mavihayaller
mavihayaller
Verbo Carofactum Est.
4K posts
Don't wanna be here? Send us removal request.
mavihayaller · 2 days ago
Text
yaşam benim için bir saplantı mı, yoksa yaşam çocuk ruhuma saplandı mı? henüz bilmiyoruz. bir inzivadan çıktım… kendi yazdığım karakterlerle bile anlaşamıyorum artık senaryo taslağımda, yirminci sahnede küstüğüm başrolle, henüz barışamadım. doğru bir katarsis sağlayabilecek miyim? henüz bunu da bilmiyoruz. çekingen bir taraftan bakıyorum artık dünyaya. göl yükselecek mi diye beklemiyorum, güneş açacak mı hava durumuna bakmıyorum, yağmurla olan kavgam da bitti, yağarsa ıslanırım, yağmazsa kuru kalırım. kadıköy’de yürürken hala önümdeki insanların tamamını hızlı adımlarla geçmeye çalışıyorum, umarım bunu da kısa sürede düzeltirim. herkesi arkamda bırakmak bir saplantı mı, yoksa arkamda bıraktıklarım çocuk ruhuma saplandı mı? henüz bilmiyoruz… mark fry-roses for columbus dinliyorum. kimseye talep ettiğim seviyede derdimi anlatamıyorum, hem onlara acıyorum, hem kendime, kimse anlayamıyor, kimse anlasın da istemiyorum, sonra herkese kızıyorum, herkese kızdım diye de kendime kızıyorum. çünkü duvarın arkasından balyozla kırıp açtığım küçük bir delikten sesleniyorum insanlara. duvarın arkasından balyozla açtığı küçük bir delikten benimle konuşan kadınla beraber, bu daha da nüksetti. cümle kurmuyorum ben artık derdimi anlatırken, kelimeleri savuruyorum, muhataplarım onları havada yakalasınlar ve belli bir anlam bütünlüğünde birleştirsinler istiyorum. çok yorgunum, diz kapaklarımla alakalı değil bu yorgunluk, göz kapaklarımla alakalı değil bu yorgunluk, kalp kapakçığımla alakalı…bu nedenle buraya geldim, yazıyorum işte. uzun uzun anlatmayacağım; içimi dökecek kimsem yok. bu yüzden bu metin çok kişisel, özür dilerim. nilipek-sandığım dinliyorum. bir savaşın büyüklüğünü ya da şiddetini, tahribatından anlayabilirsin. o toprağın, alınmak istenen o toprağın ne kadar kutsal olduğunu, hava saldırısında kullanılan uçak sayısından ve feda edilen pilot sayısından anlarsın. yaralı çıktım, mutluyum. savaşmaya değerdi. yarın sorarsanız aynısını söylerim; savaşmaya değerdi. iki rengi karıştırıp elde edilen yeni bir renk vardır ya, tam olarak o yeni rengin mucizevi halini, kimseye ispatlamanıza gerek yok. herkes eski halini özler, eski hallerine bilet alın, cebinizden karşılayın, dönsünler, dönsünler istedikleri kimliğe. büyük bir savaş ya da şiddetli bir savaş için, aşırı yorgunum. kusma hissi gitmiyor benden. edebiyat yapmıyorum, mecaz değil… ciğerlerim de bir savaş esiri artık. billie eilish-everything i wanted dinliyorum. büyük büyük cümlelerin, duvarların, balyozların, kadıköy’ün, şarkıların, biraların arkasında, her şeyden bağımsız, bir o kadar anlamsız, can yakıcı ve aşırı isteksizce bir şeyi çok özlüyorum. özlüyorum diye kendime kızıyorum. ve ani nöbetler halinde geliyor bu özlem duygusu; fenerbahçe kontra atağa çıkarken, kapalı piştide yalan kapatırken, serpme kahvaltıda sucukları bütün masaya eşit paylaştırırken, alkolü azaltırken, ya da çok içerken, eski bir şarkı dinlerken, yeni bir şarkı dinlerken çok özlüyorum. hiçbir anlamı olmadığını biliyorum, hiçbir anlamı olsun da istemiyorum. ama bunu kabul ediyorum… ama o denklemden çıktım, inzivadan bir süre önce. içimi dökecek kimsem yok. bu yüzden bu metin çok kişisel, özür dilerim. keşke dünyada kimse üstünü açmasa ve kimse üşümese. ispanyolca hepinize mutlu bir gece dilerim. duman-haykırdım ben dinliyorum.
2 notes · View notes
mavihayaller · 23 days ago
Text
her şey açıklanırsa giz diye bir şey kalmaz, ayrıca her şey de açıklanmaz. felsefeye baktığında, o da zaten zengin işi. benim gecenin köründe mutfağa inip, ekmek arasına macar salamı koyduğum anda, kulağımda debussy varken üstelik, tanımlayamadığım şeyleri, heraklitos da tabii ki tanımlayamaz. bazı caddelerde çöplerin toplanmaması gerekir, dokuyu bozmamak için. sana kaotik görünen o trafik, su satan dayı için cennet bahçesi. herkesin bir son kullanım tarihi vardır. uzattıkça silinen metinler gibi. kara sineğin üstüne böcek ilacı sıkmışım, her yer kapalıyken odada sigara içmişim, aslında hiç tanışmadığım biriyle vedalaşmışım karmik bağ ile dolanmışım zihnim de bir gece vakti… -de bağlacını doğru kullandım, meraklanmayın. yaşantımın aksine…
insanın canı akdeniz çekiyor, hücrelerini dahi üşüten ocak aylarında. kontrolsüz bir turuncu, haliyle gün batımından bahsediyorum. yoğun bir sarhoşluk talebi geliyor peşinden hala iç ve dış dünyamda. sanki çok yakışıklı yaşlanamayacağım. kim bilir… boyum da kısalır belki. bu da benim ayıbım.
felsefenin, akdenizin ve karmik bağın dışında, bir matador, yenilmeden kurtulamaz o boğadan. muletayı sallamak sadece zaman kaybı.
3 notes · View notes
mavihayaller · 25 days ago
Text
her şey açıklanırsa giz diye bir şey kalmaz, ayrıca her şey de açıklanmaz. felsefeye baktığında, o da zaten zengin işi. benim gecenin köründe mutfağa inip, ekmek arasına macar salamı koyduğum anda, kulağımda debussy varken üstelik, tanımlayamadığım şeyleri, heraklitos da tabii ki tanımlayamaz. bazı caddelerde çöplerin toplanmaması gerekir, dokuyu bozmamak için. sana kaotik görünen o trafik, su satan dayı için cennet bahçesi. herkesin bir son kullanım tarihi vardır. uzattıkça silinen metinler gibi. kara sineğin üstüne böcek ilacı sıkmışım, her yer kapalıyken odada sigara içmişim, aslında hiç tanışmadığım biriyle vedalaşmışım karmik bağ ile dolanmışım zihnim de bir gece vakti… -de bağlacını doğru kullandım, meraklanmayın. yaşantımın aksine…
insanın canı akdeniz çekiyor, hücrelerini dahi üşüten ocak aylarında. kontrolsüz bir turuncu, haliyle gün batımından bahsediyorum. yoğun bir sarhoşluk talebi geliyor peşinden hala iç ve dış dünyamda. sanki çok yakışıklı yaşlanamayacağım. kim bilir… boyum da kısalır belki. bu da benim ayıbım.
felsefenin, akdenizin ve karmik bağın dışında, bir matador, yenilmeden kurtulamaz o boğadan. muletayı sallamak sadece zaman kaybı.
3 notes · View notes
mavihayaller · 26 days ago
Text
çorba kasemde viski ve dinamit, sızmadan önce iç geçiririm. bir yumrukla düşmem, saçlarımın okşanması gerekir
uzun duman alır sigarasından, üflediği yer yeni sönmüş yıldızı gösterir. terk edilmiş bir köyün ortasında köyü terk edememiş bekçi nöbetini tuttuğu rüzgar türbininin kanadı da uçan bir kuşa çarpar eminim. milyon kilometre hızla savrulan kanat milyon kilometre hızla uçan kuşa denk gelir. o an her zaman o ana, aksine şahit olmadı gözlerim. çorba kasemde viski ve dinamit, acaba siz mi, yoksa ben miyim nevrotik?
bir bildiğim yok, genelde geceleri, büyüdüğüm de yok, hala ismimi hecelerim.
paraşüt kalmamış, tek motor da patlamış terk edilmiş bir uçağın içinde, uçağı terk edememiş bir pilot. kamikaze fikriyle süzülen kanadı da uçan bir kuşa çarpar eminim. milyon kilometre hızla süzülen uçak. milyon kilometre hızla uçan kuşa denk gelir. o an her zaman o ana, aksine şahit olmadı gözlerim. çorba kasemde viski ve dinamit, acaba siz mi, yoksa ben miyim nevrotik?
tuhaf duruyor dilekçe yazmak her gün karanlığa, yazılanı silmek ışığı açmaktan daha zahmetli geliyor kulağa.
hikayenin son perdesi belli genelde haziran gibi, ansızın bir akşamüstü, gökyüzü fotoğrafları çekilirken sahilden, bir şarapçı vazgeçerken sinyalinden, sen dışarı çıkacakken ben de eve girecekken, milyon kilometre hızla uçan kuş. milyon kilometre hızla uçan yaralı bir kuşa denk gelir. o an her zaman o ana, aksine şahit olmadı gözlerim. çorba kasemde viski ve dinamit, acaba siz mi, yoksa ben miyim nevrotik?
3 notes · View notes
mavihayaller · 26 days ago
Text
siz kapısına uğradığınız kilisenin, içindeki muma hasetlenir sönene kadar dahil olursunuz ayine sönsün diye dahil olursunuz. niyetiniz hiçbir zaman ibadet değildir, olsa olsa icabet, bir yetim cenazesine.
ben kırbacını beklerim tanrının bir sonraki adım için, bir sonraki gün için, posta arabasındaki bir at gibi beklerim. niyetim hiçbir zaman gitmek değildir, olsa olsa teğet geçmek, sizi.
yağmurdan ortası delinmiş, pas tutmuş çanak antenler var saçlarımın altında ortası delik, bu sinyal nereye gelecek peki? tam ortası pas tutmuş bir beyin var saçlarımın altında.
dolanmaz, tanımaz, hatırlamaz olurum mazotu tamsa mekiğimin hükümdar olurum yıldızlar arasında.
ve bazen şiir sadece egoyla yazılır, harabe de olsa bu dünya benim, tutuşmuşsa metruk binam, kendi karbonmonoksitimden zehirlenirim, kendim.
7 notes · View notes
mavihayaller · 27 days ago
Text
benim kıyımda sular çekildi, bir norveç gemisini beklerken sen yakamoza odaklandın kısırkaya plajı’nda. iki tane de balık ölmüş açıkta, sahil güvenlik telsizine kulak misafiri oldum. ki misafir olmayı, yani bir yere ait olmamayı, babamı sevdiğim kadar seviyorum hala. yaşlı bir köpeği besledim demin, üşümekten doluydu gözleri. istanbul’da yağmur dinmedi beş günden beri. ateş yakarken paslı çiviyle kanattığım elimi, sararken seni andıran bir yarabandıyla, aklıma şey geldi; üşüme ve dolmasın gözlerin.
sende top tüfek bitmez bilirim, olumsuz arazi koşullarına aldırmaz, beni hiç ciddiye almaz ve saldırırsın bir ulusun geleceği senin elindeymiş gibi. karşılık vermem. ölmem. ölmeyi düşünmem. ama yaşamaktan aldığım keyif, iki balıkla beraber denize gömüldü açıkta. sahil güvenlik telsizinde güllü çalıyordu, benimle dinler misin? hatrım varsa azıcık da…
bir savaşın tek kaybedeni benim, vesikalığım sakallı. hatta bu savaşın tek kaybedeni benim. künyem bile sakallı. beni gömdükleri yerde nergis yetişir, mitoloji yankılanır, sesinde. kanatsız bir at tanrısıyım. ben nal istemedim senden koşmak tarzım değil, kanatlarımı koparmasan yeterdi. uçarak giderdim senden. ve evrenden bilinen evrenden tek talebim olan şey gerçekleşirdi,
uyurdun hiç öksürmeden.
bir savaşın tek kaybedeni benim, hatta bu savaşın tek kaybedeni...
4 notes · View notes
mavihayaller · 27 days ago
Text
saat; ispanyolca+e
yoruldum.
bunu kutsal bir hazinenin parşömen haritası, yeryüzünde sadece benim çekmecemdeymiş gibi de saklıyorum. kimseye söylemiyorum, kimseye belli etmiyorum. insan yutkunmadığı anlarda da gülümsüyormuş, kendimden biliyorum.
korsanlarla savaşmayı bırak, terasa düşen martı tüyünü fayanstan kaldıracak gücüm bile yok.
ganimeti istemiyorum.
yoruldum.
2 notes · View notes
mavihayaller · 1 month ago
Text
içinde kırılan ışıklardan tanıyorum seni. çünkü karanlığın ev sahibiyim, altı ayda bir zam yaparım hatta. pulları dökülmüş balıklar, ötenazi talep eder akvaryumumda. çok yem attım şiirlerime, öldü hepsi. kuruduğu için aşılanmayan bir kavak gibi, gölün kenarındayım. artık ne rüzgar alırım ne de ayılırım. ne yaprak sesi, ne sezen. mitolojide paslanmış oyuncak tanrısıyım, zeus tarafından parktan alındım. içimdeki ışığın kırıldığı yerden tanıyorum kendimi. aynadaki adamı bilirim, altı ayda bir tekrar dirilirim. pullar, balıklar, akvaryumlar, şimdilik öldü hepsi.
1 note · View note
mavihayaller · 1 month ago
Text
yalnızlığın aslında dinozorların neslinin tükendiği güne benzediğini meliha teyze öğretti bana. sonsuz hiçlik duygusu, sonsuz hiçlik duygusu yaşıyor bizim binada, sekiz numarada. kapıcı hayri memlekete gittiğinde, ki meliha teyze anlamaz teknolojiden, televizyonu açamazmış, otururmuş tüm gün pencere dibine. izlermiş sokakta top oynayan çocukları, su salarmış onlara sepetle, beşlik pet şişede. sonra hatırlamazmış, gün boyu neyi izlediğini pencerede. kapıcı hayri memlekete gittiğinde, ona kimse ilaç saatini hatırlatmazmış. yalnızlık aslında, yaşanmış o güzel günlerin, bir daha asla yaşanmayacak olmasıymış. meliha teyze öğretti bana.
2 notes · View notes
mavihayaller · 1 month ago
Text
daha önce çölde çarpışmış paralı askerler satın aldım kendime, beni tutacaklar, seni özlemeyeyim diye. kavak ağacından, hiç çekilmemiş bir fotoğraf yonttum derdime. kalemimin düşeceği güne kadar. ya da yağmurun dineceği. aklıma gelmemen lazım, çok da öfkeliyim kendime. tanış olduğum itfaiyeciler dikey, yataylığımı söndüremezler. ben bu yangını, közden kurdelesi olan bir hediye olarak verdim derdime. kalemim tükensin, ya da yağmur dinsin diye. gözlerine haset, yeşil bir bere aldım, aslında hiç yakıştıramam kendime, babama da gitmezdi, sonsuz öğütleri olan bir balıkçıya benzerdi rahmetli. ben şimdi hangi güzergahı bağışlamalıyım derdime? kalemimin düşeceği güne kadar. ya da yağmurun dineceği. makul bir adam olmadığım ibaresini, önce iflasıma sonra ekledim kendime, yıllar önce… sen konkordatoyu daha çok seversin, ben de daha uygun bulayım derdime. kalemim tükensin, ya da yağmur dinsin diye. ismim ve uyumam pek bir anlam ifade etmez artık, bunu tekrarlıyorum kendime. ama baş harfimi, ismine eklersin çok daha mutlu olursun başka bir dilde. ki ben de zeytin dalı uzatabileyim derdime. kalemimin düşeceği güne kadar. ya da yağmurun dineceği. iflah olmaz bir şiir yazdım kendime, ithaf ettim, iflah olmaz derdime. kalemim tükensin, ya da yağmur dinsin diye.
4 notes · View notes
mavihayaller · 2 months ago
Text
saat; son düzlükte bacağı kırılan tadilatlar
bir terapist bana “oyunu bitirmek için; ya oyuna döneceksin ya da oyun oynadığın yaşa” demişti.
terapist dediğim bizim üzüm nejat, kahvaltıda şarap içer haşlanmış yumurta yanında. ilk sevdiği kadında michelangelo oldu, ikincisinde ninja kaplumbağa. bazı adamlar böyle işte; sevince kendilerini davut heykeli sanarlar, sonradan kazan dairesinde pizza yerine sade poğaça yediklerinde anlarlar;
dünya güzel bir yer olsa içinde insan yaşamazdı.
4 notes · View notes
mavihayaller · 2 months ago
Text
duvarımda çentikler, kendimi sevmeyi denediğim günleri sayıyorum. kabilenden çaldığım mızrakla atıyorum hepsini. toplumdan uzaklaşasım var, bir gökdelende, eksi yedide. şemsiyesi uçtu gençliğimin ıslanıyor, gözlüğü de buğu, ve haliyle herkesi bulanık görünüyor, buydu sanki hak edilen de. ormanda, benim keşfim olan galaksi türü inimde, ısırganla kaplı vücüdum, giyindikçe kanıyor gözeneklerim. söyleyeceklerim bu kadar diye, şiir yazıyorum bir dağın dibinde. tükendiğim konuşuluyor jazz dinlenilen manhattan gecelerinde. kontrbas ardından piyano girince, sorusu olmayan cevaplarımla yüzleştim. elimde iskoç viskisi, geçtiğim her basamağı deldim inerken merdivenden gürültülü ve merhametsiz bir hiltiyle, istesem de tekrar çıkamam sahneye. çünkü elimde iskoç viskisi, geçtiğim her basamağı deldim inerken merdivenden saman kağıdından geçmişimle kapladım çatlak dikiz aynamı çabuk tutuşsun diye, arkasını da görmemeli insan keyfine kurşun sıktığı perşembelerde. üstüme bahis oynanıyor, çimde koşuyorum afrikadan gelen atletlerle. aslında ben sesten bile hızlıydım, seni sevdiğim günlerde. şimdi ise bir huzurevi sakini tarafından geçilme korkusuyla çıkamıyorum evimden. toplumdan uzaklaşasım var, bir gökdelende, eksi yedide.
0 notes
mavihayaller · 2 months ago
Text
siz kapısına uğradığınız kilisenin, içindeki muma hasetlenir sönene kadar dahil olursunuz ayine sönsün diye dahil olursunuz. niyetiniz hiçbir zaman ibadet değildir, olsa olsa icabet, bir yetim cenazesine.
ben kırbacını beklerim tanrının bir sonraki adım için, bir sonraki gün için, posta arabasındaki bir at gibi beklerim. niyetim hiçbir zaman gitmek değildir, olsa olsa teğet geçmek, sizi.
yağmurdan ortası delinmiş, pas tutmuş çanak antenler var saçlarımın altında ortası delik, bu sinyal nereye gelecek peki? tam ortası pas tutmuş bir beyin var saçlarımın altında.
dolanmaz, tanımaz, hatırlamaz olurum mazotu tamsa mekiğimin hükümdar olurum yıldızlar arasında.
ve bazen şiir sadece egoyla yazılır, harabe de olsa bu dünya benim, tutuşmuşsa metruk binam, kendi karbonmonoksitimden zehirlenirim, kendim.
7 notes · View notes
mavihayaller · 2 months ago
Text
iyi ki adım napolyon değil, yoksa delirirdim. seferler iptal edilmiş adada, öyle duydum. bu sene de şehir ne tornado yaptı, kimse de yol kesmedi geminin güvertesinde. sakınma manevrasına ihtiyacım vardı annecim, dört metrekarelik odamda. sakındım, beş oldu metrekarem. ağzındaki ciklet büyüyor pakize’nin, üfledikçe, balon formunda. onun da adı iyi ki napolyon değil, yoksa o da delirirdi. altı metrekarelik odada. seferler iptal edilmiş adada, öyle duydum. tornavidayla zor açtığım sandıktan nefis bir konçerto çıktı, izbarço ile bağladığım geminin güvertesinde, çipura pişirdim. sızmışım rakıyı içmeden, ayılınca içtim ben de, sonrasında da konçertoyu nihayet dinledim, tekrar sızdım; uzunca bir halat yardımıyla geminin güvertesine. kimse de yol kesmedi. kimse de beni görmedi. ulan beni kimse niye görmedi? çığlık atmam gerekiyorsa sırf bunun için, teessüf ederim tanrım; egom buna müsaade etmiyor, etmez. ben sefer iptal etmem adada, en fazla sakınma manevrası, he o da kendi odamda. dokuz metrekare oldu bu arada... kalbim ile beraber orantılı büyüyor. kaygım ile beraber orantılı büyüyor. sancım karnımda o da büyüyecek yakında, tacım da büyüyecek yerel krallık seçimlerinde haziranda. iyi ki adım napolyon değil, yoksa delirirdim. bir kıtayı uçtan uca geçtim, at üstünde. yorucuydu adı üstünde at üstünde... seferler iptal edilmiş adada, öyle duydum. . bu sene de şehir ne tornado yaptı, kimse de yol kesmedi geminin güvertesinde. sakınma manevrasına ihtiyacım vardı annecim, otuz dört metrekarelik odamda. özür dilerim.
1 note · View note
mavihayaller · 2 months ago
Text
çorba kasemde viski ve dinamit, sızmadan önce iç geçiririm. bir yumrukla düşmem, saçlarımın okşanması gerekir
uzun duman alır sigarasından, üflediği yer yeni sönmüş yıldızı gösterir. terk edilmiş bir köyün ortasında köyü terk edememiş bekçi nöbetini tuttuğu rüzgar türbininin kanadı da uçan bir kuşa çarpar eminim. milyon kilometre hızla savrulan kanat milyon kilometre hızla uçan kuşa denk gelir. o an her zaman o ana, aksine şahit olmadı gözlerim. çorba kasemde viski ve dinamit, acaba siz mi, yoksa ben miyim nevrotik?
bir bildiğim yok, genelde geceleri, büyüdüğüm de yok, hala ismimi hecelerim.
paraşüt kalmamış, tek motor da patlamış terk edilmiş bir uçağın içinde, uçağı terk edememiş bir pilot. kamikaze fikriyle süzülen kanadı da uçan bir kuşa çarpar eminim. milyon kilometre hızla süzülen uçak. milyon kilometre hızla uçan kuşa denk gelir. o an her zaman o ana, aksine şahit olmadı gözlerim. çorba kasemde viski ve dinamit, acaba siz mi, yoksa ben miyim nevrotik?
tuhaf duruyor dilekçe yazmak her gün karanlığa, yazılanı silmek ışığı açmaktan daha zahmetli geliyor kulağa.
hikayenin son perdesi belli genelde haziran gibi, ansızın bir akşamüstü, gökyüzü fotoğrafları çekilirken sahilden, bir şarapçı vazgeçerken sinyalinden, sen dışarı çıkacakken ben de eve girecekken, milyon kilometre hızla uçan kuş. milyon kilometre hızla uçan yaralı bir kuşa denk gelir. o an her zaman o ana, aksine şahit olmadı gözlerim. çorba kasemde viski ve dinamit, acaba siz mi, yoksa ben miyim nevrotik?
3 notes · View notes
mavihayaller · 2 months ago
Text
yükünü nereye boşaltır fani? otuz dört ton vazgeçmişlik taşır kalbim kantardan geçemem dimi? baktığım yerde turuncu küçük balıklar kaybolur gece vakti. hiç deniz görünmüyor buradan, göresim de kalmadı gibi sanki. yamalı bir tulumla, adadan kaçtım yüzerek. benim sevmeye bulaştığım her yer, ama her yer; haritadan silindi. bunu söylemem gerekiyor üzülerek. bayraklarını aklıma kazdım, yeşildi olabildiğince baya baya suudi. geri dönmek bunca yoldan sonra, benzin masrafından ziyade, nefis ihtimallerin israfı gibi. oraya yağmur yağacak gibi hissetmiştim… bu sefil kuraklık niye bir ömür sürsün ki? aynasıyla barışması insanın günahtır mı dedi biri? bana iyi gelen şeyleri unuturum periyodik olarak, kendimi bildim bileli. kör bir kahinin laneti gibi, bendeki b12 eksikliği. yazmanın sancısıyla büyüdüm, askerde tekmil verirken memleketim de kuyuydu. ruhumda beslediğim mavi kuş baya delirdi. sonra sancıyı yazmaya başladım, daha da büyüdüm. bir savaş gemisini bir savaş limanına yanaştırdım her gün. bir savaş limanında bir savaş başlattım her gün. bir savaşı başlattım bir savaş gemisiyle. ben gözlerindeki o nefis ışığa barış getirdim iyisiyle kötüsüyle.
1 note · View note
mavihayaller · 2 months ago
Text
berrak bir telaş akıyor gün bitince damarlarımdan, hüzün denen kemiksiz kemirgene bu kadar kapıldığım için de, özür dilerim babamdan. mezarlığı da ziyaret edemedim epeydir, altı yüz kilometre gidilmiyor bir anda.
sepetle salınmış sandviçi yedim rüyamda, annem bana gülümsüyordu balkondan. çok güzel top oynayacaktık mahallede. teyzeler halı yıkamaya başladı bir anda.
daha fazla cam açmam gerek ruhumda, sevgilim, ben sineklik takamam geçmişime. bakma bu kadar içtiğime, asya’da budist olurum bir anda.
ellerim titriyor artık uyandığımda, süvariydim ben de bir zamanlar. sonra kalbimi kırdı kalbi kırılanlar, palyaçolardan ben de korkmaya başladım bir anda.
9 notes · View notes