağımsız Türk Hükümetlerinin yıkılması ve akan kanlar Basmacı Hareketinin hızını ve örgütlenmesini durduramamıştır.
Sovyet Hükümetinin ve Kızıl Ordunun bütün baskılarına ve kıyımlarına rağmen yılmayan Orta Asya Türkleri inat ve azimle mücadelelerine devam edip 3 MAYIS 1920 de Basmacı Hareketi liderlerinden Şir Muhammed Bey önderliğinde “Türkistan Hükümeti” ni kurdular. Kısa bir müddet ayakta kalabilen bağımsız “Türkistan Hükümeti” de kanlı savaşlar sonunda Kızıl Ordu tarafından 1921 yılının evvellerinde yıkılmıştır.Enver Paşanın arkadaşlarıyla 8 KASIM 1921 de Kafkaslardan Türkistan’a gelip Basmacı Hareketinin başına geçmesiyle bağımsızlık mücadelesi yeniden derlenip toparlanarak şiddetlenmiş ve ivme kazanmıştır. Önceleri birbirlerinden bağımsız halde mücadele eden Basmacı Hareketi liderleri Enver Paşa tarafından bir araya getirilmiş ve mücadele yerel bağımsızlık anlayışından çıkarılarak bütün Türklerin ve bütün Türkistan’ın bağımsızlığı mücadelesine dönüştürülmüştür. Enver Paşa öteden beri savunduğu “TURAN” idealini gerçekleştirip Orta Asya’da bütün Türklerin tek bayrak ve devlet çatısı altında birleştirileceği büyük devleti kurmak için mücadeleye başlamıştır.
Enver Paşanın liderliğinde yeniden teşkilatlanan Basmacı Hareketi bütün imkânsızlıklara, yokluklara ve zorluklara rağmen Türkistan’ın birçok yerinde Kızıl Orduya karşı önemli başarılar elde etmiş ve 19 NİSAN 1922 de Rusları barış istemeye mecbur etmiştir. Rusların barış isteklerini “ mücadelemiz, Türkistan topraklarında bir tek Rus askeri kalmayıncaya kadar devam edecek” diyerek reddeden Enver Paşa aynı zamanda da bütün Türkleri tek Bayrak, tek Devlet çatısı altında birleştirmek ideali doğrultusunda ilerleyerek MAYIS 1922 de Semerkand şehrinde “ Türkistan Türk Müstakil İslam Cumhuriyeti” ni kurmuştur.
Türkistan Türk Müstakil İslam Cumhuriyetinin kuruluşu; Hun İmparatorluğundan ve Göktürk İmparatorluğundan sonra Türk Birliğinin kurulması için atılan ilk reel adım olması hasebiyle çok büyük önem arz etmektedir.
Türkistan’ı tamamen ele geçirmek için her yola başvuran Sovyetler Birliği; durumun kötüye gittiğini görünce; Türkistan’ı tamamen kaybetme korkusuyla tüm askeri güçlerini birleştirerek büyük bir saldırı başlatmış ve uzun çarpışmaların ardından, büyük kayıplar vermek pahasına 4 AĞUSTOS 1922 de Belcivan bölgesinde Enver Paşayı ve birliklerini kuşatma altına almıştır. Sayısal olarak kat kat üstün olan Kızıl Ordu birliklerine karşı geri adım atmadan kahramanca savaşan Enver Paşa ve birliğindeki askerlerin çoğusu şehit düşmüştür.
Belcivan yenilgisinin sonunda Kızıl Ordunun Semerkand’ı ele geçirmesiyle; Türk Birliği idealinde çok önemli bir nokta olan ve “Turan Devleti”nin başlangıcı sayabileceğimiz “ Türkistan Türk Müstakil İslam Cumhuriyeti” yıkılmıştır.
Enver Paşanın şehadetinden sonra büyük darbe alan Basmacı Hareketi kısa bir duraklamadan sonra tekrar toparlanarak mücadelesine devam etmiştir. Kurulduğu günden itibaren dış dünyadan herhangi bir yardım ve destek almadan, kendi kısıtlı imkânlarıyla yıllarca mücadele eden Basmacı Hareketi uzun süren ağır çarpışmalar sonunda önemli liderlerinin şehit düşmesi, zayiatların çoğalması, cephane sıkıntısı ve yokluklar neticesinde dağılma noktasına gelmiş ve 1935 yılında tamamen bitmiştir.
Basmacı Hareketinin bitişiyle Türkistan’ı tamamen işgal eden Kızıl Ordu hâkimiyetini sağlamlaştırmak, mevcut Türk Birliğini dağıtmak ve ileride çıkabilecek isyan ihtimallerini ortadan kaldırmak için eli silah tutan onbinlerce Türkü katletmiş, onbinlercesini çalışma kamplarına kapatmış ve yüz binlercesini de sürgüne göndermiştir.
#FulinASTKHCLulinPiyi.
2 notes
·
View notes
Text
"Dünyada yenilmeyen kimse, yenilmeyen ordu, yenilmeyen takım, yenilmeyen kumandan yoktur.
Yenildikten sonra üzülmek normaldir, bu üzüntü insanın yürek gücünü yok edecek, onu çökertecek seviyeye varmamalıdır.
Yenilen hemen toparlanmalı, kendini yeneni yenmek için olanca gücüyle, azmiyle çalışmalıdır."
-Mustafa Kemal ATATÜRK
#kitapvesarap#postlarım#mustafa kemal atatürk#bokmutluyuzaqq#iyiyimlaben#kaanbubelli#kemalistbiradam#kemalistbirkadın#my post#rumll#istanbulfatihiii#uranophiles#uykusuzlukbelirtisi#simseklerintanrisi#sarhoskedi#vodkavesen#vodkaverinbana#velevkirenkliyiz#lostonyoubabe#tr ataturk
37 notes
·
View notes
Text
YÜREĞİMİN B/AŞK KENTİ-İSTANBUL
İstanbul; yüreğimde közlediğim şehirsin,
O maviyle, yeşilin beni sarsın İstanbul…
İstanbul; bir içim su, özlediğim nehirsin;
.......... Düştü yola yüreğim sana varsın İstanbul,
.......... O maviyle yeşilin, beni sarsın İstanbul.
İstanbul; “Yedi tepe”, yedi veren gül gibi,
İstanbul; Rabbimizden bizlere ödül gibi,
İstanbul seninleyim; bakma bana el gibi;
.......... Hayâlini kurduğum, cana hâr`sın İstanbul,
.......... Rüyasına durduğum, bana yâr`sın İstanbul.
Hoş gerdanlık köprüler boğazında duruyor,
Senin için kim bilir, kimler hayâl kuruyor
İstanbul!.. Ah İstanbul, beni candan vuruyor;
.......... Ölümüm dosttan olsun, varsın, vursun İstanbul,
.......... Ben yolunda öleyim, hayat dursun İstanbul.
“O ne güzel askerdir, o ne güzel kumandan,
Elbet `Konstantiniyye`, fetih olacak!…” bundan,
Bu kutlu söz üzere burada, “Eyüp Sultan”;
.......... Sen sönmeyen bir ışık, ruha nur`sun İstanbul,
.......... Feth olmayı bekleyen kutlu sur’sun İstanbul.
Başlamış "Feth-i mübin"; yer yerinden sökülmüş
Çalmış mehter marşları, yağlı toplar dökülmüş
Müjdeye kavuşulmuş, zor bilekler bükülmüş;
.......... Mutlu güne eriştin, namus, âr’sın İstanbul,
.......... Asırlarca bekledin; "Fatih” sarsın İstanbul.
”Üçler, Yediler, Kırklar!..” İzin verdi Yaradan,
Gemiler dağlar aşıp yollar buldu karadan,
Surda gedik açıldı, geçti ecdat oradan;
.......... Tuksak idin ezelden, artık hürsün İstanbul,
.......... Hiç bitmesin bu rüya, daim sürsün İstanbul.
Yeniçeri hücumda; veriyor kanlı zahmet,
“Fatih” dua ediyor; “ Yetiş ya fâkih Ahmet!..”
“Akşemsettin” secdede, yağıyor o an rahmet;
.......... Çalsın zafer marşları, mehter vursun İstanbul;
.......... Geliyor genç Padişah, düğün kursun İstanbul.
Baktım ki; “Ulubatlı’m”, surlara sancak asar,
Baktım Şanlı “Fatih’im”, tarihe mühür basar,
Baktım, mağlup düşenler, hâlâdır zehir kusar;
.......... Ecdâda şeref, nâmus, sadık yâr`sın İstanbul,
.......... Hayal değil gerçeksin, çünkü varsın İstanbul.
Ayasofya mâbedim, seni kalpte gizledim,
Başkasına yâr idin, yüreğime sözledim,
Tekrar aç mâbedini yüz sürmeyi özledim;
.......... Bu işin hesabını, ecdât sorsun İstanbul,
.......... Sen yürekte bir ateş, yanan kor’sun İstanbul.
Bir ayağın Avrupa, diğeriyse Asya’da,
Bir kolun Afrika’da, diğeri Kafkasya’da,
Yok dünyada bir eşin, Amerika, Rusya’da;
.......... Sinan gelsin yeniden, taş, taş örsün İstanbul,
.......... Dünyanın gözü nurdan şehir görsün İstanbul.
Nice Âlim, Evliyâ; sır olmuşlar gövdende,
Nice gönül sultanı, kor olmuşlar gül tende,
Vurgunum asıl bundan, bu ateş sönmez bende,
.......... Güneşim sende batmış, sen ne dersin İstanbul?
.......... Işığa hasret ruhum, sende ersin İstanbul.
Ey İstanbul; bilirim, altından kumun taşın,
Nice çağlar eskittin, bilmem ki kaçtır yaşın,
"Yüreğimin Aşk Kenti!.. " Öne düşmesin başın;
.......... Mahmudum, yüreğini sana versin İstanbul,
.......... Tükenmeyen hasretim, sona ersin İstanbul!..
İstanbul, yüreğimde közlediğim şehirsin,
O maviyle yeşilin, beni sarsın İstanbul ,
İstanbul bir içim su, özlediğim nehirsin!..
Kadir Çetin
3 notes
·
View notes
Text
Adı bilinen ilk Türk yazar ve tarihçidir. Tonyukuk, Göktürk Devleti'nin kurucusu İlteriş Kutluğ Han, Kapağan Han, Böğü Han ve Bilge Kağan gibi dört Türk hükümdarına baş vezirlik yapmış, bazı savaşlara baş kumandan sıfatıyla katılarak bu savaşların kazanılmasında büyük vazife görmüş, meclis başkanlıklarını yürütmüştür.
Tonyukuk'un, kendi adına diktirdiği kitabesinden; Göktürkler, Juan Juan Devleti'nin elinde esir iken doğduğu anlaşılıyor. Esaretten İlteriş Kutlug Kağan ile birlikte kurtulmuş, Türklerin istiklal savaşını, bu hakanla birlikte idare etmiştir ve Göktürk Devleti'nin kuruluşunda görev almıştır.
Tonyukuk İyi bir stratejist ve taktik ustası olmasından ötürü, batılı Türkologlar onun için "Türkler'in Bismarc'ı" ifadesini kullanır.
Bilge Tonyukuk, kendi ismiyle edebileşen kitabesini ölümünden az önce, hatırat tarzında yazarak,M.S. 720-725 yılları arasında dikmiştir. Bu abide, Moğolistan'ın Bayın Çoktu (Bain Cokto) mevkiindedir. Tonyukuk'un ölümü 726 yılına rastlar. Tonyukuk'un hatırası, ölümünden sonra Bilge Kağan tarafından tamamlanan kitabelerde yaşatıldı.
Birinci taş (Doğu Cephesi):
İki bin idik. İki ordumuz oldu. Türk milleti yaratılalı, Türk kağanı tahta oturalı Şantung şehrine, denize ulaşmış olan yok imiş. Kağanıma arz edip ordu gönderdim. Şantung şehrine, denize ulaştırdım. Yirmi üç şehir zaptettiler. Uykularını burada bırakıp seferde yatıp kalktılar.
Çin kağanı düşmanımız idi. On Ok kağanı düşmanımız idi. Kırgızların güçlü kağanı da düşmanımız oldu.
İkinci taş (Doğu Cephesi):
Kapgan Kağan... Gece uyumadı, gündüz oturmadı. Kızıl kanımı dökerek, kara terimi akıtarak işimi gücümü hep ona verdim. Öncüleri yine uzaklara gönderdim; hisarları, gözcüleri çoğalttım; basılan düşmanı getirdim; kağanım ile seferlere çıktık. Tanrı korusun, bu Türk milletinin içinde silahlı düşman dolaştırmadım, damgalı at koşturtmadım. İlteriş Kağan kazanmasaydı, onun ardından ben kazanmasaydım il yine, millet yine yok olacaktı. O kazandığı için, ardından ben kazandığım için il yine il oldu, millet yine millet oldu.
Ben artık yaşlandım, kocadım. Her hangi bir yerdeki kağan sahibi bir millete benim gibisi olsa ne sıkıntıları olabilir?
Türk Bilge Kağan ilinde yazdırdım. Ben Bilge Tonyukuk.”
Tini şad yeri uçmağ olsun
5 notes
·
View notes
Text
"babam yine kapıyı ayağıyla çalıyor gelirken elleri dolu gelmiş anlaşılan gelirken yanında ekmek, süt gelirken yanında proletarya gelirken yanında berlin stalinallee yapı işçileri, csepel çelik işçileri gelirken yanında tatabanya madencileri
babam, elleri naylon poşetler yüzünden kesilen dili damağı hep kuru akşam menülerinde hiç kere seçici karısından bizzat çay isteyip ana haber bültenlerinin karşısında ölüye kalan babam; 1.80’e 100 kilo gururdan yapılma bir adam bir adam ki, köşe bucak kaçtığım fakat annemin “gittikçe babana benziyorsun” dediği babam, babalar, proletarya, fraternite, tabandakiler, avam, ezilenler, ezikler…
eve coca cola sokmayan babalar bir işçi sınıfı olarak carrefourlara asla uğramayan babalar bir işçi sınıfı olarak
yapman gereken, sofrada zorla uzandığım ucuz peyniri bana yaklaştırmaktı baba kapıları çarpmak değil pencereleri hiç değil forsa bunca tamah edilen dünyada 8 yıl aynı gömleği giydin baba halbuki sen saçlarını tarardın eskiden nasıl olduklarını sorardın şimdi pek çıkmıyorsun dışarlara çıkma baba, zaten çıkılacak bir dışar kalmadı artık zaten evden gayrısı kalmadı artık sen; elinde kumandan, televizyonunda siyasi partilerin annem içerde öldü baba televizyonun sesini birazcık kısar mısın?"
49 notes
·
View notes
Text
YouTube'da "Michelle Gurevich Goodbye My Dictator" videosunu izleyin
youtube
"Ne olursan ol,
ister padişah ister bey,
ister dünyaları zaptetmiş kumandan ol...
İnsanlara saygıyı yitirdin mi.
yandın bittin, on paralık,
oldun demektir."
Yaşar Kemal /Üç Anadolu Efsanesi
29 notes
·
View notes