#kişisel haller
Explore tagged Tumblr posts
pazaryerigundem · 2 years ago
Text
KVKK
https://pazaryerigundem.com/kvkk/
KVKK
Pazaryeri Gündem (“Şahıs Firması”) tarafından işletilen “pazaryerigundem.com” adresindeki internet sitesini (“İnternet Sitesi”) veya Şahıs Firması tarafından geliştirilen mobil uygulamayı (“Mobil Uygulama”) ziyaret eden ve/veya herhangi bir şekilde kullanan kişiler (“Kullanıcı”) tarafından, işbu Gizlilik Politikası’nın İnternet Sitesi ve Mobil Uygulama kullanılmadan önce okunması gereklidir.
Kullanıcılara ait ve Şahıs Firması tarafından erişilen ve/veya elde edilen kişisel veriler haricinde; Kullanıcılar tarafından İnternet Sitesi veya Mobil Uygulama üzerinden yapılan işlemlere ait istatistiksel veriler Şahıs Firması tarafından analiz edilmekte ve saklanmaktadır.
Şahıs Firması, Kullanıcılar tarafından üyelik formları ile veya sair surette kendisine iletilen bilgileri, Gizlilik ve Kişisel Verilerin Korunması Politikası’nda belirtilen haller haricinde üçüncü şahıslarla paylaşmamakta ve Gizlilik ve Verilerin Korunması Politikası’nda belirtilen amaçlar dışındaki hiçbir ticari amaçla kullanmamakta ve üçüncü kişilere aktarmamaktadır.
İnternet Sitesi içeriğinde Google Analytics ve Facebook’un Yeniden Pazarlama & Demografi ve İlgi Alanı Raporlaması özellikleri kullanılmaktadır. Kullanıcılar, reklam ayarlarını kullanılarak Görüntülü Reklamcılık için Google Analytics’in ve Facebook’un kapsamı dışında kalabilir ve Google Görüntülü Reklam Ağı reklamlarını özelleştirebilir.
Google Analytics ve Facebook ile Şahıs Firması’e sağlanan demografik bilgiler Şahıs Firması tarafından, İnternet Sitesi’ni ve varsa İnternet Sitesi üzerinden verilen reklamları, Kullanıcılar’ın ilgi alanlarına göre özelleştirmek için kullanılmaktadır. İşbu bilgiler, hedef kitle çalışmalarında kullanılırken diğer Kullanıcılar’a ait bilgilerle birlikte olmak üzere reklam yayıncıları ile Gizlilik ve Kişisel Verilerin Korunması Politikası hükümleri kapsamında paylaşılabilir. Bu bilgiler herhangi bir şekilde kişisel veri içermeyip grup olarak Kullanıcı eğilimleri ile ilgili çalışmalar yapmak ve hedef kitleyi tespit etmek amacıyla kullanılmaktadır. Kullanıcılar, anonim bilgilerin reklam yayıncıları ile reklam ve tanıtım amacıyla paylaşılmasına onay vermektedir.
Kullanıcı’lara ait kişisel veriler ve gizli bilgiler; ancak resmi makamlarca talep edilmesi halinde ve yürürlükteki emredici mevzuat hükümleri gereğince açıklama yapılmak zorunda olunduğu durumlarda resmi makamlara açıklanacaktır.
Ödeme sayfasında talep edilen Kullanıcı kredi kartı bilgileri, İnternet Sitesi ve/veya Mobil Uygulama’dan alışveriş yapan Kullanıcılar’ın güvenliğini en üst seviyede tutmak amacıyla hiçbir şekilde İnternet Sitesi ve Mobil Uygulama veya hizmet veren üçüncü şirketlerin sunucularında tutulmamaktadır. Bu şekilde ödemeye yönelik tüm işlemlerin İnternet Sitesi ve Mobil Uygulama ara yüzü üzerinden ilgili banka ile Kullanıcı’nın kullanmakta olduğu cihaz arasında gerçekleşmesi sağlanmaktadır.
Kullanıcı, Şahıs Firması ile paylaşmış olduğu bilgilerin şahsına ait olduğunu kabul ve beyan etmektedir.
E-bülten ve elektronik ileti üyeliği çerçevesinde gönderilen e-postaların alt kısmında bulunan linke tıklayarak veya İnternet Sitesi üzerinde “Hesabım” bölümünde bulunan “Üyelik Bilgileri Güncelleme” alanından “Kampanyalardan ve fırsatlardan haberdar olmak istiyorum” seçeneğini boş bırakılarak e-posta gönderim listesinden her zaman çıkış yapılabilmektedir.
Şahıs Firmamımızın tüm politikalarında, müşteri ve Kullanıcı’larına sunacağı ürün, hizmet, fırsat ve kampanyalarda gerekli görebileceği her türlü değişikliği yapma hakkını saklı tutar; bu değişiklikler Şahıs Firmamızca İnternet Sitesi’nden veya diğer uygun yöntemler ile duyurulduğu andan itibaren geçerli olur.
Kullanıcı’lar ve/veya İnternet Sitesi üyelerimiz tarafından Şahıs Firması’a sağlanan veya Şahıs Firması tarafından edinilen bilgilerin ve İnternet Sitesi ve Mobil Uygulama üzerinden gerçekleşen tüm işlemlerin güvenliği için bilgi ve işlemin mahiyetine göre Şahıs Firmamızın veya ilgili kuruluşça sistemlerde ve internet altyapısında, teknolojik imkânlar ve maliyet unsurları dâhilinde, uygun teknik ve idari tedbirler alınmıştır.
İnternet Sitesi’ni ve/veya Mobil Uygulama’yı kullanımlarınızda (varsa) tüm kredi kartı işlemleri ve onayları Şahıs Firmamız’dan bağımsız olarak ilgili banka veya kart kuruluşlarınca aranızda gerçekleştirilmekte olup kredi kartı şifresi gibi bilgiler Şahıs Firmamız tarafından görülmemekte ve kaydedilememektedir.
İnternet Sitesi’ne ve/veya Mobil Uygulama’ya üyelik, (varsa) ürün satın alma ve bilgi güncelleme amaçlı girilen bilgiler ve kredi kartı ve banka kartlarına ait gizli bilgiler, diğer İnternet Sitesi ve/veya Mobil Uygulama kullanıcıları tarafından görüntülenememektedir.
KİŞİSEL VERİLERE İLİŞKİN AYDINLATMA METNİ
İşbu Aydınlatma Metni ile, Pazaryeri Gündem (“Şahıs Firması”) sağlamış olduğunuz kişisel verilerinizin, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“Kanun”) ve Aydınlatma Yükümlülüğünün Yerine Getirilmesinde Uyulacak Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğ (“Tebliğ”) kapsamında Şahıs Firması tarafından işbu bilgilendirme metninde belirtildiği şekilde ve belirtilen amaçlarla sınırlı olarak işlenebileceği, yurt içinde ve yurt dışında bulunan aşağıda belirtilen kişilere aktarılabileceği kapsamında sizlere bilgilendirme yapılması amaçlanmaktadır.
Şahıs Firmamız tarafından tamamen veya kısmen otomatik yollar ile elde edilen kişisel verileriniz, işbu metinde belirtilen amaçlar ile sınırlı olarak Kanun ve Tebliğ’de belirtilen genel ilkeler ışığında ve Kanun’da belirtilen kişisel veri işleme şartları dahilinde Şahıs Firmamız tarafından işlenebilecektir.
Şahıs Firmamız kişisel verilerinizi, Kullanıcılar tarafından İnternet Sitesi ve Mobil Uygulama’ya geçmişte yapılan ziyaretleri temel alarak reklamlarla ilgili bilgi toplanması, reklamların optimize edilmesi ve yayınlanması, İnternet Sitesi ve Mobil Uygulama’da kullanıcı dostu bir deneyim sunulması, Web Sitesi’nin geliştirilmesinin ve düzgün bir şekilde çalışmasının sağlanması, Şahıs Firması’nın hizmetlerinin ve ürünlerinin iyileştirmesinin sağlanması, Web Sitesi’nin kullanımının kolaylaştırılmasının ve Şahıs Firması’nın hizmetlerini ve Web Sitesi’nin kullanımının Kullanıcıların ilgi alanlarına ve tercihlerine yönelik olarak değiştirilmesinin sağlanması, Kullanıcı’lara daha iyi hizmet sunulması, daha iyi bir alışveriş deneyimi sağlanması, istatistiki bilgi elde edilmesinin ve bu bilgilerin derlenmesinin sağlanması, Şahıs Firması’nın ticari faaliyetlerinin geliştirilmesi, kampanya ve pazarlama çalışmaları gerçekleştirilmesi, özel promosyon faaliyetlerinde bulunulması, İnternet Sitesi’ni ve varsa İnternet Sitesi üzerinden verilen reklamların, Kullanıcılar’ın ilgi alanlarına göre özelleştirilmesi, hedef kitle çalışmaları yapılması, talep eden Kullanıcı’ların üyelik işlemlerinin tamamlanması, müşterileri daha iyi tanıyarak müşterilere en uygun hizmetin verilmesini sağlamak için çalışmalarda bulunulması, satış ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülebilmesi, her türlü iletişim aracına uygun bildirimin sağlanabilmesi, Şahıs Firması tarafından sunulan ürün ve hizmetlerden kullanıcıların faydalanabilmesi için gerekli çalışmaların yapılması, sunulan ürün ve hizmetlerin müşterilerin beğeni, kullanım alışkanlıkları ve ihtiyaçlarına göre özelleştirilerek müşterilere önerilmesi için gerekli çalışmaların yapılması, birebir ve/veya entegre pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi, satış ve satış sonrası operasyonların gerçekleştirilmesi, İnternet Sitesi ve/veya Mobil Uygulama üzerinden alışveriş yapanların kimlik bilgilerinin teyit edilmesi, İnternet Sitesi ve/veya Mobil Uygulama’da yer alan iletişim formunu doldurarak tarafımıza ileten Kullanıcılar ile iletişime geçilmesi, Kullanıcılar’ın söz konusu iletişim formunda herhangi bir talepte bulunmaları halinde taleplerinin yerine getirilmesi için gerekli aksiyonların alınması, alışveriş yapan müşterilerin siparişlerinin yerine getirilmesi ve söz konusu kişiler ile siparişleri kapsamında iletişime geçilmesi amaçları ile sınırlı olarak işleyebilecektir.
Tebliğ ve Kanun uyarınca, (i) kanunlarda açıkça öngörülmesi, (ii) fiili imkânsızlık nedeniyle rızasını açıklayamayacak durumda bulunan veya rızasına hukuki geçerlilik tanınmayan kişinin kendisinin ya da bir başkasının hayatı veya beden bütünlüğünün korunması için zorunlu olması, (iii) bir sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğrudan doğruya ilgili olması kaydıyla, sözleşmenin taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması, (iv) Şahıs Firması’nın hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması, (v) ilgili kişinin kendisi tarafından alenileştirilmiş olması, (vi) bir hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için veri işlemenin zorunlu olması, (vii) ilgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması ve (viii) açık rızanız hukuki sebepleri ile Şahıs Firması, kişisel verilerinizi, Kanun’da belirtilen kişisel veri işleme şartları ve amaçları kapsamında ve işbu metinde belirtilen amaçlar dahilinde işleyebilecektir.
Şahıs Firması’na sağladığınız kişisel veriler; yukarıda belirtilen amaçlar doğrultusunda Şahıs Firması’nın yurt içinde veya yurt dışında bulunan iştirakleri, bağlı şirketleri, topluluk şirketleri, hissedarları, iş ortakları, halefleri, hizmet ve faaliyetleri ile yan hizmetlerini yürütmek üzere hizmet aldığı, işbirliği yaptığı, yurt içinde ve/veya yurtdışında faaliyet gösteren program ortağı kuruluşlar, kanunen yetkili kamu kurum ve kuruluşları, kanunen yetkili özel hukuk kişileri, hukuk ve vergi danışmanları, bankalar, bağımsız denetçiler ve ticari faaliyetlerini yürütebilmek adına işbirliği yaptığı hizmet tedarikçilerine, Kanun’da belirtilen kişisel veri işleme şartları ve amaçları çerçevesinde aktarılabilecektir.
Kanun’un “ilgili kişinin haklarını düzenleyen” 11. maddesi kapsamındaki taleplerinizi, Kanun’un 13. maddesinin 1. fıkrası gereğince ve Veri Sorumlusuna Başvuru Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ uyarınca yazılı olarak veya kayıtlı elektronik posta (KEP) adresi, güvenli elektronik imza, mobil imza ya da Şahıs Firması’na daha önce bildirilen ve Şahıs Firması’nın sisteminde kayıtlı bulunan elektronik posta adresinizi kullanmak suretiyle (Bu kapsamda [email protected] e-posta adresi üzerinden Şahıs Firması’na ulaşabilirsiniz) veya başvuru amacına yönelik geliştirilmiş bir yazılım ya da uygulama vasıtasıyla Şahıs Firması’na iletebilirsiniz.
0 notes
hukukvebilisimdergisi · 1 month ago
Text
Açık Rıza Kavramı Ve Açık Rızanın Geri Alınması Halinde Verilerin Akıbeti
Tumblr media
Açık Rıza Kavramı Ve Açık Rızanın Geri Alınması Halinde Verilerin Akıbeti
Açık Rıza Kavramı Rıza, kişisel verileri koruma hukukunun meşruiyetini sağlayan en temel kavramlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Kişisel verilerin hukuka uygunluk nedeni olmadan işlenmesi yasaktır. Bu açıdan bakıldığında kişisel verilerin işlenmesi istisna, işlenmemesi ise kuraldır. Rıza kavramı KVKK’da daima ‘açık rıza’ söylemiyle yer almıştır. Yani tek başına rıza kavramına yer verilmemiştir. Kanunda yapılan açık rıza tanımına bakıldığı zaman konuyu bütünlemesine açıklamaya yeterli olmayan ve açık rızayı, yine rıza kavramı üzerinden açıklayan bir tanım olarak karşımıza çıkmaktadır ‘Açık rıza: Belirli bir konuya ilişkin, bilgilendirilmeye dayanan ve özgür iradeyle açıklanan rızayı,’. Ayrıca Anayasa’nın 20. Maddesinin üçüncü fıkrasında da kişisel verilerin Kanun’da öngörülen haller dışında ancak ilgili kişinin açık rızasıyla işlenebileceği düzenlenmiştir. Doktrinde Rıza Avcu Braun; kanunda yapılan tanımın aslında ‘açık rızanın’ değil sadece ‘rızanın’ tanımı olduğunu belirtmektedir. Bu iddianın sebebini ise ilgili madde gerekçesine dayandırmaktadır: ‘“Açık rıza, 95/46/EC sayılı Direktif dikkate alınarak tanımlanmaktadır. Buna göre, açık rıza ilgili kişinin kendisiyle ilgili veri işlenmesine, özgürce, konuyla ilgili yeterli bilgi sahibi olarak, tereddüde yer bırakmayacak açıklıkta ve sadece o işlemle sınırlı olarak verdiği onay beyanı şeklinde anlaşılmaktadır’. Gerekçeye bakıldığı zaman 95/46/EC sayılı Direktifin ‘açık rıza’ tanımını yaparken yer verdiği ‘ tereddüde yer bırakmayacak açıklıkta’ ifadesinin KVKK’da açık rıza tanımı yapılırken yer verilmediğinin altına çizmektedir. Açık rıza tanımına bakıldığında üç tane şartı olduğu gözümüze çarpmaktadır: - Belirli bir konuya ilişkin olma - Bilgilendirmeye dayanma - Özgür iradeyle açıklanma Açık rızanın geçerli olması için ilk şart bu rızanın belirli bir konuya ilişkin olmasıdır. Bu açıdan veri sorumlusu, işlemenin hangi konu ve amaç için istediğini açık bir şekilde belirtmelidir. Örneğin veri sahibinin bir siteye kayıt olurken ‘Bütün kişisel verilerimin işlenmesini kabul ediyorum.’ gibi bir kutuyu doldurması diğer şartları sağlasa bile geçerli değildir. Çünkü; açık rızanın işlemenin yapılacağı konuya özgülenmiş olması ve bu konunun dışına çıkmadan yapılacağına dair alınmış olması gerekir. Bu bağlamda veri sorumlusu her bir farklı amaç ve konu için veri sahibini bilgilendirerek ayrıca açık rızasını almalıdır. Kişisel verinin işleme amacının değiştiği noktada yeniden açık rıza alınması gerekecektir. İkinci şarta bakacak olursak açık rızanın bir bilgilendirmeye dayanması gerekir. Veri sahibi verdiği rızanın nerede, hangi amaçla kullanıldığını bilmezse bu rızanın açık ve özgür bir rıza olduğu kabul edilemez. Veri sorumlusunun yapacağı bilgilendirme açık, basit ve anlaşılır bir dil içermelidir. Hitap ettiği kesimin algılayamayacağı karmaşık kavramları tercih etmemesi gerekir. Bilgilendirme yazılı veya sözlü olarak gerçekleştirilebilir. Burada dikkat edilmesi gereken hususlardan biri de bilgilendirmenin veri işlenmesinden önce ya da en geç kişisel verilerin işlendiği sırada yapılması gerektiğidir. Son olarak açık rıza veren kişi bu rızayı hür iradesiyle vermiş olmalıdır. Cebir, tehdit, hile, aldatma veya hata gibi hukuka aykırılıkların meydana gelmesi durumunda verilen rıza geçerli değildir. Bir ürün veya hizmet sunulmasında rızanın ön şart olduğu veya tarafların eşit olmadığı (işveren-işçi) durumlarda verilen rızanın özgür iradeye dayanmadığı kabul edilir. Örneğin, bir hizmetten yararlanılmasının üyelik şartına bağlandığı yerlerde, üye olmak isteyen ilgili kişinin parmak izinin alınması ve işlenmesinin üyelik sözleşmesinin kurulması için zorunluluk olarak öngörülmesi hukuka aykırı olacaktır. Çünkü bu şekilde alınan açık rıza özgür irade ile açık rıza verilmesi ilkesine ve ölçülülük ilkesine aykırı olacaktır. Açık Rızanın Geri Alınması Kişisel verilerin açık rıza ile işlenmesi halinde ilgili kişi açık rızasını istediği zaman geri alabilecektir. İlgili kişinin kendi verileri üzerinde hâkimiyetinin bulunması KVKK’nın temel amaçları arasında yer almaktadır. Ve ilgili kişi bu hakimiyet sayesinde verilerinin işlenmesini istediği zaman durdurma hakkına sahiptir. Bu sebeple ilgili kişi verdiği açık rızayı her zaman geri alabilir. Açık rızanın geri alınabilmesi hakkından TMK m.23 gereğince önceden feragat edilmesi mümkün değildir. Kişinin verdiği açık rızayı geri alması; açık rızanın verilmesi kadar kolay olmalıdır. Burada orantılılık ölçütü devreye girmektedir. Örneğin açık rıza online sistemler vasıtası ile bir kutunun doldurulması şeklinde sağlandıysa aynı kolaylıkla yani belki bir başka kutunun doldurulmasıyla geri alınabilmelidir. Ancak açık rızanın geri alınması eylemi veri sorumlusuna ulaştıktan sonra ileriye etki edecektir. Yani açık rıza geri alınana kadar işlenen veriler hukuka uygun şekilde işlenmiş kabul edilecektir. Keza verilerin işlendiği sırada ilgili kişinin açık rızası mevcut olacaktır. Veri sorumlusu açık rızanın geri çekildiği bilgisinin kendisine ulaştığı andan itibaren veri işlemeye son vermelidir. Açık rızanın geri alınmasını ileriye etkili olduğu yukarıda belirtilmiştir. Ancak bazı durumlarda KVKK’da yer alan bazı sebeplere dayanarak geçmişte işlenmiş verilerin anonimleştirilmesi silinmesi ya da yok edilmesi talep edilebilir. Hangi Hallerde Açık Rızaya Dayanılarak İşlenen Verilerin Anonimleştirilmesi Silinmesi Ya Da Yok Edilmesi Talep Edilebilir? KVKK m.11’de ilgili kişinin hakları düzenlenmiştir. Bu maddeye göre yedinci maddede öngörülen şartların oluşması halinde ilgili kişi kişisel verilerinin silinmesini veya yok edilmesini isteme hakkına sahiptir. Madde yediye geldiğimizde ise kişisel verilerin işlenmesini gerektiren sebeplerin ortadan kalması halinde hâlinde kişisel veriler resen veya ilgili kişinin talebi üzerine veri sorumlusu tarafından silinir, yok edilir veya anonim hâle getirilir düzenlemesi yer almaktadır. Eğer kişisel veriler yalnızca ilgili kişinin açık rızası temelinde işleniyorsa ve açık rıza geri alındığında, verilerin işlenmesini gerektiren başka bir hukuki sebep bulunmuyorsa, bu durumda verilerin işlenmesine dair temel ortadan kalkar. Böylece, KVKK’nın 7. maddesi gereğince kişisel verilerin silinmesi, yok edilmesi veya anonim hale getirilmesi gerekir. Yani ilgili kişinin veri işleme için açık rızası bulurken veri sorumlusunun işlediği veri hukuka uygun şekilde işlenmiştir. Ancak açık rızanın geri alındığı andan itibaren verilerin işlenmesi için başka bir hukuki dayanak yoksa veri sorumlusu artık veriyi işleyemez. Ve ilgili kişi rızasını geri aldığı için ve başka bir hukuki dayanak bulunmadığı için verilerin işlenmesi herhangi bir sebepten yoksun olacağı için ilgili kişi madde yedide yer alan haklarını kullanabilecektir. Örneğin bir kişinin ticari iletişim onayı (e-posta ile pazarlama mesajları almak için açık rıza vermesi) üzerine kişisel veriler işleniyorsa ve kişi bu rızayı geri alırsa, veri sorumlusu bu verileri işleme sebebini yitirir ve verileri silmelidir. Bir diğer gerekçe ise veri işleme amacının gerçekleşmesi ya da imkansızlaşması halidir. Eğer kişisel veriler belirli bir amaca hizmet etmek için açık rıza alınarak işlenmişse ve bu amaç gerçekleşmiş veya ortadan kalkmışsa, açık rıza geri alınmasa bile veri sorumlusu verilerin silinmesi ya da anonim hale getirilmesi için yükümlüdür. Bu durum, verilerin artık işlenmesine gerek kalmadığını gösterir. Örneğin bir iş başvurusu sırasında alınan kişisel veriler, yalnızca iş başvurusunun değerlendirilmesi için işlenmişse ve bu süreç tamamlandıysa, açık rıza geri alınmasa bile bu veriler artık işlenmemelidir. Bir başka örnekte ise bir e-ticaret sitesine üye olurken verilen kişisel veriler, üyeliğin iptal edilmesiyle birlikte artık işlenmesi gerekmeyen veriler haline gelebilir. İlgili Kişinin Talebi KVKK M.5/2-f Düzenlemesi İle Çatışırsa KVKK Madde 5/2, kişisel verilerin açık rıza olmadan işlenebileceği durumları sıralar. Bu fıkrada, "kişisel verilerin açık rıza olmadan işlenebilmesi" için çeşitli hukuki gerekçeler belirtilmiştir. 5/2-f bendinde, kişisel verilerin işlenmesi şu durumda mümkündür: “Veri sorumlusunun meşru menfaatleri için kişisel veri işlenmesi zorunluysa ve ilgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla işlenebilir.” Örneğin bir işyeri, çalışanlarının ve ziyaretçilerinin güvenliğini sağlamak amacıyla bina içinde ve çevresinde güvenlik kameraları kullanabilir. Burada meşru menfaat, işyerinin güvenliği ve işyerinde çalışanların can ve mal güvenliğidir. Kamera kayıtlarının alınması, çalışanların veya ziyaretçilerin açık rızasına gerek kalmaksızın, işverenin meşru menfaatleri çerçevesinde yapılabilir. Ancak, bu işlemde mahrem alanlar izlenmemelidir ve izleme faaliyetleri kişilerin özel hayatına müdahale edecek şekilde olmamalıdır. Ve aynı zamanda görüntüler, sadece güvenlik amacıyla saklanmalı ve yetkisiz kişilerin erişimine kapatılmalıdır. Peki ilgili kişinin başta açık rızası ile veriler işlenmeye başladıktan sonra açık rızanın geri alınmasına müteakip KVKK m.5/2-f’ e dayanılarak veri işleme faaliyetine devam edilebilir mi? Kanaatimizce ilgili kişinin başta açık rızası ile veriler işlenmeye başlandıktan sonra açık rızanın geri alınması müteakip KVKK m. 5/2-f'e dayanılarak veri işleme faaliyetine devam edilemez. Zira ilgili kişinin açık rızasının alınarak veri işleme faaliyeti gerçekleştirilmesi kanunda yer alan başka bir hal ile verinin işlenemediği durumlarda geçerli kabul edilmektedir. KVKK m.5/2-f ise açık rıza olmadan istisnai olarak verilerin işlenebileceği bir haldir. Bu kapsamda açık rıza veri işleme için temel bir şarttır. İlgili kişi, açık rızasını istediği zaman geri çekebilir. Rıza geri alındığında veri işleme faaliyeti durdurulmalıdır. KVKK m.5/2-f, baştan itibaren rıza alınmamış durumlar için geçerlidir. Aksi halde akıllara; zaten KVKK m.5/2-f kapsamında veri işleme faaliyeti gerçekleştirilebiliyorsa veri sorumlusu başta niçin açık rıza talebinde bulundu sorusu gelmektedir. Eğer açık rızanın alındığı sırada mevcut olmayan bir durum sonradan meydana gelmişse ve bu durum KVKK m.5/2-f kapsamında değerlendirilebilir bir durum ise veri işleme faaliyetine KVKK m.5/2-f’ dayanılarak devam edilebileceğinin kabulünün gerekeceği kanaatindeyiz. Ancak bu durumda veri sorumlusunun meşru menfaatine dayalı veri işleme faaliyeti, ilgili kişinin hak ve özgürlüklerini ihlal etmemelidir. Veri sorumlusu, bu işleme faaliyeti ile ilgili kişinin hak ve özgürlüklerini tartmalı ve işlemenin zaruri olup olmadığını değerlendirerek denge testi yapmalıdır. Meşru menfaat kapsamında işleme faaliyetine devam ediliyorsa, veri sorumlusunun, verilerin hangi amaçla işlendiğini net bir şekilde belirlemesi gerekir. İşleme faaliyetinin amaçla uyumlu ve orantılı olması, gereksiz veri işleme faaliyetlerinin yapılmaması önemlidir. Zeynep Ebrar KAYA’nın Dünya’nın İlk Robot Avukatı isimli yazısını okumak için bağlantıya tıklayınız. Hukuk ve Bilişim Dergisi’nin 13. Sayı’sındaki “Metaverse’te Kişisel Verilerin Korunması” isimli yazıyı bağlantıdan okuyabilirsiniz. Dülger, Murat Volkan; Kişisel Verilerin Korunması Hukuku 3.Baskı,Sfy.222 Braun,Cihan Avcı; Kişisel Verilerin İşlenmesinde Rıza (2018) 15(1) Yeditepe ;Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 13, Sfy.19 Kişisel Verileri Koruma Kurumu, Açık Rıza Rehberi, Sfy.6 Read the full article
0 notes
karaca2508-blog · 1 year ago
Text
Mesaide film izledi, işinden ve tazminattan oldu
Tumblr media
Bir şirkette tesis müdürü olarak çalışan M.B., ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan halleri olduğu gerekçesiyle sözleşmesi feshedilince İş Mahkemesi'nin yolunu tuttu. İşverenle yapılan arabuluculuk görüşmelerinin anlaşamama ile sonuçlandığını beyan ederek, iş akdinin feshinin geçersizliğinin tespiti ile işe iadesine, feshin geçersizliğine karar verilmesini talep etti. Davalı şirket avukatı ise davacının iş akdinin haklı nedenle feshedildiğini öne sürdü. Aynı zamanda şirket avukatı, iş akdinin 4857 Sayılı İş Kanunu'nun 25/2 ve disiplin prosedürünün 4.2.5 maddesi gereğince feshedildiğini, bu nedenle davacının işe iade talebinin reddi gerektiğini savunarak davanın reddini istedi.
Mesaide film izledi, işinden ve tazminattan oldu
Tarafları ve tanıkları dinleyen İş Mahkemesi, İş Disiplin Kurulu'nca davacının mesai saatleri içinde çalışanlara hakaret ettiği, mesai saatleri dışında telefonla arayarak, aile ve arkadaşlarının yanında hakaret ettiği, şirket ait aracı çok hızlı kullandığı, diğer araç şoförleri ile münakaşaya karıştığının öne sürüldüğüne dikkat çekti. Kararda, davacının kişisel hizmetlerini, çay, kahve servisini personele yaptırdığı, ayakkabılarını taşıttığı, bilgisayarını taşıttığı, yemeğini hazırlattığı, kendi evinin çatı, elektrik, tuvalet taşı değiştirme, ev taşıma, çanak anten işlerini çalışanlara yaptırdığı vurgulandı. Davacının kendisine ait köpeğin bakımını ve temizliğini personele yaptırdığı, işyerine silah getirerek bu silahın dolu iken üç köşe teşkil ve dürbün ayarını silahın karşısına geçirdiği personel ile yaptığı dile getirildi. Çalışanlara öksürmeyi yasakladı Mahkeme kararında, "İş Disiplin Kurulu, davacının karıştığı olayları tek tek sıralamıştır. Ortak kullanım alanındaki tuvaletin diğer çalışanlar tarafından kullanımını yasakladığı, şirket telefonundan gelen aramalara cevap vermediği, arayan kişilerin arkasından küfür ettiği, mesai saatleri sırasında tabletten oyun oynadığı ve film izlediği, odasına girildiğinde gelen çalışanı kovduğu, çalışanlara fiziksel ve sözlü şakalar yaptığı anlaşılmıştır. İşe gidilen araçta çalışanların konuşmasını, öksürmesini yasakladığı, davacının oğlunun sünnet düğününde takı takmamış firmalar ile iş yapmadığını, takı takan firmalara imtiyaz tanıdığı anlaşılmıştır. Davacı hakkında ileri sürülen iddiaları gerçekleştirdiğinin tespit edildiği, akdi ilişkiye devamın çekilmez hale gelip gelmediğinin ölçütünü objektif iyi niyet yani dürüstlük kurallarının oluşturduğu, taraflardan birinin davranışı yüzünden iş ilişkisinde bulunması gereken güven temeli çökerse karşı tarafın haklı nedenle fesih hakkını kalabileceği belirtilmiştir. İşyerinde genel ahlak kurallarına aykırı eylemlerde bulunmak, amirlerine veya iş arkadaşlarına küfür ve benzeri sözler sarf etmek sureti ile sataşmak, İş Kanunu'nun 25/II maddesinde belirtilen diğer davranışlarda bulunmak, hükümleri ile 4857 Sayılı İş Kanunu'nun Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri başlıklı 25/II maddesince davacı işten çıkarılmıştır. Davanın reddine karar verilmiştir" denildi. Bölge Adliye Mahkemesi davacının itirazlarına itibar etmedi Davacı avukatı kararı istinafa götürünce devreye Bölge Adliye Mahkemesi, Hukuk Dairesi girdi. Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) kararında, "Davacının davalıya ait işyerinde tam 11 sene çalıştığı anlaşılmıştır. İş sözleşmesinin işverence özetle, davacının ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan halleri olduğu gerekçesiyle feshedildiği anlaşılmıştır. Feshe dayanak olarak işverence sunulan belgelerden davacı hakkında diğer çalışanların davacının bir kısım olumsuz tutum ve davranışlarına yönelik dilekçeler verdiği, tanıkların da mahkeme önündeki beyanlarında savunmayı doğruladığı anlaşılmış olup bu ispat durumuna göre, mahkemece yukarıda yazılan gerekçe ile yapılan değerlendirme yerinde bulunmuş ve davacı itirazlarına itibar edilmemiştir" ifadeleri kullanıldı. Konuya ilişkin açıklama yapan Avukat Buket Nurşah Tekışık, "İŞK. m. 25’te sayılı bulunan işçinin ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan halleri veya benzerlerini sergilemesi durumunda işverenin haklı sebeple fesih hakkı bulunmaktadır. Ancak her ne kadar ilgili maddede ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri genel çerçevesi ile belirtilmiş ise de her somut olayda işçinin davranışının bu maddede sayılı bulunan haller içinde değerlendirilebilip değerlendirilemeyeceğinin tespiti ancak Yargıtay kararlarının incelenmesi ile mümkün olabilecektir. Zira kanunun işçinin muhtemel her davranışını ihtiva edebilmesi mümkün değildir. Örneğin, kanunda sayılmasa bile, internetin yaygınlaşmasıyla birlikte ortaya çıkan durumlardan biri olarak 'İşçinin işyerinde interneti özel amaçlı kullanması' işverene haklı nedenle fesih hakkı verecektir. Bu örneği oluşturan olayın ve benzerlerinin tek tek kanun maddesinde bulunmasına imkan yoktur" dedi. "Doktrindeki ağırlıklı görüşe göre örnekleyici sayım usulünü tercih edilmiştir" Avukat Tekışık, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu nedenle ele alınan husus aşağıda konu hakkında bulunan Yargıtay kararları ışığında ele alınmıştır. İlgili kanun maddesi düzenlemesinin ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan davranışları ele alan bölümünde 'Ve benzerleri' denilmek suretiyle, söz konusu madde uygulamada en sık rastlanılan durumlara yer vererek, doktrindeki ağırlıklı görüşe göre örnekleyici sayım usulünü tercih etmiştir. Haklı nedenle fesih sayılabilecek olan benzer haller tespit edilirken, her somut olay için ayrı ayrı 'somut olayın özellikleri çerçevesinde' değerlendirme yapılmalı, iş hayatının ve çevrenin gelenekleri göz önünde bulundurulmalı, ahlak ve iyi niyet kurallarını aykırılık bulunup bulunmadığı belirlenmelidir. Ayrıca 'benzer haller' içinde kabul edilecek davranışın, kanunun diğer maddelerinde sayılan haller ağırlığında bir sebep olması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır" "İşverenin belirli veya belirsiz süreli iş sözleşmelerini bildirimsiz fesih hakkı bulunuyor" İş Kanunu'nun işçi ve işverenin haklarını koruduğuna dikkat çeken Tekışık, "İşverenin belirli veya belirsiz süreli iş sözleşmelerini bildirimsiz fesih hakkı bulunuyor. Bu fesih türü, İş Kanunu’nda belirtilen haklı nedenlerin ortaya çıkması durumunda işverenin sözleşmeyi sona erdirmesi olarak karşımıza çıkıyor. (4857 sayılı İş Kanunu - Madde 25) İş sözleşmesini bildirimsiz olarak feshedilmesi demek, iş sözleşmesinin derhal sona ermesi anlamına geliyor. Bildirimsiz fesih ismiyle de anılan 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinde düzenlenmiş olan 'İşverenin Haklı Nedenle Derhal Feshi', işçi ve işverenin artık bir arada çalışamayacağı durumların ortaya çıkması ile oluşabilecek bir fesih türü. Bu feshin gerçekleşmesi için işverenin feshin gerekçesini 25. maddede sayılan nedenlerden birine dayandırması gerekiyor. Ayrıca geçerli olabilmesi için fesih usulüne uygun şekilde gerçekleştirilmeli" şeklinde konuştu. "Haklı nedenle feshi gerçekleştirebilmek için, olayın üzerinden 1 yıldan fazla zaman geçmemesi gerekiyor" İşverenin haklı nedenle derhal feshi için maddeleri sıralayan Avukat Buket Nurşah Tekışık, ''Sağlık nedenleri', 'Ahlak ve iyi niyete kurallarına uymayan haller ve benzerleri', 'Zorlayıcı sebepler', 'Tutukluluk'. İşverenin haklı nedenle derhal feshi için bu başlıkları altında nedenler sıralanıyor. Bir iş sözleşmesinin 'Ahlak ve iyi niyete uymayan haller' başlığındaki sebeplerden dolayı feshi, kıdem tazminatı hakkını da ortadan kaldırıyor. Ancak diğer başlıklardan kaynaklanan bir sebepte, işçinin kıdem tazminatı hakkı bulunuyor. Haklı nedenle feshi gerçekleştirebilmek için, olayın üzerinden 1 yıldan fazla zaman geçmemesi gerekiyor. Örneğin 2 yıl önce gerçekleşmiş bir olay duyulduğunda derhal fesih imkanı oluşmuyor. Ancak bunun istisnası, işçinin olaydan maddi çıkar sağladığı durumlarda olabiliyor" ifadelerini kullandı. "İşçinin ahlak ve iyi niyete uymayan davranışlarından biri de iş yerinin düzenini bozucu davranışlar oluşturuyor" Fesih nedenleri hakkında örnekler veren Avukat Tekışık, "Bir işçinin satışını yaptığı ürünü işvereninden habersiz kendi hesabına geçirmesi derhal fesih nedeni oluyor. Üzerinden geçen süre 1 yıldan fazla da olsa işverenin derhal fesih hakkı devam ediyor. Derhal fesih hakkı için dikkat edilmesi gereken bir diğer durum da, olayın öğrenilmesinden sonra geçen süre. Fesih yetkisi olan kişinin, haklı nedenle feshi gerektiren olayı öğrenmesini takip eden 6 iş günü içinde iş sözleşmesini haklı nedenle derhal feshi yetkisi bulunuyor. İşçinin ahlak ve iyi niyete uymayan davranışlarından biri de iş yerinin düzenini bozucu davranışlar oluşturuyor. İşçinin işverenin bir başka işçisine sataşması, taciz etmesi, doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışları, görevini kötüye kullanması iş sözleşmesini haklı feshini doğuracak ahlak ve iyi niyete uymayan sebepler olarak göze çarpıyor" dedi. Şirket hattından iş yerinde yaşanan olayları çalışanların eşlerine iletmesi haklı fesih nedeni Son dönemde yaşanan bir olay ve Yargıtay’ın kararı diğer birçok olay için emsal niteliği taşıdığını dile getiren Avukat Buket, "Bir şirketin bölge müdürü olarak çalışan kişi, iş yerinde yaşanan olayları çalışanların eşlerine iletiyor. İddiaya göre, bahsi geçen çalışan bu davranışları sergilerken şirket imkanlarından faydalanarak şirket hattından mesaj gönderiyor. Bölge müdürünün bu davranışı şirket içerisinde huzursuzluk yaşanmasına sebep olduğu için kendisinin işine haklı nedenle derhal fesihle son veriliyor. İşine son verilen bölge müdürü feshin haksız ve hukuka aykırı olduğunu iddia ederek, işe iade davası açıyor. İş Mahkemesi olayın ispat edilemediğini ileri sürerek işe iade istemini kabul etti. İşveren ise kararı temyiz etti. Yargıtay kanıt olarak sunulan mesajlara dikkat çekerek, İş Mahkemesi’nin kararını bozarak feshin geçerli olduğuna karar verdi" diye konuştu. İş Sözleşmesi’ni bildirimsiz ve tazminatsız olarak feshetme hakkına sahip durumlar İş Kanununda yer almayan dedikodu konusuna değinen Avukat Buket, "İş Kanunu’nda bildirimsiz olarak feshin haklı nedenleri sıralanırken dedikodu yapılmasından açıkça bahsedilmese de (Madde 25/II b ve d bentlerinde bu konuya değinme.) işçinin, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarf etmesi veya davranışlarda bulunması yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnatlarda bulunması. İşçinin işverene yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması veya 84 üncü maddeye aykırı hareket etmesi. Haklı nedenlerin söz konusu olması durumunda, işveren İş Sözleşmesi’ni bildirimsiz ve tazminatsız olarak feshetme hakkına sahip olmaktadır" cümlelerini kullandı. Read the full article
0 notes
cozumavukatlik · 1 year ago
Text
Ferdi Kaza Sigortası Tazminatı
Tumblr media
Ferdi kaza sigortası, günlük hayatımızın her anında meydana gelebilecek kazalara karşı maddi güvence sağlayan bir koruma aracıdır. Kaza sigortası asistans hizmetleri, kaza sonucu ölüm, kalıcı sakatlık, tedavi masrafları ve günlük tazminat teminatı ile birlikte tek bir poliçe ile sunulabilir. Bu nedenle çalışanlar, kaza sigortası yaptırarak, başlarına gelebilecek beklenmedik kazalara karşı kendilerini ve hatta dolaylı olarak ailelerini güvence altına alırlar.
Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları Nelerdir?
Ferdi kaza sigortası genel şartlarından bahsedecek olursak Ferdi kaza sigortanızın kapsamı, gaz solunmasından yanıklara, kas ve sinirlerin yaralanmasına, kaza sonucu zehirlenme ve ölüme kadar maluliyet durumlarında devreye girer.
Ölüm,
Tam ve kısmi maluliyet,
Tedavi masrafları,
Günlük hastane tedavileri
Hastalık sonucu tam ve kısmi sakatlığı içerir.
Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları Çerçevesinde Hangi Haller Kaza Sayılır?
Kaza sigortasının genel şartları çerçevesinde aşağıdaki haller kaza sayılır;
Ani ve beklenmedik şekilde solunan gazların solunmasından.
Yanık ve yaralanmalardan, ani bir hareket sonucu kas ve sinirlerin burkulması ve yırtılmasından.
Yılan veya böcek ısırıklarından kaynaklanan zehirlenme.
Isırılma sonucu kuduzdan kaynaklanan ölüm veya bedensel kusurlar.
Hayat sigortası ile kaza sigortası arasındaki fark nedir?
Hayat sigortasında ölüm teminatı her türlü ölümü kapsamakla birlikte, kaza sigortasında ölüm teminatı sadece kaza sonucu vefat riskini kapsar.
Kalp Krizi Kişisel Bir Kaza Olabilir Mi?
Kalp krizi kişisel bir kaza olabilir mi? Kritik Hastalıklar Kaza Sigortası, kalp krizi, felç, kanser gibi sağlık sorunlarına karşı size ve sevdiklerinize maddi güvence sağlayan bir koruma sigortasıdır. Bu sigorta sayesinde kritik hastalık, kaza sonucu ölüm ve kalıcı sakatlık risklerine karşı korunursunuz.
0 notes
nagarayapma · 1 year ago
Text
Az önce burada paylaştığım ilk yazıma baktığımda cümlelerin, ne kadar aceleci yazılıp meramımı ne kadar da anlatma telaşına düştüğümü gördüm. Birçoklarınız gibi! Hepimiz şiştik, hepimizin biriktirdiği çok şey, hepimizin fırsat olsa kusacak çok şeyi olduğu hepimizin malumu. Belki de bu yüzden bu yüklerden kurtulma telaşı, -ve bu satırları kimsenin okumuyor olmasının verdiği rahatlık-.
Seçimler bitti ve insanlar yine kendi telaşlarına döndüler ama bu sefer bir yük fazlayla. Bu tatminsizlik, bu çaresizlik, bu yalnız hissetme hali, bu ne yapabileceğini ve nasıl değişeceğine dair fikirsizlik eklendi dertlere. Ülkenin yarısı bir umuda kapıldı. Başka şeylerin, iyi şeylerin, dert vermeyen, sinir etmeyen şeylerin olduğu bir ülke hayal edildi. Öğrencisi okulunda, işçisi fabrikasında, memuru bürosunda vereceği çabanın patronun gözüne girmekten, iyi not almaktan daha fazla anlam ifade ettiği bir ülke düşlemişlerdi ama olmadı yine bir şey değişmedi. Tıpkı çeyrek asırdan beri olduğu gibi. Peki bu bizi umutlandıran, başka şeyler düşlemeye cesaret etmemizi sağlayan şeyler? Onlar bu resimde neredeler?
Bir ülkenin büyük bir çoğunluğu, birilerine dargın, küskün ve barışma hevesi de pek yok gibi. Ufak birkaç metaryalin verdiği tatminden daha fazlasının olduğu bir ülkede belli bir standartta yaşamak isteyenler, geçmişin, eskisi gibi zevk vermeyen masallarında yaşamak isteyenlerle mücadele halinde ve onca birikim, onca donanım, onca avantajlı pozisyona rağmen bu isteğe kavuşamamak acının daha da bilinçli çekilmesine sebep oluyor. Yıllar içinde bireyler, desteklediği partiye oy vererek temsil edilme hakkını kullanmak yerine iktidardakinden kurtulmak için, iktidarın alternatifi olarak görülen, çoğunluğun teveccüh gösterdiği partiyi desteklemek durumunda kaldılar. Aslında birçok farklılığı, birçok itirazı olmasına rağmen partiye ya da adaya oylarını verdiler, desteklediler. Çünkü başka bir içerikte hayatlarına devam etme arzusuna sahiptiler ve kişisel hırslarını, toplumsal hareketlerde eritmeye çabaladılar. O istediği ya da ideolojik olarak yakın hisssettiği partiyi ya da adayı değil de seçilmeye daha yakın olarak görülen neyse onu desteklediler. Bu bazen ismini daha önce duymadığımız biri oldu bazen bir kimya öğretmeni. Bazen şehirdeki milletvekili için bazen de belediye başkanlığı için. Her türlü fedakarlığı, özveriyi gösterenler, bilmem kaç yıllık hezeyanlardan sonra yeniden yaşanan bu sonla, arzu edilmeyen sonuçla iyice tükendi. Türkiye’deki seçmenlerin birçoğu nihilist bir hale büründüler ama kimse farkında değil. Ve en garibi, herkes çılgınca kararlar vermek için fırsat kolluyor ama yine kimse farkında değil. Çünkü farkında olsalardı, Kemal Kılıçdaroğlu, böylesi önemli bir dönemeçte gerçekleşen seçimlerde aday olmak için oyun kurmazdı, gücünü suistimal etmezdi.
Herkes bir sorumlu, herkes içindekilerini kusmak için bir obje arayışına girdi seçimlerden sonra. Ne taşınacak güç ne de dayanacak takat kalmadığı için insanlarda şu sıralar herkes bir haller içinde ve muhalefete baktıkça yalnızlık hissi daha da derinleşiyor. İnsanlar ekonomik zorlukların, sorumluluklarının yanında çaresizlik, yetersizlik duygusuyla baş etmek zorunda bırakılıyor. Yalnız başına. Şu içinde bulunduğu haller ile bir şekilde uzlaşma arayışı içinde. Tek başına. Kapısını çalacak bir tanrısı bile yok.
Gerçek bir hareket, gerçek bir heyecanı, yeni bir şeye taşıyacak bir aday, bir parti yok ve belki de tüm bu siyasal organizasyonlar, yapılar böylesi bir yeniliğin ufukta olduğu dönemde yeniden tartışılmaya açılmalı. Hiçbir parti, kendisine oy verenleri bir mecburiyete bırakma hakkına sahip olmadığı gibi güç erkini de böyle elde tutmayı zorlaştırır. Değişimi, gerektiğinde kendinden başlayarak kovalamalı. Değişim sadece iktidardaki hükümetten veya iktidarın kurduğu sistemden ibaret değil Türkiye’de. Devlet mekanizması yardım bekliyor. Devletin içine öbeklenmiş çıkar gruplarından, gelecekteki düşlenen konumu, pozisyonuna dek birçok şey hastalık kapmış halde. Devlet erkanı, muhalefet, ideolojiler, marşlar. Hepsi, bir grup insanı terk etti.
Bu konuya devam edeceğiz...
0 notes
oyasumifiratat · 2 years ago
Text
blogumu okuyanlar
Tumblr media
Hepimiz birisi için yazıyoruz.
Blog tutmaya yeniden başlamamla peşimden birilerini de bu karanlık hobiye sürükledim. Şimdi bu insanları teşvik eden kişi olduğumdan kendilerinin bloglarını burada sizin için tanıtıyorum. Bazı gönderilerini zaten blogumda yayınladım birbirimizi görüp tanıyalım diye ama bundan sonra direkt kolayca ulaşmak için bu postu hazırlayasım geldi.
wworldisyours
İstanbul'a sonradan yerleşmiş, ekmeğini taştan çıkaran genç bir ofis çalışanı. Gündelik yaşantısındaki bunalımları ve çevresiyle etkileşimi hakkında yazıyor.
watermelonelywizard
En geveze blog yazarımız. Canayakın meraklı halleri ve kavuşamadığı Lotte'sine yazdığı acıklı mektuplarıyla tam bir romantik. Büyümekte olan bir akıl.
ivykosa
Tonu belirleyen ben olduğumdan bütün bu bloglar biraz uslup olarak birbirine benzese de, ivy'nin blogu bana ayrı bi yakın geliyor. Deli heralde, biraz gotik.
bonus:
kaburgadacicekler
Bizden farklı, melankolik şiirsel ya da şiir gibi şeyler atıyor arada. Uzak sayılmaz ama yakın gibi de. Bi gün eve yakın bir atış yapmasını bekliyorum ki reblogliyim.
Tumblr media
O birisi okur belki diye.
Aç gözlülük heralde, daha fazla insan görmek istiyorum burda. Şu ilk postları üstünden attıkça daha da ilginç haller alacak bu bloglar çünkü, garip bir kültür doğacak belki. Belki de sadece birbirimize mesajlar bırakmış olacağız kimsenin bilmediği, dönüp bakmadığı bir panoya.
Kişisel blogumu ve onların kişisel bloglarını okuduğunuz için teşekkür ederim.
6 notes · View notes
enderinlere · 3 years ago
Note
Biraz gergin gibisin ?
olağan haller tatlım. kişisel alma.
2 notes · View notes
bungoustraydogs-tr · 4 years ago
Note
Admin çok hayırlı işlere vesile oluyosun cidden 1-senin gibi kaliteli ve aktif bsd sayfası yok youtube da instada da.
2-Kaliteli.ve özgün içeriklerin var.
3-Tumblr'ı da seni takip etmek için indirdim yani hiç bi şey olmasa bile seni tanımadığım halde kanım ısınmış gibi hissediyorum.
4-Hep animeyi tanıtmak çevirmek olmaz bir az da kendini tanıt ben yeniyim buralarda seni tanımak isteriz hepimiz (de mi de mi isteriz tabi kim istemez)
5-Seni seviyoruuuz (m)
6-(sapık değilim merak etmee :) )
Çok fazla övgü aldım. Bu bana bir ay yeter. Ama tumblr da bir tek beni takip etmeniz üzücü geliyor. Bir sürü mizah sayfası, anime sayfası var.
Ve benim de kanım en azından tumblr kitlesi için ısındı. İnstagram için aynı şeyi söyleyemem ama burada kendimi daha samimi hissediyorum. (Bir de fandomdaki mal insanlar ınstagramda daha fazla karşıma çıkıyor)
Kendim hakkımda söyleyebileceğim gerçekten hiçbir şey yok. Genel olarak kişisel bilgilerimi olabildiğince uzak tutmaya çalışıyorum. Hakkımda söyleyebileceğim şeyler... kitap okumayı ve biriktirmeyi çok severim. İmzalı ve özel basım kitapları çok çok severim. Güzel bulduğum bir oyun varsa oyun oynamayı severim. En sevdiğim yemek et olan her yemektir, en sevmedigim yemek de aşçının kötü yaptığı yemekler (yurt yemekleri işte)dir. Bir de özel olarak zamanında alıp denediğim brüksel lahanasının tadını sevmiyorum. Kapattığım bir konunun yeniden açılmasından ve bir konunun uzatılmasından, yapma dediğim şeylerin ısrarla yapılmasından nefret ederim. Şu sıralar nedenini bilmediğim şekilde uyku duzenim bozuldu, kısa ama sürekli aralıklarla gündüz vakti uyuduğumdan gece öyle kalakaldım. Bir de dün arkadaşımın doğum günüydü pasta yaptım görüntülü konuşmadan arayıp arkadaş grubumla saat 12 de kutladık sonra virüs yüzünden ne hallere düştüm diye dert yandık. Güzel bir deneyimdi. Neden bunaldı yazdım bilmiyorum.
Son olarak ben de sizi seviyorum 💕
25 notes · View notes
layezalll · 5 years ago
Text
Tumblr media
Sevmek
Kendini güvende hissetme isteği her ilişkide kaçınılmaz olarak kedere ve korkuya sebep olur.
Bu güvence arayışı güvensizliğe davetiye çıkarır.
Bugüne kadar herhangi bir ilişkinizde güveni bulabildiniz mi?
Çoğumuz sevmenin ve sevilmenin verdiği güvenceyi isteriz ama her birimiz kendi güvenliğinin, kendi hayat yolunun peşindeyken sevgi diye bir şey söz konusu olabilir mi?
Sevilmiyoruz çünkü sevmeyi bilmiyoruz.
Sevgi nedir?
Bu kelime o kadar farklı anlamlar yüklü ve yozlaştırılmış ki kullanmak bile istemiyorum. Herkes sevgiden bahsediyor.
Ülkemi seviyorum, bir kitabı seviyorum, şu dağı seviyorum, zevki seviyorum, karımı seviyorum, Tanrı’yı seviyorum.
Sevgi bir fikir midir?
Eğer öyleyse, terbiye edilebilir, büyütülebilir, el üstünde tutulabilir, itilip kakılabilir, istediğiniz şekle sokulabilir.
Allah'ı sevdiğinizi söylediğinizde bunun anlamı nedir?
Kendi hayal gücünüzün dışa vurumunu, kendinizin, neyin asil ve kutsal olduğunu düşünüyorsanız ona uygun şekilde belli saygınlık kalıplarıyla süslenmiş bir dışa vurumunu sevdiğiniz anlamına gelir;
Sevgi denen bu insani şeyi çözemediğimiz için kaçıp soyut kavramlara sığınırız.
Sevgi insanın bütün dertlerinin, sorunlarının ve çektiği bütün zahmetlerin çaresi olabilir, öyleyse sevginin ne olduğunu nasıl öğreneceğiz?
Sadece onu tanımlayarak mı?
Birisine düşkün olmak, birisiyle birlikte olmak, o duygusal alışveriş, o dostluk…
Sevgi kelimesinden kastımız bu mu?
Standart veya kalıp şimdiye dek hep bu oldu ve o kadar kişisel, tensel ve sınırlı bir hal aldı ki, dinler, sevginin bundan çok daha öte bir şey olduğunu açıkladılar.
İnsani sevgi dedikleri şeyin zevk, rekabet, kıskançlık, sahip olma, elde tutma, kontrol etme ve bir başkasının düşüncelerine karışma arzularını içerdiğini görüyor ve bütün bunların yarattığı karmaşayı bildiklerinden başka tür bir sevgi olması gerektiğini söylüyorlar; ilahi, güzel, el değmemiş, bozulmamış bir sevgi.
Dünyanın dört bir yanında din adamları denen kişiler eskiden beri bir kadına bakmanın tamamen yanlış bir şey olduğunu iddia eder: Kendinizi seksle şımartırsanız Tanrıyla yakınlaşamayacağınızı söylerler, bu yüzden de içlerini yiyip bitirse de bu konuyu bir kenara iterler.
Ama cinselliği yok saymakla kendi gözlerini kör etmiş, kendi dillerini kesip atmış oluyorlar çünkü dünyanın bütün güzelliğini yok sayıyorlar.
Kalplerini ve zihinlerini yoksun bırakıyorlar; onlar aslında susuzluk çeken insanlar; güzellik kadınla ilişkilendirilmiş olduğu için güzelliği hayatlarından kovuyorlar.
Sevgi kutsal ve bayağı, insanı ve ilahi diye ayrılabilir mi, yoksa yalnızca sevgi mi vardır? Sevgi çok’a değil, bire mi dairdir?
“Seni seviyorum,” dersem, bu başkalarını sevmeyi dışlar mı?
Sevgi kişisel midir, kişisel olmayan bir şey midir?
Ahlaki midir, ahlaksız mıdır?
Aileyle mi ilgilidir, ailenin dışında bir şey midir?
Bütün insanlığı severseniz belli bir kişiyi sevebilir misiniz?
Sevgi bir his midir?
Sevgi bir duygu mudur?
Sevgi zevk ve arzu mudur?
Bütün bu sorular, sevgi hakkında, sevginin ne olup ne olmaması gerektiği konusunda fikirlerimiz, içinde yaşadığımız kültürün geliştirdiği bir kalıp veya düsturumuz olduğuna işaret ediyor, değil mi?
O zaman sevginin ne olduğu sorusunu irdelemek için önce onu yüzlerce yıllık kabuğundan çıkarmalı ve ne olup ne olmaması gerektiğine dair bütün idealleri ve ideolojileri bir kenara bırakmalıyız.
Bir şeyi “olması gereken” ve “olan” diye ikiye bölmek hayatla başa çıkmanın en yanıltıcı yoludur.
Sevgi dediğimiz bu alevin ne olduğunu nasıl öğreneceğim peki, onu başkasına nasıl ifade edeceğimi değil, sevginin kendi başına ne ifade ettiğini?
Öncelikle , toplumun, anne babamın ve arkadaşlarımın, bütün insanların ve kitapların onun hakkında söylediklerini reddedeceğim çünkü ne olduğunu tek başıma öğrenmek istiyorum.
Burada söz konusu olan bütün insanlığı ilgilendiren çok büyük bir problem…
Sevgi şimdiye dek binlerce şekilde tanımlanmış, ben de o anda neyi sevdiğime ya da neden keyif aldığıma göre belirlenen şu ya da bu kalıba takılıp kalmış bulunuyorum.
Öyleyse onu anlayabilmek için ilk önce kendimi eğilimlerimden ve önyargılarımdan kurtarmam gerekmez mi? Kafam karışık, kendi arzularım beni hırpalıyor, ben de kendi kendime şöyle diyorum:
“Önce kendi kafandaki karışıklığı çöz. Belki sevginin ne olduğunu, ne olmadığından yola çıkarak bulabilirsin.”
Devletler vatandaşına, “Git ve ülkene duyduğun sevgi adına adam öldür,” der. Bu sevgi midir?
Din, “Tanrıya duyduğun sevgi adına seksten vazgeç,” der. Bu sevgi midir?
Sevgi arzu mudur? Hayır demeyin. Çoğumuz için öyle - arzu ve zevkten; duyular yoluyla, cinsel anlamda bağlanma ve tatmin olma yoluyla alınan zevkten ibaret. Sekse karşı değilim ama seksin neleri içerdiğini görmelisiniz. Seksin size bir anlığına verdiği şey, kendini tamamen bırakma hissidir, sonra telaşınıza geri dönersiniz, bu yüzden de hiçbir endişenin, hiçbir sorunun, hiçbir benliğin olmadığı o halin bir daha bir daha tekrarlanmasını istersiniz.
Karınızı sevdiğinizi söylersiniz. O sevgi cinsel zevkle, evde çocuklarınıza bakacak, yemek pişirecek birisinin olmasının verdiği zevkle alakalıdır. Ona ihtiyaç duyarsınız; size bedenini, duygularını, desteğini vermiştir, belli bir güven ve iyi olma hissi de vermişti. Sonra size sırtını döner, sıkılır veya başka birisiyle gider ve duygularınızın bütün dengesi bozulur; bu hoşlanmadığınız rahatsızlığın adı ise kıskançlıktır.
İçinde acı, endişe, nefret ve şiddet vardır. Dolayısıyla aslında söylediğiniz şudur:
Bana ait olduğun sürece seni seviyorum ama olmadığın an senden nefret etmeye başlıyorum. İsteklerimi -cinsel olsun, başka türlü olsun- tatmin edeceğine güvenebildiğim sürece seni seviyorum ama istediğimi vermemeye başladığın an senden hoşlanmıyorum.
Yani aranızda düşmanlık ve ayrılık vardır, kendinizi karşınızdakinden ayrı hissettiğiniz sürece ortada sevgi diye bir şey yoktur.
Ama bütün bu çelişen halleri, içinizdeki bu bitmek bilmez kavgaları yaratmadan karınızla birlikte yaşayabilirseniz, o zaman belki -belki- sevginin ne olduğunu bilebilirsiniz. O zaman ikiniz de tamamen özgür olursunuz ama bütün zevkleriniz için ona ihtiyaç duyarsanız onun kölesi olursunuz. Demek ki insan sevdiği zaman özgür olmalıdır; yalnız karşısındakinden değil kendisinden de kurtulmalıdır.
Bu bir başkasına ait olma, psikolojik anlamda bir başkasından beslenme, bir başkasına ihtiyaç duyma, bütün bu haller hep bir endişe, korku, kıskançlık, suçluluk içerse gerek. Korku olduğu sürece de sevgi var olamaz; kederin hüküm sürdüğü bir zihin sevginin ne olduğunu asla bilemez; aşırı duygusallığın ve çabuk heyecana kapılmanın sevgiyle hiçbir alakası yoktur. Dolayısıyla sevginin zevk ve arzuyla alakası yoktur.
Sevgi düşüncenin ürünü değildir.
Düşüncenin sevgiyi üretmesi mümkün değildir, düşünce geçmişe aittir. Sevgi kıskançlıkla örülü ve ona takılıp kalmış bir şey değildir çünkü kıskançlık geçmişe aittir. Sevgi daima şimdiki zamandadır. “Seveceğim” ya da “sevdim” demeyiz. Sevmesini biliyorsanız kimsenin peşinden gitmezsiniz. Sevgi itaat etmez. Sevdiğiniz zaman ne saygı vardır ne saygısızlık.
Bir insanı gerçekten sevmek ne demektir bilmiyor musunuz; nefret, kıskançlık, öfke hissetmeden, ne yaptığına veya ne düşündüğüne karışmak istemeden, kınamadan, kıyaslamadan sevmek ne demek bilmiyor musunuz?
Sevginin olduğu yerde kıyaslama olur mu? Birisini bütün kalbinizle, bütün zihninizle, bütün vücudunuzla, bütün varlığınızla sevdiğiniz zaman karşılaştırma söz konusu olur mu? Kendinizi o sevgiye tamamen teslim ettiğinizde başkaları yoktur artık.
Sevginin sorumluluğu ve vazifesi var mıdır, ayrıca bu kelimeleri kullanır mı? Bir şeyi görev gereği yaptığınızda bunda sevgiye yer var mıdır? Görev sevgi içermez. Görevin insanı esir alan yapısı insanı mahvetmektedir. Bir şeyi göreviniz olduğu için yapma gereği hissediyorsanız yaptığınız şeyi sevmiyorsunuz demektir. Sevginin olduğu yerde görev ve sorumluluk yoktur.
Çoğu ebeveyn ne yazık ki çocuklarından sorumlu olduklarını düşünür ve sorumluluk anlayışları, çocuklarına neyi yapmaları neyi yapmamaları, büyüyünce ne olmaları ne olmamalarını söyleme şeklinde kendini gösterir. Anne babalar çocuklarının toplumda güçlü bir yere sahip olmalarını isterler.
Sorumluluk dedikleri şey, o taptıkları saygınlığın bir parçasıdır ve bana kalırsa saygınlığın olduğu yerde düzen yoktur; bütün dertleri mükemmel bir burjuva olmaktır. Çocuklarını topluma uyum sağlamaya hazırlarken savaşı, çatışmayı ve vahşeti devam ettirmiş olurlar. Sizce bu ilgi ve sevgi midir?
Gerçekten ilgi göstermek bir ağaca veya bitkiye gösterdiğiniz gibi ilgi göstermektir, ona su vererek, ihtiyaçlarını ve en iyi hangi toprakta yetiştiğini inceleyerek, ona şefkat ve özenle bakarak. Çocuklarınızı topluma uyum sağlamaya hazırlarken onları aslında ölmeye hazırlıyorsunuz. Çocuklarınızı sevseydiniz savaş olmazdı.
Sevdiğiniz birini kaybedince ağlarsınız - gözyaşlarınız kendiniz için mi yoksa ölen kişi için midir? Kendiniz için mi bir başkası için mi ağlarsınız o anda?
Bir başkası için ağladınız mı hiç?
Savaş meydanında ölen oğlunuz için ağladınız mı hiç? Ağladınız ama o gözyaşları kendine acımadan dolayı mıdır yoksa bir insan öldüğü için midir? Kendinize acıdığınız için ağlıyorsanız gözyaşlarınız bir manası yoktur çünkü kendinizi düşünüyorsunuzdur. Eğer büyük bir sevgi yatırımı yaptığınız birisinden mahrum kaldığınız için ağlıyorsanız, o hissetmiş olduğunuz şey sevgi değildir. Ölen kardeşinize ağlıyorsanız onun için ağlayın. Kendiniz için ağlamak çok kolay çünkü o artık yoktur. Görünüşte bir şeyler yüreğinize dokunduğu için ağlıyorsunuzdur ama yüreğinize dokunan onun acısı değil, sadece kendine acıma duygusudur, kendine acımak da insanı acımasız, içe kapanık, hissiz ve aptal yapar.
Kendinize ağlamanız sevgi midir ?yalnız olduğunuz, mahrum kaldığınız, artık güçlü olmadığınız için ağlamak- kaderinizden, çevrenizden şikâyet etmek- ağlayan da hep sizseniz? Bunu anlarsanız ki bu konuya bir ağaca, bir sütuna veya bir ele dokunur gibi doğrudan temas etmek demektir, kederin kendi yarattığımız bir şey olduğunu, düşünce tarafından yaratıldığını, zamanın ürünü olduğunu görürsünüz. Üç yıl önce Babam vardı, şimdi o yok, şimdi yalnızım, içim acıyor, ne teselli ne arkadaşlık için yüzümü dönebileceğim kimse var ve bu gözümü yaşartıyor.
Dikkatle izlerseniz bütün bunların içinizde olup bittiğini görebilirsiniz. Bunu tam anlamıyla, bütünüyle tek bakışta görebilirsiniz, analiz yapmaya zaman harcayarak değil. Bir anda “ben” denen bu sıradan küçük şeyin bütün yapısını ve doğasını görebilirsiniz: Gözyaşlarım, ulusum, inancım, dinim… Bütün bu çirkinlik içinizdedir. Bunu aklınızla değil, kalbinizle gördüğünüz zaman, tüm içtenliğinizle gördüğünüz zaman kedere son verecek anahtar elinizdedir.
Keder ile sevgi bir arada olamaz ama Hıristiyan dünyasında acı çekmek idealleştirilip bir çarmıha gerilmiş bulunuyor ve ona tapılıyor. Bununla acı çekmekten bir tek o kapıdan geçilerek kaçılabileceği ima edilmekte, insanı sömüren dindar bir toplumun bütün yapısı da bundan ibaret zaten.
O yüzden, sevginin ne olduğunu sorduğunuzda, cevabı göremeyecek kadar çok korkuyor olabilirsiniz. Bu, hayatınızın tamamen altüst olmasına neden olabilir, ailenizi parçalayabilir; karınızı veya kocanızı veya çocuklarınızı sevmediğinizi -seviyor musunuz gerçekten?- fark edebilirsiniz; kurduğunuz evi yıkmanız gerekebilir; tapınağa bir daha hiç dönmeyebilirsiniz. Ama hâlâ öğrenmek istiyorsanız, korkunun sevgi olmadığını, bağımlılığın, kıskançlığın ve hükmetmenin sevgi olmadığını, sorumluluğun ve görev duygusunun sevgi olmadığını, kendine acımanın, sevilmemenin acısının sevgi olmadığını, alçakgönüllülük nasıl kibrin zıddı değilse sevginin de nefretin zıddı olmadığını göreceksinizdir. Demek ki bütün bunları zorla değil, yağmurun günlerin tozunu bir yapraktan sıyırıp atışı gibi içinizi yıkayıp onu atarak ortadan kaldırırsanız, belki o zaman insanın hep açlık duyduğu bu çiçeğe rastlarsınız.
İçinizde sevgi yoksa -sadece birkaç damlalık değil, bolluk derecesinde- içiniz onunla dolup taşmıyorsa dünya felakete sürüklenecektir. İnsanlığın bir bütün olması gerektiğini ve sevginin tek çıkar yol olduğunu zekânız biliyor ama size sevmeyi kim öğretecek?
Herhangi bir otorite, yöntem veya sistem size nasıl sevmeniz gerektiğini söyleyebilir mi?
Eğer bunu size birileri söylüyorsa, o sevgi değildir. “Sevgiyi tatbik edeceğim. Günlerce oturup onu düşüneceğim. Şefkatli ve nazik olmayı tatbik edip kendimi başkalarını düşünmeye zorlayacağım,” diyebilir misiniz? Kendinizi, sevmek için disipline edebileceğinizi, sevmek için iradenizi kullanabileceğinizi mi söylüyorsunuz yani? Sevmek için disipline ve iradeye başvurursanız, sevgi elinizden uçup gider. Bir sevme yöntemi veya sistemi uygulayarak çok akıllı ya da şefkatli bir insan olabilir veya şiddetten kaçınma haline erişebilirsiniz ama bunun sevgiyle hiçbir ilgisi yoktur.
Bu paramparça çorak dünyada sevgi yok çünkü en önemli rolü zevk ve arzu oynuyor, oysa sevgi olmadan günlük hayatınızın da bir anlamı yoktur.
Sevgi de güzellik olmadan olmaz. Güzellik gördüğünüz bir şey değildir; güzel bir ağaç, güzel bir tablo, güzel bir bina ya da güzel bir kadın değildir. Ancak kalbiniz ve zihniniz sevginin ne olduğunu bildiği zaman güzellik vardır.
Sevgi ve bu güzellik anlayışı olmadan erdem olmaz ve ne yaparsanız yapın, ister toplumu ıslah edin, ister yoksulları doyurun, sadece daha fazla huzursuzluk yaratmış olacağınızı çok iyi bilirsiniz, çünkü sevgi yoksa kendi kalbinizde ve zihninizde de yalnızca çirkinlik ve yoksulluk vardır. Ama sevgi ve güzellik varsa, ne yaparsanız doğrudur, ne yaparsanız ahenklidir. Sevmeyi bilirseniz istediğinizi yapabilirsiniz çünkü o diğer bütün sorunları çözer.
O zaman şu noktaya varıyoruz:
Zihin disiplin, düşünce, zorlama, herhangi bir kitap, öğretmen veya lider olmadan güzel bir günbatımına rast gelir gibi sevgiye rast gelir mi?
Bence bir şey kesinlikle şart, o da amacı olmayan bir tutku - bir adanmanın veya bağlılığın sonucu olmayan, şehvetten ibaret olmayan bir tutku.
Tutkunun ne olduğunu bilmeyen bir insan asla sevgiyi tadamaz çünkü sevgi ancak kendinden tamamen vazgeçme söz konusu olduğunda var olabilir.
193 notes · View notes
acid-gramma · 4 years ago
Note
Nej anonun anlattığı mesajları paylaşma durumunun başıma gelmesinden ya da işte paylaşmasa bile içten içe 250 gram için düştüğümüz hallere bak diye düşünmesinden çok korkuyotum güvenim kırılıyo böyle hikayeler duydukça =|
Bu arada ben odamın konumundan dolayı çok fazla erkek muhabbetine maruz kalıyorum(evin hemen altında park-küçük halı saha var orda takılıyorlar sesleri geliyor) bu amk erkekleri bir kızdan bahsederken “kız bana şöyle dedi ben kıza şöyle dedim” falan diye hitap ediyorlar. Yani onlar için ayşe bengü merve değiliz sadece kızız amk :D??? Ciddiyim muhabbetler ful böyle. Kızlar aralarında bir karşı cinsten ya da hemcinsten konuşurken isimleriyle hitap ediyor genelde, batu alp mehmet diyoruz, çocuk değil, çünkü onlar birey ve genel olarak tüm kişisel özellikleriyle ele alıyoruz. Özellikle genç erkeklerin/ ergenlerin çok sikinde değil kızların kim olduğu/özellikleri. Onlar sadece “kız”
21 notes · View notes
rvw4 · 4 years ago
Text
"Sanılır ki, bir hırsız, bir katil, bir casus, bir fahişe mesleklerinin utanılacak bir şey olduğunu bilerek bundan küçüklük duyar. İş bunun aksinedir. Bir rastlantı veya bir hata olarak bu durumun içinde bulunanlar bile, kendi kişisel durumlarının kendilerine yasal ve saygın görünebileceği bir dünya görüşü edinmenin bir yolunu bulurlar her zaman. Kendileriyle aynı durumda bulunan ve genel olarak hayatı aynı biçimde anlayan başka kimselere dayanırlar. Öyle hırsızlar veya fahişeler vardır ki, mesleklerini yapabilme becerileriyle övünürler. Bizim bu hallere karşı şaşırıp kalmamız, onların hayat biçimlerinin dışında kalmamızdan ileri gelir. Bizim aramızda da böyle insanlar yok mudur? Hırsızlıklarıyla yada hırsızlara  yataklık etmeleriyle övünmelerine, yahut da güçlerin güçleriyle yani şiddetleri ve acımasızlıklarıyla, övünmelerine hiç şaşırmayız. Bizim çevremizde bulunan bütün bu cins adamlar da iyiyi kötüyü yanlışı değerlendiriyorlar, biz de bunun farkında olamıyoruz demektir. Sebep? Bunun sebebi aramızda bunlar gibi düşünenlerin çokluğu veya hükmün bu veya şu sebepten dolayı onlarda olması ve bizim tam isabetle kendilerine yakın bulunmamızdır. " -Tolstoy,DİRİLİŞ
3 notes · View notes
suyun-rengi · 5 years ago
Photo
Tumblr media Tumblr media Tumblr media
Duygu Çemberi Sözlük anlamı “belirli nesne, olay veya bireylerin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim” olan duygu, Psikolog Dr. Daniel Goleman tarafından “bir his ve bu hisse özgü belirli düşünceler, psikolojik ve biyolojik haller ve bir dizi hareket eğilimi” olarak tanımlanmaktadır. İnsanlar her duygu için farklı yoğunluklara sahip olabilir. “Bu adama çok kızıyorum”, “Firmamda çok mutluyum” ve “mevcut ekonomik durumla birlikte, işimi kaybetmekten korkuyorum”, bu cümlelerden de anlaşılacağı gibi kişisel görüşlerin gücü sevinç, öfke ve korku duygularının yoğunluklarıyla ilgilidir. Buna bağlı olarak psikolojist teorisyenler, duyguları kategorilere ayırmıştır. Bununla birlikte teorisyenler arasında kabul görmüş temel duygular mevcut değildir.  Duyguları olumlu ve olumsuz duygular olarak iki boyutta değerlendirirsek; heyecan, mutluluk, neşe, iyimserlik gibi duygular olumlu; keder, üzüntü, korku, kızgınlık, öfke şiddet, kıskançlık gibi duygular ise olumsuz olarak tanımlanabilir. Duyguları sınıflandırma ile ilgili en önemli isimlerden biri Robert Plutchik'tir. Plutchik, 1980 yılında duyguları belirli bir sıralamaya göre dizerek bir duygu çemberi oluşturmuştur. Duyguların 8 temel kategoride ele alındığı duygu çemberinde; • Duygular yoğunluk ve şiddet açısından kendi içinde derecelendirilir; endişe-korku-dehşet, huzur-neşe-coşkunluk • Birbiriyle komşu olan duygular birbirine diğerlerine göre daha çok benzemektedir • Karşılıklı yer alan duygular birbirinin tersi bir duruma işaret eder; neşe-üzüntü, beklenti-şaşırma Farklı duygular birleşerek daha farklı ve geniş çapta duygular elde edilir; neşe+güven=sevgi R. Plutchik’in modeli, duygular arasındaki ilişkileri anlatmakta ve bu duygular arasındaki karmaşık ilişkileri, duyguların zaman içinde nasıl etkileşimde bulunduğunu ve değiştiğini anlamada oldukça yardımcı olan bir modeldir. Merkezde sekiz bölüm bulunmakta ve sekiz temel duygu boyutu olduğunu belirtmektedir. Bu duygular öfke, beklenti, sevinç, güven, korku, şaşkınlık, üzüntü ve nefrettir. Duygular dışarıdan merkeze doğru ilerledikçe yoğunlaşmaktadır. Örneğin, sıkıntı duygusu, göz ardı edilirse nefret duygusuna doğru yoğunlaşmaktadır. Bu ilişkilerde dikkat edilmesi gereken kural, kontrol edilmeyen duygular yoğunlaşabilir. Bu şemada her daire sektörünün karşısında zıt bir duygu bulunmaktadır. Üzüntünün karşısında sevinç ve güven duygusunun karşısında nefret bulunmaktadır. Hiç renk göstermeyen duygular iki temel duygunun karışımı olan bir duyguyu temsil etmektedir. Örneğin, beklenti ve sevinç iyimser duygusu için birleştirilir. Duygular genellikle karmaşıktır ve bir duygu aslında iki veya daha fazla farklı duygunun birleşiminden oluşabilmektedir.
13 notes · View notes
dunyayikesfet · 5 years ago
Photo
Tumblr media
Bugün Singapur'dan dönüşümüzün 14.günü, yani kişisel karantinamızın son günü. Herşey planladığım gibi gitseydi ve seyahatimin tek başına olan bölümüne devam etmiş olsaydım bu akşam dönüş uçağına binecektim. ✈️ . Dönüş kararı alırken ne Malezya'da ne Türkiye'de ne de dünyada durum bu kadar ciddi değildi, ama içimden bir ses (kendisi mantığımın ve eşimin sesi) dönmemin en doğru karar olduğunu söyledi.😥 . Dönüş kararı aldığım gün, seyahatimi yarım bırakmış olmaktan dolayı çok üzülmüştüm. Şimdi "iyi ki dönmüşüm, iyi ki tam zamanında dönmüşüm" diyorum. Sevdiğimin yanında, evimin rahatlığında, ülkemin sınırları içinde bu dönemi geçirdiğim için çok mutluyum şimdi 👍 . 14 gün karantina sürem dolmuş olsa da bende #evdekal maya devam edeceğim. Siz de kendinizin, ülkemizin, dünyamızın sağlığı için lütfen #evdekaltürkiye 🏠 . İmkanı olan herkesin evde kalması, zorunlu haller ve işe gitme zorunluluğu nedeniyle dışarıda olması gerekenlerin de hayatını kolaylaştıracak. Herkesin kendi ohalini ilan etmesi söylendiği gibi kolay değil 🤷‍♂️ . En kısa sürede yeniden yollara düşebilmek dileğiyle... EVDE KALIN! (Besiktas) https://www.instagram.com/p/B-HK0EYn-96/?igshid=drt7pzkxztv0
1 note · View note
aytekinhukuk-blog · 8 years ago
Text
Kişisel Hal
1-Genel Bakış: Toplum içinde bir kişiyi diğerinden ayırmaya o kişinin ferdi ailevi ve siyasi durumunu tayine yarayan birçok özellikleri vardır.Adı yaşı cinsiyeti evlilik durumu gibi.İşte bu özelliklerin tümü kişinin halini(statüsünü) belirtir.Kişinin hali ve bunları meydana getiren unsurlar o kimsenin özellikleri olduğuna göre başkasına devredilemezler a)Ferdi hali meydana getiren unsurlar:Kişinin adı cinsiyeti yaşı bu grupta yer alır. b)Ailevi hali meydana getiren unsurlar:Kişinin evli veya bekar dul veya boşanmış olması hısımlık ilişkileri de bu grupta yer alır. c)Siyasi hali meydana getiren unsurlar:Kişinin vatandaşlık ve hemşehrilik durumu mahkum olup olmaması da bu grupta yer alır. Kişinin ferdi ve ailevi hali dar anlamda kişinin hali veya kişinin medeni hali olarak da ifade edilir.Bir kişinin hali onu toplum içindeki durumunu belirlemeye yaradığı cihetle onun şahsı kadar toplumu da ilgilendirir.Bu yüzden kişisel hali düzenleyen kurallar kamu düzeninin ilgilendirdiği için emredici hukuk kuralı niteliği taşırlar. aytekin çağlar turan II-Kişinin Adı: 1-Genel bilgiler: Bir kişinin hüviyetinin tespitinde ilk bakılacak unsur onun adıdır.Ad üzerindeki hak kişilik haklarının bütün özelliklerini taşır mutlaktır devredilemez;uzun süre kullanılmasa dahi devam eder.Ad üzerindeki hakkı sahibi istediği gibi kullanabilir.Bunun sınırı üçüncü kişilerin haklı menfaatidir.Ad sahibi olma hakkı sadece gerçek kişilere tanınmış olmayıp aynı zamanda tüzel kişilerin de sahip olduğu haktır.Tüzel kişilerde ad üzerindeki hukuki korumadan yararlanır. 2-Adın çeşitleri: a)Soyadı:Nesilden nesile intikal eden ve bir kişinin bir soya bir aileye bağlılığını ifade eden addır. b)Öz adynı ailenin fertlerini birbirinden ayırmaya yarayan addır.Tek bir kelimeden ibaret olabileceği gibi birden çok kelimeden de teşekkül edebilir. c)Müstear ad(takma ad; mahlas)Bir kimsenin belirli bir iş yaptığı bir faaliyette bulunduğu sırada gerçek adının yerine kullandığı takma addır. d)Lakap:Üçüncü kişiler tarafından keyfi olarak bir kişinin adının yanına eklenen veya adı yerine kullanılan ve böylece o kişiyi nitelendiren bir addır. e)Ticaret Unvanı:T.K.mad.41/2 uyarınca her tacir ticaret işletmesine ilişkin işlemleri ticaret unvanı ile yapmaya ve işletmesi ile ilgili senet ve diğer evrakı bu unvan altında imzalamaya mecburdur.Ticaret kanununun bu hükmü uyarınca kullanılan ticaret unvanı da bir addır. 3-Adın kazanılması: a)Soyadının kazanılması: Soyadı ya nesep bağı ile ya evlenme ile ya da evlat edinme yolu ile ya da idari kararla kazanılır.Soyadı kanunu çıktığı zaman seçerek de soyadı kazanma imkanı tanınmıştır. aa)Nesep bağı yoluyla: Evlilik içinde doğan çocuk doğar doğmaz babasının soyadını kazanır.Bu hüküm emredicidir,şu veya bu şekilde çocuğa başka bir soyadı verilmesi mümkün değildir.Evlilik dışı çocuklardan babaları tarafından tanınanlar veya kişisel sonuçlarıyla babalığa hüküm alınarak babalarına gayrı sahih nesep bağıyla bağlananlar babalarının soyadını alırlar.Evlilik dışı çocuğun nesebi ana bananın evlenmesiyle düzelmişse çocuk babasının soyadını alır.Evlilik dışı çocuk babaya gayrı sahih nesep yoluyla bağlanmamış ise veya nesebi düzelmemişse ananın soyadını alır.Ana başka bir erkekle evliyse çocuk anasının kızlık soyadını alır. bb)Evlenme Yoluyla: Evlilik bağı kurulur kurulmaz kadın kocanın soyadını alır.Bu hüküm de emredicidir.1998’de yapılan değişikliklerle evlenen kadının kendi soy ismini kullanmasına izin verilmiştir.Boşanma ile evlilik sona ererse kadın bekarlık soyadına geri döner.Şayet kadının menfaatine uygun düşerse kadının talebiyle hakim kocasının soyadını taşımasına izin verir.Ancak koca şartların değişmesi halinde bu iznin kaldırılmasını talep edebilir.Kadının boşanmadan sonra bekarlık soyadına döneceği emredici şekilde görülse bile bu düzenleme ihtiyaçlara cevap vermediğinden “evlenmeden önceki soyadına” olarak yorumlanması daha uygun olur.Evliliğin butlan kararı ile sona ermesinden sonra kadın önceki soyadına döner. cc)Evlat edinme yoluyla: Bir kimse başka biri tarafından M.K.hükümlerine göre evlat edinilince evlatlık kendisini evlat edinenin soyadını alır.Evlat edinilenin reşit olması sonucu etkilemez.Evlat edinme ilişkisi sona ererse evlatlık eski soyadına döner.Evlat edinenin ölümü evlatlık ilişkisini sona erdirmediğinden evlatlık evlat edinenin soyadını taşımaya devam eder. dd)İdari karar ileoyadı kanunu gereğince kendiliğinden bir soyadı seçmeyenlerle anası babası belli olmayanlara soyadı idari makamlarca bir kararla verilmiş söz konusu kişiler soyadlarını bu idari kararla kazanmışlardır.Nüfus kanunun 21.maddesine göre de anası babası belli olmayan çocukların soyadını nüfus memuru koyar. ee)Soyadı seçme yoluyla: 2 Ocak 1935 tarihinde yürürlüğe giren soyadı kanunu ile her Türk için soyadı taşıma yükümlülüğü getirilince iki yıl içinde soyadı seçme imkanı tanınmıştır. aytekin çağlar turan b)Öz adın kazanılması: aa)Evlilik içi çocuk için:Evlilik içi doğan çocuğun adını velayet hakkına sahip baba ve anası koyar.Ana ve babadan biri ölmüşse yahut temyiz kudreti yoksa yahut velayeti haiz değilse çocuğun adını diğeri tek başına koyar.Ana babanın her ikisi de ölmüşse veya velayet hakları nez edilmişse çocuğun adını vasi koyar.Ana baba çocuğun adını yasal çerçeve içinde dilediği gibi seçebilir. bb)Evlilik dışı doğan çocuk için:Evlilik dışı çocuklar için öz adı kimin koyacağı hakkında bir hüküm yoktur.Çocuğun velayet anaya verilmişse ana babaya verilmişse babanın çocuğa öz adı koyacağı şayet bir vasi tayin edilmişse vasinin bu işlemi gerçekleştireceği kabul edilir. cc)Ana babası bilinmeyen çocuklar için:Bu durumda öz adı nüfus memuru koyar. c)Müstear adın kazanılması:Bu konu tartışmalıdır.Bizce müstear ad ilk kullanımla kazanılmış olmaktadır. d)Lakabın kazanılması:Lakabın genel bir tarzda kullanılması ve bir kimsenin bu lakapla tanınmış olması ile lakap kazanılmış olur. 4-Adın Değiştirilmesi: Öz ad ve soyadı nüfus kütüğüne yazılmakla belirlenmiş olur.Adın değiştirilmesi doğru olarak kütükte kayıtlı adın değiştirilmesi bir ek yapılması bir harfin çıkarılması hallerinde söz konusu olur. a)Adın değişmezliği kuralı: Bir kimse zorunlu olarak taşıdığı öz adını dilediği gibi dilediği zaman değiştiremez.Çarpışmakta olan toplumsal yararla kişisel yararı bağdaştırmak üzere kanunumuz adın değiştirilmesini ancak haklı bir sebep bulunması halinde müsaade etmiştir. b)Ad değişikliğini haklı kılan sebepler: Haklı sebeplerin neler olacağı hakkında önceden bir şey söylemek imkanı yoktur.Herhalde dürüstlük kuralına göre kişinin o adı taşımamakta bir yararı varsa adının değiştirilmesine cevaz verilmelidir.Aileden birinin önemli işlemesi halinde diğer bireylerin ad değiştirme yönündeki istekleri haklı görülebilir.Veya din ya da uyruk değiştirilmesi halinde adın değiştirilmesi talebi de haklı görülebilir. c)Usul: Dava ilgilinin “oturduğu yer”(ikametgah) asliye mahkemesinde açılır.Dava Cumhuriyet Savcısı ve nüfus baş memuru veya nüfus memuru huzuruyla görülür ve karara bağlanır.Mahkeme kararına karşı taraflar Yargıtay’a başvurabilir.(Temyiz yolu açık) Ad değiştirmek kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardandır.Hakkın şahsen kullanılması gerekir.Ve kullanmak için temyiz kudretinin varlığı yeterlidir.Mahkeme kararı ile kabul edilen değişiklik nüfus siciline kayıt ve ilan olunur. d)Adın değiştirilmesine itiraz: Bir kişinin adının değişmesi yüzünden bir başka kişi zarara uğrarsa bu kişi değişikliği öğrendiğinden itibaren 1 yıl içinde değişiklik kararına itiraz edebilir.İtiraz ad değişikliğine karar veren mahkemeye yapılır.Soyadını değiştirenin yalnız eşiyle reşit olmayan çocuklarının da birlikte soyadlarının değişeceği kabul edilir. 5-Ad üzerinde hakkın korunması: M.K.25.maddesi kişinin adının iki çeşit tecavüze karşı korunması imkanını düzenlemiştir.Adın ihtilafa meydan vermesi ve adın gaspı.Ad üzerindeki hak bir kişilik hakkı olduğundan ada tecavüz kişilik hakkına da tecavüz teşkil eder. a)Adın ihtilafa meydan vermesi halinde koruma: Bu bir kimsenin bir adı taşıyamayacağı itirazı ile karşılaşmasıdır.Bu hallerde kanun adın sahibini korumak için kendisine o adı taşımaya ve kullanmaya hakkı olduğunun tespitini hakimden talep hakkını tanımıştır. b)Adın gaspı halinde koruma: Adın gaspından maksat bir kimsenin hakkı olmadan başkasının adını kullanmasıdır.Fakat özellikle bir kişiyi belirlemeyen başkalarının da sahip olduğu bir adın bir ürüne verilmesi adın gaspı değildir.Gasp halinde adı haksız olarak kullanan kimsenin bu konuda kusuru bulunsun bulunmasın ,kanun,adın sahibine adının haksız yere kullanılmasına son verilmesini talep etme hakkı tanımıştır.Uymayan mütecavize karşı “tecavüzün men edilmesini dava hakkı edilebilir.Adın tecavüze uğrayacağı hakkında inandırıcı belirtiler varsa önleme davası da açılabilir.Şayet adı gasbeden kimse kusurlu ise adın sahibi ayrıca eğer uğradığı bir zarar varsa bu zararın tazminini isteyebilir. c)Kişiliği koruyan davalardan yararlanma: Adın sahibini küçük düşürecek şekilde bir eşyaya ya da hayvana verilmesi kişiliğe tecavüz teşkil eder ve kişiliği koruyan davalardan yararlanılabilir. aytekin çağlar turan III)Hısımlık: 1-Kavram: Hısımlık bir kişinin belirli bir kişi grubu içinde belirli hale gelmesini sağlayan önemli bir ilişkidir ve esas itibariyle bir kişinin bir soya bağlılığını ifade eder.Bu anlamdaki hısımlığa kan hısımlığı denir.Bundan başka bir kişinin eşinin kan hısımları ile de hısım olacağı kabul edilmiştir.Buna da sıhri hısımlık (kaim ya da kayın hısımlığı) da denir.Nihayet bir kimsenin bir başkası tarafından evlat edinilmesi ile de kan hısımlığına benzer bir ilişkinin sözleşme ile kurulduğu ifade edilir.Buna cali (yapmacık) veya sun’i hısımlık denir. 2-Kan hısımlığı: a)Kan hısımlığı: Birbirinden üreyen veya ortak bir asıldan üreyenlerin aralarındaki bağı ifade eder. aa)Usul füru hısımlığı:Birbirinden üreyenlerin hısımlığına denir.Büyük baba oğlu ve torunu arasındaki hısımlık.Bu hısımlık düz çizgi şeklinde gösterilir.Bunun için düz çizgi kan hısımlığı da denir.Usul yerine üstsoy füru yerine de altsoy da denir. bb)Civar hısımlığı:Ortak asıldan üreyenlerin hısımlığına denir.Yeğenler arasındaki hısımlık böyledir.Buna da yan çizgi hısımlığı da denir.İki civar hısmının bir tek kökleri ortak ise bunlar yarım kan civar hısmıdır.İki kökleri ortak ise tam kan civar hısmı olurlar. b)Hısımlık derecesi: M.K.mad.17’ye göre hısımlığın derecesi nesillerin adedine ile ölçülür.Pratik bir ifade ile iki kişi arasındaki hısımlık derecesi aralarındaki çizgi sayısına göre belirlenir.Civar hısımlığı 2.dereceden başlar. c)Kan hısımlığına bağlanan hukuki sonuçlar: 1-Evlenme yasağı:Usul füru arasında evlenme kesinlikle yasaktır.3.dereceye kadar olan civar hısımlarının da evlenmesi yasaktır. 2-Dernekte oy kullanma yasağı: Dernek üyeleri dernekle usul füru arasındaki işlerde oy kullanamazlar. 3-Vasi olmada:Vasi olarak atanmada kan hısımlığı tercih sebebidir. 4-Mirasçılık:M.K.kanuni mirasçılık ve mahfuz hisseli mirasçılık sıfatını kan hısımlığına göre belirlemektedir. 5-Nafaka ödeme yükümlülüğü:Herkes yardım etmediği takdirde kötü duruma düşecek usul ve füruuna yardım etmekle mükelleftir. 6-Tanıklıktan kaçma:Hukuk ve ceza davalarında usul füru ile 3.dereceye kadar olan civar hısımları mahkemede tanıklık yapmaktan kaçınabilir. 7-Hakimin davaya bakma yasağı ve davaya bakmaktan kaçınabilmesi:Hakimin usul ve füru ve 3.dereceye kadar olan civar hısımlarının taraf olduğu davalara bakması yasaktır.Diğer taraftan hakim 4.dereceye kadar olan hısımlarının taraf olduğu davaya bakmaktan kaçınabilir. 8-Anonim ortaklıkta denetçi olamamanonim ortaklığında yönetici olanların usul füru olanların denetçi olamayacakları kabul edilmiştir. 3-Sıhri Hısımlık: a)Anlamı:Bir kimsenin eşinin kan hısımları ile arasındaki hısımlıktır.Halk dilinde yerleşmiş ifade ile kayın hısımlığı olarak da ifade edilir.Bir kimsenin kayınpederi veya kaynanası o kimsenin usül füru sıhri hısmıdır.Eşin erkek kardeşi civar sıhri hısmıdır.Sadece bir eşin kan hısımları ile diğer eş sıhri hısım olabilir.İki eş arasında hısımlık yoktur ve bir eşin hısımları ile diğer eşin hısımları arasında da bir hısımlık bağı yoktur.Evliliğin boşanma ve butlan kararı ile sona ermesi doğmuş olan sıhri hısımlığı sona erdirmez. b)Sıhri hısımlığın derecesiıhri hısımlığın dereceleri kan hısımlığının dereceleri ile aynıdır.Bir eşe kan hısımları hangi derecede hısım ise diğer eşe de o derecede sıhri hısım olur. c)Sıhri hısımlığın hukuki sonuçları: 1-Evlilik sona ermiş olsa bile eşlerin birbirlerinin usül füru kan hısımları ile evlenmelerine engeldir. 2-Vasi olarak atanmadan sıhri hısımlık tercih sebebidir. 3-Usul hukukunda usül füru veya 2.derecede dahil civar sıhri hısımlığı tanıklıktan kaçınma sebebi olarak görülmüştür. 4-Davanın usül füru veya 2.derece dahil civar sıhri hısımları ile ilgili olması halinde hakimin davaya bakması yasaktır. 4-Evlat edinmeden doğan hısımlık: Evlat edinenle evlatlık ve evlatlığın füruu arasında kan hısımlığına benzeyen bir sun’i hısımlık doğar.Evlatlık ilişkisi evlat edinme sözleşmesi ile doğar.Evlat edinmeden doğan evlatlık ilişkisi sadece evlat edinenle evlatlık ve evlatlığın füruu arasında oluşur.Evlatlık bağı sona erdirilirse bu bağ ortadan kalkar.Miras hukuku açısından evlatlık ve füruu evlat edinene mirasçı olurlar;evlat edinenin kan hısımlarına mirasçı olamazlar.Diğer taraftan evlat edinen evlatlığa mirasçı olamaz.Ancak evlat edinenle evlatlık sözleşme ile mirasçılık hakkını kaldırabilirler.Evlatlık ilişkisi sona erince buna bağlı hısımlık da sona erer. IV)İkametgâh: 1-Kavram ve önemi: İkametgah bir kişinin bir yere bağlılığını ifade eden kavramdır.İkametgah bir kişinin kanundaki şartlar uyarınca bir yerle olan ilişkisidir.ikametgahın önemi herkesin bir ikametgahı olması ilkesini gerekli kılmıştır.Bunun yanında herkesin ancak tek bir ikametgahı bulunması ilkesi yer almıştır.Birincisine ikametgahta gereklilik ilkesi ikincisine ikametgahta teklik ilkesi adı verilir. 2-İkametgahta gereklilik ilkesi ve ikametgahın çeşitleri: M.K.sisteminde her kişi sorunlu olarak bir ikametgaha sahiptir.Aslolarak ikametgah bir kişinin niyetinin değerlendirilmesi ile tespit edilir.Bu tarzda belirlenen ikametgaha ihtiyari ikametgah (isteğe bağlı) denilmektedir.Fakat böyle bir yerin tespit edilememesi durumunda kanun ikametgah sayılacak yeri tayin eder.Bu tarzda tespit edilen ikametgaha itibari(saymaca)ikametgah denir. a)İhtiyari ikametgah:M.K. ihtiyari ikametgahı yerleşmek niyetiyle oturulan yer olarak ifade etmektedir.İki unsurun gerçekleşmesiyle belirlenebilir. aa)Birinci unsur oturulan yerdir.Objektif unsur da denilir.Bir yerde oturmak geçici olarak bir yerde bulunmaktan öteye bir ilişki kurmak anlamına gelir.Yerleşme niyetinin bulunması bu yere ikametgah sıfatını kazandırır.Aksi halde burası konut (mesken )durumundadır. bb)Oturulan yere ikametgah sıfatını kazandıracak “yerleşme niyeti” ne sübjektif unsur denir.Yerleşme niyeti bir kimsenin söz konusu yeri yaşamasının;kişisel ilişkilerinin ,aile hayatının,mesleki faaliyetinin merkezi kılmasından anlaşılır.İkametgahın varlığını kabul etmek için yerleşme niyetinin daimi olması da gerekmez.Yerleşme niyeti ile kurulan bir yerin ikametgahın kurulması için bu yerin bir ev olması şart değildir,bir otel odası da mümkündür. b)İtibari İkametgah:Bir kimse ancak yeni bir ikametgah kurmakla eski ikametgahıyla olan ilişkisine son verir.Bir kimse eskiden oturduğu yerden kesin olarak ayrılmış fakat henüz yerleşmek niyeti ile yeni bir yer seçememişse böyle bir yer seçinceye kadar artık oturmadığı ve yerleşme niyetini kaldırdığı eski ikametgahı onun ikametgahı addolunur.Keza ikametgahı belli olmayanların fiilen oturdukları yer yani meskenlerinin bulunduğu yer yerleşme niyeti bulunmasa bile onların ikametgahı addedilir.İşte bu tarzda kanunun addettiği yerlere “itibari ikametgah” denir. c)Kanuni ikametgahslolan herkesin ihtiyari bir ikametgaha sahip olmasıdır.Fakat bazı hallerde kanun bir kişinin ikametgahını başkalarına bağlı olarak tayin eder.Bu takdirde kanuni ikametgah söz konusu olur.Bu tarzda bağımlı ikametgah evli kadınlar ile velayet vesayet altındakiler için söz konusudur. aa)Evli kadının ikametgahı: aaa)Genel olarak:Evli kadının ikametgahı kocasının ikametgahıdır. Kanuni istisnalar saklı kalmak kaydıyla karının ikametgahını kocanınkinden farklı bir yerde kurmasına imkan yoktur. bbb)İstisnalar:Kocanın ikametgahı belli değilse karısı bağımsız bir ikametgah kurabilir.Hüküm ancak kocanın ikametgahının bilinmemesiyle uygulanır.Karının kocasından ayrı yaşamamakta haklı olduğu hallerde de ayrı bir ikametgah kurma yetkisi vardır.4 ayrı halde böyle bir yetki kazanılır. -Hakim ayrılığa hükmetmişse -Evlilik birliğini korumak için tedbir olarak ortak hayata son vermişse -Ortak hayatın devamı yüzünden karının sağlığı şöhreti ya da işinin ilerlemesi ciddi olarak tehlikeye düşmüşse -Boşanma veya ayrılık davası açılmışsa dava süresince kadın ayrı bir ikametgah kurabilir. bb)Velayet altındaki çocuklar:Velayet altındaki çocukların ikametgahı velayeti haiz ana babanın ikametgahıdır.Bu hakka ana babadan biri haizse ikametgah ona göre düzenlenir.Ananın ayrı bir ikametgah kurmaya hakkı olduğu durumlarda çocuğun ikametgahı babaya göre belirlenir.Velayeti haiz olanların ölümü ile velayetin sona ermesi halinde vesayet altına alınıncaya kadar velisine göre belirlenmiş ikametgaha bağlı kalacağı kabul edilir.Velayet hakkı sahibinin ikametgahı belli değilse ve çocuk başka bir ikametgaha bağlı değilse temyiz kudretine sahip olmak kaydıyla çocuk ihtiyari bir ikametgah kurabilir.Velayet hakkı sahibinin fiilen velayet hakkından feragat ettiği hallerde çocuğun ikametgahının velayete bağlı olarak tayinine doktrinde istisnalar getirilmiştir.Buna göre velayeti fiilen kim kullanıyorsa ikametgah ona göre belirlenir.Evlilik dışı çocuğun velayet hakkı ana babadan hangisine veriliyorsa ikametgahı da buna göre düzenlenir.Evlilik dışı çocuk velayet değil de vesayet altına konulmuşsa ikametgahı vesayet makamının bulunduğu yerdir.Vesayet altındaki kimsenin ikametgahını değiştirmesi sulh mahkemesinin izni ile olur.M.K.396 uyarınca sulh mahkemesi tarafından bir meslek ya da sanatla uğraşmasına izin verilen kişilerin bağımsız ikametgah kurması uygun görülmelidir.Vesayet altında bulunan evli kadının ikametgahı vesayet makamının bulunduğu yer değil kocasının ikametgahıdır. 3-İkametgahta teklik ilkesi: Bir kimsenin ancak bir tek ikametgahı bulunması ilkesi ikametgahtan beklenen amacın görülmesini sağlar.Bir kimsenin bir ikametgahı bir ticarethanesi,ticarethanenin bir şubesi olur. V)Kişisel Hal Sicilleri: 1-Anlamı ve Düzenleniş Tarzı: Bir kimsenin kişisel hallerinin düzenlendiği sicillere kişisel hal sicilleri adı verilir.Bu siciller sayesinde gerek devler gerek kişinin kendisi açısından kişisel hali kolayca belirlenmesi imkanı sağlanmış olur.Her Türk Türkiye’deki ikametgahının veya sonradan ikametgah olarak edindiği yerin nüfus memurluğuna kendisini yazdırması ve bir nüfus cüzdanı almaya mecburdur.Reşit olmayanların nüfus olaylarını yazdırıp nüfus cüzdanlarının alınmasına veli ya da vasi ödevlidir.Doğum ölüm evlenme boşanma gaiplik nesep tashihi tanıma evlat edinme evlatlık sözleşmesinin kaldırılması ve yer değiştirme olaylarının bildirilmesi yükümlüğü kanunda ayrı ayrı belirtilmiştir.Yükümlülüğü yerine getirmeyenlere para cezası öngörülmüştür. 2-Nüfus İşleri Örgütü: 3-Kişisel Hal sicilleri ve tutulması: Nüfus kütükleri ilçe esasına göre tutulur.Her mahalle ve köy için ayrı kütükler tutulur.Bu kütüklerin tutuluş şekilleri ve bütün belgelerin formülleri yönetmelikle belirlenir. a)Doğum Kütüğü:Bu kütük nüfus dairesinde tutulan doğum tutanaklarının tümünden oluşur.Doğumu en geç bir ay içinde nüfus memurluğuna bildirmek gerekir.Bu beyan iki tanık yanında sözlü olarak yapılır.Ölü doğan çocuklar nüfus kütüğüne kayıt edilmezler.Bunlar hakkında doğum tutanağı düzenlenmez. b)Ölüm Kütüğü:Bu kütük ölüm tutanaklarının bir dizi haline getirilmesiyle oluşturulur.Her ölüm ve bulunan her ölü M.K.41’e göre en çok 10 gün içinde nüfus memuruna bildirilmesi gerekir.Ölüm hangi yerde vuku bulmuş ise o yerin nüfus memurluğuna bildirilir,ölüm yeri bilinmiyorsa ceset nerede bulunmuş ise oranın ölüm bir taşıt içinde olmuşsa bu taşıttan çıkarıldığı yerin nüfus memurluğuna bildirilir. c)Yer değiştirme kütüğü:Bu kütük yer değiştirme tutanaklarının bir dizi haline getirilmesiyle oluşur.Nüfus kanunu ikametgahın değiştirilmesi halinde yeni ikametgah ittihaz edilen yere varış tarihinden itibaren 2 ay içinde aile kütüğünü yeni ikametgaha nakledilmesi zorunluluğunu getirmiştir. d)Evlenme Kütüğü:Bu kütük evlenme belgelerinden oluşur.Evlenme tarihinden başlayarak 1 ay içinde evlenme akdini yapanlar.örneğine uygun 3 nüsha evlenme bildirisini bulunduğu yer nüfus memurluğuna onlar de erkekle kadının kayıtlı olduğu nüfus memurluğuna göndermekle yükümlüdür. e)Boşanma Kütüğü:Bu kütük boşanma belgelerinin bir kütük haline getirilmesiyle oluşur.Boşanma kararını veren mahkemenin başkatibi kararın kesinleştiği andan itibaren 30 gün içinde 3 nüsha karar örneğini bulunduğu yer nüfus müdürlüğüne bu müdürlükte kararı kocanın kayıtlı bulunduğu nüfus memurluğuna gönderir.Burada kararlardan biri merkez arşive diğeri de karının kaydının nakledileceği yer nüfus idaresine gönderir. f)Kayıt ve yaş tashihi kütüğü:Nüfus kanunu kayıt ve yaş belgelerinin de bir kütük haline getirilmesini amirdir. g)Diğer kişisel hal değişiklikleri kütüğü:Yukarıda belirtilen kişisel hal kütüklerinin dışında kalan kişisel hal değişikliklerine ilişkin belgelerin de bir kütük haline getirilmesi gerekir. h)Aile kütüğü:Yukarıda sayılan münferit kütükler yanında bir de aileye bağlı kişilerin bütün kişisel hallerini toplu olarak gösteren bir kütük tutulur.Her mahalle ve köy için farklı aile kütüğü tutulur.Aynı soydan gelen aynı soyadını taşıyan fakat ayrı yaşayan aileler için ayrı kütük tutulur.Aile kütükleri ailedeki tüm bireylerin adlarını cinsiyetlerini yaşlarını babasının anasının soyadlarını sağ olup olmadıklarını doğum yeri ve tarihlerini vücuttaki değişikliklerini okur-yazar olup olmadıklarını medeni hallerini ve diğer kişisel hal değişikliklerini gösterir.Aile kütüklerinde kayıtlı fertlerin evlat edinilme evlenme hallerinde kayıtları kapanır.Ailenin kaydı ise yer değiştirmeler ailenin bütün fertlerinin ölmesi kızların ve kadınların evlenmesi ile kapatılır. 4-Sicil tamamlayıcı kayıtlar ile kişisel hal değişikliklerinin kütüğe işlenmesi: Sicili tamamlayıcı kayıtlar N.K.47.mad “meslek sanat din ve herhangi bir arıza sebebiyle vücuttaki şekil değişiklikleri ile nüfus kütüklerine yazılması gerektiği halde her nasılsa yazılmamış ve dayanağı belgede kalmış olan ana baba adı doğum yeri cinsiyet ve soyadı gibi haller “olarak ifade edilmiştir.Bunlar ilgililerin bağlı bulundukları daire kurum ve işyerinden köy ve mahalle ihtiyar kurulundan alacakları belge ve ilmuhaber üzerine en büyük idare amirinin emri ile aile kütüklerine işlenir. 5-Cinsiyet değişikliğinin kütüğe işlenmesi: 6-Kütükteki yanlışın düzeltilmesi: Nüfus kütüklerindeki yanlışların düzeltilmesi için hakimden karar alınması gerekir.Yaş ad soyad ve diğer kayıt değiştirme davalarına bakmaya ilgilinin bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesi yetkilidir.Düzeltme davası Cumhuriyet başsavcısı ve nüfus başmüdürü veya memuru huzuru ile görülür ve karara bağlanır.Nüfus memuru her safhada yargılamada bulunabilir ve gerekli gördüğü takdirde temyiz yoluna da başvurabilir.Kesinleşen karar üzerinde aile kütüğünde düzeltme ilgilinin künyesi hizasındaki düşünceler sütununa yazılarak yapılır. 7-Nüfus Kütüklerine ilişkin ilkeler: a)Sicil kayıtlarının bütünlüğü ilkesi:Kişisel hal ve kütüklerinin ayrıntılı ve düzenli bir biçimde tutulması ile güdülen amaç tüm ülke içindeki veya dışındaki vatandaşların kişisel hal ve değişikliklerin tam ve toplu olarak belirtilmesidir. b)Kamuya kapalılık ilkesi:M.K.’daki diğer sicillerin aksine nüfus kütükleri kamuya açık siciller değildir.Nüfus kütükleriyle dayanaklarının ancak nüfus başmemuru ve sorumlu memurlarla denetleme ve teftişe yetkili olan kimseler görüp inceleyebilirler.Askerlik şubesi ve adalet mercilerinin dışında mahallin en büyük idare amirinin yazılı emri olmadıkça hiçbir daireye kopya özet ve bilgi verilemez. c)Nüfus kayıtlarının ispat gücü:Kişisel hal sicilleri de resmi sicillerin ispat gücüne sahiptir.Bunlara dayanılarak tespit edilmiş olayların bir hukuki işlem olduğunu aksi sabit oluncaya kadar itibarda olacaklarını belirtmiştir.Nüfus kaydının yokluğu ölüm ve doğumun belirlenmesi için açılan davanın reddini gerektirmez.
0 notes
yasamyolu-blog · 5 years ago
Text
Yolcu
Tumblr media
Çok küçük yaşlarımdan beri, otomobiller ve otomobil kullanabilmek ve de uzun uzun yol yapmak arzusu içimi kastı kavurdu. Nedense hep aklımda yolda olmak vardı. Yolcu olmak... Arzuladığım yerde durup manzara izleyebilmek. Tarlasında çalışan yaşlı bir köylü dedeye misafir olmak, onunla saatlerce muhabbet etmek. "Yolcu yolunda gerek" deyip, hüzünlenerek ayrılacağım insanlara ve mekanlara sahip olmak. Her marş sesiyle yeni dünyalara yolcu olmak, yolda olmak, yol olmak...
Daha İlkokul Çağlarında Bir Yolcu
Büyük bir harita metod defterim vardı. Gazetelerden dergilerden kestiğim araba resimlerini yapıştırırdım sayfalarına. Altına da aklım erdiğince özelliklerini yazardım. İnternet yoktu, bilgileri ansiklopedilerden ve büyüklerimden derlerdim. Biliyordum ki, bir gün uzun bir seyahate çıkacağım ve sonra hep yolda olacağım. Meğerse her insan hayat yolunun yolcusuymuş, yol yaptıkça anladım... Hayalci bir çocuktum. Bir gece kaldığı yerden ertesi gün devam eden dizi gibi hayallerim vardı. İnsanları, mekanları, olayları bir roman gibi tasvir eder ve yaşardım. Hayallerimde ki kahramanların karakterleri ve fizikleri belli ve net olurdu. Senaryo ise bazen kontrolümden çıkar, istemediğim sonuçlara yol açardı. Buna çok şaşırırdım. Dünyam bir hayal, hayallerim ise dünyam olmuştu. Acaba derdim, araba kullanmayı bilerek uyumak nasıl bir duygudur..! Yola ve arabaya hükmetmek... İstediğin yere, istediğin zaman gidebilmek yada istediğin yerde durmak, veya istemediğin yere gitmemek... mutluluğun zirvesi midir? Yolcu Olmak Yolda Olmak Yol Olmak Hani derler ya! Keşke diyorum başka bir şey için dua etseydim Mevla'ya. Nitekim bu duam kabul olmuş ve bütün Türkiyeyi adım adım gezmiştim ve geziyorum... Gah yaptığım işler, gah seyahat halinde tatiller aracı oldu. Çok yol yaptım çok... Köşe bucak yolcu oldum. Çok yer gördüm, çok insan tanıdım çok hadise yaşadım. Lakin insanoğlunun yolculuğu bu değilmiş. Meğer ki insanoğlu kendi iç aleminde yolcuymuş, çocukluk işte bilemedim... Sonunda ancak bir gerçeğe vakıf olabildim. Nereye ve nasıl gidersen git; yüreğin ve beynin seninle geliyor... Tebdil-i mekan kendi içinde de yaşanmalı belki! Nitekim varmak istediğim menzil, ben gittikçe uzaklaştı. Her defasında, "bu sefer vardım" dedim fakat daha da ırak kaldım. Sahi o menzil neresiydi ki.!? Nasıl varılırdı ki.!?
Bu Yolculuğun Başı Sonu Neresi?
İnsan tam vakıf olamadığı bir alemden dünyaya geliyor. Bu dünya hayatını da hiç bitmeyecekmiş gibi zannederek yolculuğuna devam ediyor. İnsanoğlu yanlışları ve doğrularıyla, sevinç ve pişmanlıklarıyla yolun sonuna doğru yaklaştıkça, bir sonu olduğunu fark etmeye başlıyor. Ardından ölüm denen son ile başlayan baki hayatına geçip yolculuğuna devam ediyor. Belki keyif, belki acı içinde... Rabb'im pişman olanlardan eylemesin... Devamlı okuyucularım bilirler. Gerçek kişisel gelişim teması ile yazıyorum. İnanıyorum ki kişisel gelişim, insani gelişimle, bu da felsefi derinlikteki olgunlaşma ile kendini bilerek gerçekleşir. Kendini bilmek metaforu ise felsefenin yolda olmak tanımına rücu eder ve hepsi tefekkür ile mümkün olur. Her insan farkında olsa da olmasa da yolcudur. Fiziği, ruhu, duygu düşünce yapısı, her daim değişmekte ve dönüşmektedir. İlişkileri, işleri, çevresi hem nicelik hem nitelik olarak daima tekamül halindedir. Birçok durakta mola veren hayat, dünyanın son durağına doğru mütemadiyen akıp gitmektedir. Bu arada yakınları, dost ve akrabaları yer yer kendi son duraklarında belli belirsiz terki dünya eylemektedir. Yolculuk ve Mutlak Gerçeklik Aşık Veysel öyle güzel çiziyor ki bu gerçekliğin altını: Uykuda dahi yürüyorum. Kalkmaya sebep arıyorum. Gidenleri hep görüyorum. Gidiyorum gündüz gece... Dünyaya geldiğim anda, Yürüdüm aynı zamanda, İki kapılı bir handa Gidiyorum gündüz gece... Yolculuk her yaratılmış için mutlak gerçekliktir. Kimimiz görmezden gelip ucuz hesaplar peşinde günümüzü ziyan ederken, kimimiz bu gerçeğin ardında son durak için hazırlanmaktadır. Hesap kitap ise ötelerde karşımıza çıkacak ve kesin adalet sağlanacaktır. Yaşam yolu, işte bu yolcu kardeşinizin başka yolcularla yol muhabbetlerinden ibarettir. Dedim ya çocukken çok uzun yolculuklar arzulardım. Her insan gibi, ben de zaten bu uzun yolculukta imişim; çok geç fark ettim... Yani yolda olduğumuz muhakkaktır. Fakat doğru yolda olmak, doğru insan, doğru eş, doğru çalışan, doğru dost, doğru akraba ve doğru kul olmak... Hepsi bir bütün olarak kişisel gelişimde başarılı olmak demek. Doğru hissetmek, doğru anlamak, doğru davranmak, doğru düşünmek, doğru konuşmak, doğru yolda olmak demek. Bu da kendini bilmek ve bu yolda kendini gerceklestirmekle mümkün. Velev ki temiz kalpli olalım... Yolcu hep mutluluk yaşamaya bilir değerli okuyucum. Çile çekmek, dert sahibi olmak, hüzünlenmek, çabalamak, sabretmek hep bu yolculuğun gerçekleridir. Burada önemli olan insaniyetin hakkını vermektir. Başarısızlıklar da dünyanın gerçeklerinden biridir. Bazen siz hata yapmış, bazen de muhataplarınızın yetersizliğine yada kötü hallerine rastlamış olabilirsiniz. Yine de vardır bir hikmet... Deyip iç barışımızı bozmadan yola devam etmeliyiz değil mi? Sevinmenin de üzülmenin de, hasretinde vuslatında. kana kana yaşandığı hal, insanı insan yapan bir ihtiyaçtır. Doğru yolun yolcuları her hale benzer tepkiler verirler. Nitekim hayırda, şerde Allah'dandır. Tefvizname'de ki gibi Mevlam görelim neyler, neylerse güzel eyler derler... Yolcu Kendi İçine Seyahat Etmektedir Kendini gerçekleştirmek kendi doğrularını; ilim irfan ile inceleyip, sorgulayıp, denetleyip, teyit ederek sağlamak demektir. Kendi doğrularının doğru yola uyması demektir. Zaman akıp giderken tükettiği ömrünü, doğru prensiplerle bezemek demektir. Mesele, yolculuğun inceliklerini ve zenginliklerini kavramak ve hayatımıza nakşetmeye dairdir. Kim olduğumuzu anlamak için seyahat etmekteyiz. Hayatın günü birlik meşgaleleri bizi bilgelik yolundan alıkoymamalıdır. Nitekim hali hazır olanı, kolayımıza geleni, nefsimize hoş görüneni, popüler kültürün kabullerini, çoğunluğun dayatmalarını, çıkarlarımızın hezeyan içindeki taleplerini, yaşamımıza prensip edinmemiz; yolda kalmamız anlamına gelir. Körü körüne, başkalarının yada şeytanın yada nefsimizin talepleri ardında; hırs ve ihtirasımızın; kibir ve keyfimizin işaret ettikleri yoldan yürümemiz yolculuğumuzun sonunu felakete çevirir. İnsan olmanın onuruna ve kul olmanın sorumluluklarına aykırı hallerimiz;  yolda olmanın özüne ters düşerek, bize hazin bir son durak hazırlayacaklardır. Kaldı ki bu haller biz daha yoldayken, yolculuğumuzu berbat etmeye yeter. Zaten bundan dolayıdır ki, kamil insan kendi yolunu kendisi çizer. Topyekun tüm dünya karşı gelse; inançlarından taviz vermez; doğru yolun kutsanmış yolcusu olarak kısacık molaları değil; son durağı arzular. Yolcu Olmak Zordur Yolcu Olmak, hem zaman ve hem de mekan içerisinde hareket halinde olmak demek. Durağanlık tembellik ile eş anlamlı. Hoş sen dursan da zaman her yaratılmış ile beraber senide önüne katarak akıp gidiyor. Bizler duyularımız ve duyurduklarımız ile metafizik bir tecrübe yaşamaktayız.  Yolcuyu, insanı kamil kılacak, ötelerde de rahat ettirecek olan ve onu seyahat boyunca mesut edecek olan, doğru yolların keşfidir. Keşifler de biçare kalırsak, hakikaten zor, tehlikeli ve sıkıntılı hallere müstahak oluruz ki bu durum gerçekten elem vericidir. Hepimizin ve hatta tüm yaratılmışların içine dahil olduğu bu seyahat, kimileri için güzel bir tatil, kimilerine ise zorlu bir sürgün gibi yaşanır ve son durağa varılır... Anlamam bir ömre mal oldu ama anlatmaya ömür yetmeyecek gibi. Bu da hikmetli bir sır, mistik bir realite... Nitekim bizden öncekiler de bin yıllardır bize anlatamadılar... İmtihanın ispatı bu bence. Zira nesilden nesile oluşmuş olan kolektif şuur bize doğruları ispat etmiş olmalıydı şimdiye kadar. Ama ne yazık ki her insan sıfırdan başlayarak kendi imtihanını kendi hayat yolunda yaşıyor... İnsanlığın yaradılışından beri biriktirdiği bilgi ve tecrübeler kötü yaşanacaklara engel olamıyor. Yol halleri her yolcu için tekrar edip duruyor. Yolcu Yolunu Tarif Etmeli Her övgüye Mazhar olan, güzel dinimiz İslam, söz ile dile getirilenin kalp ile ikrarını talep etmiş ve insanı ne kadar iyi tanıdığını ispat etmiştir. Hatta bazı zor durumlarda kalpten inanışı kafi görmüştür. Nitekim kendimizi de kandırmamız gayet mümkündür. Bu sebeple kalpten hissettiklerimizi ve öğrenip hayatımıza düstur edindiklerimizi, yani yolumuzu tarif edip, kendi kendimize de takdim etmeliyiz. Bu bizi tutarlı ve dirayetli hale getirecek, etraftan gelecek bir kısım zararları da egale edecektir. İnsanın kendisini sevmesi, güvenmesi ve saygı duyması çok kıymetlidir. Yolculuğumuzu sürdürürken en büyük tehlike kendimizden olmak, öz saygınlığımızı kaybetmektir. İç dünyamızın çeşitli  hücumlar altında bütün çevremize ve hatta şahsımıza doğru ortaya koyduğu dayanıklılık ve esrarengiz yolculuk; Büyük bir saadet kaynağıdır. Kalp gözünün ferahlayıp, yeni ufuklara baktığı o hal; ne güzide bir ahvaldir. Herkesin iç dünyasında fırtınalar koptuğuna eminim. Başka dünyaları hayal ettiklerine, başka başka iyiliklere namzet olduklarına, inandıklarına… Zira her insan İslam fıtratı üzerine doğar. Ama kaybedenler çoktur. Neden biliyor musunuz? Nefislerine zor gelen doğruları kabul etmeyişlerinden... İşte yolcu için zor olan bunu başarmaktır. Zira insan yolculuğu esnasında yolda bulduğu doğrulara sahip çıkmak, öğrenmek ve inanmak zorundadır. Başarmanın anahtarı bu itinada yatar. Başaramayanlar yol boyunca mutsuz, yolun sonu için de umutsuz bir halde gözü gönlü kapalı, iptidai hayatlarına devam ederler, doğru yol zor gelir nefislerine, kibirlerine, enaniyetlerine... Nitekim aşikar olandan zımni olana veya dışarıdan içeriye doğru yol almak zor ve meşakkatli gelir birilerine. Kolay olanı seçer ve geçer bazı insanlar. Esasen gittikleri yanlış yollar insani değildir ve acılıdır. Kolay sanırlar ancak zor ve çetrefilli olana talip olur, yolculuklarını mahvederler. Düştükleri bataklığın farkına, ancak yolun sonunda varırlar. Heyhat! Artık çok geç olmuştur... Yol Arkadaşı Doğru bir hayat arkadaşı bu yolculuğu daha keyifli ve sonunu da daha başarılı kılabilir elbette. Fakat tersi de mümkündür ne yazık ki. Sizin hayat arkadaşı, can yoldaşı, dert ortağı, gönül ilacı, baş tacı  dediğiniz insan yada insanlar veya fikirler bizzat yol kesen eşkıyalara dönüşebilirler. Yolunuzu kesip, türlü eziyetler ile yolculuğunuzu rezil ve zelil hale sokabilirler... Siz siz olun inanç ve prensiplerinizden ödün vermeyin. İnandığınız doğrularla var olan mücerret varlıklarsınız. Ruhunuzu bozmayın. Kendinizi yanlış yoldakiler gibi et ve kemikten ibaret cisimler gibi görüp de materyal ile ifade etmeyin. Yolunuzda yoldaş olmayanlardan kurtulun. Büyükler derler ki; insan insanı hapiste, hastalıkta, yoklukta ve seyahatte tanır. Hepside yolcu için yaşanılası duraklardır hayat yolunda. Değerli okuyucum, iyi günde kötü günde tavrı değişmeyenler ve saygı, sevgi ve aidiyetini şartsız sunanlarla olun. Aksi halde sizin yolunuz, onlara büyük gelir. Rotanızı anlayamazlar. İçsel yolculuğunuzu fark edemezler. Kendinizle de sık sık yüzleşin. Haliyle de yoldaşlık edemezler, karanlık dünyalarında doğru yolu ayırt edemezler, idrak edip gereğine vakıf olamazlar. Sonra sizi de yolunuzdan ederler... İnsan olanı insanlığa zorlamayın, nasibinden öte geçip sizden nasiplenemezler. Siz siz olun hedefsiz fakat gururlu;  haysiyetsiz fakat kaprisli;  edebsiz fakat kibirli; hadsiz fakat kompleksli; iddialı fakat bomboş insanlardan kurtulun. Arkadaşınız, akrabanız, amiriniz, memurunuz, eşiniz kim olursa olsun etrafınızda tutmayın, kurtulun. Kurtulun ki doğru yolda yolculuğa devam edebilesiniz. Paçalarınızdan asılıp sizi yolunuzdan edip kendi gayya kuyularına çekmelerine müsaade etmeyin. Hırs ile dünyevi talepler, para, mevki, makam, hava cıva peşinde olanlara takılmayın. Belki Onlara da iyilik yapmış olursunuz. Onlara acıyın merhamet ve samimiyet ile doğru yola çekmek için elinizden geleni yapın. Olmuyorsa bırakın ve kendinizi kurtarın. Zira cehennem boşa yanmak için yaratılmadı... Unutmayın öyle yada böyle yolculuk sona erecek. Baki hayatın başında her koyun kendi bacağından asılacak, hesap vereceksiniz... Durarak Hiç Bir Şey Olmaz Aksiyon almak lazımdır. Sabır ile tepkisizliği birbirine karıştırmayın. Zihnen ve fiziken ve fikren devamlı hareket halinde olun. Gelişin, gerekiyorsa değişin ve dönüşün ama hep doğru yolların yolcusu olun... Mehmet Akif Ersoy büyük insan; bakın bir şiirine şöyle başlıyor: Allah’a dayandım!” diye sen çıkma yataktan… Ma’na-yı tevekkül bu mudur? Hey gidi nadan!Ey Yolcu Uyan şiirinden Ve sonunu da şöyle bağlıyordu : Ey yolcu, uyan! Yoksa çıkarsın ki sabaha; Bir kupkuru çöl var; ne ışık var, ne de vaha! Ey Yolcu Uyan şiirinden "Ey yolcu" diye hitap edişi yüreğimi diriltiyor. Allah Rahmet eylesin büyük Vatan şairimize.... Değerli okuyucum; ne yollar tükenir ne de sonunu bilen vardır. Zaten gizemli ve hikmetli imtihanın sırrıdır bu bilinmezlik... Hayattayken biz; sorular ve sorunlar hiç bir şekilde bitmez ve kısa vadeli hedefler asla tükenmez. Esasen toplam yol bitmektedir ama bu gerçek bizler tarafından hiç idrak edilemez... Sabah olur akşam olur ömür tükenir heba olur. Hayat yolda olmaktır; Nereye? Sonsuzluğa, ukbaya... Hiçbir zaman ve hiçbir yere  yerleşemezsin. Zira yolculuk devam etmektedir.  Hayat sürekli bir maceradır. Yolculuk ise yersiz yurtsuzluktur. Gurbettir, ötelere özlemle ve ümitle yaşanan ve biraz korku, biraz sevgi ve sonsuz umut ile bezeli bir gurbet... Yolcu yolunda gerek değerli okuyucum. Malayani dünya işlerine takılmayınız. Popüler kültür ile sürüklenmeyiniz. Dedikodu, fesat ve nifak davalarına düşmeyiniz. Kalp kırmamak için azami gayret sarf ediniz. Doğru beslenmek için yolunuzu araştırınız. Erdem sahibi olmak için okuyup, tartışıp, danışıp, sorgulayıp inanarak bulunduğunuz yola asla ihanet etmeyiniz. Doğru ise eminseniz yolunuz, sizi çevirmek, başka yollara sokmak isteyenler çok olur. Ummadığınız yerden yara alırsınız. Yaralarınızı sarıp, gereğini icra edip, yolcu kalınız doğru yolda. İmtihan ediliyoruz, unutmayınız... Ve sadece bir tane ömrümüz var... Evet anın kıymetini bilmek gerekiyor. Geçmiş gitti bitti elinden bir şey gelmez. Belki nedamet ile yetinirsin. Gelecek ise daha gelmedi. Ne olacağı belirsiz, belki ümit ile fiili duada buluna bilirsin. Şu an ise yaşanmakta. Gayret edersen başarabilirsin. Babam derdi rahmetli: "Her yol bir yola çıkar..." Read the full article
1 note · View note
turksilahlikuvveti · 6 years ago
Text
Kadin Yasam ve Tarz Blogu
Kadınlar olarak günümüzde birçok alanda çeşitli görevlerde yer almaktayız. Özellikle iş hayatında ve aile hayatında kadınların yeri oldukça fazladır. İşte bu yüzden günün yorgunluğu ve stresini atmak için kadınlara özel blog sitesi olan www.worknwomen.net girebilir ve en güzel haberleri okuyabilirsiniz. Galeri, iş güç, haber kuşu, bi haller, kültür sanat, trend ve blog gibi kategorilerde yüzlerce haberi kolayca okuyabilir ve sevdikleriniz ile hemen paylaşabilirsiniz. Birbirinden kaliteli ve doğru içerikleri ile sizlere birçok ilginç ve yararlı haberi en iyi şekilde sunmaktadır.
Sitede yer alan güncel içerikler ile ilgili yorumları, fuarlar ile ilgili bilgileri, ünlülerin haberlerini, kilo verme ve sağlıklı beslenme yöntemlerini, aşk ile ilgili önemli bilgileri, sanat ile ilgili son gelişmeleri, kişisel gelişim bilgilerini ve iş hayatı hakkında en güzel bilgileri kolayca bulabilirsiniz. Yazılan ve sizler için paylaşılan bu içerikleri istediğiniz platformlarda özgürce tüm sevdikleriniz ve arkadaşlarınız ile paylaşabilir ve onlarında okuyabilmesini sağlayabilirsiniz.
Sizlerde hemen güncel kadın bloguna girerek en güncel ve birbirinden ilginç haberleri okuyabilirsiniz. Daha fazlası için sizde aramıza katılın.
1 note · View note