#kendinin farkına varmak
Explore tagged Tumblr posts
ruhsalseyler · 10 months ago
Text
Gerçek Potansiyelinizin Farkına Varmak
0 notes
giderkenkalmaktibenimkisi · 4 months ago
Text
İnsanın kendini bulma yolculuğu, derin bir uçurumun kenarında cesurca atılan ilk adımla başlar. Kendi iç dünyasına doğru yaptığı bu yolculuk, korkularla yüzleşmeyi, zaaflarını kabullenmeyi ve en önemlisi, kim olduğunu keşfetmeyi gerektirir. Bu süreç, kimi zaman sarsıcı, kimi zaman da aydınlatıcıdır.
Kendi gerçeğini keşfetmek, insanın içsel bir devrimi gerçekleştirmesiyle mümkün olur. Bu devrim, ezberlenmiş doğruların ötesine geçmeyi, öğretilen kimliklerden sıyrılmayı ve özünü bulmayı gerektirir. Kendi gerçeğini kabul etmek, insanı kalıplardan kurtarır, zincirlerinden özgür kılar. Ve o an, insan kendine dair her şeyi kabul eder; eksikleriyle, hatalarıyla, bütün kusurlarıyla.
Bu farkındalık, insana her şeyden önce, kendi hayatının mimarı olduğunu hatırlatır. Karşılaştığı zorlukların, yaşadığı acıların ve elde ettiği başarıların ardındaki gücün, bizzat kendi iradesi olduğunu fark eder. Bu güç, insanı hem büyütür hem de sadeleştirir; zira farkına varmak, insanı en yalın haliyle kendi gerçeğiyle yüzleştirir.
Kendini bilmek, bir ömür boyu süren bir arayıştır. İnsan bu arayışta bazen kaybolur, bazen de bulur. Ama her defasında, biraz daha derin, biraz daha bilge olur. Çünkü farkındalık, insanın en güçlü silahı, en sadık dostu ve en derin bilgelik kaynağıdır.
Bu yolculukta insan, eninde sonunda, kendi içine dönmeyi öğrenir. Çünkü en büyük keşif, kendi varlığının sınırsızlığıdır. Ve bu sınırsızlık içinde, kendini bulan her insan, evrenin de sırrını çözmeye bir adım daha yaklaşır.
.
.
.
17 notes · View notes
emreerolblog · 4 months ago
Text
Çöl (Radyo Artemiya'dan), Emre Erol
Tumblr media
not: Bu yazı, yazarın önümüzdeki yıl yayımlanacak olan “Dünya Gazetesi’nin Kültür Eki” adlı kitabında yer almaktadır.
Hayat bazen sahlep yaparken sıcak süt yerine sıcak su koymak gibi. Geçen gün başıma geldi bu. Hiç sahlep yapmamıştım aslında hayatımda. Bu acemiliğin de etkisi vardı. İnce detaylarıyla bilmediğimiz bir konuya dair düşünürken ya da yorum yaparken sıcak süt yerine sıcak su koymamız neredeyse kaçınılmaz. Dünyadan el etek çekip bir derviş gibi, dağ başında manastırvari bir yerde sade bir yaşam arzusunda oluyorum bazen örneğin. Fakat gündelik yaşamın uğraşları, dünya düzenindeki değişim ihtiyacı ve bir yandan da şehir hayatına olan bağım bu arzumla bir arada olamıyor tam olarak. Sanırım hiçbir zaman tam oldum diye düşünmemeli insan. Bazen böyle hissetse bile. Vücudumuzun dörtte üçü su, fakat bir yerlerden hep dışarı su sızıyor gibi. Bir eksiklik, bir olmamışlık… Bu hissi yazarken öteleyebildiğimi fark ediyorum ara sıra. Üretmek, çalışmak su sızan yere bir tıkaç koymak ya da su eklemek gibi geliyor olabilir. Fakat aynı zamanda yazmak konusunda da gittikçe yalınlaşıp azalıyorum. Öyle ki yazmak ekstra bir arzu değil artık benim için. Bir iş gibi hatta bazen. Belki de belli bir süre içinde olması gereken bu zaten. Evet bu böyle olmalı. Gençliğin tutkuları ya da arzuları yerini olgunluğa, tecrübeye bırakmalı.
Hindi Zahra’nın The Blues adlı şarkısını dinliyorum bu aralar. “Çölde yağmur gibi sevgi, güzellik ve umudun yansımaları, bu şimdi’de kalabiliriz” diyor şarkıda.
Love like rain on the desert / Reflexions of beauty and hope / We can stay in this present
Halbuki insan bazen çölde uzun süre kalmaya ihtiyaç duyuyor. Uçsuz bucaksız, engin çöl’e açılmak. Kendine açılmak, kendinden açılmak, çıkmak bazen. Neredeyse her bir yeri ya da sokağı farklılıklarla, süslerle dolu şehir yaşamından her şeyin ve yerin benzer olduğu, kendinle ve alemle baş başa kalabileceğin, alışkanlıklardan öte bir şeylere ulaşabileceğin bir iç ve dış mekan… Belli bir süre sonra ise yağmur; çölde yağmur, çölde yağmur gibi sevgi, çölde yağmur gibi sevgiye ulaşmak. Fazlalıklardan kurtulmaya çabalamak. Belli bir oranda saflaşmış, arınmış bir bilince varmak. Bu anlamda çöle açılmamak ise dünyadaki karmaşa, duygu-düşünce bolluğu içinde kalmak anlamına gelir, ki özellikle de duygu bolluğu (haset, kin, nefret, çekememezlik, alaycılık…) insanları içine alan bir bataklık gibidir. Oysa insan ancak sadeleştikçe kendinin ve dünyanın farkına varabiliyor.
yazıya eşlik eden müzik: https://www.youtube.com/watch?v=FWv2Wdvyi0E
0 notes
nurphysblog · 2 years ago
Text
Bu kadar kötü bir insan mıyım ben? Kendimi neden hep bu soruyu sorarken buluyorum. Neden insanlara hep iyi biri olduğumu aşılamaya çalışıyorum. Neden? Bu psikolojiden çıkamıyorum. İnsanlara kendimi kanıtlamaya çabalarken buluyorum kendimi. Hep yaşanan şeylerde suçlu olarak gösterildim. Sanki ben olmasam her şey daha güzel olucakmış gibi lanse ediliyor. Gerçekten de öyle mi acaba. Gerçekten ben olmasam daha mı mutlu olucaklardı. Ben mi bu mutsuzluğa sebeb oldum. Ben bunları düşünmekten yoruldum artık dayanamıyorum. Keşke hiç var olmasaydım. Keşke benim yüzünden bunca acı çekip bu aptal mutsuzluğa kendilerini haps etmeselerdi. Gerçekten neden böyle tanrım neden böyle bir kısır döngü içerindeyiz. Ne zaman mutlu olucaz ne zaman huzura kavuşucaz.
Hep yaşadığım şeylerin beni büyüttüğünü eski halime nazaran değiştiğimi düşünürdüm. Böyle düşününce kendimi daha mutlu hissederdim. Tam şu an fark ediyorum ki yaşananlar beni ne büyütmüş ne de değiştirmiş. Ben kaybolmuş bu girdabın içindeymişim. Sadece kendimi kandırmışım bunca zaman. Ne acı de mi bu? Ne acı bunca geçen zamana. Ben kaybolmuşum. Kontrolümü kaybetmişim.
Bu kargaşanın içinde nasıl kendimi bulucam ben. Nasıl yaparım? Bunun için zamanın var mı yoksa her şey için geçti mi? O kadar karmaşığım ki hiçbir şeyin cevabını bulamıyorum. İnsanlar bir sürü soru soruyor ama ben gelişigüzel cevap verip hayatıma devam ediyorum. Her gece sancısını çektiğim buymuş demekki. Ben kontrolü kaybetmişim. Her gün bu ağrıyı çekip yatmayı göze aldım ama asla neden böyleyim diye bir cevap aramadım. Bugün farkına varmak ne kadar canımı ağrıtıyor bir bilsen. Değişim kolay olan bir şey değil nasıl yapmayı planlıyorsun. Böyle yaşamaya devam edemem. Buna yaşamak denirse tabi. Kendinin farkına varmadan yaşamak ne kadar anlamlı ki bu hayatta. Anlamsızlıklar içinde sürükleniyorum. Uçurumdan aşşağı düşermişçesine. Düşmemek için tutunacak hiçbir şey aramıyorum oysaki. Kabullendim mi bu olanları. Erteledim ben hep oysa insanlara hep derim insan duygularını asla ertelememeli diye ne kadar komik başkalarına verdiğim tavsiyeye kendimin asla uymayışı. Yıkıkıcağımı bile bile bu yolda devam edişim. Ben sanırsam gerçekten kötü biriyim bunun en büyük kanıtı da kendime yapmış olmam. Bir insan bunun bile farkına bu kadar geç varıyorsa belkide gerçekten kötüyümdür. Bu hikayede belkide gerçekten rolüm olmaması gerekiyordur.
9 notes · View notes
dunyanin-dortte-ucu · 4 years ago
Text
Mindfulness
Herkese merhaba, bu benim ilk yazım ve bu yazımda bugün katıldığım verimli bir etkinlikten aldığım notları paylaşmak isterim :’) Mindfulness bildiğiniz üzere son dönemlere damga vuran önemli konulardan biri, bu kelimeyi duyunca insanın aklına “bilinçlenme, farkındalık” gibi klişe tanımlayıcı kelimeler geliyor. Meditasyon ve yoga ile zihnin açıldığının herkes az çok farkında. Her şeyden çabuk sıkılan bir insan olarak bunları yapmak açıkçası bana gülünç geliyor ya da geliyordu. Bugün dinlediğim bir etkinlikte uzun uzun bu konu hakkında konuşuldu...ve çıkardığım birkaç notu sizinle paylaşmak istedim...
Yaşama başlarken nefes alıyoruz, yaşamdan göçüp giderken de...Yaşam sürecimizde hayatın basamaklarını bir bir çıkıyoruz, bazen ayağımız takılıyor, merdivenimizden düşüyoruz, bazen de merdiveni hoplaya zıplaya bir yükselişle çıkıyoruz. Size sormak istiyorum, bu merdivenin sonu var mı? Ne zaman yukarılarda, ne zaman ortalarda, ne zaman da aşağılardayız, nasıl anlıyorsunuz?
Peki...Benliğimizi beden ve hafıza olarak ikiye mi ayırıyoruz yoksa zaten bedenimizin bir hafızası var mıdır? Gezen her daim zihin ama anı yaşayan ise daima beden midir? Eğer bedenimizin hafızası varsa sürekli içimizden geçen tüm şeyler onun bizimle konuşma şekli midir? Buna verebileceğimiz cevaplar nelerdir?
Zihnimizin %52′si geçmiş ve gelecek zamanda yaşarmış, geçmişte duyduğumuz pişmanlıklardan ve geleceğe olan kaygılardan anı düşünmekten mahrum bırakırmış insan kendini...5 dakika sonra şunu yapacağım demek bile anı unuttururmuş insana...Anın varlığını kavramak, değerinin farkına varmak için illa kötü bir şey mi yaşamak gerekir, gerçekten insanoğlu bu kadar bencil mi? Yanımızda duran insanların değerini bir gün yanımızda olmayınca mı anlayacağız, bu soruyu kendime çok sordum ve bir karar aldım. Yanımdaki insanların kıymetini onlara hissettireceğime dair...
Mindfulness ise “kendini gözlemlemek ve kendinin farkına varmak” olarak tanımlanabilir. İnsan duygu ile düşünür fakat bu duygular artık düşünmesini engellediyse ne yapacaktır? Mindfulness duygu yönetimi konusunda öfkeyi azaltmamıza, duruma sinirli yaklaşmak yerine olayı yargılamadan tespit etmemize olanak sağlar. Evet, bunu daha çok meditasyon yoluyla yaparmış. Ama açıkçası bana daha cezbedici gelen bir diğer yöntem ise; şu an bulunduğunuz yerin yakınında olan herhangi bir nesneyi alın. Bu nesneyi daha önce hiç görmemişçesine, her ayrıntısıyla izleyin, dokunun, kokusu olmasa bile koklayın, kısacası merak edin sanki uzaydan düşmüş ve her şeyiyle yeni bir dünya karşınızda gibi...Bu yöntem çok hoşuma gitti, sadece 1 dakikalığına bile olsa gerçekten tüm ayrıntılarıyla objeyi incelerken yeni şeyler keşfettim. Zihnim odaklandı, düşüncelerim uçtu gitti...
Mindfulness kavramı çevremizde olan biten olayların akışında yumuşak ve şefkatli bir dikkat kazandırırmış bize...yani yumuşakça ve sakince zihin odağımızı artırırmış...Unutmayın ki zihni sessizleştirdiğimiz her faaliyet mindfulness ile alakalı. Bunu hiçbir şey yapmayıp boş boş oturmak olarak algılamayın. En dinlemeniz gereken kişi kendimiziz, artık kendimize odaklanmanın vakti geldi...
Ayrıca insanlar bildikleri yüzünden merak etmeyi bırakırlarmış, bırakın bilmediklerinizden utanmayın, merak edin, sorun, soruşturun, araştırın..Kendi esaretinizi kendiniz yaratmayın!
Bugünlük benden bu kadar, şimdi moduma uygun bir şarkı açmaya gidiyorum, düşünmem gereken şeylerden sıkıldım, yapmam gerekenleri yapmadığım için duyduğum vicdan azabından daha da...Ben yelkenime rüzgarları doldurdum ilerlemeye gidiyorum, peki siz var mısınız?
2 notes · View notes
mavi1gezegen · 2 years ago
Note
ağla, yarın daha da kendinin farkına varmak için ağla. benim tabirimce insan ağladıkça yaşar, yaşa. ve benden önce ölme.
ağlıyorum, bu defa korkmadan çekinmeden...
"benden önce ölme lütfen?" :"))
1 note · View note
pejmurdee · 7 years ago
Text
"Evet, gerçeğe varmak zor, talip olmak bile zor ki ne zor, bilmek zor, olmak zor ki ne zor. Mesellerdeki, irşat kitaplarındaki gibi yolda olana, vasıl olana bir sükunet, bir gizli memnuniyet de gelmiyor, sancı son sürat son nefese kadar devamda, rahat bırakmıyor. Kendinin ve diğerlerinin farkına varmayı gözde ve akılda sürekli kılmadığı için kişinin kendi hakkındaki yatışmışlık anları ani birer vehim gibi bin tereddüt bırakarak geçiyor."
Zamanın Farkında - Şule Gürbüz
2 notes · View notes
verlorenenzeit · 7 years ago
Text
Görülenin ve düşünelinenin aksine, değişmek değil bu kendinin ve birçok şeyin farkına varmak.
6 notes · View notes
hedefmimarlik-blog · 8 years ago
Photo
Tumblr media
Öğrenmek için.
Diploma için.
İnsanlara yanıldıklarını kanıtlamak için. Ailen/arkadaşların/öğretmenlerin senden bi halt olmayacağını mı düşünüyor? Yanıldıklarını kanıtla.
Kendinin yanıldığını kanıtlamak için. O zor konuya kapasitenin yetmediğini mi düşünüyorsun? Yanıldığını kanıtla.
Bu bir ayrıcalık olduğu için. Eğitim alabildiğin için şanslısın. Dünyada 43 milyon çocuk/genç eğitim alamıyor.
Kapasitenin farkına varmak için. O zeki beyninin boşa harcanmasını istemezsin.
Para için. Daha yüksek bi derece = daha iyi bir iş = daha fazla para = daha iyi bir hayat.
İlgi çekici olduğu için. Biliyorum okul eğitim sistemi çok sıkıcı ama seni ateşleyen, merakını uyandıran konular ders çalışma isteğini arttıracaktır.
Çekici olduğu için. Herkes akademik olarak üstün kişilere daha çok önem verir. Böylece çoğu konuda şansın da artar.
İşe yarar olduğu için. Alakasız bi kitapta okuduğun küçük bir bilgi aklında kalır. Hiç ummadığın bir anda sana yardım edebilir.
Bazen işe yaramaz şeyleri öğrenmek eğlenceli olduğu için.
Aileni gururlandırmak için. Bu çok önemli bir madde. Sana emek veren ve karşılıksız seven insanları mutlu etmek tek başına ana motive kaynağı olabilir.
Kendini gururlandırmak için. Bir şeyleri başarmanın verdiği hissi hiçbir şey veremez.
Bağımsız olmak için. Başkasının işine, parasına, zekasına, varlığına ihtiyaç olmadığını bilmek gerçekten özgüven verici.
Sevdiğin işi yapmak için.
Çok bilmek için. Çok bilmişlik toplumumuzda kötü bi anlama geliyor ama lütfen. Bilgili bi insan olmak harika bişey.
İnsanlara yardım için. Arkadaşların, kardeşlerin, sınıf arkadaşların arasından yardım edebileceğin birileri olabilir. Bu onlar içinde motive edici olur.
İsim yapmak için. “Ha, ... mı? Biliyorum ya onu. Baya başarılı biri.” mesela yaniii :D
Kendi rol modelin olabilmek için.
��niversite kredilerini ileride ödeyebilmek için.
Çalıştığın uzun geceler ve içtiğin kahveler buna değeceği için.
Kafanı çalıştırmak için. Beyinde kas gibidir. Çalıştıkça gelişir.
Hipokampusunu geliştirmek için. Hipokampus hafızadan sorumludur. Onu yormak işine yarayacak :D
Saçma şeylerle uğraşarak vakit öldürmemek için.
Kırtasiye malzemeleri için. Bütün paramı bunlara dökebilirim.
Not tutmak eğlenceli olduğu için.
Üretken olmak için. Sosyal medyada fazla vakit harcıyorsan ders çalışmak sana iyi gelecektir.
Dersler daha kolay geleceği için.
Sınavlar daha kolay olacaği için.
Hocanı etkilemek için. Daha iyi puanlar almanın bahanesi olsun.
Kötü puan almanın stresini azaltmak için. Elinden geldiği kadar ders çalışırsan endişelenecek bir şey kalmaz.
Çünkü kahve varolduğu için.
Sessiz kütüphanenin içi huzurlu olduğu için.
Bir sene daha kalmamak için.
Sınav haftası telaşlanmamak için. Zamanında çalışırsan senden rahatı olmaz.
Rahatça vakit geçirmek için. Zamanında dersi halledersen tatilinde de aklının kenarında dersler kalmaz. Keyfini çıkarırsın.
Gelecek korkusunu yenmek için.
Üniversite hayatından en iyi şekilde yararlanmak için. Kaç kere genç olacaksın ki? İyi şehir ve üniversitede vakit geçirmek daha iyidir.
Yeterince uyumamaya alışmak için. Hele mimarlık için kesinlikle bu lazım.
Ders çalışırken dinlenecek güzel şarkılar olduğu için.
Ders çalışma yerlerine alışmak için. Her gün ders çalışmak için güzel yerler bulacağından eminim.
İyi yazı yazmak için. Bu hayatın çoğu yerinde +1 puan olacaktır.
Çalışma gruplarında “çalışmak” için.
Kendin gibi çalışkan arkadaşlar bulmak için. Ve birbirinizi gaza getirmek için tabikide
Akıllı olmak için. Bu sıfata yakışmak istemez mısın?
Yapabildiğini görmek için. Senden önce binlerce insan yaptı, sen neden yapamayasın?
Studyblr açmak için. ehueheueh
Zamanı daha iyi yönetmek için. 
Uykunun daha tatlı olması için. Tüm günün yorgunluğu kafanda bir şey kalmadan yatarak atmak...
Çünkü çalışmak istediğin için. Bunu okuyorsan zaten çalışmak istiyorsundur. Ne bekliyorsun gidip çalışsana! :D
kaynak
553 notes · View notes
raperinagel · 5 years ago
Text
Dağların doruklarında bahara sevdalanmak... - Faraşin Demhat
Dağların doruklarında bahara sevdalanmak… – Faraşin Demhat
Doruklarda bahara sevdalanmak , nefes alış verişlerinde baharın eşssiz güzelliğinin tadına varmak. Hele de bir kadın savaşçıysan ne olursa olsun , mücadele etmediğin ve kendinin farkına varmadığın bir an yoktur.
Bahar kokusuyla, yeni bir evreye giriyorsundur. Bizlerde kadın özgürlük savunucuları olarak , özgürlüğü her baharda daha çok coşkulu ve daha moralli karşılamaktayız. Her ne kadar…
View On WordPress
0 notes
mustafaat · 7 years ago
Text
Sen - Ben
Sen – Ben
“Sen, benimle alakalı sanıyorsun ama değil.”
Herkes ve her şey, herkez; sadece ve sadece kendini daha iyi tanıman ve farkına varmak için kendinin…
Şimdi sen sanıyorsun ya sana şöyle etti böyle yaptı; değil öyle işte o.
Sen insanlara nasıl ve neden “öyle” davrandığını fark etmediğin sürece de “öyle” olacak. Tek yaptığın içindeki hasarı gidermek için kendine anlatacak gerçekliği yaratmak. Ufak…
View On WordPress
0 notes
kastamonugazetesi · 8 years ago
Text
İnsan, doğa karşısında geçici, küçük, zavallı olduğunu ancak doğa içinde yaşayarak, doğayla yaşayarak bulur sanırım. Aynı şekilde doğanın kendinden ne kadar güçlü, ne kadar ilham verici olduğunu da. Ve biz ki, yani Kastamonulular olarak hala ne göğü göstermez bulvarların, ne güneş sandığımız sahte aydınlıkları yaratan camdan gökdelenlerin ne de gri betonlara neonlarla çizilmiş renkleri doğal sanmadan hala bu dünyanın gerçeğini yaşayabiliyoruz. Hafta sonu 1 Mayıs İşçi Bayramı ile birleşince güzel bir tatil oldu herkese. Kastamonu’da nasibini aldı bu süreçten. Birçok kentten havanın da güzel olmasıyla insanlar özellikle Küre Dağları Milli Parkına hücum etti. Ee, nasıl etmesin. Metropollerin yanılsamalı ve gerçeküstü yaşamı artık herkesi bezdirdi bu yaşamdan. Artık, insanlar sosyal faaliyetlerini kentsel hobilerden çok sadece “ruh arındırmak” üzere olabildiğince doğal ortamlara, doğaya, sadelik ve sakinliğe ayırmak üzere dönüşüyorlar. Çünkü oradaki mavi, neon mavisi değil. Çünkü oradaki yeşil plazaların yapay yeşili değil. Çünkü orada aldığın nefes, ciğerlerine değil de ruhuna, yaşamına, aslında ait olduğun benliğe dair çektiği nefes…
#gallery-0-13 { margin: auto; } #gallery-0-13 .gallery-item { float: left; margin-top: 10px; text-align: center; width: 33%; } #gallery-0-13 img { border: 2px solid #cfcfcf; } #gallery-0-13 .gallery-caption { margin-left: 0; } /* see gallery_shortcode() in wp-includes/media.php */
Rota bu kez, Pınarbaşı Sümenler Köyü sınırlarından başlayarak zorlu bir parkurla devam eden büyüleyici Mantar, Ejderha ve Ilgarini Mağaralarıydı. Bu mağaralar ve içinde yer aldıkları doğa işte ilk paragrafı yazdırdı aslında. Yarım asırlık ağaçlardan oluşmuş ormanlardan geçerken ne kadar aciz olduğumuz aklımıza geliyor. O zorlu coğrafyada yürürken ne kadar kolaycı ve zayıf olduğumuz aklımıza geliyor. Ve o devasa mağaralara geldiğiniz de hele ki oluşumları yüz milyonlarca yıllık olduğunu bildiğinizde ne kadar kısa bir ömre sahip olduğumuz, ne kadar geçici yaratıklar olduğumuz ve doğanın sadece minnacık bir parçasında bile ne kadar küçük olduğumuzu anlıyor ve en azından kendi adıma sorgusuz bir saygı duyuyorum. Sanırım bu duyguları bir tek ben değil, birlikte yol aldığım herkes duyumsuyordu. Yol arkadaşlarım dedim çünkü 1 Mayıs’daki bu güzel faaliyetin ev sahibi kısa adı KADASK olan Kastamonu Dağcılık ve Doğa Sporları Derneği’ydi.
#gallery-0-14 { margin: auto; } #gallery-0-14 .gallery-item { float: left; margin-top: 10px; text-align: center; width: 33%; } #gallery-0-14 img { border: 2px solid #cfcfcf; } #gallery-0-14 .gallery-caption { margin-left: 0; } /* see gallery_shortcode() in wp-includes/media.php */
*** Sivil toplum örgütü ne işe yarar ya da iyi/faydalı bir sivil toplumu nasıl olur hiç düşündünüz mü? Ya da sadece alışık olduğumuz şekilde tabelacı bir toplum olmaktan dolayı faaliyet yapmasa da sadece isminin olması yeterli mi? İşte şimdi yazacaklarım bana göre Kastamonu’da pek de alışık olmadığımız ve tek kelimeyle örnek teşkil eden bir sivil toplum örgütü ile alakalı. Bu örnek, KADASK yani Kastamonu Dağcılık ve Doğa Sporları Derneği. Kurulup da dernekleşeli bir yıl bile olmadı. Olmadı ama yaklaşık 8 aya neredeyse 80 tane faaliyeti alanları, uzmanlıkları doğrultusunda gerçekleştirdiler bile. Trekking, kayak, bisiklet, offroad ve dalış üzerine etkinlikler düzenle aynı zamanda ilk yardım, arama-kurtarma eğitimleri verip, sosyal sorumluluk projeleri de ürettiler. Derneğin başında ise toplum gönüllüsü aile hekimi olan Dr. Alp Arslan bulunmakta. Bugüne kadar, 23 Nisan Yürüyüşü, 29 Ekim Yürüyüşü, İstiklal Yolu Yürüyüşü, Ilgaz Zirve Tırmanışı, Kış Eğitim Kampı ve Temel Dağcılık Eğitimleri gibi kısa sürede birçok önemli işe imza atmış durumdalar.
#gallery-0-15 { margin: auto; } #gallery-0-15 .gallery-item { float: left; margin-top: 10px; text-align: center; width: 33%; } #gallery-0-15 img { border: 2px solid #cfcfcf; } #gallery-0-15 .gallery-caption { margin-left: 0; } /* see gallery_shortcode() in wp-includes/media.php */
Derneğin üyeleri ise ruh sahibi gönüllüler. Ruh sahibi tanımını iki nokta için kullanıyorum. İlki, derneğin asil üyeleri Kastamonu dâhil yakın illerdeki UMKE (Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri) görevlileri ve Kastamonu AFAD (Afet ve Acil Durum Başkanlığı) çalışanlarından oluşması. Yani zaten günlük hayatta mesaileri hayat kurtarmak olan bu insanlar, boş zamanlarında da hem bilgi ve tecrübelerini başkalarıyla paylaşıyor ve öğretiyor hem de kendilerini hem zinde tutup hem de tecrübelerini artırıyorlar. Tabi ki dernek sadece bu insanlardan oluşmuyor, bunun yanında üniversite öğrencileri ve gönüllüler de aktif rol oynuyor. Ruh sahibi olarak lanse etmemin ikinci nedensi ise, derneğin çok önemli bir kuruluş amacının olması. Evet, eğlenceli zaman geçirmek, sağlıklı zaman geçirmek, doğanın farkına varmak, kendinin farkına varmak ve hatta spor yapmak amaçlar için de ama dernek asıl olarak, toplumda “afet bilincinin” oluşması ve “afete karşı bilinçli bir toplum yaratmak” gayesiyle kurulmuş durumda. Keza etkinlikleri ve eğitimleri ile de bu amaçlarında oldukça başarılı ve kararlı bir şekilde ilerliyorlar. Yine başa dönüp söylemek isterim ki, doğa karşısında aciz, geçici ve küçük olduğumuzu bilmemiz gerekir. Adı denge olmasa da doğayla barışık yaşamak, onun doğasını anlamak, öğrenmek bize içinde yaşadığımız bu dünyayı, doğayı daha sağlıklı ve bilinçli bir yaşamı mümkün kılacaktır. İşte KADASK’ın amaçlarından biri de bu… Hele ki bizler de bu öğretinin yanında içinde bulunduğumuz deryayı tam anlayalım, olabildiğince fark edelim, keşfedelim ve bilelim ki ne biz doğaya yıkım olalım ne de onun doğası gereği yaşanacak bir durumda hazırlıksız kalalım.
MURAT KARASALİHOĞLU
O Mahiler ki Derya içredir Deryayı Bilmezler İnsan, doğa karşısında geçici, küçük, zavallı olduğunu ancak doğa içinde yaşayarak, doğayla yaşayarak bulur sanırım. Aynı şekilde doğanın kendinden ne kadar güçlü, ne kadar ilham verici olduğunu da.
0 notes
akayyemine-blog · 8 years ago
Photo
Tumblr media
Farkına varmak birçok şeyin, öncelikle kendinin ancak bu kadar güzel anlatılır, yazılırdı.. Baştan sona düşüncelerimi değiştiren @drenginkavak a teşekkürü borç bilirim. Güçlü iradenin 💪 sonuçlarını göreceğiniz ve en önemlisi reçetenin siz olduğunu hatırlayacağınız mükemmel bir kitap 📚 alın okuyun, okutun çünkü #recetesizsiniz ✏ #kişiselgelişim #kitap #kitapkurdu #kitapkahve
0 notes
nerdesesli-blog · 8 years ago
Text
Hayatı farketmek
Hayatı farketmek
Herşeyden önce kişi kendini.. isteklerini beklentilerini farketmeli.. Kendinin farkında olan insan hayatın da farkına varır yaşamanın da. Farkında olmak bazen insanı iyi bazen kötü hissettirir..
Acı şeylerin farkına varabilmek çoğu zaman kabullenmediğimiz bir durumdur.. Mutlulukların farkına varmak Herkes başarabiliyor mu peki? Hayır,bence küçüçük şeylerden bile mutlu olabilmeyi…
View On WordPress
0 notes