#kukla sanatı
Explore tagged Tumblr posts
Text
Uluslararası Ankara Kukla Festivali 2023
Ankara, bu yıl onuncusu düzenlenen Uluslararası Ankara Kukla Festivali ile bir kez daha sanatsal zenginliğin merkezi haline geliyor. 13-20 Ekim tarihleri arasında, Kukla Karagöz Gösteri ve Sahne Sanatları Derneği (KUKSADER) ve Tiyatro TEMPO’nun iş birliği ile gerçekleşecek festival, 20 ülkeden kukla sanatçılarının yaratıcı performanslarına sahne olacak. Bu festival, kukla tiyatrosunun sadece…
#Çocuklar#Ankara#atölyeler#Geleneksel#kültürel etkinlikler#Karagöz#Kukla Festivali#kukla sanatı#kukla tiyatrosu#modern#Performans#Sanat#Sarıl Bana Kumiho#sergiler#Tiyatro TEMPO#Uluslararası#yetişkinler
0 notes
Text
Maltepe’de sanatı sokakla buluşturan 3. Maltepe Sokak Festivali, renkli etkinliklerle başladı. Festival, 28 Ağustos’a kadar devam edecek.
Bu yıl 3.’sü düzenlenen, sanatı sokakla buluşturan Maltepe Sokak Festivali, renkli etkinliklerle başladı. Bağlarbaşı, Yalı ve Feyzullah mahallelerinde, 3 ayrı parkta başlayan festival renkli görüntülere sahne oldu. 3. Maltepe Sokak Festivali’nin açılışı, iki farklı kortejle yapıldı. Bando ve sokak göstericileri ile halk oyunları kortejleri Maltepe sokaklarında vatandaşların da katılımıyla gerçekleşti. 7’den 77’ye her yaştan sanatsever, kapılarının önüne kadar gelen eğlenceye ortak oldu.
Çocuklar için masal, resim ve çorap kukla atölyeleri gerçekleştirildi. Ardından halk oyunları ekibi sahne aldı. Yöresel figürlerin sergilendiği halk oyunları Maltepelilerin yoğun ilgisiyle karşılandı. Maltepeliler, yöresel ezgiler eşliğinde eğlenceli anlar yaşadı. 22 Ağustos’ta başlayan Maltepe Sokak Festivali’nin ilk günü, Bağlarbaşı mahallesindeki Maltepe Belediyesi Türk Sanat Müziği Korosu konseriyle sona erdi. Konseri yerinde takip eden mahalle sakinleri şarkılara eşlik etti. İlk gününde 3 farklı mahallede eğlenceli anlara sahne olan festival, 28 Ağustos Pazar akşamına kadar, Maltepe’nin 18 mahallesindeki etkinliklerle devam edecek.
#maltepe #maltepehaber #haber #maltepebelediyesi #güncel #sanat #festival @maltepebeltr
0 notes
Text
İş hayatında diplomasi
Diplomatlar fazla bir şey söylemeden konuşabilir ve neler istemedilerini kırmadan söyleyebilirler. Acelecilikten kaçınırlar, tüm dolambaçlı yolları bilirler ve Winston Churchill’in bir zamanlar tanımladığı gibi, hiçbir şey söylemeden önce iki kez düşünmeyi tercih ederler. Diplomatlar dinlemede ustadırlar, ama aynı zamanda, gerekirse, çok fazla kelime kullanmadan hitap etmede çok iyidirler. Diplomasi sanatı sadece büyük siyasi sahne için uygun olmakla kalmaz, aynı zamanda işyerinde de önemli bir araç olmaktadir. Bu yazımda, iş hayatınızda karşılaştığınız münakaşaları diplomasi ile nasıl çözebilmeniz ile ilgili bilgi ve tavsiyeleri kaleme aldım.
Diplomasi ne anlama geliyor?
Diplomasi denilince pek çok kişinin aklına bir ülkenin önemli temsilcileri, kapalı kapılar ardında görüşmeler ve sonrasında açıklanan kararlar geliyor. Neticede diplomasi, çoğunlukla farklı görüş ve beklentilere sahip farklı grupların temsilcileri arasında müzakere sanatıdır. Bu durum, özellikle bir devletin çıkarlarını dış dünyaya temsil eden devlet ve hükümet temsilcileri yani diplomatlar arasında sıklıkla görülür. Bu terimi biraz daha geniş tutarsak, günlük ve özellikle iş hayatında diplomatik davranabilirseniz, size büyük avantaj sağlayabilir. Sonuçta farklı yaklaşım ve görüşler sadece siyasi düzeyde çatışmıyor. Diplomatik davranmak aslında ne anlama geliyor? - Çözüm bulma. Diplomasi her zaman çözüm arar. Karşılıklı görüşlere saplanmak yerine ortak yaklaşımlar aranır. - Birlikte çalışmak. Diplomasi uygulayanlar tek olarak kendi çıkarlarını düşünmez. Aynı zamanda ilgili herkes için en iyisini elde etmek isterler. - Profesyonel olmak. Kendi müzakere başarınızı sağlamak için birçok müzakere hilesi vardır, ancak bazı bilgiler saklı kalsa bile gerçek diplomasi diğer tarafı kandırmaya değil, gerçekten ortak bir payda bulmaya dayanır. - Uzun vadeli düşünün. Kısa vadeli ve hemen başarı bazen cazip gelse de, diplomatik müzakereleri uzun vadeli düşünerek, kısa vadeli elde edilebilen olumlu etkiye vazgeçmektir.
Diplomasinin Temel Esasları
Bazı insanlar diplomasi sanatıyla doğmuş gibi hareket eder. Bazı insanlar ise bu sanatı öğrenmek için mücadele eder. İyi haber şu ki, herkes diplomasiyi öğrenebilir. Aşağıda bu konuda size yardımcı olacak ipuçları bulabilirsiniz. Uzlaşmaya her zaman hazır olun Girişkenlik ve amacınızı dile getirme yeteneği temelde önemli ve olumlu becerilerdir, ancak diplomatik davranmak istiyorsanız, ortak bir sonuca varmak için her zaman uzlaşmaya istekli olmalısınız. Görüşünüzü mümkün olan tek yol olarak kesinleştirmeyin, yeni önerilere açık olun. Her tartışmaya girmeyin Diplomatik davranmak istiyorsunuz diye diğer kişinin de aynısını yapacağıdan yola çıkmayın. Bu yüzden her küçük tartışmaya veya münakaşaya katılmayın. Bu sadece insanların birbirinden uzaklaşmasına yol açar ve bir çözüm yolu bulmak da zorlaşır. Çok Duygusal Olmayın Bir müzakereye ne kadar çok duygu katılırsa, diplomatik kalmak o kadar zor olur. Bakış açınız konusunda tutkulu olmak iyidir, ancak duygular çok yükseldiğinde, öfkenin yatışmasına izin vermek için kısa bir ara vermek elzemdir. Hedeflerinizi Bilin Diplomaside kendi hedeflerinizi bilmeniz ve onlara ulaşmak istemeniz çok önemlidir. Ancak bu şekilde başkaları tarafından basitçe istismar edilmekten kaçınmanın ve sadece başkaları tatmin olana kadar eğilip uyum sağlayan bir kukla gibi davranmamanın tek yoludur.
Diplomaside dikkat edilmesi gereken hususlar
Diplomasi, müzakerelerde kesinlikle en etkili olanıdır, ancak aynı zamanda en zorudur. Bu anlamda aşağı bölümde sizlerin diplomatik becerilerini geliştirmenize yardımcı olacak hususlar ekledik. - Atmosfer, herhangi bir müzakerenin en önemli hususlarından bir tanesidir. Karşı tarafa gerçek, kişisel ilgi gösterin, arkadaşça kalın ve gülümseyin! Ve herhangi bir sitemkar yüzleşmeden kaçının. - İlişkiler vazgeçilmezdir. Aşinalık ve yardımseverlik karşı tarafı cesaretlendirir, taktiksel davranış onları tedirgin eder. Bu nedenle, diğer kişinin beden dilini aynalayın. Bu karşı tarafı açar ve daha rahat bir ortam oluşur. - Soğukkanlılık. Sakin kalan ve duygularını kontrol altında tutanlar, münakaşanın çatışmaya yükselmeden önce sakinlik sağlar. Bu aynı zamanda başkalarını argüman ve taleplerle aşmamayı da içerir. - İyi bir hazırlık olmadan hiçbir görüşme verimli olamaz. Bu yüzden olası tüm senaryoları önceden düşünün ki sizi hazırlıksız yakalamasınlar. Bu şekilde aynı zamanda ufkunuzu yani konuyla ilgili opsiyonlarını genişletirsiniz. - Dürüstlük en iyi politikadır. İyi bir diplomat ne yalan söylemeli ne de hile yapmalı. Bu yaklaşım her şeyi söylemek anlamına gelmez. Bu yüzden ancak sizden beklenen bilgileri vermeye dikkat edin. - Belirsizlikleri gidermeye veya anlayış uyandırmaya yardımcı olan sorular sorun. Mutlak olduğunu iddia eden ifadelerden daha dostça görünür. Yönlendirici sorular sormamaya dikkat edin. Bu yaklaşım saf manipülasyondur ve her konuşma ortamını bozar. - Empati diplomatik başarının anahtarıdır: Diğerinin amacı nedir? İlgi alanları nerede? Ağrılı noktaları nerede? Onu nasıl kazanabilirim? Bu gibi sorular ile kendinizi karşı tarafın yerine koyarak niyetini daha iyi anlayabilirsiniz. - Amacın ne? Nereye gitmek istediğinizi bilmiyorsanız, genellikle başka bir yere gidersiniz. Diplomaside belirlediğiniz yol da sapmalar normal olsa bile, ana hatlarını asla gözden kaybetmemelisiniz. - Kısmi başarının sevincini daima kendinize saklayın çünkü diğer kişi karşılığında tavizler bekleyebilir ve (kısmi) zaferiniz onu bir kaybeden gibi gösterir. - Uzlaşmalar diplomasinin bir parçasıdır.İyi diplomatlar her zaman alışılmış fikirlerin ötesine geçen sıradışı çözümler bulmak için birlikte çalışırlar. - Bilgi yerine öğrenme. Başkalarına hükmetmek, üstünlük sağlamak veya başkalarına ders vermek isteyen veya kendi bilgisiyle parlamak isteyen herkes yalnızca kendisine zarar verir. Daha iyisi yaklaşım: Karşınızdakini inceleyin ve rolüne uyum sağlayın. - Yüz ifadeleri. Her jest, ne kadar iyi çalışılırsa çalışılsın tehlikelidir. Eğer açığa çıkarsa, dürüst olmayan biri olarak kabul edilirsiniz. Unutmayın, diplomatın güven oluşturması gerekiyor ve bunun için özgünlüğe ihtiyacı var. - Pes etmek. Dilde, üslup ta ve formda geri adım atılabilinir ama konu ile ilgil – asla! Diplomasi, halat çekmeye benzemez. Burada her iki taraf da gönüllü olarak birbirine doğru hareket eder. Lütfen bunu daima aklınızda bulundurun. - Münakaşa edilen konu ne kadar gerginse, buluşulan ortam okadar tarafsız olmalıdır. Karşı taraf ev sahipliği yapmak istiyorsa kabul edin. Ev sahibi avantajını kullanan kişi, taktik olarak akıllı, ancak diplomatik olarak beceriksiz davranır çünkü kendini avantajlı görür. - Önemsiz şeyler hakkında hemen yükselen bilgiçler kaybetmiş olur. Diplomasi, yumuşak, ince tonlar ve nüanslar üzerinde gelişir. Bunlara her zaman dikkat etmek önemlidir. - Sadece bir aptal başlangıçta en iyi argümanlarını açıklar. Diplomatik müzakere, sürekli bir keşif, karşılaştırma, uyum ve beklemedir. Ve sabır bu oyunda çok önemlidir. - İncelik karşı tarafı silahsızlandırır. Şiddetle saldırıya uğradığınız halde incelik göstermeye devam ederseniz, karşınızdakini yorar, bir de üstüne saygı ve sempati kazanırsınız. - Bölmek tabudur! Bu, ötekinin egemenliğine ciddi bir hakaret olur. Bırakın istediğini söylesin. Bu size avantaj olarak geri dönebilir. Sonunda, onun istediğinden daha fazlasını öğrenebilirsiniz. - Diplomaside kaybeden yok. Varsa çok şeyler yanlış gitmiş olması gerekir. Bu nedenle, asla sadece kendi menfaatiniz için bakmayın. Kim diğerinin sorunlarını çözerse sadık müttefikler yaratır. - Tekrarlamak. Nelerin anlaşıldığını ve nelerin üzerinde anlaşmaya varıldığını düzenli olarak özetlemek, ortak noktaları vurgular ve yanlış anlamaları önler. Satır Arası yargılar yasaktır! - Düşünülmeyen kelimeler telaffuz edilmez. Kullandığınız kelimeleri sebep olabileceği herhangi bir yanlış anlamanın farkında olun ve saldırı yüzeyini en aza indirin. Kelimelerinizi gerektiği kadar kesin ve sessiz bir şekilde formüle edin. - “Hayır” kelimesinden kaçının, gerilim ve farklılık oluşturur. Ölçülü veya önerilen “Evet” daha makbuldür ve görüşmelerin önemsiz bölümlerinde kullanılması tavsiye edilir. - Dinlemek. Retorikte şöyle denir: “Soran, yönetir”. Diplomaside bu dinleyiciler için geçerlidir. Çünkü karşı saldırılarla zekice cavap vermeki değil, daha çok diğer kişinin konuşmayı yönetiyor gibi görünmesine izin vermekle ilgilidir.
Sonuç:
Diplomasi, yüzleşmekten veya münakaşalardan kaçınmak anlamına gelmez. Daha çok bunların nasıl gerçekleştiği önemlidir. Bir tartışmada, karşınızdaki rezil edebilir veya ona onurlanmasını sağlayabilirsiniz. Kendinizi daha iyi göstermek için kasıtlı olarak başkaları hakkında yalanlar yayabilirsiniz. Bu tür davranışlar bir zayıflık ve çaresizlik işaretidir. Yapmayın! Bu nedenle diplomasinin anahtarı, karşı tarafa gerçekten empati kurmaktır. Bu, onların görüşlerini paylaşmanız gerektiği anlamına gelmez, ancak onları daha iyi anlayarak iki tarafıda memnun edecek bir sonuca ulaşmanızı sağlayacaktır! Read the full article
0 notes
Text
Çocuklar bu festivali çok sevdi
Çocuklar bu festivali çok sevdi
Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı (BKSTV) tarafından bu yıl 19’uncusu düzenlenen Uluslararası Bursa Karagöz Kukla ve Gölge Oyunları Festivali, üçüncü gününde de dopdolu geçti. Kukla ve gölge oyunlarının yanı sıra kukla yapım atölyeleri, Karagöz gösterileri ve paneller ile gölge ve kukla sanatı her alanıyla sevenleriyle buluştu. Bulgaristan ekibinin Tayyare Kültür Merkezi’nde Samuray’ın Kızı adlı…
View On WordPress
0 notes
Text
Bursa Gezilecek Yerler ve Tarihi
Bursa Gezilecek Yerler ve Tarihi: Uludağ'a gitmeyecekseniz Bursa, insanları "Yediklerimiz" değil, "Eğlendik" demeye iten kültürel gezilerden biridir. Söylememizin nedeni önemli bir kültür merkezi olmadığı için değil (ha!), Ama sonunda, her kültürel gezi nihayet bir boğaza dönüşüyor. Maden midemiz tarafından yenilmiş olsa da, aslında Bursa'da birkaç gün eğlenmenizi sağlayacak birçok yer var.
Bilgi bombardımanından kurtulmak için Bursa'da yapılacak en iyi şeyleri kapsayan ve Yunan köyünden Osmanlı köyüne, İskender'den balığa farklı teller çalarak kendini tekrarlamayan 2 günlük bir program almak zordur. . banyodan tekneye. Bunlar bizim önerilerimiz, ancak programda zevkinize ve zamanınıza göre oynamak istiyorsanız, Bursa'da gezilecek yerleri A'dan Z'ye duyurduk. Bu makaleyi okuduktan sonra; Bu yerleri ziyaret etmenin daha pratik olduğunu öğrenmek için Bursa Tur Programı makalemizi okuyabilirsiniz.
Bursa Gezilecek Yerler ve Tarihi
Aşağıda görebileceğiniz gibi Bursa'da insanların ne zaman ve ne zaman şaşırdıklarını göreceksiniz. Bursa'yı ziyaret etmek için genellikle 2 gün harcadığımız düşünüldüğünde, kaçırmama dediğimiz her şeyi kapsayan ve ayrıca midenizi de unutmayan 2 günlük bir tur planı hazırladık. Biraz canlıydı, ama bitirdiğinizde, Bursa'yı gözlerinizi geride bırakmadan harika bir geçiş hissi ile bırakmanızı garanti ediyoruz. Okumak için tıklayın: Bursa'da ne yapılır.
PIRI İLE DİNLEME BURSA'YI KEŞFEDİN
Bursa'yı ziyaret etmelerini şiddetle tavsiye ediyoruz! Bursa'da sultanların uygulanmasına rehberlik etmenin en iyi yolu, Türkiye'nin olgunluğundaki seslerini dinleyerek Pir Ali Türkolog kampını ziyaret etme şansınız var. Başka bir deyişle, sanki sizinle bir rehberiniz varmış gibi şehri tamamen kendi başınıza geziyorsunuz. Tur boyunca arka plan müziği ve hikayeleri ile tur boyunca haritalar ve haritalar ile turu takip etmek çok kolay. Buraya tıklayarak Piri'yi Apple cihazlar için App Store'dan ve Android cihazlar için Google Play Store'dan indirebilirsiniz.
Kolayca planlayabilmeniz için Bursa'da gezilecek yerleri 3'e ayırdık:
Bursa Merkez'de Gezilecek Görülecek Yerler
Bursa'nın Tarihi Yerleri
Bursa Yapılacak Şeyler
BURSA'DA ZİYARET EDİLECEK YERLER
BURSA MERKEZİNDE ZİYARET EDİLECEK YERLER
Bursa sadece Türkler için değil, insanlık tarihi için de önemli bir yer olarak kabul edilir, çünkü devletten imparatorluğa geçiş sırasında Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti oldu. Tarihi binalar Osmangazi ve Yıldırım Mahalleleri'nde toplandığından bu yerleri yürüyerek ziyaret edebilirsiniz. Ancak kısa bir yolculuk için Bursa'ya geldiyseniz, en önemli binaları ziyaret etmenizi ve Bursa'nın hepsini ziyaret etmek yerine vaat ettiği diğer güzelliklere zaman ayırmanızı öneririz. Bursa'nın Tarihi Yerler bölümünde, aşağıdaki yerleri ayrıntılı olarak açıkladık ve rahatınız için görmenizi tavsiye ettiğimiz yapıları işaretledik. T Bursa'nın Ünlü İskenderiye Tapınağı'nı tadın!
Osmanlı kentinin ikinci başkenti Bursa'da sultanlar kenti olduğumuzdan, mütevazı damaklarımız için sultanlara layık olan Bursa İskender'i tatmadan ayrılmak mümkün değil. Başlamadan önce Bursalı Evlar Yoklar'a sorduk: Bursa'daki en iyi İskender'i nerede yiyoruz? Kendimiz için yemek yaparsak, en iyi cevapları bulmak için en popüler yerlerde yedik. İk Alexander'ı bulmak için süper bir rehber yaptık: İSKENDER BURSA'DA NEREDE YİYOR? İngiliz Kraliçesinin Seçimi: Kozahan'da Simit ve Çay ikilisi yap
Hatırlarsanız, Kraliçe II.Elizabeth ve İngiltere'den Philip'in ziyareti sırasında 2008 yılında Kozahan'ı ziyaret etti. Kraliçe Kozahan'dan ipek kumaş aldı ve öğle yemeği yedi. Kraliçe Kozahan'ın Bursa'da ne yapacağını düşünmeden söyleyeceğinden eminiz. Etkinlik Han'ın faaliyeti, ipek yolu boyunca karavanların yerleşimi, ikinci kattaki ünlü Bursa ipeğinden şal ve eşarp satan dükkanların kısa bir turu ve çay içilmesidir. ve kahve avluda. Hanın güzelliğine ve çevrenin huzuruna kesinlikle tanık olmalısınız. Her zaman cıvıl cıvıl, yaz ve kış aylarında büyük hareketlilik vardır. Konum için tıklayın. Anadolu Otomobil Müzesi'ni ziyaret edin
30 bin metrekarelik bir alana yayılan eski bir ipek fabrikası Tofaş tarafından restore edilerek 2002 yılında Tofaş Anadolu Otomobil Müzesi oldu. Bu müze, at arabalarından modern arabalara yıllar önce başlayan teknolojik gelişimin öyküsünü anlatıyor. . Yıllarca süren bu değişikliği, arabaları ve üretildikleri tarihleri görerek yakından inceleyebilirsiniz. Müzede bir kafe bile var.
Bursa doğal mineralli yeraltı kaynak suları açısından zengin olduğunda, Türk hamamı yüzyıllardır vazgeçilmez ritüellerden biri haline gelmiştir. Bugün birçok modern banyo olmasına rağmen, 500-600 yıllık hamamlara gitmek ve eski gelenekleri reddetmek başka bir zevktir. Dediğimiz gibi, Bursa yeraltı suyu değerli olduğunda hemen hemen tüm banyolar eşit derecede faydalıdır; ancak atmosfere, dekorasyona, tarihe katıldığımızda, önerilerinize dayanarak birkaç örnek verebiliriz. Bazıları tarihi hamam, bazıları termal / spa otel hamamlarıdır: Çekirge Hamamı, Tarihi Keçeli Kadın Hamamı, Mahkeme Hamamı, Kervansaray Termal Bursa, Gönlüferah Otel Hamamı. Bursa halkına önerileri için çok teşekkür ederim! UNESCO Manevi Miras Listesinde yakalarsanız Sanız Karagöz'ün Gölgesini izleyin
Karagöz Gölge Oyunu öylesine özel bir gelenek ki, Bursa'dan ayrılmak o kadar eşsiz bir kültürel unsur ki, 2009'dan beri UNESCO tarafından Dünya Ruhsal Kültürel Miras Listesine dahil edildi. Baklava, Döner ve Karagöz gibi Yunan ve Türk ortak mirasları arasında yer alıyor. . . . ve Hacivat. Karagöz-Hacıvat Oyununu daha önce olduğu kadar sık izleme fırsatımız olmasa da, Bursa'yı ziyaret ederken Karagöz Müzesi'ni ziyaret etmek güzel bir nostalji yöntemi olabilir. Müze 1997 yılında “Sanat Evi” olarak açılmış ve adını Karagöz Anıtı'ndan almıştır. Karagöz-Hacıvat ve kukla galerisine ek olarak bir tasvir yapım atölyesi de var. 2007 yılında adı Karagöz Evi'nden Karagöz Müzesi'ne değiştirildi.
Ne yazık ki, Karagöz-Hacıvat Oyununu istediğimiz zaman canlı olarak izleme fırsatımız yok. Ancak eşit kılabilirsiniz, Kasım-Aralık aylarında her 2 yılda bir düzenlenen Uluslararası Bursa Karagöz Gölge ve Kukla Oyun Festivali var. 1993 yılından bu yana düzenlenen festival, hayatta kalmak ve Karagöz-Hacivat ve Türk Gölge Oyunları efsanelerini tanıtmaktır.
Soğanlı Botanik Parkı'nda Pedal
Bursa Soğanlı Botanik Parkı, Bursa Hayvanat Bahçesi'nin eteklerinde 400 dönümlük dev bir alanda yer almaktadır. 1998 yılında açıldı ve çeşitli bitkiler, çiçekler, ağaçlar, göletler, ördekler, kazlar ve ülke bahçeleri var. Hayvanat bahçesi zihniyetine karşıyız, ama botanik bahçesine hayır demiyoruz. Eğer tembelseniz, çim üzerinde uzanabilir, bölgeyi izleyebilir, kafayı dinleyebilirsiniz, ancak elbette tavsiyemiz pedal çevirebilir! Bize göre, bu büyük parkın büyük bir bölümünü ziyaret etmenin ve keşfetmenin en iyi yolu bisiklet kiralamaktır. Bölgede 1.800 metrelik bir bisiklet yolu var (tamam, kısa ama park güzel olduğu için keyifli olabilir) (Hasbahçe Bisiklet Evi). Dahası, iki kişilik bir bisiklet bile var. Şehrin merkezinde böyle yemyeşil bir alan bulmak çoğu şehirde bir rüyadır, Bursa'ya giderseniz mutlaka değerlendirmelisiniz! Ama bizden küçük bir uyarı; Botanik parkı tatiller ve hafta sonları o kadar kalabalık ki barış yerine huzurunuzu kaçırabiliyor. Zamanı planlarken hatırlayın. Konum için tıklayın.
BURSA'NIN TARİHİ YERLERİ
Yukarıdaki haritada, tarihi binaların kümelendiği Bursa'nın merkezindeki en önemli mahallelerden ikisi olan Osmangazi ve Yıldırım'ı yürüme mesafesinde derecelendirdik. Bunları ilgi alanlarınıza göre önceliklendirebilir ve programınızı buna göre şekillendirebilirsiniz. Yine de merkezde sınırlı zamanı olanlar için en önemli yapıların önüne koyduk.
Bursa'nın Tarihi Yerler makalemizi de okumanızı öneririz!
Ulu Cami
Ulu Camii, Bursa derken akla gelen en önemli tarihi yapıdır. Aslında Evliya Çelebi'nin dediği gibi “Bursa Ayasofya!” 1396-1400 yılları arasında yapıldığı ve 1. Bayezid'in mimar Ali Neccar tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. Bu tür tarihi binalarla biraz ilgileniyorsanız, camide Osmanlı ve Selçukluların mimari özelliklerini kolayca görebilirsiniz. Ulu Camii'nin en dikkat çekici ve en özel yönlerinden biri Kundekari sanatı ve Samanyolu'nun ceviz ağacından tek bir çivi veya yapıştırıcı kullanılmadan oyulmuş minberi. Caminin ortasındaki kubbe ile çevrili 18 metrekarelik su çeşmesi de önemlidir. Türkiye'nin namazının bir başka büyük camisi. Şehrin ortasında iki minare ile yükselen muhteşem bir yapıdır. Bursa'nın merkezinde tek bir tarihi binayı ziyaret etmek için vaktiniz varsa, bunun Bursa'nın simgesi haline gelen Ulu Cami olduğunu söylüyoruz. Konum için tıklayın.
Yeşil Cami ve Yeşil Türbe
Yeşil Cami, Bursa'nın vazgeçilmez parçalarından biridir. Günümüzde Osmanlı mimarisinin ve gerçek karo zeminlerin en güzel örneklerinden biridir. Yeşil Cami, Bursa'da o kadar dikkat çekici ve dikkat çekici bir eser ki, yeşilin bulunduğu mahallenin adı haline geldi. 1424'te tamamlandı, bu yüzden oldukça eski bir iş. Cami, iç / dış mekan turizmi için önemlidir, ancak ibadet yerini kaybetmediğini hala önemli kılmaktadır. Konum için tıklayın.
Bursa'daki sembolik eserlerden biri Yeşil Türbe'dir. Yeşil Camii'nin sadece 1 caddesidir. Yıldırım Bayezid'in oğlu Mehmet Çelebi, 1421 yılında inşaatı emretti. Hacı İvaz Paşa adında bir mimar. Türbe Bursa'nın her yerinden görülebilir, bu yüzden gerçekten imza eserlerinden biridir. İkincisi 2004 yılında birçok kez tamir edildi ve bozulmadan onarıldı. Osmanlı mimarisiyle inşa edilen yapıların arasında çinilerin sadece örtülü mezarlar olduğu söylenir. Konum için tıklayın.
Muradiye Külliyesi
Bildiğiniz gibi, kompleks İslam mimarisinin sembollerinden biridir. Bu nedenle, cami merkezde olduğu için banyo, medrese, çorba mutfakları, kervansaraylar, çarşılar gibi binaları içeren her şeyi kapsayan dev karmaşık yapılar da diyebiliriz. Muradiye Külliyesi, adını bulunduğu ilçeye veren yapılardan biridir. 2. Murad, 1425 yılında Bursa'da inşaatı emretti ve bir yıl sonra tamamlandı. Medreseden hamamlara kadar birçok oluşum vardır. Bu kompleksin Osmanlı döneminde padişah veya aileleri tarafından Bursa'da inşa edilen son kompleks olduğu söylenir. Konum için tıklayın.
Sultan Emir Sultan Camii ve Külliyesi
Bursa'nın bir diğer önemli yapısı Yıldırım İlçesi'ndeki Emir Sultan Camii'dir. Yıldırım Bayezid'in kızı karısı adına yaptı. Cami 14. yüzyılda inşa edilmiştir. tamamlandı ve hala etkin bir şekilde kullanılıyor. Bu çalışmada Osmanlı döneminin en önemli sanatlarından biri olan çini ile karşılaşabilirsiniz. Emir Sultan Camii'nin yanında durmak ve Bursa'daki düğün ve sünnet öncesinde dua etmek bir gelenek olsa da, bugün böyle bir şey yok. Her ne kadar cami yıkım ve yeniden yapılanma, yıllar içinde yenileme gibi birçok değişikliğe uğramış olsa da, orijinal biçiminden değiştirilmemiştir. İsmi Emir Sultan Camii ve Külliyesi'ne de verilmiştir. Konum için tıklayın.
Gaz Osman Gazi ve Orhan Gazi Türbeleri
Aslında Osman, Gazi'nin ilk başkenti Söğüt'te öldüğünde babası Ertuğrul Gazi'nin yanına gömüldü, ancak fethi sonrasında cesedi Bursa'ya nakledildi. İlk başta kendi mezarı yoktu, önce Bizans'tan (şimdi Gümüşlü Kümbet) Aziz Elia kilisesine, sonra da oğlu Orhan Gazi ile ayrı bir mezara gömüldü. Ancak 1855 Bursa depreminde türbe 7.0 büyüklüğünde yıkılmıştır. Sultan Abdülaziz, bu iki mezarı 1863 yılında Tophane Parkı'nın girişine yakın bir yerde inşa etti.
Hanlar Bölgesi
Bursa hanları Osmanlı döneminde ticari yaşamın en doğrudan kanıtıdır. İpek Yolu ticaretinde en önemli kalem ipek olduğunda; İpek Bursa'da iken Bursa'nın önemi kaçınılmazdır. Ticari faaliyetler sırasında yolcuların yolda kalabilecekleri yapılar olan hanlar, esnafın konaklama için tekstil ürünleri sattığı yerler haline geldi. Bursa'da bu hanların örnekleri oldukça yüksektir ve hanları ziyaret etmeniz ve hem yerel malzemelere hem de tarihe tanık olan bu orijinal binalara bakmanız gerektiğini düşünüyoruz. Koza Han zaten hanların bir fikstürü haline geldi. Bunun dışında Fidan Han, Geyve Han, Balibey Han ve Emir Han da görülmeye değer.
Bursa'da görülecekler listemizin oldukça kabarık olduğunu biliyoruz, ancak neyse ki birçoğu birbirine çok yakın. Kapalıçarşı, Bursa'nın en merkezi yerlerinden biri olan Heykel alanındadır. Aynı zamanda, Bursa'nın tarihi ve kültürel mirasına alışveriş yapmasanız bile, bir kahve ve çay içmelisiniz. Kuyumculardan yiyecek, giyecek, ayakkabı ve ev eşyalarına kadar birçok ürünün bulunduğu esnaf dükkanları var.
Irgandı Köprüsü
Irgandı Köprüsü kesinlikle kulağınızda çalındı, Bursa'ya giderken görülmesi gereken şeylerden biri. Yıldırım ilçesinde 1442 tarihli bu eski çarşı köprüsü. Büyük Bursa Depremine maruz kalmasına ve Kurtuluş Savaşı sırasında bombalanmasına rağmen hayatta kalmayı başardı. Bu tarihi köprünün ana olayı köprü üzerindeki çarşıdır. Köprü, bildiğiniz köprüden farklı değildir, ancak dünyadaki birkaç köprüden biri olduğunda ünlüdür. Irgandı Köprüsü'ümüze benzer şekilde, dünyadaki diğer üç köprüden de bir pazar var: Bulgaristan - Köprü.
Hane Tophane Saat Kulesi
Aslında, bu Tophane Parkı'ndaki 6 katlı, 65 metre uzunluğundaki saat kulesi, Sultan Abdülaziz zamanından beri bilinmeyen bir nedenden dolayı yıkıldı, ancak 1900'leri görmedi. Daha sonra 1904 ve 1905 arasında yeniden inşa edildi ve Abdulhamit saltanatı onuruna yeniden hizmete girdi. Bugün Tophane bölgesi Bursa'nın en turistik yerlerinden biridir. Saat Kulesi bölgenin bir fikstürü. Aynı parkta Osman ve Orhan Gazi mezarları da bulunmaktadır.
Kale Bursa Kalesi, Hisar (Saltanat) Kapısı ve Surlar
Şehrin Bursa Kalesi için ayakta kalan en eski yapılardan biri olduğunu söyleyebiliriz. Vakıflar Bursa'nın ilk sakinleri olan Bithynia Krallığı'na aittir. BC inşaat. 1. yüzyıla tarihlendiği düşünülmektedir, ancak o zamandan beri her taşta Roma, Bizans ve Osmanlı seviyeleri bulunmuştur. Kalenin duvarlarında yaklaşık 3,5 kilometre olan 5 kapı ve 14 burç vardır. Bu kapılar şunlardır: Yer Kapı, Zindan Kapı, Hisar Kapı, Pınarbaşı Kapısı ve Kaplıca Kapısı. Tophane bölgesindeki Ortapazarı Caddesi üzerinde bulunan ve şehrin ana giriş kapısı olan Hisar Kapısı ve duvarları, 7.055 7.055 depreminde tahrip olmalarına rağmen hala ziyaret edilebilir. restorasyon.
BURSA'DA NEREDE KALINIR
Bursa'da oteller merkezde ve Uludağ Oteller Bölgesinde yoğunlaşıyor. Uludağ'daki otellerin fiyatları kışın olduğundan sabit bir fiyat aralığı vermek doğru değildir, bu yüzden bunları listelemedik. Bursa'da her bütçeye uygun konaklama seçenekleri mevcut. Aşağıda, özellikle tavsiye etmek istediğimiz booking.com adresindeki tüm bütçelere uygun oteller verdik.
Aloft, fiyat-performans göz önüne alındığında harika bir oteldir. Ritz-Carlton, Sheraton, Marriott, Le Méridien, W Hotels gibi ünlü markaları içeren Marriott International grubu, uygun fiyatlı yüksek kaliteli misafirperverlik sunmak için Aloft zincirini kurdu. Maalesef Türkiye'de bir yer var. Yeni, genç ve dinamik bir anlayışları var. Burada buluşmadan önce evimizi çoktan tuttuk. Şiddetle öneririz. Kahvaltı Dahil. Oteli incelemek ve rezervasyon yaptırmak için tıklayın.
Başarıyla restore edilmiş bir Osmanlı konağı, Bursa'nın en nostaljik alanlarından biri olan Tophane'de bir butik otele dönüştü. Harika bir bahçesi var. Kalmasanız bile bahçede bir kahve molası vermek isteyebilirsiniz. Kahvaltı Dahil. Fiyatlar gecelik 270-350 TL arasında değişiyor. Oteli incelemek ve rezervasyon yaptırmak için tıklayın.
Gönlüferah da güzel bir oteldir. Özellikle açık büfe kahvaltı ve spa bölümü çok başarılı. Oteli incelemek ve rezervasyon yaptırmak için tıklayın. Huzur Termal & Spa Otel
Bursa'daki uygun fiyatlı otel seçeneklerinden biri. Kahvaltı Dahil. Ayrıca wifi vardır. Oteli incelemek ve rezervasyon yaptırmak için tıklayın. Diğer Bursa Otelleri ve Yatak-Kahvaltı Dâhil İşletmeleri
BURSA'DA ZİYARET EDİLECEK YERLER
Cumalıkızık'ta Osmanlı döneminde bir köyde nasıl yaşayacağınızı keşfedin
Cumalıkızık, Bursa çevresinde yapılacak en iyi şeylerden biri. Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk elinin büyüme sürecini yaşayan köy, belki de o zamandan beri minimal deformasyonla günümüze ulaşan en nadir yer. Tam bir zaman kapsülü. Taş sokakları, tarihi evleri, bozulmamış köy yaşamı ile kesinlikle tüm Bursa programlarında olması gereken yerlerden biri. Özellikle, burada yapılan köy kahvaltısının tam enerjiden 10 kat daha etkili olduğunu söyleyebiliriz. Cumalıkızık hakkında daha fazla bilgi için şu makaleyi okuyabilirsiniz:
CUMALIKIZIK
Her ikisi de değişimden önce burada yaşayan Yunanlıların büyülü personeline mimariden gastronomiye dokundukları küçük ama büyüleyici yerleşimlerdir. Tarihimizin en önemli günlerinden biri Mudanya Mütareke Evi'nin bulunduğu Mudanya, diğeri ise sessiz sokakları, tarihi Yunan evleri ve rakı-balık seçenekleriyle Bursa'nın gözde kaçamağı Tirilye'dir. Tirilye hakkında daha fazla bilgiyi MUDANIA, Mudanya ve TRILYE'deki makalemizde bulabilirsiniz.
'Gölyazı' Hafta Sonu Kaçamağı
Uluabat Gölü'ndeki Gölyazı, çevresini ziyaret etmek için yaklaşık 15 dakika sürecek kadar küçüktür. Sakin, sakin, huzurlu bir balıkçı kasabası. Tatlılığı sayesinde fotoğrafçıların uğrak yerlerinden biri. Gölyazı hakkında daha fazla bilgi için sizi BURSA'nın HAFTA SONU İNSANLIK GÖL KILAVUZU'na götürelim.
İznik'te Osmanlı İlklerine Tanık Olun
Bizans ve Anadolu Selçuklularının başkenti Bursa'ya giderken, ilk cami, Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk medresesi ve o zamanın hayır kurumları, Osmanlı sanat, ticaret ve kültür merkezi, arazi tarihi, Göl kıyısında Göl. Bursa'nın güzel çinili İznik'i görmeden kimse geri dönemez. İznik'in hem Hıristiyan hem de Müslüman dünyası için önemli tarihini ve İZNİK REHBERimizde daha fazla bilgi edinmek isteyenler hakkındaki efsaneleri ele alalım. Konum için tıklayın.
'Uludağ'a Teleferikle Bakın ve Tekrar Bursa'ya Bakın'
Bursa'nın dünyadaki en uzun 9 km uzunluğunda teleferik hattına sahip olduğunu biliyor muydunuz? Burada teleferikin neredeyse şehrin modern sembolü haline geldiğini öğrendik. 1963 yılında açılan Türkiye'nin ilk teleferik sistemi Uludağ Bölgesi Otelleri - Teferrüç, şehir arasında gerçekten alternatif bir ulaşım sistemi yolu olarak hayat kurtarıyor. Toplam 4 durak var. Teferrüç'ten Kadıyayla'ya 10 dakika, ikinci durak ise 1231 metre yüksekliktedir. Kadıyayla'ya 10 dakikalık bir yolculuk daha 1634 metre yüksekliğindeki Sarıalan istasyonuna geçer. Yaz aylarında günlük kamp ve piknik için güzel bir yerdir. Buradan son istasyona, 2.Bölge Otelleri istasyonuna gidebilirsiniz. Sarıalan istasyonuna 2,5 kilometre yürüme mesafesinde Bursa'nın en güzel manzara tepelerinden biri olan bir izleme terası bulunmaktadır. Tabii ki, buraya kendi arabanızla da gelebilirsiniz, ancak önce Sarialan'a teleferikle gelmek ve buradan kısa bir yürüyüşle Bakacak'a geçmek daha keyifli. Bursa'nın Bakacak'tan sonbaharda görünümü bizden şaşırtıcı! Teferrüç İstasyonu Konum için tıklayın.
'Sukaypark'ta Wakeboard ile Harekete Geçin
Uludağ şu anda sukaypark'ta kayak yapmaya izin veren ilk kayak türünü yazarken Bursa'dan ilk sürpriz oldu. Yaz aylarında Bursa'daysanız Sukay Park kaçmaz. Bursa Osmangazi Türkiye'nin belediye merkezine çok yakın olan ilk kablolu su kayağı tesisi. Tesisin merkezinde, 30 bin metrekarelik bir alan üzerine inşa edilmiş 1.5 metre derinliğinde yapay bir su birikintisi var. Çevrede yeşil alanlar, kafeler, spor alanları ve antrenman alanları gibi birimler bulunmaktadır. Fiyatlar hafta içi 30 saat, yaz aylarında hafta sonu 40 TL'dir (2016). Eğitim ücreti 20 TL
Saitabat Köyü Kadın Dayanışma Derneği'nde Geleneksel Köy Kahvaltısı Yapın
Bursa'nın Kestel ilçesinde bulunan bu dağ köyünde inanılmaz başarılı bir girişim var. Tam bir başarı hikayesi! Saitabat Köyü kadınlarının vizyonu şapkalarını çıkardı. 2002 yılında ekonomik hayatlarında erkek olarak aktif rol oynayabileceklerinin farkında olan 9 kadının çabalarıyla kurulan Saitabat Köyü Kadın Dayanışma Derneği, 50 kadının en az 150 kişi için çalıştığı bir işe dönüştü. yerel gelir, kahvaltı, iftar menüsü ve yerel ürünlerin satışı. .
Aslında, burada sunulan kahvaltının içeriği çoğunlukla Karadeniz masasındadır, ancak tepsi yoktur. Özel çilek ve ahududu reçellerinden Bursa'ya kadar bu bölgede tarhana çorbası, Karadeniz imza tabağı, silor ve taksiler, krep ve ceviz gibi tüm ürünler masadan geliyor. Tamamen farklı bir kahvaltı deneyimi. Ne istersen ekliyorum. Kişi başı 30TL. 25 kişiden fazla bir grupsanız indirim uygulanır. Söylemeden geçmeyelim, sonbahar bu köye güzel bir köy geliyor. Konum için tıklayın.
'Suuçtu Şelalesi'ne varın
Bursa çevresinde birkaç şelale var, ancak en ünlüsü Karadere Nehri'ndeki Suuçtu Şelalesi. Adından da görebileceğiniz gibi, yaklaşık 40 metre yükseklikte şelaleden düşüyor. Şelale bir fay hattının çökmesi ile oluşmuştur. İnsanlar buraya piknik, yürüyüş ve kamp için geliyorlar. Eğlenmek için hafta içi daha uygundur. Ayrıca, Mart-Nisan, su akışının yüksek olduğu, ancak kalabalıkların minimum olduğu ideal zamandır. Tabii ki, sonbahar ayları doğadaki renklerin yenilendiği zamanlardır. Biz görmeden dönmeyin diyoruz. Konum için tıklayın.
Mut Uludağ Yolu Üzerinde İnkaya Çınarını Görmeli
İnkaya çınarları, Türkiye'nin en ünlü anıtlarından biri. 35 metre uzunluğunda, 3 metre eski, kelimenin tam anlamıyla bir dev. 600 yaşında. Bir kişi bir kez daha böyle büyük bir yaratığın yanında küçük hissediyor. Uludağ yolundaki tarihi İnkaya Çınarını kaçırmayın. Hatta kocaman gölgesinde kahve ve kahve molası verebilir ve hatta ünlü Inkaya meyve tatlısını deneyebilirsiniz. Taze meyvelerde bal, krema, fındık ... Tam bir enerji bombası! Konum için tıklayın.
Uludağ'da Kış Tatili
BURSA TARİHİ
Willow'dan sonra ilk başkent olduğu tarihinin tozlu sayfalarında bir şehir. Elbette Bursa, Osmanlı döneminden çok uzun süre keşfedilebilecek bir yer. Öyle ki BC. çevresindeki kazılarda. Hatta 5200 yıllık bir yerleşim yeri bulundu.
Bursa'daki ilk şehir. Bithynia Krallığı tarafından kuruldu. 3. yüzyılda kurulmuş olmasına rağmen, birçok ülke ve koloni bölgeye hâkimdir. Bursa'nın ilk adı, Bitinya Kralı'nın adı Prusa'dır. Ancak bazılarında buna "Bitanya" da denir. O zamandan Osmanlı dönemine kadar Bursa'nın sahipleri varsayılan olarak değişti ve hatta uzun süre Roma egemenliği altında kaldı.
Osmanlı Beylik'te ve çevredeki topraklarda Osmanlı Beylik'te güçlenme arzusuyla başladı. Osman Bey 1307'de Bursa'yı kuşatmış olsa da, Bursa'nın tam anlamıyla Osmanlı süreci 1326'da oğlu Orhan Bey'in kuşatmasıyla başladı. Bursa 1363'ten sonra kısa bir süre çalıştıktan sonra bile yönetim başkanı olmaya çalışmaz. Yunanlılar şimdiye kadar önemini korumayı başardılar.
Şimdi, bu birçok yerli ve yabancı turistin görmek istediği nostaljik bir sultan şehri. Bursa'nın Bursa'daki izleri, Bursa'yı o zamandan beri bir arama noktası haline getirdi. Bu dönemde yapılan medrese, hamam, han, cami gibi birçok eser, hem Osmanlı tarihine ışık tutmak hem de dönemin atmosferine tanık olmak için önemli bir miras oluşturmaktadır. Her neyse, bu özellikler bile UNESCO Dünya Mirası Listesine girmeye değer.
BURSA'DA YİYECEK VE İÇECEK
Bursa-pideli-kofte Bursa'ya geldiğinizde mutlaka denemelisiniz. İmzalı lezzetler arasında İskender, Tahanlı (Tahin Pide), Pideli Köfte, Cantık, İnegöl Köfte, kestane kebabı ve kestane şekeri, Uluabat taze peynir peyniri, Kemalpaşa Tatlısı, Cumalıkızık veya ceviz reçeli başı köy kahvaltısının merkezindedir. . ve Ahududu reçeli, Saitabat Köyünde gözlemleri gözlemleyerek.
BURSA'DA NE YENİR, NEREDE YENİR? yazımızda bulabilirsiniz.
BURSA NASIL GİDİLİR
İstanbul - Bursa Feribot & Deniz Otobüsü: BUDO & İDO
Mudanya'dan İstanbul'a ve Mudanya'dan Bursa'nın merkezine kolayca gidebilirsiniz. Mudanya ile Bursa'nın merkezi arasındaki ortalama mesafe 29 km ve 40 dakikadır. Mudanya'yı Bursa şehir merkezinden nispeten F / 3 otobüslerle geçebilirsiniz.
BUDO - Deniz Otobüsü BUDO uçuşlarında kullanabilirsiniz. Yolculuk 1 saat 50 dakika sürer. Sadece Kabataş veya Büyükçekmece'den (araçsız) yolculara günlük uçuşlar var. Ayrıntılı bilgi ve programlar için tıklayınız.
İDO - Deniz Otobüsü İDO, İstanbul ve Mudanya arasında Beşiktaş-Kadıköy-Yenikapı-Bursa deniz otobüsü hattına sahiptir. Yolculuk yaklaşık 95 dakika sürüyor ve günde ortalama iki kez sürüyor. Otobüslerin sadece yolcular için olduğunu hatırlamakta fayda var. İDO tarifesi hakkında detaylı bilgi için tıklayınız.
İDO - Hızlı Feribot (Yenikapı - Mudanya Hızlı Feribot) Arabanızı kullanarak İstanbul'dan Bursa'ya ve Mudanya'ya hızlı feribot seferleri yapabilirsiniz. İDO vapur saatleri hakkında detaylı bilgi için tıklayınız. Araba ile İstanbul Bursa
İzmit Körfezi'nde inşa edilen Osman Gazi Köprüsü'nü kullanmak sadece 2 saat sürüyor. Ancak ücretler bilinmektedir. Koyda yürümeye çalışırsanız, 3 saat boyunca Bursa'ya en iyi durumda ulaşacaksınız. havayolları tarafından.
Kaynak: birfinansci.com
Seyahat
0 notes
Text
Yeni İş Kurmak ve Yeni iş Fikirleri
Hayatımız boyunca işe hep ihtiyaç duymuşuzdur. Bunun yanı sıra para kazanmak için belirli kurumlarda çalışmamız doğrultusunda bazen paramızı alamadığımız ya da kazanç sağlayamadığımız günler de olmuştur. İşte böyle işin zorluklarından dolayı insanlar edindiği tecrübeleri kendilerine bir ortak bulup yeni iş imkanları bulma arayışına geçerek değerlendirmiştir. Yeni iş kurmak ve yeni iş fikirleri hakkındaki fikirlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. İlgi çekici bir örnek olarak; evde odun parçalarından kukla yapıp satmak güzel ve eğlenceli bir fikir olabilir. Çünkü özellikle 3-6 yaş arası çocuklarda hem eğlenmelerini hem de eski orta oyununu öğretmeyi ve eski tiyatro kültürünü göstermeyi amaçlayabiliriz. Yeni iş kurmak ve yeni iş fikirleri açısından bir diğer öneri, evlerde orkide, menekşe, kaktüs, papatya, gül gibi çiçekleri yetiştirerek dışarıda satmak olabilir.
İş Kurmak İçin Ev Yöntemi
Bunun yanı sıra evlerde albüm hazırlamanın bu aralar çok revaçta olduğunu söyleyebiliriz. Ev dışında da farklı işler kurabiliriz. Örneğin butik bir dükkan açıp orada hiçkimsenin yapmadığını yaratmak bütün insanların ilgisini çekebilir. Çünkü insanlar yaratıcı insanların eşyasını alarak onlara destek olmayı çok severler. Bir butik dükkanda mobilyaların üstünde hat çalışması yapmak, her insanın ismini mobilyalara yazmak veya hat sanatını daha iyi geliştirecek boyuta getirip inşaat alanlarında bile kullanabiliriz. Mobilyalara denk olsun diye duvarları da hat sanatı ile ve yazılarla süslemek çok ilgi çekici bir iş olabilir. Yeni iş kurmak ve yeni iş fikirleri için bu tarz yaratıcı düşünceler aklınıza geldiğinde onları muhakkak bir kenara yazın. Böylece asla unutmaz ve belki de birkaç fikri bir araya getirerek kendiniz için bambaşka bir kapı açabilirsiniz!
Sanatla Ev Dizaynı
Çini sanatını kapıların üstünde bir sanata dönüştürmek evlerin en güzel yerini alabilir. Eğer dükkan bulma sıkıntısı çekerseniz de en güzel yolu evde yapılan ticaret olur. Örneğin evde eski bulduğunuz küçük eşyaları boyayıp parlatarak satıp hem daha çok para kazanırsınız hem de evini için daha yenisini alabilirsiniz. Şu sıralar demodelerin moda olduğu dönemde nakış, tül, perde, stor yapmak oldukça revaçta.
Yaratıcı Öneriler
Özellikle yeni doğmuş veya 1 yaş kutlaması, nişan için süslemeler dediğimiz konsept de birçok yaratıcılık ile ortaya çıkar. Her dükkan veya her iş yeri açılışı için bir tabela gerekir. Bunun için bir çok grafik tasarımcı işbirliği yapabiliyor. Fakat her tabelacı için grafik tasarımcı gerekmediği gibi işini iyi ve temiz yaptığınız sürece bir çok iş teklifi gelebilir. Özellikle de adınız varsa. Bu tür şeyler deneyerek kendi adınızı markalaştırmanız da her zaman sizin adınıza avantaj olur. Yeni iş kurmak ve yeni iş fikirleri arayışında iseniz, nereden başlayacağınızı bilemiyor ve kendiniz için bir rehber arıyorsanız detaylı bir içeriğe bu adresten erişebilirsiniz. Read the full article
#evdizaynı#EvdeEkGelirlerOluşturun#evdeekiş#evdençalıştürkiye#kendiişimikurmak#yaratıcıişfikirleri#yeniişfikirleri#yeniişkurmak
0 notes
Text
Karagöz ve Kahvehaneler – 1.Bölüm
Aziz Murat Arslan – Sahne Sanatlarımızın Köy Meydanından Tiyatroya olan yolculuğu aralarında Metin And’ın öncülüğünü gerçekleştirdiği pek çok araştırmacı yazarımız tarafından incelenmiş ritüelden, seyirlik oyunlardan drama olan yolculuğumuzun bilimsel resmi farklı şekillerde gözler önüne serilmiştir. Bilinen en eski gösterim çeşitlerinden biri meddahlık sanatıdır. Peygamberin yaşam öyküsünün anlatılması ve karakteristik özelliklerinin övülmesi anlamında bir kelime kökeninden meydana gelmektedir. Diğer yandan taklitler içeren, uzunca ve hayal ürünü öyküler anlatan kimselere “Kıssahan” adı verilir. Selçuklu Saraylarında varlıkları bilinen kıssahanların bazıları saray soytarısı işlevi görür, meddahlığın yanı sıra kukla da oynatırlardı. Bu aslında bir nevi ozanlık, aşıklık geleneği ile örtüşen bir etkinlikti. Türklerin İslam öncesi dönemlerinden Anadolu’ya taşındığında oyun biçimleri, “Seyirlik” olarak adlandırılan törensel oyunlar idi. “Şamanizm” izlerini taşıyan bu oyunlar kentlerde ve saray çevresinde varlıklı olan kimselerin desteğiyle gelişen Meddahlık, Orta Oyunu, Gölge Oyunu gibi biçimlerden bağımsız şekilde yüzyıllar boyunca kırsal yaşamın vazgeçilmez bir parçası olmuşlardır. Bu şamanik etki, doğa içinde betimlenen tasvirleri ile mask ifadelerinde gördüğümüz abartılı duygu ve mimiksel vurguları yansıtmasıyla gündelik yaşamı resimleyen minyatürlerden farklı bir biçimde “Mehmet Siyahkalem” tasvirlerinde aslında karşımıza çıkmaktadır. Osmanlı toplumunda tiyatro ve gösterim etkinliklerinin gelişimini izlerken kırsal törensel oyunların bu gelişime aslında bir art alan meydana getirdiğini fark ederiz. Karagöz, Meddah gibi Halk Eğlencelerinin yer yer bu alandan beslenip, zenginleşerek varlığını sürdürdüğü söylenebilir. İstanbul’un fethi sonrası kentin onarımı ve yeni imar düzeniyle başta Kağıthane olmak üzere su kenarı yeşil bölgeler önem kazanır. Sultan II. Beyazıt saltanatından itibaren İstanbul yazlık ve mesire alanları ile ünlenir. Buralarda çadırlar kurularak, müzikli eğlenceler tesis edilir ve zamanla yerleşik yaşamın bir parçası haline gelen kır eğlenceleri bünyesinde aralarında “Karagöz” Hayal gösterilerinin de yer aldığı pek çok gösteri sanatı insanların yaşamının içinde yerini alırdı. Yazın gerçekleştirilen bu eğlencelerin yerini kış mevsiminde yine geleneksel hale gelmiş “Helva Sohbetleri” alırdı. Gösteri Sanatlarının bilumumunun ve Karagöz’ün boy gösterdiği bir diğer alan ise Sultan ailesinin düğün, doğum ve sünnet gibi kutlamaları çerçevesinde gerçekleştirdiği şenlikler idi. Bunlar arasında en önemlileri 1582 tarihli Şehzade III. Mehmet’in sünnet düğünü, 1675 tarihli IV. Mehmet’in oğulları için Edirne’de düzenlediği sünnet şenliği olarak gösterilebilir. [1]
Resim 1 – Kağıthane Sefası Oyunundan – Yaşayan İnsan Hazinesi Hayali Saf deri Metin Özlen
1517 gibi erken bir tarihte Osmanlı Devleti’nin Mısır’ı ele geçirdiği ve Hilafetin Osmanlı Devletine geçtiği düşünülürse, buralarda mevcut olan sosyal, kültürel ve ekonomik hayatın bir unsuru olan kahveyi de benzer dönemlerde tanıdıkları öne sürülebilir. [2] En nihayetinde kahvenin İstanbul’a ulaşmasının ardından ortaya çıkan Kahvehaneler bir süre sonra kahve içmenin haram olduğuna dair yayınlanan fetvalar ile yasaklanmaya uğrar. [8] 1591 tarihinde bu yasakların kalkmasıyla Kahvehaneler de, hem İstanbul’un toplumsal yaşamının, hem de Geleneksel Sahne Sanatlarımızın icra edildiği önemli bir merkez haline gelirler. Diyar-ı Arap’tan Karagöz’ün yolculuğu’nun Mısır’ın fethi esnasında Yavuz Sultan Selim tarafından imparatorluk başkentine getirildiği tezinden yola çıkıldığında, aslında Kahvenin ve Karagöz Hayal Oyunu’nun Osmanlı topraklarına yolculuğu amiyane tabirle aynı sefer sayılı uçakla gerçekleşmiştir denilebilir. Bu anlamdaki kader birliktelikleri Kahvehanelerdeki Karagöz Gösterileri ile uzun yıllar süregelmiştir.
Resim 2 – H. Saim Bey’in aslı suluboya olan tablosunda kahvehanede Karagöz seyredenler
Yine Karagöz Repertuvarı dahilindeki“Tahmis” oyunu kapsamında da Karagöz ve Kahve kavramları buluşmuş, kahve çekirdeklerinin öğütüldüğü, kavrulduğu ve satıldığı yer anlamında gelen Tahmis mekanı Karagöz Tasvir sanatı dahilindeki unutulmaz dekor göstermelikler arasında yerini almıştır. Aralarında Münih Etnoğrafya Müzesi, Hamburg Etnoğrafya Müzesi, Topkapı Sarayı Müzesi gibi müzelerin de yer aldığı pek çok müzede ve günümüz tasvir sanatının nakışları arasında halen bu “Tahmis” tasvirini görmek mümkündür. Kahve yolculuğunu Arap diyarından yaptığına göre en mahir kahve öğütücüler de Arap vatandaşları arasından olmalıdır ki, “Tahmis” oyununda dibekte kahve döven tahmisçiler arasında yine Karagöz Tasvir dağarcığında yerini almış birbirinden güzel Ak Arap Tahmisçi figürleri yer almaktadır. Bu figürlerde oyunun fasıl kısmında Karagöz ile karşı karşıya gelerek, ritmik bir biçimde kafiyeli söylemler ile kahve çekirdeklerini dibekte dövmek sureti ile Karagöz sanatındaki ölümsüz yerlerini almışlardır.
Resim 3 – Tahmis, orjinali Hamburg Etnoğrafya Müzesi Koleksiyonu, Reprodüksiyon Karagöz Tasvir Sanatçısı Aziz Murat Aslan
Mustafa Kemal Atatürk’’ün konusunu Türk Tarihinden, halk kültüründen alan eser yaratma dinamizmi düşüncesi Cumhuriyet Döneminde görsel sanatlar, müzik ve sahne sanatları gibi pek çok alanda kendini hissettirmiştir. [9] Cemal Reşit Rey’in “Karagöz” senfonik şiiri bu çalışmalar arasında gösterilebilr. Opera alanında da bu çabaların karşılığını görmek mümkündür. 1930 yılında İstanbul’da “Opera Cemiyeti” kurulmuştur. Atatürk, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nde artık ciddi ve disiplinli opera çalışmaları gerektiğine inanmaktadır. İran Şahı Pehlevi’ye Türkiye’de gerçekleştirilen inkılapları gösterirken bir Türk Operası’nın da sergilenmesini ister. Librettosu Münir Hayri Egeli tarafından yazılan, Ahmed Adnan Saygun’un bestelediği ilk Türk Operası bu anlamda 1934 tarihli “Özsoy” operası olur. Bu gelenek çok yoğun bir şekilde olmasa da Cumhuriyet Tarihimizin sayılı opera bestecisi tarafından günümüze dek sürdürülür. Türk ve halk kültürünü anlatan Nasreddin Hoca, Deli Dumrul, Köroğlu Operası, IV. Murat gibi operaların yanında Karagöz de opera sanatının besteleri içinde kendisine yer bulur. Bestesi Sabahattin Kalender, Librettosu Gülümser Kalender’e ait 1976 tarihli 3 perdelik Komik Opera izleyiciyle buluşamasa da, bestelenmiş opera eserlerimiz arasında tarihteki yerini alır. Libretto’nun konusu aslında Sahte Esirci, Karagöz’ün Kedisi, Tahmis, Meyhane gibi Karagöz oyunlarının bir harmanı niteliğindedir. Üç Eşkiya Karagözden Tahmise her müşteri geldiğinde düdük çalıp haber vermesini ister. Eşkiyalarda haberi aldıklarında gelip aralarında Acem, Ermeni, Yahudi gibi karakterlerin bulunduğu kimselerin hesabını göreceklerdir. Böylelikle Karagöz, Kahve ve Tahmis üçgeni opera sahnesinde de kendisine yer bulmuştur. [10]
Resim 4 – Operada Karagöz, Beste Sabahattin Kalender,
Kaynak: pieceofart.news Hibya Haber Ajansı
Hibya Haber Ajansı
The post Karagöz ve Kahvehaneler – 1.Bölüm appeared first on Kamu365 | Dünya Gündemi.
from WordPress https://ift.tt/2zLpuwy via IFTTT
0 notes
Video
instagram
🎩🎃Kukla ve Sihir sanatı Volkan Çuha'nın yaratıcı sunumuyla #magic #magician #sihirbaz #sahnesanatları #cast #casting #show #oyuncu ##theater #kukla #puppet #axtell #organizasyon #illusionist #etkinlik #izmiretkinlik #izmir #instagram #istanbul #turkey https://www.instagram.com/p/B7HIzENJvye/?igshid=1rzza3b827cr0
#magic#magician#sihirbaz#sahnesanatları#cast#casting#show#oyuncu#theater#kukla#puppet#axtell#organizasyon#illusionist#etkinlik#izmiretkinlik#izmir#instagram#istanbul#turkey
0 notes
Text
Çocuk Şenliğine Davetlisiniz
Dinar Belediyesi Kültür Hizmetleri kapsamında İYAŞ alışveriş merkezinde çocuklarımıza yönelik iki hafta sonu sürecek olan ücretsiz çocuk şenliğine davetlisiniz.
Gerçekleşecek olan etkinlikler: Sevimli Kahramanlar Dans Şovu – Kukla Tiyatrosu – Çömlek Yapımı – Tuval Boyama – Ebru Sanatı
Tarih: 22-23 Aralık 2018 Cumartesi-Pazar | 29-30 Aralık 2018 Cumartesi-Pazar
Saat: 13.00 – 17.00 Arası Yer: İYAŞ…
View On WordPress
0 notes
Text
Çocuk Şenliğine Davetlisiniz
Dinar Belediyesi Kültür Hizmetleri kapsamında İYAŞ alışveriş merkezinde çocuklarımıza yönelik iki hafta sonu sürecek olan ücretsiz çocuk şenliğine davetlisiniz.
Gerçekleşecek olan etkinlikler: Sevimli Kahramanlar Dans Şovu – Kukla Tiyatrosu – Çömlek Yapımı – Tuval Boyama – Ebru Sanatı
Tarih: 22-23 Aralık 2018 Cumartesi-Pazar | 29-30 Aralık 2018 Cumartesi-Pazar
Saat: 13.00 – 17.00 Arası Yer: İYAŞ…
View On WordPress
0 notes
Text
Türk kültürü Balkanlar'da tanıtılıyor
Son Dakika https://www.vatankocaeli.com/turk-kulturu-balkanlarda-tanitiliyor-13779h.html
Türk kültürü Balkanlar'da tanıtılıyor
Küçükçekmece Belediyesi’nin hayata geçirdiği Türk kültürünü tanıtma projesi Balkan Kervanı, Saraybosna ve Mostar’da gerçekleştirilen etkinliklerde bölge halkından büyük ilgi gördü.
Trakya Üniversitesi Balkan Müzik ve Gösteri Sanatları Topluluğu’nun halk oyunları, sanatçılar Yağmur Yalçın ve Tuncay Okutan’ın halk müziği ziyafetiyle şenlendirdiği Balkan Kervanı kapsamında, kukla ve semazen gösterileri ile geleneksel sanatlar, ebru sanatı, hat sanatı, cam sanatı, bakır sanatı da bölge insanıyla buluşturuldu. Türk kahvesi, Osmanlı macunu, pamuk şeker gibi yöresel lezzetlerin izleyenlere ücretsiz ikram edildiği etkinlikler renkli görüntülere sahne oldu.
“Tarihten gelen bağlarımız var”
Küçükçekmece Belediye Başkan Yardımcısı Recep Şencan, projeyle, Türk kültürünü Balkanlar’da tanıtmak istediklerini söyleyerek, “Türkiye aslında bir Balkan ülkesi. Osmanlı İmparatorluğunun mirasını taşıyoruz. Tarihten gelen bağlarımız var bu topraklarla. Biz bu bağları güçlendirmek, Türk kültür ve sanatını bölge insanına tanıtmak amacıyla bu projeyi gerçekleştirdik. Trakya Üniversitesi ile birlikte gerçekleştiriyoruz. Proje ortaklarımıza ve katılım sağlayan bölge halkına teşekkür ederim” diye konuştu.
Etkinliği izleyenler de beğenilerini dile getirerek, kardeşlik mesajları verdi. 15 gün boyunca devam edecek etkinlikler, Budva, Tiran, Ohrid, Gostivar, Mamuşa, Priştine şehirlerinde de gerçekleştirilecek.
0 notes
Photo
YENİ İSTANBUL EĞİTİM TARİHİMİZ #Repost @psikoterap_ist ・・・ UYGULAMALI ÇOCUK MERKEZLİ & BDT OYUN TERAPİSİ EĞİTİMİ Yeni Tarihlerimiz Yayınlandı!!! Eğitimci: Uzm.Psk.Emre SİPAHİOĞLU Eğitim Tarihi:16-17 Aralık 2017 Eğitim Saati:10.00 – 17.00 Eğitim Ücreti:650 TL (Materyal Dahil) Kontenjan:15 kişi Eğitim Koordinatörü:Uzm.Psk.Damla KANKAYA Eğitim Sonunda Verilecek Belge:Eğitim Belgesi Eğitimin Amacı: Bu eğitimi anaokullarında, okullarda, hastane ve kliniklerde çocuklarla görüşme, psikoterapi yapma, teşhis ve değerlendirme amaçlı uygulayabilirsiniz. Eğitim sonunda Role Play canlandırma tekniği kullanılarak oyun terapisini yapmaya hazır hale gelmeniz hedeflenmektedir. Eğitimde her bir katılımcıyla Role Play yapılacaktır. Eğitim İçeriği: 1. Gün - Oyun ve Oyun Terapisi - Oyun Psiko-sosyal İşlevi - Çalışma alanlarına göre oyun sınıflaması - Aile Oyun Terapisi - Oyun terapi seansları - Oyun Metaforik anlamı ve Modaliteler - Metafor yapmak - Oyun drama sanatı - Oyun terapide modaliteler - Oyun Ritüelleri - Oyun Terapisinde Oyuncakların Kullanımı Oyun Terapisinde ilk görüşme ve sorun alanlarının belirlenmesi - Oyun Terapisinde seansların yapılandırılması ve aşamaları 2. Gün - Çocuk Merkezli Oyun Terapisi ve Rol play - Bilişsel davranışçı oyun terapisi - Kukla kullanılarak oyun teknikleri - Kum terapisi - Filial terapi - Bağlanma ve nesne ilişkileri kuramı - Alt ıslatma, Yeme reddi ve yeme bozuklukları, - Mastürbasyon, Boşanmış aileler ve çocuklar, - TSSB ve İstismara Uğramış Çocuklarla, - Özgüven Yapılandırmasında, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunda, - Duygudurum Bozukluklarında, Anksiyete Bozukluklarında, -Fobilerde Oyun terapisinin Kullanımı Kayıt için son gün: 11 Aralık 2017 Soru ve Detaylı Bilgi İçin: 0545 977 60 58 / 0212 273 10 32 https://www.facebook.com/events/180425612511955/?ti=icl
0 notes
Text
Onlar Cahil Kalsın Diye Onca Hile
Tarihe nakledildiği haliyle 04:18 - 8 Temmuz 2017
Ellerinde miymiş sanki içtikleri sudan ikram ederken zehirleyenlerin hayat.
Hakikatinden geçer sadece, Ancak hakikatte hallice Bir dolamaçlar varsa Buyursunlar çözelim
Bu düğümler bu kilitler, Artık yeter! Kim izin veriyor size, Bilmeniz mi?
"Bildirmeyiz onlara olur biter" Deyişlerinizde mi korursunuz izninizi...
Peki ya Biz bildirirsek. Birbirimize o zaman ne olur?
Uslanmaz veletler mi örecekmiş kader ağlarını?
Bir ikilik, bir ayna içine sıkışık kalmış? Alim oldum diyen kendini böyle yansıtırsa, Kendi üzerinde bile yeterince çabalayamamış Ismarlama bir defter yazmaya kalksa Hiç utanmadan sıkılmadan Ne de olsa On Cahile Onca Hile yapmaktan başka Bir sanatı kendine sünnet bilmiş birisinin Masallardan tekerine de o biçim bir çomaktır Benim ilmim.
Ama ne bahsederim ki zaten onlardan size, Bilin ve farkında olun diye Geçelim mi?
Ama hiç de kofti gözükmüyorlar... San ki!
San ki! Almamışsın başına belayı Da geçirmişsin böylesini başına Alim diye zikredersin İlmin sahibi kim?
Niye sen olmayasın ki? Hayatın deneyimin… Senin. İçine derin derin işle Dünyaca nimet var... Dünyada ahiret var... Hakkın senin!
Sahip çıktığın sürece.
Bu karanlık dehlizlerden nasıl çıkacağız, Sanki ermiş de durmuş anlatıyor.
Eren anlatmaya devam ederken yürüyor Ama öyle bir şey ki Anlatabilene Aşk olsun... Cidden Aşk olsun!
Bak diyorum ki, Bana öyle bir tokat, Sorduğum her Evet-Hayır sorusunda geliyor.
Ama bu alimler zalim olunca Kutsalınızı alırsınız siz de ayaklarınız altına Hayatın nefesin...
Kudurmuş bir karmaşa ve kargaşamada Sevgi Sevgi Sevgi E peki nerede bunun gereklilikleri 3 Kere zikrettim Anlayışı gelir mi şimdi?
En basitinden bari bütün gün karşılarında geçirdikleri Televizyonunda ver doğrusunu da
Demeyelim "Başımızda bir bela var."
Buddha gelir bu da geçer.
Neden çünkü aydınlanmaz bunlar diyeni bile Aydınlatacak var... Ya Hu, Mübareği siz nasıl bilirsiniz?
Azıcık sorgulayın Ya Hu... Mübarek nedir?
Her bir tanesi takılmış bir illüzyona sanki. Kendinin yanına bir kötüsünü koymadan değer kazanamıyor. Ya o zaten mantıksal bir çizgi, Geçersin ve gidersin. Yürü yürü yürü...
Ama lütfen sıkışma, Bir ekrana Bir dar kalıba Ama sıkıştır Ve incele...
Yakaladın mı anlarsın. Anı yaşarken her şey gelir geçer. Yakaladığını da bırakırsın.
OnCahile OncaHile İçine işle Çünkü İşlemezsen içine İnce ince Senin halin Nice Diyorum ki Nice Nice
Nietsche'nin de şimdiki enkarnasyonunu uzaktan tanırım Daha iyi tanıdığım Bedri Ruhselman'ın şimdiki enkarnasyonu İle sevgili olurlardı, ömürlük aşklarının ötesinde bir aşkları da Olur mu dersin. Eh! Tabi olur...
Benim de millenyumlar süren aşklarım var, 4 sene platonik ve karşılıksız Kaldı diye hiç üzülmüyorum yani. Onca zamandır Sokrates'i sevmişim. Şimdi büyüdü ülke kurtardı, lider oldu. Okullarda sınıflarda suratına bakarız Yanında Türk Gençliğine Hitabesiyle.
Zaten tam olarak da bahsettiği şey; İç mihraklar Dış mihraklar.
Ha işte tam onların Hakkından da gelmemiz gereken anlardayız.
Kudurmak yerine, akıllı olun.
Algı eşikleri açıldığı zaman Ufuklarınız çatırdar da Sonsuzluğa bir adım daha uzar Kapasiteler...
İşte kapasitenin geliştiği yer de, Tam olarak buradadır.
Aklınız aklınızın ötesine geçebilir. En basitinden birleşerek... Başka akıllarla...
Anlayın şimdi Platonik-Sokratik aşkın gizemlerini Tarihsel kanıtlarıyla birlikte. Tarih içinden geçip giden ölümsüz bir aşkımız vardır. Onu da biz yaşatırız.
İçten içesiyle yetmez, Dışarı da taşırırız böylece.
Koalisyon bile yapamayacak kadar Eleştiri kaldıramayan İktidar sahiplerinin elinden İktidarı almaya mı gideriz, Yoksa İstanbul'da yeni bir devlet mi açarız şimdi? Aslında biraz da o biçim bir meselenin içindeyiz.
Ama ben diyorum ki bu sefer merkezi sistem yapmayalım. Çünkü merkeze kim geçiyorsa sıkıntı yapıyor. Oncahile oncahile nice nice kime kime...
Cinaslarımda çok gösterişe kaçmamam Biraz da elimden geldiğince yazışımdan gelir. Çünkü aciliyetler var Bazen de sanatıyla uğraşamam.
Uğraşılmışı gelir.
Tembelleri ayaklandırmaya yeter mi? Bir tanesi vardı "Tembel Ayaklanması" diye yazmıştı... Ne güzel bahsediyordu tembellikte de ne güzel düşünülüyor diye.
Gelde istediklerim olmuyor diye sitem etme şimdi.
Ama bazı şeyler Gerçekten uğraşmaya değer. Özellikle değerleri zaptetmek Kıyastan ötede bir anlayış ile Hakikate zincirlemek Mesela Mesele bu olabilir...
Tam olarak neye göre hareket edeceğin. Ya da ne yapsan hakaret olmaz hayata. Çünkü o hakaret de korktuğun Tanrıya olur. Bir yalanı yaşamak mesela Mesele bu mu olmalıydı? Ama olan da olmuş işte...
Şimdi ben Resullük ettim diye Geldiysem de bir önceki seferde Sosyalist devrim planları yapıp Gerçekleştirmekle uğraşıyordum Ruhsal güçler de vardı...
Ama olan oluyor yani. Yani olan oluyor aması yok.
Olanı da olduğu gibi işlemek gerek. Daha iyisini oldurabilmek için.
İşte o biçim bir meselenin içindeyiz Ve hepinize dost diyemiyorum. Açık açık kendinizi adamadığınızda Bir yola…
Ama dostluğunuzu kazanmak istiyorum. Ama bu sadece benim zaferim değil. Hepimizindir...
Onlarca yıl cahilliğin kaymağını yemek için onca hile yapanlar Yapmasalardı onların da kazanırdım dostluklarını Ancak bu kadar ileri giden birisine, Nasıl dost olabiliriz?
O yüzden düşmanınızı iyi seçin. Aklınıza kastı olanın kastı Sizi alt etmek içindir...
Bir toplumu bunlara emanet etmeyin. Geçmişte Resullük etmişim, Kadroda açık varsa yine edebilirim. Ama bu senin de yapamayacağın anlamına gelmez. Doğrusunu bil yeter, hakikatin kalbine nişan almazsan Ancak çölde çember çizdirirsin.
Dünya’yı ele geçirmek gibi bir amacım yok. Ancak hayırlı fikirlerimin yayılmasını isterim.
Bu yolda hepimiz yürür, Hepimiz büyürüz.
Ben kehaneti, yapmaya cidden karar verdiğimde bilirim. Vurdumduymazca kıyamet tellallığı yapan bari önce Kendine şifa surundan üfürsün de Temiz bir tesisat ile görsün önünü, Böylece ilerisi için daha güzel bir yol resmetsin.
Ama daha Ruhu bedeninde kendi içinde iyice üfürmeyi becerememişse Ona da bir mürşid gerekir. Kitaplarda gördüğünden öte. Gördüğü hocalarından da öte hocalığın standart sapmalarıyla Standartlarını saptamaya kadar ilerlediğimizde
Ama mürşid de nedir ki? Herkes kendini muradınca sivriltir.
Sarılın, barışın. Küstahlığın ilerisi için kahrı derin Çünkü sizden küstahı vardır da Statüsünü korumak için söylediği Yalanlarını doğrusu çıksa ortaya, Linç etmek caiz midir? Çünkü beceremeyebilir yalanını öldürmeye Gözünüzün içine bakarak nasıl daha iyi yalan söyleyebileceğini öğrenir. Dokunulmazlık hakkı çerçevesinde.
Bu hususlarda yalan birilerinin yanına kar kalmalı mı? Evlenip üremesinler bari de saltanat kuramazlar. Devlet sanki aile şirketi.
Öylesinin karşısında gözlerinizi dikerek Hakikatimizi korumak kadar, Az ötedeki hakikate erişmeyi de Azabınız değil ödevimiz bilmeliyiz.
BU ZATEN HER KONUDA GEÇERLİDİR!
Sorumluluk bile almadan güce hırs yapanlardan Daha da hırslı olması gerekir sorumluluk alanların. Aynı gücün de ötesine geçmek için. Ama yalan var ama hakikat...
Şizofrenlerin çoğunun derdi geçmiş yaşamlarında. Kuruntuyu daha orada yapmış, kaçmış yüzleşememiş, Bu yüzden de coşunca enerjisi zaptedememiş. Döndür geri, çözülür düğümleri. Bu Ruh da öyle ki çokça kişiliği kaldırabilir zaten. Ama gel gör ki şiir okuduğu için hapse atıldığında Sindiremeyip kendi içindeki cebelleşmelerini iyice şişmiş Şimdi idam diyor, kendine yapılan adaletsizliği Başkasına senelerdir yapıyor. O gerçekten o mu?
Çaresizliğini sıçratarak mı yaşatıyormuş kendini? Çaresizliğin sureti mi oluyormuş, Etrafında da dalkavukluk arayan. Kendi başına çalıp oynayan.
Yalanına bile vurdumduymazca uyan, Bir gurur kurultayı, sanki tek bir kişiden ibaretmiş gibi Bütün yönetimler ve bütün işler,
Zülkarneyn böyleleri için yetişti... Ve yetiştirmeye devam etti... Çek fişlerini bitir işi...
Yoksa Penysylvania'ya gittiğinde oturttukları koltukta Oturan bir ifrit miydi içine kaçan? Yoksa onu mu görüyoruz? Ortalık yerde eleştiri bile kaldıramayıp düşmanlık yaratan... Oradaki anlaşma da neydi öyle? Görüntü koymak mı? Bir kukla...
Zaten kefenimle çıktım yola derken, Ölmemiş miydi? Onu takip eden de zombileşiyor sanki. Durmak yok yola devam dedikleri yerde Yol hatadan dönmektir aslında hakikatini sorarsanız.
Hele bir Muhammed dediği yerde görün, Görüntüde yalan söyleyebiliyor mu? Ondandır zaten o kadar korumalarla dolaşması... Görüntü için, şak diye anlarsınız.
O yüzden onun da arkasındakini Ancak araştırdığınızda görürsünüz İyice araştırdığınızda... Bakmanız yetmeyebilir.
Böyle bir geleceğe giden? Senelerdir aynı şeyi tekrarlayıp duran bir medya Bir paralel açmışlar beceremeyince anlaşmayı da Gurur kurultaylarında... Sevgi mi tutuyormuş? Yoksa iyice inandırmaları mı, en iyilerinin kendileri olduğuna... Nede olsa koalisyonlardan ve daha berisinde kontgerilladan dolayı Bir türlü kendi aklını sivriltememiş bir ulusa, Din üzerinden duygu sömürüsü yapmak ne kadar kolay Akıl parçaladığı yerde, Akıllar almazsa kendi üzerine, Vicdanınıza bile işlemez sanki, Herkes bir de yalana alışırsa.
Çünkü en ufak tozu kendine kondurtmaz yalanlar. Ancak kendi üzerine sempatik gözüksün diye koyduklarından başka.
Yoksa ne diye sıksınlar o kadar biber gazını gençlerin üzerine. Sanki çok şereflice bir hareketti Bir eleştiri bile dinlememek.
Haysiyeti şerefi ve haklı bir gerekçesiyle Oraya gelenin de izafi olduğu kadar herkesi ilgilendiren Bir hakikati vardır ve söylemek isterse...
Şiir okudu diye hapse atıldı ondandır deyip, Merhamet mi ederiz sanki, televizyonda bir görüntüye...
Tabi birilerine silah da satarlar, Hatta ne de olsa yakında kağıt para devri biter deyip, Son son kalpazanlar da işi iyice öğrendi her türlü Merkez bankası parayı yenilerken biri formülü de yollar. Euro, Riyal, Dolar, Lira... Her bir şeyinden de basarlar... Köprü de yaparlar, ihale de alırlar... Gemicikler de... Değerler ne de olsa biçtiğimiz kadar...
İzafiyetten bir icazet tekeri yapar ötede okültistlerde zaten. Hakikat diye resmederler ama, geçici geçici şeyler... ...Ama olan da oluyor işte... ...İşte olan da oluyor ama...
Nede olsa az mı ruhsat davası dönüyor ilaç sektöründe yani... Bir derde deva olamadılar gittiler diyorum... Bir de öbürünün formülü daha iyiymiş, ruhsatı dönerken... Bizim adamlara verelim de onlar da dönsünler köşeyi... Bazı bazenlerde de...
Ah diyorum ama ah. Bu kadar küstahlık ve yalanın yalanlığına Şahit olup da susup duran var ya... Ah işte o darbelerden kalma psikolojiye...
İç mihrak dış mihrak, ya bir bırak Allah Aşkıyla gel de bak! Ehadiyetin meselesi hep Global. Ama bu iş de Lokal başlar. Artık internet de var. Santral yapmaya gerek yok.
Niye bir gruba yönetsin diye yöneteceği daha fazla insan veriyorsunuz ki. Her yönetici grubu kendi yapabildiği kadar yönetsin. Bir de lütfen bir bilene danışsınlar... Ordan buradan çevrelerine gelen Manipülasyon Kurdu Danışmanlar da ne? Okültistler mi yoksa?
John F. Kennedy'i de okültistlerden bahsettiği yerde suikaste gitmişti. Zaten gizli bir şeye parmak bastığın anda, Başkan bile olsan tehdit altındasın. Şimdi görüntüdeki başkanın arkasındaki kim? Hepimizin derdi onunla zaten.
Daha o kadar hakikat naklettikten sonra ağzımdan "En el-Hakk" dediğimde kafamı kesmişler. Yoksa Resul ahiretteki yaşamına geldiği yerde ebedi hakikatini diyebilecek ortam mı bulmuş? Sembolik anlatılan şeylerin aynısını mucize olarak beklerler.
Sanki Kızıldeniz yarmadım bu sefer de. Tekbir getirip kardeşlerini kurşunlayanları Dini bütün sanırlar. Ben zaten dini kelamı ağzıma almadan Herşeyi Allah'a yormadan sosyalist devrim tezgahlamışım, Meselelerin çok ciddi olduğu yerde.
Gizemciliklerine başlarım şimdi onların Din ehli alimler iseler gitsinler Ülkelerin ve şirketlerin başına Fitnenin ve üçkağıtçılığın kaymağını yiyen Yalancı küstah arsız düzenbaz Orta alanda doğru konuşmak gibi bir şeyi Korkacağından dolayı aklına bile getiremeyen, Hatta doğru konuşanı öldüren, Kul ve yetim hakkı yiyen bozukları getirmesinler. Böylelerine karşı halkı aciz koymasınlar da Bunları aciz bıraksınlar... Din ruhen vicdanen ve bütüncül özgürlüğümüz içindir. Göründüğü haliyle din zaten din değildir. Hangi aklı selim şu an 5 vakit namaz kılmayı şart koşabilir. Bu çağın şartları altında şart olan ancak oturup Temiz kafayla Allah ve Birlik içinde düşünmek için geçerlidir. Günlük meditasyon ve şifa çalışması yapmaktır. Bunun için de namazdan çok daha fazla seçenek vardır. İlim de bunu mümkün kılmıştır.
Haccında Kabeyi 7 tavaf eden 7 çakrasından 7.'yi döndüğünde Tamamlar Kabeye girer. Asıl şart olan iş sadece Mekke'de yılın tek vakti yapılan bir iş değil. İbadetin içinde bir ilim usülü gizlidir. Çıkarıp açmak da zor değil.
Din de ilim yapılabilecek ortamı sağlar.
Din arkasında insanlığa hizmet eden Vazifeliler, aktivistler ve gönüllüler Olmadan içi boş bir safsata olarak gözükür Din insani değerleri ve basireti tavsiye eder... İdeali reelize etmeye koşulludur, İlahiyi İnsani ile kavuşturur. Toplumun maddi ve manevi Bereketini, sağlığını, adaletini, selametini gözetir. Aklı olan aklı yayar. Ahlakı olan da ahlakını. Birbirini tamamlasın diye oluşturulur, Gönül kurultayları.
Yoksa açık açık yönetime geçen Güce şehvetlenip Dokunulmazlığın arkasında, yalan tezgahı çevirmesin Yönetimin de hizmetçilik olduğunu bilsin. Ama bu iş sempatiyle veya karizmayla olmaz işte. Yoksa şaibeli süreçlerin sonu nasıl biter? Düşünün... Hissedin... Bilin...
Cidden başlarım yani gizemciliklerine de. Gizemlerin kaymağını yiyenler mi var? Sırlarının sırrını alsınlar da Yalanlarına karıştırdıkları doğrular, Başının gözünün sadakası sanki? Başlarım gururlarına...
Dini ben getirdim dediği yerde zaten bir takım sözde-alimlerin Yorumlarına inananlar ve yorumların ötesinde hakikate bakmayanlar, Ne hünerler ne cambazlıklar içinde, Tarihte kendimden parçalarımı bulup birleştirdim, Üç Resullüğüm mü büyütülmüş bu kadar? Bu sefer de Havada Akrobasi ve Barmenlik talebesiydim.
Alkolü yasaklamaktan bile suale çekildim. Birden çok evlilik yaptım diye kafama yağan onca şey... Şimdi gel de bir kısmı inanca boğulduğu için alkol içene düşman olmuş, Bir kısmı da inanca boğulduğu için inanca boğulanlara düşman olmuş Ama gel gör ki düşmanlık içlerinde işleyemedikleri bir gururdan ibaret. Alkol içmemelerine rağmen şuurlarını koruyabilmişler sanki. Yoksa idrar içmek de haram derler. Hindistan nasıl sağlıklı kalıyordu onca yüzyıldır? Onlara helal de bize mi haram? Şeriat öyle bir şey değil...
Sapıtmasan yeter. Formülü basit. Sağduyu. Haram ile helalde icat çıkarmaya gerek yok. İlmiyle de tespit edebiliyoruz doğrusunu bu işin. Bilim adamlarınız hiç mi mübarek değil?
Herkes niye bu kadar demoralize...
Acaba geçmiş yaşamlarından gelen karmayı çözmediği için mi? Tarihsel kalıntılar mesela? Zaten ne olumsuzluk var kaç... Erkekliğin 10'da 9'unu kaçmak olarak algılayan Bir 10'da 9 varken hem de. Ulusa seslenirim tabi ben de 10'da 1'lik halimle. 9 köyden kovulan 1 köyde artık işini kotarır. Oradan da hakikat yayılır.
Hakikat tacı sadece doğruya takılır Aşktan dem vurana değil.
Yoksa akademik çevreler içinde merkezleşmelerde de mi bir acayiplik var? Akademiyi başlatan şahsiyet de benmişim. Öyle sorumlu bir Adem'den Veledim yani. Öyle de sorunlarım var.
Bu da mı çok büyük şimdi? Çok mu oluyorum? Çok mu olmuşum? Becerebilmem ile yüzleşebilir misiniz? Yine önemli şeyler anlatıyorum. Bu sefer de dinamik tam olarak da Kimlik ve ifade özgürlüğü üzerinden geliyor çünkü. Hakikati ifade etmeye özgürüz. Yalanı ifade edeceğimiz yerde çenemizi kapatmak hayırlıdır. Hepimiz için, yalan söylediğimizde özgürlüğümüzden oluruz. Kendi doğrumuzu bile yaşayamayız.
Geçmiş yaşamlar konusunu anlattığım yerde E sen ne hatırlıyorsun geçmişinden diye Sorarlarsa söylemem lazım...
Bu arketipsel bir mesele olarak çoğalır. Ama mitolojinin özünde de tarih vardır. Tarihte de kişiler. Tarih yazdıysam çok mu yani? Yazamadığınızla mı yüzleşiyorsunuz... Ben mi yazıyorum sadece, beraber yapıyoruz. Alın yine fırsatını sunuyorum. Ruhsallığımın ve ebediyetimin, Özgür ifadesini niye bu kadar kişisel alıyorsunuz?
Bu biraz da benim kişiselim ve öyle bütün ömrüm boyunca başınızda tantana yapacak halim yok bunun üzerinden. Geçmiş yaşamlarımı harmanlayıp bütünlediğim yerde ilginç bulursunuz belki diye bahsediyorum yani.
Bir de bana ciddiyetle gel diyorlar. Siz yeterince ciddi misiniz? Gelin beraber ciddileşelim... Çünkü tarihe neler yazdığımız meselesi de, Çok ciddidir.
Ahiretin sorumlulukları işte... Buyrun size öte Dünya... Cennetlik için her şey berrak ve net... Ama Allah'ın Rahmeti de büyük, Zaman da hep daha ileri,
Yoksa geçmiş yaşamında Resullük ettim diye çıksam, Herkes Allah'ın selamı üzerinde olsun dediği yerde, Bir bakıyorsun Halife Ömer ile Ali gizli işler çevirip, Kendilerini tamamen unutmuş, ihanetteler. Bir hazretliği kalmamış ikisinin de. Gel o kadar büyütülmüş bir meselenin içinde Bu kişilerin bugüne kadar gelen ahiretlerinde Düşmüş olduklarını doğrusuyla anlat.
Bir de çıkıp Cennette Hurileri, abaza Arapları kandırmak, Hatta sırf kendi abazalığımdan olduğunu düşündüklerinden Ortaya koyduğumu iddia edenlere gel şimdi dert anlat. Bu hurilik meselesi zaten benim iki geçmiş yaşam önce Serapeum'da araştırma ve öğretmenlik ederken Tapınakta yaptığım bir şeydi ki zaten... Şimdi gizemi tekrar açıyorum ve bakalım Görelim yaranmak için miymiş?
Yoksa Cennetlik Huri cinsellik konusunda da net olan, Sevgiyle, ilmiyle ve hikmetiyle birleşmeyi Vahdeti ve Aşkı bilenlerdir.
ve bir zahmet edip sorun çözelim! Çözmediğimiz yerde yerine yenisi bitiyor çünkü. Mesela kurultaylardaki gururdan başlayalım. Oligarşi, Emperyalizm, Faşizm gururdan çıkar. Ama hepsi en nihayetinde, İdiokratik durumlara sebep olur...
İşte "Bu insanlar hakikat istemiyor, yalanla yetiniyor. Çünkü olmamışlar, çünkü aptallar, çünkü yoklar." dedikleri yerde, Aklıyla var olan biraz da akıl nakletmeyi bilir... Biraz da bütünün hayrına iş becerir değil mi?
Daha aynı dilden bile konuşmayı becerememiş, Bir entellektüel kesimin, aklı da çok şaşırtıcı.
İzafiyetten de sevgiyle çıkarız. Işıktan da hızlıdır çünkü sevgi. İlahi Işığı foton mu sandınız sanki. Görüntü de zaten hep fotondan olur. Fotoblok Photoshop Fotoşok Fotomontaj Fotosentez Fotoğraf Fotomanipülasyon Işık teknolojileri... Işık görüntü netlik kalite kompozisyon prodüksiyon Alpha ayarı nerede bunun? Sorun ışıkta değil ki görünen de ve gören de. Ve baştan kendini olduğu gibi doğru göstermeyende.
Daha Theodora ile şiirimi bir yerde yayınlatmayı beceremedik. Bu gururdan mütevelli bir heyet raporu gibi... Yayınevlerinize de başlayacağım ama. Ortaya yazıyorum hiçbiri mi beğenmedi? Röntgenci Elling taktiği mi yaparım şimdi? Ambalajlarınızdan fırlayıp. AMA RÜYALARINIZA GİRİYORUM YANİ!
Din büyüklerinizi de tanıtırım şimdi size. Küstahlıktan geçebiliyorlar mıymış bazıları? Buradan sonrasında Kaosu manipüle etmeyi de beceririz.
O yüzdendir kendi şifa kurultayımı kurma girişimlerim. Ama bu girişimim de kendi kendimize kalmayalım diyedir. Birbirimizle kendimiz olalım da ne halimiz varsa görelim. Gün mü görürüz, yoksa gösterir miyiz şimdi?
Baksana bu Türkçe de ne kadar çatallı bir dil. Tam da düğümleri çözmelik. Yoksa aruzunun da cinasının da şaheserinin de... Aynı şekilde yayınevlerinizi ve medyanıza da, Akademiyi kurmadan önce;
Trajedilerimi yaktım ve felsefeye başladım...
Hadi yakalım şimdi trajedileri. Demesi kolay değil mi, çok kolay. Tarkan'dan gelsin!
https://www.youtube.com/watch?v=qvyLl_JlE7Q
Ulu orta elaleme kendi zenginliğini göstereceğine Ulu orta bereket yapmayı işten bilseydi... Bizdendir derdik. Ama çok mu ileri gitmiş ayrı düştüğü yollarda Bir de etrafına kendisi gibileri toplayıp Üzerine bir de paravan olsun diye Ortaya da kendini koymayan bazı bozuklara Da devamız vardır zaten… Ama kendileri sorunsa, Kaldırmaktır bize de çare.
Adaleti kendi masumken zulmedildiği, Gibi kalkıp başkasına zulmetmekse. Biz daha iyi Adalet ve Kalkınma Partilerini Elbet bu genç nesil olarak, iyi yapmayı da biliriz. Çünkü biz daha iyi partileriz.
Zulmü bile defeden bir Shift + Delete Yok mu tarihten... Kimi arıyoruz bunun için? İnsan hakları kapı açıyor mu?
Getirelim de Mübarek Gün yüzü görelim.
Artık görelim. Herkese gününü gösterelim.
#hicab#adalet#politika#yolsuzluk#kumar#yalan#dolan#dalavere#gezi#diren#eleştiri#kritik#rick#rick and morty#archer#deadpool
1 note
·
View note
Text
Tuluat Tiyatrosu
Pertev Naili Boratav
Yurt ve Dünya Sayı 30 Haziran 1943
Tuluat tiyatrosunun son büyük mümessili Naşid'in ölümü, bu halk temaşa sanatının son büyük yasıdır. Bu münasebetle aşağıdaki yazı, tuluat tiyatrosunun ana karakterlerle, bu sanat kolunun, ehemmiyet ve manasını belirtmeğe çalışıyor.
Zaman zaman tulûat tiyatrosu hakkında, dostça ve düşmanca, göklere çıkararak öven yahut yerin dibine batırarak kötüleyen şeyler söylenir ve yazılır. Tulûat tiyatrosunun dostları, tıpkı Karagöz, meddah ve orta oyununun dostları gibi, onun sönüp gitmesine eseflenirler. Onların sözlerinde öyle bir eda vardır ki, bu sanat kolunun ölümünde hepimiz kendimizi kabahatli görür gibi oluruz; sanırız ki, elbirliğiyle biraz himmet edilse, bu tiyatro nevi eski şaşaası ile yaşamakta devam edecektir.
Tulûat tiyatrosunu modern sanat hareketlerine bağlamak isteyenler de vardır. Bunlara göre, hakikî tiyatro tulûat tiyatrosudur; tekniğe ehemmiyet vermeyen, aktörü tamamıyla serbest bırakan bir tiyatro anlamı en yeni, en ileri sanat görüşünü ifade eder. Daha ilk bakışta görülüyor ki tulûat tiyatrosu meselesinin günün davası olan iki cephesi vardır. Birincisi: bu sanat ölüyor, ölmemelidir, İkincisi: ölmemelidir, çünkü, hakikî temaşa sanatı bundan ayrı bir şey değildir.
Bu meseleler ortaya sık sık atılıp münakaşa edilmekle beraber, üstünde ciddî olarak durulup düşünülmüş müdür? Yazık ki hayır... Tulûat tiyatrosu, bir bakıma tiyatro tarihî araştırmalarını ilgilendirdiği gibi, bir bakıma, halk temaşası tetkikleri konusuna girer. Halk edebiyatı ve sana- ti (geniş manasıyla folklor) mevzularının ilmi yollardan incelenmesi tarihi, memleketimiz için, o kadar eski bir ilim geleneğine sahip değildir; bu ilim kolunda herhangi bir mevzu için, çekinmeden, henüz pek az şey yapıldığını söyleyebiliriz. Fakat bütün diğer halk sanatlarına baka en az üzerinde durulmuş olan tulûat tiyatrosudur; bunun neticesi, bu halk tiyatro çeşidi üzerinde söylenen sözler, havada pala sallamak, havada su döğmek kabilinden oluyor. Halkevlerimizde çeşitli folklor mevzuları üze-rinde, ufak tefek mahallî çalışmalara rastladığımız halde, bir tek insan çıkıp da tulûat tiyatrolarını ele almış değildir. İstanbul, en eski tulûat sah-nesi geleneğini yaşatmış) bir şehrimizdir, son yıllara kadar, gün günden sönükleşse de, tuluat oyunları kış gecelerinde İstanbul ve Üsküdar, Beşiktaş gibi «tam bir modernizm» merhalesine henüz erişmemiş semtlerin eski tiyatro binalarında, yazları hem bu semtlerin, hem de sayfiyelerin açık hava sahnelerinde sanat ve maharetlerini gösteren tulûat kumpanyaları eksik değildi; bugün bile hal böyledir... Ama, İstanbul şehrinin halkevlerinden hiç birinde bu halk temaşası üzerinde hiç olmazsa, son mümessilleri ölüp gitmeden, ileride bunlar üzerinde tetkikler yapacak olanlara bilgi toplamak endişesiyle olsun, en ufak bir çalışma belirtisi görülmedi. Halbuki, tulûat tiyatrosunun - eğer varsa - değerini, ve geçmiş zamanlarda olsun, bugün olsun bunların, cemiyetin fikir ve sanat hayatında gördükleri vazifeyi belirtmek için, bunların yapılarım, tekniklerini, çeşit ve şekillerini tasvir eden yığın yığın eserlerin şimdiye kadar hazırlanmış olması beklenirdi.
Tulûat tiyatrosunun bu bahtsız-lığı, herhalde onun, iki ana ilim ve sanat mevzuunun arasında bulunması, âdeta melez bir çeşit olmasından ileri geliyor. Tiyatro tarihi ona dokunmadan geçiyor, çünkü «Tulûat» tiyatro değildir, metni yoktur; orta oyunu ve Karagöz üzerinde duran folklor onu kendi araştırmalarının dışında bırakıyor, çünkü «tulûat» tiyatrodur, atalardan miras bir geleneğe bağlı değildir.
Halbuki, Türk tulûat tiyatrosunun hem tiyatro tarihinde hem de folklor tetkiklerinde yeri olmak gerekir. Tulûat, ne denirse densin, tiyatrodur. Bize Avrupa’dan gelmiştir; şüphesiz bize Avrupa’dan metinli, rejisörlü, plânlı tiyatro geldi, fakat Avrupa halk sanatları içinde de tulûat tiyatrosu vardır; İtalyanların «Teatro del Arte» leri, ve bütün panayır tiyatroları gibi... Bizim Tanzimat sonrası artistlerimiz, tiyatronun Avrupa’daki bu «halk işi» tarafını sezdiler; öte yandan, Türk halk temaşasının «orta oyunu» dediğimiz kolunun tulûat tiyatrosu ile temasa gelmemesine karşılıklı tesirlerin kendini göstermemesine imkân yoktu. Türk tulûat tiyatrosunun orta oyunu ve onunla yakınlık gösteren, cansız temaşa sanatlarının (kukla ve Karagöz gibi) Avrupa tiyatrosu ile – hususu ile bunun komedi çeşidi ile - aşılanması neticesinde, son belirli karakterini aldığı inkâr edilemez. Naşid’in ve Kel Hasan’ın hem tulûat aktörü hem de orta oyuncusu olması, bir tesadüf eseri değildir, bu oyunlarını birbirine olan yakınlıklarını ve birbirine olan tesirlerini gösteren bir vakıa olarak görülmek gerektir. Tulûat oyunlarının, komedi olsun, dram olsun, hemen hepsinde rastladığımız «taklit» sahneleri, Türk halk temaşa sanatlarının, meddahtan tutun da orta oyunu, karagöz ve kuklaya kadar, hepsinin en mühim vasıflarından birini verir; bu, Osmanlı imparatorluğunun başşehrinin, İstanbul’un, çeşitli milliyet tiplerini, maddî ve manevî karakterlerde teşhir ve onları mizah unsuru yapma temayülünün bir ifadesidir. Komedilerde bunun için bir vesile bulunması kolay anlaşılır. Fakat halk tiyatrosu hayatta olduğu gibi, sahnede de sadece ciddî ve ağır, bazen hüzünlü hatta acıklı sahneler içinde seyirciyi, ta oyunun sonuna kadar bunaltmanın doğru olmayacağı düşüncesindedir. 20 sene kadar evvel, rahmetli Naşid’in Şehzadebaşı’ndaki o zamanki adile Millet Tiyatrosu’nda bir oyununu hatırlarım. Bu bir dramdı. Ve şahısları, şapkalı, insanlardı. Markiler, kontlar, mösyöler ve madamlar ciddî bir mevzuun plânı içinde rollerini yapıyorlardı; ağlayan, sızlayanlar, ölenler öldürenler eksik değildi. Bir aralık Naşid, bu şapkalı insanların araşma, yıldızdan düşmüş bir mahlûk gibi, «Anadolulu uşak» (ibiş) kıyafeti ile giriverdi. Seyirciler bir an için eserin trajik vasfını unuttular; şimdi mühim olan Naşid’in komiklikleri idi. «Komiki şehir» bütün tiyatro kaidelerini alt üst etti, bir saat kadar, dramı komediye çevirdi; bütün mahalle halkının, bakkalın, kömürcünün, kasabın, eskicinin taklitlerini yaptı... Sonra, yine oyun eski seyrinde devam etti. Son sahnesine kadar... Son sahnede komiki şehir, bu sefer omuzunda davulu ile belirdi: Bu, belki asıl eserin plânı hilâfına olarak, piyesin sonunu tatlıya bağlayan, birbirlerine kavuşması hayli güç bir hal almış olan sevdalıların düğününü ilân ve seyircileri de ertesi geceki oyuna davet için sırtlanmış davuldur. Komik unsurun bu müdahalesi, Türk halk temaşasının en mühim karakterini verir. Karagöz oyunlarında Ferhad ile Şirin mevzuu da tıpkı Naşid’in bu oyunundaki cilveleri gösterir. Biz Sasanî devri hükümdarı Hüsrev Perviz’in zamanından ve muhitinden, bir İstanbul mahallesinin neşeli sakinlerinin - Karagöz, Hacivat, ve arkadaşlarının - muhitine geçiveririz.
İşte, tulûat tiyatrosunun uzun zaman yaşaması onun, kendisiyle çağdaş diğer halk temaşa sanatlarının hüviyetlerine bürünmüş, onların aşısı ile aşılanmış olmasından ileri geliyordu. Son yıllarda tulûat tiyatrosunun rağbetten düşmesini, halkımızın eski sanat ananelerine karşı biganeliklerine, aydınlarımızın ve sanatı koruma mevkiinde olanlarımızın kadir bilmemezliklerine, yüklemek kolay olabilir, fakat bu, meseleyi çok üstünkörü görmektir. Tulûat tiyatrosunun ölümü - yahut ta can çekişmesinin - asıl sebebi cemiyetin, maddî hayatında olduğu gibi, kültür ve sanat görüşlerinde de beliren derin değişmelerdir. Geçen yaz İstanbul’da, açık hava sahnelerinde yeniden tulûat oyunlarını görmeye gittiğim zaman, bunu daha iyi anlamam mümkün oldu. Artık kumpanya müdürleri, oyunlarının başında, modern danslar, varyeteler, meselâ «alabanda» revüsünün taklidini yapan bazı numaralar eklemek mecburiyetini duyuyorlar. Dahası var: tulûat tiyatroları artık programlarını yalnız tiyatro temsillerine hasredememektedirler: oyunun başında muhakkak bir film vardır. Sinema o kadar hâkim olmuştur. Neticede, «eski komiki şehir» ve arkadaşları 30-45 dakikalık bir zamana bütün sanatlarını, âdeta bir çeşni gibi, sıkıştırıyorlar. Ve böylece, temaşa sanatının mihveri olmaktan çıkıyorlar, bugün geçim kaygısı, onları sadece bir eğlence yeri müdürü olmaya mecbur etmiş bulunuyor.
0 notes
Text
NEDEN WING CHUN (WT)?
Her savunma sanatı özeldir, kendine özgüdür ve değerlidir. Savunma sanatlarının felsefesinde mütevazilik, alçakgönüllülük, sükunet, bir arayış yatar. Bu anlamda her bir sanat diğerleriyle benzeşir. Savunma sanatları bir anlamda da kişinin kendisini ve diğerlerine ifade biçimidir. Bu manada bir tür bakış açısıdırlar. Ancak bakış açısı değiştiğinde bakılan şey de değişir. WT ve diğer sanatlar; Bruce Lee’nin dediği gibi kişinin kendisini ifade etme tarzıdır. Bu itibarla savunma sanatlarını üstünlük kriteri noktasında sıralamaya tabi tutmak yanlıştır. Keman da iyidir piyano da iyidir. Aynı notaları kullanmalarına rağmen farklı ses çıkarırlar fakat ikisi de dinleyeni mutlu eder. Üstünlük sanatta değil sanatçıdadır. Başka bir metafor kullanırsak, kukla iyi ve/ya farklı olabilir ya da olmayabilir, ama yetenek kuklacıdadır. Arzulanan hem kuklanın hem de kuklacının iyi olmasındadır. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır; önemli olan yoğurdu dökmeden yemektir. Savunma sanatlarını öğreten hocalar kamuya bir hizmet sunmaktadırlar. Bu hizmetin içinde, kendini savunma ve/ya savaşma yanında; sağlık, güvenlik, hayat bilgisi, öz güven de vardır. Genelde savunma sanatlarında bir sistem vardır. Bir kısmı ise sonludur, pakettir. WT ise yaşayan bir organizma, dipsiz bir kuyu, sistemsiz bir sistemdir. Onu başarılı bir şekilde icra eden pratisyen sayısı kadar da varyasyonu vardır. 400 yıl önceki WT ile bugün yapılan WT de farklıdır. Hatta WT hocalarının öğrettiği müfredat bile farklılıklar içerebilmektedir. Ancak çekirdek, öz, prensip, ilkeler aynıdır. Sunum farklıdır. Aynı tiyatro gibidir. Farklı oyuncular, aynı oyunu sunarlar. Fakat bazısı rolünü oynar, diğerleri role bürünür, bir kısmı da rolle bütünleşir hatta sanki kendini oynuyordur, rol olurlar; rolü ve oyuncuyu ayırdetmek zordur. Fakat oyun aynı olmakla beraber, performans farklıdır. Amaç rolü gerçeğe (doğaya, doğala) en yakın oynamaktır. Yani rolle fiziken ve mental olarak bütünleşmektir. Yim Wing Chun, Yip Man, Bruce Lee, Leung Ting, Keith R. Kernspecht, Sergio Ladarola, Gary Lam, William Cheung, Salih Avcı, Emin Boztepe, Didier Beddar ve ismini sayabileceğimiz yüzlerce belki de binlerce Sifu. Hayatlarını bu spora adamışlar. Hiçbiri diğerinin aynı değil, çoğu birbirinin hocası veya öğrencisi; aynı sanatı icra ediyorlar ve fakat farklı yorumlarla. Her birinin tekniği birbirinden bazı noktalarda farklıdır. Ancak hepsi çok iyiler, sanatı çok iyi icra ediyorlar. Hepsi kendi çapında bir numara. Dünya’da yüzbinlerce kişinin WT yaptığı bilinmektedir. WT’nin bu kadar popüler olmasının sebepleri vardır. Öğrencileri hocalarını örnek alıyorlar. Doğa, tanım gereği dengededir. Bu dengeye dışarıdan bozucu anlamda müdahale olabilir, ama işleyiş gereği doğa da bozulan şey dengeye meyleder. Doğa ying-yang prensibine göre çalışır. Nitekim Wing Chun’da da teknikler yin-yan prensibine göre cereyan eder. Bu nedenle ilk üstadlar etkin, hızlı, basit, etkili, pratik, bilimsel, değişime ve gelişime açık, çabuk öğrenilen, maymuncuk gibi her kapıyı açan ve şartlara göre olumlu sonuç veren bir savaş veya savunma ve/ya saldırı sanatı geliştirmişlerdir. Wing Chun bir anahtar değildir. Adeta bir maymuncuktur. Her soruya bir cevabı vardır. Bu cevaplar optimumdur, yani etkin ve en iyi sonucu verendir. Bir başka deyimle prensiplere göre davranıldığında en iyi sonucu veren özelliği vardır. Uygun hareket edildiğinde hedefe kilitlenmiş bir roket misali sonuç verecektir. Wing Chun’un tarihi 400 yıl kadar önceye gitmektedir. WT yıllar boyunca hızla duyulmuş, benimsenmiş ve yayılmıştır. Yip Man, öğrencileri ve bu öğrencilerden Bruce Lee sayesinde, sanat çok popüler olmuştur. Bruce Lee de bu sanatı öğrenmiş, kendine göre de bir yorum getirmiştir (Jeet Kune Do: Intercepting Fists). Ancak özü, çekirdeği korumuş sadece Wing Chun’a yorum getirmiştir. Wing Chun durağan değil, dinamik, gelişen, yaşayan, evrimine devam eden bir savunma sanatıdır. Müsabaka sporu değildir. Olmasında da bir sakınca yoktur; olabilir de. Hatta başka dallardaki müsabıkların altyapısında çoklukla WT de vardır. WT; Temel Prensip, İlke ve Kurallarını korumaktadır. WT, iki katmandan oluşmaktadır; Çekirdek ve Dış Katman. Çekirdek orijinal yapıdır, temeldir. Dış katman ise, bu temel üzerine inşa edilen binadır veyahut o çekirdeğe dayalı değişen kısımdır. Bunu değiştiren başarılı icracılardır. Bu bina icracılar sayesinde zamanla gelişmekte, değişmektedir. Ancak temel aynıdır. İşte bu özelliği sanatı, diğer sanatlardan ayırır. Ebatları belli, alet kutusuna sıkıştırılmış bir paket değildir. Öğrenimi de kolay değildir. Emek gerektirir. Limitsizsinizdir bu spor dalında. Wing Chun’da Prensipler, Formlar, Stiller, Teknikler, Driller vardır. Formlar açık el olan ve olmayan olmak üzere aşağıda verilmiştir.
Siu Num Tao (1. Form)
Chum Kiu (2. Form)
Biu Jee (3. Form)
BCDF (Kılıç Formu)
LDBKF (Uzun Sırık Formu)
WOODEN DUMMY FORM (Tahta Adam Formu)
STICK (sopa), KNIFE(bıçak), ARM(silah), ROPE(ip), CHAIN(zincir), POLE(sırık) ve Bunların birbirlerine ve çıplak ele karşı savunma ve saldırıları)
Yukarıda sayılanlardan bir kısmı Özel kuvvetler, Polis ve Asker gibi Güvenlik Birimlerine de öğretilmekte, bir kısmı ise öğretilmemektedir. Bu formlar temelde yer alır ve üst seviyelere çıktıkça sırlar ve yorum başlar. Bunlar edinilebilir ve/ya keşfedilebilir. Wing Chun’da 5 mesafe vardır;
1. Tekme 2. Yumruk 3. Diz-Dirsek 4. Tutma-Bükme-Atma 5. Yer Dövüşü Bu özelliği nedeniyle kendisi dışındaki birçok savunma sanatının özelliklerini de bünyesinde ancak, kendi prensiplerine göre barındırır. Yukarıda da söylediğimiz gibi her savunma sanatı özeldir, kendine özgüdür, değerlidir. Bu anlamda WT’de bazı araçlar diğer dövüş sanatlarıyla ortaktır. Ancak bunların nasıl kullanılacağında farklılık vardır. Bu araçlar WT’de optimum, etkin bir şekilde kullanılmalıdır, kullanılmaktadır. Bir başka deyimle üretim sürecine sunulan girdilerde bazı benzerlikler vardır, ancak sonuç farklıdır. En kısa zamanda maksimum, en iyi sonuç üretim sürecinin çıktısıdır. Yanı minimum maliyet maksimum fayda. Şimdi iktisadi kavramları bırakalım, sadede gelelim. İki nokta arasındaki en kısa mesafe düz bir çizgidir; Bu prensip, en kısa zamanda yumruğun hedefe uygun açıdan vurulduğunda maksimum etkiyle varması demektir (motion of economy). Gelene yol ver, güce direnme, yönlendir (redirect the power). Bu prensip boy, yaş, cinsiyet, cüsse, ağırlık önemli olmaksızın rakiple mücadele edebilmek anlamına gelir. Direk ol, dolambaçlı yollarda dolaşma. Bu hayatta da sporda da geçerlidir. Doğru yapıldığında rakibin yapacağı bir şey yoktur. Yol açıksa ilerle, rakip gelmeden sen orda ol. Bunlar kavgayı kazanmak için hayatidir. WT nedir? WT emek-saattir, kendini ifade etmektir, disiplindir, azimdir, ilerlemektir, terdir, hayatı anlamaktır, güvendir, cesarettir, korkudan korkmamak ondan beslenmektir, insan vücudunu tanımaktır, doğanın işleyişini, doğanın ve ben’in sınırlarını ve sınırsızlığını izlemek ve farketmektir. WT öte yandan paylaşmak, dostluk, güvenmek, ekip olmak, kararlı olmaktır, düz yürümektir, belki yeniden yönlendirmektir, hedefe optimum bir şekilde varmaktır, gereksizi atmaktır, pratik olmaktır, gerçekçilik ve bilimselliktir, araçları etkin, verimli, ve yeterli kullanmaktır. Yani iktisat teorisindeki çok bilinen; ekonomide pareto optimumda olmaktır. Hayatın bir alanında öğrenilen şeyler, diğer alanlarda da geçerlidir; Örneğin, dürüst olmak, bir şeyi sevmek veya severek yapmak, işini ciddiye almak, özenli olmak, disiplin, güven, basiret; hem özel yaşama hem de profesyonel yaşama uyarlanabilir. Türkiye’de geçmişte bir söylem vardı; Türkiye’nin, Türk insanının marka yaratmadığı söylenir çeşitli platformlarda. Bu doğru değildir. Dünya’da kavga sanatlarında bir marka olan WT, Türkiye adına da bir marka olmuştur. Değerli Hocalarımız Salih AVCI, Emin BOZTEPE bu savunma ve/ya saldırı sanatını hem ülkemizde hem de dünyada Türk Markası haline getirmişlerdir. Bu sadece WT’yi icrada değil, ona farklı bir katkı yaparak, yorum getirerek de (Avcı Sistemi, Boztepe Sistemi) olmuştur. WT yeniliğe, katkıya, değişime de açık bir sanattır. Örneğin, Akademik yaşamda doktora ne ise 12. Dereceden sonra WT Teknikerlik ve devamı da odur. Doktora çalışmasında, bilime katkı ve/veya mevcuda farklı bir yorum beklenir. WT’de de ilerledikçe bu gerçekleşmektedir. Öğrenci sadece alıcı, öğrenen değil bir noktadan sonra aynı zamanda üreten, farklı yorumlayan, gereksizi atan gerekeni ilave eden olmaktadır. WT’de yukarıda da bahsedildiği üzere prensipler, ilkeler çekirdeği oluşturmaktadır. Araçlar; formlar, driller, teknikler vd’dir. Amaç en iyiye, mükemmele varmaktır. Bu sanatı yapan, etik değerler ve insan kalitesi açısından asgari değerleri taşımalıdır. Sisteme yakışmayan kişilere bu sanatı öğretemeyiz. Bir pratisyen sanatı kötü niyetle kullanırsa aramızda barınamaz. Amacı dışında kullanılması da tasvip edilmemektedir. WT aslında kendi başına bir okuldur. Öğrenilen her şey hayatın diğer alanlarıyla kesişmektedir. Atalarımızın söylediği gibi, insan yaşadıkça yaşlandıkça; olur, aslına döner. Aslında WT yaparken de aslımıza yani doğaya dönüyoruz. Arayış da doğalı, doğayı bulmaya yöneliktir. Gerçek WT öğrenimi 12. Dereceden sonra başlar. Çünkü yapılan hareketlerin gerçek anlamı ilerledikçe ve daha iyi anlaşılır. Aslında bazı üstatların söylediği gibi, WT öğrenimi dil öğrenimine benzer. Önce alfabe harfler, sonra heceler, kelime, cümle, paragraf, yazı, kompozisyon, kitap vs. Dil öğreniminin de sonu yoktur. Aynı şeyler WT için de geçerlidir. Yabancı bir dili tam öğrenmek diye bir şey çok zordur. Ama dili iyi kullanmak, ona hakim olmak, kendimizi en iyi ifade etmek, amaç budur. Üstelik bu sanat genç, yaşlı, çocuk, kadın, erkek hepsi tarafından icra edilebilir. WT kişiye ne kazandırır? Emek vermeyi, kendine güvenmeyi, ortak bir amaç için azimle çalışmayı, disiplini, paylaşmayı, bir konuya yeterince odaklanmayı, ekip çalışmasını, bir hedefe yürümeyi, zorlukları aşmayı, dostlukları koruma ve geliştirmeyi, özenli basiretli olmayı, çalışarak elde etmeyi ve bunu korumayı, kendini ifade etmeyi, doğayı, hayatı ve insan vücudunu daha iyi tanımayı sağlar. Prensipleri hayatın diğer alanlarında da geçerlidir. WT’de Öğrenci dereceleri, Tekniker Dereceleri ve Sifuluk vardır. 12 öğrenci derecesi vardır. Her yıl seminerler yapılmaktadır. WT’de ilerlemenin sonu da yoktur. Bir başka kural da şudur; “The skill is the rank, the rank is not the skill.” Yani kıdem (derece/rütbe) yetenek değil, ama yetenek kıdemdir/rütbedir, yani çalışmak ve elde edileni korumak gerekiyor. Basitlik, etkinlik, bilimsellik, pratiklik, gerçekçilik, prensip ve ilkeler onu diğer sanatlara kıyasla farklı kılmaktadır. Bu durum, sanata kalite ve marka değeri kazandırıyor. Diğer bir konu ise, telaş, acelecilik öğrenmeyi geciktiriyor. WT’de ilerlemede kısa yol yok. 6 ayda Bruce Lee olamazsınız; Uzun bir yoldur. Bununla birlikte yatkınlık da önemlidir. Çok çalışmak, sindirmek ve uygulamak, partnerli çalışmak ilerlemeyi hızlandırıyor. “Festina Lente” yani yavaşça ilerleyelim. Parça parça çalışalım. Bütünü parçalayalım, parçaları birleştirelim. Tüm araçları kullanmak önemli (dummy, partner, farklı kişilerle çalışmak, modern ve geleneksel çalışma pratiklerini denemek, vd). Özellikle farklı icracıları izlemek, onlarla çalışmak bakış açısını zenginleştiriyor, etkinliği artırıyor. Bir noktaya kadar düşünmek, sonra düşünmeden doğal olarak hareketleri yapmak; önce beyne öğretmek sonra kasa öğretmek, sonra sinirlere öğretmek, sonra da düşünmeden doğal olarak içten gelerek (inherently) sanatı icra edebilmek; süreç böyle işliyor. Tabiki doğa kuralları burada da işliyor. Diğer bir konu da, WT’de kişinin bir yanı daima öğrenen konumunda. Sürekli de kişinin kendisini bilemesi, yani çalışmayı devam ettirmesi gerekiyor. Bu anlamda WT, jimnastiğe benzetilebilir. Öğrenciyi yani ham bir maddeyi alarak sabırla, özenle işlemek ve birbirinden farklı ürünler, nihai çıktılar ortaya çıkarmaktır olay. Bu nihai çıktılar da üretim sürecini aynen devam ettiriyorlar. Tam bir usta-çırak ilişkisi. Hocasını geçmek ve kendisini geçen bir öğrenci yetiştirmek; amaç budur. Halihazırda WT öğrenen ve öğretenlerin; sosyal, kültürel, kişisel ve her türlü özellik, yapı ve kompozisyonlarına bakıldığında da, tablonun bu sanata ayrı bir değer kattığı aşikardır. Neden WT? Çünkü WT sokakta, kavgada, hayatta çalışmaktadır. Şık hareketler, geometrik şekiller, Hollywoodvari hareketler, kavga pozisyonunda hareketsiz duran öğrenciler üzerinde gösterilen teknikler, ütopik, dengesiz ya da temelsiz teknikler, driller; Savunma sanatı? Hayır. Savunma sanatı değil. WT bu sayılanlar değil. WT, daha çok saldırı sanatı. Pasif değil, aktif. Ütopik değil, gerçekçi. Paketvari, statik değil; dinamik. Tanımı belli alet kutusu değil, laboratuvar. Duran değil yaşayan, gelişen, değişen, evrilen. Bekleyen değil, uygun şartlarda saldıran. Her soruya cevabı var. Her kapıyı açan, maymuncuk gibi. Gerçekçi, etkin, hızlı, basit, etkili, pratik, bilimsel, değişime ve gelişime açık, aktif, çabuk öğrenilen, aktif…….Hangi bir özelliğini sayalım. Savunma sanatı mı? Saldırma sanatı daha uygun. Rakip saldıracak, ben bekleyeceğim ve saldırdığı organa blok uygulayacağım ve sonra da rakibe vuracağım; Bu savunma sanatı olabilir. Ancak WT bu tarz bir şey değildir. Bundan fazlasıdır. Benim ilk hedefim savunmayı beklemek değildir, kendimi koruyup rakibi hemen bitirmektir. Savunma tabiki öğrenilmelidir. Ama öğrenciye sadece savunma öğretmek yetersizdir, samimi gerçekçi değildir. Sinema için koreaorafi çizmiyoruz. Sokakta kavga saniyeler içinde biter. En iyi savunma saldırıdır ya da rakip gelmeden işi bitirmektir. İşte WT budur. WT sistemsiz bir sistem, stilsiz bir stildir. WT, girdiği kabın şeklini alır. WT’yi icra edenler de söylendiği gibi bu sanata değer katar. Zanaat olarak başlar, sanat olarak devam eder. İşte bu sebeplerden WT.
Dr. Sedat Yetim 2. Kademe WT Antrenör, WT 2. Tekniker Derecesi Öğretim Görevlisi
0 notes