#istimlak yasası
Explore tagged Tumblr posts
yazarurfa · 5 years ago
Photo
Tumblr media
Eyyübiye’de 89 taşınmaza tapu verilmesi tartışması Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Meclisinde Eyyübiye ilçesine bağlı Hayati Harrani Mahallesinde bulunan ve hazine arazisi üzerine yapılan 89 taşınmazın satın alınması gündeme getirildi. Bu taşınmazların satın alınması için tapu verilmesi için belediye encümenine yetki verilmesi parti gruplarında fikir ayrılığı oluşturdu. AK Parti grubu bölgedeki vatandaşların mağduriyetinin giderilmesi için onlara bu hakkının verilmesini savunurken, Saadet Partisi konu ile ilgili ret oyu kullandı. HDP grubu ise oylamada çekimser kaldı. Komisyona havale edilmiştiMülkiyeti Maliye Hazinesine ait olan Eyyübiye ilçesine bağlı Hayati Harrani Mahallesi’nde bulunan 89 adet taşınmazı Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi adına satış amaçlı bedelsiz davranılmasına ve devralınacak taşınmazların yapı sahipleri ile bunların kanuni veya akdi hedeflerine satışının yapılabilmesi için belediye encümenine yetki verilmesi hususunda komisyona havale edilmişti. Komisyon raporu bu talepleri uygun bulduKomisyon raporunda yapılan incelemeler ve değerlendirmeler neticesinde söz konusu 89 adet taşınmazın beldesiz davranılmasına yapı sahipleri ile bunların kanuni veya akdi hedeflerine satışının yapılabilmesi için belediye encümenine yetki verilmesi ayrıca iş ve işlemleri yapmak üzere Emlak ve İstimlak Dairesi Başkanlığının yetkilendirilmesi uygun görüldüğü belirtildi. Kaplan: Kaygılarımızdan dolayı çekimser kalıyoruz89 taşınmaz için hak verilmesi ile ilgili söz alan HDP Meclis üyesi İsmail Kaplan, “Söz konusu 89 adet taşınmaz ile ilgili bu ailelerle görülüp, görüşülmediği kaygılarımızdan dolayı HDP Grubu olarak bu konuda çekimser kalıyoruz.” dedi.   Yıldırım: Meclis üyesi arkadaşlarımıza güveniyoruz ama kaygılarımız varHDP Meclis üyesi Bahri Yıldırım, “Mülkiyeti Maliye hazinesine ait olan bir taşınmazı kurumlar arası sözleşme olmadan Büyükşehir Belediyesinin böyle bir yetkisi var mı? Bizim grupta belediye encümeni yok, biz buradaki Meclis üyesi arkadaşlarımıza da güveniyoruz. Ancak bununla birlikte kaygılarımız da var. Biz 89 taşınmaz hakkında üyemizin olmamasından dolayı çekimser davranıyoruz.” diye konuştu.   Sultan: Yapılan gaspa yasal olarak hak tanımış oluyoruzSaadet Partisi Meclis üyesi Fırat Sultan, “Bu bölge ile ilgili daha protokol yapılmamış, bu bölgeyi daha Büyükşehir almamışken, yetki verilmesi garip değil mi? Maliyeye ait bir arazinin üzerinde taşınmazın yapılması sonra buna hak demek garip bir durumdur. Yani devletin arazisi önceden gasp edilmiş, şimdi de bu gaspa yasal yollarla hak tanımış oluyoruz. Bu durumun diğer vatandaşlara kötü örnek olmaktan başka bir şey olmadığını düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.   Bayuk: Haklarını geç de olsa almaları önemlidirAK Parti adına söz alan Faruk Bayuk, “Söz konusu bölgede yıllardan beri kangren haline gelmiş bir yara var. Bununla ilgili oldukça mağdur olan vatandaşlarımız var. Bu bölgede yapılar mevcuttur. Buradaki vatandaşların bu haklarını geç de olsa alabilmeleri açısından bunun önemli olduğunu belirtmek isterim. Bu konuda vicdanen Meclis üyeleri olarak ne gerekiyorsa yapılması açısından arkadaşlarımızın kuşkusu olmasın. Burada mağdur olan vatandaşlarımız zamanında kıt kanaat kendilerine birer konut oluşturmuşlar. Bununla ilgili devletimizin çıkarmış olduğu bir imar affı yasası var. Bu durum vatandaşların mağduriyetinin giderilmesi için önemli bir husustur. Hepimizin bu duyguyla yaklaşmamızın düşüncesindeyim. Öte yandan bu insanlar evinden barklarından da edinebilirdi. Bu konuda arkadaşlarımızın vicdanına bırakıyorum.” sözlerine yer verdi.   Kaytan: bu vatandaşların hak sahibi oldukları tespit edilmiştirMeclis Başkanı Ahmet Kaytan, “Bilindiği gibi Eyyübiye ilçesinin yüzde 60-70’i şu anda gecekondu durumda. Yerel yönetimlerin zamanında bu işgallerin önüne geçebilmek için önleme çalışmaları yapabilirdi. Ancak orada 50-60 yıllık taşınmaz üzerinde hak sahibi oldukları tespit edilmiştir. Burası ile ilgili yetki de alınmıştır. Zaten yetki alınmamış olsa tapu dağıtma, satış yapma gibi bir durum söz konusu olamaz.” şeklinde ifade etti. URFA YAZAR #urfahaber #urfayazar #urfa #sanliurfa #urfagündemi #urfasondakika #haber #sondakikahaber #haberler
0 notes
yenicagkibris · 5 years ago
Text
Vakıflar üzerine tartışmalar - Ulus Irkad
https://wp.me/pXsHy-KBI Geçenlerde Vakıfların Müdürü Sayın İbrahim Benter Vakıfların daha fazla eğitime hizmet ettiğini ve fakir aile çocuklarının eğitimini sağladığını belirterek ADA TV’de çekilmiş bir videodan konuşma yapıyordu. Pek tabi ki video bir televizyon programından alınmıştı. Aslında son zamanlarda Evkaf Dairesi’nin de muhatap olduğu bir tartışma başlatıldı. Evkaf Dairesi Vakıf Arazilerinin hak olduğunu ve bunların istimlak edilemeyeceğini savunmaktadır. Son zamanlarda da “Maraş Türk Malıdır” diye propaganda yapmaya başlayınca toplumumuzdan bazı kesimler ise maalesef bunun 1930’lu yıllarda istimlaklar başlayınca ve aradan geçen uzun senelerden dolayı bu hakkın yitirildiğini söylemeye, bunu da resmi evraklarla sunmaya başladılar. Bu muhalefetin dışında Gazeteci Emin Akkor 29 Eylül 2019 tarihli Kıbrıs Gazetesi’nde, “KATAK Genel Sekreteri Fadıl Korkut imzasıyla 1943 yılında ingiliz hükümetine gönderilen bir mektupta, Vakıf mallarını�� ilgilendiren yasal düzenlemelerin yanlış olduğunu ve Vakıf mallarının yasal statüsü gereği devredilemeyeceğine vurgu yaparak, yasa çalışmasının gözden geçirilmesi istendi” demektedir. Belli ki üstte Sayın Benter ve bir kısım basın mensubu ile siyasi partiler ve bürokrat kesimler arasında bir ikili görüş oluşmuş bulunuyor. Eski CTP’li başbakanlardan, deneyimli siyasetçi Ferdi Sabit Soyer, Maraş’ın sahibi olduğu söylenen Abdullah Paşa Vakfı’nın 1935 yılında Tazminat ödenerek  kapandığını ifade etti ve iddasını da Kıbrıs Vakıflar İdaresi Yayınları’nda çıkan Mustafa Haşim Altan’ın 1986 yılında yazdığı “Belgelerle Kıbrıs Türk Vakıflar Tarihi” kitabındaki ‘resmi belgelere’ dayandırdı. Soyer’in değindiği kitapta, Vakıflar İdaresi’nin Maraş’ta ‘mülkiyet hakkı’ olduğu iddialarına karşın, Maraş’ın sahibi olduğu söylenen Abdullah Paşa Vakfı’nın 1935 yılında tazminat ödenerek kapandığı, ayrı ayrı belgelerle gösterilmekteydi (Yenidüzen Gazetesi, 24 Eylül, 2019). Bir başka makalede ise, Sayın Kutlay Erk ( 21 Eylül 2019, Yeni Düzen Gazetesi), Murat Hakkı’ya atfen ;Evkaf mallarının elden çıkması 24 Nisan 1886 tarih ve 4/1886 sayılı Yasa (Taşınmaz Mal Zaman Aşımı Yasası) ile ve zaman boyunca devam etmişti. Mevzuat, uzun bir süre ihtilaf ve hasmane bir şekilde (by adverse possession) herhangi bir malı işgal eden kişilere zamanla işgal ettikleri malın tapusunu elde etme hakkı tanımıştır ve bu yasadan sadece Evkaf değil, pek çok malı olan Kıbrıs Kilisesi ve özel şahıslar da olumsuz olarak etkilenmiştir. Yasanın 5 maddesi dini kuruluşlara işgalcilere karşı zaman aşımı süresi dolmadan dava açma hakkı tanımış ancak geçen sürede idareciler bu konuda gerekli adımı atmamıştır. Buna 1914’e kadar İstanbul’dan atanan muhtelif idareciler de dahildir. 1956’da Evkafı devralan İdareciler ise yıllar yılı şikayet yapılan konularda herhangi bir işlem yapmamıştır” denilmektedir. 1949 yılında Baf’ta Mehmet Emin Paşa Vakfı’na ait çiftlikler ve mallar İngiliz Hükümeti tarafından istimlak edilirken, dava çok uzun sürmüş, hatta bu davanın tutanakları 12 cilde sığdırılmış ve 1974 yılına kadar biz Baf’tayken hala daha Tapu Dairesi’nde korunmaktaydı. Dava sonucu Mehmet Emin Paşa’ya ait mallar İngiliz Hükümeti tarafından istimlak edilmişti. Bana göre bu son davada ortaya çıkan karar Maraş konusunda da aydınlatıcı bilgiler verebilir. Bu mallar istimlak edilirken veya bu mallara vel konulurken maalesef toplum liderleriin gerekli ısrar ve direnişi göstermemeleri, hatta şikayet süreleri 26 yıl verilirken bile bu konuda şikayete girişilmemesi ve hatta toplumlararası müzakereler 1968 yılında başladığında bu konuda hiçbir görüşme veya talebin olmaması da çok ilginçtir. Bunun dışında öğrendiğime göre Vakıflar konusunda ısrarcı olan Dr İhsan Ali adlı Baflı Kıbrıslıtürk liderin ise bu konuda gerek İngiliz ve gerekse Türk yetkililere altı mektup yazdığını ve eğer geç kalınırsa ( şikayet süresi dolarsa) bu malların kaybedilme tehlikesi olduğunu 1930’lu yıllarda dikkat çekmişti. Dr ihsan Ali’nin bu itirazlarından sonra zamanın Kıbrıslıtürk liderleri tarafından “Vatan hanini” ilan edildiği de bilinmektedir. Sonuç her halukar ve şartta AİHM’de sonuçlanacaktır. Belli ki uluslararsı adalet bu durumu vereceği kararla çözecektir diyorum…
0 notes
saatsecerken-blog · 12 years ago
Text
İstimlak yani Kamulaştırma Nedir?
Tumblr media
Bilindiği gibi, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu, 4650 sayılı Kanunla 24.02.2001 tarihinde değiştirilmiş ve köklü bir düzenlemeye gidilmiş. Bu düzenleme ile, ülkemizde alışılagelen kamulaştırma sistemi tamamıyla terkedilmiş; taşınmaz sahibinin bedel artırımı için dava açma kaygısına son verilerek, uzlaşmaya önem verilmiştir. Ne varki bütün bu önemli değişikliklere rağmen halen aksayan yönler bulunmakta ve davalar beklendiği ve öngörüldüğü biçimde seyretmemektedir. Kamulaştırma Kanununun 10.maddesinde düzenlenen kamulaştırma davasına ilişkin yargılama usulü, basit yargılama usulü niteliğindedir. Süreler ise sınırlandırılmıştır. Mahkemeler uygulamada bu sürelere uymakta çoğu kez zorlanmaktadırlar. Sürelere uyulamamasının nedenleri çoğunlukla mahkemelerimizden kaynaklanmamaktadır. Bizzat 10. maddenin kaleme alınışındaki sakatlıklar yanında başka bazı alt yapı nedenleri ile yüksek yargı içtihatlarından da kaynaklanmaktadır. Kamulaştırma yargılamasında çok önemsediğimiz bir husus ise bilirkişi seçimi, niteliği ve sayısı konusu. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu nun 10.maddesine istinaden kamulaştırmayı yapan idareler tarafından açılan “Kamulaştırma bedelinin tespiti ve idare adına tescil/terki davaları”nda; kamulaştırılan taşınmazın 11.maddede belirtilen esaslara uygun olarak kıymet takdiri, yine aynı Kanunun 15.maddesinde bahsedilen bilirkişilerce yapılacaktır. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu nun 15.maddesine istinaden hazırlanarak yürürlüğe konulan Kamulaştırma Davaları nda Bilirkişi Olarak Görev Yapacakların Nitelikleri ve Çalı Yeni sistemde, idare ile taşınmaz maliki uzlaşamadığı takdirde, idare tarafından kamulaştırma bedelinin tespiti ve idare adına tescil/terkini davası açılması öngörülmüştür. Kamulaştırmaya ilişkin oluşturulan yeni sistem, özellikle Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdindeki durumumuzu güçlendirici niteliktedir. şma Esaslarına İlişkin Yönetmeliğinin 4.maddesi, bilirkişiyi; kamulaştırmaya konu gayrimenkul veya hakkın değerinin belirlenmesi hususunda uzmanlığa ve teknik bilgiye sahip gerçek kişi mühendis, mimar ve şehir plâncıları, şeklimde tanımlamıştır. Demek ki, kamulaştırma bedellerinin tespitine ilişkin davalarda bilirkişilik yapma hak ve yetkisi; - Mühendis, - Mimar, - Şehir Plancısı, Olan kimselere aittir. Kanunun 4650 sayılı Kanun öncesindeki uygulamanın ve Geçici 5.maddede öngörülen bilirkişi seçme yönteminin bir geçerliliği kalmamıştır. Daha açık bir ifade ile, “mülk bilirkişisi” sıfatıyla kamulaştırma bilirkişiliği yapan avukat meslektaşlarımızın bu vasıfları artık kalmamıştır.  Bilirkişi kurulu mahkeme tarafından seçilir. Kamulaştırmaya konu olan yerin cins ve niteliğine göre: - 3 kişi ihtisas odaları listesinden, - 2 kişi de il/ilçe idare kurulu listesinde yer alan o bölgede gayrimenkul sahibi olan mühendis, mimar ve şehir plâncılarından seçilecek iki kişi olmak suretiyle 5 kişiden oluşur. Kamulaştırılan taşınmaz malın üstün niteliği göz önüne alınarak, bilirkişilerden 3’ü aynı uzmanlık kolundan seçilebilir. Bu yönetmelik uzunca bir aradan sonra yapılabilmiştir. Yönetmelikte birçok ifade ve düzenlemeler Kanunun 15.maddesinin tekrarı ve çok az bir açılımı mahiyetindedir. Beş kişilik bilirkişi kurulu oluşturmanın zorluğu bir yana, usul ekonomisine de uygun değildir. Bilirkişi sayısının 5 yahut 50 olması arasında pratikte bir yarar yoktur. Gerçekten edindiğimiz gözlem ve tecrübeler gösteriyor ki genelde raporu bir veya iki kişi hazırlamakta diğerleri imza atmaktadır.Mümkünse bu mülk sahibi bilirkişinin hukukçu olması şartı aranmalıdır. Zira farklı meslek mensuplarına bir çok yöremizde baştan baştan rapor nasıl hazırlanırı anlatmak hakimleri fazlasıyla meşgul etmekte değer belirleme kriterlerinde oldukça hatalara neden olmaktadır. Bir de heyette muhtarlar sadece imza atarak prosedür tamamlayan konumundadır. Kamulaştırma Kanunu nda yapılan değişiklik sonrası il ve ilçe idare kurullarınca oluşturulan kıymet takdir komisyonları ortadan kaldırıldı. Yeni uygulamaya göre. kamulaştırma yapacak idare kendi bünyesinde kıymet takdir komisyonu ile uzlaşma komisyonu diye bir veya birden fazla komisyon oluşturacak. Kanun ve ilgili Yönetmelik, “kamulaştırma bilirkişiliği” müessesesini, yukarıdaki sayılan meslek gruplarına özgü hale getirmiştir. Oluşturulan kıymet takdir komisyonu, konuyla ilgili uzman kişi, kurum veya kuruluşlardan alınacak rapor ve gerektiğinde sanayi ve ticaret odaları ile mahalli emlak alım satım bürolarından alınacak bilgilemen faydalanarak, kanunlaştırılacak taşınmazın tahmini fiyatını tespit edecek. Tahmini fiyatın belirlenmesinden sonra, idare tarafından, istimlak edilecek alanın öncelikle pazarlıkla salın alma veya trampa yoluyla devralınması amacıyla, durum taşınmazın maliklerine resmi yazıyla duyurulacak. Bu duyuruya ilişkin tebligattan itibaren onbeş gün içinde,kamulaştırmayı yapacak idareye başvuru yapılırsa, uzlaşma komisyonu tarafından kıymet takdir komisyonunca belirlenen değeri geçmemek üzere pazarlık yapılabilecek. Anlaşma sağlanırsa 45 gün içinde, idarece anlaşılan bedelin ödenerek ferağ alınması gerekiyor. İdarenin anlaşma sağlanamaması halinde, taşınmaza ve maliklerine ilişkin bilgi ve planlarla, taşınmazın bulunduğu yerin asliye hukuk mahkemesine başvuruda bulunması gerekiyor. Başvuruda kamulaştırma bedelinin mahkemece tespit edilmesi ve bu bedelin ödenmesi karşılığında taşınmazın idare adına tescili talep edilecek. Bunun üzerine mahkemece en geç 30 gün sonrası için duruşma günü tespit edilerek, maliklere açıklayıcı davetiye ve ilan yoluyla tebligat yapılacak. Maliklerin ilan tarihinden itibaren 30 gün içinde idari yargıda iptal, adli yargıda ise maddi hatalara karşı düzeltim hakkı bulunuyor.Mahkemece tespit edilen duruşma gününde, taraflar tespit edilen bedel üzerinden anlaşmaya davet ediliyor. Taraflar arasında anlaşma sağlanırsa, satın alma işlemi yapılıyor. Anlaşma sağlanamazsa, mahkemece en geç on gün içinde taraflar ve bilirkişilerin katılımı ile keşif ve 30 gün sonrası için de duruşma günü tespit ediliyor. Mahallinde keşif yapmak üzere il veya ilçe idare kurulunca se-çilmiş mahalli bilirkişi listesinden iki, TMMOB'a bağlı ihtisas odasının listesinden seçilen üç kişiden oluşan beş kişilik bilirkişi heyetine taşımazın bulunduğu yerde, köy muhtarının da katılımı ile keşif yaptırılacak. Bilirkişilerin 15 gün içinde raporlarını verme zorunluluğu var. Taraflar keşif sonrasına rastlayan ikinci duruşma gününde de anlaşamazsa, mahkemece 15 gün içinde sonuçlanmak üzere yeni bilirkişi heyeti oluşturularak, keşif yaptırılacak. Bu keşif sonrası hakim tarafından, bilirkişi raporları ve tarafların beyanları dikkate alınarak, adil ve hakkaniyete uygun kamulaştırma bedeli tespit edilecek. Tespit edilen bedelin, idareye bildirilmesinden itibaren 15 gün içinde bankaya bloke edilmesi gerekiyor. Bu işlem gerçekleştiğinde. mahkemece taşınmazın idare adına tesciline ve bedellerinin hak sahibine ödenmesine karar verilerek, durum tapu dairesi ve bankaya bildirilecek. Yapılan değişiklikle 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun. kamulaştırma şartları başlıklı 3'üncü maddesine “idarece yeterli ödenek temin edilmeden kamulaştırma iş emrine başlanılamaz" hükmü eklendi. Tek başına fazla bir şey ifade etmeyen bu hükmün, tapu kaydına şerh konulmasının yer aldığı 7'nci madde ile birlikte düşünülmesi gerekiyor. Eski uygulamada idareler, kamulaştırma yapacağı taşınmazın tapu kıymet takdir komisyonlarına yaptırılan bedel tespiti sonrası, hesaplanan ve genellikle düşük olan bedeli bankaya bloke ederek maliklere Noter ve ilan yoluyla tebligat çıkarıyordu. Bu işlemlerin yapılnası için 2 yıl süre tanınmıştı. Yeni düzenlemede ise mahkemece tespit edilen bedelin bankaya bloke edilmesi sonrası (ki bu bedel tarafların anlaşarak veya keşif sonrası mahkemece belirlenen bedel) ferağ alınabiliyor ve idaenin tapu dairesine şerh talebi için başvurduğu tarihten tescil tarihi arasında 6 ay gibi kısa bir süre var. Eski uygulamada iki yıl içinde tebligata başlanılmamışsa şerhin sicilden silineceği belirtilmekle birlikte, bu uygulamanın kamulaştırmanın gerçekleşmediğine ait bilgi gelmediği sürece silinmediği görülmekteydi. Yapılan değişiklik sonrası 6 ay içinde ferağ alınmaz ise tapu dairelerine resen şerhi kaldırma yetkisi verilmiş bulunuyor. Bunu denetlemenin fiilen imkanı bulunmamaktadır. Bu nedenle öncelikle eskisi gibi bilirkişi kurulunun üç kişiden oluşturulması sağlanmalı taşınmazın üstün niteliğine göre 2 mühendis ve bir mülk sahibi bilirkişiden kurul oluşmalıdır. Kamulaştırma davalarındaki yargılama sürecinin hızlandırılması nedeni ile birkaç yıla sarkan kamulaştırma davaları ortadan kalkmış olacaktır. İdarelerce yapılan kamulaştırma işlemlerinin neredeyse tamamına yakın kısmı, il veya ilce kıymet takdir komisyonlarınca yapılan kıymet takdirlerinin yeterli görülmemesi nedeni ile yargıya intikal etmektedir. Yeni uygulamada bu aşama ortadan kalkarak. kamulaştırma işlemi satın almada anlaşılmaması durumunda yargı aşamasından başlayacağı için zaman kaybı azalmış olacak, aynı yıl içinde kamulaştırma işlemlerinin tamamlanması söz konusu olabilecektir.
0 notes
saatrehberi-blog · 12 years ago
Text
İstimlak yani Kamulaştırma Nedir?
Tumblr media
Bilindiği gibi, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu, 4650 sayılı Kanunla 24.02.2001 tarihinde değiştirilmiş ve köklü bir düzenlemeye gidilmiş. Bu düzenleme ile, ülkemizde alışılagelen kamulaştırma sistemi tamamıyla terkedilmiş; taşınmaz sahibinin bedel artırımı için dava açma kaygısına son verilerek, uzlaşmaya önem verilmiştir. Yeni sistemde, idare ile taşınmaz maliki uzlaşamadığı takdirde, idare tarafından kamulaştırma bedelinin tespiti ve idare adına tescil/terkini davası açılması öngörülmüştür. Kamulaştırmaya ilişkin oluşturulan yeni sistem, özellikle Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdindeki durumumuzu güçlendirici niteliktedir. Ne varki bütün bu önemli değişikliklere rağmen halen aksayan yönler bulunmakta ve davalar beklendiği ve öngörüldüğü biçimde seyretmemektedir. Kamulaştırma Kanununun 10.maddesinde düzenlenen kamulaştırma davasına ilişkin yargılama usulü, basit yargılama usulü niteliğindedir. Süreler ise sınırlandırılmıştır. Mahkemeler uygulamada bu sürelere uymakta çoğu kez zorlanmaktadırlar. Sürelere uyulamamasının nedenleri çoğunlukla mahkemelerimizden kaynaklanmamaktadır. Bizzat 10. maddenin kaleme alınışındaki sakatlıklar yanında başka bazı alt yapı nedenleri ile yüksek yargı içtihatlarından da kaynaklanmaktadır. Kamulaştırma yargılamasında çok önemsediğimiz bir husus ise bilirkişi seçimi, niteliği ve sayısı konusu. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu nun 10.maddesine istinaden kamulaştırmayı yapan idareler tarafından açılan “Kamulaştırma bedelinin tespiti ve idare adına tescil/terki davaları”nda; kamulaştırılan taşınmazın 11.maddede belirtilen esaslara uygun olarak kıymet takdiri, yine aynı Kanunun 15.maddesinde bahsedilen bilirkişilerce yapılacaktır. Demek ki, kamulaştırma bedellerinin tespitine ilişkin davalarda bilirkişilik yapma hak ve yetkisi; - Mühendis, - Mimar, - Şehir Plancısı, Olan kimselere aittir. Kanunun 4650 sayılı Kanun öncesindeki uygulamanın ve Geçici 5.maddede öngörülen bilirkişi seçme yönteminin bir geçerliliği kalmamıştır. Daha açık bir ifade ile, “mülk bilirkişisi” sıfatıyla kamulaştırma bilirkişiliği yapan avukat meslektaşlarımızın bu vasıfları artık kalmamıştır. Kanun ve ilgili Yönetmelik, “kamulaştırma bilirkişiliği” müessesesini, yukarıdaki sayılan meslek gruplarına özgü hale getirmiştir. Bilirkişi kurulu mahkeme tarafından seçilir. Kamulaştırmaya konu olan yerin cins ve niteliğine göre: - 3 kişi ihtisas odaları listesinden, - 2 kişi de il/ilçe idare kurulu listesinde yer alan o bölgede gayrimenkul sahibi olan mühendis, mimar ve şehir plâncılarından seçilecek iki kişi olmak suretiyle 5 kişiden oluşur. Kamulaştırılan taşınmaz malın üstün niteliği göz önüne alınarak, bilirkişilerden 3’ü aynı uzmanlık kolundan seçilebilir. Bu yönetmelik uzunca bir aradan sonra yapılabilmiştir. Yönetmelikte birçok ifade ve düzenlemeler Kanunun 15.maddesinin tekrarı ve çok az bir açılımı mahiyetindedir. Beş kişilik bilirkişi kurulu oluşturmanın zorluğu bir yana, usul ekonomisine de uygun değildir. Bilirkişi sayısının 5 yahut 50 olması arasında pratikte bir yarar yoktur. Gerçekten edindiğimiz gözlem ve tecrübeler gösteriyor ki genelde raporu bir veya iki kişi hazırlamakta diğerleri imza atmaktadır.Bunu denetlemenin fiilen imkanı bulunmamaktadır. Bu nedenle öncelikle eskisi gibi bilirkişi kurulunun üç kişiden oluşturulması sağlanmalı taşınmazın üstün niteliğine göre 2 mühendis ve bir mülk sahibi bilirkişiden kurul oluşmalıdır. Mümkünse bu mülk sahibi bilirkişinin hukukçu olması şartı aranmalıdır. Zira farklı meslek mensuplarına bir çok yöremizde baştan baştan rapor nasıl hazırlanırı anlatmak hakimleri fazlasıyla meşgul etmekte değer belirleme kriterlerinde oldukça hatalara neden olmaktadır. Bir de heyette muhtarlar sadece imza atarak prosedür tamamlayan konumundadır. Kamulaştırma Kanunu nda yapılan değişiklik sonrası il ve ilçe idare kurullarınca oluşturulan kıymet takdir komisyonları ortadan kaldırıldı. Yeni uygulamaya göre. kamulaştırma yapacak idare kendi bünyesinde kıymet takdir komisyonu ile uzlaşma komisyonu diye bir veya birden fazla komisyon oluşturacak. Oluşturulan kıymet takdir komisyonu, konuyla ilgili uzman kişi, kurum veya kuruluşlardan alınacak rapor ve gerektiğinde sanayi ve ticaret odaları ile mahalli emlak alım satım bürolarından alınacak bilgilemen faydalanarak, kanunlaştırılacak taşınmazın tahmini fiyatını tespit edecek. Tahmini fiyatın belirlenmesinden sonra, idare tarafından, istimlak edilecek alanın öncelikle pazarlıkla salın alma veya trampa yoluyla devralınması amacıyla, durum taşınmazın maliklerine resmi yazıyla duyurulacak. Bu duyuruya ilişkin tebligattan itibaren onbeş gün içinde,kamulaştırmayı yapacak idareye başvuru yapılırsa, uzlaşma komisyonu tarafından kıymet takdir komisyonunca belirlenen değeri geçmemek üzere pazarlık yapılabilecek. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu nun 15.maddesine istinaden hazırlanarak yürürlüğe konulan Kamulaştırma Davaları nda Bilirkişi Olarak Görev Yapacakların Nitelikleri ve Çalışma Esaslarına İlişkin Yönetmeliğinin 4.maddesi, bilirkişiyi; kamulaştırmaya konu gayrimenkul veya hakkın değerinin belirlenmesi hususunda uzmanlığa ve teknik bilgiye sahip gerçek kişi mühendis, mimar ve şehir plâncıları, şeklimde tanımlamıştır.  Anlaşma sağlanırsa 45 gün içinde, idarece anlaşılan bedelin ödenerek ferağ alınması gerekiyor. İdarenin anlaşma sağlanamaması halinde, taşınmaza ve maliklerine ilişkin bilgi ve planlarla, taşınmazın bulunduğu yerin asliye hukuk mahkemesine başvuruda bulunması gerekiyor. Başvuruda kamulaştırma bedelinin mahkemece tespit edilmesi ve bu bedelin ödenmesi karşılığında taşınmazın idare adına tescili talep edilecek. Bunun üzerine mahkemece en geç 30 gün sonrası için duruşma günü tespit edilerek, maliklere açıklayıcı davetiye ve ilan yoluyla tebligat yapılacak. Maliklerin ilan tarihinden itibaren 30 gün içinde idari yargıda iptal, adli yargıda ise maddi hatalara karşı düzeltim hakkı bulunuyor.Mahkemece tespit edilen duruşma gününde, taraflar tespit edilen bedel üzerinden anlaşmaya davet ediliyor. Taraflar arasında anlaşma sağlanırsa, satın alma işlemi yapılıyor. Anlaşma sağlanamazsa, mahkemece en geç on gün içinde taraflar ve bilirkişilerin katılımı ile keşif ve 30 gün sonrası için de duruşma günü tespit ediliyor. Mahallinde keşif yapmak üzere il veya ilçe idare kurulunca se-çilmiş mahalli bilirkişi listesinden iki, TMMOB'a bağlı ihtisas odasının listesinden seçilen üç kişiden oluşan beş kişilik bilirkişi heyetine taşımazın bulunduğu yerde, köy muhtarının da katılımı ile keşif yaptırılacak. Bilirkişilerin 15 gün içinde raporlarını verme zorunluluğu var. Taraflar keşif sonrasına rastlayan ikinci duruşma gününde de anlaşamazsa, mahkemece 15 gün içinde sonuçlanmak üzere yeni bilirkişi heyeti oluşturularak, keşif yaptırılacak. Bu keşif sonrası hakim tarafından, bilirkişi raporları ve tarafların beyanları dikkate alınarak, adil ve hakkaniyete uygun kamulaştırma bedeli tespit edilecek. Tespit edilen bedelin, idareye bildirilmesinden itibaren 15 gün içinde bankaya bloke edilmesi gerekiyor. Bu işlem gerçekleştiğinde. mahkemece taşınmazın idare adına tesciline ve bedellerinin hak sahibine ödenmesine karar verilerek, durum tapu dairesi ve bankaya bildirilecek. Yapılan değişiklikle 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun. kamulaştırma şartları başlıklı 3'üncü maddesine “idarece yeterli ödenek temin edilmeden kamulaştırma iş emrine başlanılamaz" hükmü eklendi. Tek başına fazla bir şey ifade etmeyen bu hükmün, tapu kaydına şerh konulmasının yer aldığı 7'nci madde ile birlikte düşünülmesi gerekiyor. Eski uygulamada idareler, kamulaştırma yapacağı taşınmazın tapu kıymet takdir komisyonlarına yaptırılan bedel tespiti sonrası, hesaplanan ve genellikle düşük olan bedeli bankaya bloke ederek maliklere Noter ve ilan yoluyla tebligat çıkarıyordu. Bu işlemlerin yapılnası için 2 yıl süre tanınmıştı. Yeni uygulamada bu aşama ortadan kalkarak. kamulaştırma işlemi satın almada anlaşılmaması durumunda yargı aşamasından başlayacağı için zaman kaybı azalmış olacak, aynı yıl içinde kamulaştırma işlemlerinin tamamlanması söz konusu olabilecektir. Yeni düzenlemede ise mahkemece tespit edilen bedelin bankaya bloke edilmesi sonrası (ki bu bedel tarafların anlaşarak veya keşif sonrası mahkemece belirlenen bedel) ferağ alınabiliyor ve idaenin tapu dairesine şerh talebi için başvurduğu tarihten tescil tarihi arasında 6 ay gibi kısa bir süre var. Eski uygulamada iki yıl içinde tebligata başlanılmamışsa şerhin sicilden silineceği belirtilmekle birlikte, bu uygulamanın kamulaştırmanın gerçekleşmediğine ait bilgi gelmediği sürece silinmediği görülmekteydi. Yapılan değişiklik sonrası 6 ay içinde ferağ alınmaz ise tapu dairelerine resen şerhi kaldırma yetkisi verilmiş bulunuyor.Kamulaştırma davalarındaki yargılama sürecinin hızlandırılması nedeni ile birkaç yıla sarkan kamulaştırma davaları ortadan kalkmış olacaktır. İdarelerce yapılan kamulaştırma işlemlerinin neredeyse tamamına yakın kısmı, il veya ilce kıymet takdir komisyonlarınca yapılan kıymet takdirlerinin yeterli görülmemesi nedeni ile yargıya intikal etmektedir. 
0 notes