#konuşamayanlara
Explore tagged Tumblr posts
Text
Sevilmenin bedeli göz yaşları mı? Neden seven ve sevilmeyi ilk kez tatmışken bırakmak zorunda kalır bedel öder. Biraz mutlu olmak benimde hakkımdı ve benim gibi olanlarında hakkıydı neden bu hak elimizden alınıyor ki. Biraz sevgi görmek için günlerce aylarca göz yaşı dökmek zorunda bırakılıyoruz ki. Herkesin "takma kafana, bu mu derdin" gibi söylemleri daha çok yaralıyorken anlatamadıklarımız oluyor ve bu anlatamadıklarımız içimizi bir kurt gibi kemiriyor, yavaş yavaş yok ediyor. İnsanlar bunları görmezden geliyor. Sizcede ağır değilmi anlatamamak, iyileşememek ne kadar varız ki bu dünyada bir dakika sonramızın garantisi yokken neden üzmeye devam ediyorlar. Aşmayacağımız sınırları aşmamızı bekliyorlar. Aşamıyorum, aşamayacağımda ama bunu anlamak yerine üzerime gelmeye devam ediyorlar zorlanıyorum. Zorlanmak istemiyorum.
1 note
·
View note
Text
Görüyorum. Herşeyi görüyorum bu yorgun gözlerle. Herşeyi görmeseydim keşke ama görüyorum maalesef. Bu da bana verilen bir ceza sanırsam. Herşeyi görmemek, gördüklerimden dolayı da üzülüp, param parça olmamak isterdim ama elimde değil, duygularım ön plana çıkıyor bu durumlarda. Ruhum okşanıyor, gururum ayaklanıyor olduğu yerden ama ne fayda, yorgunluk ön plandayken. Lambam açık yazıyorum yine gördüklerimi, tek beni dinleyen kendim olunca. Bakıyorum pencereden dışarıya göremeyenlere, duyamayanlara, konuşamayanlara bakıyorum. Belki çok ağır geliyor ama yine de şükretmekten kaçınırsam daha ağır cezalandırılırım diye korkuyorum. Bir daha asla görememekten korkuyorum. Dinlemeyenlerin olduğu bu yerde gördüklerimi dile getirememekte bir ızdırap. Fakat elimde değil, sözcükler uçuyor, gördüklerim kazınıyor beynimin her köşesine. Ben görmekle, onlarda duymamakla cezalandırılıyor sanırsam ama birşey eksik burda en azından biraz duygu.
2 notes
·
View notes
Text
Halasgargazi’de birkaç çiçekle sohbet ediyordum o gün; Gezi çoktan başlamıştı. İmla hatalarımızı alıp aralarına katıldık o çiçeklerle.
“Bütün bunlar si asi oğlum, si asi” diyordu annem.
Çıldırmış notalarla tanıştığım o gün usulca çekilip gitti hayatımdan başkası olmayı beceremeyen aşırı mutlu sözcükler. Uçurumsu derinliklerin şöleni kaldı belleğimde. Çiçek hikâyeleri anlatıcısı elinde yüzünü siyaha boyamış irislerle hiç ayrılmadı peşimden. Oysa uygun bir isyan alıp dönecektim.
Bütün gücümle bana bağırdım: Yıllar sonra mendili anladım da takvimler niye kanar, Edip Abi?
Mavinin maviliğinden utandığı bir ülkenin her yerinde ölülerin dolaşması mıdır takvim?
Sadece birkaç korku alıp dönecektim. Halaskargazi’li bir sardunya omzuma dokunup huzursuzluğumdan özür diledi. Evden yeni çıkmıştım. Çıktığımda annem kendini fakirlik sanıyordu. Fakirlik anneme bilimsel açıdan yükseklik kazandırıyor. Annem duvara iğneyle pencere dikerek sağlıyor yaşlılığını.
Kremalı Nurjuvazi ve kul koleksiyonu çağı; bulantının en ağır yaşandığı.
Vicdanın içine ayakkabılarıyla giren elle çizilmiş adamların çürümüş ruhları trafiği tıkıyor yüzyılın bu saatlerinde. Başımı kaldırıp yaratılışa(!) bakıyorum. Kırışık fısıltılar düşüyor tepeme; gerçeğin çölüne hoş geldin.*
Muhterem yalnızlığım; Kardeşim benim. Bana bir şey olursa seni affet.
Az önce düşümü alıp çıktım kendimden. Tanrı sağır gökyüzünün elbiselerini yeni yıkamıştı.
Yüzümde notasını kaybeden iki mimik, zor koşullarda düşünceyi sevdirmeye çalışıyordu. Hemen dönecektim yokluğum fark edilmeden. Kalbime topuklu ayakkabılarıyla giren kadınları geri verip hemen dönecektim. Halaskargazi’li bir gardenya göz kırpıp birkaç günlüğüne kiralık güneş istedi hatırlatmanın karnını doyurmak için. Oysa sıradaki direnişi, sevip de konuşamayanlara götürüyordum.
Unutuş etrafımda dolaşıp duruyor. Onu görmezden gelip beni sevmesine izin vermiyorum. Yüz hatlarıma yeni taşınan; kardelen, hercai ve açelya sıradaki şarkıyı henüz kime armağan edeceğini bilmiyor.
Az önce çıktım kurduğu sofrayı kaldırmayı unutan evrenden. Kendimi alıp hemen dönecektim. Kavgayı yeni öğrenmiş çocuklarla şakalaştım. Faşizmi kaldırıma yatırmış kulağına ölçüsüz begonya takıyorlardı.
Sokaklar katarsis satıcılarıyla dolu. Zaman ağaç dallarından falçata yapıp bileklerini kesiyor. Yoksa bir takvim niye kanasın ki?
-Hey sen! izin almadan bir şey mi düşündün? -Hayır, sadece çiçeklerle sohbet ediyordum -Düşündüğünü gördüm, itiraf et!
Sonra ameliyatlı yerime vurdu polis sınırsız yetkisiyle Ameliyatlı yerim; Yaşamımı aldırdığım yer.
“Evet, anne haklısın!” Bütün bunlar si asi.
#gezi#mayıs#haziran#çiçek hikayeleri anlatıcısı#ali ismail#diğerleri#isyan#isyan çiçeklerden başlar#geziye selam
8 notes
·
View notes
Text
Göremeyenlere bakıyorum
Gördüğüme şükrediyorum
Yurüyemeyenlere bakıyorum
Yürüdüğüme sükrediyorum
Konuşamayanlara bakıyorum
Konuştuğuma şükrediyorum
Sonra sana bakıyorum
Sevgilin olduğuma sükrediyorum
Nasıl şükrediyoruuum
Nasil şükrediyoruuum.
1 note
·
View note
Text
Merhaba sayın okuyanlar;
Bu günkü yazımız;
sevipte kavuşamayanlara, kavuşupta sevemeyenlere, kuponu tek maçtan yatanlara, kuponu tuttuğu halde kuponu yatırmayanlara, cebinde son sigara parası olanlara, son sigarasını sevdiğinin resmine bakarak içenlere, sevdiğinin gözünün içine bakarak gitme diyebilenlere, sevdiğinin gözlerine bir kere bile bakamayanlara, seni seviyorumlara, seni sevmiyorumlara, nereden tanıdım seni am*nakoyayımlara, telefonun başında numarasını çevirmeye götü yemeyenlere, telefonla arayıp konuşamayanlara, sesini duyup kapatanlara, sesini duyup seni çok özledim dön diyenlere, dönmeyenlere, geri gelmeyenlere, gidenlere, gideceklere, en lakırdı mekanda kadeh kaldıranlara, kadehi kıranlara, içipte kusanlara, sigara saranlara, sıla dinleyenlere, sezen aksu ile uyuyanlara, hepinize kocaman bir eyvallah..
biliyorum şu an mutsuzsunuz. hayat çok boktan naralarını atarken yukarıda adı geçen betimlemelerden en az 1 tanesini kendi adınıza seçip bu yazının sonunu bekliyorsunuz. mutlu olsaydınız, bu yazının asla bu kadarına inmezdiniz. o halde, biraz daha inin..
Aynı sorunları, aynı acıları yaşamış insanlarız. Terk edilmiş, aldatılmış , kandırılmış .. Sevmiş ama sevilmemiş, seveni de biz sevmesini becerememişiz. Kardeş dediğimizden darbe yemiş, hatta sevdiğimiz insanla el ele bile görmüşüz. Gecelerce uykusuz kalmışız hiç değmeyecek insanlar için. Şeref yoksunu insanlara ise kadeh tokuşturmuşuz. Ağlamış, göz yaşı dökmüş, kendimizi harap etmişiz zerre kıymet bilmeyenlere. Doğrusunu bildiğimiz yalanlara, sırf biraz daha yanımızda kalsınlar diye inanmışız. Kırılmışız. Ama yine de ses çıkarmamışız. Sevmişiz. Sebepsiz. Çıkarsız. Yalansız. Aslında en güzel biz sevmişiz. En çok biz. Ne fedakarlıklar yapmışız. Ne çok özlemişiz. Ne hayaller kurmuşuz da derinliğinde boğulmuşuz. Yine de arkasından kötü laf etmemişiz. Peki değdi mi??
1 note
·
View note
Text
SPORCULARDA ÖRNEK ALMAK ve ETK��LERİ
Hemen hemen hepimiz küçük yaş grupları ile çalıştık ve o yaş gruplarında çalışarak tecrübe edindik. Çocukların nelerden hoşlanıp hoşlanmadığını , nasıl iletişim kurduklarını , kendilerini nasıl ifade ettiklerini , nelere güldüklerini , kimi nasıl örnek aldıklarını , davranış değişikliklerini vb. bir çok konuyu gözlemledik.
Bugün , bu başlıklardan ''örnek alma'' konusu üzerinde tartışalım...
Kaliteli Futbol Eğitimi
Şimdilerde bir çok futbolcu adayı , önceki döneme göre değişik davranışlar göstermekte. Ülkemizdeki bir çok yaş grubunun farklı kültürleri taklit etmesi ve bunları alışkanlık haline getirmesi artık alışılagelmiş durumda.
İşin enteresan yanı , sadece küçük yaş gruplarında değil , büyük yaş gruplarında da bu örnek alma ve ona göre davranış sergileme durumu mevcut. Bu da en çok aslında küçük yaş gruplarını etkilemekte.
Televizyonda gördüğü bir aktörden gördüğünü yaşamına dahil eden ebeveyn ,gerek konuşması , gerek davranışları ile çocuklarını etkilemekte. Çocuklar da televizyonda gördüğü ya da arkadaşlarında gördüğü giyinme tarzını , konuşma ve yazışma üslubunu taklit etmektedir.
Çocuklarda taklit etme ve rol model alma becerisi 1 yaşından itibaren gelişmeye başlar. Bu durumdan yola çıkarak , oyuncuların arkadaşlarını ve sosyal medya ya da TV'de gördüğü her şeyi / ilgisini çekenleri taklit etmesi doğaldır.
Ama en önemlisi kimi , neyi , nasıl örnek aldığıdır...
Benim gözlemlerimden yola çıkacak olursam ; oyuncularımın çok değişik davranışlar sergilediğini sizlere rahatça yazabilirim. Mesela ; saç stili - giyimi - koşuş şekli - topa vuruş şekli - gülmesi - yazışması gibi bir çok başlığı yazmamda sakınca olacağını sanmıyorum.
Bir oyuncumun saçını tamamen beyaza boyadığını gördüm. Ya da her şut ve pas atışından sonra şort ya da eşofmanının paçasını çeken oyuncum da var. Telefonu ile ilgilenen oyuncularımın , savaş oyunları oynadığını ya da küfürlü videolar izleyip gülüp eğlendiğini ve aynı jargonla konuşmaya başladığını da gözlemledim.
Oyuncuların telefon tutuş şekilleri bile değişebiliyor.
''slm hcm , nslsnız'' diye mesajda gelmedi değil..
Kaliteli Futbol Eğitimi
Bu kadar davranış değişikliğinin en aza indirgenmesi ve oyuncuların benliğinin korunması için neler yapabiliriz diye düşünüyorum çoğu zaman.
Aklıma şunlar geliyor.
1- Oyuncuların , kendilerini ifade edebilecekleri ve bol bol konuşabilecekleri , söz alıp düşündüklerini aktarabilecekleri ortamlar yaratmak.
2- Giyimsel asimile olmalarını engellemek için ise ; karşılarında düzgün giyinmeye özen gösteriyorum. Düzgün ve sporcuya yakışır şekilde giyinmeyenlerin ise , mütevazi bir yaşam süren ''profesyonel futbolcuları'' görmelerini sağlıyorum.
3-Her yapılan faule karşı tepkileri ve hakeme karşı olan konuşmaları azaltmak için ise ; Messi'yi örnek gösteriyor ve Messi'nin maruz kaldığı ancak hiç sesini çıkartmadığı onlarca videoyu kesip klip haline getirip onlara sunmayı tercih ediyorum.
4-Arkadaşlarından olumsuz etkilenenlerin ise arkadaşlık seviyelerini sürekli gözlemliyor ve gerekli uyarıları , topluluk içinde topluluğa yapıyorum.
5-Türkçe'yi düzgün yazmayan ve konuşamayanlara zorunlu kitap okuma ve kitabı anlatma görevi veriyorum.
Bu ve bunun gibi bir çok maddeyi oyuncularım üzerinde uyguluyorum. Bu maddelerden sonra oyuncularımda karakteristik gelişmelerde meydana geliyor.
Büyük yaş gruplarının bile hemen hemen her zaman bir başka kişiyi-davranışı örnek aldığı bu dönemlerde , oyuncuların her zaman kontrol edilmesi ve geleneksel kültürden çok sapmamalarının sağlanılması gerektiğini düşünüyorum.
Fotoğrafta gördüğünüz Maradona taklidi ise her şeyi ortaya koyuyor zaten...
Peki siz neler düşünüyorsunuz ?
KFE
0 notes
Photo
Sadece 3 yaşındaydı. Dünya güzel bir yer sanıp akşam uykusundayken dünyanın aslında hiçte güzel bir yer olmadığını anlamıştı. Hatta anlayıp daha fazla burda kalmadı. Ruhunu teslim etti. Sadece 3 yaşındaydı. Ağladı,bağırdı avazı çıktığı kadar çünkü canı yandı. Çünkü daha sadece 3 yaşındaydı. Adam ifade verdi "Sarhoştum. Çok pişmanım."dedi. Belki pişman olduğu için cezası hafifler kim bilir Türkiye burası. Kadın canının kadını geçtim çocuk canının ne önemi var ? Lanet olsun böyle ülkeye,insanlara,susup konuşamayanlara
0 notes
Photo
RT @EnsarVakfi: Moritanya Arapça Konuşamayanlara Arapça Öğretme ve İslami İlimleri Yayma Enstitüsü Mütevelli Heyeti Başkanı Şeyh Hatari ve Müdür Yardımcısı Seyyid Şeyh Habibi, Ensar Vakfı Genel Merkezi'ni ziyaret etti. https://t.co/amwVRrmG1Z
0 notes
Photo
RT @EnsarVakfi: Moritanya Arapça Konuşamayanlara Arapça Öğretme ve İslami İlimleri Yayma Enstitüsü Mütevelli Heyeti Başkanı Şeyh Hatari ve Müdür Yardımcısı Seyyid Şeyh Habibi, Ensar Vakfı Genel Merkezi'ni ziyaret etti. https://t.co/amwVRrmG1Z
0 notes